03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET [email protected] SAYFA Yüz yıllık bir kurum İstanbul Şehir Tiyatroları, eski adıyla Darülbedayi, iyi ki vardın, iyi ki varsın... KÜLTÜR 15 Nice yıllara Şehir Tiyatrosu lışma odası var. Bölme duvarlarını yıktırarak gau Osmanlı yet iyi düzenlenmiş bir çalışma Devleti’nde tiyatrosu (stüdAndré Antoine’ın yosu) yaptırdım kurduğu ve ben de gün ışığını çok iyi alan, konservatuvara Loti’nin bayılaDarülbedayi cağı kafesli cumadı verildi. baları olan güzel bir salona yerleşDarülbedayi tim. Hemen yagüzel, nımızdaki harimükemmel ve ka bir küçük cayeni şeylerin miin üzerinden Marmara’ya kaevi anlamına dar kat kat inen geliyor. panoramik bir manzaraya bakıyorum.” Şehremini Cemil Topuzlu’nun gayretleri ve André Antoine’ın bilgisi, tecrübesiyle kurulan Darülbedayi, Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün tiyatroya ve genelde sanata verdiği büyük önem, dönemin İstanbul valisi ve belediye başkanı Muhittin Üstündağ’ın yakın ilgisi, Muhsin Ertuğrul’un da bilgisi ve tiyatro yapma azmi sayesinde faaliyetini sürdürdü, 1934’te de resmen İstanbul Şehir Tiyatrosu diye anılmaya başlandı. Cumhuriyet dönemindeki adını resmen alışının üzerinden de tam seksen yıl geçmiş bir kurumdan söz ediyoruz. Biz tiyatro açısından şanslı bir kuşaktık. Gerçek ustaları tanıma, onlarla birlikte çalışma, mesleğimizi onlardan öğrenme olanağını bulduk. Şehir Tiyatrosu bizim kuşağımız için tam bir okul oldu. Benim 1966’da Çocuk Tiyatrosu ile başlayan tiyatro serüvenimde hep özel bir yer tuttu Şehir Tiyatroları. Tiyatro eğitimine ve disiplinine verdiği önemi hepimize aşılayan, genç sanatçılara kol kanat geren (12 Mart’ta hapisten çıktıktan sonra kadromu koruyup iade edişini asla unutamam), Türk tiyatrosuna sayısız değer kazandıran Muhsin Ertuğrul’u; hepimizi Türk tiyatro geleneğiyle buluşturan ve 12 Eylül’den sonra prova salonuna giren sıkıyönetim görevlilerine, “Beyler, burası benim yatak odam, giremezsiniz” deme yürekliliğini gösteren Münir Özkul’u; çocuk tiyatrosunun “küçük dev adam”ı Ferih Egemen’i; kurumun gözle görünmez temel taşlarından Hamit Akınlı’yı ve daha nice usta sanatçıları hep orada tanıdım, onlarla birlikte çalıştım, sahneye çıktım birlikte. Türkbükü’nde oturuyoruz. Anıları paylaşıyoruz. Beraber oynadığımız oyunları hatırlıyoruz. Erhan’la birlikte rol aldığımız “Duman” oyunu, onu benim de hocam olan Rezzan Abidinoğlu’nun bale okuluna gönderişim ve baletlik maceraları (kitabında da çok hoş bir üslupla anlatmış bunları), Perihan ile yaşadığımız komik sahne anıları, Selma ile “Kanlı Düğün”de paylaştıklarımız… Hepimizin içinde o anılarla örülmüş geçmişin şu zor günlerin içinden sağlıklı bir geleceğe uzanıp uzanamayacağı kaygısı, tedirginliği… Ama bunlar bir yıldönümü kutlamasının değil, başka yazıların konusu. Yüz yaşın kutlu olsun Şehir Tiyatroları, iyi ki vardın, iyi ki varsın... İçimizdeki Atölyeler... Bertolt Brecht’in “Galilei’nin Hayatı” adlı oyununun en çarpıcı cümlelerinden biri; Galilei, öğrencisine yeni evren düzeninde neyin nerede olduğunu anlatmaktadır. Her şeyi anlatıp Tanrı’dan hiç söz etmeyince, öğrencisi dehşetle sorar: “Peki, ya Tanrı? O nerede?” Galilei’nin kısa yanıtı, simgelerle doludur: “İçimizde, ya da hiçbir yerde!” Tanrı sözcüğünün yerine istediğimiz kavramı, ideali, kurumu ya da ideolojiyi koyduğumuzda, yukarıdaki yanıtın simgelerden yana doğurganlığı iyice belirginleşir. Kullandığımız, ama yeterince içselleştiremediğimiz bir kavramın hayatımızda aslında sadece bir kalıp olarak kalması, bu yüzden de günün birinde ansızın silinip gidivermesi. Dış dünyada yer verip kullandığımız, ama düşünce dünyalarımızda öneminin ve gerekliliğinin bilincine yeterince varamadığımız kurumların gizil güçlerini zamanla yitirmeleri ve sonra neredeyse ansızın silikleşip salt içi boş, ne işe yaradıkları belirsiz kalıplara dönüşmeleri. “Özgürlük”, “eşitlik”, “adalet”, “laiklik”, “üniversite” ve “Aydınlanma” gibi kavramları ve kurumları toplumumuzda çoğunlukla bu türden kaderlere mahkum etmedik mi? Ve sırf bu yüzden onları daha yeterince kullanamadan eskitmedik mi? Bu sabah, “Ahmet Cemal Kültür Atölyesi”nin (ACKA) kurulduğu haberi gazetemizde çıktıktan sonra telefon eden bir okurumuz, benden: “Atölyenizin yeri nerede?” diye sordu. “İçimizde, ya da hiçbir yerde!” yanıtını ağzımdan kaçırmamak için kendimi zor tuttum. Oysa son zamanlarda öğrencilerimle birlikte yaşadığımız gerçekler, böyle bir yanıtı tümüyle haklı kılmaktaydı. Geride kalan akademik yılı, bir “Akademi”nin çatısı altında geçirmiştik. Orada verdiğim, sanatların ve edebiyatın toplumsal tarihini, başlangıcından günümüze eleştirel düşüncenin gelişmesini konu alan dersler, öğrencilerin yoğun katılımı sayesinde gerçekten akademik düzeyde olmuştu. Kısacası, akademinin gerçek yerinin bu öğrencilerin içleri olduğu kanıtlanmıştı. Ne var ki, bu akademi bir siyasi partiye bağlıydı ve şimdiye kadarki yazılarımda adını çok andığım için artık yinelemek istemediğim bu parti, Akademi olgusunu içselleştirmek bir yana, kurum için gerekli yeniden yapılandırma çalışmalarımıza en ufak bir ilgi duyamayacak kadar dışsallaştırmıştı. Bu dışsallaştırma, Akademinin sınıflarına ve odalarına “partinin ihtiyaçları” nedeniyle “geçici” olarak el konulup, yaz ve sonbahar çalışmalarımızı engelleme ve bizleri “geçici” kapı dışarı etme noktasına vardığında ise durumumuz belli olmuştu. Öğrencilerimi toplayıp: “Bakın” dedim, “Akademi, sonuçta bir düşüncedir ve sizler de o düşünceyi ne kadar içselleştirdiğinizi çoktan kanıtladınız! O halde bu düşüncemizi yanımıza bir ‘atölye’ olarak alıp çıkalım ve kendimize bundan böyle kimsenin karışamayacağı bir atölye kurup işimize bakalım!” Bu öneri, oybirliği ile kabul edildi. Şimdi çalışmalarımızı, bir düşünceyi içselleştirmeyi başarmış öğrencilerimle birlikte, kendi özgür ve bağımsız çatımızın altında, Ahmet Cemal Kültür Atölyesi’nde (ACKA) sürdürüyoruz. Ülkemizde kurumları ve kavramları ne ölçüde içselleştirebildiğimizi denetlemek bundan böyle belki de en sağlam ölçütlerden biri olabilir! Türkbükü’ndeyim. Bir imza günündeyim. Eski dostlar toplanmış, sohbet ediyoruz. Kimler yok ki? İBŞT’nin Çocuk Tiyatrosu yıllarından beri arkadaşım olan Erhan Yazıcıoğlu, Perihan Savaş, Selma Kutlu, sonra yine kadim dostlar, “Hababam Sınıfı”nın “Çalışkan Ahmet”i ve Torba Sanat Evi’nin sahibi Ahmet Sezerel, Şehir Tiyatrosu sanatçılarından Ayşen Sezerel… İmza gününde bizi bir araya getiren kitap, sevgili Erhan Yazıcıoğlu’nun anıları: “Kenar Mahalle Delikanlısı. Yedikule’den Etiler’e Bir Yol Hikâyesi.” Erhan, çok akıcı bir dille anılarını derlemiş, yazmış. Belli bir “yol” yürümüş herkesin yapması gereken bir işin altından başarıyla kalkmış. Çünkü o anılar yüzüncü yılını kutlayan Şehir Tiyatroları’nın 1960’lardan günümüze uzanan serüvenine de tanıklık ediyor. Antoine Darülbedayi ve André Yüz yıllık bir kurum İstanbul Şehir Tiyatroları, eski adıyla Darülbedayi. “Bedayi”nin sözlükteki karşılığı, “eşi ve benzeri olmayan güzel, mükemmel ve yeni şeyler”. Darülbedayi de bu “güzel, mükemmel ve yeni şeyler”in evi manasına geliyor. Osmanlı Devleti’nde André Antoine’ın kurduğu konservatuvara bu ad veriliyor. Yeri doldurulmaz değerli hocam, sevgili Prof. Dr. Metin And’ın derlediği ve 1965’te Fransızca olarak yayınladığı “Chez Les Turcs” adlı kitabında André Antoine, o kuruluş günlerini şöyle anlatıyor: “Tasarlanan konservatuvarın otuz kadar sınıfını ve iki ya da üç yüz öğrencisi ni alabilecek kadar geniş bir mekân bulmak gerekti. Şehremaneti bu iş için, eski şehrin göbeğindeki Şehzadebaşı’nda bulunan eski ve çok büyük bir sarayı seçti. Saray bir zamanlar bir paşaya aitmiş ve ramazan şenlikleri sırasında burada eşleriyle birlikte bir ay kalırmış. Son savaşlarda, burada yaralılar barındırılıyormuş, çünkü İstanbul, Ayasofya avlularına varıncaya dek yaralılarla dolmuş taşmış. Temizlik uzun sürdü ve zor oldu; çünkü hâlâ her taraf çöplerle doluydu ve on beş gün süren çalışmalardan sonra, Avrupa’da birçok konservatuvarın gurur duyacağı bir kuruma sahip olduk; sanatsal veya edebi heyetlerin her birinin kendine ait bir toplantı salonu ve başkanı için de ayrı bir ça Gerçek bir okul Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali Harry Potter’da ‘kurt adam’ı canlandırmıştı Kültür Servisi Harry Potter filmlerinde canlandırdığı “kurt adam” karakteriyle tanınan, 50 yaşındaki oyuncu David Legeno, Amerika’da Death Valley (Ölüm Vadisi) bölgesinde ölü bulundu. Legeno’nun cansız bedenini doğa yürüyüşü yapan bir ekip buldu. Yetkililer, Legeno’nun cesedinin bölgeden helikopterle taşındığını belirterek, sıcaklığın 49 derece olduğu bölgede, ölümünün aşırı sıcaklara bağlı Gümüşlük’te klasikler Kültür Servisi Muğla’nın Bodrum ilçesinde, bu yıl 11. kez düzenlenen Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, önceki akşam Devlet Sanatçı piyanist Gülsin Onay’ın, Koyunbaba Antik Taş Ocağı’nda verdiği konserle başladı. Ünlü piyanist Onay, çok sayıda kişinin izlediği konserde Johann Sebastian Bach, Elgar, Felix MendelssohnBartholdy ve Frederic Chopin’den eserler seslendirdi. Konserin sonunda yoğun istek üzerine Onay, Chopin’in “Polonaise” ve Beethoven’ın “Ayışığı Sonatı”nı çaldı. Festivalin yarın Portekizli fagot sanatçısı Rui Lopez, Fransız obua sanatçısı Céline Moinet ve Türk piyano sanatçısı Cem Babacan konseri ile devam edecek. David Legeno ölü bulundu olabileceğini söyledi. Diğer yandan cinayet şüphesiyle soruşturma açılırken, Legeno’nun asıl ölüm nedeni otopsinin sonucunda ortaya çıkacak. Londra doğumlu Legeno, oyunculuğun yanı sıra, dövüş sporları uzmanı ve profesyonel boksördü. Harry Potter filmlerinin birçoğunda Fenrir Greyback adlı “kurt adam”ı oynayan Legeno, aynı zamanda , “Snatch”, “Centurion” ve “Batman Başlıyor” gibi yapımlarda da rol aldı. T.C. SİLİVRİ 2. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2012/674 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri; 1 No’lu taşınmazın Özellikleri: İstanbul il, Silivri ilçesi Çanta Fatih Mah. Karaağaçovası mevkii 172 ada 2 parsel de 32,441,01 m2 yüzölçümünde 60/32441 arsa payda Cl Blok bodrum kat 1 No’lu bağımsız bölüm mesken Adresi: Satışa konu taşınmaz : İstanbul ili, Silivri ilçesi, eski ÇantaFatih, yeni Sancaktepe Mahallesi, Karaağaçovası Mevkii, Şehit Ahmet Kamışoğlu Caddesi, Kınalı Çağdaş Kent Sitesi, mahallinde No: 72/h’ da kâin, 172 ada, 2 No’lu parselde kayıtlı, C1 Blok kâgir binanın, bodrum katta, 60/32441 arsa payına tefrikli (1) No’lu meskenin tamamıdır. Yüzölçümü:32.441,01 m2 Arsa Payı : 60/32441 İmar Durumu : Silivri Belediye Başkanlığı Plan ve Proje Müdürlüğü’nün 17/19/2012 tarih ve 2384 sayılı yazılarında İstanbul ili Silivri ilçesi Eski Çanta Fatih Mahallesi 172 ada, 2 No’lu parsel, yeni Sancaktepe Mahallesi 567 ada, 7 No’lu parsel 15.06.2004 tasdikli 1/1000 ölçekli Uygulama imar Planında konut alanında kalmakta olup Serbest Nizam 8 kat H=24,50 m Emsal= 1.20 olarak imar durumu mevcuttur. Söz konusu parselde bulunan C l. Blok için 29.12.2006 tarih 2006/65 sayı ile yapı ruhsatı düzenlenmiştir. Halihazır durumu: Satışa konu taşınmaz; İstanbul ili, Silivri ilçesi, eski ÇantaFatih, yeni Sancaktepe Mahallesi, Karaağaçovası Mevkii, Şehit Ahmet Kamışoğlu Caddesi, Kınalı Çağdaş Kent Sitesi, mahallinde No: 72/h’de kâin, 172 ada, 2 No’lu parselde kayıtlı, C1 Blok kâgir binanın, bodrum katta, 60/32441 arsa payına tefrikli (1) No’lu meskenin tamamıdır. Ana Gayrimenkul: Söz konusu parsel üzerinde bloklar Kınalı Çağdaş Kent Sitesi olarak adlandırılmıştır. Site çevre duvarı mevcut olup bakımlı bahçe düzenine, yüzme havuzuna ve sosyal tesise sahiptir, taşınmaz konum olarak, Çanta merkezinin hemen kuzeydoğusunda, Bilgehan Sitesi ve Esnaf ve Sanatkârlar Suat Yalkın Çanta Kent Konutları’nın bitişiğinde yer almaktadır. Taşınmaz Çanta Meydanı’na 2.5 km, E5 karayoluna 5 km mesafededir. Yakın çevresinde boş parseller bulunmaktadır. Konu taşınmazın bulunduğu, C1 Blok; Bodrum+Zemin+3 normal katlı olarak, betonarme karkas sistemde inşa edilmiştir. Takribi 6 yıllıktır. (1) Numaralı Mesken : C1 blokun, bodrum katında, girişe göre sağ ön tarafta ve güneydoğu cephede yer almaktadır. Bodrum kat mahallinde bahçe seviyesinde olup daire pencereleri standart büyüklüktedir. Boş haldedir. Daire; 2 adet oda, salon, mutfak, banyo, WC ve hol hacimlerinden oluşmaktadır. Malzeme özelliği olarak; salon ve odaların yer döşemesi tesviye betonu, duvarlar saten astar ve tavan plastik boyalıdır, ıslak hacimlerin yer döşemesi seramik, duvarlar seramik, tavan plastik boyalıdır. Pencereler PVC doğrama, iç kapılar amerikan panel, dış kapı ahşaptır. Dairede doğalgaz kapıdadır. Kısmen inşaat seviyeli ve masraf gerektirir haldedir. Meskenin brüt alanı: 86,00 m2, net alanı 56,45 m2.dir. Kıymeti : 50.000,00 TL KDV Oranı: Takibin Dayanağı Konut Finansmanına dayandığından KDV’den muaftır. Kaydındaki Şerhler: Tapu kaydında mevcuttur. 1. Satış Günü: 04/09/2014 günü 11.00 11.10 arası2. Satış Günü: 30/09/2014 günü 11.00 11.10 arası Satış Yeri: SİLİVRİ 2.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ KALEMİ SİLİVRİ İSTANBUL Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2012/674 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.03/07/2014 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 45491)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle