19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 16 Mart 2015 KULTUR Ali Kazma’nın ‘Zamancı’ sergisi 5 Nisan’a kadar Arter’de izlenebilecek Öztürk’ün heykelleri... Abdulkadir Öztürk’ün heykelleri 27 Mart5 Mayıs tarihleri arasında Nişantaşı Tem Sanat Galerisi’nde sergileyecek. EDİTÖR: CELAL ÜSTER Tiyatro Ak’la Kara’nın oyunu “Kelebekler Özgürdür” 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde saat 20.30’da ücretsiz sahnelenecek. Leonard Gershe’nin yazdığı oyunu Murat Sarı yönetiyor. ‘Kelebekler Özgürdür’ 23 Haldun Taner Kitap Fuarı’nda Haldun Taner’in 100. doğum günü anısına birçok etkinlik düzenleniyor. Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen, yarın akşam saat 19.00’daki kokteyl sonrası başlayacak Akatlar Kültür Merkezi’ndeki etkinlikte, Haldun Taner’in hayatı, eserleri ve tiyatrosunun her yönüyle ele alınacağı panel düzenlenecek. Gülriz Sururi, Ahmet Gülhan, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Hülya Nutku ve Prof. Dr. Ayşegül Yüksel’in katılacağı panel sonrası “Haldun Taner Şarkıları” müzik dinletisi ve Kabare Dev Aynası Tiyatrosu’nun sahneleyeceği Haldun Taner’in “Vatan Kurtaran Şaban” adlı oyun seyirciyle buluşacak. Bursa Kitap Fuarı’nda ise Haldun Taner’le ilgili 21 Mart’ta bir panel düzenlenecek. Zeynep Oral, Demet Taner, Ömer Naci Topçu, Kazım Güçlü’nün konuşmacı olarak katılacağı “Her Yönüyle Haldun Taner” panelini PEN Türkiye düzenliyor. Uludağ Salonu’ndaki panel 14.3015.45 saatleri arasında gerçekleştirilecek. 2015 yılını “Haldun Taner Yılı” olarak kutlayan Devlet Tiyatroları da Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” ve “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” oyunlarıyla seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. l Kültür Servisi Sonsuz çoğalıp sonsuz azalırken NAZLI PEKTAŞ Pamuk yeni kitabının ilk cümlesini yazdı N obel ödüllü yazar Orhan Pamuk, yeni kitabını yazmaya başladığını ve ilk cümlesini yazdığını açıkladı. Pamuk, yazmaktan en çok gurur duyduğu romanının ise “Benim Adım Kırmızı” olduğunu söyledi. Pamuk, İzmir’de Konak Belediyesi tarafından düzenlenen söyleşide okurlarıyla bir araya geldi. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde “Edebiyat, Roman, Tuhaflık ve Hayat” başlıklı söyleşide Pamuk, “İlk cümle benim için çok önemli. Romanın üslubu, içinde olan her şeyi ilk cümlede söylemek isterim. Bu nedenle onu yazması zordur” diye konuştu. Yazar, son kitabı “Kafamda Bir Tuhaflık”tan sonra yeni kitabının ilk cümlesini yazdığını ifade etti. l Kültür Servisi li Kazma’nın “Zamancı” sergisi , “ben”, dünya ve başkası arasında çoğalan var olma biçimlerini Arter’in duvarlarına yansıtıyor. Ali Kazma’nın 2005’ten beri ürettiği işler arasından seçilen 22 video; Fransız felsefeci Merleau Ponty’nin sözleriyle dile geliyor ve “Zaman, kendi kendine tekrar başlar: Dünün ritmik döngüsü ve aynı zamanda sabit formu, bugün ve yarına da sonsuz bir kaynak gibi sahip olabileceğimiz illüzyonunu yaratabilir” diyor. Video sanatı; teknolojinin sunduğu sonsuz imkânlarla bin bir çeşit illüzyon sunan, kurgusuyla sinemaya yaklaşan, zamana saldığı bilgilerle belgesele yakınlaşan, çağdaş sanatın içine çok katmanlı okumalarla sokuluveren bir mecra. Ali Kazma, bu mecrada kamerası ile baş başa bir sanatçı. İllaki bir tanıma ihtiyacı yok Ali Kazma’nın videolarının. Çoğunlukla ne öyküsel bir kurgu derdi var ne de bilgi kaynağı olma niyeti. Öte yandan bir montaj defteri tutan ve kaydettiği anları saatlerce süren bir titizlikle parçalara ayıran ve yeniden birleştiren ve tüm bunları tek başına yapan bir sanatçı Ali Kazma. Kamera ve Ali, bu yolculukta kayda aldıkları anların içine dahil olan, o yerleri ve anları bize aktaran aracılar. İzlediklerimiz ise yeryüzünde birbirimizden habersizce akan zamanın içinden onun seçtiği (arşiv A Arter Sergiler Direktörü Emre Baykal’ın küratörlüğündeki Ali Kazma sergisi, çağdaş sanatın üretim metotlarından biri olan videoyu izleyici ile yakınlaştırıyor. Öte yandan, sinema ve belgeselin izleyiciyi yönlendiren yahut araya giren eylemlerini bir kenara iterek yeni estetik alanlar açıyor. ipuçları verir. Ali Kazma’nın “Engellemeler” serisi içinde yer alan “Saat Ustası” isimli videosu; yelkovanla akrep arasındaki kovalamacanın durduğu anları düzeltmeye çalışan bir saat ustasının kaydı. İzlerken, bakışımız parmaklara, saate oradan ustanın yüzüne kayarken içine dahil olduğumuz o anın ve şimdinin arasında biz de yeniden var oluruz. Açılan saatin içine dalar belki de kaybedilen anları buluruz. ir ‘bilge’yi –hele onu tanımamış olanlara– anlatma girişiminde bulunmak. Öylesine zor ki! Bugün, yani bu toplumda yetişebilmiş ender bilgelerden Haldun Taner’in (19151986) yüzüncü doğum yıldönümünde, bilgeler konusunda bir gerçeğin daha bilincine varıyorum: Üzerlerine bir şeyler söylemek ya da yazmak, onları tanıdığınız ölçüde sanki daha bir güçleşiyor. Bu en azından benim için böyle. Çünkü adları ister Beklan Algan, ister Azra Erhat, ister Haldun Taner olsun, benim tanıma mutluluğuna erdiğim bütün bilgeler, onları tanıdığım andan başlayarak kendi eserleri olan hayatlarıyla benim hayatımın da olmazsa olmaz parçalarına dönüştüler; öyle ki, sonunda ne zaman onlardan söz etmeye kalkışsam, artık bütünüyle bana mal olmuş bir şeyi anlatmam gerekiyormuşçasına zorlanmaya başladım. Bu nedenle, yıllar önce başbaşa bir sohbetimizde: “Hümanizm nedir, bana anlatır mısınız Azra Teyze?” şeklindeki soruma şu karşılığı veren Azra Erhat’ı şimdi çok daha iyi anlıyorum: “Hümanizm, benim doğal yaşama biçimim; onun ne olduğunu sana nasıl anlatayım?” Bendeki Haldun Taner… B Kamera ve Ali... lediği de diyebiliriz) işler, oluşlar, üretimler, yerler... Kendi sözleriyle; “şiirsel bir arşiv”. Öte yandan Ali Kazma’nın videoları, izleyiciye alan açan ve her defasında belki de hiç gitmeyeceği/gidemeyeceği o yerler ve oradaki kişiler ( işçiler, sanatçılar, görmediği mahkumlar ya da tanımadığı öğrenciler) hakkında düşünmeye fırsat veren hareketli zaman resimleri . Ali Kazma’nın kendi seçimiyle şu ana kadar ulaşabildiği yeryüzü sesleri renkleri, sesleri ve hareketleri; birbirinden bağımsız tüm oluşlar hakkında genel bir farkındalık yaratır ve Merleau Ponty’nin sözlerine kavuştururlar bizi. Ritim ve düzen arasındaki ahenk ile düzen ve düzensizlik arasındaki gerilim ve akan zamanda olan biten, insan olma serüveni hakkında ‘Engellemeler’ Serginin küratörü, 55. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’ndaki “Rezistans” (2013) projesinin de küratörlüğünü yapmış olan Arter Sergiler Direktörü Emre Baykal. 22 video, deneyimli küratörün güçlü sezgileriyle ustalıkla yan yana gelerek yeni anlamlar üretmiş. 5 Nisan’a kadar sürecek sergiye uğramanız için bu kez farklı sebepleriniz var. Zira bu sergi çağdaş sanatın üretim metotlarından biri olan videoyu; izleyici ile yakınlaştırıyor. Öte yandan, sinema ve belgeselin izleyiciyi yönlendiren yahut araya giren eylemlerini bir kenara iterek, üretimin devam ettiği performatif anlara adeta büyüteçle yaklaşarak yeni estetik alanlar açıyor. Bu estetik alanlar yine Ali Kazma’nın sözleriyle; “Nasıl yaşamalıyız ve yaşarken nasıl anlam üretmeliyiz?” gibi ana sorular çerçevesinde çoğalıyor. Okul, hapishane, laboratuvar, fabrika, tiyatro sahnesi, ev, cezaevi, kâğıt... derken zaten var olan bu yerlerde zaman ve mekân içinde nasıl çoğalıyoruz/azalıyoruz? Sormak için vaktiniz var. Sergi, videoyu izleyici ile yakınlaştırıyor Kısa bir deniz yolculuğu ile başlamak istiyorum. Sanırım seksenli yılların başıydı. Güzel bir ilkbahar sabahı KadıköyKöprü seferini yapan vapurun güvertesinde karşılaştık. O sabah evden, bir köşe yazarından okuduklarımın şaşkınlığı ile çıkmışım. Öfkemi ve sıkıntımı hemen Haldun Taner ile paylaşıyorum: “Bunlar okuyan insanlar Haldun Bey! Nasıl olur da bu kadar cahilce yazarlar?” Sorumun karşılığı anında geliyor: “Bak Ahmet Cemal, okuyan insanlar oldukları doğru; fakat böyleleri ya hep aynı şeyleri okurlar ya da farklı şeyler okusalar bile, okuduklarından hep aynı şeyleri anlarlar!” Dersimi almıştım. Bilgeler, işte böyle konuşan ve düşünen insanlardır. Onlar, yaşadıkları hayatı hep bilmek ihtiyacının ve varılan bilgilerin potasında şekillendirdikten sonra yaşamaya koyulanlardır. Ve Sokrates’in “Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir!” deyişi, bilgeler için bir yaşama ahlakının ifadesidir. ‘Hep aynı şeyleri okurlar…’ Dünyaca ünlü müzisyen İDSO’nun konseri için İstanbul’daydı ‘Taş aletler’ bulundu Anadolu’da bulunan en eski insan fosili olduğu anlaşılan kafatasının yakınında alt paleolitik döneme ait olduğu değerlendirilen taş aletler bulundu. Devam eden araştırma Denizli’nin Honaz ilçesi Kocabaş yöresinde Doç. Dr. Kadriye Ceylan Özçelik başkanlığındaki ekip tarafından yürütülüyor. Vengerov’dan TÜSAK’a eleştiri EGEMEN BERKÖZ Tiyatro sanatının hangi dalında çalışırsa çalışsın, önce kendini tam bir ‘tiyatro insanı’ donanımı ile yetiştirmiş olmak ve ancak ondan sonra oyunculukta, yönetmenlikte, oyun yazarlığında, sahne tasarımında vb. uzmanlaşmak. Dünyayı sahneye getiren bir sanat olan tiyatronun kapılarını çalan kimsenin, her şeyden önce dünyanın bütününe ilişkin ‘kozmopolit’, yani çokkaynaklı bir bilgi birikimini edinmesi. Ve son olarak da bu ‘tiyatro insanı’nın bütün bilgi birikimini tiyatronun –öteki bütün sanatlardan farklı olarak– hem bir sanatsal biçim, hem de toplumsal bir kurum olduğu bilinciyle pekiştirmesi. Doğrudur. Türkçe kaynakların çoğunda belirtildiği üzere, Haldun Taner ülkemizde epik tiyatronun ve kabare tiyatrosunun öncülerindendir. Ama onun asıl önemli yanı, kendi sanatçı kimliğinde sözünü ettiğim ‘tiyatro insanı’ kavramını bütünüyle somutlaştırmış oluşudur. Bir ‘tiyatro insanı’ olabilmek… ünyanın en iyi kemancılarından, son yıllarda orkestra şefi olarak da adından söz ettiren Maxim Vengerov geçtiğimiz hafta İstanbul’daydı. Ancak, ülkemize daha önce de defalarca gelip konserler veren Vengerov’un bu gelişi çok özel bir anlam taşıyordu. 1997’den bu yana UNICEF iyi niyet elçisi olarak Afrika’dan Uzak Doğu’ya tüm dünyayı dolaşan ünlü sanatçı, TÜSAK yasa tasarısına karşı İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na (İDSO) ve devlete bağlı diğer sanat kurumlarımıza destek olmak için ve bedava gelmişti bu kez. Konserden bir gün önce İDSO’nun Paşalimanı’ndaki yönetim yerinde görüştüğüm Vengerov söze “Tüm dünyada küreselleşmeye koşut bir kültürsüzleşme yönelişi var. Örneğin, İngiltere, Belçika, Hollanda, Danimarka gibi Avrupa ülkelerinde klasik müzik orkestralarından kamu desteği kesiliyor, orkestralar birleştiriliyor. Bunun sonucu da, or D kestraların kişiliklerini, kendilerine özgü tınılarını yitirmeleri ve niteliklerinin düşmesi oluyor” diyerek başladı. TÜSAK konusunda “Yasalaşır ve devlet sanat kurumları yok olursa halk klasik müziğe ulaşamaz. Oysa müzik, özellikle de klasik müzik ruhun gelişmesi için gereklidir. Müzik dinlemek insanlara birbirlerini dinlemeyi öğretir” diyen Vengerov, dünyada olumlu örnekler de olduğunu söyledi: “Buna karşılık, Uzakdoğu ülkelerinde, özellikle Çin ve Japonya’da klasik müzik patlaması var. Rusya’da da Putin klasik müziğe çok önem veriyor ve destekliyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bile klasik müzik çalınıyor ve okullar Klasik müzik patlaması da da öğretiliyor”. Vengerov, İDSO’nun 13 Mart Cuma akşamı Lütfi Kırdar’daki konserinde hem kemancı, hem de şef olarak sahnedeydi. Ölümünün 25. Yılı dolayısıyla gazeteci Çetin Emeç’e adanan konserin ilk bölümünde Naci Özgüç’ün yönettiği İDSO eşliğinde 1727 yapımı “Kreutzer” Stradivarius kemanıyla Çaykovski’nin Keman Konçertosu’nu seslendiren Vengerov ikinci bölümde ise eline şef değneğini aldı ve İDSO’ya Berlioz’un Fantastik Senfoni’sini çaldırdı. İDSO’nun AKM günlerini anımsatan coşkulu bir konserdi. Lütfi Kırdar’ı hemen hemen tümüyle dolduran müzikseverler konser çıkışında gerçekten mutlu görünüyorlardı. KÜLTÜR SANAT C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle