28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 24 Kasım 2015 KULTUR SELDA GÜNEYSU Bekleyiş’e devam Marguarite Duras’dan esinlenerek Zeynep Avcı’nın yazdığı Tiyatro Dafne oyunu ‘Bekleyiş’ yarın, 2 Aralık ve 16 Aralık’ta İstanbul Beyoğlu’ndaki Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde. Filiz Kutlar’ın rol aldığı oyun, hüzünlü bir aşk hikâyesi ve savaşın korkunçluğunu anlatıyor. (0212 293 18 35) EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN tlar Filiz Ku DT’de grev kararı Devlet Tiyatroları oyunlarının ‘kemik’ kadrosundan 650 çalışan 12 Aralık’ta greve gidiyor. İşyerlerinde olacak ancak hiçbir iş yapmayacaklar. Grevin en büyük nedeni ise hükümetin kamuda çalışan taşeron işçilere verilecek kadro uygulamasından yararlanmak istemeleri. yacak, oyunların ses düzeni yapılmayacak. Böylece 12 Aralık günü DT’nin tüm perdeleri kapanacak. evlet Tiyatroları (DT) çalışanları 12 Aralık’ta greve gidiyor. DT’nin Türkiye’nin 12 ilinde faaliyet gösteren sahnelerinde 650 çalışan “perdeleri kapatacak.” O gün oyunlar sahnelenemeyecek. Çalışanların greve gidişinin en büyük nedeni ise yıllardan bu yana “süreli sözleşmeli personel” olarak DT’de çalışmaları ve hükümetin kamuda çalışan taşeron işçilere verilecek kadro uygulamasından yararlanmak istemeleri. Çalışanlar, 12 Aralık’ta işyerlerinde olacaklar ancak hiçbir iş yapmayacaklar. Örneğin ışıkçı sahne üzerindeki aydınlatmayı yapmayacak, oyun dekorları taşınma 15 1951’de çekilen görüntülerde Nâzım Hikmet’in yanında Fransız bilim adamı Jean Frederic JoliotCurie yer alıyor. D Kadro sınavı yok DT’nin Türkiye’nin 12 ilinde faaliyet gösteren sahnelerinde, büro çalışanlarıyla birlikte, ışıkçı, sesçi, kondüvit, aksesuarcı, sahne makinisti gibi teknik ekibe bağlı 650 süreli sözleşmeli personel bulunuyor. “Süreli sözleşmeli personel” çalışanları, bir ayda 26 iş günü üzerinden çalışıyor ve kamudaki pek çok haktan mahrum kalıyor. DT yönetimi, çalışanları, yılda 15 gün ücretsiz izne çıkarmayı zorunlu tutuyor. Aralarında 18 yıldan daha fazla süredir çalışan “süreli sözleşmeli personel” olmasına karşın DT yıllardan bu yana “kadro” sınavı açmıyor. Çalışanlar da kadroya giremiyor. Yıllardan bu yana “süreli sözleşmeli personel” çalışanları, artık haklarını elde etmek amacıyla, Türkiye Otel, Lokanta Dinlenme Yerleri İşçileri Sendikası’na (TOLEYİS) üye oldu. DT’de sahnelenen oyunların “kemik” kadrosunu oluştan 650 çalışan 12 Aralık’ta greve gidiyor. Greve giden işçiler 12 Aralık’ta “perdeleri kapatacak.” ‘Birecik katılmadı’ Greve ilişkin TOLEYİS’ten bir açıklama yapıldı. Türkiye’nin 12 ilinde faaliyet gösteren DT çalışanlarının sendika üyesi oldukları ve sendikanın da Toplu İş Sözleşmesi yetkisi aldığı belirtilen açıklamada, “Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı DT Genel Müdürü sözleşmeye oturmamış ve resmi ara bulucu safhasında da oturuma katılmamıştır” denildi. Bunun üzerine sendikanın grev kararı aldığına dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu kararın alınmasına sebep, toplu iş sözleşmesi oturumlarına katılmayan, işyerinde sendika istemeyen davranıştır. Böyle davrananların devletimizi yöneten bir kısım bürokrat olması bizi hayrete düşürmüştür. Şimdi başta Başbakan olmak üzere Kültür ve Turizm Bakanı’nı olaya el koymaya çağırıyoruz.” l ANKARA de aşağılanmasına hizmet edeceği belirtiliyor. Bu kampanyaya, küresel yoksulluktan Ortadoğu’da yaşanan krizlere, iklim değişikliğine kadar pek çok konuda milyonlarca kişinin harekete geçmesi için etkinlikler yürüten Avaaz’ın (Ses) avaaz.org sitesinden katılabilirsiniz. Bence, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Türkiye Komitesi, Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği (AICA) Türkiye Şubesi, Uluslararası PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Türkiye Yazarlar Sendikası gibi kuruluşlar da bir araya gelmeli ve bir “Fayad’a özgürlük!” kampanyası başlatmalı. Şiirler yazan, kitaplar yayımlayan, çağdaş sanat sergileri açan bir insanın bir İslam ülkesinde şeriat kurallarına göre idam cezasına çarptırılması, büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye toplumunun insanlarını çok yakından ilgilendiriyor. Belirli bir yaşam tarzının şimdiden dayatılmaya başladığı ülkemizde yazdığımız her dizenin, kaleme aldığımız her satırın, yaptığımız her resim ve heykelin hakkını sonuna kadar savunmak için… Nâzım Hikmet’in Moskova’daki 10. günü üyük şair Nâzım Hikmet’in, 8 Temmuz 1951’te Moskova’nın kuzeyinde Tuşino Havaalanı’nda uçak gösterisini izlediği görüntüleri ortaya çıktı. Nâzım Hikmet’in yanı sıra dönemin Sovyet lideri Josef Stalin başta olmak üzere SSCB yönetimi, ünlü isimler de uçak gösterisini izliyor. Görüntüde ünlü şairin yanında Stalin Barış Ödülü alan isimler Heriberto Jara Corona (İspanya), Eugenie Heriberto Jara Corona Cotton (Fransa) ve Jean Frederic JoliotCurie (Fransa, ünlü bilim adamı) gözüküyor. Nâzım Hikmet JoliotCurie ile birlikte gösteriyi izliyor. Yönetmen V.Boykov’un çektiği film 8 Temmuz Sovyet Hava Kuvvetleri Günü vesilesiyle yapılan bayram ve uçak gösterisini anlatıyor. Nâzım Hikmet’in Moskova’ya 29 Haziran 1951’de geldiği biliniyor. Gösterinin yapıldığı 8 Temmuz da Nâzım Hikmet’in Sovyetler Birliği’ne geldiği 10. gün. l MOSKOVA / CİHAN B Ünlü uçak gö isimlerle ste çekilen risi izlerken görün ortaya ç tüleri ıktı şraf Fayad, şeriat kurallarına göre yönetilen ElMemleketü’lArabiyetü’sSuudiye’de, yani Suudi Arabistan Krallığı’nda yaşayan bir çağdaş sanatçı ve şair. Aynı zamanda ülkesinde yeni yeni boy atmakta olan çağdaş sanatı Londra’ya Tate Modern’e taşıyan bir küratör. İki yıl önce Cidde’de büyük bir sergi düzenledi, son Venedik Bienali’ndeki bir serginin de küratörleri arasındaydı. Fayad’ın Suudi Arabistan’da yaşadığını söyledik, ama yakında yaşamıyor olabilir; çünkü “İslamiyeti reddettiği” gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı. 2014’ün Ocak ayında tutuklandığında kimliğine el konulduğu için avukat tutamadı. İlk başta, Abha şehrindeki şeriat mahkemesinden 4 yıl hapis ve 800 kırbaç cezası aldı. Daha sonra, yeniden yargılanacağı söylenerek bir buçuk yıl oyalandı. Sonunda, yeni yargıç, savunmasını bile almadan onu ölüme mahkum etti. Fayad’ı yakından tanıyanlar, Suudi Arabistan’da “mutavvin” de A Aşraf Fayad’a özgürlük… nilen din polislerini Abha şehrinde bir meydanda bir adamı kırbaçlarken gösteren bir videoyu internet üstünden postaladığı için bağnazlar tarafından cezalandırıldığını söylüyorlar. Fayad’ın salıverilmesi için bir kampanya yürüten Kuveytli göçmen hakları aktivisti Mona Kerim, “Bazı Suudiler bunun ahlak polisinin intikamı olduğu kanısındalar” diyor. Kerim, aynı zamanda, Fayad’ın, Suudi Arabistan doğumlu olmasına karşın bir Filistin sığınmacısı olduğu için hedef alındığını ileri sürüyor. Uluslararası Af Örgütü, bir süre önce, “Filistinli şair ve sanatçı Aşraf Fayad’ı Kurtarın!” başlığıyla bir imza kampanyası başlattı. İmza dilekçesinde, Fayad’ın hedef alınmasının, yazarlara karşı nefreti körüklemeye ve İslamiyeti ifade özgürlüğünün bastırılması ve ezilmesini haklı göstermek için kullanmaya yönelik çok daha geniş bir kampanyanın bir parçası olduğu vurgulanıyor. Ve Fayad’ın cezalandırılması karşısında suskun kalmanın, özgürlük ve insan hakları kadar bilgi, edebiyat, kültür ve düşüncenin Haldun Taner’i anarken ‘100. Doğum Yılında Haldun Taner Sempozyumu’ öncesinde Haldun Taner Hoca’mızı yazılarından alıntılarla analım. aldun Taner, doğumunun 100. yılında İstanbul Tiyatro Festivali (İKSV), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü ve Haldun Taner Tiyatro Uygulama ve Araştırma Merkezi, Pera Müzesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ünv. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü işbirliğiyle 2627 Kasım tarihlerinde Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek olan “100. Doğum Yılında Haldun Taner Sempozyumu” ile anılacak. Onun hikâyeciliğinin, oyun yazarlığının yanı sıra düz yazıları değerlendirile Haldun Taner cek. Yurtiçinden ve yurtdışından konuşmacıların yer alacağı sempozyum pek çok sanatçımızın katılımıyla bir İKSV yapımı olarak hazırlanan “Haldun Taner Belgeseli” ile kapanacak. Umalım ki en azından İstanbul’daki üniversitelerin tiyatro bölümleri, konservatuvar öğrencileri katılabilirler bu önemli buluşmaya. Tiyatro; daha doğrusu, sanat ve sanatçı kıyımının hızla tırmanmakta olduğu şu dönemde Haldun Taner Hoca’mızın yazılarından alıntılar onun dünden bugüne güncelliğini koruyarak gelen saptamaları: “Malaparte diktatörleri kıskanç kadınlara benzetirdi... Zaafını, hasta bencilliğini, hiçbir esasa dayanmayan böbürünü korumak, hem maskelemek için zora başvuran bu yaratıklar, akıldan çok duygu ile hareket ederler. Sade politikada değil, düşünce ve ahlak ala H Ceylan Ertem’den cover albümü: ‘Yuh!’ Türkiye’de çağdaş kadın ozan geleneğini sürdüren sanatçılardan Ceylan Ertem’in tamamı cover şarkılardan oluşan yeni proje albümü müzikseverlere sunuldu. Ertem’in Ahmet Kaya’dan Bergen’e, Tülay German, Sezen Aksu, Bulutsuzluk Özlemi, Yavuz Çetin, Âşık Mahsuni, Kul Nesimi, Mehmet Güreli’ye dek sevdiği ve saydığı birçok sanatçının unutulmayan eserlerini yeniden yorumladığı albümünde toplam 10 şarkı yer alıyor. Yaşadığımız dünyanın haline dertlenen bir repertuvara sahip albümün adı Âşık Mahsuni’nin unutulmaz eseri ‘Yuh!’un ismini taşıyor. İki soyut sanatçı Ekavart Gallery’de Heykeltıraş Nilay Özenbay ile ressam Aydın Arkun’un işlerini Ekavart Gallery’de buluşturan ‘Soyut Yansımalar’ sergisi bugün ziyarete açıldı. kavart Gallery’de bugün ziyarete açılan ‘Soyut Yansımalar’ sergisi heykeltıraş Nilay Özenbay ile ressam Aydın Arkun’un işlerini aynı mekânda buluşturuyor. Türkiye’nin bugüne kadar yetiştirdiği en önemli çağdaş sanatçılardan biri olan Füsun Onur, 1985 yılında Milliyet Sanat’a Arkun’la ilgili olarak yazdığı bir yazıda, “Arkun, yanlış eğitimden geçmemenin özgünlüğünü haykırıyor resimlerinde sanki. Kendinden emin, doğal ve dürüst, çocukluk yıllarından beri uğraştığından dolayı tekniğe hâkim, kendinden oluvermişçesine taze. Umarım Aydın’ın bu serüveni daima başarıyla ilerler” sözlerine yer vermişti. Yazar Selim İleri ise, sanatçının 1997’deki sergisi için şu ifadeleri kaleme almıştı: “Aydın Arkun, hiçbir eserinde ince bir espriden uzak durmuyor. Zamanı, zamanın gelip geçiciliğini sorgularken tuhaf, buruk bir gülümseyiş eşlik ediyor çalışmalarına...” Son dönem eserlerinde daha ziyade ‘zaman’ı ve ‘zaman’ın geçiciliğini, evrenle dünya arasındaki ilişkiyi ve kendini yapayalnız hisseden insanoğlunun ev E rendeki konumunu irdeleyen Arkun’un sanata bakış açısı ise şöyle: “Soyut denen resimle gerçekçi denen resim arasında sadece görüntüsel fark var benim için. Onun dışında bakış ve algı açısından ikisi de aynı etkiye sahip. Teknikler arasında serbestçe geçişler yapmakta özgür olduğumuzu göz ardı ediyoruz; farklı teknikler resmin giysileridir.” Nilay Özenbay Kadınlık duygusu Sergide işleriyle yer alan diğer sanatçı Nilay Özenbay ise, “Yaratan’ın en muhteşem eseri kadını var ederken, düşlediği geometrik düzen, kıvrımlar ve estetiğin kendisine her zaman kainatın ve denizlerin düzenini hatırlattığını” söylüyor. Bu duyguyla başladığı yeni çalışmalarında, soyut ve içsel kadınlık duyguAydın Arkun sunu tıpkı bir denizin karaya vuran dalgasının görselliği ni sergideki işlerinde öncekileriçinde şekillendirmeye çalışan sa den farklı olarak renkli heykellenatçı; “Yaratan’ın yalnızlığına çö ri de yer alıyor. ‘Soyut Yansımazüm için yarattığı kadının da aslar’, 25 Aralık tarihine kadar İslında Lilith gibi yalnız ve bütüntanbul Gümüşsuyu’ndaki Ekavart lük içinde bir varoluş olduğunu” Gallery’de ziyarete açık kalacak. l Kültür Servisi düşünüyor. Özenbay’ın bu ye NDS yarışmasında birinci Yener Gülbudak Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nin düzenlediği 2. İstanbulOrchestra’SionUluslararası Piyano Yarışması’nda Yener Gülbudak birinci, Maria Anikina ikinci, İlter Vurucu üçüncü oldu. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda önceki akşam yapılan ödül töreninde Gülbudak’a ödülünü Jüri Başkanı, piyanist Vahan Mardirossian sundu. Yener Gülbudak (19), öğrenci jürisi tarafından bu yıl ilk kez verilen NDS Gençlik Müzik Ödülü’nü de kazandı. nında da bütün ulusa kendi sınırlı, değer ölçülerini dikte ederler. Gayrısına tahammülleri yoktur... Onlar için bir oyun yazarı ya akşam yemeğinden sonra iri göbekleri hazma yarayan hoplatışlarla güldüren bir eğlendiri uzmanı ya da ciddi oyunlarla, o ülkeden yerleştirilmek istenen değer ölçülerinin bir yayıcısı, bir tempo tutucusu olmak zorundadır... Sanatçı, geleneğe uyan, halka ninni söyleyen insan değildir. Gerçek sanatçı, hele bilim yüzyılının sanatçısı, her şeyden önce rahatsız eden, irkilten, yadırgatan, uyaran bir insandır.” (Sansür Üzerine Kent Oyuncuları Aylık Tiyatro Dergisi. Yıl 1, Sayı 3, 1960) “Bugün de yine tiyatro alanında, hasis düşünceler, mıymıntı menfaatler, yaranma gayretleri at oynatmada... Demokrasi devrindeyiz diye kendimizi inandırmaya çalışmamıza rağmen bugün de hâlâ, astığı astık kestiği kestik bazı zorba idare amirleri sahne repertuvarına karakuşi müdahaleler yapabilmekte... Ama bunların yanında, tiyatroyu bir kültür davası olarak ele almış, kafası işleyen, bu işin Batı’da nasıl yapıldığını bilen, enerjik ve uyanık, bir gençlik kitlesi daha iddialı, daha özlü bir tiyatro seviyesinin yurda yerleşmesi için ilk emeklemelerini yapıyor...” (“Biz Karamsar Değiliz” Oyun Aylık Tiyatro Dergisi, Sayı 2, Nisan 1955) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle