06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ 4 HABERLER Hukukçular, yeniden yargılamanın pakette yer almamasını eleştirdi Talan Sosyal Adaleti Değerli okurum Muzaffer Yılmaz sordu: “Talan sosyal adaleti” deyimi ile ilk kez karşılaşıyorum. Biraz daha açar mısınız? Bu deyimi ilk kez bundan 25 yıl önce, somut bir örneğiyle burun buruna geldiğimde kullanmıştım. Arabayla Boğaz’da gidiyordum. Kireçburnu’na gelince, BüyükdereSarıyer sırtlarıyla karşılaştım. Boğaz yağması başlamıştı ve sırtlar silme bina doluydu. Bir kısmı lükstü, uysa da uymasa da koydum misali kondurulmuş uyum kooperatifi evleriydi. Çoğunluğu ise gecekondulardan oluşuyordu. Gecekondu, hem konut sorununa çözüm hem de sınıf atlama aracıydı. Boğaz talan alanında da pıtrak gibi bitiveriyordu. Kent rantının lüplenmesi eyleminin her semtte olduğu gibi arslan payını tabii ki kodamanlar, çeteler, türediler alıyordu ama nüfus patlamasıyla aşağıdan gelen ve büyük baskı oluşturanlara da yağma ve talandan küçük de oysa bir pay veriliyordu. Ürettiğinden fazla ürediği için, ekonomisi üretime dayanmayan toplumun, ürünlerin hakça, hiç değilse insaflıca paylaşılması denen, kimi zaman vergi politikalarını devreye sokan, sosyal adaleti gözetir çözümler üretmesi mümkün olmadığından, aç zaruret içindeki tabanın baskısını, talana tepkisini hafifletmek için, ona da pay verilmesi esasına dayanan bir “sosyal!” politikadır. Sistemin hastalıklı yapısının bir zamanlar ürettiği “gecekondu” bunun örneğiydi. HHH Tavanın, büyük yağmada açlığın dehşetiyle bastıran toplulukların zorlamasının bir sonucu olarak, büyük talandan küçük bir parçayı da tabanın önüne atması demek olan talan sosyal adaleti, sorunlara umar bulmaz, yalnızca palyatif yani sorunları çözücü değil erteleyici bir işlev görür. İşlev iki amaca yöneliktir: Tabandan gelen feryatları, geçici güya çözümlerle dindiriyor görünerek ertelemek. Talanı tabana yayarak her türlü yolsuzluğu toplum nezdinde meşrulaştırmak. Dikkat edilmesi gereken husus, sorunların çözülmesinin talanla sağlanabileceği ve bundan herkesin yararlanabileceği yanılsamasının yaratılmasıdır. “Büyük talandan bana da pay kalır; komşuda pişer bize de düşer” zihniyetinin yerleşip yaygınlaşmasıdır önemli olan. Talandan kodamanın ve garibanın aldıkları payların muazzam farkı, ikincilerin derdine deva olmaması, hatta payın alınabilip alınamaması da önemli değildir. Önemli olan “Bana da bir şeyler düşer” düşüncesinin yerleşmesidir. Durum biraz Milli Piyango olayına benziyor. Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkması ihtimali birkaç milyonda birdir. Ama yıllarca sigara içmiş birinin akciğer kanseri olma ihtimali çok yüksektir. Ne var ki piyango bileti alan kişi, “Piyango vurması ihtimali, akciğer kanseri olmam olasılığından binlerce kez daha az” diye düşünmez. HHH Piyangoda önemli olan büyük ikramiye olasılığının oranı değil, “Bana da çıkabilir” ümididir. Önemli olan ümittir. Atalarımız, bu gerçeği şöyle dile getirmişlerdir: Ümit fakirin ekmeği, ye Mehmet ye! Talan sosyal adaleti uygulayan iktidarların en büyük düşmanı ise, sorgulayıcı, kuşkucu eğitimdir. Çünkü böyle bir eğitimden geçmiş olan birey, mekanizmanın işleyiş biçimini çözecek ve oradaki yanlışı görerek öneriyi geri çevirecektir. Talan sosyal adaletine karşı olmak, talanın, yolsuzluğun ondan katre de olsa nasiplenerek meşrulaştırılmasına da karşı olmak demektir. Demek ki tümden eğitimsizlik ya da çağımızda onun yerine kaim olan okumuş cehaleti, talan sosyal adaletinin ve doğal uzantısı olarak her türlü yolsuzluğu kabullenmenin, hatta sahiplenmenin en büyük dayanaklarından biridir. Tabanında geniş bir çanak yalayıcılar zümresi bulunan talan sosyal adaleti sistemi ile toplumlar ne demokrasiye, ne ahlaka, ne kutsal değerlere, ne de refaha ulaşabilirler. ‘AKP kendini kurtarıyor’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA – Hukukçular, Meclis’e gönderilen paketi, AKP iktidarının 17 Aralık soruşturmasına karışanlara koruma kalkanı getirmesine karşın, sıcak baktığını açıkladığı yeniden yargılamanın önünü açmamasını eleştirdi. Ergenekon ve Balyoz davalarının avukatı Celal Ülgen, “İktidar hedef olarak özgürlükleri getirmeyi seçmiyor, tam tersi içine düştüğü durumdan kendisini kurtarmaya, aklamaya çalışıyor” dedi. Paketi “demokrasi ayıbı”diye nitelendiren deneyimli hukukçu, avukat Turgut Kazan da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 5 yıllık tutukluluk süresinden 130 kişinin yararlanacağını ancak bunun Ergenekon sanıklarını kapsamadığını yönündeki açıklamasını eleştirdi. Açıklanan yeni paket özellikle Balyoz ve Ergenekon davaları için hayal kırıklığı yarattı. Avukat Ülgen, siyasi iktidarın sürekli kamuoyuna umut pompaladığı, bunu bir alışkanlık haline getirdiğini söyledi. İktidarın tutuklu aileleri ile kamuoyu sanki kendisi özgürlükten yanaymış gibi bir imaj yarattığına dikkati çeken Ülgen, şu deTürkiye Barolar Birliği Başğerlendirmeyi yaptı: “Medkanı Metin Feyzioğlu gazeteya da bunu gündemine alıcilerin sorularını yanıtlarken yor, tartışıyor. Ancak arka“Özel görevli mahkemelerin nihai olarak kapatılması olumsından iktidar yine bildiğiludur. Aynı şekilde terörle müni yapıyor. Ben cemaatle sicadele mahkemelerinin kapayasi iktidar arasında halen tılması da fevkalade olumlugizli bir ittifakın devam etdur. Ancak yeniden yargılatiğine inanıyorum. Bu gizma noktasında taleplerimizin en azından teklifte tam olarak li ittifak nedeniyle paslaşkarşılanmadığını, yerine getimayı özellikle hiç ihmal etrilmediğini de ifade etmek zomiyorlar. Bunu bildiğim rundayız” diye konuştu. Feyiçin 42 yıllık bir avukat olazioğlu, “kumpas” iddialarının rak bu iktidarın söyledisadece Balyoz davasıyla sınırlı olmadığını, bu nedenle özel ği hiçbir şeye bundan böyle yetkili mahkemelerin kaldırılinanmayız, kanmayız. İkdığı 2 Temmuz 2012 tarihi ititidar hedef olarak özgürbarıyla verilen bütün hükümlükleri getirmeyi seçmiyor, lerin yeniden yargılamaya, tam tersi içine düştüğü duYargıtay’da bozmaya konu olması gerektiğini dile getirdi. rumdan kendisini kurtarmaya, aklamaya çalışıyor.” Celal Ülgen, iktidarın bu paketle yargıyı bir silah olarak kendisine bağlayarak hem muhalefet hem de cemaate karşı kullanmayı istediğini vurguladı. Avukat Turgut Kazan, yargı paketiyle dinleme kararlarını ağır ceza mahkemesi heyetinin oybirliği ile verilmesinin düzenlendiğini anımsatırken “Yeni kararname ile bir sürü AKP’li hâkim oldu. Şimdi onlardan birini ağır cezalara üye yapacaklar. Böylece AKP’li bir belediye hakkında dinleme yapılacaksa orada bu üyenin muhalefetiyle dinleme yapılamayacak. Diğer yandan mal varlığına tedbir kararı için MASAK gibi kurumlardan rapor istenecek. Oysa bu kurumların hepsi AKP’nin elinde. Yani suçun işlenip işlenmediğini, bir malın suçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığını yargıç değil Başbakan’a bağlı kuruma sorulacak. Böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi? İktidar bir taşla iki kuş vuracak” dedi. İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ‘Beklentilerimiz karşılanmadı’ aronlar serbest kalacak iddiası Bozdağ’ın tutukluluk süresi 5 yıla indirilince 130 kişinin tahliye olacağı ancak Ergenekon davası sanıklarının bundan yararlanamayacağı yönündeki açıklamasını eleştiren Kazan, “Adalet Bakanı, bu yasadan kimlerin yararlanmayacağını açıklamayamaz. Bu büyük bir ayıptır. Buna bakan karar veremez, bu yargının işidir. Adalet Bakanı o yüzden tahliye olamayacakları değil, tahliye olacak 130 kişinin kim olduğunu açıklamalı. Onların içinde kaç uyuşturucu baronu var. Onları açıklayın da tanıyalım” dedi. Kazan, kaldırılan bu mahkemelerin adalet sayılmadığına göre kararlarının adaletmiş sayılamayacağını belirtti. B ÖZGÜNDÜZ: YARGITAY AŞAMASI AYRI OLMAZ AYŞE SAYIN ANKARA CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Ali Özgündüz, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın TBMM’ye sunulan yeni yargı paketinde tutukluluk süresini 5 yıla indiren düzenlemeden, “temyiz süresinin tutukluluktan sayılmadığı” gerekçesiyle Ergenekon tutuklularının yararlanamayacağı iddiasını “zırva” olarak nitelendirdi. Yargıtay’ın kararı bozması durumunda Ergenekon dosyasının kendi mahkemesine iade edileceğine işaret eden Özgündüz, “O zaman bu insanlar tutuklu hale gelecek, 5 yıl kararını uygulamayacak mısınız? Yargıtay aşaması tutuklulukta geçen süreden ayrı tutulamaz” dedi. CHP’nin savcı kökenli milletvekillerinden Ali Özgündüz, AİHM ve Yargıtay içtihatları gerekçe gösterilmesine karşın bu konuda bir “yasal dayanak” olmadığına dikkat çekti. Özgündüz, “AİHM uzun tutuklulukla ilgili kararlarda, ‘hükme kadar olan kısmı esas alıyoruz’ diyor. Ama AİHM 2 yıldan fazla süreyi zaten uzun tutukluluktan sayıyor. Yargıtay da ‘hükümden önce, hükümden sonra’ diye ayırıyor ama TCK’de, TMY kapsamına giren suçlarla ilgili tutukluluk süreleri konusunda ‘hükümden önce, hükümden sonra’ diye bir şey yok. Burada içtihatlar gösteriliyor ama ceza hukukunda kıyas geçerli bir yöntem değildir” dedi. AKP’de 9. istifa ‘Evimi dinlediler’ Eleştirince sınır dışı edildi Haber Merkezi Today’s Zaman’da muhabir olarak çalışan Azerbaycan vatandaşı Mahir Zeynalov, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren tweet attığı gerekçesiyle sınır dışı edildi. Karara gerekçe olarak Zeynalov’un, “Türk savcılar, polise El Kaide bağlantılı kişileri tutuklama emri verdi, Erdoğan’ın atadığı polis şefleri buna uymadı” tweet’i gösterildi. İçişleri Bakanlığı, Zeynalov’un sınır dışı edilmesini ve sonucun bakanlığa bildirilmesini istedi. 4 yıldan beri Türkiye’de çalışan ve 15 ay önce bir Türk vatandaşıyla evlenen Zeynalov’a 100 TL de para cezası kesildiği ortaya çıktı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP ile Gülen cemaati arasında “dershane” kavgasıyla başlayan ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile büyüyen kavga, partiden 9. milletvekili istifasını getirdi. Gülen cemaatine yakın isimlerden İzmir Milletvekili İlhan İşbilen AKP’den istifa etti. İşbilen’in istifasıyla AKP’nin milletvekili sayısı 319’a düştü. İstifasını açıklarken AKP’ye sert eleştiriler yönelten İşbilen, “Partinin bir milletvekili olmama rağmen evime dinleme cihazı konuldu, eşimin ve kız kardeşimin kurduğu vakıf baskılara maruz bırakıldı” dedi. İşbilen istifa kararını dün Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. “Üzücü bir karar almak zorunda kaldığını” belirten İşbilen, “Cumhurbaşkanı’nın da ifade etti gibi ülkemiz adeta türbülansa girmiş uçak gibi sallanıyor. Rotasından da çıkmış görünüyor” dedi. Yolsuzluk operasyonu nedeniyle Fethullah Gülen’e yönelik ağır itham ve hakaretler yapılmaya başlandığını kaydeden İşbilen AKP yöneticilerinin ve milletvekillerinin defalarca Gülen’i ziyaret ettiğini anımsatarak “Hocaefendi ile görüştüklerinde bir Haşhaşi ile mi görüştüler? Pensilvanya’da gittikleri yer Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi miydi?” sorusunu yöneltti. Gülen’in partiden istifa etmesi konusunda hiç kimseye telkinde bulunmadığını, hatta partide kalmalarını söylediğini belirten İşbilen ancak AKP yönetiminden kendisine yoğun baskılar geldiğini ifade etti. İşbilen, “Zulümler, takibatlar, fişlemeler, tasallutlar öyle bir noktaya ulaştı ki partinin bir milletvekili olmama rağmen evime dinleme cihazı konuldu, eşimin ve kız kardeşimin kurduğu vakıf baskılara maruz bırakıldı. Öyle bir noktadayız ki devlette yapılan hukuksuz ve ağır kıyımlar gayretullaha dokunacak diye ciddi endişe ediyorum” dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) AKP’nin İzmir örgütü kurucularından ve 2011’de milletvekili aday adayı olan Konyalılar Dernekleri Birliği Federasyonu (KONFED) Genel Başkanı Mehmet Aydoğan, partisinden istifa ederek CHP’ye geçti. Aydoğan, geçen günlerde İzmir’de düzenlenen Konya Kültür ve Sanat Günleri’nin açılışında AKP, CHP, MHP ve SP büyükşehir belediye başkan adaylarını el ele tutuşturarak verdiği pozla da gündeme gelmişti. Aydoğan, AKP İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay’ın, adını partinin kurucuları listesinden sildirdiğini belirterek “Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının yanı sıra vefasızlık nedeniyle ayrıldım” dedi. AKP’DEN CHP’YE GEÇTİ [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle