23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 12 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ 14 KÜLTÜR 4 bin yıllık Mısır heykeli Kültür Servisi Dünyaca ünlü müzayede şirketi Christie’s 4 bin yıllık Mısır heykelini yaklaşık 27 milyon dolara sattı. Mısır ise heykelin satılmasına tepki gösterdi. İngiltere’deki Northampton müzesi, heykeli envanterinde tutmak istemeyince ünlü müzayede şirketi Christie’s ile temasa geçti ve taraflar açık artırmayla satış üzerinde anlaştı. Yapılan değerleme çalışmalarında heykelin yaklaşık 10 milyon dolara satılacağı öngörülse de açık artırmada satış fiyatı 27.4 milyon dolara kadar yükseldi. 4 bin yaşındaki kireç taşından yapılma heykelin, antik Mısır’da önemli bir devlet adamı olan Sekhemka’yı tasvir ettiği tahmin ediliyor. Mısır’ın Londra Büyükelçisi Eşref Elkholy, 1880 yılında Northampton müzesine bağışlanan heykelin satılmasına tepki göstererek, “Eğer müze heykeli tutmak istemediyse neden Mısır’a iade etmedi?” diye sordu. Elkholy yaşananları “Mısır’ın kültürel değerlerinin istismarı” olarak nitelendirdi. Sekhemka heykeli için açık artırma devam ederken müzayede şirketi Chrisdtie’s önünde toplanan protestocular heykelin Mısır’a iadesini talep etti. Heykeli alan kişinin bilgilerinin daha sonra açıklanacağı belirtildi. Filiz Özdem’in ‘Bana Adını Söyle’ kitabında yazarlar ve şairler adlarının öyküsünü anlatıyor satıldı ‘Adım Amorti de olabilirdi’ Sevgi taşıyan sesler Haydar Ergülen Nursel Duruel Uğur Yücel MEHMET KESKİN ULUSLARARASI SİNOP BİENALİ BUGÜN BAŞLIYOR “Tren kalkmak üzeredir, istasyonun o uğultusu içinde biri yana yakıla ‘Aliii, Alii’ diye bağırmaktadır. Kompartımanlardan birinin camı iner ve adam dışarıya kafasını uzatır uzatmaz da yediği yumruğun etkisiyle koltuğa yığılır, karşısındaki yaşlı adam gözlüğünün altından ‘Ne oldu Ali Bey oğlum, niye vurdular sana’ diye sorunca adam afallamış halde, ‘Ne bileyim bey amca, benim adım Ali de değil üstelik!’ der...” Betül Dünder’in aktardığı bu fıkra, Filiz Özdem’in hazırladığı ve Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Bana Adını Söyle” kitabından. Kitapta Uğur Yücel’den Doğan Yarıcı’ya, Mahir Öztaş’tan Nursel Duruel’e, Haydar Ergülen’den Yiğit Bener’e kadar 24 yazar ve şair kendilerinin seçmedikleri adlarıyla ilişkilerini, adlarının hayatlarını nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Bazı yazarlar devrimci geçmişlerinde kod adlara mesafeli duruşunu ele alıyor, bazıları devletin veya çevrenin adlar üzerindeki kısıtlamalarını sorguluyor; adlarından memnun olmayanlar da yok değil. Adının “Amorti” de olabileceğini değerlendiren Uğur Yücel, çocukluğundan bu yana isminin keyfini sürenlerden. Büyüdüğü mahallede tek “Uğur” olan Yücel, o günlerini keyifle yâd ediyor. “Çocukken mahallede benden başka Uğur yoktu. O ya yeni başlamışken seni mimliyor, koskoca seni anlatıyor.” Mehmet Zaman Saçlıoğlu, kulağımıza fısıldanan, bize yöneltilen seslerin nasıl zamanla bizi temsil etmeye başladığını ama bu kabullenişle birlikte yitirdiklerimize getiriyor sözü: “Belki önceleri, ancak karanlığı aydınlıktan ayırt ettiğimiz gibi, bizimle ilgilenen, sevgi taşıyan sesleri yabancı seslerden ayırt ediyoruz. Bize müzik gibi geliyor belki de bu sesler. Yalnızca bizim için bestelenmiş müzikler. Çok sonra anlam kazanmaya başlıyorlar. Sesler sözcük oluyor. Bu kez onları anlıyoruz ama artık müziklerini duyamıyoruz. Sözcüklerin anlamları, seslerin önüne geçiyor.” İnsan ne zaman ölür sorusuna Sartre’ın “Bir insan, onu tanıyan son insan öldüğü zaman ölür” sözüyle cevap veren Nursel Duruel insanın gerçekte ne zaman öleceğiyle ilgili “Ad, zamana karşı insanın fiziksel varlığından daha dayanıklı. İnsan ölür, ad kalır. Bu kural ünlü ünsüz herkes için geçerli. Fark, unutuluş sürecinde. Savaşlar, kaydı tutulmamış toplu kıyımlar, doğal felaketler hariç, her insanın adı ölümünden sonra bir süre daha yaşar. En azından üç beş yıl, el kadar bebekken ölmüş olsa bile” değerlendirmesini yapıyor. Kendimizin seçmediği, doğumdan itibaren binlerce tekrarlamayla kabul ettirilen adımız bizi ne kadar ifade etmektedir? Adların temsil ettiği bizler adımızla nasıl ilişki kurarız? Filiz Özdem’in hazırladığı ‘Bana Adını Söyle’ kitabında 24 şair ve yazar adlarının hayatlarını nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Uğur Yücel, ‘Adım Amorti de olabilirdi’ diyor. nedenle Kuzguncuk gibi bir yerde neredeyse lakapsız yegâne adam ben oldum. Hangi Uğur yok! Bir tane. Anneler çocuklarını akşam indiğinde haykırarak çağırırlardı. Mesela ‘Hüsametttiiiiin!’ İnletir mahalleyi. Benim annem, “Uuuğuuuur!” diye bağırdığında kumru sesi gibi gelirdi. Bir de usulcacık bağırırdı yavrum. İsimlerin insanın kendi üzerinde bir efekt yarattığını bilirim. Demircan, Bünyamin, Haşmet. Koysanıza gürültülü bol heceli isimler. Uğur! Ne oldu şimdi? İki hecelik yalnızlık.” İnsan ölür, ad kalır ‘Kumru sesi gibi...’ ‘Sıfır Noktasında Gözlem’ Ebeveynlerin çocuğa isim vermesiyle işin bitmediği ise bir başka yazıda ele alınıyor. Doğan Yarıcı sözü, kadim otorite devletin de kabul etmesi gerektiğine getiriyor. “Adındaki harfler yasak olanlar, Welat yerine kütüğe Vedat diye geçirilen, Kürt olup da soyadı Türk olan, Safaryan olup da zorla Sarafoğlu’na çevrilenler. Adını söyleyememiş, söyleyemeyen insanlar. Çok acayip geliyor. Bir anda ‘adın çıkıyor’, beş harf yan yana dizilip yaşama Welat yerine Vedat! Kültür Servisi 5. Uluslararası Sinop Bienali bugün başlıyor. 31 Ağustos’a dek sürecek olan Sinopale, Avrupa Kültür Derneği tarafından 2006’dan beri süreç ve mekân odaklı bir bienal olarak düzenleniyor. Sinopale 5, bu yıl “Kümeler ve Kristaller: Sıfır Noktasında Gözlem” başlığı altında yapılacak. Sinopale kapsamında kent merkezinde yer alan başta Hal Binası olmak üzere birçok mekân, uluslararası sergiler, performansa dayalı etkinlikler, atölye çalışmaları, Sinopale çocuk ve genç atölyelerine ev sahipliği yapacak. Sinopale, Türkiye, Hollanda, Yunanistan, Almanya, Kanada, Portekiz, Bulgaristan, İsviçre ve birçok ülkeden sanatçı ve sanatseveri buluşturacak. Bienalin küratör ekibi ise T. Melih Görgün, Dimitrina Sevova, Emre Zeytinoğlu, Aslı Çetinkaya, Işın Önol ve Elke Falat’tan oluşuyor. Ayrıca, çağdaş sanatı destekleme amacıyla 2011’de kurulan SAHA Derneği de bu yıl Sinopale’ye davet eden sanatçıların eser üretimine destek vereceğini açıkladı. Yorkshire Heykel Parkı’na ‘Yılın Müzesi Ödülü’ Cesur bir sanat vizyonu Kültür Servisi Britanya’daki Yorkshire Heykel Parkı, Yılın Müzesi Ödülü’ne değer görüdü. Seçici kurul üyeleri, 1977’de halka açılmış olan parkı “cesur bir sanatsal vizyonu olan gerçekten olağanüstü bir müze” olarak tanımladılar. 100 bin sterlinlik ödülü alan parkın kurucusu Peter Murray, “Yalnızca bu ülkede değil, Avrupa ve ötesinde de benzeri olmayan bir şeyi geliştirmek için çok çaba harcadık. Bu ödül doğru yönde olduğumuzu hissettirdi” dedi. Bugüne kadar Eduardo Paolozzi, Lynne Chadwick ve Ay Veyvey gibi sanatçıların sergilerinin açıldığı Yorkshire Heykel Parkı’nda 20. yüzyılın en büyük heykeltıraşlarından Henry Moore’un bronz yapıtları da bulunuyor. Yılın Müzesi Ödülü’nün adayları arasında Londra’daki Hayward Gallery ile Tate Britain ve Doğu Sussex’teki Ditchling Sanat Müzesi de bulunuyordu. Karakalem Ahmet Cemal Kültür Atölyesi Kültür Servisi Gazetemiz yazarı ve çevirmen Ahmet Cemal, Nâzım Hikmet Akademisi’ndeki (NHA) öğrencileri ile birlikte “Ahmet Cemal Kültür Atölyesi” (ACKA) adı altında bir atölye oluşturdu. Karar, 8 Temmuz’da yapılan ikinci hazırlık toplantısında öğrencilerin oybirliği ile alındı. Ahmet Cemal, ACKA’nın kuruluş gerekçesini şöyle açıkladı: “Akademik yılın bitmesine yaklaşık 3 ay kala, bütün öğrencilerimle birlikte kuramsal çalışmalarımızı yaz ve sonbahar aylarında da belli başlıklarla sürdürmeyi kararlaştırmıştık. Ancak yıl sonunda final sınavlarının hemen ardından, NHA’nın Kadıköy’deki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin 2. katında bulunan bütün sınıfları ve odaları TKP’nin ihtiyaçları gerekçesiyle ‘geçici’ olarak boşaltıldı ve orada çalışma olanağımız kalmadı. Ayrıca anılan dönemde yoğunlaşan parti içi çekişmeler, NHA’nın çalışmalarını da olumsuz yönde etkilemeye başladı. Bu durumda, NHA’nın planlanan yaz ve sonbahar çalışmalarını bir başka ‘çatı’ altında sürdürmemiz kaçınılmaz oldu. Biz de bu çatıyı, bağımsız ve dışarıdan gelecek hiçbir zararlı etkiyle sarsılmayacak biçimde kendimiz oluşturmaya karar verdik.” Halen çalışmalarının hazırlıklarını düzenli toplantılarla sürdüren ACKA, yaz ve sonbahar çalışmalarını 1 Eylül – 15 Ekim tarihleri arasında “Felsefeye Giriş” ve “Kültür Tarihi” alanlarında yoğunlaştırılmış bir programla gerçekleştirecek. Heykele de ‘tesettür’ ŞANLIURFA (AA) Siverek ilçesinde bir kişi parktaki su taşıyan kız heykelinin başına eşarp, beline de şal bağladı. İlçede manavlık yapan Şahin Akgüler, Prof. Dr. Nedim Çobanoğlu Caddesi’nde belediyeye ait parktaki su taşıyan kız heykelinin bazı vatandaşları rahatsız ettiğini öne sürdü. Ramazan nedeniyle heykelin bazı yerlerini kapattığını belirten Akgüler, “Heykelin baş kısmına eşarp, beline de şal bağladım” dedi. Botticelli kuruldu 4.6 milyon TL Singapur’da eşcinselliği işleyen iki kitaba sansür Yasağa Kültür Servisi Rönesans döneminin en önemli ressamlarından Sandro Botticelli’ye ait karakalem çalışma, İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen açık artırmada rekor fiyata satıldı. Sotheby’s Müzayede Evi, Boticelli’nin 1480’de tamamladığı “Oturan Aziz Joseph Eskizi” eserinin, adının açıklanmasını istemeyen bir koleksiyoncu tarafından 2.2 milyon dolara (yaklaşık 4.6 milyon TL) satın alındığını açıkladı. Eser, şimdiye kadar en yüksek fiyata satılan Rönesans dönemi ressamlarına ait karakalem çalışma oldu. “Venüs’ün Doğuşu”, “İlkyaz” gibi eserleriyle tanınan İtalyan ressamın eserleri, yüz yıldan uzun bir süredir açık artırmaya çıkmıyordu. Botticelli’nin karakalem çalışmalarından sadece 12’si günümüze ulaşmıştı. “Oturan Aziz Joseph Eskizi” dışında diğer 11 çalışma, müzelerde bulunuyor. Kültür Servisi Singapurlu yetkililer eşcinsel karakterleri öne çıkaran iki kitabın kütüphanelerden kaldırılmasına karar verdi. BBC’nin haberine göre, bu karar ağırlıklı olarak muhafazakâr yapıya sahip ülkede eşcinsel hakları ile ilgili tartışmaları alevlendirdi. Kütüphanelerden kaldırılan iki kitaptan “And Tango Makes Three”de (Ve Tango Üç Yapar), New York Central Park’taki Hayvanat Bahçesi’nde aynı yumurtaya kuluçkaya yatan iki erkek penguenin öyküsü anlatılıyor. Kitap ABD’de de ödül almış ama eleştirilere hedef olmuştu. Singapur’da tepki toplayan ikinci kitap ise “The White Swan Express” (Beyaz Kuğu Ekspresi). Kitap, Çin’de evlat edinmeye çalışanları konu alıyor; bu kişiler arasında evli olmayan bir anne ve lezbiyen bir çift bulunuyor. Kitaplar yerel bir kütüphanenin içerikle ilgili kaygılarını Ulusal Kütüphane Birliği’ne iletmesinin ardından alınan kararla kütüphanelerden kaldırıldı. Singapur Ulusal Kütüphane karşı 5 bin imza AKP’li başkan heykeller konusunda geri adım attı ler Birliği’nin çocukların erişimi olan kitaplar söz konusu olduğunda “aile kurumunu korumak ve bu konularda daha ihtiyatlı davranmak” kaygısıyla hareket ettiğini söylemesine karşılık; kitapların kütüphanelerde tekrar yer alması için şu ana kadar yaklaşık 5 bin imza toplandı. Eşcinsel ilişki Singapur’da yasak. Eşcinsel hakları savunucuları bu yasağın anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yasal girişim başlatmış bulunuyor. Hükümet ise fiilen uygulanmayacağını vurguladığı yasağın, mevzuata aykırı olmadığını savunuyor. “Tango Makes Three” adlı kitap 2005’te, ABD’nin en önemli yayınevlerinden Simon&Schuster’ın çocuk kitapları dizisinden çıkmış; hayvanları koruma derneği ASPCA’nın Çocuk Kitabı Ödülü’ne değer görülmüştü. Kitap, ABD’de pek çok eleştiriye de hedef olmuş, sansürle karşılaşmış, tek cinsiyetli evlilik, evlat edinme ve hayvanlarda eşcinsellik üstüne tartışmalara yol açmıştı. ‘Kaldırmayacağız, yerini değiştireceğiz!’ ORDU (Cumhuriyet) Ordu Belediyesi tarafından 2 yıl önce CHP’li Belediye Başkanı Seyit Torun döneminde düzenlenen 2. Uluslararası Taş Heykel Sempozyumu’nda yapılan ve kentin çeşitli yerlerine yerleştirilen taş heykeller tahrip edilmişti. Ordu’nun büyükşehir olmasının ardından oluşturulan merkez Altınordu ilçesinin AKP’li Belediye Başkanı Engin Tekintaş, birçok kişi gibi kendisinin de bazı heykellerin ne ifade ettiğini anlamadığını, bazılarının da uygunsuzluğuyla ilgili şikâyetler aldıklarını belirterek heykellerle ilgli kentte anket yapacaklarını söylemişti. Daha önce “Belediye önündeki alanda bulunan heykellerle ilgili sorduğumuzda ‘Şöyle olsun, bunu beğenmiyoruz’ derse vatandaş bunu kaldırırız hiç problem değil” diyen Tekintaş, tepkiler üzerine geri adım attı. Tekintaş, “Bizden önce zaten bu heykeller tahrip edilmiş, boyanmış, yerleri de değiştirilmişti. Bizim derdimiz bunu yapmak da değil. Biz ‘heykel kaldırırız’ demedik. Korumak için yerlerini değiştiririz dedik. Bunda ne var?” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle