28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EKİM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP’li Özgür Özel Ermenek’teki faciayla ilgili tespitlerini Cumhuriyet’e anlattı: 7 pazarlığı yapılmış MAHMUT LICALI Bir tas çorbanın ANKARA Ermenek’teki maden faciasının ardından ocakta incelemeler yapan CHP heyetinde yer alan Manisa Milletvekili Özgür Özel, işçilerin karbonmonoksit maskesi ve madenci çizmesi kullanmadığını, 18 işçinin mahsur kaldığı ocağı daha önce de su basmasına karşın hiçbir önlem alınmadığını belirterek “Madeni zaten gördüğünüzde ‘beni kapatın’ diyor. İşçiler, ‘Bir tas çorbanın pazarlığını yaptılar bizi ölüme gönderdiler’ diye ağlıyor” değerlendirmesini yaptı. Özel tespitlerini şöyle aktardı: 4 Ermenek’teki manzara Soma’dan daha vahim. İyi kötü Soma’da bir karbonmonoksit maskesi vardı. Burada onu mumla arıyoruz. Ocağa inen işçilere madenci çizmesi verilmedi. Kıyafetler standartlara uygun değil. Madenin havalandırılması seyyar ve plastik bir boruyla sağlandı. Ocaktaki pis hava çıkışı hatalı. 4 Ocak teknik olarak da sıkıntılı. Daha önce de ocağı su basmış. İşçiler uyarmış, ancak hiçbir tedbir alınmamış. Su baskınının engellenmesi ve tahliye edilmesiyle ilgili hiçbir ekipman yok. 4 İşçilerle yaptığımız görüşmelere göre; madeni işleten şirket artan maliyetleri bahane ederek yol parasını kesmiş, servisi kaldırmış. Yemeği yanlarında getirmelerini istemiş. Yemek yemek için dışarı çıkamayacakları söylenmiş. 45 gün sonra işbaşı yapıldı ve aynı gün facia yaşandı. İşçiler, “Bir çorbanın pazarlığını yaptılar, bizi ölüme gönderdiler” diye ağlıyor. 4 13 Mayıs’taki Soma faciasından bu Bu Cumhuriyet O Cumhuriyet Değil Dün gazeteler, Cumhuriyetin 91. yılını kutlayan manşetlerle çıktılar. Sosyal medyada internet ortamında iletiler yayımlandı. Ondan bir hafta önce Cumhuriyet haftası dolayısıyla CHP Kadıköy İlçe Örgütü’nün daveti üzerine yaptığım “91. Yılda Cumhuriyetimiz” başlıklı konuşmaya şöyle başladım: Aslında bugün yaşadığımız Cumhuriyet ile 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet aynı Cumhuriyet değil. Gerçekten de, dün Cumhurbaşbakan Tayyip Erdoğan’ın, Çankaya’dan Ak Saray’a alınmış olan töreni son anda ertelemeseydi, Ak Saray’da kutlanan, Atatürk Cumhuriyetinin 91. yılı değil de, İkinci Cumhuriyet’in 1. yıldönümü olacaktı. Aslında Cumhuriyetin değişmesi zaman almış, dönüşümün en büyük virajı, Tayyipçiler ile aralarında 2. Cumhuriyetçilerin de bulunduğu “yetmez ama evet”çilerin el ele kotardıkları 12 Eylül 2010 referandumu ile gerçekleşmiştir... Tarihe gömülen, Aydınlanma Cumhuriyeti ile bu zulmet Cumhuriyeti aynı cumhuriyetler değildir. Saltanat’tan Cumhuriyet’e geçişle yetinmeyip aynı zamanda demokrasiye yönelmeyi amaçlamış olan ve bunun hiç değilse çok partililik yönünü ilanının 27. yılında, demokratik iktidar değişimi ile yaşama geçiren, aydınlanmacı, bağımsızlıkçı, laik, çağdaş, devrimci, antiemperyalist Cumhuriyet’in ne aydınlanmacı, ne çağdaş, ne laik, ne demokrasiyi amaçlayan yönü kalmış olan, bugünkü Tayyibizm egemen rejimle hiçbir ilgisi yok. HHH Bu gerçeği görerek, dün Cumhuriyet Bayramı’nı falan kutlamadım. Çünkü bütün kurumları yok edilmiş olan bir Cumhuriyeti kutlamanın kendini aldatmaktan öte bir anlamı olmayacaktı. Kurucusu olan CHP’nin dahi kimi değerlerini yadsıdığı ya da hiç değilse açıkça benimsemekten kaçındığı Cumhuriyet’in hâlâ yaşadığını sanmak, gerçeklere göz kapayıp hayaller âlemine sığınmaktır. Gerçeği göremeyince, değişmesi gerekeni değiştirmek de olanaksızlaşır. İşte bu yüzdendir ki, ben dün Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamadım. Ama bayrağımı yine astım. Bayrağı kutlama simgesi olarak değil, 29 Ekim 1923’ü anımsamak için astım oraya. Cumhuriyeti ve kazanımlarını anımsamak zorundayız. Çünkü teker teker elimizden kaçmış olan bu kazanımları tekrar elde edeceğiz. Cumhuriyet kavramını devrim ile dünyaya yaymış olan Fransa’da da öyle olmuştu. İlk Cumhuriyet’in ilanının (1792) üzerinden 15 yıl bile geçmeden 1804’te, cumhuriyet tarihe karışmış, hele hele 1815 itibarıyla krallığa dönülmüştü bile. Fransa’da cumhuriyetin geri dönülmez biçimde kurulması için aradan yüzyıl geçmesi gerekecekti (1870). Kimsenin kuşkusu olmasın ki, bizde de cumhuriyetin kazanımları üzerine yenileri de eklenerek, geri dönülmez şekilde yerleşecektir. HHH İlk bakışta güvence ile “Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” görüşü çelişir gibi geliyor insana. Ama öyle değil! Gerçekten de, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zaten toplumların yaşamında çareyi eskide aramak, geçmişe dönmeye çalışmak kadar saçma bir davranış ve gerçekleşmesi olanaksız özlem yok. Eskiden edinilmiş kazanımlardan geriye düşmek tabii ki hayıflanılacak ve eleştirilecek bir durum. Ama bunun çaresi eskiye dönüş değil. Yitirilen eski kazanımların yeniden elde edilmesinin yolu, hem bugünden hem de eskisinden daha ileri bir düzeni kurmaktır. Yeniden çağdaş, aydınlanmacı, devrimci, halkçı, laik bir Cumhuriyeti ayakları üzerine dikmek artık yeterli değil. Zaten 21. yüzyılın çağdaş cumhuriyeti yüz yıl öncekinden daha toplumcu, daha çoğulcu olabilmek zorunda, devrimciliğin anlamı da bu. Evet, 29 Ekim 2014’ü, çağdaş, laik, çoğulcu, sapına kadar demokratik yeni bir Cumhuriyeti kuracağımız inancı içinde yaşadım. 91. yılını idrak ettiğimiz, 29 Ekim 1923 ise bu inancın yaşama geçirilmesinin mümkün olduğunun canlı kanıtıydı. MADENDE 8 SAAT ÇALIŞAN İŞÇİYE USTABAŞINDAN UYARI: ‘Çok tuvalete çıkıyorsunuz’ BARIŞ YAMAN Kılıçdaroğlu: Yüreğim yanıyor İstanbul Haber Servisi CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ermenek’te yaşanan maden kazasına ilişkin yaptığı açıklamada “Umudun kesildiği söyleniyor. Yüreğim yanıyor” dedi. Atatürk havalimanında basın mensuplarına Ermenek’te yaşanan maden kazasına ilişkin kısa bir açıklama yapana Kılıçdaroğlu hükümeti eleştirerek “İnsanlar öldükten sonra hükümet olay yerine gidiyor” dedi. “Madende insanlarımız var. Umudun kesildiği söyleniyor” diyen Kılıçdaroğlu “Üzüldüğüm nokta insanlar öldükten sonra hükümet koşarak gidiyor. Oysa hükümet insanlar ölmeden oraya gitmeli” dedi. “Şimdi Başbakan, Cumhurbaşkanı, ambulanslar, kurtarıcılar gidiyor. Oysa daha önce aklı başında bir mühendis gitseydi bu ölümlerin hiçbiri olmayacaktı” şeklinde konuşan Kılıçdaroğlu, “Sormadan edemiyorum? Bu ülkede gerçekten hükümet var mı? Neden ölümden önce gitmiyorsunuz? İnsanlar öldükten sonramı o inşalara değer veriyorsunuz? Somada oldu Ermenek’te oldu. Yarın bir başka yerde olacak. Asansörde oluyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu hükümete sormak istiyorum. Neden Avrupa birincisiyiz iş kazalarında?. Vicdanım sızlıyor. Bu ülke böyle yönetilemez. Öldükten sonra önlem alınmaz. O açıdan Türkiye’nin akılla yönetilmediğini söyledim. Bugün Cumhuriyetimizin 91. yılını coşkuyla kutlamak istiyoruz. Gelişmek istiyoruz. Büyümek istiyoruz. Zenginleşmek istiyoruz. İş kazaları olmasın istiyoruz” dedi. ‘Daha önce de su basmış’ Madencilerin anlattıkları yaşanan ağır tabloyu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Maden Yasası’nda yapılan değişikliğin ardından firmanın yemek ve servis ücretlerini ödemediğini, bunları kendilerinin sağlamasını istediğini belirten işçiler, 3 aydır maaş alamadıklarını anlattı. 2 ay önce işi bıraktıklarını belirten işçiler, tazminatları geri ödenmeyince 15 gün önce yeniden işe döndüklerini söyledi. İşsiz kalmaktan korktuklarını belirterek isimlerini açıklamak istemeyen işçiler, “Yeni yasadan sonra sabah girdiğimiz madenden 8 saat boyunca çıkamıyoruz. Yemeğimizi kirli ellerimizle madenin içinde yemek zorundayız. Tuvalete gitmemize bile izin vermiyorlar. Ustabaşılar, ‘çok tuvalete çıkıyorsunuz’ diye bizi uyarıyor. Tuvalete gittiği için ‘işten kaytarıyorsun’ denilerek işine son verilen arkadaşlarımız oldu. Ama çalışmak zorundayız. Çocuklarımızı okutmak, evimize bakmak için mecburen yerin altı na giriyoruz. Burası dağlık bölge olduğu için ne tarım yapılıyor ne hayvancılık. Kiraz ve üzüm yetişiyor ama ne karnımızı doyuracak kadar toprağımız var ne de ondan aldığımız parayla geçinebiliyoruz” dedi. Madenin borcundan dolayı elektriklerin kesik olduğunu, kaçak elektrik kullandıklarını anlatan işçiler, “Facianın ardından devlet büyükleri, bakanlar buraya geldi. Facianın ardından değil faciadan önce gelsinler, madencinin halini görsünler. Buraya kurtarma için gelen ekipler deneyimsiz. Esas kurtarma çalışmalarına madende çalışan işçilerin katılması gerekir. Buraya niye binlerce polis asker yığıyor? Neden korkuyorlar?” dediler. Çalışma koşulları nedeniyle işi bırakan bir işçi ise yaşananları şöyle anlatıyor: “Madende 3 yıl çalıştım ama 33 gün sigorta yatırmışlar. Burada insan yaşamının hiçbir kıymeti yok. İnsan değilsin kölesin onların gözünde. Ben de göçük altında kalmıştım, tövbe ettim. Ateş düştüğü yeri yakıyor.” yana kanuni hiçbir değişiklik yok. AKP hükümeti bu faciada birinci dereceden suçlu. Partilere söz verildi. Bir daha madencileri ölüme göndermeyelim diyorlardı. Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü ile Çalışma Barkanlığı İş Teftiş Kurulu sorumlu. 4 Madeni zaten gördüğünüzde beni kapatın diyor. İşin ilginci bunu Faruk Çelik de söylüyor. Bakan Çelik, bu gibi facialardan sonra olması gerektiği gibi konuşuyor. Soma’nın ardından taşeron istihdamın kaldırılması gerektiğini söylemişti. Ancak bu sözün arkasında durmadılar. Daha önce nerdeydiniz Erdoğan ile Davutoğlu’nun katliam ocağını ziyareti öncesi Ermenek’te geniş güvenlik önlemleri alındı. Madenciler, Davutoğlu’na “Sorumlu sizsiniz. Neden geldiniz” dedi MUSTAFA ÇAKIR ERMENEK Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün 18 işçinin mahsur kaldığı maden ocağına gitti. Ocak önünde bekleyen madencilerin yakınları, Davutoğlu’na tepki göstererek “Sorumlu sizsiniz. Neden geldiniz?” dedi. İşçi yakınlarının olduğu çadıra giden Davutoğlu, burada mahsur kalan madencilerin aileleriyle görüştü. Davutoğlu daha sonra AFAD Mobil Koordinasyon Merkezi’nde bilgi aldı. Davutoğlu Mobil Koordinasyon Merkezi’nin ardından facianın yaşandığı ocağa gitti. Davutoğlu ocaktan ayrıldığı sırada madencilerin yakınlarının bulunduğu çadırlardan çığlıklar eşliğinde tepkiler yükseldi. Madencilerin yakınları Davutoğlu ayrıldığı sırada, “Siz burayı bilmiyor muydunuz? Soma size ders olmadı mı? Yazıklar olsun size verdiğimiz oylara. Anneniz babanız yok mu? Çocuklarımızı çıkaramayacaksanız ne yüzle geldiniz?” diyerek tepki gösterdi. Davutoğlu, basın açıklaması yapmak için ocaktan ayrıldı. Davutoğlu, “777 metre kotta kaza oluyor, 812 metreye kadar su çıkıyor, yaklaşık 35 metrelik bir su birikimini aşarak oraya ulaşmamız gerekiyor. Pompaların devreye girmesiyle 10 metreyi aşkın bir tahliye oldu. Süratle ilerlemeye çalışıyoruz ama işçilerimizin nerede olduğu ve lokasyonları tam tespit edilemediği için onlara ne zaman zarfında ulaşılır, bunu söylemek mümkün değil” dedi. İşçi yakınlarının acıyla sorular sorduğunu aktaran Davutoğlu, “Onlara metanet tavsiye ettim, dua etmelerini ama aynı zamanda da kurtarma ekiplerine yardımcı olmalarını diledim” dedi. İş kazaları için başlattıkları mevzuat çalışmasının süratle Meclis’e sevk edileceğini belirten Davutoğlu, “Teknolojik yenilenme de dahil olmak üzere madenlerimizin süratle modernizasyondan geçirilmesi lazım” ifadelerini kullandı. Ret oyları yüzünden MAHMUT LICALI ANKARA Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği faciadan yaklaşık 15 gün önce CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in Soma’daki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının araştırılmasına ilişkin önergeyi reddeden AKP’nin, Ermenek’teki facia öncesinde de benzer bir uygulamaya imza attığı ortaya çıktı. Soma Komisyonu’nda 3 Temmuz 2014 tarihinde komisyonun CHP, MHP ve HDP’li üyeleri ortak bir öneriyle madenlerin güvenliğinin sağlanmasına yönelik acilen tedbir alınmasını içeren önemli bir önerge sunmuştu. Ermenek’teki faciadan yaklaşık 3.5 ay önce muhalefetin komisyona verdiği ortak önergede Soma Komisyonu’nun yoğun bir çalışma programıyla çok sayıda maden işçisi, kurum ve kuruluş ile görüştüğü, çok sayıda uzmanın dinlendiği belirtilerek “Bugüne kadar yapılan toplantılarda da görüldüğü üzere, mevzuatımızda ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Halen yürürlükte olan yasalara göre yapılan denetimlerin de aksadığı artık bilinen bir gerçektir” denildi. Muhalefetin önergesinde dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Soma için “En güvenlisi bu ise diğerleri için de endişe ederim” ifadesi anımsatılarak, komisyonun madenlerde alınması gerekli tedbirlerle ilgili bir öneri paketini TBMM’ye acilen sunmasının son derece önemli olduğu vurgulandı. Önergede, madenlerin güvenli hale gelmesi için alınması gereken tedbirler ve ilgili mevzuatta yapılması gerekli düzenlemeler ile iş sağlığı ve güvenliği alanına yönelik gerekli yasal düzenlemelerin Meclis kapanmadan hayata geçirilmesi gerektiği belirtildi. Önergede, bu kapsamda ilgili bakanlıklara, siyasi parti gruplarına ve TBMM Başkanlığı’na derhal başvuruda bulunulması, gerekirse bu konuda Soma Komisyonu bünyesinde bir alt çalışma grubunun oluşturulması gerektiği ifade edildi. Muhalefetin bu önerisi Soma faciası öncesinde olduğu gibi AKP tarafından umursanmayıp yine reddedildi. ‘Yerleri tespit edilemedi...’ Fotoğraf: AA Çevik kuvvetle sıkı önlemler Başbakan Davutoğlu’nun madene gelmesinden önce geniş güvenlik önlemleri alındı. Ocak çevresinde çok sayıda çevik kuvvet polisi görevlendirildi. Çevredeki tepelerde de jandarma birlikleri ve özel harekât polisleri önlem aldı. Bu arada madenin çevresine yeni direkler dikilerek aydınlatma lambaları takıldı. Davutoğlu’nun gelmesinden saatler önce ocak çevresinde güvenlik önlemleri alınmaya başlandı. doğan ile Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu da Başbakan’ın aracı ile alandan ayrıldı. Erdoğan ile Davutoğlu, işçilerle de görüştü. İşçiler patronun yemeklerini ocağın içinde yedirdiğini aktardı. Bunun üzerine Erdoğan’ın şaşırdığı bunun olamayacağını, yemeklerin mutlaka ocak dışında yeryüzünde yenilmesi gerektiğini ifade ettiği öğrenildi. İşçiler, işverenin baskıcı tutumunu daha önce bakanlığa dilekçe ile bildirdiklerini ancak bir sonuç elde edemediklerini de iletti. Erdoğan, “Özellikle ülkemizde madencilikle ilgili yapılan çalışmaların Soma olayından sonra çok daha farklı şekilde ele alınmasına yönelik bir dizi yasal düzenleme yaptık. Bu yasal düzenlemeyle birlikte buralarda çalışan işçilerimize çok daha farklı imkânlar getirdik. Fakat bunu hazmeden veya hazmedemeyen işverenler var. İşverenlerin bunları hazmedemeyişi ne yazık ki bazı sıkıntıları doğuracağı belliydi. 180 çalışan işçi acaba bu ocaklarda her türlü hakkını tam manasıyla alabiliyor mu, sosyal haklarını alabiliyor mu, ücretlerdeki durumları ne merkezde?” tepkisini gösterdi. Ağır iş yükü nedeniyle mesai saatini 8 saDavutoğlu’nu madene girişinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan karşıladı. İşçi yakınlarının olduğu çadıra giden Davutoğlu, burada mahsur kalan madencilerin aileleriyle görüştü. Davutoğlu daha sonra AFAD Mobil Koordinasyon Merkezi’ne girdi. Bir süre burada yetkililerden bilgi aldı. atten 6 saate indirdiklerini dile getiren Erdoğan, “Ama gel gör ki burada edindiğimiz bazı bilgiler bizleri ciddi manada bu işin üzerine daha da farklı gidilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu olayın olduğu anda yemeğin aşağıda yenmesine yönelik baskılar, böyle bir sıkıntıyı doğurmuştur. Siz kalkıp buradaki yemekle ilgili olayını bu 6 saate yedirmeye kalkarsanız bunun hesabını devletin sorması gerekir. Çünkü siz bu hakkı ondan alamazsınız” ifadelerini kullandı. İşverenlerden ve işveren örgütlerinden daha sıkı tedbirler almalarını beklediklerini belirten Erdoğan, “Nasıl sömürürüz anlayışıyla hareket etmeyi doğru bulmayız” dedi. Suyun tahliyesi için yerleştirilen Ahtapot pompanın çalışması zaman zaman aksadı. Pompadan çıkan karbonmonoksit gazının ocağın içini doldurması nedeniyle, kurtarma ekipleri zor durumda kaldı. Bunun üzerine oçağın içerisine daha fazla oksijen basılmaya, karbonmonoksit çekilmeye çalışıldı. Bu sırada Ahtapot pompa durduğu için çekilen suyun yerine yeniden su doldu. Suyun tahliyesinin zaman alacağına dikkat çekildi. Soma’daki gibi... rdoğan gelince gazeteciler uzaklaştırıldı Basın açıklamasının ardından ocağın önüne gelen Davutoğlu, bir süre işçi yakınları ile görüştü. Bu sırada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da ocağın bulunduğu alana geldi. Erdoğan’ı Davutoğlu karşıladı. Erdoğan ve Davutoğlu daha sonra AFAD Mobil Koordinasyon Merkezi’ne geçti. Erdoğan, Davutoğlu ve bakanlar yaklaşık 1 saat kadar koordinasyon merkezinde kaldı. Bu sırada madenci yakınlarının bulunduğu çadırın yanında yayın yapan gazeteciler, buradan uzaklaştırıldı. Erdoğan ve Davutoğlu daha sonra facianın yaşandığı ocağın girişine gitti. Erdoğan ve Davutoğu işçi yakınlarının bulunduğu çadıra geldi. Bir süre madende yakınları kalan ailelerle görüştü. Sonrasında Davutoğlu cumhurbaşkanının aracına bindi. İkili aynı araçla madenden ayrıldı. Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Er E Yaşam nöbeti Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Hazmedemeyen işverenler’ Umutlar iyice azaldı l Ermenek’teki maden faciasının ardından İstanbul’da sokağa çıkan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyeleri hükümeti protesto etti. Üzerinde “İş kazası değil iş cinayeti” yazılı çizmeler taşıyan grup, madencileri temsilen yere baret, kömür ve fener bırakarak “iş cinayetlerine” tepki gösterdi. Galatasaray Lisesi önünde dün düzenlenen eylemde TMMOB üyesi Hürriyet Demirhan, “Taşeronlaşma uygulamaları acilen iptal edilmelidir” dedi. Ankara’da da “İnsanlık Nöbeti” tutmak isteyen Halkevleri üyelerine polis sert müdahale etti. Bazı eylemcilerin yaralandığı müdahale sonucunda 7 kişi gözaltına alındı. İzmir’de “İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri” grubu, protesto yürüyüşü yaptı. Antalya’da da Öğrenci Kolektifleri üyesi bir grup, su dolan madende mahsur kalan 18 madenci için Attalos Heykeli önünde “yaşam nöbeti” tuttu, insan zinciri oluşturdu. Otuz kişilik grup, 18 madencinin adının yazılı olduğu baretleri yere bıraktı, sonrasında “Kaza Değil İhmal” yazılı pankart açtı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle