28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 21 aralık 2015 bir konuk EDİTÖR: CErEn çIPlak TASARIM: mügE kaYguSuz 16 Eski Yunanistan Başbakanı ve Sosyalist Enternasyonal (SI) Başkanı Yorgo Papandreu Cumhuriyet’e anlattı. “Bugün dünyadaki meselelere çözüm istiyorsak, IŞİD ne yapıyor ise tam tersi yönde hareket etmeliyiz: Barışçıl işbirliğiyle, anlayışla, birbirimizin kültürüne saygı ile” EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ CAn EROK kultur@cumhuriyet.com.tr Öznur olak Oğraş Ç SAnATTA BU HAFTA ‘IŞİD ne yapıyorsa tersi uygulanmalı’ EVRİM ALTUĞ l Javad Alamdari’nin ‘Black Hole’ adlı sergisi yarından itibaren 31 Aralık’a kadar Galeri Eksen’de izlenebilir. l MeMeT Güreli’nin yeni kişisel sergisi “olağan” 24 Aralık14 Ocak tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde sanatseverle buluşacak. l ‘’Hemzemin’’ karma sergi yarından itibaren 14 Ocak’a kadar Peker Sanat Evi’nde görülebilir. l Merve Turan’ın “Dönmedolap” adlı sergisi 26 Aralık’a kadar Windowist Tower Artnext İstanbul’da görülebilir. l Aslı Vural “birey ve metropol” tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde (CKM) ziyaret edilebilir. l Günnur Özsoy’un “Costa Mea” isimli yeni sergisi 3 Ocak 2016 tarihine kadar Pg Art Gallery’de izlenebilir. l “Zero, Geleceğe Geri Sayım” sergisi 10 Ocak’a kadar Sakıp Sabancı Müzesi’nde izlenebilir. l Yasemin Kozak&Doğu Gündoğdu resim 21 Aralık’a dek Galeri Foyart’ta. (0 312 442 28 30) l Nurtaç Özler resim 10 Ocak’a dek Krişna Sanat Merkezi’nde. (0 312 418 02 53) İSTANBUL ANKARA İZMİR oğaziçi Avrupa Siyaset Okulu’nun davetlisi olarak İstanbul’a gelen Yorgo Papandreou, bugün saat 11.30’da Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da, “Daha İyi Bir Avrupa’yı Tahayyül Etmek” başlıklı bir konferans verecek. Eski Yunanistan Başbakanı ve Sosyalist Enternasyonal Başkanı ile, yazarımız Ahmet İnsel’in değerli katkıları ışığında, gündemi ele aldık: n Dostunuz İsmail Cem bugün halen yaşasaydı, ortak ajandanızın ilk üç maddesi ne olurdu? Öncelikle kendisiyle harika bir dost olarak kalmayı sürdürürdük. Halen ailesiyle de görüşüyorum. İkinci olarak, aramızda olsaydı Türkiye ve Yunanistan’ın ne denli yaklaştığını görmekten büyük mutluluk duyardı. Bugün, Türkiye’den adalarımıza turizm için gelen 1 milyon Türk turisti olduğunu biliyorum. Başladığımızda hiç kimse yoktu.. Hadi en azından bir elin parmakları kadardı diyelim. Kendisiyle açacağımız ajandada ise bugün yeni ve umut verici bir safhaya girdiğini gördüğüm Kıbrıs sorunu üzerine nasıl katkı sağlayabileceğimiz konusu ilk sırada olurdu. Şu andaki yeni ivmenin desteklenmesi gerek. Özellikle de adanın her iki tarafındaki toplulukların, zorluklarla dolu bu ağır iş yükünü kendi başlarına sırtlanmalarını sağlayabilmeliyiz. Bunu yapabilirsek, salt Yunanistan ve Türkiye için büyük bir değişimin değil, bölgesel bir emsalin de önünü açmış olacağız. Adada iki etnik topluluk, iki farklı din ve bir federasyon çatısı altında bir arada yaşam... Bu konudaki BM kararları gayet net. Öngörülen temel uzlaşı metninde, düşünülen idarî yapının bir federasyon olması gerektiği vurgulanıyor. İki toplumlu, iki bölgeli ama tek kimlikli, tek pasaportlu bir federasyon bu. Umalım ki, bu uğurda gereken irade, güç ve niyet her iki tarafta da olabilsin. Bu örnek üzerinden çevre ülkelere de, “İnsanlar bir arada yaşayabilir” mesajı verilebilir pekalâ. Neticede Türkiye ve Yunanistan da iş, enerji vb. alanında birçok ortak yatırıma sahip. Ve elbette, yeni imkânlar var: Enerji sahasından devam edersek, Yunanistan, İsrail, Mısır, Türkiye ekseninde de düşününce, daha bağımsız bir duruş sergilenebilir. n Sovyetler Birliği’nin çöküşü SI için ne ifade ediyor? Bunun iki yanıtı var: Birincisi, biz Komünist Parti’den oldukça farklıyız. Çünkü temelde dediğimiz şudur: Demokrasi temeldir ve sosyalizm, demokrasi olmaksızın inşa edilemez. Bu açıdan Stalinist Komünist Parti ile aramızda tamamen farklı bir yaklaşım var. Bu olmazsa olmazımız. İnsan hakları, demokratik kurumlar... Bunlar olmaksızın, kişi özgür olmaksızın, er geç özgür eğitim ve sağlık yapıları da kaybedilir. Ve iktidar zamanla yaşamınızı kontrol altına alır. İkinci olarak, demokratik yapıda yeni partiler açmak gibi bir olanağınız bulunur. Merkez Avrupa, Kafkaslar, ya B da gelişmekte olan ülkelerde dilediğiniz tür ve sayıda sosyal demokrat parti açmakta serbestsiniz. Rusya’da bile bizimle ortak bir parti var. Daha birkaç yıla kadar, 50 milyonun üzerinde Avrupalı, diktatörlüklerin güdümünde değil miydi? Yalnız doğuda değil, batıda da durum böyle idi... İspanya, Portekiz... Askeri rejim altında ülkeler vardı... n IŞİD’e karşı mücadele etkili biçimde yürütülüyor mu? Bir defa öncelikle, bu türden bir ideolojiyi, askeri yöntemlere başvurarak yenemezsiniz. BM’nin son girişimi, askeri müdahalelere imkân sağladı. BM hukuku uyarınca, evet, belli durumlarda güç kullanmak gerekebilir. Tamam, bunu dışlamıyorum; ancak temel tepki bu olmamalı. Temel tepki esas olarak, IŞİD’in veya bu tür bir ideolojinin hangi koşullardan doğduğuna ve yükseldiğine odaklanmakta yatıyor. Benim için bu konunun dinle alakası çok sınırlı. Evet, kimileri dini kendi çıkarlarına alet etmekteler. Bana kalırsa, IŞİD’in korku ideolojisi, toplumları kutuplaştırıyor, birbirine ters düşürüyor ve uzaklaştırıyor. Bu ideoloji aynı zamanda, günümüz küreselleşen dünyasının taşıdığı sorunları da yansıtıyor. Çok sayıda eşitsizlik, diktatör ve otoriter rejimlerde gittikçe marjinalize hale gelen yığınlar, ya da işsizlik gibi detaylar üzerinden bu kusurlarla karşılaşabiliyoruz. Bu durum beraberinde bölgesel mace ‘IŞİD’in korku ideolojisi, toplumları kutuplaştırıyor’ rek değerlerle uygulayarak. Elbette, Suriye sorununun farklı unsurları bakımından uluslararası topluluk ile yerel güçlerin er geç bir araya gelmeleri gerektiği inancındayım. Suriye sorunu nasıl çözülür? Bir ülkenin ötekini, diğerinin ise bir başkasını desteklemesi üzerinden bölgede yaşanan bu durum ‘vekaleten’ bir savaş olduğu müddetçe, bu korkunç şiddetin tanığı olmayı, sığınmacılar meselesini yaşamayı ve elbette, gücün IŞİD gibi oluşumların elinde adeta ‘hortumlandığını’ görmeyi sürdüreceğiz. n Fransa’da aşırı sağın yükselişi sizi şaşırttı mı? Şaşırtmadı ama mutlu da etmedi. Şu an yaşadığımız sorun yalnız Avrupa’nın değil, dünyanın da sorunu. Herkes kabuğuna çekiliyor. Korku hâkim. Toplumlarda güvenlik kaygısı yükseldi. Büyük değişimler, küreselleşme, eşitsizliğin artışı... İnsanlar bir yandan bu konulara niçin çözüm bulunamadığını merak ediyor. Toplumların değişmesi gerekiyor. Tıpkı teknoloji gibi. 20 yıl öncesine kadar birbirimizi telefonda göreceğimizi ummazdık. Bugün, yaşanan çabuk ve hızlı dönüşümle bu mümkün. Bu ani değişimler, toplumumuzun belli kesimlerinde aynı zamanda güvenlik kaygısı da ürettiler. İşte ben bu türlü ani ve olumsuz değişimlerin sosyal demokrasi ile onarılabileceği inancındayım. Gelin, vergide, sosyal eşitsizlikte haksızlıkları çözelim. Gelin gençleri eğitip, mültecileri kendimizle bütünleştirelim ki, kendilerini marjinalize ol de rehin alındığını, araçsallaştırıldığını da görüyoruz... Evet. Demokrasinin değil, korkunun avantajını kullanmayı yeğleyenler var. Güvenlik ihtiyacı üzerinden, yönettikleri ülkenin halkına sahte umutlar ve asılsız sözler verenler var. Kimi zaman insanlar buna inanabiliyor. Bizlerin bu durumda, ‘hayır, bunlar yanlıştır demesi ve problemlerin çözümünün birbirimizden nefret etmekte, sınırlarımızı kapatmakta olmadığını, milliyetçi hislere dönüşün faydasızlığını bir biçimde göstermesi gerekiyor. Bizler, sınırlar arasında, dinler ve uluslar arasında çalışabilmeliyiz. Bu zaten Avrupa fikri demek değil midir? Bunu yapmazsak, bundan ilk kim etkilenir? n Bunun sırrı laiklik mi? Evet, kesinlikle. Dini politikaya alet etmemek gerekiyor. Çünkü bunu yapmazsak, seçilmemiş kişiliklere, Tanrı ile temas kurduğunu ileri sürenlere, gerçekliğe eskisinden daha da fazla ihtiyacımız olduğu şu günlerde haddinden fazla yetki vermiş oluruz. Bizlerin, insanların dinsel, ruhanî tercihlerine saygı duyması gereklidir. Ama ister (Çipras gibi) bir ateist, isterse inanan olun, bu kişisel ve kimseye dayatılmayacak bir meseledir. Ben siz sırf Müslümansınız, ben de Müslümanım diyerek size bir şey dikte edemem. Veya Hıristiyanlık için aynı söz konusu. Tam da bu zihniyetle, Haçlı Seferleri, Holokost ve hemen tüm savaşlar yaşanmamış mıdır? Bu olanlar, ortaya bir ‘mutlakiyetlik’ algısı ve ‘şu iyidir, şu kötüdür’ gibisinden bir ayrımcılık hali çıkartır. Tam da bu durum, günümüz küresel toplumunda bir arada kırmamız gereken bir unsurdur. İnsanların kimlik, kişilik ve kökenleri her ne olursa olsun, eşit muamele görmelidir ve bu yüzden, hükümetler tüm inanışlara eşit mesafeyle, laik olmalıdır. n Bir ülkedeki demokrasi seviyesini, kamusal alanları ve mimarisine bakarak anlamamız olası mıdır? Güzel soru. Buna evet diyebilirim; salt bu unsur bir ölçü olmasa da, önemli bir yer teşkil ediyor. Antik Yunan demokrasisinin temel taşlarından biri, piyasa ve iletişimin aynı anda yürütüldüğü ‘Agora’lardı. İnsanlar burada oturur ve konuşurken, ticaret de yapardı. Politika ve ticaret bir aradaydı. Yurttaş olarak, alış veriş yaparken özgürce siyasal fikirlerinizi de dile getirebilirdiniz. Günümüzde kamusal alanlar hem fiziksel, ama hem de sanal düzeyde mevcutturlar. İnterneti kastediyorum. Misal, arkamızda Gezi Parkı var. Ama bir Gezi Parkı’nı da İnternet üzerinde pekalâ kurabilirsiniz. Bu yeni bir mimarlık biçimi ve bence, bizlerin de, hükümetlerin de demokrasi adına ‘Elektronik Agora’lar kurma vaktidir. Böylece tüm anlaşma ve kanunları yalnızca parlamentoda değil, toplumda da şeffafça, eşit düzlemde tartışabiliriz. Böylece kanunlar yürürlüğe girmeden en iyi kararları ve fikir alışverişini de sağlayabiliriz! l Nafi Çil’in resimleri 14 Ocak’a kadar Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde. l Arkas Sanat Galerisi, Antik Anadolu’nun Tanıkları adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. l Aynur Ekiz, `Çekiyoruz` başlıklı fotoğraf sunumuyla 22 Aralık`ta Çetin Emeç Toplantı Salonu`nda. Dini politikaya alet etmeyin l Borusan Müzik Evi’nde Batı Yakasının Hikâyesi Festivali 21 Aralık 20.00’de Bang On A Can AllStars; 23 Aralık 20.00’de Hezarfen Ensemble’ın “Batı Yakasının Hikâyesi:Amerikan Postminimalistleri” çağdaş müzik konserleri. l Caddebostan Kültür Merkezi 22 ve 23 Aralık 20.30’da Fazıl Say (Piyano) ve Nicolas Altstaedt (Çello) ikilisinin konseri. l İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda, “Tersine Dünya” adlı oyun, 2223242526 Aralık’ta 20.00’de 2627 Aralık’ta 15.00’de Cevahir Sahnesi Salon 1’de; ‘’Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’’ 2223242526 Aralık’ta 20.00’de 27 Aralık’ta 15.00’de Cevahir Sahnesi Salon 2’de, ‘’Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş” adlı oyun, 2223242526 Aralık’ta 20.00’de 27 Aralık’ta 15.00’de Küçük Sahne’de, “Profesyonel” oyunu 2223242526 Aralık’ta saat 20.00’de 26 Aralık’ta 15.00’de Kozyatağı Kültür Merkezi’nde izlenilebilir. l Dostlar Tiyatrosu’nda ‘’Bir Delinin Hatıra Defteri’’ 2526 Aralık’ta 20.30’da Kenter Tiyatrosu’nda sahnelenecek. l Akün Sahnesi’nde, “Vanya Dayı” adlı oyun 29, 30 Aralık’ta saat 20.00’de, “Hayvan Çiftliği” adlı oyun 22, 23, 24, 25, 26 Aralık’ta saat 20.00’de, 27 Aralık’ta saat 15.00’te. (0 312 427 19 71) l Büyük Tiyatro’da, “Macbeth” adlı oyun 27 Aralık’ta saat 15.00’te, 29 Aralık’ta saat 20.00’de. (0 312 324 22 10) l Ziraat Sahnesi’nde, “İyiyim” adlı oyun 24, 25, 26 Aralık’ta saat 20.00’de. (0 312 311 14 36) l Opera Sahnesi’nde, “Hamlet” adlı bale eseri, 28 Aralık’ta saat 20.00’de, “Fındıkkıran/MDT” adlı modern dans gösterisi 23 Aralık’ta saat 20.00’de, “Çingene Baron” adlı operet, 26 Aralık’ta saat 20.00’de. (0 312 324 68 01) Leyla Gencer Opera Sahnesi’nde, “Kanlı Nigar” adlı müzikal 29 Aralık’ta saat 20.00’de. (0 312 324 68 01) İSTANBUL ANKARA Yorgo Papandreu, ‘Sosyalizm, demokrasi olmadan inşa edilemez’ diyor. ralar, sınır ötesi müdahaleler, savaşları da getiriyor. Sözgelimi Filistin sorununun çözül(e)memesi de buna dahil. muş, radikalleşmiş hissetmesinler. Onlar, Kuran okudukları için marjinalize olmuyorlar ki! Radikalleşiyorlar, çünkü toplum, kendi yapısındaki kusurlarından ötürü onları dışlıyor. Gelin, daha adil bir toplum yaratalım. Ama aşırı sağ bugün ne diyor bize ? “Hadi, milliyetçiliğe dönelim!” Kendi dinimize, kabilemize... Kapılarımızı, pencereleri kilitleyelim... Hayır, çözüm bu değil. Çözüm işbirliğinde. Bunun içindir ki Le Pen’in fikirleri hiç bir problemi çözemez. Olsa olsa yeni problemler üretir. Marie Le Pen bugün, ‘güvenlik kaygısı’na oynuyor. “Ben sizi korumak istiyorum” diyor. Oysa ki birini, korku üreterek koruyamazsınız. Bu durum şu anda Fransa’da hâkim, güçlü bir fenomene dönüştü. n Demokrasilerin, bencil ve olumsuz niyetlere sahip otoriter liderlerin elin Ayrımcılığın üzerine gidelim Hepsi bir araya gelince de, böylesi bir ideolojinin temellerini atmış oluyor. Ancak, ortaya hiçbir çözüm konulmuyor. Yalnızca yeni problemler üretiliyor. Korkunç vahşet de cabası. Eğer bugün sorunların çözümünü istiyorsak, her türlü ayrımcılığın üzerine gitmeliyiz. Dinî, etnik, ulusal, mezhepsel ayrımcılığın... Dolayısıyla IŞİD’in dünya vizyonu, asla işe yarar değildir. Sonu çıkmazdır. Bugün çözüm istiyorsak, IŞİD ne yapıyor ise tam tersi yönde hareket etmeliyiz: Barışçıl işbirliğiyle, anlayışla, birbirimizin kültürüne saygı ile; ama bunu hepimizin kabul edeceği asgari müşte MeMeT Güreli’nin yeni sergisi “olağan” Evin Sanat Galerisi’nde. Kutluer’den özel tınılar Dünyaca ünlü flüt sanatçısı Şefika Kutluer, “Virtuosi di Praga” (Prag Virtüözleri) Orkestrası eşliğinde, Sağlık ve Eğitim Vakfı’na (SEV) bağlı okulların burs fonu yararına, 21 Aralık akşamı, Zorlu Performans Sanatları Merkezi Turkcell Sahnesi’nde konser verecek Bilgi: www.socialistinternational.org. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle