05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 İran’ın Facebook yasağını kaldırmaya hazırlandığı şu günlerde Erdoğan’ın sosyal medyanın kapatılması planlarının mümkün olmadığı belirtildi Fişi çekmeden olmaz AB sessiz kalmadı DUYGU GÜVENÇ ANKARA Türkiye’nin seçim atmosferine girmesi nedeniyle gelişmeler hakkında anlık açıklama yapmama kararı alan AB, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Facebook ve YouTube’u da kapatabileceğini belirten açıklamalarına karşı sessizliğini bozmak zorunda kaldı. AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Peter Stano, ifade özgürlüğünün temel hak olduğunu belirtti. Stano, 30 Mart’taki seçimlere sayılı gün kala “Seçim kampanyası sırasında yapılan her açıklamaya yorum yapmıyoruz” dedi. Ancak ardından da ekledi: “Biz sadece, her demokratik toplumun en temel özelliği olan, bilgi ve fikirleri kamu kuruluşunun müdahalesi olmadan paylaşmayı içeren ifade özgürlüğünü yeniden hatırlatıyoruz. Bu tabii ki internet ulaşımını da kapsıyor. İfade özgürlüğü, AB üyeliğine aday olan her ülkenin saygı göstermesi ve hayata geçirmesi beklenen en temel haktır.” ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki de Erdoğan’nın açıklamaları nedeniyle kaygı duyduklarını açıkladı. Tencere Yuvarlanmış... Çok partili döneme geçildiğinden bu yana sağcı, tutucu ve dinci partilerin başlıca yakınması yargı kaynaklıydı. Bağımsız yargı yerine kendilerine bağlı, kimi zaman partilerinin, kimi zaman da kişisel çıkarlarının korunmasına yönelik bir yargı düzeni oluşturmaya çalıştılar. Demokrat Parti’nin (DP) 14 Mayıs 1950 sonrasında o günlerin olanaklarına ve anlayışına göre düzenlemeye çalıştığı yargı erki, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ileri demokrasi döneminde sınır tanımayan bir yaklaşımla önce sindirilmeye, ardından da istenen kalıba dökülmeye çalışıldı. HHH DP’nin, gazetecilik dönemin’in ilk üç yılında tanık olduğum son dönemindeki tartışmaların başında “görülen lüzum üzerine” nitelemesiyle kıyıma uğrattığı yargıç ve savcılar geliyordu. AKP’nin öncülü DP’nin yargı konusunda yaptıklarını irdelemeye niyetlenip geçmişi karıştırırken şunu gördüm: 1952’de demokrasiden yan çizmeye başlayan DP, 1954 seçiminde oy oranını yüzde 56.61’e yükseltince ilk iş olarak hedefe hoşnut olmadığı yargıç ve savcıları koymuştu. Seçimin ertesi günü (3 Mayıs 1954) Atatürk Orman Çiftliği’ndeki yemeğe Cumhurbaşkanı Bayar da katılmıştı. Konuşmalar arasında Bayar, Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağ’a dönüp “Bu hâkimlerin bizle alıp veremediği nedir? (...) Bu hâkimler hakkında bir şeyler yapmak lazım” demişti. HHH Emekli Sandığı Yasası’nın 39’uncu maddesi, Adalet Bakanı’na belli bir hizmet yılına ulaşmış hâkim ve yargıçları yaş sınırına ulaşmadan “görülen lüzum üzerine” doğrudan emekli etme yetkisini veriyordu... 26 Haziran 1954’te yapılan yasa değişikliğiyle Yargıtay ve Danıştay yargıçları da “görülen lüzum üzerine” emekli edilecekler kapsamına alınmış, bununla da kalınmamış, emekli edilenlerin yargıya başvurmasının önü de kapatılmıştı. DP’lilerin hedefindeki yargıçların başında kendisini eleştiren gazetecilere düşük cezalar veren ya da aklayanlar gelmekteydi. HHH 1943’te Geyve’den İstanbul’a döndüğümüzde Çiftehavuzlar’daki Cemal Paşa Köşkü’nün bir bölümüne kiracı olmuştuk. Paşa’nın torunu Melahat Senger’i (Ruacan) o dönemde tanıdım. Demokrat Parti döneminde Yargıtay’a atanarak sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da ilk kadın yüksek mahkeme üyesi olmuştu. Ama Adnan Menderes’in 1956’da 16 yargıçlık emekli edilecekler listesine onu da katması bir sürpriz sayılmıştı. Olasıdır ki bu kıyımda kendisine yer verilmesinde Menderes’i kızdıran açıklamalar yapan Ankara Barosu Başkanı Asım Ruacan’ın eşi olmasının da etkisi bulunmaktaydı. HHH DP’nin yargıç ve savcılara olan hıncını, kullanabileceği bir yüksek yargıçlar ve savcılar kurulu olmadığı için Emekli Sandığı Yasası’na dayandırarak aldığı görülüyor. Ama ardılı AKP için hem hıncını almak hem de yargı erkini yürütme erkine bağlamak için kullanabildiği bir yasal ortam var. Bu yaklaşım da AKP’nin, DP’nin yolundan gittiğine bir başka örnek. Halk deyişiyle “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş”. Ayrıntı için: Şevket Çizmeli (Hukukçu) / Menderes Demokrasi Yıldızı? / Arkadaş Yayınevi / Ankara 2007 İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, 30 Mart yerel seçimlerinin ardından sosyal medyanın “gerekirse” kapatılabileceğini söyledi, çok tartışılan TİB yasasının bu kapsamda düzenlenebileceğinin sinyalini verdi. Facebook ve YouTube’da çalışan bir uzman ise “Devletlerle sözleşmemiz yok. Bizi ancak interneti kapatırlarsa kapatabilirler” dedi. Hükümetin bu planları karşısında Youtube ve Facebook yöneticileri sessizliğini korudu. Cumhuriyet’in bu şirketlerde çalışan bir uzmandan edindiği bilgiye göre, şirketler “bu aşamada açıklama yapmama kararı” aldı. Sosyal medya uzmanı, “Bizi ancak interneti kapatırlarsa kapatabilirler” diyerek hükümetin sosyal paylaşım sitelerini kapatamayacağına, “internetin fişini çekmesi gerektiğine vurgu” yaptı. Uzman, “Devletlerle bir sözleşmemiz yok. Biz bir hizmet sunucusuyuz. Kullanıcılara yönelik kullanım koşullarımız bellidir” diye konuştu. İnternet Teknolojileri Derneği (İNETD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akgül, “Bu karar, Avrupa Birliği’nden vazgeçtik, demokrasiden vazgeçtik anlamına gelir. Türkiye’nin bunu yapabilmesi için Avrupa İn ‘YOUTUBE, FACEBOOK DÜNYADA GEÇERLİ PLATFORM’ Kapatılamaz Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “YouTube, Facebook dünyada geçerli platformlar, kapanması söz konusu olamaz” dedi. Gül, özel hayata saldırı ya da suç işlenmesi durumunda “Bunlar kapatılır” diyerek ilgili içeriklerin yayından kaldırılacağını söyledi. Gül, “Türkiye demokratik bir hukuk ülkesidir. Özgürlüklerin güçlenmesini arzu ederiz. Gerilemek söz konusu olmaz. Kimse de gerilemeyi özlemez zaten Türkiye’de. İnternet yasasını biliyorsunuz. Sıkıntılı durumlar vardı. Noksanlıkları düzelttiler. YouTube, Facebook dünyada geçerli platformlar, kapanması söz konusu olamaz” dedi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ise şunları söyledi: “Düşünün Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na küfür edilecek, olmadık hakaretler yapılacak, yasadışı birtakım görüntüler alınıp ve bunlar servis edilecek, bunları da biz içimize sindireceğiz. Böyle bir şey mümkün değil” dedi. ‘İSLAMI KORUMA BAHANE OLAMAZ’ Dış Haberler Servisi Facebook, YouTube gibi sosyal medya araçlarının İran’daki yasağı kaldırılıyor. İran İslami Kültür ve İrşat Bakanı Ali Cenneti, aralarında Facebook’un da bulunduğu bazı sosyal medya sitelerine konulan erişim yasağının kaldırılmasını incelediklerini ifade etti. Bakan konuya ilişkin olarak “Bugün geçmişe baktığımızda aldığımız birçok kararların ne kadar komik olduğunu görüyoruz” açıklamasını yaparken “İslami değerleri koruma bahanesiyle bazı şeylerin gelişmesini önlemenin anlamı yok, dünyayla irtibatımızı kesip insanları kısıtlı bir alana sıkıştıramayız” diye belirtti. san Hakları Sözleşmesi’nden çekilmesi gerek. Sözleşmenin ifade özgürlüğü hükümlerine aykırı uygulama yapmak gerekçesiyle Avrupa Konseyi Türkiye’ye çok ciddi para cezaları keser” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak da “Toplumun hava ‘Sosyal medyayı yedirtmeyiz’ aldığı tek kanal sosyal medya AKP tarafından kapatılmak istenmektedir. Demokrasisi olmayan, medyası kapatılmış bir ülkede ne insan haklarından ne de ekonomik kalkınmışlıktan söz edilir. Sosyal medyanın kapatılması Türkiye’yi çökertir. O yüzden sosyal medyayı da medyayı da AKP’ye yedirtmeyiz” ifadesini kullandı. TİB son iki yıldaki telefon dinlemelerini mercek altına aldı Yarım milyonu dinlediler İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 17 Aralık operasyonunda Başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanların dinlemeye takılması üzerine Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda (TİB) başlatılan soruşturma çerçevesinde 2012 yılında 257 bin 454 kişi, 2013 yılında 252 bin 062 kişi olmak üzere toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiği tespit edildi. Anadolu Ajansı, TİB’de dinlemeler konusunda yapılan inceleme ve soruşturmalar sonucunda hazırlanan bazı verileri abonelerine geçti. Habere göre, yürütülen soruşturma kapsamında elde edilebilen verilere göre, 2012 yılında 257 bin 454 kişi, 2013 yılında 252 bin 062 kişi olmak üzere toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiği tespit edildi. Raporda, 2012 yılı öncesine ait dinlemeyle ilgili Eski TBMM Yasadışı veriler ve dinlemeyi Dinlemeleri Araştırma yapan kişilerin dijiKomisyonu üyesi ve CHP İzmir Milletvekili tal kayıtlarının TİB Erdal Aksünger, rapoarşivinden silindiği run ortaya koyduğu tespitine yer verildi. verilerle ilgili olarak, Arşiv sisteminde yakomisyonun çalışmalapılan silme işleminin rı sırasında TİB ve benzeri kurumlarla gittiklekuşkuları arttırdığına rini söyledi. Aksünger, değinilen raporda, “Biz oralara gittik, dinleme rakamının bize bilerek hiçbir yeri daha fazla olabilecegöstermediler. Teknik ğine işaret edildi. birtakım taleplerimizin Verilerin tamamına hiçbirine de cevap vermediler” dedi. Akulaşmak için yazılı sünger, delil toplamak dokümanların inceleniçin dinlemenin en son diği bilgisi de raporda başvurulacak yöntem yer aldı. Dinlemeler olduğunu anımsatarak için 102 bin 646’sı konuyla ilgili yasadaki boşluklara değindi. Ak2012 yılında, 115 bin sünger, “Bunları kimin 217’si de 2013 yılında yaptığı bulunur mu? olmak üzere toplam Bulunur. TİB’e adam 217 bin 863 mahkegibi gidip denetim yame kararı çıkartıldığı pılsın, yetkilere, kimin tespit edildi. Yapılan nerede, ne olduğuna bakılsın, kimlerin suiinceleme neticesinde istimal ettiği bulunur” ulaşılan verilere göre dedi. Bu kadar dinleiki yıl içinde 509 bin meyi “rezalet” olarak 516 kişi için 1 milyon niteleyen Aksünger, 190 bin dinleme işle“Bu gerçekse rezalet. Ama TİB’in böyle bir mi yapıldığı öğrenildi. imkânı, donanımı var Raporda, bazı kişilemı? Var” diye konuştu. rin farklı dönemlerde birden fazla dinlenmesi sonucu dinleme işlemi sayısının fazla olduğu bilgisine yer veriliyor. Dinleme işlemlerinin tümünün mahkeme kararıyla yapılıp yapılmadığını tespite yarayan dijital kayıtlar silindiği için tam tespit yapılamadığı özellikle vurgulanıyor. Sistemde mahkeme kararı olmadan da dinlemelerin yapıldığı yönünde bazı bulgulara ulaşıldığı ifade edildi. TİB’de yasadışı ve kayıt altına alınmayan dinlemelerin tespiti için bir süreden beri Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun soruşturma yürüttüğü ifade edilirken TİB Başkanlığı’nın da konuyla ilgili idari soruşturma açtığı öğrenildi. Her iki soruşturmanın bitmesinin ardından adli sürecin başlatılacağı belirtiliyor. DÜNYA BASINI: Dış Haberler Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, A Haber kanalında, internette olay yaratan ses kayıtlarına yönelik sorulan sorulara karşı verdiği “Bu milleti Facebook’a ve YouTube’a yediremeyiz” yanıtı, dünya basınında da geniş yer buldu. İngiltere’de yayımlanan Financial Times gazetesi Türkiye’de daha önce de YouTube’a erişimin yasaklandığını anımsatarak “Erdoğan, geçen haziranda Twitter’ı bir ‘bela’ya benzeterek kişisel olarak da sosyal medyadan hoşlanmadığını açıkça ortaya koymuştu” diye yazdı. Guardian gazetesi, “Başbakan, siyasi hasımlarını sosyal medyayı suiistimal etmekle suçluyor” ifadelerine yer verdi. İngiliz BBC, Erdoğan’ın yolsuzluğuna dair suçlamaların sosyal medyada geniş şekilde yer aldığını anımsattığı haberinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, böyle bir yasağın mümkün olmadığı şeklindeki çıkışına da yer verdi. Alman Süddeutsche haberi “Erdoğan Facebook ve YouTube’u kapatmakla tehdit etti” başlığıyla verdi. Der Spiegel ise Erdoğan’ın internete sızan konuşmaları üzerine sıkıntıda olduğunu vurguladı. Associated Press, “Yolsuzluk skandalıyla boğuşan Erdoğan, interneti sansürlemek için daha ileri adımlar atma tehdidinde bulundu” derken Fransız gazetesi Le Monde Erdoğan’ın, yasaklamakla tehdit ettiğini yazdı. [email protected] Erdoğan tehdit etti ‘TAM BİR REZALET’ ÜMİT KOCASAKAL: CHP’Lİ TANRIKULU BAŞBAKAN ERDOĞAN’I SORDU: Malezya’ya mı sığınacak? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi ve ailesi için Malezya’dan sığınma hakkı istediği iddiası doğru mudur” diye sordu. Tanrıkulu Arınç’a, “Hiç planda yokken birden Uzakdoğu resmi gezisi gündeme alınarak Çalık Holding binasında tutulan paraların (dolarlar ve Avrolar) 3 Ocak 2014 tarihinden itibaren Uzakdoğu gezisi için ayarlanan uçağa sevk edildiği iddiası doğru mudur? Uzakdoğu gezisinin, şüpheli görünmemesi için 3 ülkeyi kapsayacak şekilde düzenlendiği iddiası doğru mudur? Japonya ve Singapur’a ziyaretlerin tamamen göstermelik olarak düzenlendiği iddiası doğru mudur? Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi ve ailesi için Malezya’dan sığınma hakkı istediği ve Malezya’dan sığınma hakkı verildiği iddiası doğru mudur?” diye sordu. Tanrıkulu ayrıca, “25 Aralık 2. dalga operasyon ve soruşturmasından bir gün önce Medical Park hastanelerinin Carlyle (varlık yönetimi şirketi) tarafından sahip olunan yüzde 40 hisselerinin 24 Aralık 2013 tarihinde Malezyalılara (Turkven Özel Yatırım Fonu) satıldığı iddiası doğru mudur? Doğruysa bu bir tesadüf müdür? 25 Aralık 2. dalga operasyon ve soruşturmasından iki gün önce 23 Aralık 2013 tarihinde Hintli GMR’ye ait yüzde 40 payın 1 milyar ringgit’e (yaklaşık 225 milyon Avro) Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yüzde 20 oranla ana hissedarlarından Malezyalılara (Malaysia Airports) satıldığı iddiası doğru mudur? Doğruysa bu bir tesadüf müdür?” sorularını gündeme getirdi. Açılışını yapmadan gideceği yer cezaevi İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, “Bugün hukuku ve kanunu ciddiye almayanlar, yarın nasıl ciddiye alınması gerektiğini görecektir” diye konuştu. İstanbul Barosu Cumhuriyet Araştırmaları Merkezi’nce düzenlenen “Medya ve Hukuk” konulu panel dün düzenlendi. Kocasakal hukuk ve medya konusunu anımsatarak “Olmayan iki şey üzerine bir panel 1 dakika sürmeli” diyerek sözlerine başladı. Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını vurgulayan Kocasakal, “Hukuk devletinin de gerisinde olan kanun devleti de değildir. Son dönem kanunların hepsi çöp kanunlarıdır, kısa ömürleri vardır” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü eleştiren Kocasakal “Görevi bütün kanunları onaylamak değil. 846 kanundan 45’ini veto etmiştir” diye konuştu. Kocasakal, yasama, yürütme ve yargıya değinerek “Yargı yerini kaygı almıştır. Yürütme denildiğinde bunlar yanlış anlıyorlar, yürütüyorlar. İşlenen suçlar çok açık. Başbakan’ın bilbordlarının üstünde ‘Sağlam irade’ yazıyor, ona ‘sağlam ihale’ demek daha doğrudur. Açılışını da yapmadan oturacağın tek yer cezaevi olacaktır” değerlendirmesini yaptı. Yargıtay Cumhuriyet Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Türkiye’de hukuktan bahsedilemeyeceğini belirterek “Bu ortam polis devletidir” dedi. Gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ise “Böyle bir dönemin iktidarı 1990’da katledilen aydınlarımızla başlamıştır” dedi. Balbay, “Aydınlarımızın ortak yönü toplumsal değerlerle barışık olmalarıydı. Bu tehlikel görüldü” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle