03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ 6 DİZİ Rum Komünist Partisi AKEL’in Genel Sekreteri Andros Kipriyanu: Kıbrıs konusunda hata Leyla TAVŞANOĞLU LEFKOŞA Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü yıllar içinde adada ciddi bir ekonomik sektör oluşmasına yol açmış. BM arabulucuları, “barış güvercinleri”, BM Kıbrıs Barış Gücü (UNFİCYP) ve bağlı personeli derken binlerce kişi bu çözümsüzlükten ekmek yemeğe başlamış. Burada geçmişte yaşadığım bir konuşmanın notunu da düşmek isterim. 2000’li yılların başında adada yine bir çözüm umudu beliriyor. Çözüm sonrası varılacak anlaşmayla bir Kıbrıs Birleşik Devletleri (United States of Cyprus) kurulması planlanıyor. O sırada adadayım. UNFICYP’ye Avustralya’dan yeni atanan bir kadınla tanışıyorum. Sohbet sırasında artık adada bir çözüme iyice yaklaşıldığı izlenimini edindiğimi söyleyince kadın atılıyor: “Aman deme. Ben buraya daha yeni geldim. Çok güzel bir adada iyi maaşla çalışıyorum. Bana çözümden filan söz etme.” Size küçük bir örnek... Ledra Palas kapısından 47 derece sıcakta Ara Bölge’deki Dayanışma Evi’ne (Solidarity House) yürüyorum. Dayanışma Evi Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin ortak çalıştıkları bir kahve. Arada bir Rum tarafının şahin unsurları Dayanışma Evi önünde toplanıp “Ada askersizleştirilsin” gösterileri yapıyor. İki taraftan insanlar Ara Bölge’de buluşmak istediklerinde ya burada ya da Chateau Restaurant’da bir araya geliyor. Bu defa zaman darlığından Rum tarafına geçme olanağı olmadığı için ana muhalefet sayılan Rum Komünist Partisi AKEL’in Genel Sekreteri Andros Kipriyanu’yla Dayanışma Evi’nde buluşacağız. üstüne hata yapılıyor ‘Türkiye’ye güçlü bir rol verilebilir Kipriyanu ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in, hiçbir sonuca ulaşmadığı söylenen Kıbrıs temaslarını nasıl değerlendiriyor? “Biden’ın ziyareti müzakerelere ivme kazandırmayı amaçlıyordu. Biden’ın ziyaretinin hiçbir ilerleme sağlamadığını söylemekte haklısınız. Ama burada olduğu süre içinde neler konuşulduğu hakkında ayrıntı bilmiyoruz. Anastasiadis’le doğal gaz konusunu konuştuklarını da biliyoruz. ABD’nin Kıbrıs sorununun çözümüne ilgisinin bir unsuru da Kıbrıs Cumhuriyeti münhasır ekonomik bölgesinde bulunan doğalgaz. ABD’nin daha geniş alandaki doğal gazla ilgili planları var. Dolayısıyla Kıbrıs’taki bir anlaşmanın daha geniş bölgeyle ilgili planlarını hayata geçirmekte yarayacağını düşünüyorlar. Ben bu plana Türkiye’nin de daha güçlü bir rolle dahil edileceğinden eminim. Özellikle Ukrayna’daki gelişmelerden ve Rusya’yla karşı karşıya gelmesinden sonra hem ABD hem de AB’nin Kıbrıs doğalgazıyla daha fazla ilgilendiklerini düşünüyorum. Gazın çıkarılmasında pay sahibi olmak istiyorlar.” Kipriyanu’nun üzerine parmak bastığı çok önemli bir nokta Kıbrıs doğal gazını ABD ve başta Türkiye olduğunu söylediği müttefiklerine “yedirtmemek için çaba harcamak”. Kıbrıs sorununda çözümsüzlük sürdüğü sürece de gaz için İsrail’in Kıbrıs’la işbirliğine girmesinin tehlikeye girdiğini belirten Kipriyanu, “İsrail de buraya ilgisini bu yüzden yavaş yavaş kaybediyor. Anlaşılan şimdi önceliği Mısır alacak. Bu da çok olumsuz bir gelişme bizim için” diye kendi hükümetine uyarı sinyalleri gönderiyor. Çok Bilmiş Abi ve Ablalar Yine Sahnede! Sosyal medyada okurlar, izleyiciler sataşıyor, dahası eleştiriyorlar: Kürt siyasetçilere özellikle Demirtaş’a karşı neden bu kadar öygargılı davranıyorsunuz? Söylediklerinin ötesinde bir şeyler arıyorsunuz, işte şimdi de yönelttiğiniz soruya net yanıt verdi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura çıkamazlarsa, RTE’ye oy vermeyeceğiz dedi.. Bu tartışmalara neden olan tezim şuydu: Kürt siyasal hareketi, eğer seçim ikinci tura kalırsa, seçmenlerini RTE’ye kaydıracaklardır... Cumhurbaşkanlığı seçimi yarışında alacakları oy miktarıyla RTE’ye güçlerini gösterecekler, RTE’nin ilk turda seçilmesini arzu etmezler. Bu durumda, RTE ikinci turda Kürt oylarına muhtaç kalacaktır. Bu da Kürtlerin elinde önemli bir koz olacaktır.. Kürt oylarıyla Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş bir RTE söz konusu olacaktır... Vay efendim, Selahattin Demirtaş RTE’ye oy vermeyeceğiz diyorsa neden güvenmiyorsunuz.. Kürt seçmenin oyuna ipotek mi koyuyorsunuz.. Haddime mi düşer ipotek koymak! Demirtaş bir siyasetçidir, siyaset, hesapkitap ve taktiklerle örülüdür, hele hele şimdiki gibi bir seçim söz konusu olursa.. Liderler veya siyasetçiler, kritik durumlarda gerçeği söylemezler veya yalan söylerler.. Mesela Demirtaş, ikinci tura kalacak olan parti biz olacağız, dolayısıyla RTE’ye oy vermemiz söz konusu değil, derken doğru mu söylüyor, yalan mı, taktiksel mi davranıyor veya böyle olsa ne iyi olur mu demek istiyor? HHH Hadi bunu bir yana bırakalım. Sorum şu: Cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi çok önemli bir olayda, Kürt siyasetinin davranışını kim, hangi karar mercii ve hangi olgu belirler? Burada siyaset, siyaset bilimi dersi vermek gibi bir niyetim yok. Siyaset güç ilişkileri, menfaat, parti hedefi ve hesapları çerçevesinde saptanır buna göre hareket edilir. Kürt siyasal hareketinin temel gerçeği nedir? AKP ile çözüm süreci. Bu nerede kotarılıyor? İmralı’da hareketin lideri Abdullah Öcalan ile hükümet arasında, MİT aracı kullanılarak.. İki taraf arasında anlaşma süreç yürüyor mu? Evet, her iki tarafın da göklere çıkardığı çözüm sürecine ilişkin yasa Meclis’ten geçti geçecek. Öcalan, RTE’nin bırakın Cumhurbaşkanı seçilmesini, anayasanın değiştirilerek başkan seçilmesini bile onaylıyor mu? Evet, hem de bir kaçkez dile geldi. Acele Meclis’e sevk edilen çözüm sürecine ilişkin yasa tasarısı, İmralı ile hükümet arasında bir anlamanın ürünü değil mi? Buna şüphe mi var.. Bu görüşmelerin ve varılan anlaşmanın bir parçası olarak da, RTE’nin Cumhurbaşkanlığının desteklenmesi değil mi? Şüphesiz ki.. Ama tamam de buna kanıt gösterin derseniz, olay yeri iniceleme ekibine başvurursunuz! Burası, siyasal gelişmelerin analizini yaparak basit, herkesin hemen görebileceği bir sıradan öngörüyü dile getirme yeri.. Bu kabuller olmazsa siyaset yapamaz ve gelişmeleri tahlil hiç edemezsiniz.. HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan bir süre önce ne dedi? “Cumhurbaşkanlığı seçiminin süreci olumsuz yönde etkileyeceğini düşünmüyoruz. Başbakan Erdoğan seçimi kazanır ve Köşk’e çıkarsa süreç aynen devam eder. Bizim bu konuda bir endişemiz yok.” Yani Türk siyasetinin önemli kararlarını Demirtaş belirlemez. O sadece iyi bir uygulayıcı görevi üstlenir. Şu an gerçeği Demirtaş’ın ötesinde arayacaksınız. HHH Şimdi temel bir siyaset sorusu yönelteyim genç arkadaşlara: RTE’nin bir yenilgi almasını ve Köşk’ü kaybetmesini isterler mi? Çözüm sürecinin tamamen RTE’nin iradesine, bu iradenin ortağı da İmralı olduğuna göre.. Kürt Siyasal Hareketi (İmralı, Kandil, HDPBDP vb.) RTE’nin iktidardan düşmesine karşıdır.. Çözüm ortaklarıdır çünkü. Dolayısıyla, HDPBDP’nin etkilediği Kürt oyları, ikinci tur olursa RTE’nindir. Demirtaş’a verilen Kürt oyları dışındaki oylar, sonuçta, Kürtlerin RTE ile pazarlık gücünü artırmak amaçlıdır. Bu açıdan, Kürt siyasetçilerin, CHP’ye “Rıza Türmen’i aday gösterin destekleriz” demesi, eğerd böyle bir ittifak gerçekleşseydi, sadece ilk tur için geçerli olabilirdi. İkinci turda Kürt oylar CHP ve Türmen’i yalnız bırakacaktı.. Bunu görmemek için, siyasetin başlangıcından bile haberdar olmamak gerekir.. Ben RTE ile İmralı arasında başka konularda da ittifakların olduğunu düşünüyorum.. HHH Bazı çok bilmiş “yetmez ama evetçi” abiler ablalar, yine çok bilmiş olarak kendilerini ortaya atıyor ve Gezi sürecini Demirtaş’a yöneltmek istiyor... Neymiş? Sol oylara onlar layıkmış.. kendileri sol oyların hamisi ya! Hadi canım sen de, demek bile komik kaçar.. Demirtaş ve diğer Kürt siyaseti, Gezi’nin hükümeti devirmek amaçlı komplo olduğunu söyledi, belki de çözüm sürecini baltalamaya yönelik olduğunu bile düşündüler! Sonra ise bundan yan çizdiler. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymasını hoş karşılarım. Türkiye’yi sahiplenmeleri iyidir. Parça değil bütünü yönetmeye talip olun, dedim hep.. Ama Kürt siyasal hareketi, RTE’ye ve ortak kararlarına endekslidir. RTE kim? Gezi sürecinin genç vb. baş destekçisiydi yanılmıyorsam, yoksa değil mi?! Öldürülen gençlerimiz için ağıtlar yaktı, katillerin yakalanıp içeri tıkılmasını ibreti âlem için en uygun cezaların verilmesini istemişti, yanlış mı anımsıyorum yoksa!.. Neyse, çok bilmiş ablalara, abilere başka bir şey demeyeyim, şimdilik bu kadar hafiflik ve ciddiye alma yeter.. Kürtler solsosyalist ve RTE ile ortak.. Bu yanlışlık olabilir mi bu tabloda?! ‘Kıbrıs sorununun çözümünde büyük bir hata yapılıyor’ Tahta masanın başına geçip başlıyoruz, yıllardır çiğnene çiğnene sakız haline gelen “Kıbrıs’ta çözüm olacak mı?” sorusuna yanıt aramaya. Öncelikle ben, “Diyelim ki Kıbrıs’ta taraflar arasında bütünlüklü bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşmanın kitabına göre uygulanıp uygulanmadığını kim, hangi merci garanti edecek? Böyle bir merci var mı” diye soruyorum. Kipriyanu diyor ki: “Bana göre iki toplumda yeterli irade ve istekten başka hiçbir yol ya da merci böyle bir anlaşmanın uygulanışını garanti edemez. Buradan yola çıkarak daha sonraki aşamada Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının gereksinimleri de AB ya da başka bir kurumun çerçevesi altında karşılanabilir.” Geçmişte Kıbrıs’ta neler yaşandığını bildiğim için biraz da inanmayarak soruyorum: “Yani böyle bir anlaşmanın garantisi iki halkın iyi niyetine mi bırakılacak?” Kipriyanu’nun yanıtı: “Sadece o değil. Bunun düzgün uygulanması varılan anlaşmanın içeriğine de bağlıdır. Anlaşma her iki taraftan da aşırı unsurların sorun yaratmalarına zemin hazırlamayacak biçimde düzenlenmelidir.” Kipriyanu, iki tarafın 20 yıl öncesine, hâlâ güven artırıcı önlemlere dönüşünün çok yanlış olduğuna da dikkat çekiyor: “Bu büyük hata. Böyle yaparak Kıbrıs sorununda bir anlaşmaya varamazsınız. Bu yolu eski başkan Klerides 1992’de de izlemişti. AKEL ise bu yaklaşıma karşı çıkmıştı. AKEL sorunun temelini bir yana bırakıp güven artırıcı önlemlere yönelmenin büyük bir yanlış olduğunda ısrar etmişti.” Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun eline çözüm isteyen lider kozu verdiğini savunan Kipriyanu, “Ama hepimiz biliyoruz ki Eroğlu hiçbir zaman bir çözümü desteklemedi” diyor. İyi de AKEL, Kıbrıs sorununun çözümsüz olarak kalmasını isteyen bir Rum liderle nereye varılabileceğini düşündüğü konusunda Kipriyanu diyor ki: “Bizim yaklaşımımız çok basit. AKEL olarak Anastasiadis’e çözüme ve uzlaşma noktalarına odaklanmasını, belki birkaç uzlaşma noktası daha bulunabilmesi için ayrıntıya girmesi gerektiğini telkin etmeye çalışıyoruz. Doğru yaklaşımı bu olmalı.” Anastasiadis’in muhalefetteyken Annan Planı’na destek verip iktidar olunca şahinleşmesinin nedenini Kipriyanu, bıyık altından gülerek şöyle izah ediyor: “Bizce Sayın Anastasiadis müzakere lerde ilerleme olmaması taktiği uyguluyor. Ama tabii ki biz burada birinci derece suçlunun Sayın Eroğlu olduğunu biliyoruz. Aslında Rum tarafının samimi olarak çözüm isteyen taraf olduğunu söyleyebilirim. Kıbrıslı Türklerin bu çözümsüzlük yüzünden acı çektiklerini biliyorum. Ama emin olun Kıbrıslı Rumlar bu durumdan daha çok mağdur.” Hayret. Neden? “Çünkü biz Türkiye’nin işgalinin kurbanlarıyız. Dolayısıyla da müzakerelerde ilerleme sağlanması için elimizden geleni yapmalıyız. Tutumumuzda tutarlı olmalıyız. Ya bir anlaşmaya varılabilecek ya da Eroğlu’nun gerçek niyetini gözler önüne serecek koşulları yaratmalıyız. Ancak böylece uluslararası camia Eroğlu’na bir anlaşmaya varması için baskı oluşturabilir.” Koutsou: Mesafeler daha da açıldı ‘Gerçekleri söyleme sırası Türkiye’ye gelmiştir’ Kıbrıs Rum tarafının değişmez muhaliflerinden bağımsız milletvekili Nikos Koutsou’yla yine ara bölgedeyiz. Koutou Magosa milletvekili. Hemen şaşırmayın. Kıbrıs Cumhuriyeti i 1974’te yok olunca Rum tarafı kendi parlamentosunda Türk tarafının milletvekili sandalyelerini boş bırakıyor. Her parlamento seçimine Türk tarafının bölgelerinden milletvekilleri temsili olarak seçiliyor. Gün gelir de Türk tarafıyla birleşiriz ve biz “Türkiye’nin işgali altındaki Türk tarafını tanımadığımız için hâlâ Türk tarafı bölgelerinin milletvekillerini seçiyoruz” mantığıyla bunu yaptıkları kuşkusuz. Koutsou şimdiki Rum lider Nikos Anastasiadis’i topa tutuyor: “Hiçbir zaman Anastasiadis’in tarafını tutmadım. Ben Anastasiadis’in Kıbrıs sorununun çözümüyle uğraşması fikrine son derece karşıyım. “Çünkü Anastasiadis hiçbir zaman doğru konuşmadı. Bize inanmamız gereken değil, gerçek söylenmelidir. Herkesin gerçeği öğrenme hakkı vardır. Bugün artık gerçeği söyleme sırası Türkiye’ye gelmiştir.” Avrupa fikrini desteklediğini söyleyen Koutsou diyor ki: “Çünkü herkes barış içinde yaşamalıdır. Bunu da ancak Avrupa’da yapabiliriz. Ama bugün AB’nin işi zor. Çünkü öbür süper güçler olan ABD’yle Rusya başka bir süper güç istemiyor. Avrupa, bu politikanın kurbanı oluyor.” Koutsou Kıbrıs müzakerelerine geliyor ve, “Bana göre müzakereler şimdiden çıkmazda. Çünkü iki taraf arasındaki mesafe eskiye kıyasla daha da açıldı. Keşke arayı kapatabilecekleri bir yol bulsalar. Bana göre Türkiye bugün bir fırsat yakalayabilir. Çünkü Kıbrıs sorunu Rum ve Türk tarafları arasındaki güç dengesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye şimdiye kadar Kıbrıs sorununun kendi dış politikasının bir parçası olduğunu savundu,” diyor. Türkiye’yle sorunu olan bütün ülkelerin şimdiye kadar Türkiye’nin Kıbrıs’ın bir parçasını almasını engellemeye çalıştıklarına işaret eden Koutsou, devam ediyor: “Kıbrıs stratejik konumdadır. Zaten o nedenle Türkiye’yle sorunu olanlar onun Kıbrıs’ı etkilemesini engellemeye çalıştılar. Üstelik onların gözünde muazzam bir ülke olan Türkiye tehlikeli olmaya başladı. O nedenle de çevre ülkelerin hepsi Kıbrıs sorununa karışıyor.” Koutsou burada çok önemli bir tespit de yapıyor: “Türkiye bu tutumuyla öbür ülkelerin Kıbrıs sorununa karışmalarının yolunu açıyor. Ama Türkiye derse ki , ‘Sorun Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındadır. Başkaları bu işe karışamaz,’ öbür taraflar bu işten elini çekecek. O ülkelerin karışması yüzünden bugüne kadar sorun çözülemedi. Çünkü onlar çözümü engelliyorlar. Bir çözüme ulaşılsa bunun Türkiye’ye yarayacağını biliyorlar. Kıbrıs’la birlikte Türkiye bir süper güç haline gelecektir. ” ‘Eroğlu hiçbir zaman bir çözümü desteklemedi’ Şimdiki Rum lider Nikos Anastasiadis’in KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Talat ve bir önceki Rum lider Hristofyas’ın vardıkları uzlaşma konularını bir yana itip her şeye sil baştan başlamak istemesini de büyük hata olarak niteliyor. Böyle yapmakla Anastasiadis’in, KKTC ‘İkiyüzlülükten bıktık’ Lefkoşa’daki Selimiye Camii’nin önünden giden arnavut kaldırımı döşeli dar yolun sol tarafında Mozaik Cafe. Asmalar altındaki bahçede Andreas Koutroukkides ve İoulia Saraki’yle oturuyoruz. Rum tarafında yeni kurulan sivil platform “Bir Kıbrıs’ın sözcüleri. Bütün siyasi parti kadrolarının ikiyüzlülüğünden bıktıklarını ve yeni bir sivil hareket başlattıklarını söylüyorlar. Koutroukkides ve Saraki’ye göre platform, Kıbrıslı Türk ve Rumların ata vatanlarında, geçmişin felaketleri ve karabasanlarını geride bırakarak AB içinde barış içinde bir arada yaşamalarını sağlamayı hedef edinmiş. Platform üyelerinin önceliği adam kayırmacılık, yolsuzluk ve beceriksiz yönetime boğazına kadar batmış siyasi partiler değil, ülkeleri. Koutroukkides ve Saraki, bütün bu kötü yönetimler yüzünden Kıbrıslıların adanın kurumlarına olan inançlarını kaybettiklerini, artık Kıbrıs’ta gerçek, katılımcı ve hesap sorabilir bir demokrasinin kalmadığını vurguluyorlar. Bir de ekledikleri şu söz var: “Talihin ne garip cilvesidir ki Kıbrıs’ta yaşayan iki toplumun bugünkü sorunları birbirine çok benziyor.” BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle