15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 2013 PAZAR 16 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL değerde gördüğünü söyler. Üstelik inandırıcı da olur pek çok çevrede. Ama gel gör ki uygulamalarında bu sözlerini yalanlayan ayrımcı davranışlar sergiliyor. Ünlü sahne ve sinema aktörü Tuncel Kurtiz’in ölümü; RTE’nin insanlar arasında ayrım gözetmediğini içeren bu söylemlerini ve içeriğindeki tezadı izlediğimiz örnek olaylar yalanlıyor. Ne ki Tuncel Kurtiz’in ölümünden sonra izlenenler, RTE’nin bu söylemlerinin aslında sözde kaldığını gösteriyor. HHH Bu gerçeği dünkü gazetelerde Kurtiz ile ilgili haberler açığa çıkarıyor. Yakın tanıdıklarının açıklamalarına göre Kurtiz, solcuydu. Yaşamı boyunca sol görüşlere inandı, savundu. Örneğin bir özel araba alabilirdi ama o, günlük yaşamında halk otobüsü kullanıyor; kendini otobüste görüntüleyen muhabirlere, “Ben her gün otobüse binerim. Otobüs benim Maseratim, halkımla kullanıyoruz” diyordu. Ölümü toplumun hemen her kesiminde; sağcısı, solcusu, muhafazakârı, herkeste derin üzüntüyle karşılandı. Hangi dinden, hangi toplumsal inanıştan olursa olsun insanlar arasında fark gözetmediğini, toplumda yaşamsal inanış ve çalışmalarıyla ünlenenler arasında da ayrım yapmadığı güvencesi veren RTE, Kurtiz’in ölümünden habersizmiş gibi, sustu. Kendilerinden olan, solcu değil ama dinci, muhafazakâr kim olursa hastaneye koşan AKP’lilerden tek biri Kurtiz’in evine gitmedi. İnsanlar arasında sözüm ona ayrım gözetmeyen RTE, (hatta biliyorsunuz Gezi eylemlerinden polisin orantısız müdahaleleriyle biber gazı ya da gaz kapsülü nedeniyle ölen genç insanlar arkasından olduğu gibi) solcu olduğu için .... Kurtiz’den üç satırlık başsağlığını esirgedi.. Ama ailesine, yakınlarına, sanat dünyasına ne gam!.. HHH RTE’de Müslümanlığın değerli kurallarından kadirşinaslık (değerbilirlik) nerede... Öldükten sonra insanlar arasında siyasal inançlarına göre bizden olanlar olmayanlar diye ayrım yapıyor. Yaşadık, gördük, biliyoruz. Laik Cumhuriyeti, Atatürk’ü ve devrimlerini inanarak görüş ve düşüncelerinden sapmadan, ödün vermeden savunan yazar; (Cumhuriyet deyince ilk önce o akla geldiği için adını yazmaya gerek yok) gerici AKP’yi sürekli eleştirdiği için... ....ölümünden sonra RTE, gazetesine, ailesine ne bir başsağlığı mesajı yayınladı ne de bakanları ölen solcu yazarın cenaze törenine katıldı. HHH Ne çare, sürekli yinelediği sözüm ona kadirşinaslığın (değerbilirliğin) gerçekte RTE için tek taraflı değeri olduğunu kanıtlamak için yazmak zorunda kalıyoruz. Örneğin Mehmet Ali Birand, Kanal D’de hükümeti rahatsız etmeyecek yayın politikası izledi. Ameliyat olmadan önce RTE’den sağlığı için dua etmesini istedi ve yalanlanmayan bir habere göre, RTE de o sabah erken saatte eşini de alarak Birand’ın sağlığa kavuşması için dua etmek amacıyla camiye gitti. Değerli bir yazarın, bir gazetecinin ölüm haberi üzerine başta AKP’li Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanları, AKP’nin ünlüleri (solcu bir yazar, düşünür, muhalif bir aydından esirgedikleri) başsağlığı mesajları yayınladılar. Birand, o güne değin hiçbir muhalif düşünüre, hele solcu yazara görülmedik görkemli bir cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Başbakan ve AKP, Birand’a, Hakk’a yürüyen Müslüman önderlere gösterdikleri kadirşinaslığı, acaba diğer ünlü ama bu iktidarı eleştiren solcu yazarlar ya da Kurtiz gibi topluma mal olan ama solcu bir sanatçıdan neden esirgiyor? Soru abes. Bugüne dek izlediğimiz örnek olaylar soruyu zaten yanıtlıyor. HHH Ezel dizisinde rol gereği ölürken Tuncel Kurtiz şöyle demiş: “Kimileri toprağa kimileri kalplere gömülür.” Basın tarihine damgasını vuran solcu arkadaşım, altmış yıllık dostum, dostlarım; anılarıyla, inandığı, inandıkları davalar uğruna yazdıklarıyla kalbimde gömülü ve bu nedenle.... ...RTE’de kadirşinaslığın eseri varmış yokmuş... Vız geliyor! ‘Dijital veri tek başına kanıt olamaz’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Balyoz davasında yargılanan ve hüküm giyenlerin yakınları tarafından oluşturulan “Vardiya Bizde Platformu” üyeleri, bu hafta da Konak Meydanı’nda bir araya gelerek “adalet” istedi. Platform üyeleri bu kez, Türkiye’nin de taraf olduğu, Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi’ne dikkat çekerek yasayla ilgili düzenleme yapılmadığını vurguladı. Bu durumun, “Dijital veri tek başına kanıt olamaz” diyen söz konusu sözleşmenin uygulanmasını engellediğini belirten platform üyeleri, TBMM’yi gerekli yasal dü Vardiya Bizde GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Platformu İkinci kez yazmaya koyulmuş. O da aynı sonla karşılaşmış. Üçüncü kez beyaz bir kâğıt alıp “Merhaba” diye başlamış. O da hoşuna gitmemiş. Bana ulaşan dördüncü mektubunda, çöpe giden ilk üçünü şöyle tarif ediyor: “Sizin de iyi bildiğiniz memleket sorunları karşısında biraz fazla çemkirmişim...” Altı sayfalık mektubun tümünü sizinle paylaşsam, ilk yorumunuz şu olur: “Fazla çemkirmediğini düşünerek gönderdiği mektup buysa, ilk üçü kim bilir nasıldı?..” Altı sayfalık mektup ona göre kısa bile sayılırmış. Yıllar önce kardeşi askerdeyken yazdığı mektup 35 sayfa olunca komutanından uyarı gelmiş, kontrol için okumanın uzun sürdüğünü söylemiş. O da bir sonraki mektubu 23 sayfaya indirmiş. HHH İstanbul damgalı mektubun bir bölümü son aylarda ayrıca ilgilenmekte olduğum bir konuyla ilgiliydi. O satırları paylaşmak isterim: “Dört kardeşiz. Ben tekne kazıntısıyım. Annem beni yalnız büyüttüğü için arkadaşlarıma göndermezdi. Onlar buraya gelsin, derdi. Gözü hep üzerimde olabilsin diye. Kalabalık olurdu evimiz, çok kalabalık. Bütün mahalle arkadaştık... 19 yaşına gelince anneme, ‘Biz Garo ile evleneceğiz’ dedim. Eşim Ermeni. Annem ilk şaşkınlığını atlattıktan sonra, ‘Ama kızım o Hıristiyan, sünnet olması lazım’ dedi. Ben de ‘Şart mı’ dedim... Evlenip Ermeni aileye gelin gittiğimde yine soykırım yaygarası artmıştı televizyonlarda. Yayam (eşimin anneannesi) anlatmıştı gözleri dolu dolu; ‘Yozgat’ta küçücük kızdım. Eşkıyaların köye geleceği haberi gelince bütün komşu Müslüman evler bizlere kapılarını açtı. Kimileri evlat edindi, kimileri nikâhına aldı, kimileri odunlukta sakladı bizleri. Hayatlarımızı kurtardılar. Ermenilik Müslümanlık mı kaldı kızım? Biz daha o günlerde bir olduk. Can kan olduk karıştık birbirimize. Aynı korku için yürekleri beraber titreyenlerin milleti farklı olur mu hiç?’ Kayınpederim Hagop Bey dünya iyisidir. Koyu sohbete daldığımızda etrafımızdakiler kavga ettiğimizi sanırlar. İkimiz de yüksek tonda konuşuruz...” Mektup dikdörtgen boşluklarla uzayıp gidiyor. O boşluklarda aile üyelerinin fotoğrafları var. En büyük fotoğraf biricik oğluna ait. HHH Son aylarda ayrıca ilgilendiğim konu elbet ülke gündeminin çok dışında değildi; Türkiye’de farklı kökenlerden insanlar yuva kurup iç içe yaşadığına göre neden dostluk kurup yan yana yaşayamasın? Aile kuracağız ama dostluk kuramayacağız! İç içe olacağız ama yan yana olamayacağız! Öyle mi? İstanbul’dan aldığım mektuptaki yaşam öyküsüne benzer pek çok aile tanıyorum. Ama ilgilendiğim bir konuyla ilgili sıcak bir mektup alınca iyi geldi. Yazı aramızda Türkiye’de kabaca 1.5 milyonu aşan farklı kökenlerden evliliklerle ilgili ilginç öyküler içeren mektuplar almak isterim. Yaşadığımız topraklar hem tarihsel bir derinliğe hem de yüzyıllardır Balkanlar’dan Kafkaslar’a göç merkezi olma zenginliğine sahip. 13. yüzyıldan bu yana Batı’nın da “Türk dilli alan” ya da “Türkiye” diye tanımladığı bu topraklar, üzerinde yaşayan herkesin kendisini rahatlıkla ifade edebileceği birlikte yaşama kültürüne sahip. Her çağ değişikliği bu kültürü erozyona uğratırken çekirdek hep korunmuş. O çekirdek yine yeşermiş, birlikte yaşamak egemen olmuş. Küreselleşme çağında, kürenin selleşmesine inat, bu kültürü güçlendirmenin yollarını aramalıyız. u Dijital verilerin tek başına kanıt olamayacağını vurgulayan Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi, Türkiye tarafından da imzalandı ancak yasal düzenleme yapılmadığı için hukuktaki karşılığını bulamadı. zenlemeyi yapmak üzere göreve çağırdı. Platform üyeleri tarafından yapılan açıklamada Balyoz davasının, Yargıtay tarafından karara bağlanmasına kısa bir süre kaldığı anımsatılarak “Ergenekon davası karara bağlandı. 28 Şubat, Gizli Belge, Poyrazköy, Odatv davaları devam etmektedir. Bütün davalarda hukuku zedeleyen ortak yönler vardır. Bunlar dan biri de sahte dijital verilerdir” denildi. Sahte dijital verilerin, uzman bilirkişiler ve uluslararası uzman bilirkişi kuruluşlarından daha güvenilir kabul edildiğine dikkat çekilen açıklamada, “Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye adına Dışişleri Bakanı Davu 2004’te imzalandı toğlu bu sözleşmeyi 10 Kasım 2010’da imzalamıştır. Bu sözleşmeye göre dijital veriler tek başına kanıt kabul edilmemektedir. Üç yıla yakın bir süre geçmesine karşın, sözleşme ile ilgili ulusal ölçekte, yasal düzenleme yapılmamıştır. Bakan Binali Yıldırım, anılan sözleşmenin TBMM açılır açılmaz yapılacağını açıklamıştır” ifadelerine yer verildi. Platform, “TBMM’nin duyarlı tüm üyelerinin konuya eğilmelerini istiyoruz. Gecikme halinde yeni mağduriyetler oluşacaktır” değerlendirmesi yapıldı. HASTA TUTUKLULAR ‘Bu çığlığı artık duyun’ İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, F tipi cezaevlerinde hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için her hafta Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdiği oturma eyleminde bu hafta beyninde tümör bulunan Hayati Kaytan’ın durumunu gündeme getirdi. Eylemde, beyin tümörü teşhis edilmesinin ardından geçirdiği ameliyata karşın durumu ağır olan Kaytan’ın Denizli D Tipi Cezaevi’nde tek kişilik hücreye konulması protesto edildi. Komisyon üyesi Meryem Mars, “Vicdan ve insanlığımızın daha fazla ölmemesi için bu insan çığlıklarını duyun, duyurun. Ölümlere engel olabiliriz, her birimiz yüreğimizden bir parça katabilirsek birbirimizin yüreğine, bir can katabiliriz, bir insanı yaşatabiliriz” dedi. F tipinde hak ihlalleri sürüyor Tecrit Karşıtı Mücadele Platformu, cezaevlerinde temmuz, ağustos ve eylül aylarında yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı. Raporda tutuklu ve hükümlülerin 24 saat boyunca kameralarla izlenmeye başlandığına, camlı ve ses geçiren odalarda gerçekleştirilen avukat görüşmelerinin savunma hakkını ihlal ettiğine, darp ve çıplak aramanın devam ettiğine vurgu yapıldı. Galatasaray Meydanı’nda platform adına açıklama yapan Canan Baki, hapishanelerde tutuklu ve hükümlülere yönelik sistematik işkencenin AKP hükümetinin “Demokratikleşme Paketi” öncesinde daha da katmerlenerek devam ettiğine dikkat çekti. Cezaevlerinde 142’si ağır olmak üzere 450’ye yakın hasta tutuklu ve hükümlü olduğunu kaydeden Baki, “Hapishanelerdeki hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavisi, mevcut sağlık raporlarına rağmen devlet bürokrasisi tarafından engelleniyor. Tutuklular tek tek katledilmek isteniyor” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Cezaevinde ‘hayati’ yanlış! Abdullah Cangı, tahliye olmasına iki hafta kala 13 ay önce verilen disiplin cezasının uygulanmaması nedeniyle 5 ay fazladan yatacak Almanya Cilasun’u vermedi ‘Örgüt üyeliği iade için yeterli bir gerekçe değil’ ANKARA (AA) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Sürgündeki Kürt Parlamentosu” davasının sanığı Ali Haydar Cilasun’un iadesi talebine, Almanya INTERPOL’ü, “isnat edilen suçların soyut olması, sadece terör örgütüne üyeliğin iade için yeterli olmaması ve Cilasun’un kanser olması” gerekçesiyle olumsuz yanıt verdi. Mahkeme, “Sürgündeki Kürt Parlamentosu” ile “Kürdistan Ulusal Kongresi”nin oluşumunda yer alan 31 kişi hakkındaki davada, Cilasun’un iadesi talebiyle Adalet ve İçişleri bakanlıkları kanalıyla Almanya INTERPOL’üne yazı gönderdi. Almanya’dan gelen cevap, Adalet Bakanlığı aracılığıyla mahkemeye ulaştı. Mahkemenin, Cilasun hakkında “kırmızı bülten” çıkartılması talebine de olumsuz yanıt geldi. Cilasun hakkındaki tüm bilgilerim INTERPOL veri tabanından silindiğini bildirdi. Öte yandan davanın sanıklarından eski DEP Milletvekili Remzi Kartal hakkındaki “kırmızı bülten”in iptal edildiğine ilişkin evrak da dosyaya girdi. INTERPOL Genel Sekreterliği, “tüzüğün 3. maddesi çerçevesinde Kartal’ın şahsi bilgilerinin INTERPOL üzerinden kullanılmasına izin verilmeyecek şekilde baskın siyasi özellik taşıdığını” ifade ederek, Kartal ile ilgili bilgilerin 19 Ocak 2012’de veri tabanından silindiğini bildirdi. MERT TAŞÇILAR Şehir eşkıyası ‘ben de sevişeceğim’ deyip bıçakladı ADANA (Cumhuriyet) İncirlik Mahallesi’nde minibüs şoförlüğü yapan Yusuf Doğruoğulları (25), iddiaya göre dün akşam adı açıklanmayan sevgilisini de yanına alıp otomobille gezmeye çıktı. Dörtler mevkisine giden çift sohbet ederken kendisini polis olarak tanıtan bir şahıs “Sevgilinle biraz da ben sevişeceğim yoksa sizi karakola götürürüm” diyerek genç kızla birlikte olmak istedi. Şüpheli, tepki gösteren Doğruoğulları’nı bıçaklayarak kaçtı. Genç kız, 112’den yardım istedi. Doğruoğulları, hastaneye götürülürken öldü. Jandarma zanlıyı yakalamak için operasyon başlattı. ANKARA Mahkum Abdullah Cangı, 13 ay önce kesinleşen disiplin cezası geç uygulamaya konulunca, tahliye olmasına 2 hafta kala, fazladan 4 buçuk ay hapis yatacak. Cangı’nın disiplin cezası, kesinleştiği tarihten itibaren uygulansaydı tahliyesinin önünde bir engel kalmayacaktı. Cangı, Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde cezasını çeken bir hükümlü. 7 yıldır hapiste olan Cangı’nın normal koşullarda 2 Mayıs 2013 tarihinde hükmünü tamamlayıp tahliye edilmesi gerekiyordu. Ancak Cangı’ya 13 ay önceki disiplin cezası, tahliye edilmesine iki hafta kala uygulanmaya başlayınca tahliye de ertelendi. Hukuki bir gerekçesi olmadan geç uygulanan disiplin cezası Cangı’nın “özgürlüğünün çalınmasına” neden oldu. ‘DİYANET PERSONELİ DE TC VATANDAŞI’ Bozdağ’dan ilginç çıkış Haber Merkezi Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Cumhuriyet’in dün manşetinden verdiği “Eğitime İmam Ordusu” başlıklı haberle ilgili, CHP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı personelini sakıncalı gördüğünü, potansiyel tehlike ve tehdit algıladığını savunarak “Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışanların tamamı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları nasıl Türkiye’nin kurumları arasında kamu olarak nakil imkânına sahipse, Diyanet İşleri Başkanlığı personeli de aynı hakka sahiptir” dedi. CHP’nin birkaç milletvekili aracılığıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev yapan personelin hangi kamu kurumlarına geçtiğine dair soru önergeleri verdiğini ifade eden Bozdağ, “Onlar soruyor. Cumhuriyet gazetesi ve bu konuda fikirdaş olanlar da bunu manşetlerine köşelerine, haberlerine taşıyorlar ve bunu kamuoyuna anlatıyorlar...” dedi. Bozdağ, Diyanet İşleri Bakanlığı’nda çalışan birisinin başka bir bakanlığa veya kuruma geçmesini “suçluymuş” gibi göstermek isteyen ve bu uygulamaları “hükümeti suçüstü yakaladık mantığıyla” Türkiye kamuoyuna servis edenleri “hastalıklı bir zihniyet” olarak niteledi. l Sınırda uyarı ateşi can aldı HATAY (Cumhuriyet) Reyhanlı ilçesinin Beşaslan köyünde iddiaya göre kaçakçılık amacıyla Suriye’den Türkiye’ye giriş yapmak isteyen 25 kişilik bir grubu fark eden askerler, ‘dur’ ihtarında bulundu. İhtara karşın kaçakçılar yanlarında getirdikleri yakıt bidonlarını Türkiye’ye geçirmeye çalıştı. Bunun üzerine askerler, havaya uyarı ateşi açtı. Direnen kaçakçılarla askerler arasında arbede çıkınca uyarı ateşi açan bir askerin silahından çıkan kurşun İbrahim Ersöz’e (40) isabet etti. Ağır yaralanan Ersöz, kurtarılamadı. Ersöz’ün yakınları Reyhanlı Devlet Hastanesi’ne gelerek hastanenin camlarını kırdı. ‘Heyhat! burası F tipi...’ Bu durum, Cangı’nın cezaevi arkadaşı Muharrem Tunç’un Cumhuriyet’e gönderdiği mektupla ortaya çıktı. Tunç, mektupta şu sözleri paylaştı: “Bugüne kadar AKP iktidarınca pek çok paket açıklandı. Fakat her paketin ardından F tipleri daha da kalabalıklaştı. İşte size bunun son örneklerinden biri. Arkadaşımız Abdi Cangı ... Heyhat! Burası F tipi! Tahliyesine 2 hafta kala yeni bir disiplin cezası getirilip hızla başlatıldı. Söz konusu ceza yeni değil. 2 yıl önce verilmiş, 13 ay önce mahkeme tarafından onaylanarak kesinleşmiş. Kesinleşen disiplin cezasının yasa gereği derhal uygulanması gerekirken bu yapılmamış. Bu ceza bir yerlerde unutulmuş ve tam tahliyeye 2 hafta kala ortaya çıkıvermiş! Birilerinin ‘unutkanlığı’ bir insanın 4 buçuk ay fazladan hapis yatmasına neden oluyor... İşte demokrasi, insan hakları.” n ANKARA (AA) Sayısal Loto’da bu hafta 6 bilen bir kişi 1 milyon 459 bin 464 TL almaya hak kazandı. Numaraların 8,13, 20, 21, 28 ve 49 olarak belirlendiği çekilişte 5 bilenler 2 bin 807’şer TL, 4 bilenler 39’ar TL, 3 bilenler 5 TL 65’er kuruş ikramiye alacak. 1 kişiye 1 milyon 459 bin TL Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Baydemir’in önceki gece vefat eden annesi Azize Baydemir (74), Yeniköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Sık sık gözyaşlarına hâkim olamayan Baydemir’i parti yöneticileri teselli etti. Cenazeye Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç katılmazken cenazeye katılan İl Emniyet Müdürü Recep Güven Baydemir’e sarılarak başsağlığı diledi. (AA) Baydemir’in anne acısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle