28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 21 Aralık 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 10 SoSyalİST EnTERnaSyonal BaşKanı, CumhuRİyET’İ zİyaRET ETTİ Kendini sorgulayan İslam... stanbul’da toplanan Demokratik İslam Kongresi’nin ikincisinin ikinci günündeyiz. Salonda galiba tek gazeteci yine benim ve galiba bu mütedeyyin Müslümanlar, meleler, seydolar, din âlimleri buluşmasında tek aykırı kişi de benim. Dindar değil dinci medya diye tanımlanası gazete ve televizyonların her Allah’ın günü önümüze sürdükleri sade suya tirit, alabildiğine yüzeysel yavelere alışmış kulaklarım daha ilk sunumda dikiliyor: “...Milliyetçilik, mezhepçilik ve farklılıkları ötekileştirme, halkçı olan Medine İslamına da karşı olmak demektir. İslam ne iktidarlaşmalı ne de etnikleştirilmelidir. Dolayısıyla Türkiye İslamı, İran İslamı, Arap İslamı, Kürt İslamı gibi tanımlamalar milliyetçidir, yanlıştır. Herhangi bir devletin kendini tek bir etnisite ya da dini kimlikle tanımlayarak diğer kimlikleri ve inançları yadsımasının milliyetçilik olduğunu, bunun da Ortadoğu’da din kisvesine bürünmüş de olsa yaşanan şiddet ve savaşın belirleyici sebebi olduğunu, bu yolla Müslümanlar eliyle dinimizin milliyetçifaşist ideolojilere kurban edildiğini üzülerek belirtmek isteriz…” Sonra art arda kürsüde söz alan erkek ve kadınlardan çalakalem alınmış notlar akıp gidiyor: Vallahi sonunda elbet ve ergeç mazlumiyet kazanacaktır... Bugün 19 Aralık. Hayata dönüş adı verilmiş o kıyamın yıldönümündeyiz. Bugün 19 Aralık. Maraş cankırımının yıldönümündeyiz ve bugün hâlâ hayata dönüşler, Maraş’lar yaşanıyor... Bu salonda da o eril, o erkeksi dil egemen. Halbuki İsa peygamber Meryem anamızla manalı. Muhammed’in yanında Hatice anamız vardı; Hüseyin’in yanında Zeynep... Zalim olma. Ama mazlum da olma. Boyun eğme. Bugün İslam coğrafyasında doğru İslam yoktur. Bugün İslam siyasallaşmıştır... HHH Açık oturum demek varken modaya uyup herkes gibi bu kongreyi düzenleyenlerin de “panel” dediği bir tartışma oturumu başlıyor. Konumuz: İslam ve Demokrasi… Tartışmacılardan biri İran’dan, Nur Enstitüsü’nden gelmiş. Sadullah Zarei… Farsça konuşuyor. Tek kelimesini anlamadığım bu şiir dilinin tınılarından fışkıran musikiye kendimi bırakmış, anlamadan dinliyorum. Kulaklığımdan gelen anında çeviri yapanın sesi beni silkeliyor. İranlı din âlimi Zarei, Batı’nın liberal demokrasisinin karşısına bazen “İslami demokrasi”, bazen “halkçı demokrasi” diye adlandırdığı farklı bir demokrasi modeli koyuyor. Konuşmanın özeti bile buraya sığmaz. Ama şu ilginç cümleyi aktarmalıyım: İslami demokraside veyahut halkçı demokraside veyahut halkçı İslamda, yani adına ne derseniz deyin, iki önemli kaide, prensip var. Birincisi: Haklı olmak. İkincisi: Kabul görmek. Yani İslami demokraside işbaşına gelmek için evvela haklı olacaksınız, sonra da bunu halk kabul edip sizi seçecek... HHH İzmir yollarına düşeceğim. Ateş almacasına doğup büyüdüğüm topraklara gidip geleceğim. O yüzden Demokratik İslam Kongresi’nin son gününü izleyemeyeceğim. Ama ne gam. Nasıl olsa bu önemli buluşmaya hak ettiği değeri verecek olan medyamızın sayfalarından, ekranlarından okur, seyreder, kaçırdıklarımı öğrenirim... Papandreu’dan destek ski Yunanistan Başbakanı, Sosyalist Enternasyonal (Sİ) Başkanı Yorgo Papandreu, yaptıkları haberler nedeniyle tutuklanan Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e desteklerini iletmek için gazetemizi ziyaret etti. “Dostu ve komşusu olduğumuz Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığını destekleyen bir duruşla buraya geldik” diyen Papandreu, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yolunda yeni fasılları açtığını anımattı. Bu konuda umutlu olduklarını belirten Papandreu, “Ancak aynı anda kaygılıyız; mutsuzuz. Çünkü Türkiye’deki basın özgürlüğünün durumundan endişe etmekteyiz. Belli bir otoriterlik algısı hâkim ve demokrasilerde herkesin, özgürce kendini ifade edebilme hakkı olduğuna inanıyoruz. Herkes, her konuda ve her nevî güç unsuru ile ilgili olarak, özgürce eleştirisini yapabilmelidir. Ben buraya, uzun süredir yayımlanan ve bir geleneği sürdüren, Türk toplumunda çok önemli bir vazifeyi üstlenmiş olan gazetenizi ziyarete ve aynı zamanda, basın özgürlüğü ile ilgili kaygılarımı ifade etmeye geldim” dedi. E Basın ve İfade özgürlüğünün Avrupa için olmazsa olmaz bir değer olduğunu vurgulayan Yorgo Papandreu, “Bu konuyu AB gündemine getireceğimizden emin olabilirsiniz” dedi İ EVRİm alTuĞ Sosyalist Enternasyonel Başkan yardımcısı umut oran’ın da eşlik ettiği Papandreu, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı akın atalay, Genel yayın yönetmen yardımcısı Tahir Özyurtseven, yayın Danışmanı Doğan Satmış ve haber Koordinatörü murat Sabuncu’yla Can Dündar’ın ofisinde görüştü. (Fotoğraf: Can ERoK) Benim için onur Basın ve ifade özgürlüğünün Avrupa Birliği için “olmazsa olmaz” bir öncelik olduğunun altını çizen Papandreu, “Can Dündar’ın odasında bulunmak benim için ayrı bir onur. Bu konuyu AB’de gündeme getireceğimizden emin olabilirsiniz... Bu, Türkiye ve AB arasında yeni müzakere faslının açılması anlamında da önem arzediyor. Umalım ki, Türkiye’nin demokratikleşmesinde derinlemesine ilerleme sağlanabilsin. Sizlere Avrupa’nın birçok köşesinden destek geleceğine ve gelmekte de olduğuna eminim. Bölgemizde yaşanan tüm sorunlara ve çatışmalara rağmen, demokratik toplumumuzda bu değerleri ortaya koyacağımıza inanıyorum. Bu artık her zamankinden daha da önemlidir.” Dündar ve Gül’ün tutukluluğu konusunda “Biz ne yapabiliriz” şeklinde bir soru yönelten Papandreu’ya, Tahir Özyurtseven, “AB’den bu konuda çok net bir tavır ortaya koymasını bekliyoruz. Özellikle Merkel ve Hollande şu aralar sığınmacılarla uğraşmaktalar” yanıtını ver di. Gazetemizin çevresindeki polis barikatı ve TOMA’lara dikkat çeken Papandreu “IŞİD sizi muhalefet ve demokrasinin sesi olduğunuz için hedef mi alıyor?” dedi. Toplantıda konuşan Akın Atalay ise Dündar ve Gül’ün tutukluluk süreçlerini detaylarıyla anlatarak şöyle devam etti: “Önceki akşam cezaevindeki arkadaşlarımızı ziyarete gittiğimde, kendilerine sizin gazeteyi ziyaret edeceğinizi de söyledim. Çok memnun oldular, saygı ve selamlarını ilettiler. Moral bakımından çok güçlü durumda Davayı geciktiriyorlar lar.Bunun yalnızca onların bireysel özgürlüklerini ilgilendirmediğini toplumun da artık fark ediyor olduğunu biliyorlar. Toplumun, hükümeti rahatsız eden bir haber yayımladıkları için orada hapis yattıklarının farkında olmasından mutlular. Üzüntüleri şu: Onlar orada tutuklu kaldıkları müddetçe Türkiye’de gazetecilik yapılamayacağı gerçeği. Bir an önce, davanın açılmasını bekliyorlar. Davanın bilinçli ve kasıtlı olarak açılmadığını düşünüyorlar. Çünkü dava açıldığında, mahkemenin önüne gittiklerinde derhal serbest bırakılacakları inancındalar.” Can Dündar yaşanan hukuksuzluğu ’e anlattı lmanya’da haftalık yayımlanan Der Spiegel dergisi, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın iki sayfalık mektubunu yayınladı. Dündar’ın el yazısıyla Silivri Cezaevi’nden gönderdiği ve “Suçum mayıs ayında yazdığım bir haber. Haberde MİT TIR’larıyla gizli olarak Suriye’ye gönderilen silahları belgeledik. Çok büyük olasılıkla bu silahlar radikalislamcı örgütlere gidiyordu. Skandal olay, savcılara ve jandarmaya yapılan bir ihbarın dikkate alınmasıyla MİT TIR’larının durdurulması sonucu açığa çıktı. Türk hükümetini ulusal ve uluslararası alanda zora sokacak bu gizli operasyonu ile ilgili haberlere yayın yasağı konuldu... Silah dolu TIR’lara ait video çekimi olası kuşkuları da ortadan kaldırdı. Kontrol sırasında açıkça ilaç kartonlarının altındaki silah ve mermiler saklanmış olarak görülmekteydi. MİT mensupları ile askeri personel arasında karşılıklı çekilen silahlar ve kıl payı önlenen olası çatışma belgeliydi... Daha önce ‘silah yok’ diyen hükümet, geri adım atarak ‘silahlar Türkmenlere gidiyordu’ dedi. Halbuki Suriye’deki Türkmenler bunu kesinlikle reddettiler. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkımda kişisel saldırılara başladı. Devlet TRT’ye verdiği bir demecinde ‘Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu’ dedi. Bu açık bir tehditti. Erdoğan bununla da yetinmedi ve hakkımda bireysel suç duyurusunda bulundu. Devlet sırrını ifşadan, gizli kalması gereken bilgileri açıklamaktan ve casusuluk suçundan dolayı yargılanmam için dava açtı. Dava dosyasına göre iddia edilen suçlar için iki kez müebbet cezası öngörülmekte. Erdoğan’ı ve Türkiye’yi tranıyan herkes bunu hükümetin tamamıyla kontrolü altındaki yargıya bir çağrı olarak anladı... A Açık bir tehdit Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmalarına ilişkin verilen soru önergesi yanıtlandı. AB Dış İlişkiler Komitesi üyesi Lord Richard Andrew Balfe’ın 7 Aralık’ta yönelttiği “Can Dündar ve Erdem Gül’ün davaları hakkında hükümetin AB ve diğer düzeylerde ne gibi temsiliyetlerde bulunduğu” sorusunu yanıtlayan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Barones Joyce Anelay, “Bu davaları izlemeyi sürdürüyoruz. Türk hükümetiyle olan daha geniş diyaloğumuz kapsamında, düzenli olarak ifade özgürlüğü ve tüm temel özgürlüklerin öneminin altını çiziyoruz. Ankara’daki Büyükelçimiz, Uluslararası İnsan Hakları Günü’nde yayımlanan blog yazısında, Sayın Dündar ve Sayın Gül’ün de aralarında olduğu bir dizi gazetecinin Türkiye’de tutuklu olmasından duyduğu kaygıları vurguladı. AB Komisyonu’nun, Türkiye’nin bu konularda daha çok reform ihtiyacı duyduğunu belirten 10 Kasım tarihli İlerleme Raporu’nu memnuniyetle karşıladık” dedi. l Dış Haberler İngiliz hükümeti: Davayı izliyoruz ritanya’da parlamentonun üst kanadı B olan Lordlar Kamarası’nda, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve meclis harekete geçmeli C TGS, tutuklanan gazeteciler için “Basın öne eğilmesin” eylemi düzenledi. an Dündar ve Erdem Gül’ün hukuksuz biçimde tutuklanmasına karşı başlatılan “Umut nöbeti”ni 19. gününde gazeteciler Musa Ağacık, Sedat Bakıcı, karikatürist Cemal Arığ ile kameraman Ünal Çetiner devraldı. Ağacık, Bakıcı ve Arığ, tutuklu bulunan gazetecilerin isimlerinin bulunduğu pankart taşıdı. Ağacık, “Biz tetikçi, kumpasçı ve yalaka değiliz. İktidarlar bu tür iddialarla ithamla dava açıyorlar. Ancak öncelikle kendi yandaşlarını ve yalakalarını sorgulamalılar” dedi. Sedat Bakıcı ise “Ne yazık ki halka gösterilmek istenileni değil de gerçeğin gösterilmesini isteyen dürüst gazeteciler bu duvarların arkasında tecrit altında tutuluyor. Meclisi ve siyasi iktidarı bu kara utanç tablosuna bir an önce son vermeye ve tutuklu meslektaşlarımızı bırakmaları için hareket geçmeye çağırıyoruz” dedi. Ünal Çetiner “Gazetecilik yaptığı için cezaevlerinde tutuklu bulunan tüm gazeteci abilerim ve arkadaşlarım için destekçi abilerimle umut nöbetindeyim” dedi. Cemal Arığ ise “Basın özgürlüğü için, fikir suçu nedeniyle yapılan zulme karşı bu yurdun insanı olarak buradayım” diye konuştu. Umut nöbetini bugün Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Sevgi Akarçeşme, Samanyolu Haber Tv Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar ve gazeteci Ruhat Mengi tutacak. CHP’li Ali Şeker ve Eren Erdem bugün Silivri Cezaevi’ne giderek, tutuklu gazetecilere destek amacıyla şeffaf çadır kuracak. Saat 11.00 ile 14.00 arasında Today’s Zaman Genel yayın Yönetmeni Sevgi Akarçeşme ile Samanyolu Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar, saat 14.00 ile 16.00 arasında gazeteci, TV haber programcısı Ruhat Mengi “Umut nöbeti” tutacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet aKP kendine biat etmeyene saldırıyor SİBEL BAHÇETEPE Nöbette bugün ürkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması amacıyla “Basın Öne Eğilmesin” sloganıyla Galatasaray Lisesi önünde kitlesel eylem yaptı. Eyleme tutuklu bulunan Ankara Temsilcisimiz Erdem Gül’ün eşi Aslı Gül, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın eşi Şule Karaca ve oğlu Sıtkı Karaca, Mehmet Baransu’nun eşi Nesibe Baransu, CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Eren Erdem, Ali Şeker ile Şükran Soner, Ceyda Karan, Celal Başlangıç, Elif Ilgaz, Ayşenur Arslan, Mete Çubukçu, Tarık Toros, Emin Çapa, Erhan Başyurt ile İsmail Evren’in de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı. TGS Genel Başkanı Uğur Güç, 2010 yılından bu yana 300’ün üzerinde gazetecinin cezaevine girdiğini anımsatarak “Kafamıza silah dayanmadığı kalmıştı, onu da yaptılar. 2 gün önce Diyarbakır’da devletin güvenlik görevlisi, iktidarın ağzı ile konuş T tu: Bir gün kim vurduya gideceksiniz... Biz hep meçhule gidiyoruz zaten” dedi. AKP’nin gazeteciliği yok etmek istediğini vurgulayan Güç “Kendilerine biat etmeyenlere saldırıyorlar. AKP, gazetecilerden habercilik değil AKP bildirisi hazırlamasını istiyor. Bugün direnen, biat etmeyen, esaret altında olan meslektaşlarımızla gurur duyuyoruz, onurumuzsunuz” dedi. Erdem Gül’ün eşi Aslı Gül ise basın özgürlüğü için toplandıklarını belirterek “Mesele sadece içeridekilerin özgürlüğü değil, mesele biraz da dışarıdakiler için hakkaniyet, haysiyet ve hakikat meselesidir. Bu meseleye ne kadar sahip çıkarsanız, bu toplumda huzur ve demokrasi içinde yaşama şansımız olur” dedi. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın eşi Şule Karaca ise eşinin 1 yıldır tutuklu olduğunu anımsatarak, “Kendisi ‘demokrasi nöbeti tutuyorum’ dedi. Artık biz birbirimize sahip çıkacağız. Yoksa daha kötü koşullar bizi bulacak” diye konuştu. Hakikat meselesi Tutuklama şans mı? Cumhuriyet gazetesinin tarihinde katledilen gazetecileri hatırlayanlar, tutuklu olmamdan dolayı şanslı olduğumu düşünüyorlar. Öyleki sanki hükümetin ve Avrupalı müttefiklerinin mültecilerine teşekkür etmem gerekiyor.” l Haber Merkezi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle