05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Forbes’a göre kredi ve varlık balonu şişti, balon yavaşlama ile değil krizle sonuçlanacak Patlamaya hazır bir balon Ekonomi Servisi Türkiye ekonoÜlkeyi patlamaya hazır misini kaleme alan Forbes, reel faizlebir balona benzeten rin düşmesi ile Türkiye’de kredi ve vardergi, birçok döviz lık balonunun giderek şişmeye başladığını vurguladı. borcu olan şirketin Forbes yazarı Jesse Colombo tarabatacağını, büyümenin fından kaleme alınan makalede Türkiye tersine döneceğini ve ekonomisinin son yıllardaki büyümesinin tehlikeli bir balona evrildiği belirtilirken işsizliğin artacağını halen Türkiye’nin balon ekoöngördü. Yazıda mevcut “Dünya nomisinin yarattığı tehlikenin farkınliderlere yönelik politik da değil. Türkiye’nin balon ekonomisi için en kötü senaryo halen önümüzbaskının artacağı ve de” diye yazdı. Yazıda bu dönemde tükedaha çok protesto tim ve inşaatta büyük patlama yaşandığı1 07/03/14 16:47 yapılacağı kadinlar251400.pdf savunuldu. na, sayısız AVM, gökdelen ve mega altyapı projeleri yapıldığına dikkat çekildi. Yazıda, özel sektörün kredi hacminin 2008’den bu yana dörde katlandığı belirtilirken aynı dönemde gayrisafi yurtiçi hasılanın sadece üçte bir oranında yükseldiği belirtildi. Jesse Colombo bu süreçte Türkiye’nin yabancı kuruluşlara olan dış borcunun 372.6 milyar dolarla GSYH’nin yüzde 47’sine ulaştığını belirtti. Geçen yıl TL’nin yüzde 18 değer kaybetmesinin büyük risk yarattığını yazdı. İnşaat sektörünün 170 milyar dolar ile ekonominin yüzde 20’sini oluşturduğuna dikkat çekilen yazıda “2008’den beri 39 gökdelen yapıldı, 42’si de yolda” denilirken, gökdelen patlamasının ekonomik balonlarla el ele yürüdüğüne dik Felaket senaryosu kat çekildi. TL’deki seviyelerin ekonomik ABD’li banka Morgan Stanley, balonun patlamasında bir öncü gelişmiş ülkelerin gelişen piyasagösterge olduğunu düşünen yalarda yaşanacak bir krize eskisine göre daha az dayanıklı olduğunu ve zara göre Türkiye’deki kredi olası bir gelişen piyasa şokunun 1997 balonunun büyüklüğü ekokrizinden daha güçlü etkiler yaratacağınomik yavaşlama ile denı öngören bir rapor yayımladı. Gelişmiş ğil krizle sonuçlanacak. ekonomilerin krize karşı bu kadar kırılgan Colombo, pek çok olmasının ardında ise gelişen ülkelerin küşirketin batacağını, işresel piyasada eskisine göre daha çok pasizliğini artacağını ve ya sahip olması yatıyor. Gelişen ekonomiler mevcut iktidara kar 19971998 krizinin patlak verdiği dönemde şı protestoların şid küresel ekonominin yüzde 37’sini oluştururdetleneceğini de di ken bu oran şu an yüzde 50 civarında. le getirdi. Korkular Üzerinden... İçinde yaşarken belki de boyutlarının ayırımına varamıyoruz. “Sönük bir seçim kampanyası”, “Sanki seçim havası yok” mırıldanmalarının aksine seçimlere katılma oranlarının yüksek olması beklentisi yüksek. Dahası tepkisiz, ilgisiz, duyarsız genel görünümün aksine, hiç bu kadar politize olmuş, cepheleşmiş, kilitlenmiş bir seçmen davranışı ile karşı karşıya kalmadığımızın altı çiziliyor. Seçmenin bire bir seçimlere duyarlılığının odağında ise, doğal seçim kampanyalarının havasında pompalanan düşler, umutlar değil, kaygılar, korkular belirleyici. Seçim kampanyalarını şenlikli, umutlu yapan siyasi parti örgütlenmeleri, içten, tabandan gelen hareketliliğe ne oldu? Üstelik yerel seçimler için belediye başkanlarını, meclis üyeleri adaylarını, muhtarları de eklesek, her adayın kampanyasında olağan çalışmaları eklesek, sayılı gün kalmışken sokakların cıvıl cıvıl olması gerekirdi. Sanki yerel seçimlerin yükü tümden liderlere kalmış; örgütlerin, adayların etkileri, katkıları dibe vurmuş. En yüksek ölçekte sorumlulukları olanlar, televizyonlara yansıyacak görüntüler, fotoğraflar için iz bırakacak miting katılımlarını sağlamanın ötesinde bir sorumluluk taşımıyorlar. Siyasi partilere üye, en politize olmuş seçmene bile soru sorduğunuzda, seçim sonuçlarına çok ilgili, yerel seçim söz konusu olduğu halde adaylara, hele de projelerine tümden ilgisiz oldukları gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Seçimlerin sonucunda çok şeylerin değişeceği yargısı ne kadar güçlü ise, seçilecek adaylar, programlar üzerinden beklentiler o kadar zayıf, gündem dışı kalmış. Yerel seçim değil de ülkenin, bireylerin geleceklerinin tüm ilişkileri, toplumsal dinamikleri, örgütlenmeleri ile ekonomiksosyalsiyasal sonuçlarıyla... Hukuk devleti düzeninin işleyişi, örgütlüörgütsüz toplum dinamikleri, her türden örgütlenme özgürlükleri, insan hakları ilişkileri, bireyseltoplumsal değerleriyle sil baştan çizilmesinde rol oynayacak bir dönemeç, referandumla yüz yüzeyiz. HHH Ya yaşamlarının çok önemli bir dönemecinde olduklarının bilincinde, oylarının çok kıymete bindiğini düşünen, seçim sonuçlarına yönelik duydukları büyük kaygı yüzlerine yansımış, ilgili ilgisiz her konudan bir kıvılcımla patlayan öfkeye dönüşmesi hallerini... Alabildiğine kutuplaşmış, ötekileşmiş, çok politize olmuş hallerimizle aynı seçmenler olarak... Seçimler sürecine katkıda bulunmada nasıl bu kadar katılımsız, seyirci rolünde sadece sandık gününü bekliyor olmalarımızı nasıl açıklayabiliriz? Aidiyet duygusu, gelecek kaygısı bu kadar güçlü, siyasal yaşanırken siyasi örgütlülüklerin içinde olamama ya da saklama gereksinimi ne menem bir çelişki? En çarpık oluşum hâlâ oy oranlarının çok yüksek olduğu söylenen İktidarları cephesinde... Dün gelinen son noktada, cephenin liderlerine, çatışan taraflarına yönelik suçlamalarda kirlilik, haksızlık, ahlaksızlık üzerinden nefret söylemi tüketilmiş, biri diğerini yok ederek var olma kararlılıklarını açıklamaya yetmediğinden, inanç, İslamın bedduaları, günah, Şeytan kavramlarından anlamını bilemediğimiz yeni şiddet söylemlerinde şaşkındık. Bir tek ErdoğanGülen liderliğinde değil, bakanlar, Meclis, kamu kadrolaşmalarında.. Çekilmiş, körleme sallanan kılıçların İktidarlarının ittifak cephesinden kimleri sağ, kimleri yere sermeyi amaçladığı kestirilemediğinden.. İktidarları cephesinin eksilmediği söylenen oy tabanının, cepheden yana militan duruşlarını, oylarını bölmeden gerçek renk ve kimliklerini saklama ya da güçlüden, kazanacaktan yana olma çabalarını gözlemleyebiliyorduk. İktidarları cephesinde siyasetin odağında var olan kurulu düzeni kaybetme korkusu öylesine belirleyici ki... Kirli savaşta, ne işlenen suçların boyutları ne de ortaya çıkan suçlulukların sandığa yansımayacağına yemin edilmiş gibi bir duruş sergilenmede... Çekilmiş kılıçların kimleri ayakta bırakacağı kestirilemediğinden, şimdilik en çok tehdit edebilen en güçlü zarar verecekten korunma kaygısı belirleyici. Başbakan, Cemaatin karşısında önde, güçlü... Sonrası içdış odaklı dengeler içinde hangi formülleri üretecek... Senaryoları sonsuz... Bir tek oyun bile ziyan edilmemesi kaygısı, korkusu içindeki muhalefetin ortak tek paydası ise bu korkunun derinliği. Ülkenin, bireylerin kurtuluşu üzerinden öylesine derin bir değerler erozyonu, kafa karmaşası söz konusu ki... Evrensel insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, Cumhuriyetin geleceği, laiklik çizgisinin oluşmasını unutun; en tartışılmaz insanlık hallerinde, değerlerinde bile buluşma sorunları var. Sadece korkular, kaygılar üzerinden bir oy patlaması söz konusu olabilirse de çözüm yollarını açmada yeterli olabilir mi? Biz Banvit’in kadın çalışanlarıyız. Kiminin arkadaşı, ablası; kiminin eşi, annesi, yoldaşıyız. Çocuklarımızın çok sevdiği Banvit’in bu kadar lezzetli ve sağlıklı olması bizim elimizde. Siz güvenle ve keyifle tüketin diye. Nasıl mı? Çünkü bizler insan gelişiminde hayvansal proteinin ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz. Sağlıklı nesiller yetiştirmek için, çalışırken herkesi kendi ailemiz gibi görüyor, her sofrada sağlık olsun istiyoruz. Çocuklarımız nerede olursa olsun Banvit ile anne mutfağının lezzetini bulsun diye gıda güvenliğini her şeyin üstünde tutuyoruz. Çünkü bizler Banvit ile beraber kadınların mutfakta işini kolaylaştıracak, annelerin içini rahatlatacak ürünler üretmek için yola çıktık. Bu yolda ürünlerimiz sizlere ulaşana dek yanınızdayız. Bu lezzet yolcuğunun üretim aşamasından, pişirip sunma aşamasına kadar bizlerle beraber olan, Banvit lezzetini dünyanın dört bir yanına taşıyan on binlerce kadın içten bir teşekkürü hak ediyor, öyle değil mi? O zaman hep beraber söyleyelim: “Hepimize teşekkürler!” Soframızdan lezzet, hayatımızdan huzur eksik olmasın. Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Y İran fiyatı düşürmeyecek ama miktarı artırabilir Banvit kadın çalışanları için 20 yıldır bünyesinde çocuk evi bulunduruyor. %42 kadın çalışanıyla Banvit, bölgesinde en çok kadın personeli istihdam ediyor. Ekonomi Servisi İran Türkiye’ye ihraç edilen doğalgaz için fiyatı düşürmeyeceklerini ancak ihraç miktarını iki ülkenin anlaşması durumunda artırabileceklerini söyledi. İran Petrol Bakanlığı’nın internet sitesi SHANA’da yer alan ve üst düzey yetkililere dayandırılan habere göre İran Türkiye’ye satılan doğalgazda indirime gitmeyeceğini öte yandan iki ülke arasında yeni bir anlaşma yapılması durumunda satılan doğalgaz miktarının artırılabileceğini açıkladı. Türkiye İran’ın diğer doğalgaz üreticisi ülkeler Rusya ve Azerbaycan’a göre daha pahalı doğalgaz sattığı iddiası ile 2012’de tahkime gitmişti. Enerji Bakanı Taner Yıldız tahkim sonucunun bu yıl içinde açıklanmasını beklediklerini söylemişti. Türkiye İran’dan yılda 10 milyar metreküp doğalgaz alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle