06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] Türkiye’ye terör suçlaması Dış Haberler Servisi ABD Hazine Bakanlığı, arasında Türkiye’nin de bulunduğu bir dizi ülkedeki şirket ve bireylere yeni ambargolar getirdi. Bakanlık açıklamasında, Suriye’ye giden El Kaide unsurlarına mali destekten dolayı Türkiye suçlanıyor. BBC’nin açıklamayla ilgili haberinde, iki düzine kadar şirket ve kişiye yönelik suçlamaların bazılarının “terörizme destek olmak” üzerine kurulu olduğuna ve bu bölümde Türkiye’nin de adının geçtiğine dikkat çekiliyor. Bakanlık, İran’da üslenen El Kaide yöneticisi Yasin el Suri’nin varlığından bahsederek bu kişinin Türkiye üzerinden Suriye’deki El Kaide’ye para ve savaşçı gönderdiğini duyurdu. ABD Hazine Bakanlığı Terör ve Finansal İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı David S. Cohen adına yapılan açıklamada, Yasin el Suri’nin El Kaide’nin İran’daki bağlantılarını yürüttüğü ve bunu İran oto ABD Hazine Bakanlığı Müsteşarı David S. Cohen adına yapılan açıklamada, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerdeki şirket ve kişilere yeni ambargolar getirildiği bildirildi. Söz konusu kişi ve şirketlere yönelik suçlamalar “teröre destek” olmayı içeriyor. ritelerinin bilgisi dahilinde yaptığı kaydedildi. İran’da üslenen El Kaide yapılanmasının, Kuveytli cihatçı bağışçılardan Suriye’ye, Türkiye yoluyla para gönderme konusunda geniş bir bağlantı ağı kurduğu da vurgulandı. Açıklamada, İran’a yaptırımları delen kişiler arasında Türk vatandaşı olduğu belirtilen Ali Canko’nun da adı geçiyor. Ali Canko, İran’ın silah taşıyabilen bir sürat teknesi edinip “ters mühendislik” yapmasına aracı olmakla suçlanıyor. “İran’ın Nükleer ve Silahlanma Faaliyetleri” başlığı altındaki bölümde, Ali Canko’ya ambargo uygulanma nedeni hakkında şu bilgilere yer verildi: “Türkiye’de yaşayan Ali Canko isimli Türk vatandaşı, İran merkezli Tiva Sanat Grubu ile İran Devrimciler Tugayı’nın (IRGC) donanma güçlerinin kullanabileceği silah donanımlı sürat botu yapmasına yardım etmiştir. Vatan’dan İlhan Tanır’ın haberine göre Tiva Sanat Grubu aynı zamanda Tiva Kara, Tiva Darya ve Tiva Polymer’den oluşuyor. Tiva Sanat Grubu başka şirketler kullanarak yabancı teknoloji ve teknoloji parçaları elde ediyor. Ali Canko, Tiva Sanat Grubu’ndan farklı uluslararası tedarikçilere ödeme yapmak için finansal aracılık görevi yapmıştır.” Açıklamada, “Ambargo konan küresel hedefler İran’ın nükleer programını desteklemede ve aktif olarak teröre destekte anahtar rol oynamaktadırlar. Ambargo konan şirket ve isimler Türkiye, Gürcistan, Afganistan, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya ve İspanya gibi ülkelerde operasyonlarını sürdürüyor” denildi. BBC’nin haberine göre geçmişte ABD Hazine Bakanlığı’nda çalışan terörizm uzmanı Jonathan Schanzer, “Açıklama, Türkiye’nin, El Kaide’nin Suriye’ye akış kanalında oynadığı tehlikeli role açıkça işaret etmektedir. Bu açıklama, Türkiye’nin terörizmin finansı dünyasıyla bağlantılarını göstermede bir başka rahatsız edici detaydır” dedi. Eşik Bir ülke demokrasi ve dikta karması “ara/hibrid rejimden” nasıl tiranlığa dönüşür? Bir yerlerde bir kritik eşik atlaması var mıdır? Varsa o eşik nasıl aşılır? İnsan, eşiğin aşıldığını fark eder mi? Büyük bir eşiğin aşıldığını ben ilk kez, bundan bir buçuk yıl kadar önce Esad röportajına gidecek gazetecilerin hodri meydan... Başbakan’ın çevresi tarafından açık biçimde sansürlendiğinde düşünmüştüm. Kanal D’den Mehmet Ali Birand... Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök... Habertürk’ten Amberin Zaman... Gibi tanınmış ve deneyimli gazeteciler, büyük bir habercilik olayı olarak tasarlanan röportajdan, sırf Başbakan “hazzetmiyor” diye, ayarlanan randevulara karşın göz göre göre vazgeçmişlerdi... Bu toplu boyun eğişe bir tek Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer karşı koyabilmiş, günlerce konuşulan söyleşisini Şam’da gerçekleştirmişti. Ama şok... Şok... Şok... Olaylar bununla kalmamıştı. Utku, Esad röportajını izleyen ilk AKP kongresinden gümbürtülü biçimde yasaklanmıştı. Gazetemizin Ankara temsilcisinin elinden, diğer bazı muhalefet gazeteleri temsilcileriyle beraber, Türkiye’nin siyaset tarihindeki bir ilkle bir parti kongresini izlemek hakkı alınmıştı! Başbakanlık’tan “takşak” yönetilen sansürü sonra Başbakan yine göz göre göre! “Etmem, mecbur muyuz (davet) etmeye?” diyerek savunmuş; “Her türlü hakareti yapacaksın, buna rağmen davet edeceğiz. Yok böyle 25 kuruşa simit!” diye açıkça meydan okumuş; “Basına engel konulmazmış, biz zaten koymuyoruz. O medya bize saygısızlık ettiği zaman ona haddini bildirmek de bizim cevabımızdır” sözleriyle hepimize gözdağı vermekten çekinmemişti. “Dönüm noktası Esad söyleşisi” diye o zaman yazmıştım: “Hatırlarsanız, haziran sonunda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’dan Türkiye’nin ‘önde gelen’ sayılı gazetecileri için randevu alınmış, ancak Başbakan’ın konuya şiddetle vaziyet etmesiyle randevular iptal edilmişti. Sözüm ona meslekte saçlarını ağartmış kerliferli adamlar, röportaj taleplerini kuzu kuzu geri almakta tereddüt göstermemişti. Dünya standartlarında bir gazetecilik olayı olan Esad söyleşisinden vazgeçmeyi aklından dahi geçirmeyen Ankara temsilcimiz, Şam yolundan mesleki tutarlılık ile geri dönmemiş, bu cesareti gösteremeyen diğer meslektaşlarının ayıbını tek başına gidermişti. Ülkemizde sık rastlanmayan bu dört dörtlük profesyonel ‘ gazeteci duruşunu ’ ihtimaldir ki Başbakan kendisine çok yanlış biçimde! açık bir meydan okuma olarak algıladı ve bu olaydan sonra Cumhuriyet’e karşı hepten bir ‘El mi yaman, bey mi yaman?’ havasına girdi. Gazetecilik kriterleri içinde değerlendirilmesi gereken bir konuda, gazetemiz ve Çakırözer’e karşı önüne çıkan ilk fırsatta açık meydan okumayla karşılık vermeye karar verdi. O kadar ki, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik bu meydan okumayı şimdiye dek hiç benzerine rastlanmayan bir örnekle kongre salonunda Utku ile yapılacak bir TV programını durdurmaya kadar vardırdı! Cumhuriyet’e... Bu açık had bildirme operasyonunu haber aldığımda, aklıma gelen ilk olay ‘Esad söyleşisinin rövanşı’(!) oldu. Gazeteciliğin sınırlarını öyle anlaşılıyor ki, bundan böyle her düzeyde ve her şart altında Başbakan belirleyecek. Türkiye’de gazeteciliğin bugünkü düzeyini dahi arar noktalara geleceğiz.”(4 Ekim 2012, Sağnak) Tam da işte böyle oldu. O gün sineye çekilen uluorta fırçalar, baskılar, göz göre göre yapılan sansürler, gözdağı vermeler sonunda bizi... Başbakan’ın bizzat, TV haber altyazılarına doğrudan müdahale ettiği noktaya getirdi. Başbakan’ın sansürlediği aslında rastgele bir altyazı değil... Başbakan medyanın yanı sıra demokrasinin en temel unsurlarından biri olan bir muhalefet liderini, harbiden “muhalefeti”sansürlüyor! Ve ne diyor? “Hemen şey yapmanız gerekiyor!” “Anlaşılmıştır efendim...” “Ya anladım diyorsun da, hayret ya, bunlara ne gerek var?” “Şimdi efendim... Hemen efendim... Başüstüne efendim... Emriniz olur efendim... Hay hay efendim!” Yürekler acısı bir parodi gibi! Pandora’nın kutusu misali saçılan skandallara bir tek yaptırım uygulan(a)mayınca... Dengefren mekanizmalarının hiçbiri çalışmayınca... Muhalefet partileri tümüyle etkisiz kalınca... Bu yürekler acısı parodinin tek bir sonucu olabilir: Tek adam dokunulmazlığını ve iktidarını taçlandırmak, büsbütün tahkim etmek ve pekiştirmek! Arkasından internet sansürü de gelir. Seçim anketiyle de oynanır. Oyunuza icabında sandıkta manipülasyon da yapılır. Kurallar bir kez böylesine açıkça ihlal edilmeye görsün. Her şey olur... Bunlar daha iyi günlerimiz. ‘Türkiye’nin tehlikeli rolü’ Nuland kriz çıkardı Dış Haberler Servisi ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ile ABD’nin Kiev Büyükelçisi Geoffrey Pyatt arasındaki telefon görüşmesine ait olduğu tahmin edilen ve Nuland’ın AB’ye karşı küfürlü bir ifade kullandığı savunulan ses kaydı ortalığı karıştırdı. Youtube’a sızdırılan kayıtta, seslerinden Nuland ve Pyatt oldukları tahmin edilen iki kişi, Ukrayna’daki kriz ve yeni hükümette muhaliflerden kimlerin olması gerektiği gibi konular hakkında konuşuyor. Görüşmenin bir yerinde Nuland, “Bu işin çözülmesine yardımcı olunması ve BM’nin çözmesi çok iyi olur diye düşünüyorum, s..r et AB’yi” diyor. Pyatt ise buna “Kesinlikle” diyerek cevap veriyor. Nuland, muhalefet liderlerinden Vitali Klitçko yerine Nuland Aseniy Yatsenyuk’un başbakan olmasını tercih edeceğini de söylüyor. Nuland skandal patlak verdikten sonra özür dilerken ses kaydı konusunda, “Diplomatik özel bir görüşme hakkında yorum yapmayacağım. Ancak, oldukça etkileyici bir hüner ortaya konmuş. Ses oldukça temizdi” dedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sözcüsü, Nuland’ın sözleriyle ilgili olarak “Merkel’in bu açıklamaları kabul edilemez bulduğunu, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Ashton’ın olağanüstü işler başardığını düşündüğünü” diye konuştu. AB ise dün “yorum yok” açıklaması yaptı. Rumlar Atina’dan onay aldı Dış Haberler Servisi KKTC Cumhurbaşkanlığı, Rum yönetimi ile müzakerelerin devamı için hazırlanan “ortak açıklama metni”nde uzlaşmaya varıldığını bildirdi. Tarafların görüşmelere hafta başında başlayacağı belirtildi. Kıbrıs Rum Kesimi lideri Nikos Anastasiadis de, ortak açıklama metni konusunda Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras’tan onay aldı. Atina’da yapılan iki liderin görüşmesinden sonra Samaras, Kıbrıs’ta müzakerelerin zeminini belirleyecek ortak açıklama konusunda mutabakat için gereken şartlarla ilgili kendisine bilgi veren Anastasiadis’in Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çabalarına destek verdiğini belirtti. Samaras “İki taraf masaya oturmalı ve müzakereleri nihai çözüme götürmek için sorumluluk duygusuyla müzakere etmelidir. Çözüm eşzamanlı referandumlar aracılığıyla kabul edilmeli. Kıbrıs sorununun son aşamalarından ders almalı ve geniş ulusal uzlaşı ön şartını korumalıyız” dedi. Anastasiadis de “ortak açıklama metninin çözüm amaçlı özlü bir diyalog yolunu açtığını ve çözüm için parametreleri belirlediğini, tarafların uzlaşmaya yakın olduğunu” söyledi. Metnin, tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek temsiliyet, tüm Kıbrıslıların insan hakları ve adada AB muktesebatının uygulanması gibi temel ilkeleri teminat altına aldığını savunan Anastasiadis, “Asıl zor olan bundan sonra uYunanistan Başbakanı Samaras, Kıbrıs’ta müzakerelerin yolunu açacak ortak metne ‘evet’ demeye hazırlanan Rum yönetimi lideri Anastasiadis’e destek verdiğini açıkladı. Dönüm noktası (AA) sı” diye konuştu. Anastasiadis, açıklamasında Türkiye’den bahsetmezken, Samaras “Ortak çaba, yasadışı Türk işgalinin sona ermesi ve çözüm bulunmasıdır. Geçmişten ders almalıyız. Ayrıca Yunanistan, Ekonomik Münhasır Bölge içindeki egemenlik haklarının kullanılmasına tam destek vermektedir. Türkiye maalesef kabul edilmez tutumunu sürdürmektedir. Türkiye’nin gerginliği tırmandırma ve yeni durumları kabul ettirme gayretleri boşa çıkacaktır” diyerek Türkiye’ye karşı sert açıklamalarını sürdürdü. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise dün yaptığı açıklamada, “Ortak açıklama kâğıdıyla çok fazla bir şey yapılacağını söylemek mümkün değil çünkü müzakere masasında bizi bekleyen 6 başlık var” dedi. Eroğlu, herhangi bir ortak açıklama olmadan da müzakerelere başlayabileceklerini defalarca söylediklerini belirterek “Yönetim ve Güç Paylaşımı, AB, Mülkiyet, Ekonomi, Garantiler ve Toprak gibi önemli başlıklar. Bunlar ancak müzakere masasında sonuçlandırılabilir” diye konuştu. ‘Adada garantörün adı yok’ DUYGU GÜVENÇ Ulaşıma zam sokağa döktü rezilya’nın Rio de Janeiro kentinde toplu taşıma ücretlerine yönelik zam protestolara yol açtı. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı gösterilerde, ulaşım ücretlerine geçen hafta duyurulan yaklaşık yüzde 9’luk zamma karşı çıkılırken bazı eylemci gruplarla polis arasında çatışmalar yaşandı. Polisin göstericilere göz yaşartıcı gazla müdahalede ettiği belirtilirken olaylarda aralarında bir kameramanın da olduğu en az 8 kişinin yaralandığı, 20 kişinin gözaltına alındığı kaydedildi. Hazirantemmuz aylarında dünya kupasına ev sahipliği yapacak olan Brezilya’da, geçen yıl da benzer eylemler düzenlenmiş, gösteriler yolsuzlukların ve aşırı harcamaların kınandığı kitlesel protestolara dönüşmüştü. Çatışmalar bütün ülkeye yayılırken hükümet binaları ateşe veriliyor. (AP) B Bosna yangın yeri Dış Haberler Servisi Bosna Hersek’te işsizlik ve ekonomideki kötü gidişatı protesto gösterileri ve çatışmalar bütün ülkeye yayılırken hükümet binaları ateşe veriliyor. Başkent Saraybosna’da hükümet binasının camları aşağı indirildi ve güvenlik noktaları ateşe verildi. Tuzla kentinde barikatları aşan göstericiler hükümet binasına girip eşyaları ve televizyonları camlardan atarak binayı ateşe verirlerken, Zenitsa kentinde de göstericiler Zenitsa Doboy Kantonu hükümet binasını yaktı. Göstericiler, itfaiye ekiplerinin yangına müdahale etmesini de engelledi. Bihaç kentinde ise Una Sana Kontonu hükümet binası önünde toplanan yüzlerce vatandaş hükümet binasına taş ve yumurta attı. Protestolar sırasında hükümet binasının camları kırıldı. Polisin yoğun gözyaşartıcı gaz kullandığı, binlerce kişinin katıldığı gösteriler sırasında aralarında polislerin de bulunduğu 130 kişi yaralandı, çok sayıda kişi de gözaltına alındı. Tuzla kentinde, sosyal haklardan mahrum bırakıldıklarını savunan kamu çalışanları tarafından başlatılan, ardından Saraybosna, Mostar, Bihaç, Banya Luka, Zenitsa ve Kakany şehirlerine yayılan protestolar üç gündür devam ediyor. Olaylar, Bosna basınında “Boşnak Baharı” diye adlandırılıyor. ANKARA Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Türk dış politikasındaki tıkanıklığı aşmak için Kıbrıs’ta doğrudan görüşmelerin başlamasına yönelik baskılarında sona gelindi. Doğrudan görüşmelerin başlaması için çerçeveyi oluşturan 7 maddelik ortak açıklama metninde uzlaşı sinyali, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın adaya yaptığı ziyaretin ardından geldi. Metinde, Rum tarafının vazgeçilmez gördüğü ‘tek egemenlik’ tanımına yer verildi. Garantörlük haklarına ise değinilmedi. Türk tarafının yıllardır istediği beşli görüşmeye de atıfta bulunulmadı. Türk diplomatik kaynaklar, uzlaşmaya yaklaşıldığı iddialarını doğrularken henüz müzakerelerin devam ettiğini belirtti. Metinde ‘garantörlük’ hakkına yer verilmediğinin anımsatılması üzerine Ankara, “Bu görüşülmeyeceği anlamına gelmez. Zaten 6 başlık halinde yapılacak görüşmelerden birini de garantörlük oluşturuyor” savunmasını yaptı. Kıbrıslı kaynaklar ise garantörlük hakkına yer verilmemesinin adadaki Türk askeri varlığının önünde en büyük engel olduğuna işaret etti. Çerçeve metninde kurulacak birleşik Kıbrıs’ın federasyon olacağı belirtilirken “Birleşik Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne ve Birleşmiş Milletler’e üye, tek uluslararası kimliği, tek vatandaşlığı ve tek egemenliği bulunan bir devlet olacak. Egemenlik Kıbrıslı Rumlardan ve Kıbrıslı Türklerden kaynaklanacak, Birleşik Kıbrıs vatandaşları, aynı zamanda Türk ve Rum kurucu devletlerin de vatandaşı olacak” denildi. Metinde ‘Rumlar ve Türkler’ ifadelerine yer verilmesine karşın Türk tarafı, önceki taslaklarda birleşik devletin halklar yerine ‘egemen devletlerden’ oluştuğunun vurgulanmasını istiyordu. Ayrıca ayrılmak bir egemenlik hakkı olmasına karşın, metinde birleşik Kıbrıs’tan ayrılma hakkı tanınmıyor. Orijinali İngilizce olan metinde ‘kurucu devlet’ tanımı yerine seçim bölgesi anlamına da gelen ‘kurucu meclis’ ifadesi kullanılıyor. Metinde ‘tek vatandaşlık’ın birleşik Kıbrıs vatandaşlığı olacağı belirtiliyor ve alt vatandaşlık tanımı da yapılıyor: “Birleşik Kıbrıs’ın tüm vatandaşları, ya Kıbrıs Rum kurucu devletinin ya da Kıbrıs Türk kurucu devletinin vatandaşı olacaktır.” Çerçeve belgede, Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs ile ilgili kararlarına atıf yapılmasına karşın, 1959 ve 1960 kurucu anlaşmalarından söz edilmiyor. Kıbrıslı kaynaklar, Güvenlik Konseyi kararlarının Rum Kesimi’ne üstünlük tanıdığına işaret ederken kurucu devletlerin birbiri üzerinde hâkimiyetinin bulunmamasının Türk tarafının tezi olduğuna dikkat çekti. Tek adam iktidarı taçlanıyor ‘Tek vatandaşlık’ Suriye sınırına akın sürüyor Yurt Haberleri Servisi Kilis’in karşısında bulunan Suriye’nin Azez ilçesi ile Çobanbey beldesinde çatışmalar sürüyor. Çatışmalardan kaçan Suriyeliler, pasaportları ile Türkiye’ye gelmeye başladı. Öncüpınar Sınır Kapısı’na gelen Suriyeliler, kontrollerin ardından Türkiye’ye alınıyor. Suriyeliler, Öncüpınar Sınır Kapısı’nda kendisini karşılayan yakınları ile birlikte Kilis, Gaziantep ve çevre illere gidiyor. Pasaportları olmadığı için geçişlerine izin verilmeyen Suriyeliler ise Öncüpınar’ın karşısındaki Suriye’nin Esselame Sınır Kapısı yanındaki çadır kentte barınıyor. Şam yönetiminin kuşatma altında tuttuğu Humus kentinde ise sivillerin tahliyesine başlandı ve 3 günlük ateşkes ilan edildi. Suriye resmi haber ajansı SANA’nın haberine göre, ilk aşamada aralarında kadın, çocuk, yaşlı ve yaralıların bulunduğu 200 sivil tahliye edilecek. AFP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle