16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 18 Kasım 2015 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK Aşırma özgürlüğü argıtay, “Facebook” hesabındaki herkese açık hesaplarında kullanılan profil resmini kopyalayarak fotoğrafların başkaları rıza olmaksızın kendi tarafından kullanılmasına Facebook hesabına ilişkin tartışma yaratacak bir koyduğu belirtilerek şöyle karar verdi. Yargıtay 12. Ceza denildi: Dairesi, başkasının Facebook “Sanık tarafından, KEMAL hesabında herkese açık profil katılanın (şikâyetçinin) GÖKTAŞ resmini alarak kullanan sanığa sürekli takip, denetim ve verilen mahkumiyet kararını gözetim altına alınması bozdu. Kararda, fotoğrafın herkese sonucu elde edilmiş özel hayatın açık olması nedeniyle “hukuka aykırı gizliliğini ihlale yol açacak bir olarak ele geçirme ve yaymadan söz görüntü yoktur. Katılanın, edilemeyeceği” belirtildi.  Facebook’taki profil resmi, İstanbul’da bir sanık hakkında katılanın başkalarınca görülmesi başkasının “Facebook” hesabındaki ve bilinmesini istemediği, fotoğrafını alarak kendi Facebook hukuk tarafından gizliliği ve hesabına koydu. Fotoğrafı izinsiz korunması temel bir şahsiyet kullanılan kişinin suç duyurusu üzerine hakkı kabul edilmiş özel sanık hakkında İstanbul 12. Anadolu yaşam alanına ilişkin görüntü Asliye Ceza Mahkemesi’nde “özel olarak değerlendirilemez. hayatın gizliliğini ihlal” ve “kişisel Atılı özel hayatın gizliliğini verileri hukuka aykırı ele geçirme” ihlal suçunun yasal unsurları suçlarından dava açıldı. Mahkeme 2013 itibarıyla oluşmamıştır. Türk Ceza Kanunu’nun yılında verdiği kararla sanığı mahkum 136. maddesindeki verileri etti. hukuka aykırı olarak verme Kararın temyiz incelemesini veya ele geçirme suçu yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesi yönünden değerlendirme ise mahkemenin kararını bozdu. yapıldığında ise Kararda sanığın, internette Facebook 6 Y katılanın Facebook hesabındaki resmi kişisel veri kapsamında kabul edilebilir ise de; sanığın, resmi, katılanın internette Facebook hesabındaki herkese açık profil resminden elde etmesi ve katılana ait başkaca bir kişisel bilgiye yer vermeden kendi Facebook hesabına koyması nedeniyle hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yaymadan da söz edilemeyeceğinden, beraatı yerine yazılı düşüncelerle mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.” Yargıtay’dan tartışmalı karar: ‘Facebook’ta herkese açık fotoyu çalmak suç değil’ ‘CHP, AKP’ye alternatif merkez partisi olabilir’ Suskunluğunu Cumhuriyet’e bozan eski Başbakan Mesut Yılmaz, ‘Türkiye’de güçlü uzlaştırıcı merkez partisine ihtiyaç var’ dedi. OZAN ÇEPNİ 14 GÖZAL TI iyasi hayatına son verdiğini günden itibaren “suskunluğunu” korumasıyla bilinen eski ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Mesut Yılmaz, KonradAnedauer Derneği’nin 30. yılı etkinliğinde Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. 1 Kasım seçimlerini ve AKP alternatiflerini Cumhuriyet’e değerlendiren Yılmaz, “Seçimleri AKP’nin kazandığından çok muhalefet kaybetti” yorumlamasının daha doğru olduğunu belirtti. Yılmaz, “AKP’nin ilerideki alternatifi yine güçlü ve uzlaştırıcı merkez partisidir” dedi. CHP ve MHP içerisindeki kongre çağrılarını da değerlendiren Yılmaz, muhalefet partilerinin AKP alternatifi olabilmek için yenilenmeleri gerektiğini söyledi. Mevcut siyasi partilerin kendilerini “merkezin uzlaştırıcı çizgisinde” dönüştürmeleri gerektiği vurgulayan Yılmaz, aksi taktirde “yeni oluşum kaçınılmazdır” yorumunda bulundu. Yılmaz, ocak ayında kurultaya hazırlanan CHP’nin, merkez çizgisinde dönüşümler gerçekleştirirse AKP’nin alternatifi konumuna gelebileceğini de vurguladı. S Mesut Yılmaz Yeni oluşum Yılmaz, dernekteki konuşmasında ise Türkiye’nin AB serüvenini değerlendirdi. Avrupalılara sesleneceğini belirterek konuşan Yılmaz, “AB, bizim 100 yılı aşkın süredir oluşturmaya çalıştığımız Avrupalı, Batılı kimliğimizi tanımadı. Türkiye arada kaldı. Buradan hareketle tehlikeli bir dış politikaya yöneldi. Türkiye’nin bunu yapabilmesi için ne tecrübesi ne de meşruiyeti var. Türkiye kendi başına yoluna devam eder ancak korkarım ki bu süreç sonunda asıl AB’ye zarar verir. Türkiye’nin desteği ve işbirliği olmadan AB’nin sınırlarını bile güvenlik içerisinde tutabilmesi mümkün değil” dedi. l ANKARA Katliamı kınamak yine suç sayıldı nkara’da 10 Ekim’de yapılan ve IŞİD’in çifte bombalı saldırısında 102 kişinin öldüğü barış yürüyüşüne çağrı yapmak için 6 Ekim’de Adana’nın Seyhan ilçesinin İnönü Parkı’ndan Atatürk Parkı’na kadar yürüyerek basın açıklaması yapmak isteyen, HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın da aralarında bulunduğu gruba polis müdahale etmişti. Olayla ilgili A Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturmanın ardından yürüyüşe katılan TMMOB, DİSK, KESK, Halkevi ve Emek Partisi üyesi 14 kişi dün sabah polisin düzenlediği operasyonla evlerinde gözaltına alındı. Gözaltına alınanların “Toplantı ve Yürüyüşler Kanunu’na muhalefet” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla gözaltına alındığı belirtildi. l Yurt Haberleri 980 başından itibaren dünya, radikal İslâm’ın üç büyük ölçekli atılımına sahne oldu. İlki 1979 İran İslâm Devrimi, sonra Yüzyıldönümü’nde El Kaide ve şimdi IŞİD. Bunlara 1990’lardan itibaren Taliban’ı da eklemek gerektiği öne sürülebilir. Ancak ben, AfganistanPakistan hattıyla sınırlı etkinlik alanı ve daha önemlisi bir küresel hareket olarak El Kaide’nin ideolojik mayası olması itibarıyla onu El Kaide’ye içkin sayıp paranteze almayı tercih ediyorum. İran, El Kaide, IŞİD... Bu üç dışavurum, içerisinde nefes alıp verdiğimiz dünya sisteminin hem ürünü, hem aynası, hem de “semptom”u, yani hastalık işaretleridir. Elbette kendilerini o hastalığa tedavi olarak sunmuş semptomlar bunlar!.. Hastalığın adını söyleye söyleye dilimizde tüy bitse de onun hiç ummadık bir ağızdan önceki günlerde telaffuzu ortalığı dalgalandırdı. Paris’te yaşanan dehşetin ardından Ali Koç, olup bitenlerin baş sorumlusunun “kapitalizm” olduğunu işaret etti. Doğru söze ne denir! Onu geliştirmeye çalışalım!.. İran Devrimi, Soğuk Savaş’la sınırlı çerçevede yeryüzünde geçerli “ulusdevlet kapitalizmi”nin bünyesinden ona karşı yükselen ama onunla da uyarlı, ulusal karakterde bir İslâmcı reaksiyondu. Tabii ki diğer Müslüman uluslara yayılmacı arayış içinde oldu ama Şiî temeli hareket alanını kısıtladı. “Modern”di, Şiî gelenekte olmayan (Velâyeti Fakîh gibi) yeni prensipler, modern dünyada bir İslâm devletine işlerlik kazandırma yolunda ihdas edildi. El Kaide, Soğuk Savaş sonrası önü açılan, “uluslarüstü” işleyişe sahip küresel kapitalizmin bünyesinden ona karşı ama onunla da uyarlı “çokuluslu” bir İslâmcı reaksiyondu. O da modern, hatta “postmodern”dir. Birinci Körfez Savaşı’nın televizyonlardan “simülatif” sunumuyla ilk örnekleri ortaya çıkmış medyatik ve “spektaküler” savaş vasfını stratejisinin parçası yapmıştır. “İmaj çağı”nın ve hedefin sadece “öldüresiye ölüme gitmek” değil, görünürlük kazanarak ölüme gitmek olduğunun farkındadır (IŞİD, bunu daha fantastik noktalara taşıyacaktır). IŞİD ise Soğuk Savaş sonrası ABDmerkezli tek kutuplu işlerlikteki küresel kapitalizmin şimdi çokkutuplu hale gelmesiyle uyarlı bir İslâmcı reaksiyon. Aynı zamanda da İran ile El Kaide pratiğinin buluştuğu söylenebilecek bir hareket. İran Devrimi’nin bir yeriyurdu İran, El Kaide, IŞİD: Radikal İslâm’ın 3 hali 1 vardı ve bu merkezden yayılmaevrenselleşme gayreti içerisindeydi. El Kaide ise (tam da küreselpostmodern kapitalizmin bir karakteristiğini hayata geçirir şekilde) yersizyurtsuz ama aynı zamanda her yerde, “yerlerarası” bir harekettir. Teşbihte hata olmaz: İran, radikal İslâmcılığın “katı” haliydi. El Kaide “gaz” hali... IŞİD ise hem yeriyurdu olan, merkezî çekim gücüne sahip, hem de yeryüzünün her tarafına buharlaşarak yayılmış, ama aynı zamanda bu sayısız görünmez yerle merkez arasında gelişgidişlerle “akışkanlık” da arz eden, bu nedenle de radikal İslâmcılığın üç halini (katısıvıgaz) ihtiva eden bir şebeke olarak değerlendirilebilir. Bu yazının da beslendiği “El Kaide ve Modern Olmanın Anlamı” başlıklı kitabında John Gray, İkiz Kuleler saldırısını savaş olarak nitelendirse de bunun konvansiyonel değil “asimetrik” bir savaş olduğunu ekler. Ancak asimetri, güçlüden yana işlememektedir. Zayıf olanın güçlünün zaaf noktalarını bulup onlardan yararlanarak yıkıcı etkide bulunduğu bir asimetrik savaştır bu. IŞİD için söylenebilecek olan, onun hem böylesi asimetrik, hem de Suriye’de (İran’ın Irak’la 8 yıl sürdürdüğüne benzer) konvansiyonel bir savaş içinde oluşudur. Elbette IŞİD daha çok El Kaide’nin türevi. O, “Modernite”nin bağrında göçle neşet etmiş “Diyaspora Müslümanlığı”nı daha damardan yakalama yetkinliğinde. Batı’daki bu göçmen Müslümanlığın genç kuşaklarında da, Batı’nın manevi boşlukyoksunluk içinde umarsız bıraktığı kendi “mühtedi” (sonradan Müslüman) çocuklarında da mevcut nihilizmi cihatçı bir “milenaryanizm”e kanalize etmekte daha mahir. Bunun altını çizelim: IŞİD, El Kaide’den çok daha “milenaryan”, yani “kıyametçi” (apocalyptic) itkiyle hareket eden bir örgüt. Milenaryanizm, kıyamete yakın zamanda dünyada büyük dönüşümlere yol açarak sefalete son verip “İnananlar”a selâmet getirecek olayların vuku bulacağı inancı. Mutlak umutsuzluk halinden çıkan bir son umut ya da umutsuzların umudu... Fransa’daki Cezayir asıllı göçmenden Rusya’daki Çeçen’e ve Adıyaman’da “Çay Ocağı”ndaki gençlere kadar herkesi aynı menzile yönelten böylesi bir milenaryan motivasyon; cennetin yeryüzünde belireceği inancı. O yüzden, o cennete şimdiden yol tutmak zor görünmüyor. ÖLDÜRÜLEN SAVCI KİRAZ’IN FOTOĞRAFI umhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın İstanbul Adliyesi’nde öldürülmesinden önce sosyal medyada paylaşılan fotoğrafını yayımladıkları gerekçesiyle “terör örgütü propagandası” suçundan 7.5 yıla kadar hapisleri istenen gazeteciler hâkim karşısına çıktı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanıklardan Cumhuriyet, BirGün, Şok, Özgür Gündem ve Millet gazetelerinden yargılanan isimler katıldı. Gazetemiz sorumlu Yazıişleri Müdürü Abbas Yalçın, “Biz fotoğrafı tüm çıplaklığıyla verdik. Bu terör örgütü propagandası değil, terör olayının şiddetinin korkunçluğunu göstermek adına önemli” dedi. Dava ertelendi. l İSTANBUL Yalçın: Örgüt propagandası yapmadık Yasakta çağ atladılar İzmir Valiliği, eyleme yasak kararını SMS’le iletti HAKAN DİRİK ATA’ Özgür Düşünce gazetesi ‘HAYÜ N Ş ne konuşan Hikmet Sami DÖ Türk “Böyle bir ülke hayal etmezdim” dedi. Eski Adalet Bakanı Türk, Hayata Dönüş operasyonunun mimarlarından ayyum eliyle gazetelerine el konulan Bugün gazetesi çalışanları, Özgür Bugün’ün ardından, “Özgür Düşünce” adında yeni bir gazete yayımlamaya başladı. Gazetenin ilk sayısının birinci sayfasında, manşette, 19 Aralık 2000’de tüm Türkiye’de sabaha karşı eşzamanlı yapılan ‘Hayata Dönüş’ operasyonu sırasında dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün “Böyle bir ülke hayal etmedim” açıklamaları yer aldı. ‘Hayata Dönüş’ mağdurlarının avukatlarından Güçlü Sevimli, “Türk, 32 kişinin öldüğü 19 Aralık operasyonunun mimarlarından biri. Manşetten verilen açıklamalarının kıymeti yok” dedi. Sevimli, ‘Hayata Dönüş’ operasyonlarına ilişkin, operasyon emrini veren bürokratların ise soruşturulmadığına dikkat çekti. Askerlere emri veren isimlerden birinin de Hikmet Sami Türk olduğunu belirterek, şöyle ko İçi rahat mı acaba? K C zmir Emek, Barış ve Demokrasi Platformu, Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasaklarını protesto, yanı sıra Paris’teki katliamı lanetlemek için 19 Kasım’a dek sürecek “yaşam nöbeti” eylemleri başlatmıştı. Eylemler, İzmir Valiliği’nce yasaklandı. Karar, platform üyesi yöneticilere “cep telefonu mesajıyla” iletildi. Mart ayında tüm karşı çıkışlara İ rağmen yasalaştırılan iç güvenlik paketi hükümlerine dayandırılan karar, ilk olarak önceki gece Buca’daki protestoda uygulandı. Basın açıklaması ve protesto eylemi TOMA, panzer ve çevik kuvvet eşliğinde engellendi. Emniyetin eyleme 1 saat kala cep telefonu mesajıyla ulaştığı ülen’i Bitirme Kararı 2004’te MGK’da Alındı” başlıklı haberi nedeniyle hakkında 52 yıla kadar hapis cezası istemiyle Mehmet Baransu’nun, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına devam edildi. Baransu, mahkemede “24 ha platform yöneticilerinden TMMOB temsilcisi Melih Yalçın, “Emniyet, her ortamda insanlara ulaşabildiğini bir kez daha kanıtladı. Barışçıl eylemlere karşı bu kadar hızlı davranabiliyorlarsa, aynı hızlı refleksi örneğin Ankara katliamındaki gibi ellerinde listesi bulunan canlı bombalara karşı da bekliyoruz” dedi. l İZMİR ziran 2004 ve 25 Ağustos 2004 MGK kararları buraya getirilmeli. Çünkü ben MGK kararını tahrif etmekle suçlanıyorum” talebinde bulundu. Ancak talep MGK kararının gizliliği gerekçesiyle mahkemece reddedildi. Dava ertelendi. l İSTANBUL Türk Baransu davasında MGK kararı tartışması ‘G İroniye imza atmış nuştu: “Operasyon bir bütün halinde hepsinin katılımıyla yapıldı. Hikmet Sami Türk, bugün bazı hukuksuzluklara isyan ediyor. Adalet Bakanı olduğu dönemde ise en kanlı operasyonlardan birinin baş mimarı idi. O döneme dair içi rahat mı acaba? Katliama ilişkin yargı önüne çıkmış değil. Üstelik, yıllardır operasyonu savunmaya devam etti. Yapılanların arkasında durdu. O nedenle gazetede manşetten verilen açıklamalarının bir anlamı ve kıymeti yok. Üstelik de 1922 Aralık operasyonları devam ederken televizyonlara çıkıp, ‘Bu bir hayat kurtarma operasyonu’ demiştir. Katliama ironi yaparak ‘Hayata Dönüş’ adı veren kişidir. Bugün de yeni bir ironiye imza atmış... ” l İSTANBUL C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle