28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 8 Aralık 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber 11 Dünya Müslümanlar için giderek daralıyor ŞİD’in Rus yolcu uçağını düşürmesi, ardından Paris saldırısını gerçekleştirmesi, son olarak da ABD’de Kaliforniya’nın San Bernardino kentinde aşırı İslamcı bir karıkocanın gerçekleştirdikleri katliama ilham sağlaması sonucunda dünya Müslümanlar için iyicene daralıyor. Bu sadece Batı için değil, Rusya, Hindistan ve Çin gibi ülkeler için de geçerli. Fakat Müslümanlar asıl sorunu Batı ile yaşayacaklar. Kendisi de Müslüman asıllı olan CNN International’ın ünlü ismi Fareed Zakaria’nın hafta sonunda belirtiği gibi Müslümanlar şu anda ABD’de en çok nefret edilen azınlık konumundalar ve yakında sokağa çıkamayacaklar. Durum Avrupa’da farklı değil. Macaristan’ın aşırı sağcı Başbakanı Viktor Orban’ın Müslüman karşıtlığını biliyoruz. Polonya’da yapılan son seçimler sonrasında yönetim Müslüman karşıtlı bir hükümete geçecek. Fransa’da hafta sonunda yapılan yerel seçimlerde sağın ve özellikle Ulusal Cephe’nin elde ettiği başarıyı da bu çerçevede görmek gerekiyor. ABD’de Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adaylığı için yarışanlar arasındaki tartışmalar da ağırlıklı olarak bu konu etrafında dönüyor. Başkan seçilirse dünyanın başını ağrıtacağı belli olan Donald Trump’ın Müslümanlar hakkındaki sözleri dehşet verici. Bu arada aşırı sağcı Batılı yorumcular “medeniyetimizi bu ilkel dine yedirmeyiz” tütünden açıklamalarla televizyonlarda gece gündüz meydan okuyorlar. İster IŞİD, ister El Kaide, ister El Nusra, isterse bunlara benzer diğer gruplar olsun, bunların istediği tam da bu. Huntington’ın medeniyetler çatışmasını Müslüman ve Müslüman olmayan dünya arasında büyük ve kanlı bir savaşa çevirmek istiyorlar. İslam âlemi ise bunun karşısında hep işin kolayına kaçıyor. “İslamiyet terörü lanetler” demekle yetinip olanlardan İsrail’i, ABD’yi veya Fransa’yı suçlayarak kendi sorumluluklarından sıyırmaya çalışıyor. Bu söylenenlerde bir doğruluk payı olsa da durum değişmiyor. Müslüman olmayan dünya yavaş yavaş tüm Müslümanlara “dinleri gereği” potansiyel terörist olarak bakmaya başladı. Peki, bu durumda İslam âlemi ne yapabilir? Suudi Arabistan gibi Vahhabi ve benzeri irticai dünya görüşüyle yönetilen Müslüman ülkelerden hayır beklenemez. Bu ülkeler yapıları itibarıyla İslamiyet ile çağdaş uygarlığın uyumlu olabileceğini gösterecek durumda değiller. Bunu başarabilecek ülke ararken akla sadece Türkiye geliyor. Daha doğrusu, AKP’nin laiklik ve demokratik çoğulculuğu bir yana itip İslami dünya görüşünü toplumun tümüne dayatmaya çalışmasına kadar öyleydi. Ancak gelişmeler AKP’den yana işlemedi. Siyasi İslamın başarısız olduğunu ve İslamiyet’in imajına büyük zarar verdiğini bizzat Müslümanlar, aydınlar dile getirmeye başladılar. Başbakan Ahmet Davutoğlu, kısa süre önce Brüksel’de yapılan ABTürkiye zirvesinde, Türklerin özde Avrupalı olduklarını savundu. Birçok Türk öyle ama bunun AKP’yi destekleyenler açısından doğru olduğu tartışmalıdır. Onun için Davutoğlu AKP’yi destekleyenlerin de Avrupalı olduklarını savunuyorsa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte bunu İslam âleminde uygar yaşam tarzlarından yana bir umut ışığı görmek isteyenler için de kanıtlaması gerekiyor. En önemlisi, günden güne Müslümanlardan daha çok nefret eden dünyaya kanıtlaması gerekiyor. Birçok kişi “fıtratlarına aykırı olduğu için” bunu Erdoğan ile Davutoğlu’nun yapamayacaklarına inanıyor. Ancak Türkiye burada çağdaş demokratik değerlerin öncülüğünü yapamazsa ve Müslüman olmayan dünyaya bu değerlerin İslamiyet ile uyumlu olduğunu kanıtlayamazsa, meydan IŞİD’e ve “medeniyetlerini ilkel Müslümanlara yedirmeyeceklerine” dair yeminler eden aşırı sağcı Batılılara kalacak. Sonunda kaybeden ise yine Müslümanlar ve İslamiyet olacak. I CAN Dündar ve ERDEM Gül’den mektuplar Gökyüzü hep özgür olsun an Dündar kendilerini dıC şarıda yalnız bırakmayan ve uçurtma uçuran gençlere de Tutuklanan Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ü ziyaret eden CHP milletvekilleri ve Albatros Forumu tarafından Silivri Cezaevi önünde uçurtma eylemi yapıldı. Eyleme Can Dündar’ın oğlu Ege Dündar da katıldı. Ali Haydar Hakverdi ile birlikte bir mektup gönderdi. Dündar gençlere gönderdiği mektupta, “Sevgili gençler; Bizim avludan bir avuç gökyüzü görünüyor. Telin ardından gökyüzünü özgürleştirmeye gelmişsiniz. Bugün gözümüz semada olacak. Dikkat edin uçurtmanız tellere takılmasın. Gökyüzümüz, ülkemiz ve yerküremiz hep özgür olsun” ifadelerini kullandı. Uçurtmaları birlikte uçuracağız ziyaret ü l’ ü G e v r Dünda killer, e v i ’l P H C eden yaptı i m le y e a uçurtm HP Milletvekilleri Eren Erdem, Ali Şeker, Orhan Sarıbal, Ali Haydar Hakverdi, Niyazi Nefi Kara, Onursal Adıgüzel, Sibel Özdemir, Ali Özcan ve Şenal SarıALİ AÇAR han dün Silivri Cezaevi’ne giderek, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü ziyaret etti. Yaklaşık 2 saat süren ziyaretin ardından çıkışta konuşan Eren Erdem, Dündar ve Gül’ün durumlarının gayet iyi olduğunu, cezaevi baskısı ya da herhangi bir mobing uygulaması yaşamadıklarını söyledi. Gazeteciliğin Silivri zindanlarında tutsak edilmesinin kabul edilebilir olmadığını kaydeden Erdem, “Kendileri Başbakanın çok yoğun taleplerine karşılık verme adına dışarıya çıkabileceklerini ve Başbakanı kırmak istemediklerini söylediler” dedi. Şenal Sarıhan ise Dündar ve Gül’ün Yine hedefiz yine haklıyız an Dündar milletvekilleC ri aracılığıyla dışarıda kendilerine destek veren herkese C mektup gönderdi. CHP Milletvekili Sibel Özdemir’in okuduğu mektupta Dündar, “Biz askeri vesayete karşı mücadele verdik hedef olduk. Sonra Fetullahçılar geldi onunla mücadele ettik hedef olduk. Sıra bunlarda...Yine mücadeledeyiz. Yine hedefteyiz. Yine haklı çıkacağız.” tutuklanmalarının gerekçesinin siyasi olduğunu belirterek, “Burada hukuki şeyler söylemenin pek bir anlamı yok. Çünkü bunlar birer siyasi dava” dedi. Sibel Özdemir de CHP milletvekilleri olarak tüm yurttaşları demokrasi ve hukuk üzerindeki kara lekeye son vermeye çağırdı. Ali Şeker de adaletin infaz edildiğini belirterek, “Asıl yargılanması gerekenlerin ‘Ne istediler de vermedik’ diyenler olduğunu belirttiler. Türkiye özgür bir ülke olana kadar mücadelemiz sürecek” dedi. Orhan Sarıbal ise Dündar ve Gül’e Bursa’nın kestane şekerinden getirdiklerini ancak cezaevine alınmadığını söyledi. Niyazi Nefi Kara da Dündar ve Gül’le birlikte görüşmek istediklerini ancak bakanlığın izin vermediğini belirtti. Bu dayanışma her şeye değer enal Sarıhan’ın mektubuŞ nu okuduğu Erdem Gül ise şunları söyledi: “Haberler bana, aramızdaki mesafeyi kaldırdığımızı söylüyor. Türkiye gündeminden tecrit edildiğimiz halde, sizin bu tecriti dikkate almayacağınız belli oldu. Bizi burada kendi başımıza bırakmayacağınızı net olarak anladım. O yüzden mahpusluğumuzun yeterince farkında olamadık. Dışarının insanı çok zorlayan, aşırı sıcak bir gündemi olduğunu biliyorum. Bir an olsun bu tutukluluk gündem dışına çıkıp istirahat fırsatı olur mu diye düşünme şansı bile vermiyorsunuz. Anlaşıldı o gündemin dışında bırakmayacaksınız bizi. Peki öyleyse sizin bu samimiyet ve ‘Her şey güzel olacak’ tavrınızın hakkını vermek zorundayım. Bu dayanışma, umut her şeye değer. Yanınızdayım.” Birlikte çıkaracağız Can Dündar’ın oğlu Ege Dündar da içeriden gelen babasının moralinin iyi olduğu haberiyle kendisinin de moralinin yerine geldiğini söyleyerek “Çok güzel ve anlamlı bir özgürlük eylemi. Benim de aklıma özgürlük deyince gökyüzünde özgürce uçan uçurtmalar geliyor. Ama babamın bunu gökyüzünde izleyerek değil, beraberce çıkıp uçurtma uçuracağımız günlerini bekliyorum. İyi ki varsınız ve hep birlikte babamı dışarı çıkaracağız” diye konuştu. Albatros Forumu adına yapılan açıklamada ise “Tüm tutsaklarımıza sahip çıktığımız için geldik. Burada başta Tahir Elçi olmak üzere bütün özgürlük savunucuları için uçurtmalarımızı uçuruyoruz. Biz insanlık için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi. Açıklamanın ardından milletvekillerinin de aralarında bulunduğu grup, uçurtmalarını gökyüzüne doğru uçurarak cezaevi tellerinin arasından tutuklu gazetecilere ulaştırmaya çalıştı. Böylesi darbe döneminde olmadı S ilivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Can Dündar ve Erdem Gül’e destek amacıyla başlatılan Umut Nöbeti’ni gazetemiz yazarı Aydın Engin ve Basın Konseyi Yüksek Onur Kurul Üyesi Turgay Noyan devraldı. 3 defa askeri darbe yaşadığını belirten Engin, “Darbe dönemlerinde bile gazetecilerin nedensiz tutuklandığına şahit olmadım. Ama sonunda hep kazananlar düşünce özgürlüğünden yana olanlar olmuştur. Yine kazanacağız” dedi. Noyan ise gazetecilerin özgür olmadığı yerde hiç kimsenin özgür olamayacağını söyledi. Sivas’tan geliyor Aydın Engin Umut Nöbeti’nu bugün saat 09.00 ile 12.00 saatleri arasında Özgür Düşünce yazarı Tarık Toros devralacak. 12.00 ile 14:00 saatleri arasında Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, 12.00 ile 15.00 arasında Sivas Divriği Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yahya Kemal Bayar nöbette olacak. Bayar nöbet için Sivas’tan gelecek. l İSTANBUL / Cumhuriyet en Can Erdem ya da Erdem Can. Dün Silivri mapushanesinin önünde, 912 nizamiye nöbetçisiydim. Benimki (bizimki) biraz tuhaf bir nöbet. Nizamiyedeki üniformalı nöbetçiler içeriden kimse kaçmasın diye nöbet tutuyorlar. Bense nizamiyenin tam karşısında nöbete başladığım andan itibaren 70’li yılların deneyimi ve alışkanlığı ile “Acaba tünel kazsak nereden başlamalı” filan gibi uçuk kaçık ama keyifli düşüncelere daldım. HHH Nöbet yerinde gelen ziyaretçiler için bir karavanbüfe var. Büfeyi işleten genç kadın pek candan ve bana basbayağı ağır misafir muamelesi yapıyor. Nöbet iskemlemin altına minder bile verdi. Ben “Beni tanı B Silivri 912 nöbetçisinin izlenimleri... dı” diye kostaklanırken o önce “Adınız ne” diye sordu, ardından da “Sizi tanımıyorum ama Can ve Erdem beylerin konukları benim de konuğumdur” dedi. Içim ısındı... Nöbet yeri Silivri’den gelen minibüslerin de son durağı. Minibüslerin üstünde duraklar yazıyor. Işe bakın siz, ilk durak Adliye, son durak Cezaevi... Içimden çok güldüm... HHH Öğlene doğru CHP’li milletvekillerinden bir grup geldi. Onlar da Can ve Erdem için gelmişlerdi. Onlara, “Siz misafirsiniz, ben nöbetçiyim” diye hava basmaya kalktım. Nafileymiş. Onlar milletvekili olmanın ayrıcalıklarından yararlanıp nizamiye kapısında selama duran üniformalı nöbetçilerin arasından geçip “görüş”e gittiler. Ben arkadaşlarımı kalın bir camın ardından da olsa görememenin, seslerini duyamamanın kederiyle iskemlemde nöbete devam ettim ve... ... Ve büyüyünce milletvekili olmaya karar verdim. HHH Okuduğunuz izlenimlerin ilk cümlesini hatırlayın: Ben Can Erdem ya da Erdem Can. Sahiden de öyle. Biz Cumhuriyet çalışanları kıdemlisinden stajyerine ve Silivri kapılarında dayanışmaya, düşünce ve basın özgürlüğünü savunmak için koşup gelen partili partisiz, kadın erkek, genç yaşlı hepimiz sahiden de Can Erdem ya da Erdem Can’ız... Arkadaşlarımızla yeniden kucaklaşıp gazeteciliğin yükünü yine birlikte omuzlayana kadar da öyle kalacağız. Onları sorarsanız? Iyiler. Biraz üşüyorlar ama iyiler ve biley taşına sürülmüş çelik gibiler. “Görüşememişsin, nereden biliyorsun” demeyin. Sözüme güvenin. Ben arkadaşlarımı iyi tanıyorum... Ertuğrul Özkök ifade verdi Gazeteciyazar Ertuğrul Özkök, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “usulsüz dinleme” davası kapsamında talimatla ifade verdi. İstanbul’da ifade veren Özkök, kendisini dinleyenlerden şikâyetçi olduğunu belirtti. Adliye çıkışında gazetecilere konuşan Özkök “25 yıldan beri sık sık telefon dinlemelerinin mağduru konumundayız. Maalesef devletimizin çok kolay insanların özel hayatlarına girme, telefonlarımı dinleme alışkanlığı var” dedi. l İSTANBUL C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle