04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kamu bankaları yolsuzluk operasyonuna karışan kişilerle ilgili soruları yanıtlamadı 5 17 Aralık’ın sırdaşı MAHMUT LICALI ANKARA MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna adı karışan kişiler ve bu kişilerin ticari şirketleriyle ilgili kamu bankalarına yönelttiği sorular ‘ticari sır’ kapsamında yanıtsız bırakıldı. Hazine Müsteşarlığı ise 17 Aralık operasyonunda adı geçen şahıs ve ticari şirketlerle son 11 yılda herhangi bir ticari ilişkisi olmadığını bildirdi. MHP’li Yeniçeri, 17 Aralık operasyonunda ismi geçen Abdullah Happani, Barış Güler, Emin Hayya, Fatma Aslan, Rıza Sarraf, Rüçhan Bayar, Salih Kaan Çağlayan, Süleyman Aslan, Muhammıd Sarraf ile operasyon kapsamındaki şirketler Are Havacılık AŞ, Aybüke Medikan Danışmanlık, Borden Turizm ve Nakliye, Cameron Denizlicilik ve Kıymetli Madenler, Durak Dövüz, Duru Döviz, ECB Kuyumculuk, İlsam Dış Ti caret, M1Yapı, Nargis Uluslararası Dış Ticaret, NEG Finansal Danışmanlık, MNR Uluslararası Ticaret, Rainbow Mano Commercial Brokers, Royal Denizcilik, Rolay Holding, Simay Altın, Safir Altın, Taşbaşı Kıymetli Madenler, Tümay Altın, Volgan Gıda Dış Ticaret şirketleriyle 20022013 yılları arasında Hazine Müsteşarlığı ve kamu bankalarının herhangi bir ticari ilişki kurup kurmadığını sordu. Hazine Müsteşarlığı, 20022013 yılları arasında Hazine Müsteşarlığı’nın söz konusu şirketler ve adı geçen şahıslar ve bunların çalışanı, sahibi veya ortağı olduğu şirketlerle herhangi bir ticari ilişkisinin olmadığını bildirdi. Hazine Müsteşarlığı yanıt verip ‘İlişkimiz yok’ derken Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank, “ticari sır” olduğu gerekçesiyle hiç yanıt vermedi. KORUMALARI ALINAN SAVCILARA İLGİNÇ TAVSİYE ‘Tehlikede 155’i arayın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 25 Aralık soruşturmasını yürütürken görevden alınan savcı Muammer Akkaş’ın koruma kararının kaldırılmasının ardından benzer kararlar diğer savcılar için de alınmaya başladı. Korumaları alınan savcılara tehlike durumunda 155’i aramalarını bildiren bir yazı gönderildi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast planı iddiaları üzerine kozmik oda arama yapan hâkim Kadir Kayan’ın üç korumasından ikisi; kozmik oda, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler, 28 Şubat, Ankara’da durdurulan mühimmat dolu kamyon, El Kaide ve Hizbullah dosyaları gibi soruşturmada imzası bulunan ve halen Ankara Sahtecilik Bürosu’nda düz savcı olarak görev yapan Mustafa Bilgili’nin de beş korumasından üçü alındı. T24’ün haberine göre; Turgut Özal’ın ölümü, Necip Hablemitoğlu cinayeti, 12 Eylül darbesinin sivil ayağı gibi soruşturmaları yürüten savcı Kemal Çetin, KCK, El Kaide, DHKPC gibi örgütlerin suçlarını soruşturan savcı Yıldırım Bayyurt, Mehmet Ağar’a mahkumiyet kararı veren mahkeme heyetinin de korumaları kaldırıldı. 17 Aralık’tan sonra bakanlığın gerçekleştirdiği atama ve yer değiştirme kararlarına imza atmadığı için görevden alınan eski Ankara Emniyet Müdürü Kadir Ay’ın da korumaları kaldırıldı. Tebligat yazısında ilgililere “çağrı üzerine koruma” (günü birlik koruma) isteyebilecekleri belirtildi. Hazine: ilişkimiz yok Meclis’te Soma’yı Aratan Taşeron Taşeron çalışma modelinin “modern kölelik” olduğu, şirketlerce işçiler üzerinde baskı kurmak ve maliyeti azaltmak için tercih edildiğini; işçilerin ne hakkını ne de sağlığını önemsediğini, Soma’da 301 işçinin hayatını yitirmesine neden olan faciada acı bir şekilde gördük. TBMM Soma Araştırma Komisyonu’nun masaya yatırdığı konulardan biri de taşeron istihdam modeli. Komisyon Soma’da yaptığı ziyarette çok sayıda işçinin bu konudaki tepkilerine çözüm üretileceği sözünü verdi. Ancak taşeron istihdamı, TBMM dahil pek çok kamu kurum ve kuruluşunda da kullanılıyor. Soma faciasının hemen ardından 23 Mayıs’ta TBMM’de temizlik ve yemek alanında taşeron işçi çalıştıran bir şirket, çalışanlara zorla bir taahhütname imzalatmak istemişti. 301 işçinin hayatını kaybetmesinin şoku henüz atılamamışken, söz konusu şirket taahhütnamede “meydana gelebilecek iş kazalarından çalışanların sorumlu” olacağına dair bir hüküme de yer vermişti. Taahhütname personel arasında tepkilere neden olurken, işten atılma korkusu nedeniyle şirketin taşeron olarak çalıştırdığı 226 kişi imza atmak zorunda kaldı. CHP Milletvekili Turgut Dibek bu ko Avrupa Konseyi Genel Sekreter Adayı Schnarrenberger ‘Türkiye yeniden izlemeye alınmalı’ dedi ‘Konsey sessiz kalmamalı’ DUYGU GÜVENÇ ANKARA Avrupa Konseyi (AK) Genel Sekreter Adayı Sabine LeutheusserSchnarrenberger, Türkiye’nin insan hakları, toplanma ve gösteri hakları konusunda Konsey tarafından yeniden izlemeye alınmasını gerektiğini söyledi. Schnarrenberger, Türkiye’de Gezi başta olmak üzere göstericilere karşı aşırı güç kullanımına karşı sessiz kalınmaması gerektiğini belirterek, “Protestolara izin verilmemesi çok endişe verici. Demokratik hakların lehine değil, insanların haklarını zayıflatmaya yönelik devam eden bir süreç var. Bence bu Avrupa Konseyi, Genel Sekreter ve AKPM için de sessizlik büyük bir tehdit. Bence AKPM, Türkiye’deki meslektaşlarına, hükümete açık mesajlar vermek zorunda. Avrupa Konseyi diyalog için bir zemin; yalnızca bir şeyler söyleyip sonra susup, kenara çekilmemeli” dedi. 1996’dan 2004’e kadar izleme sürecinde tuttuğu Türkiye için Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) aldığı karar, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerine başlamasının yolunu açmıştı. Avrupalı 315 parlamenterin temsil ettiği AKPM, 2326 Haziran’da yeni dönem Genel Sekreterini seçecek. İkinci kez aday olan Thorbjorn Jagland’ın rakibi eski Almanya Adalet Bakanı LeutheusserSchnarrenberger, Cumhuriyet’e konuştu: Türkiye’deki Gezi ve diğer protestoların farkındayım. Hükümetin gazeteler üzerindeki kontrolünü de görebiliyorum. Bence protesto etmek, demokratik bir haktır. Gezi Parkı veya neresi olursa olsun insanların, yalnızca bir düşünceye sahip olmaya değil, şiddete ve saldırgan tavırlara girmeden, düşüncelerini gösteriyle ifade etme hakkı da var. Bu anlamda hükümetin otoriter tavırları ve reaksiyonu fazlasıyla endişe verici. Türkiye’de, gözaltı süreciyle ilgili rapor hazırlanıyor. AK de Türkiye’de demokratik hakları için savaşan yurttaşlar ve son 1015 yılda yaşanan tüm durumlar için daha iyisini yapabilirdi, hâlâ yapabilir. Gezi protestolarına izin verilmemesi çok endişe verici. Demokratik hakların lehine değil, insanların haklarını zayıflatmaya yönelik devam eden bir süreç var. Bence bu AK, Genel Sekreter ve AKPM için de sessizlik büyük bir tehdit. Ben parlamento meclisinin gücüne inanıyorum. Bence Parlamento, Türkiye’deki meslektaşlarına, hükümete açık mesajlar vermek zorundalar. AK diyalog için bir zemin; yalnızca bir şeyler söyleyip, sonra susup kenara çekilmemeli. Bence, ülkeniz hakkındaki bizim görüşlerimiz dikkate alınmalı. nuyu TBMM Başkanlığı’na sordu. Dibek’e yanıt veren TBMM Başkanvekili Sadık Yakut da taşeron şirketinin, yasal mevzuat çerçevesinde çalıştırdığı personeline yönelik tasarrufta bulunmaya yetkili olduğunu söyledi. Ancak İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda meydana gelecek her türlü iş kazasından işverenin sorumlu tutulduğu çok açık. Yakut da şirketin, çalıştırdığı personeline taahhütname imzalatmakla üzerindeki yasal sorumluluktan kurtulamayacağını bildirirken, bu konunun şirketin sorunu olduğunu belirterek TBMM’de çalışan kendi personele sahip çıkmadı. Bir yandan Soma’yı ziyaret eden TBMM Soma Araştırma Komisyonu, kameralar ve basının karşısında işçilerin taşeron çalışmadan kaynaklı sorunlarına çözüm üreteceğini sözünü veriyor, diğer yandan TBMM Başkanlığı, kendi personeline “iş kazasından ölürsen sen sorumlusun” diye taahhütname imzalatan personeli için “beni bağlamaz” diyor. Konu kendi taşeronu olunca farklı tavır sergileyen TBMM Başkanlığı’nı eleştiren CHP’li Dibek, haklı olarak şunu soruyor: “Bu ikiyüzlü bir davranıştır. Kendi taşeron sorununa bana ne diyen Meclis mi taşeron sorununu çözecek?” Ya Paralel Olmasaydı... Yıllarca süren Ergenekon ve Balyoz davalarında asker, siyasetçi, gazeteci ve bilim insanları başta olmak üzere yüzlerce insan mağdur edildi. Hükümet, hukuksuz yargılama yapıldığı, sahte delil üretildiğine ilişkin tüm eleştirilere kulak tıkadı. “Bağımsız yargının verdiği kararlara saygı göstermek zorundayız” diyerek işin içinden çıktı. Ta ki yıllarca el ele, kol kola yürüdüğü ve “paralel yapı” diye nitelendirdiği yapının kendine dokunmasına kadar. İşler birden değişiverdi. Ergenekon ve Balyoz davalarının hâkim ve savcıları birden paralelci oluverdi. “Bu davanın savcısıyım” sözleri unutuldu, HSYK Yasası hemen değiştirildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçen günlerde Ergenekon davasının hâkimleri ile savcı Zekeriya Öz hakkında HSYK’nin incelemeye gerek olmadığı yönündeki kararını kaldırdı. Bozdağ, Ergenekon heyeti için soruşturma izni, Öz hakkında ise inceleme talimatı verdi. Oysa HSYK’ye bugüne kadar hâkimler ve savcılar hakkında yüzlerce şikâyet oldu. Bozdağ, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesine verdiği yanıtta, HSYK’nin şikâyetler sonucu yaptığı işlemleri şöyle sıraladı: l HSYK’ye ihbar ve şikâyetler ile basında çıkan haberler üzerine doğrudan başlatılan işlemler sonucunda Ergenekon davası olarak bilinen dosyalara bakan cumhuriyet savcısı ve hâkimler hakkında toplam 113 dosya açıldı, bunlardan 94 dosyada yapılan şikâyetlerin işleme konulmaması kararı verildi. İnceleme ile inceleme ve gerektiğinde soruşturma izni verilen 11 dosyanın 6’sında işlem yapılmasına yer olmadığına ve soruşturma izni verilmemesine karar verildi. 5 dosya ile ilgili incelemeler halen devam ediyor, 8 dosya ise halen dilekçe aşamasında. l Balyoz davası olarak bilinen dosyalara bakan cumhuriyet savcısı ve hâkimler hakkında toplam 70 dosya açıldı. Bunlardan 59 dosyada şikâyetin işleme konulmamasına karar verildi. İnceleme izni verilen 3 dosyada soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verildi. 8 dosya halen dilekçe aşamasında. Eğer 17 ve 25 Aralık operasyonları olmasaydı acaba HSYK Yasası değiştirilir, Ergenekon hâkim ve savcılarıyla ilgili bir işlem yapılır mıydı? Bloomberg ile görüştü Erdoğan valilik ziyareti sırasında Bloomberg Medya Grup Başkanı, BM Genel Sekreteri’nin İklim Değişikliği Özel Temsilcisi ve eski New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg ile de görüştü. Bloomberg’in, Türkiye’nin bir finans merkezi haline gelmesini önemsediklerini, bundan memnuniyet duyduklarını da ifade ettiği öğrenildi. (Fotoğraf: AA) Protesto haktır: Trabzon gezisindeki Erdoğan ‘tahrik etmekle’ suçladı Derdi IŞİD’le değil AHMET ŞEFİK TRABZON Musul Başkonsolosluğu’nun IŞİD tarafından basılarak Konsolos Öztürk Yılmaz ve 49 görevlinin rehin alınmasına karşın Karadeniz gezisine çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefeti “tahrik içinde olmakla” suçladı. Erdoğan, IŞİD’in Türkmenlerin ağırlıkta olduğu Telafer kentini işgal girişimi de “Telafer gelişmesi de hafife alınamaz bir gelişmedir” dedi. Karadeniz gezisi kapsamında dün Trabzon’da incelemelerde bulunan Erdoğan, Trabzon Valiliği’ni ziyaret etti. Çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Musul’daki rehinelere ilişkin temasların sorulması üzerine, “Artık olayı Musul olarak değerlendirmekten öte bir süreç yaşanıyor. Artık olay tamamıyla bir Irak olayı haline gelmiştir ve Irak’ın genelinde hemen hemen tüm eyaletlere doğru bu ateş sıçramıştır. Bu IŞİD unsurlarının bir olayı olmaktan daha da öteye geçti. Şu anda adeta bir mezhep çatışmasına, belki de bir mezhep savaşına gidecek. Burada iç dış tahrikler çok büyük rol oynuyor. Şu anda biz oradaki özellikle gerek Başkonsolosluk mensuplarını, gerek TIR şoförlerimizi, gerek diğer Türk vatandaşlarımızın hayatını çok çok önemsiyoruz. Bunun için de attığımız, atacağımız adımlara çok dikkat ediyoruz. Maalesef içeride bazı siyasette sorumluluk bilinci içerisinde davranması gerekenlerin, tahrik içerisinde olduklarını görüyorum ve bu süreci ne yazık ki oradaki vatandaşlarımızı yok farz ederek değerlendiriyorlar. Bize adeta tahrik ifadeleriyle yükleniyorlar. Tabii biz bu tahriklere gelemeyiz” dedi. muhalefetle ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşmesini anımsatan Erdoğan, “Irak dosyası Joe Biden’ın elinde olması hasebiyle bu görüşmeleri kendisiyle yaptım. Aynı şekilde şu anda İran ile ilgili arkadaşlarım görüşmelerini yapıyor. Suud ile filan görümeler yapılıyor” diye konuştu. IŞİD militanlarının Telafer kentini ele geçirme girişimini de değerlendiren Erdoğan, “Telafer gelişmesi tabii hafife alınamaz gelişmedir. Malum Telafer’de Türkmenlerin ağırlıkta olduğu yapı var. Bu Türkmen kardeşlerimizin de biliyorsunuz yarıya yakını Sünnidir, yarıya yakını Şiadır. Böyle bir durum orada söz konusu. Orayı da yakın takipte bulunduruyoruz” ifadelerini kullandı. Konsey için sessizlik tehdit: Eskişehir Mucizesinin Şifreleri CHP’li belediye başkanlarının Eskişehir buluşmasına ev sahipliği yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, “kışın çamur, yazın toz ve Porsuk Çayı’nın kokusundan geçilmeyen” Eskişehir’i nasıl bir uygar Avrupa kenti haline getirdiğini anlattı partili başkanlara... Büyükerşen, Bülent Ecevit’in “Gel sosyal demokrat belediyecilik nasıl olur, bunu göster” ricası üzerine görevden kendi deyişiyle “kaçamamış”. Önkoşul olarak ne öne sürdüyse Ecevit, “Olur tabii” deyip, parti yetkili organlarından geçirince, Hoca’ya da başkanlık önerisini kabul etmek düşmüş. Büyükerşen, asıl zorluğu ise 1999’da belediye başkanı seçildikten sonra yaşamış. Çünkü seçildikten kısa süre sonra Türkiye 17 Ağustos depremi ile sarsılmış, bir süre sonra da ekonomik kriz sancıları başlamış. İktidar partisinin belediye başkanı olmasına karşın, Büyükerşen merkezi yönetimden neredeyse “zırnık” yardım alamamış. Zira dönemin Başbakanı Ecevit, her keresinde kendisini geri çevirmiş: “Rahmetli Ecevit’e gidiyorum, ‘Efendim kaynak lazım’ diyorum. Kendisi, ‘Biliyorsunuz, koalisyon hükümetiyiz, kay nak konusunda tek başımıza hareket edemiyoruz’ diyor. ‘Personel almamız lazım’ diyorum, ‘Ben sadece müsteşarımı değiştirdim, eski kadrolarla çalışıyorum’ diyor. 2000 yılı sonuna kadar hiçbir şey yapamadık, sokakta yürüyemiyorum, insanlar beni görünce ‘elimiz kırılsaydı da oy vermeseydik’ diyorlar. Sonunda Avrupa’da Uluslararası finans kuruluşlarının kapısını çalmaya başladım. Ama nereye gitsem orada da ‘Sizden evvel Kemal Derviş geldi, Türkiye’nin kredibilitesi kötü’ diyorlar. Sonunda Lüksemburg’dan çağırdılar, ‘Projelerinizi inceledik, Eskişehir’i çağdaş bir kent yapmaya yönelik bir proje ve uygulanabilir bulduk, üstelik çok iyi bir uzman ekip tarafından fizibilitesi hazırlanmış’ dediler. Ve biz 250 milyon dolarlık 5 yıl geri ödemesiz düşük faizli 20 yıl vadeli krediyi almayı başardık.” Büyükerşen, Eskişehir’in kaderini değiştiren projelerin birçoğuna bu kredilerle hayat verirken, kendi “öz kaynaklarını” da devreye sokmuş. Büyükerşen, partili başkanlara bu deneyimlerini anlattıktan sonra, “Söylemek istediğim şu: Hayal edip kararlı olun, azimle üstesinden gelemeyeceğiniz iş yoktur!” dedi. Türkiye, tümden değil ama özel durumlarla ilgili izlemeye alınmalı. Mesela insan hakları ihlalleri, toplanma ve gösteri hakkı gibi konularda Türkiye’nin güçlü bir parlamenter yaklaşıma ihtiyacı var. Parlamenterler, durumu tespit ettikten sonra detaylı bir rapor verebilir. Kısmi izleme: Daha sonra Trabzon Atatürk Alanı’ndaki toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, “Musul’da başkonsolosluğumuz kuşatıldı. Onu dahi istismar etmenin gayreti içindeler” dedi. Medyada yer alan haberlerin IŞİD’in elinde bulunan 100 civarındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının durumunu zorlaştırdığını söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu: “Yazılı ve görsel medyaya sesleniyorum. Şu anda 100 kadar vatandaşımız, IŞİD unsurlarının elinde. Biz bunları sağ salim kurtarmanın gayreti içerisindeyken, siz tahrik etmek suretiyle ne elde etmeye gayret ediyorsunuz? Lütfen bir şey rica ediyorum, şu süreci tahrik ederek değil, lütfen yazmadan çizmeden fazla da konuşmadan takip etmenizi istiyoruz. Zira bu tahrikler karşı tarafta lehe değil aleyhte gelişmelere neden oluyor.” çağrı: Yazmayın, çizmeyin, fazla konuşmayın Medyaya Ayşe Sayın, Emine Kaplan, Mahmut Lıcalı [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle