28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK KÜLTÜR SANAT Cumartesi 25 Nisan 2015 Seçim Güvenliği Için Sandık başında oy verme işlemi dışında yapılması gereken işler, seçim belgelerinin güvenli bir şekilde dağıtımı ve geri toplanmasından ibarettir. E. Prof. Dr. MAHİR ULUSOY Y edi Nisan 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinin Olaylar ve Görüşler sayfasında yayımlanan Prof. Dr. Ali Demirsoy’un seçim güvenliği konusunda yaptığı öneriyi değerlendirmek ve seçim güvenliği konusunda görüşlerimi açıklamak istedim. Sayın Demirsoy özetle, seçime katılan her partinin, seçim sandıklarına rasgele vereceği bir numaranın, parti sandık gözlemcileri tarafından, seçim günü oy pusulalarının arkasında her partiye ayrılacak yere basmalarını öneriyor. Sayın Demirsoy bu yöntem ile oy pusulalarının daha önce hazırlanamayacağı, hazırlanmış olsa bile bunların yandaşlara dağıtılmasının bir anlamı olmayacağı, seçim sonrasında yenisinin düzenlenemeyeceğini söylemektedir. 100. yıl konserini Avustralyalı şef Matthew Coorey yönetti. ‘Çanakkale’nin 100. Yılı Anısına’ bestelenen yapıtların ilk çalınışı CRR’de yapıldı EGEMEN BERKÖZ Sekiz besteciyle işitilen bir destan 8 Nisan Cumartesi akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sekiz genç bestecimizin “Çanakkale’nin 100. Yılı Anısına” besteledikleri yapıtların (ya da tam bir imece biçiminde, birbirleriyle iletişim içinde çalışarak oluşturdukları yapıtın) dünya ilkçalınışını dinledim. Bilkent Senfoni Orkestrası’nın Avustralyalı şef Matthew Coorey yönetiminde, mezzosoprano Asude Karayavuz, bas Tuncay Kurtoğlu, anlatıcılar İrem Arslan Aydın ve Mert Yavuzcan’ın katılımıyla seslendirdiği, tasarı yönetmenliğini Nusret İspir’in, küratörlüğünü ve kurgusunu Hasan Ali Karasar’ın üstlendiği yapıt baştan sona uyumlu bir akış içinde gelişen bir bütündü. Yapıtta imzası olan genç bestecilerin Yiğit Aydın, Mahir Çetiz, Evrim Demirel, Recep Gül, Füsun Köksal, Turgut Pöğün, Onur Türkmen ve Tolga Yayalar Türkiye’nin değişik kentlerinden olmaları da, tıpkı Bilkent Senfoni Orkestrası’nın kadrosunun çokuluslu ve şefinin Avustralyalı oluşu gibi, özel bir anlam taşıyordu. Çanakkale Savaşı’nın genellikle olduğu gibi “hamasi” değil, in 1 Geçerli olan seçim sisteminde, güvenliğin sağlanamamasının bir nedeni de siyasal partilerin YSK gibi çalışan bir bürolarının ve her sandıkta parti gözlemcilerinin olmayışıdır. (AFP) sını, oyların partilere dağılımını içermektedir. “Örnek 87”nin sandık kurulu tarafından imzalanmış birer kopyası parti gözlemcilerine verilir. l Kullanılmış ve kullanılmamış, geçerli ve geçersiz, geri kalan tüm zarflar, oy pusulaları, “Evet” mührü ve tutanaklar torbaya konarak torbanın ağzı mum ile mühürlenir. Torba YSK’ye teslim edilir. nı önlemek üzere yaptığı dijital kimlik önerisine bütünüyle katılıyorum. Geçerli olan sistemin seçim güvenliğini sağlayamamasının bir ikinci nedeni, siyasal partilerin, YSK gibi çalışan bir bürolarının olmayışıdır. Kuşkusuz bu büronun varlığı, parti tüm sandıklarda gözlemci bulundurduğu zaman anlamlıdır. Parti bunu yapamıyorsa bu büronun varlığı da işe yaramaz. Bu büronun yapması gereken iş, seçim bittikten sonra, sandık gözlemcilerinin getirdiği, resmi niteliği olan ve başka partilerde de aynısı olan “Örnek 87” tutanaklarındaki oy dağılımlarını bilgisayara girmek ve YSK kesin sonuçları ilan ettikten sonra kendi sonuçlarını YSK sonuçlarıyla sandık sandık karşılaştırmaktır. Tutarsızlık durumunda diğer partilerle işbirliği yaparak YSK ve gerekiyorsa yüksek mahkemelere başvurmaktır. Merkezi’nin (ÖSYM) yaptığı işlerden biri Türkiye çapında güvenli belge akışını sağlamaktır. Uzun süre Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından biri olarak kalan ÖSYM; sınav belgelerinin Türkiye çapında dağıtımı, sınavın yapılması ve belgelerin geri toplanmasında olağanüstü bir başarı göstermiştir. Sandık başında oy verme işlemi dışında yapılması gereken işler, ÖSYM’nin yaptığı şekilde, seçim belgelerinin (zarf, oy pusulası, “evet” mührü ve tutanaklar) güvenli bir şekilde dağıtımı ve geri toplanmasından ibarettir. ÖSYM’nin başarısını tekrarlamak YSK ve siyasi partilerin işidir. Seçim yardımı olarak siyasi partilerin en küçüğü devlet bütçesinden 77 milyon TL almaktadır. Sokaklarda balon uçuracaklarına bu paranın bir kısmını seçim güvenliği için parti gözlemcilerine ödemelerine hiç kimse karşı çıkmaz. www.frmtr.com/ogretmenlerodasi/1117830secimsandigind ayapilacakislersirasisandiba skaniolanlara.html/ * 10 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete. Geçerli olan sistem Şu anda kullanılan yönergelere göre, sandık başkanının seçim günü yapması gerekenler, metnin sonundaki adreste verilmiştir. Bu işlerden seçim güvenliğini ve bu yazının kapsamını ilgilendirdiğini düşündüğüm bazıları şunlardır: l Her sandığın, sandık başkanının kullanım yetkisinde olan bir sandık mührü vardır. l Oy zarfları sarı renkli olup arkasında biri Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), diğeri sandığın olmak üzere iki mühür olması gerekir. l Zarflar ve oy pusulaları filigranlı ve arkası mühürlüdür. l Eğer sandıktan çıkan geçerli zarf sayısı, o sandıkta oy kullananların sayısından fazla ise fazlalık kadar zarf rasgele seçilir ve açılmadan yakılır. Bu durum zarfların ve oy pusulalarının yok edildiği tek durumdur. Başka hiçbir şekilde belge yok edilmez. l “Örnek 87” adı verilen tutanak, o sandıktaki seçmen sayısını, oy kullanan seçmen sayısını, geçerli, geçersiz ve boş zarf sayısını, geçerli, geçersiz ve kullanılmamış oy pusulası sayı Neden güvenli değil? Görüldüğü gibi geçerli olan sistem; sandıkta “en az üç parti gözlemcisinin varlığında”, sandık ortamında seçim güvenliğini sağlamaya yeterlidir. Geçerli olan sistemin seçim güvenliğini sağlayamamasının nedenlerinden birincisi ve önemlisi, her sandıkta en az üç parti gözlemcisinin olmayışıdır. Türkiye’de seçimlerde 174 bin 253 sandık* kullanılmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki partiler bu kadar parti gözlemcisi bulamamaktadırlar. Parti gözlemcilerinin yokluğunda Sayın Demirsoy’un önerisi de işe yaramayacaktır. Sayın Demirsoy’un bir seçmenin birden fazla oy kullanması Diğer işlemler Türkiye’de seçim güvenliğini sağlamak yapılamayacak bir şey değildir. Prof. Dr. Altan Günalp başkanlığında kurulan Ölçme, Seçme ve Yerleştirme sancıl bir yaklaşımla ele alınması; her iki yandan askerlerin mektup, anı, günlük ve söyleşilerinden de yararlanılarak savaşın korkunçluğunun, yol açtığı yıkımların, acıların vurgulanması da öyle. Yapıtın sonsözü (epilog) ise, Atatürk’ün dünyada başka hiçbir devlet adamının bugüne dek söyle(ye)mediği o ünlü seslenişine bırakılmış: “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve rahat içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak ülkelerden evlatlarını savaşa gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Çağdaş ve aydınlık Türkiye’nin bütün olumsuz çabalara karşın bitmediğini, çalışmayı ve üretmeyi sürdürdüğünü gösteriyordu. Konserde orkestra da, solistler de, müzik de çok iyiydi ama ben konserden çıkarken izleyicilerde gözlediğim coşkuyu en çok buna yordum. Ezilen Insanın Sessiz Çığlığı CAVLI ÇULFAZ Siyaset bilimci D in, birleştirici bir güç olduğu gibi bölücü bir güçtür de. İbni Haldun’a göre, din “asabiyet”tir, toplumsal kaynaşma ve dayanışma demektir. Bir inanç sistemi olan din; ritüel denilen çeşitli simge, ilahi kavram ve törenlerden oluşur. Ritüeller grup dayanışması içinde özleneni yaratmaya, istenmeyen durumları ise engellemeye yöneliktir. Bunun tersi de söz konusudur. İnanç farklarının yol açtığı mezhep aidiyetleri sonucu toplu kırım ve barbarlıklar da görülebilir. Tıpkı Kahramanmaraş, Çorum, Sivas örneklerinde olduğu gibi. Din, iki ucu keskin bir bıçaktır. Sol partiler etkilerini artırabilmek için duyargalarını, antenlerini dindar yoksulların düşünce ve duygu dünyasına açmalılar. bulup birlikte davranabilme görevi... Acıya karşı dayanma gücü, etkin bir direnişe çevrilebilir. Edilgence boyun eğişi güçlü bir başkaldırıya dönüştürmenin ortak yöntemleri bulunabilir. Adil bir toplum yaşamının dinsel ve dünyevi gerekçeleri ille de kalın duvarlarla birbirinden ayrı değil. Şeyh Bedrettin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal gibi, halkın derdini, tasasını iyi kavrayıp İslamın boyun eğen değil, isyancı dili bugün de pekâlâ geniş kitleleri kavrayabilir. talar, engellilere ilişkin çok sayıda ahlaki üstlenim var. Hurafelerin olumsuz kalıntıları yerine dinsel geleneklerin olumlu mirasını da görebilmeli, değerlendirebilmeliyiz. Örneğin ramazan ayı, İslamda nefsi terbiyeyi, açların halinden anlamayı, haram lokmaya uzak durmayı öğütler. Oruç bir tür nefse hâkimiyettir, öz disiplindir. Yeni bir güne sabah erkenden temizlenip namazla (beden eğitimiyle), yaşama sevinciyle başlamak, çalışma ve dinlenme ritmi, yas tutma, ağıt yakma, ölülerin gömülmesi gibi ritüellerin hep köklü birer anlamı var. Sol kadrolar... Sol siyasal kadrolar, dindarların kavram ve geleneklerini daha iyi öğrenip bunu günlük yaşamın dünyevi diline çevirme yükümlülüğüyle karşı karşıyalar. Dindarların olumlu gelenekleri, savaş baronlarının ve asalak faizci sermayenin evrensel saldırısına karşı harekete geçirilebilir. Laik devrimcilerle dindar emekçilerin ahlaki yükümlükleri ortaktır. Sol kadrolar kendi yağında kavrulmamalı. Belli bir çevreye sıkışıp kalmamalı. Sol partiler etkilerini artırabilmek için duyargalarını, antenlerini özellikle emekçilerin, dindar yoksulların düşünce ve duygu dünyasına açmak zorunda. Kalpsiz dünyanın kalbi Din, kalpsiz dünyanın kalbidir. Ezilen insanın iç çekişidir, sessiz çığlığıdır. Acıya karşı yoksulun dayanma gücüdür, ağrı kesicisidir. Dünyanın sürekli cefasını çeken çoğu insan, öteki dünyadaki düşsel sefa ile ancak hayatına bir anlam katabiliyor. Henüz hakkaniyet ahlakına dayalı laik bir dünya görüşü bütün toplumu bütünleştirebilecek manevi bir etkiye ne yazık ki sahip değil. Eşitsiz bir dünyaya karşı adil bir öbür dünya (ahiret) duygusu, dindar insanın ütopyası olarak kitleler üzerinde etkili olageliyor. Din olmasa birçok insanın hayatta tutunacağı bir dal kalmayacak. Öbür dünya ütopyası Bu nedenle, dindar insanların öbür dünya ütopyası ile bu dünyada güncel yaşam arasındaki büyük eşitsizlik ve keskin çelişkileri “kutsal” metinlerin dilinden yararlanıp açığa çıkarabilmek gerek. Din sönümlenip gitmedi. Sol partilerin önünde kitlelerin uhrevi duyarlılıklarını ciddiye alıp gereken dersleri çıkarmak gibi çetin bir görev duruyor. Dinsel kavramlar ile gündelik dil arasında örtüşen alanları titizlikle Ortak ahlaki ülküler Dindar emekçilerle, cami cemaatiyle ortak ahlaki ülküler temelinde içten bir diyalog kurulabilir. İnsan hakları, demokrasi ve hakkaniyete dayalı bir toplum düzeni için eylem birlikleri oluşturulabilir. Dinlerin kökeninde demokrasinin ipuçlarını ve insan haklarını görebiliriz. Şura, meşveret, danışma İslamın kökenindedir. İslam dininde yoksullar, has C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle