19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cuma 20 Mart 2015 ‘Yeni Şarkılar’ geliyor... EDİTÖR: CELAL ÜSTER Fazıl Say’ın Ada Müzik etiketiyle yayınlanan “Yeni Şarkılar” albümü 23 Mart’ta çıkacak. Fazıl Say çok beğenilen “İlk Şarkılar” albümünün ardından bu kez “Yeni Şarkılarla” sevenlerinin karşı sına çıkıyor. Albümde Fazıl Say’a Serenad Bağcan eşlik ediyor. Fazıl Say, albümde, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Nazım Hikmet ve Ömer Hayyam’ın şiirlerinden bestelediği eserlere yer veriyor. 19 Yarın Dünya Şiir Günü Bu yılın PEN Şiir Ödülü’nü kazanan ve Şiir Bildirisi’ni hazırlayan, şair, filozof, bilge insan, Afşar Timuçin. Pasolini’yi kimler katletti? Abel Ferrera’nın, ünlü İtalyan şairyazaryönetmenin son gününe ilişkin ‘Pasolini’si iddialı ama muğlak bir film Şiirsiz kalmayın! 21 Mart, “Dünya Şiir Günü”... UNESCO tarafından kabul edilip ilan edildikten sonra her yerde kutlanır oldu... Çoğu kimse bilmeyebilir. Bunda Türkiye PEN Merkezi’nin önemli bir rolü var. 1997 yılında Uluslararası PEN’e böyle bir öneride bulunan, sunum yapan ve kongreye katılan tüm üye ülkelerden onay alan, Türkiye PEN Merkezi’ydi. Bunun için Günseli İnal’a ve Tarık Günersel’e sonsuz teşekkürler! O günden beri Türkiye Pen Merkezi’nin sunduğu Şiir Ödülü’nü kazanan şairimiz o yılın “Şiir Bildirisi”ni kaleme alıyor. Bu yılın PEN Şiir Ödülü’nü kazanan ve Şiir Bildirisi’ni hazırlayan, şair, filozof, bilge insan, Afşar Timuçin. gisini yayımlayan Afşar Timuçin Türkiye’nin edebiyat ve düşünce tarihinde çoktan yerini aldı. Felsefe, bilim, edebiyat ve demokrasi değerlerinin koyu bir baskı ve ağır bir saldırı altında olduğu günümüz Türkiye’sinde, Afşar Timuçin’in Şiir Bildirisi’nin her tümcesi benim için çok önemli. (Ancak yerim sınırlı kısaltmak zorundayım. Tümünü yarın, Ortaköy Kültür Merkezi’ndeAfife Jale Tiyatrosu’nda, saat 14.30’daki törende izleyebilirsiniz. Tüm şiir severler davetlidir.) “Şiirin ölüm kalım savaşı verdiği bir dünyada yaşıyoruz” diye başlıyor Afşar Timuçin... “Gerici güçler gerçek bilimi gerçek felsefeyi gerçek sanatı boğma yolunda bütün çabalarını ortaya koyarken ince bilge kırılgan şiir, gökdelenlerin siyasetlerin çıkarların markaların adaletsizliklerin tankların altında eziliyor. Evrensel cahillik her gün biraz daha yaygınlaşıyor kurumlaşıyor kökleşiyor saldırganlaşıyor... Hiçbir değer tanımama konusunda kararlı görünen dünya sermaye güçleri bu amaçlarını gerçekleştirme yolunda adım adım ilerlerken demokrat görünen demokrasi düşmanlarından, ahlak değerlerini her şeyin üstünde tutar görünen ahlak düşkünlerinden, devrimciliği kimseye bırakmayan kurulu düzen yardakçılarından alabildiğine destek görüyor.” İçinde yaşadığımız durum bundan daha iyi nasıl anlatılır! “Bu yüzden şiire bugün daha çok gereksinimimiz var” diyor Afşar Timuçin: “Şiir kimseyi öldürmüyor, kendi için bir şeyler elde etmek istemiyor, insanlığı üçe dörde beşe bölmeyi düşünmüyor, insana güzelin yüceliğini duyururken aç yatan çocuklar için işsiz babalar için acılı anneler için daha doğru bir dünya kurmaya çalışıyor. Şiir insan olmanın ve insana adanmanın bilincidir. Şiir ışıktır umuttur savaştır inanıştır arayıştır.” “Kendilerini şiire adayanlar, yüce duyguların gerçek savaşçıları, gelin hep birlikte dünyayı şiirle kurtaralım, çünkü bugünkü koşullarda şiirden başka hiçbir şey bize aydınlıkların yolunu açacak gibi görünmüyor.” NOT Sevgili Bursalı okurlar , yolunuz yarın (cumartesi) Bursa TÜYAP Kitap Fuarı’na düşerse, sabah 11.00’de Aziz Nesin; 14.00’te Haldun Taner Sohbetlerine; sonra da Cumhuriyet Kitap standına imza günüme beklerim... ‘Şiir umuttur, ışıktır’ ‘Evrensel cahillik’ ağımsız filmlerinin yanı sıra zaman zaman porno’dan istismar sinemasına kadar uzanan, cüretkâr ama inişli çıkışlı bir kariyeri sürdüren, en son birkaç ay önce, artık fıçı gibi olmuş Gerard Depardieu’nün oynadığı, grup seks meraklısı, azgın libidolu Fransız politikacı Dominique Strauss Kahn’ın bir otel odasında başına gelenlere kamera tuttuğu, son tahlilde işlek anlatımı, düzeyli oyunculuğu ve dozunda bırakılmış erotizm öğesiyle nispeten ilginç sayılabilecek “New York’a Hoş geldiniz”ini seyrettiğimiz Amerikalı yönetmen Abel Ferrera, gençliğinde hayranı olduğu ve esinlendiği Pasolini’nin son gününü konu ediniyor son filmi “Pasolini”de. B Pasolini’yi, Dafoe canladırıyor İtalyan şair, yazar, politik aktivist, senaristyönetmen ve eşcinsel Pier Paolo Pasolini’yi (solda) Willem Dafoe (üstte) canlandırıyor. lar ve Küçük Kuşlar”(1965), Fas’ta çektiği Sofokles tragedyası “Kral Odipus”(1967), genelde cinsellik, özelde eşcinsellik üzerine erkeksi bir hiyerarşi kurduğu başyapıtı “Teorem” (1968), öncü ve deneysel nitelikte “PorcileDomuz Ahırı”(1969), Maria Callas’ı sinemaya kazandırdığı “Medea”(1970) gibi filmleriyle sürdürdü edebiyattan sinemaya transfer olma Pasolini. “Matta”da Meryem’in yaşlılığını oynattığı annesiyle (Susanna Pasolini) birlikte oturan, na yaptığı söyleşinin ardından gündelik sıradan işlerine takılıp, malum kuşluk vaktinde varoşlardaki yoksul kesim gençleriyle rutin buluşmalarından birine arabasıyla giden, zaten varlığı bazı çevrelerce tehdit olarak algılanan Pasolini’nin trajik katliyle sonuçlanan film, gerçek katil ya da katillerin kimliği ve cinayet konusunda bilinenlerin dışında yeni bir şey söylemiyor. Karanlık ve muğlak senaryo Estetikten düşünce tarihine, romandan öyküye ve felsefeden şiire, eleştiriye sayısız esere ve çeviriye imza atan; “Felsefe” Der Şiirin ölüm kalım savaşı ‘Oflu Hoca’ya sınırlı salon event Soyarslan’ın yazıp yönettiği, Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivalinde iki ödül kazanan, Uluslararası If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali seçkisinde yer alan “OHA: Oflu Hoca’yı Aramak”ın gösterim tarihi 22 Mayıs’a ertelendi. Dağıtım şirketinin filmin dağıtımını sekteye uğrattığı yönünde çıkan haberler üzerine filmin yönetmeni Soyarslan bir basın açıklaması yaptı. Soyarslan, “Mars Dağıtım’ın dağıttığı ve toplum tarafından talep görmeyen ‘Kod Adı K.O.Z.’ 320 salonla tüm ülke çapında vizyona sokulabilmişken Antalya Film Festivali’nde Antalyalı seyircinin alkış ve coşkuyla karşıladığı politik komedi O.H.A’nın Antalya’da bir tek salonda dahi yer alamaması ve ülke çapında sadece 25 salonda kalması ironiktir ve daha da ötesi trajiktir. Hangi filmin hangi sinemada izlenip izlenmeyeceğine sadece Türkiye halkı karar verir. Sistemin izleyiciye hangi filmi nerede seyredeceğini dayatması yasaktır” dedi. l Kültür Servisi ‘İKİ TUTAM SAÇ DERSİMİN KAYIP KIZLARI’ L Belgesel film İ.Ü. İletişim Fakültesi’nde gösterilecekti. Dersim belgeselinin gösterimi engellendi İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Nilüfer Sezer’in “İki Tutam SaçDersim’in Kayıp Kızları” belgesel filminin gösterimini engellediği belirtildi. Filmin yapım şirketi Miraz Yapım konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada İ.Ü İletişim Fakültesi’nden öğrencilerin kurduğu İletişim Sanatları Kulübü’nün 18 Mart’ta film gösterimi ve filmin yönetmeni Nezahat Gündoğan ile söyleşi etkinliğine davet edildiklerini ancak etkinliğin dekanlık tarafından “Böyle bir filmin iletişim fakültesinde gösterilemeyeceği” gerekçesiyle izin verilmediği belirtiliyor. Açıklamada “72 yıl boyunca yasaklanan, yok sayılan ve çarpıtılan Dersim katliamı gerçeği artık inkâr edilemez biçimde açığa çıkmış ve herkes tarafından görülmüştür. Dekan Nilüfer Sezer’i bir toplumun acısını, yarasını ve yaşadığı travmayı yok sayan, anti bilimsel, sansürcü ve demokratik olmayan tutumu nedeniyle kınıyoruz” denildi. l Kültür Servisi Filmekimi’nde hayal kırıklığına uğrayarak gördüğümüz, bugün gösterime giren “Pasolini”, 1975’in bir güz gecesinde, Roma yakınlarındaki Ostia’da, ne yazık ki filmlerindeki kabus sahnelerini hatırlatan feci bir cinayete kurban giden, İtalyan şair, yazar, politik aktivist, senaristyönetmen ve eşcinsel Pier Paolo Pasolini’yi zaten yüzü ona oldukça benzeyen, gözlüğü ve saç kesimiyle de iyice benzetilmiş Willem Dafoe oynuyor ancak Maurizio Braucci imzalı, yer yer gerçekçi ama bütünlükten yoksun, finale doğru da iyice belirsizleşen, karanlık ve muğlak senaryosu, kuşkusuz iyi niyetle yola çıkılmış ama olmamış bu filmin en büyük eksisi bizce. Önce 1950’lerde Olmi, Soldati, Fellini, Bolognini gibi yönetmenlere ortak senaryolar yazarak, sonra 1962’de de “Una Vita Violenta” adındaki kendi romanından uyarladığı, yıllar önce Sinematek’te gösterdiğimiz “AccattoneDilenci”yle başlayan yönetmenliğini Anna Magnani’li “Mamma Roma” (1963), kiliseyi çok kızdıran “Aziz Matta’ya Göre İncil” (1964), eğlenceli bir şiirsel fantezi denemesi “Büyük Kuş Ferrera’nın en zayıf işlerinden... İtalyan sanatsiyaset çevrelerinin en ünlü ve tartışmalı aydınlarından Pasolini’nin son gününe ilişkin çekilmiş ve Venedik’te yarışmış bu filmin Ferrera’nın en zayıf işlerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. ana kuzusu yönetmenin filmlere, belgesellere, kitaplara, şarkılara konu olmuş son gününe, gizemli ve trajik ölümüne el atmış bu kez Ferrera sözüm ona. Henüz bitirdiği, en tartışmalı filmlerinden “Salo ya da Sodom’un 120 Günü” ve yazacağı yeni romanıyla kafası karışık yönetmene sabah uyandığında kahvaltısını yatağına getiriyor annesi. Toplumun içine düştüğü çöküşe ve yozluğa ilişkin bası Pasolini’nin tasarlayıp bir türlü çekemediği, hayali “Porno Teo Kolossal” filminden kimi sahneleri barındıran film içinde film bölümüyle de durumu kurtaramıyor Ferrera sonuçta. İtalyan sanatsiyaset çevrelerinin en ünlü ve tartışmalı aydınlarından Pasolini’nin son gününe ilişkin çekilmiş ve Venedik’te yarışmış bu filmin Ferrera’nın en zayıf işlerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Haftanın, iki başrol oyuncusunun, Sean Penn’le bu kez hikâyenin yarısında öldürülen kötü adam Javier Bardem’in hatırına seyrettiğimiz bir başka başarısız filmi de, böylesi klişe polisiye macera filmleriyle dikiş tutturmaya bakan, “Taken”, “Paris’ten Sevgilerle” gibi dandik filmlerin Fransız yönetmeni Pierre Morel’in, yazar JeanPatrick Manchette’in bir romanından uyarladığı, o malum ‘örgütle ilişkisini bitirmeye çalışan ajan hikâyesi’yle karışık bir ‘arkadaşımın aşkısın’ çeşitlemesi diyebileceğimiz “The Gunman”. 11. Akbank Kısa Film Festivali... 26 Mart’a dek sürecek 11. Akbank Kısa Film Festivali yurtiçi ve yurtdışından geniş katılımlı atölye çalışmaları ve söyleşileriyle sinemaseverlere keyifle izleyecekleri bir program sunacak. Festivalin “Festival Kısaları”, “Dünyadan Kısalar”, “Kısadan Uzuna”, “Deneyimler”, “Belgesel Sinema”, “Yarışma Dışı Seçki” ve “Özel Gösterim” bölümlerinde bu yıl 23 ülkeden toplam 86 kısa film ve 2 uzun metraj film seyirciyle buluşacak. Festival programında bu yıl da söyleşi ve atölye çalışmaları ağırlıkta. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle