19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞUSTOS 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ ‘DİN’ ÜZERİNDEN SÖMÜRÜLEN YAŞAMLAR Kavganın adı bu kez yüzde 6 ERDEM GÜL l AKP cemaat 9 yılı aşkın bir süreyi geride bıraktıkları Avrupa’ya geldikleri ilk yıllarda çoğu gurbetçi nin muhafazakâr olduğu bir gerçektir. Bununla kimsenin bir meselesi de yoktur ama din ile bu samimi bağın, taşeronluğa soyunan İslamcı kuruluşlarca sömürülmesinin bilançosu trajiktir. Bu uğurda tüm Avrupa’da işçinin cebi boşaltılmış, nemalanan yeşil sermayenin “dünyalığı” olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. Bu yazı dizisinin kay 50 nağını oluşturan “Avrupa’da İslamcı Örgütler” kitabında gazeteciyazar Metin Gür bu sömürünün temellerini ve bugüne varan vahim sonuçlarını tüm aşamalarıyla irdeledi. Dizi boyunca okuyacağınız hepsi de samimi birer Müslüman olan ve cemaatlerce adeta birer müşteri addedilerek sömürülen yaşamların sayısını yüz binlerle çarpın; din tacirlerinin gücünü ve söz konusu “piyasada” dönen “rantı” hesap etmeniz zor olmayacak! ANKARA Yazılı medyada köşe yazarları arasındaki polemikle başlayan ve sosyal medyada büyüyen AKPcemaat kavgasının arka planında önce yerel, ardından da cumhurbaşkanı seçimlerinin yapılacağı kritik 2014 yılı hesapları yatıyor. AKP’deki hesaplamalara göre cemaat, yüzde 6’lık bir oy oranını seçimlerde yönlendirebiliyor. Kulisler, AKPcemaat arasındaki sürecin sonbahardan itibaren yüzde 6’lık pasta çevresinde şekilleneceğini gösteriyor. AKPcemaat kapışmasına ilişkin ilk açık işaretler ulusal medyada köşe yazarları aracılığıyla kendini gösterdi. Sabah gazetesinde Mehmet Barlas, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın büyük tepki gösterdiği Oscarlı oyuncuların The Times’teki ilanının cemaate yakın yayın organları arasında yer alan Today’s Zaman’da neden yayımlanmadığını sordu. Barlas, Today’s Zaman başta olmak üzere cemaate yakın medyayı Gezi eylemlerinde hükümeti hedef alan eleştiri dozu sert yazılar yayınlamakla suçladı. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Barlas’a, “Sen parti sözcüsü müsün?” şeklinde yanıt verirken polemikler başka köşe yazarlarının da katılımıyla sürdü. Ardından Today’s Zaman’da Orhan Kemal Cengiz’in “Erdoğan iktidardan nasıl düşer” yazısıyla kavga boyutuna varan karşılıklı suçlamalar sosyal medyaya taşındı. AKP’liler tarafından açılan “#ZAMANgazetesiKendineGel” hastag’ı Türkiye gündeminde üçüncü sıraya oturdu. Kulislerde AKP’liler arasında “7 Şubat darbesi” olarak adlandırılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla doruğa çıkan ancak sonrasında soğumaya bırakılan gerilimin Gezi eylemleriyle yeniden canlandığına dikkat çekiliyor. Erdoğan’ın ABD ziyaretinde kendisine eşlik eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Fethullah Gülen’i ziyaretinin olumlu geçmediği vurgulanıyor. Poliste yapılan operasyon ve dershanelerin kapatılması kararlarının kavgayı gün yüzüne çıkardığına işaret ediliyor. Türkiye’deki iktidarlar Avrupa’daki işçilerin sorunlarının çözümünü dinde gördü 7 Şubat’tan beri buzluktaydı İslamcılığın yükselişi slamcıların Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki yükselişini tam olarak anlamak için öncelikle şu soruların yanıtlarını bilmemiz gerekiyor: “ Avrupa’da en az 50 yıllık bir geçmişi olması nedeniyle çok geniş alana yayılmış, tüm kurumlarıyla işçiler arasına yerleşmiş, var olan kuruluşlarını daha da etkinleştirmiş ve her yaştan yüz binlerce insanımızı etkilemeyi başarmış Türkiye kökenli İslamcı akımların yükselişindeki etkenler nelerdi? İslamcılar Avrupa’yı adım adım arşınlarken Türk devleti ta başından bu yana nasıl bir gaflet gösterdi? Federal Almanya’da İslamcı oluşumların başlaması ile birlikte Türkiye’deki gruplaşmaların bu ülkeye de sıçraması sonucu, önce beraber olan dini kuruluşların kendi aralarında baş gösteren bölünmelerde neler rol oynadı? Tüm Avrupa’da çocuk, ergen, yaşlı binlerce Türkiye kökenli insan dini yayınlar okur hale getirildi? Özel, devlet yardımları yanında öğrenci başına yılda binlerce Avro yatılı okul paraları alan, ayrıca Türk işadamlarından maddi bağış kabul eden cemaatler vurgunu nasıl vurdu? Özellikle işçileri adeta nasıl haraca bağladı? Çoğu mağdur tanıklar neler söylüyor?” İ UYUM İSLAM HATTI ıpratıcı yılların ardından birinci nüfus kök salmış, ikinci, üçüncü kuşağa doğru yol alınmıştı. Türkiye’de “Alamancı”, Almanya’daki Türkler arasında “gurbetçi”, Almanlar tarafından önce “Gastarbeiter” (misafir işçi), daha sonra “Auslaender” (yabancı) sayılan Türklerin şu anki konumu ise artık “Mitbürger”di (hemşeri). Pek çoğu artık birer işverendi de. Her iki ülke ekonomisinde hatırı sayılır bir yere sahipti üstelik. Fakat o anlara kolay gelinmedi. Zira sadece uyum konusu değil, İslam konusu da vardı! Bu durumdan “ince ince” hesaplarla nemalanmayı becerecek başta devlet olmak üzere muhtelif grup ve cemaatlerin harekete geçmesi hiç de uzun sürmeyecekti. Metin Gür, “Avrupa’da İslamcı ÖrgütlerTürkiye Kökenli” adlı çalışmasında, tam bu noktada “devreye giren” İslamcıların yükselişini tüm süreçleriyle büyüteç altına alıyor. Avrupa’da en az 50 yıllık bir geçmişi olması nedeniyle çok geniş alana yayılmış ve her yaştan yüz binlerce insanı etkileyen Türkiye kökenli İslamcı akımların ipliğini pazara çıkarmak, yıllarını almış Gür’ün. Hepsini tanıkları ve belgeleriyle okuyoruz. HACI HOCAYLA MORAL ürkiye’de iktidar olan her parti, Almanya ve Avrupa’daki işçilerin tüm sorunlarının çözümünü birinci derece dinde gördüğü için, dini kullanmaya, zaten siyasallaşmış Diyanet’i etkisi altına almaya özen gösterir. Kimi oy için, kimi rant için Avrupa yollarına düşer. Kimileri de Türk milliyetçiliği ile adımlar Avrupa’yı. Dolayısıyla tüm kurumlarıyla işçiler arasına yerleşen İslamcılar Avrupa’yı adım adım arşınlarken onları bir güzel destekleyen Türk devleti hatasının farkına vardığında artık “geçmiş olsun”dur. İslamcılar ortalıkta fink atmaktadır! Dönemin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in, 1994’te Federal Almanya’da “Türk Kimliği” konulu bir dizi konferans vermek amacıyla Köln’de bulunduğu sırada Metin Gür’e yaptığı saptama itiraf gibidir: “Almanya’daki, Avrupa’daki vatandaşlarımıza şimdiye kadar daha çok hacı, hoca göndererek morallerini takviye etmeye çalıştık. Ama onların aklına, bilincine, bilgisine yardımcı olacak kaynakları sağlamalıydık.” Y T Siyasi kulisler, kavganın siyasi arka planında ise iki kritik seçimin üst üste yapılacağı 2014 hesaplarını gösteriyor. Edinilen bilgilere göre AKP’de cemaatin yönlendirdiği seçmen oranını yüzde 1520 arasında gösterdiği, bunun gerçeği yansıtmadığı belirtilerek cemaatin seçmen kapasitesi için “12 Eylül referandumunda açıkça ‘evet’ yönünde çalıştılar. Hocaefendi ‘ölüler bile oy kullanmalı’ açıklamasını yaptı. Daha sonra da 2011 seçimlerinde bize destek verdiler. Bizim belirlediğimiz oy oranlarının yüzde 6’lar düzeyinde olduğunu gösteriyor” ifadeleri kullanılıyor. AKP’ye göre kavgayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün henüz yeniden adaylık konusunda karar vermemesi de tetikliyor. AKP’deki beklentiye göre, Gül’ün siyasi geleceğinin nasıl şekilleneceği ve Erdoğan’ın Köşk’e aday olması durumunda AKP’yi ve hükümeti hangi isme bırakacağı da kavgayı sürekli besleyecek. Kavga görüntüsünün 2014’teki iki seçimin sonrasına kadar devam edeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Özellikle çözüm paketi ve yeni anayasa konusunun Meclis’te gündeme geleceği sonbahardan itibaren bu kavganın yeni boyutlarıyla süreceği beklentileri dile getiriliyor. Ancak özellikle cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği ve yüzde 50+1 oy gerektiği gerçeğinden hareketle Erdoğan için hiçbir oy desteğinin feda edilemeyeceği, “Yüzde yarım bile bizim için hayati” denilerek dile getiriliyor. AKP’de cemaatle iki seçimi kapsayacak bir yıllık sürenin gergin geçeceği, ancak yol ayrımının göze alınmayacağı değerlendirmeleri de yapılıyor. Yüzde 6’lık pasta Gül boyutu Camiler para basıyor! 9681970 arasında Federal Almanya’daki cami sayısı üçü geçmez. O dönemde siyasal İslamcı akımlar çok ağır gelişir. Berlin, Münih ve Aachen kentlerinde kurulan ve minaresi olan cami dernekleri vardır. Berlin hariç, bunlar da, Mısırlı Müslüman Kardeşler’in, bu kökten gelerek Federal Almanya’da okuyan öğrencilerin aktif olduğu camilerdir. O yıllarda, çoğunlukla Türkiye’nin dini inançların etkisinin yüksek olduğu yoksul, kırsal yörelerinden gelen Türkler, ibadetlerini kaldıkları işçi yurtlarında, kimi fabrikaların tahsis ettiği salonlarda yapar. Bugün ise Federal Almanya’nın her köşesinde camiler var. Arsalar alınıp lüks camiler yapılıyor, eski ardiyeler, iflas etmiş fabrikalar onarılarak cami haline getiriliyor. Bu amaçla harcanan paralar yüz milyonlarca Mark ve Avro’yla ifade ediliyor. Camilerin giriş bölümlerinde meyve, sebze, zeytin, ekmekten tutun CD’ye kadar her şey satılıyor. İşini bilen için çoktan köşeyi dönmenin, zengin olmanın bir yolu olmuş. Yöntem ise hemen hiç şaşmıyor! Gözü açık olan zevat, bir bakkal dükkânı açıyor mesela; biraz da camide tanındı mı, cemaat oraya “din kardeşimiz” deyip akın etmeye başlıyor. Bir de cami hocasıyla arayı bulmuşsa cuma günü duyurusunun yapıldığı bile vaki. Bu nedenle Almanya’da camilerin açtığı bakkalların müşterisi bol! Bu bakkallardan bazılarında “helal et” adı altında Arjantin’den, Avustralya’dan gelen dondurulmuş etler satıldığı biliniyor! Hatta 2000 Kasımı’nda, Helal Gıda Sertifikası olan İtikat adındaki İslamcı firmanın sucuk, salam ve sosislerinden domuz eti çıkmasının kopardığı gürültü hâlâ hafızalarda. Türkiye kökenli işçilerin göç tarihinde en önemli kent Köln. Zira ilk mescidin açıldığı kent de Köln. Türkiye kökenli İslam kuruluşlarının ilk bölünmeleri de burada başlamış. Almanya’da konuşlu üç büyük İslam kuruluşu; İslam Kültür Merkezleri Birliği (İKMB), İslam Toplumu Milli Görüş (İGMG) ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) genel merkezleri Köln’de. Yumurta sevk eder gibi... izide bu bağlamlarda referans alınacak usta gazeteci yazar Metin Gür’ün yıllara varan çalışması “Avrupa’da İslamcı ÖrgütlerTürkiye Kökenli”de (Evrensel Basım Yayın) işçigurbetİslamcı düzlemlerinde derinleşiyor. Türkiye kökenli İslamcı kuruluşların Almanya’ya gelişlerine ve yayılışlarına kaynaklık eden olaylara odaklanılan inceleme, Türkiye’den, Federal Almanya’ya yumurta sevk eder gibi işçi sevk edilmesinin anımsatılmasıyla başlıyor. İş ve yaşam koşullarının baskısı altında olan işçilerin çektiği sıkıntılar, Köln’de ünlü Dom Kilisesi’nde kılınan bayram namazı, Ford Fabrikası’nda çalışan işçilerin domuz ahırında yıllarca kalışları, tanıkların dilinden aktarılıyor. Evet, her şey, İslamcıların deyişiyle “gâvur toprakları”na 1961’de gelinmesiyle başladı. Türkiye’den Federal Almanya’ya resmi işgücü göçünün kapısı, her iki ülke tarafından 30 Ekim 1961’de imzalanan “İşgücü Anlaşması” ile açıldı. Açılış o açılıştı! İşçiler için en çok iki yıl kalış zamanı biçilmişti. Uzun vadede evdeki hesap çarşıya uymadı. Üzerlerinden silindir gibi geçen zaman gösterdi ki Türk işçisi rakipsizdi. Kalifiye, genç ve sağlıklıydı. Aza kanaat edip çok çalışıyor, iyi üretiyordu. Haftada iki kez İstanbulSirkeci Garı’ndan kara trenle Münih’e özel işçi seferleri başlamıştı. 1 l 843 kişiye kadro D ‘Torba’ yasa TRT’ye yaradı FIRAT KOZOK ANKARA AKP’nin TBMM tatile girmeden çıkardığı son torba yasayla dağıtılan 100 bin kadronun 843’ünden TRT’de çalışan sözleşmeli personel yararlanacak. 843 kişinin neredeyse yarısını İbrahim Şahin döneminde alınanlar oluşturuyor. Bu kişilerin bir bölümü daha birkaç ay önce kurumda çalışmaya başladı. TRT, kimlerin hangi kadroya atanacağını duyuru ile açıkladı. Yeni düzenlemeyle 25 Haziran 2013’ten önce kurumda yalnızca 1 gün çalışanlar bile doğrudan stajyer muhabir, stajyer spiker, yardımcı prodüktör gibi kariyer kadrolara atanacak. Yönetmeliğe göre muhabir, prodüktör, spiker, kameraman kadrolarına atanabilmek için en az 2 yıl stajyer olarak çalışma zorunluluğu bulunuyor. Bu haktan yararlanacak 79 sözleşmeli haber ve program personelinin önemli bölümünü yandaş medyadan transfer edilenler oluşturuyor. Bunların arasında Nasuhi Güngör’ün şubat ayında TRTTürk kanalının başına getirilmesinden sonra transfer ettiği 24 Haber’den İlker Taşkın, Star gazetesinden Zafer Kütük ve AKP’nin eski İletişim Koordinatörü Özcan Ünlü de bulunuyor. Yasa ile sözleşmeliler kadroya geçirildikten sonra TRT, 300 yeni sözleşmeli alabilecek. Kurumda 20 yıldır muhabirlik, spikerlik, prodüktörlük kadroları için sınav açılmasını bekleyenler ise “Biz yıllardır kadro beklerken birkaç aydır TRT’de çalışanlar muhabir, prodüktör kadrolarına atandı” diyerek duruma tepki gösteriyor. Dom Kilisesi’nde bayram namazı ALMANYA’DAN İŞÇİ MANZARALARI... ‘Soyan da Müslüman soyulan da Müslüman’ emil Kurtman… 21 yıl maden işçiliği yapmış. 84’te Milli Görüşçü olmuş. Dişinden tırnağından biriktirdiğini İslamcılara kaptırmış. “Bir holding meselesi çıktı. 500, 1000 artık ne verirsen. 250 Mark’tan aşağı yoktu... Milli Görüş Genel Merkezi’ne üye yaptılar, dayanışma parası ödedim... 1993’te Kombassan’a 64 bin Mark verdim. Kâr olarak hiçbir şey almadım. Kanal 7 için para verdim. Güya bunlar İslamcı, Milli Görüşçü. Soyduranlar Müslüman, soyanlar Müslüman! Şimdi Milli Görüşçü değil de, elhamdülillah Müslümanım.” Bu arada Tayyip Erdoğan’ı MSP’nin, RP’nin içinde iken 84’ten bu yana tanıdığını söylüyor Cemil Kurtman. Ve açıyor ağzını yumuyor gözünü: “Zamanında gerçek Tayyip’ler bizdik. Onun İstanbul belediye başkanı olabilmesi için bütün Avrupa’dan, Almanya’dan para toplandı. Hiç gitmediyse bizim Yeşil Cami’den 35 bin Mark para gitti; bu inşallah geleceğin de başbakanı olur gibilerden... Ben 800 Mark verdim. Şimdi gerçek Tayyipçiler sahtekâr oldu, sahte Tayyipçiler de hakiki Tayyipçi oldu. Tayyip Hannover’e geldiğinde, holdinglere çarpılan bir grup olarak derdimizi anlatmak için gittik. Toplantı salonuna zorla girdik. Derdimizi anlatmak şöyle dursun, bir süre sonra bizi dışarı attılar.” C İlk Köln’de bölündüler SÜRECEK...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle