03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET [email protected] SAYFA ‘Kendine Ait Bir Masa’ adlı sergi Galeri/ MİZ’de 5 Nisan gününe kadar izlenebilecek KÜLTÜR 15 Yeniden, birlikte düşünmek Özgürlükleri Savunmak... Bundan sonraki yazım yayımlandığında seçimler bitmiş, sonuçları da ilan edilmiş olacak. Şu anda ise Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana özgürlüklerin en çok kısıtlandığı ve yıkıma uğratıldığı bir dönemi izleyen seçimlerin arifesindeyiz. Bu nedenle, yalnızca yerel olmanın çok ötesinde, özgürlüklerimizi buyurgan iktidarlar karşısında ne ölçüde sahiplendiğimizin ve savunabildiğimizin göstergesi niteliğini taşıyacak bir seçime doğru gitmekteyiz. Bu durumda, bazı noktaları yinelemek pahasına da olsa, özgürlüklerimizi gerek bireyler gerekse toplum olarak bugüne kadar ne ölçüde savunabildiğimize bir göz atmanın yararlı olacağına inanıyorum. Her şeyden önce, özgürlüklerin sahiplerine karşı da korunması uğruna verilen savaşımlar, özgürlüğün tarihinde özel bir yer tutar. Bunun nedeni, özgürlüklerin sahiplerince kötüye kullanılmasının en az onların başkalarınca bize tanınmaması kadar büyük bir tehdit oluşturmasıdır. Dahası, kötüye kullanmanın bu bağlamda özgürlükler için çok daha öldürücü bir tehlike olduğu da söylenebilir. Çünkü kötüye kullanma yoluyla sahibi tarafından yıkıma uğratılan bir özgürlüğün var oluş gerekçesini başkalarına karşı inandırıcı biçimde savunabilmek, neredeyse olanaksızlaşır. Böyle bir durumda, bir kez kötüye kullanma yoluyla kendi varlık gerekçesini yadsımış bir özgürlüğün gerekliliğini kanıtlamak, çoğu kez o özgürlüğün başlangıçta elde edilebilmesi için verilmiş savaşımlardan çok daha çetinlerini zorunlu kılar; o özgürlüğün gerekliliğine ilişkin inancı yeniden uyandırabilmek, kimi zaman onu başlangıçta kazanmaktan çok daha zordur. Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden Adorno’ya göre “özgürlük de öğrenilmesi gereken bir şeydir”. Başka deyişle, daha önce bizim iklimimizde hiç ya da yeterince bulunmayan bir özgürlüğü dışarıdan getirmek, o özgürlüğün kendi ortamımızda da kökleşebilmesini sağlamaya yetmez. Oysa Tanzimat’tan günümüze kadar uzanan süreç içersinde Türk insanı, sonuçta özgürlüğün doğal bir erdem olduğu anlayışıyla toplumun tüm kesimlerince özümsenmesini sağlayacak bir özgürlük eğitiminden geçebilmiş değildir. Batı’daki gelişmelerin aksine, sınıfsal yapısı organik yoldan, atılan her adımın bedeli ödenerek değil, çoğunlukla ithal kavramlar aracılığıyla belirginleşmiş bir toplumda özgürlük kavramının bulanık kalması, kaçınılmaz bir yazgıdır. Bulanık bir kavramın çatısı altında yer alan bir özgürlüğün etkin bir biçimde ve özellikle de değeri tam bilinerek savunulabilmesi ise söz konusu değildir. Zaten bundan ötürüdür ki, yaşadığımız toplumda özgürlük, sonunda bunca ucuzlayabilmiş ya da itibar kaybına uğrayabilmiştir. Özgürlüğün savunulması konusunu böyle bir yazının dar sınırları içersine sığdırabilmek elbette mümkün değil. Ama satırlarıma son vermezden önce bir noktayı daha vurgulamayı çok önemsiyorum: Özgürlüğü kimi zaman çok istedik, hatta belki de çoğu zaman çok istedik; ama aynı özgürlük üzerine bugüne kadar hemen hiçbir zaman yeterince düşünmedik. Bundan ötürü de meselenin özünden, yani sağlam bir özgürlük bilincinden hep uzak kaldık! Nezaket Ekici’nin “Believe?2” adlı performans enstalasyonu. bi sorular, masadan izleyene doğru kalkar. Fatoş Beykal’ın 1996 tarihli “Öteki Galeri/MİZ’de devam eden “Kendine Ait Kim?” adlı videosu ise yaklaşık 3 dakika Bir Masa” başlıklı sergi; Canan Beykal, boyunca kendi ötekisini adeta ezberleyen Emre Zeytinoğlu, Fatoş Beykal, Mürteza bir portre sunar. Irk, cins, kültür farklılıkFidan, T. Melih Görgün, Güler Ateş, Hül ları ve politik seçimlere göre kendimizi çiya Küpçüoğlu, Sabrina Osborne, Froso zerken; ötekini kendi kendimize bu ezberin Papadimitriou, Jonathan Bradbury, Naiçinde yaratırız. Yarattığımız bu ayrıştırma, zım İrem ve Nezaket Ekici’nin çalışmaları iktidarın dayattığı ötekilerle de zaman içinde nı bir araya getiriyor. Galeri/MİZ’in 2013’te korkunç bir gürültüye dönüşmektedir. başlattığı proje bazlı çağdaş sanat sergileriEmre Zeytinoğlu ise Ermeni yönetmen nin ikincisini oluşturan bu serginin projesi Vahe Khachatryan’ın 1996 tarihli “Yeresanatçıeleştirmen Hülya Küpçüoğlu’na ait. van Blues” adlı filminin son sahnesini küGaleri boyunca uzanan masa, izleyiciyi vi çücük bir ekranda tekrarlar. Son sahnede yer deoları izlemeye davet ederken; kendine ait alan uçan masa, Rouben Hakverdian’ın eşbir masada yeniden ve birlikte düşünme ihti siz müziğiyle gökyüzüne doğru yükselir. mali öneriyor. Büyük bir masa etrafında coşku dolu kalabaSerginin katalog metninde, küratör ve salık hafifleyerek uçmaktadır. Uçan masa kennat eleştirmeni Ayşegül Güçhan masadine ait olanın özgürlüğünde zeminsizdir nın hem sanat hem de edebiyatta çok güçartık. Zeytinoğlu’nun sözleriyle kendine ait lü bir motif olarak yer albir masa; “Tehlikelidir, çünkü dığını hatırlatırken; Judy hiçbir kural tanımaz! Elbetu “Kendine Ait Bir Chicago’nun “Ziyafet” adte tek kişiye aittir, ama tek kiMasa” sergisi, çağdaş lı enstalasyonundan, Franz şi denilen şey, aslında kalabaKafka’dan ve Virginia lık bir şeydir”. Türk sanatı içinde yer Woolf’tan söz ediyor. Ben de Mürteza Fidan’ın “Yolun alan önemli isimlerin gezerken, Mona Hatoum’un Milimetresi” adlı videosu ise işlerini birlikte okumak “The Negotiating Tabizleyeni yavaşlatıyor ve ondan le” (Müzakere Masası) addünyaya gözleriyle dokunmasıve kendi masalarında, lı performansını hatırladım. nı talep ediyor. Bayburt’ta, Bakizleyiciye açtıkları Hatoum’un savaşın ve acıması Müzesi’ne uzanan yolda, topyeri deneyimlemek sız güçlerin kurbanlarını temrağı ve bağı es geçmeden belsil eden bedeni, bandajlı ve leğe dokunmamızı öneren saaçısından son derece kanlarla kaplı bir biçimde üç natçı; rüzgârda dalgalanan bayönemli. Galeri boyunca saat boyunca bir ceset torbası rakla makam aracını hatırlatan içinde masanın üzerinde öybir arabadan yola bakarken; Eruzanan masa, izleyiciyi lece uzanır. İzleyicinin fark meni yönetmen Khachatryan’ın videoları izlemeye ettiği tek hareket ölü ışığın uçurduğu masayı, bu videoda çağırırken, kendine ait altında uzanan Mona’nın belBayburt’a indiriyor. li belirsiz nefesidir. Nezaket Ekici’nin “Beliebir masada yeniden ve Sergide yer alan işler, ortak ve?2” adlı performans enstalasbirlikte düşünme olanağı yonunu gösteren videoda; kenbir masada, üretimin yazar ve sanatçıyla buluştuğu zemindi tanımıyla heykelsi bir perforgetiriyor. de; izleyici ile birlikte hatırmans geçekleştiriyor. Masada layarak ve hatırlatarak yol aluzanan Ekici’nin makta. masayı örten beyaz tozu, üfleCanan Beykal ve T. Melih Görgün’ün ordiğini izliyoruz. Sanatçı haretak çalışması “Bellek” adlı video ve hemen keti nefesle sınırlayarak ve peryanında duran metin; bedenliliği zaman ve formansın gerçekleştirdiği alamekândan azade tutarak sorguluyor. nı masa ile daraltarak kendine Bu sergi için hazırlanmış metinde Alice ait bir masada, kendine dayatHarikalar Diyarında’dan, tırtıl ve Alice aratığı sınırlar eşliğinde mücadesında geçen diyaloğu okuyoruz. Bir bölüle etmeyi ve bunun yarattığı tomünde; tırtıl Alice sorar: “Kimsin sen?” zu izleyenlerle paylaşmayı deAlice: “Ben, ben pek bilmiyorum efenneyimliyor. “Kendine Ait Bir Masa” çağdim, sadece şu anda sabah, en azından sabah kalktığımda kim olduğunu biliyorum, daş Türk sanatı içinde yer alan önemli isimlerin işlerini birlikama sanırım o zamandan beri defalarca te okumak ve kendi masalarındeğişmiş olmalıyım.” da, izleyiciye açtıkları yeri deMetin, video ve tarihler birlikte okunduneyimlemek açısından son dereğunda izleyici masada kendini tarif eder/ ce önemli. edemez. Ben kimim? Hangi zamana aitim? İzlemek için son tarih 5 Nisan. Nerede geliyorum? İzleyen/İzlenen kim? giNAZLI PEKTAŞ 19. TürkiyeAlmanya Film Festivali ödülleri açıklandı Kültür Servisi Bu yıl 19. kez, 1323 Mart tarihleri arasında, Almanya’da gerçekleşen TürkiyeAlmanya Film Festivali’nin üç farklı jüri ve seyirci tarafından belirlenen ödüllerinin sahipleri açıklandı. Deniz Akçay Katıksız’ın yönetmenliğini yaptığı “Köksüz” filmi uzun metraj alanında “en iyi film” seçildi. “En iyi erkek oyuncu ödülü”nü İsrail’den Doron Amit, yönetmenliğini Julia von Heinz’in yaptığı “Hannas Reise / Hanna’nın Yolculuğu” filmindeki performansıyla kazandı. “En iyi kadın oyuncu ödülü” ise “Köksüz”deki performan En iyi film ‘Köksüz’ sıyla oyuncu Lale Başar’e değer görüldü. Seyirci özel ödülü yönetmenliğini Atalay Taşdiken’in yaptığı “Meryem” filmine verilirken, kısa metraj yarışmasının birincisi ise Arne Ahrens’in yönettiği “Meine Beschneidung / Sünnetim”in oldu. KÜLTÜR SANAT SEN’İN İMZA KAMPANYASI DEVAM EDİYOR ‘TÜSAK’A seyirci kalma’ Kültür Servisi Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) öncülüğünde yürütülen, hükümetin Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa tasarısı taslağıde, oyunun sergilendiği Üsküdar Stüdyo Sahne’de stant açan sendika, tiyatroseverleri kampanyaya destek vermeye çağırdı. Önceki gün Kadıköy Süreyya Operası’nda, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sergilediği Giselle Balesi temsili öncesinde açılan stantta da imza kampanyasına devam edildi. Ayrıca sahne içinde de izleyicilere TÜSAK’ın anlatıldığı ve sivil toplum kuruluşlarının taleplerinin yer aldığı broşürler dağıtıldı. Broşürlerde “Sanat hiçbir iktidarın tahakkümüne bırakılamaz. Sanat özgür, kurumları özerk olmalıdır. Nitelikli ve ulaşılabilir sanat evrensel bir insan hakkıdır, vazgeçilemez” denildi. İmza kampanyası 27 Mart’a kadar sürecek ve Dünya Tiyatrolar Günü’nde İstanbul Atatürk Kültür Merkezi önünde Dünya Tiyatrolar Günü Bildirisi’nin okunmasıyla son bulacak. Tiyatroya i s e c e g ı g y sa Kültür Servisi Faruk Şüyün’ün moderatörlüğünde düzenlenen “Ustalara Saygı” gecesinin bu akşamki konuğu tiyatro sanatçıları olacak. Saat 20.00’de Melih Cevdet Anday SahnesiAkatlar Kültür Merkezi’ndeki gecede 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü dolayısıyla Göksel Kortay, Gülriz Sururi, Nedim Saban, Nedret Güvenç ve Osman Şengezer katılacak. “Ustalar Anlatıyor: Tiyatroda Dün, Bugün, Yarın” temalı gecede Dünya Tiyatrolar Günü bildirisi okunacak ve yıl içinde kaybettiğimiz tiyatro ustaları da anılacak. na karşı “TÜSAK geri çekilsin”, “TÜSAK’a seyirci kalma” başlıklarındaki imza kampanyası İstanbul’da devam ediyor. Erdal Beşikçioğlu’nun rol aldığı, Ankara Devlet Tiyatroları’nın “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyununun İstanbul’daki gösterimlerin TYS VE BESAM’DAN BURSA’DA ETKİNLİK Bursa’da Dünya Şiir Günü kutlandı Refik Durbaş’ın yazdığı Dünya Şiir Günü bildirisini, Kıbrıslı konuk şairler de kendi yazdıkları bildiriyi okudular. Egemen Berköz ile Müslim Çelik’in kendi şiirlerini okumalarının ardından etkinlik, bir öğrencinin okuduğu Can Yücel şiiriyle sona erdi. Daha sonra, Egemen Berköz ile Aba Müslim Çelik, Bursa Kitap Fuarı’nda BESAM’ın düzenlediği “Gemliğe Doğru Denizi Gören Orhan Veli 100 Yaşında” başlıklı etkinlikte Orhan Veli’nin şiirinin öncesi, kaynakları ve evreleri ile Garip devriminin önemi üzerine konuştular, Orhan Veli’den şiirler okudular. Kültür Servisi Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) 21 Mart Dünya Şiir Günü’nü Bursa’da kutladı. Sendika Genel Sekreteri Aba Müslim Çelik, Yönetim Kurulu’ndan Hakkı Zariç, üyeler Egemen Berköz, Hüseyin Alemdar, Sezai Sarıoğlu, Ertan Mısırlı ile Neşe Yaşın ve diğer Kıbrıslı Türk ve Rum şairler, Bursa’nın merkezinde Heykel ile Set başı köprüsü arasında “TYS Dünya Şiir Günü” pankartını açarak önce halka Dünya Şiir Günü bildirisi ile TYS kaşeli şiir dergileri ve kitapları dağıttılar. Ardından, Aba Müslim Çelik’in açılış konuşmasından sonra TYS üyesi Hakkı Zariç, Kültür Servisi Usta oyuncu Genco Erkal, Beşiktaş Kent Konseyi tarafından bu yıl dördüncüsü verilen “Onurlu Yaşam Ödülü”nü önceki gün Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlenen törende aldı. Erkal’a ödülünü Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal verdi. Genco Erkal’ın yakın dostları yönetmen Umur Bugay ve eleştirmen/çevirmen Seçkin Selvi gibi isimlerin katıldığı ödül töreninde, Erkal’ın “Yaşamaya Dair” oyununda sahneyi birlikte paylaştığı başarılı oyuncu Tülay Günal da Yiğit Özatalay’ın piyanosu eşliğinde şarkılar söyledi. Onurlu Yaşam Ödülü, Türkiye’de hukuk, sosyoloji, siyaset, spor, medya, sanat ve iletişim alanlarına katkıda bulunan kişilere veriliyor. 2011’de Onurlu Yaşam Ödülü’nün alan ilk isim, iletişim bilimlerinin oluşumuna katkıda bulunan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat olmuştu. 2012’de Uğur Dündar’a verilen ödülün geçen yılki sahibi ise Türkiye’nin ilk kadın hukuku uzmanı ve Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin eski başkanı Nazan Moroğlu’ydu. Genco Erkal’a anlamlı ödül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle