27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Yazılmamış anılar Yalçıntaş yazmamış, anlatmış: “Demokrasimizin Perde Arkası Yazılmamış Anılar” seksen yılı aşan bir yaşamın sağ ve muhafazakâr gözle / sözle edebiyat, bürokrası ve siyasetteki serüvenini anlatıyor. İktisat profesörü, dünyaya sağdan bakan, yorumlayan bir aydın, siyaset adamı, yayıncı, gazeteci ve yazar. Muhafazakâr bir “Angaralı” eş, oğul, baba!.. Başına gelenler başından geçenlerle örülü bir kültür ve zihin haritası üzerinde geziniyorsunuz. Gazetecilik biraz da “off the record” yani “yazılmasın kaydı”yla tanık veya taraf olunan olayların mesleğidir. Yalçıntaş, belli ki bu yüzden “yazmayı” değil (Türkiye Yazarlar Birliği’nden M. Cemal Çiftçigüzeli’ne) “yazdırmayı” yeğlemiş. “Nev” de “zat” da olsa sonuçta bir erkek. Ve kıdemli bir eş... Yine de kıskanılmaktan nasibini alıyor. Masum birkaç anektodu bile eşinin denetiminden zorla geçirebildiğini anlatıyor. Örneğin, doktora öğrencisi olarak Fransa’ya gitmek için pasaport alırken emniyet müdürlüğünde bir polis amirinden aldığı öğüt: “Oğlum nereye gidiyon niye gidiyon?” “Fransa’ya. Okumaya!” “Biliyon Fransa’da Paris var!” “Var.” “Paris’te de kızlar var.” “Var. Erkekler de var!” “Erkekleri boş ver!” “Eee?” “Kızlarla bol bol eğlen!” “Eee...” “Ama sakın, onlarla evlenme!” Numaracısını Allah Yazdıysa Bozsun Cumhurbaşkanı “numaralama geleneği” ni başlatan Süleyman Demirel’dir. “Eski cumhurbaşkanı” diye söz edilmesine karşı çıkmıştı: “Kardeşim, cumhurbaşkanının eskisi olmaz. Devletteki en yüce sıfat! Sadece sırası olur.” Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanıdır! Cumhurbaşkanının sırası olur da.. Adaylarının olmaz mı? HHH Önceki akşam 10. cumhurbaşkanı adayı Nevzat Yalçıntaş... Ve 12. cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile sonu bir “özçekim”le biten bir toplantıda birlikte oldum. Konu Yalçıntaş’ın “Yazılmayan Anıları” idi! “Yazılmayan Anı”nın kitabı mı olurmuş? “Basılmamış kitabın mahkemesi” olur da.. Yazılmamış kitabın toplantısı olmaz mı? Hele de kitap yazılmış ise! Cahiliye Devri!.. Başbakan Davutoğlu “İslamdan IŞİD’i anlayanlar, cahillerdir” dedi! Kafa kesen, kadınları köle pazarlarında satan IŞİD’in, bugün geldiği noktayı “barbarlık” olarak tanımladı! Öyle de, dün cinayet örgütü IŞİD’e yol veren, terörist bile diyemeyenlerin, bugün iktidarlarını borçlu olduğu küresel güçlerin dayatmasıyla koalisyon güçleri arasına katılmalarına ne söyleyeceğiz? Türkiye’deki IŞİD örgütlenmesini, gelişmesini, militan devşirmesini nereye koyacağız? İstanbul Üniversitesi’nde, ellerinde çivili sopayla öğrencileri dağıtan özentileri yok mu sayacağız? Gezi eylemlerinde, Hipokrat yemini gereği yardımcı olan doktorları terörist ilan ederken, Irak ve Suriye’de yaralanan IŞİD militanlarının tedavi ve bakımlarının yapılmasını nasıl açıklayacağız? HHH Cumhurbaşkanı, rehineler yüzünden IŞİD’e öyle davranıldığını, sorunun aşılmasıyla birlikte her türden destekle koalisyona katılacaklarını söyledi. Öyle mi?.. Ya yarın IŞİD, yeni rehineler alırsa ne olacak? Rehine krizinin ardından, koalisyon konusunda Türkiye’nin “bakarız, ederiz” tavırlarına, durumu idare çabalarına karşı ne demişti Pentagon Sözcüsü Kirby: “Sırf coğrafya nedeniyle bile Türkiye bu çabada bir ortaktır, ortak olacak ve ortak olmak zorundadır...” “Zorundadır” sözcüğünün altını çizelim. İşte meselenin özü, Türkiye’nin getirildiği nokta... HHH Yeryüzünde samimi, iyi, temiz, barışçı, inancını Tanrı’yla kendi arasında yaşayan, araya herhangi bir başka iktidar ve gücü sokmayan, kişisel ve grupsal çıkarlara alet olmayan Müslümanlar var. Ya çeşit çeşit, birbirinden farklı siyasal İslamcılar? Ortaöğretimde başörtüsü serbestliği sonrası “Bu IŞİD zihniyetidir” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na sert çıkan Başbakan Davutoğlu’na bakarak neyi anlayacağız? Bütün okulların imam hatip yapılmasını mı?.. 910 yaşındaki çocukların, sözüm ona “özgürlük” adına, devletin yönlendirmesiyle, ebeveyn baskısıyla başörtü takmasını mı? Bu çocukların saçının telinden, kısa kollu gömleklerinden tahrik olanları mı? Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değerlendirmesiyle, zorunlu din dersinin uyuşturucuya ve ırkçılığa karşı bir gereklilik olduğunu mu? AİHM’nin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden öğrencilerin muaf sayılmasını öngören bir kararını yanlış bulmasını mı? Hangisini?.. Eğlenin ama evlenmeyin! Ailede sansür yurtta sansür Eşi hanımefendi yarım asır önceki bu küçük anının kitaptan çıkarılmasını istemiş. Yalçıntaş ise direnmiş. Ne de olsa serde gazetecilik var! Tıpkı kayınvalidesi hanımefendinin, Türkan Şoray’ın “hayırlara vesile bir filmine” (Birleşen Yollar) para yardımı yapan kayınpederiyle ilgili bölümüne karşı çıkması gibi. Onu da çıkarmamış. Özetle... Sağın ve muhafazakâr kesimin özel yaşamında da sansür var. Ama direnme ve doğru bildiğinden şaşmama da var. Daha doğrusu vardı! Mehmet Barlas dünkü köşesinde bu iktidarı desteklemenin “insanlık gereği” olduğunu yazıyordu. Ne demeli? Şu sıralarda, “insanlık yapmaktan” gazetecilik yapmaya pek vakit bulamayanlar çoğunlukta! Yalçıntaş kitabıyla gazetecilik yapmış. İnsaniyeti de elden bırakmamaya çalışarak! Bilgi alma hakkı ile kamu çıkarı dengesinin gözetilmesi de “insaniyet”! Polislerin, tek parti döneminde bile gaz ve su sıkmak yerine yurtdışına gidecek gençlere “Eğlenin ama evlenmeyin!” yollu sosyal öğütler vermesi ne güzel. Ama ne yazık ki öğüt yerine “destan yazmaya” yöneldiler. Bununla gençlerde yaygınlaşan kuzey komşudan gelin alma arasında bir bağ var mı? Yeri gelmişken depremden daha ciddi bir konuya dikkat çekmek gerek: Muhafazakâr kültür hep “zina ve bina artışı”nın kıyamet alameti olduğundan söz eder. Devlet destekli TOKİ çılgınlığını, İstanbul’daki 600 binin üzerindeki alıcısız boş daireyi muhafazakâr nasıl yorumluyor? Ve AKP’nin iktidara gelir gelmez ağır cezalık suç olan “zinayı suç olmaktan çıkarması”nı? Bu acaba imam nikâhlı kamu görevlilerini korumak için mi, yoksa kıyamete karşı bir önlem mi idi? Yalçıntaş’ın satır aralarından 12 numaralımız Tayyip Bey ile çok koyu görünen muhabbetinin aslında eski ve ekşimiş olduğunu anlıyoruz. Bunda Abdullah Gül’e yakınlığının payı olabilir mi? Kendisi İstanbul İktisat Fakültesi’nde ve İslam Kalkınma Bankası’nda Gül’ün hocası. Gül, Başbakan olarak 2002’de ilk AKP kabinesini kurarken kendisine dışişleri bakanlığı önermiş. Yalçıntaş öneriyi kabul etmemiş. Acaba, öğrencisini Tayyip Bey’in şerrinden mi korumak istedi? Eski muhabbet meğer ekşimiş Yalçıntaş 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu. Oysa üyesi olduğu parti, DSP, ANAP, MHP, DYP ile birlikte Sezer’e oy ve destek vereceğini açıklamıştı. Daha da garibi, o dönemin yasaklısı Erbakan Hoca ise Yalçıntaş’ı adaylık için yüreklendirenlerdendi. Ama bu adaylığa, o günlerde “Eski İstanbul Belediye Başkanı”ndan başka hiçbir sıfatı olmayan Tayyip Bey şiddetle karşı çıktı. Gerekçesi mi? “Kendisiyle istişare edilmemesi!” Yalçıntaş’ın anlattıklarından Erdoğan’ın, Erbakan ile yolunu çoktan ayırdığı anlaşılıyor. Ancak siyaset bu. Sağda da solda da husumetler muhabbetler ebedi değil, konjonktürel... Partisinin, Yalçıntaş’ı değil de “önceki partilerini kapatan” Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer’i aday göstermesi de öyle! Sezer’in TBMM’ye verilen adaylık önergesini imzalayan ve Sezer’e oy verenlerin başında ise kim olsa beğenirsiniz? Bülent Arınç! TBMM’deki oylamada ise... Damardan “Milli Görüşçülerin”, FP adayı Sezer’e karşı Yalçıntaş’ı destekledikleri ortaya çıktı. Yalçıntaş ilk turda 116 oy aldı. Bu hiç de azımsanacak bir oy değildi. Tıpkı 14 yıl sonra... Tayyip Erdoğan sultasına karşı aday olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aldığı yüzde 38.5’lik oy gibi. Ne yazık ki tarih ikincilerin esamisini pek okumuyor. Ama yine de... Ağzı bozuk Erdoğan’a karşı, halk katında seviyesini ve seciyesini hiç bozmadan mücadele eden İhsanoğlu’nun, parlamentoda ise Yalçıntaş’ın ikincilikleri hep anımsanacaktır! İkincilerin okunmayan esamisi ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Kasvetli Ortamın Dayanışma Arayışları Türkiye’de sürekli olarak uçurum kenarlarında düellolar yapıp her an yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyoruz. Yıllardır “artık daha kötü bir duruma düşemeyiz” dedikten sonra, gerek çeşitli siyasilerin kişisel çıkar peşinde koşan tavırları, gerek sermayenin ihaneti, gerek bunlara bağlı olarak süren halkın yılgınlığı arasında gittikçe kararan ortamla savaştık. Halkımızın direncinden vazgeçmemesi, her yerde Atatürkçü değerlere sonuna kadar sahip çıkmaları konusunda elimizden gelen her yöntemle mücadeleyi ölüm veya hapis pahasına sürdürüyoruz. Bir de madalyonun diğer yüzü var. En az 25 yıldır, ruhunu emperyalizme satıp, her rüzgârla dönen “yetmez ama evetçi” dediğimiz tipoloji var. Onlar da bugünkü ortamda bile, o kanal senin, bu kanal benim gezip ihanete devam ediyorlar. Bazıları, Gezi Direnişi’nin “sözcülüğüne” soyunmaya kalkacak kadar yüzsüzleşebilmişlerdi! BOP projesi kapsamında Cumhuriyetin temel değerlerinin yok edilmeye çalışıldığı ortamda, laik yargısiyasetyaşam tarzları ve eğitim her aşamada kurban ediliyor. Yakında kundaktan itibaren kızların başını örtmek istemeyi bile demokrasi kılıfına sokmaya çalışacaklar! Gerek Türkiye’nin jeopolitik konumuna, yeraltı kaynaklarına göz dikmiş, gerek ülke bütünlüğünü ırkçı ayrımlarla yok etmeye çalışan emperyalist güçler, her geçen gün Cumhuriyet okunu tersine çevirmek için çalışıyorlar. Bu doğrultuda, “açılım politikası” Türk ve Kürt halklarını kaynaştıracağına, bölünmenin ön safhası olarak beliriyor. Dayatılmak istenen “benim malım benim, senin malın da benim”den farklı değil! Orta Anadolu’da özerklik ilan etmeyi düşünen bir “Türk” veya Güney’de bir “Arap” eyaleti var mı? Ama halk, tüm provokasyonlara rağmen bütünlüğünü barışçıl şekilde koruyor! Ortadoğu’nun bitmez çelişkiler yumağında, Kürt kartı yıllardır emperyalizmin insanların kanına girerek istediği gibi yönlendirdiği bir joker. Düne kadar kan kardeşleri Esad’ı öve öve bitiremeyenlerin, ABD’nin emriyle aynı lideri “Esed” diye çağırıp, halkımızı Suriye ile savaşa itecek kadar bilinçlerini kaybettikten sonra, bugün artık yıllardır lojistik destek verdikleri ayyuka çıkan IŞİD çetelerinden şikâyet hakları yok. “Dindarların demokratik hakları” adı altında yıllardır gücü ele geçirdikleri andan itibaren yalnız kendi totalitarizmlerini ortalara dökmüş bir iktidarımız var. Şimdi bugün kafa kesicilere karşı ağızlarını açmadan, ancak Amerika’nın baskısı altında kerhen konuya girmeleri, ibret vericidir. Dolayısıyla parlamentoya sunulacak tezkerenin ne amaca hizmet edeceği, gerçekten merak konusu. Bölgeye birliklerimiz salınırsa, PKK’ye karşı tavır ne olacak?  IŞİD’le mi yoksa fırsattan istifade Esad’la mı boğuşacak? ABD bu sefer Kürt kartını AKP’ye nasıl dayatmaya çalışacak? Batı ülkeleri, Suriye konusunda içine düştükleri çelişkileri nasıl aşacak? IŞİD düşmanı İran hangi cephede yer alacak? Ülkemizde beyni yıkananların bir bölümü 24 bin huri ve cariyeye bir an önce ulaşmak için Türkiye’yi kana bulamaya çalışacaklar mı? İşte tüm bu iç ve dış ağır konjonktür, ülke insanlarını bir yılgınlığa itti. Gelecek daha da karanlık görünüyor. Medyanın teslimiyetine, sokaktaki sıkıntılara, dinci faşizmin kasvetine rağmen, bu gidişata dur diyecek olanlar sonuçta bizleriz. İşte bu konjonktürün ortasında, Doğu Perinçek ve İP geçen pazar, ülkenin aydınlarını Ankara’da bir araya toplayarak beklenen dayanışmanın bir tuğlasını yerleştirdi. Daha önce, 30 Ağustos ve 21 Eylül’de de sosyalist solun çeşitli partileri ise (ÖDP, HTKP, KP, EHP) ODTÜ Vişnelik toplantılarını gerçekleştirerek “Türkiye’de faşist baskı ve dinci zorbalığa karşı” bir demokratik direnç hamlesi yaptılar. Belki İP’in pazar günkü toplantısıyla bu diğer ittifak arasındaki fark, Kürt sorununun nasıl çözüleceği konusunda. İyi niyetlerden şüphem yok. Ama bu konu daima gerilimli tartışmalara açık. Türkiye’de AKP’den kurtulma senaryoları adına CHP’nin de kendini YCHP olarak tanımlamayacağı, ‘altı ok’lu günlere döneceğini umuyorum. Emperyalizmin bölünmeye doğru götürecek olan malum senaryoları, “açılım” değil, Cumhuriyetimizin kapanışını belirler! Hedefimiz Kürt kardeşlerimizle de, bu ulusun kuruluşundan beri içinde yer alan her etnik kökenle de barış içinde beraber yaşamaktır. Ayrı değil! Zaten ezelden beri her etnik kökenden vatandaşlarımızın birbirleriyle evlenerek karıştığını bilmiyor muyuz? Türkiye’de kendini sosyalist sol ve ulusalcı sol olarak tanımlayan her aydının da gerçekçi bir diyalogdan çekinmeyerek geniş ortak paydalarını genişletmeye çalışmaları, AKP hükümranlığından kurtulmak için kaçınılmazdır. HARBİ SEMİH POROY T.C. ANKARA (SULH HUKUK MAH.) SATIŞ MEMURLUĞU’NA İZAFETEN ANKARA 22. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli Özellikleri: 1. No’lu Taşınmazın Özellikleri: Ankara ili Altındağ ilçesi, Doğantepe Mahallesi eski (Feridun Çelik Mahallesi) 2. Cadde 1273. Sokak’ta 70 Kapı No’lu gecekondunun bulunduğu yere rastlayan imarın, 19361 ada, 5 parseli teşkil eden, 243 m2 yüzölçümünde arsa vasıflı taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatları ile birlikte hissedarlar arasındaki ortaklığın giderilmesi için açık artırma suretiyle satılacaktır, Gayrimenkulün geniş evsafı dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıştır. Adresi: Doğantepe Mah. 2. Cad. 1273. Sok. No: 70 Altındağ/Ankara Yüzölçümü: 24300 m2 Arsa Payı : Tamamı İmar Durumu: Taşınmaz imar planında konut alanı olarak ayrılmış olup, Yapı nizamı bitişik nizam, kat adedi = 1 kattır şeklinde bildirilmiştir. Kıymeti: 155.939,00 TL KDV Oranı:%18 Kaydındaki Şerhler: Tapu kaydındaki gibidir, 1. Satış Günü: 04/11/2014 günü 09.30 09.40 arası 2. Satış Günü: 05/12/2014 günü 09.30 09.40 arası Satış Yeri: Ankara Adliyesi 2 No’lu Mezat Salonu Sıhhiye/Ankara Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar HYPERLINK “http://esatJs.ayap.gov.tr” esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir, Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir, Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur, böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir, 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın ayamdan doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/107 satış sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 19/09/2014 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 2013/107 SATIŞ “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN Esas No: 2013/194 Davacı Kadir Rohat İnanlı vekili tarafından davalı Devre Değişim Turizm Danışmanlık Tic.Ltd.ŞtiDerya Can Tilbe,Zühal Kotaz aleyhine mahkememizde açılan Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz davasının yapılan incelemesi sonucu verilen karar uyarınca; Davalı Zühal Kotaz’ın bildirilen adreslerine ön inceleme duruşma davetiyesinin bila tebliğ iade edilmesi üzerine; bütün araştırmalara rağmen adı geçen davalının tebliğe açık adresinin de tespit edilememiş olması dolayısıyla adresinin meçhuliyetine karar verilmiş olmakla, ön inceleme duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Dava dilekçesinin davalı Zühal KOTAZ’a (T.C. Kimlik No: 66811266950) tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 60877) 1/ Uyku ile 1 koma arasın2 da derin baygınlık hali. 2/ 3 Soğukla sıcak 4 arası... Küçük 5 çocuklarda ishal ve kusma 6 lara neden 7 olan bir virüs. 8 3/ Budizmin, Japonya’da 9 büyük önem 1 2 3 4 5 6 7 8 9 taşıyan kolu... Ağrı’nın bir ilçe 1 S İ N İ R O T U si. 4/ Küçük akar 2 E V E L E M R A su, dere... Molibden 3 M E K İ N B A Ğ elementinin simge 4 İ Z İ N B A Ğ I si. 5/ Eski Türkler 5 Z R E S İ T A L de doğum tanrısı... K A B A N İşyeri olarak kulla 6 O K F İ Ğ İ nılan birkaç katlı 7 T O Y yapı. 6/ Pasta ha 8 U M A M İ A L P muru... Din ve mez 9 A T E R İ N A hep işlerini ele alan, bunlarla ilgili olan. 7/ Turşusu yapılan bir tür yaban soğanı. 8/ Uğramış, yakalanmış, tutulmuş... Bir nota. 9/ Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı... Osmanlı Devleti’nde, taşradaki nüfuzlu ailelere verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ İstanbul’un Fatih ilçesinde, Bizans döneminden kalma ünlü sütun. 2/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... “Kuyruksallayan” da denilen bir kuş. 3/ Savrulmak için hazırlanan dövülmüş ekin yığını... Karagöz ve ortaoyununda Yahudi tiplemesine verilen ad. 4/ Bir renk... İstavrit balığının küçüğü. 5/ “Bengildek, boruçiçeği” gibi adlar da verilen bir süs bitkisi. 6/ Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte... Cılız, zayıf. 7/ Otomobilde direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan mil... Hoşa giden duygulanım. 8/ Kazak başkanlarına verilen ad... Fas’ın plaka imi. 9/ Boğanotundan çıkarılarak hekimlikte kullanılan zehirli bir madde. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle