19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞUSTOS 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Dink’in ölümünde ihmali bulunan kamu görevlileri 6.5 yıldır yargı önüne çıkmadı 7 Bir arpa boyu yol alınmadı İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesini bilerek engellemeyen kamu görevlileri, cinayetin üzerinden 6 yıl 6 ay geçmesine karşın hâlâ yargı önüne çıkarılmış değil. Gizlilik kararıyla yürütülen soruşturma dosyası ise yine görevsizlik ve yetkisizlik kararlarıyla Trabzon ve Ankara’ya dağıtıldı. İstanbul’daki sorumlular hakkında ise yeniden İstanbul Valiliği’nden soruşturma izni istendi. Bugüne dek birçok kez şikâyette bulunan Dink ailesi ise kararların hatalı olduğunu belirterek yeniden savcılığa başvurdu. Dink ailesi avukatları Hakan Bakırcıoğlu ve Fethiye Çetin, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkumiyetine, Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarına da vurgu yaparak yeni yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun uyarınca, 1 Temmuz 2013’te yeni bir suç duyurusu yapmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 19 Temmuz 2013’te, Trabzon İl Emniyet ve jandarma görevlileri hakkındaki dilekçeyi, yetkisizlik kararıyla Trabzon’a gönderdi. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler hakkındaki suç duyurusu ise soruşturmanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılacağı gerekçesiyle Ankara’ya gönderildi. Dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Bülent Köksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altınbulak, Özcan Özkan, Bahadır Tekin ve dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör hakkında ise soruşturma izni için İstanbul Valiliği’ne yazı yazıldı. Dink ailesi avukatları, bu kararların hatalı olduğunu belirterek savcılığa önceki gün yeni bir dilekçe daha sundu. 6459 sayılı Yasa’nın 19. maddesiyle, 5271 sayılı kanunun 172. maddesine eklenen 3. fıkraya dikkat çeken avukatlar, “Türkiye, Kamu görevlileri hakkında, etkin soruşturma yapılmadan veri ‘Bu kararlar hatalı’ len takipsizlik kararı nedeniyle AİHM’de mahkum oldu. Yasa değişikliği, AİHM kararının kesinleşmesinin ardından, üç ay içinde talep edilmesi halinde yeniden soruşturma açılmasını düzenliyor. Bu nedenle valilikten soruşturma izni alınması yasaya aykırı” dediler. İstanbul ve Trabzon’daki jandarma ve emniyet personeli ile Muammer Güler’in, olayların bir bütün olarak değerlendirilmesi bakımından aynı dosyada soruşturulması gerektiğini vurgulayan avukatlar, şöyle devam etti: “Başsavcılık, 2007’de de benzer bir yetkisizlik ve görevsizlik kararı vermişti. Bu hatalı karar yeniden oluşturuldu. Bu kararlardan vazgeçin. Sorumlu kamu görevlileri hakkında dava açın. Soruşturmaları tek elden yürütün.” Telifçilik Ne İşe Yarar? Telifçiliği meslek edinenler sorunları bu sihirli yöntemle çözdüklerini, daha önemlisi vicdanlarını rahatlattıklarını sanırlar. Daha önce bir kere söz ettiğimi hatırlıyorum; biraz ondan biraz bundancılık, telifçilik ya da günümüzdeki tezahürü ile ortacılık tehlikelidir. Çünkü o durduğunuz orta, zamanın, ayın, yılın, günün ruhuna, icaplarına göre kayar. Siz de onunla birlikte kayarsınız. Sonuç gerçeklerden uzaklaşmak, hakikati aramaktan vazgeçmek olur. Ergenekon davasında açıklanan hükümlerden sonra da telifçilik yeniden piyasaya çıktı. Doğal karşılamak gerek; “Askeri vesayeti bitirmedi mi, tamam çok hatalar yapıldı ama yargılananların hiç mi suçu yok kardeşim” telifçiliği hayat, pardon namus kurtarıyor şimdi. HHH Ama bu bakış açısında gerçeğe yer yok. Gerçek, yargılananların ve hüküm giyenlerin tek tek durumlarından, kimilerinin davada söz konusu bile edilmeyen varlıklarından ve eylemlerinden daha başka bir yerde duruyor. Ergenekon davası bir derin devlet davası olma iddiasıyla ortaya çıksa, aklı kısa kimi liberal çevrelerin bu hayalle desteğini kazansa bile, asıl amacı muhalefetin sindirilmesi, medyanın dizayn edilmesi, devletin İslami esaslara göre yeniden ve bu kez daha köklü olarak şekillenmesi olmuş, bunun için gereken zamanın ve meşruiyetin kazanılmasına odaklanmıştır. Başarı tam değilse de büyük mesafe alınmıştır. Derin devletin hiçbir faaliyeti, hiçbir cinayeti bu davanın konusu olmadı. Tam tersine bir iki göstermelik isim dışında yargılananların önemli bir kesimi derin devletin geçmişte hışmına uğramış, ama iktidar blokuna karşı oldukları bilinen ve özellikle de laiklik konusunda duyarlı solcu ve ya da Kemalist aydınlardan seçildi. Davayı kurgulayanlar kendilerinden o kadar emindiler ki, Danıştay cinayetinin sanıklarını beraat ettirmekten bile çekinmediler. Cinayeti kurgulayan “Osmanım” böyle “aklandı” ve devlet korumasına alındı. AKP’nin, yaygın algıya göre Cemaat’in militan kesimlerinin, özellikle “dijital gücünü” ve haydi aklını demeyelim, zekâsını kullanarak gerçekleştirdiği bu operasyon, derini de dahil devletin yeniden biçimlenmesinde büyük hizmet görmüştür. Cemaat ile AKP arasında zaman zaman sertleşen kavganın da devletin aparatlarının paylaşılması konusunda olması bunun açık bir belirtisidir. Zirveye şöyle ya da böyle kavgalarla ulaşan blok için bundan sonrası zordur. Bu zorluk onu daha sertleşmeye iktidarı her ne pahasına olursa olsun elinde tutmaya yönlendirir. Kendisine yıllarca destek vermiş liberallerin bir çırpıda silkelenmesinin, bloktaki çatlamada kozların hızla ortaya serilmesinin nedeni budur. HHH Siyasetin hem içinde hem dışında duran Gezi direnişçilerinin de güçlerinin yığınsallık ve yaygınlık, halk desteği ve provokasyonlara kapıları kapalı tutmaktan geçtiğini bilmeleri, ama üstlendikleri misyonun siyasi olduğunu unutmamaları yerinde olur herhalde. İtiraz ettikleri olgular siyasidir. O nedenle siyasi partilere mesafeli durabilirler, durmalıdırlar ama siyasete uzak durmamalıdırlar. Burada geçmişlerinde iktidar bloku ile sıkı fıkı ilişki içine girmekte hiç beis görmemişlerin, iktidarla araları bozulduğu için yeniden “kahraman” olanların ve ama “yarım kalan aşklarının derin acısını” hâlâ çekenlerin, “eskiden böyle değildi, sonra değişti” diye ağlayanların öğütlerini boşa çıkarmanın yolu da budur. Tehlike artan baskının yaygınlaşması ve yeniden hayat bulan derin devletin yine derin işlere girişmesidir. Gerçeğin bütününü ve kurgulanan davanın arkasındaki siyasi amacı görmenin önemi bu nedenle büyüktür. Bunu istiyorsanız, ortacılığı bir yana bırakmalısınız. Çünkü orta hep sağa doğru kayar... Ve siz de onunla birlikte kayarsınız. Katliama ilişkin benzin bidonlu görüntülerin 20 yıldır dava dosyasında olduğu ortaya çıktı Sivas’ta video skandalı Hasta tutuklular için Galata Kulesi’nde eylem EMİNE KAPLAN İkiz bebekler de öldü YOZGAT (AA) Yozgat’tan Ankara istikametine giden İsmail Uslu idaresindeki otomobille karşı yönden gelen Seçkin Kaya yönetimindeki otomobil, Saray beldesinin girişinde çarpıştı. Uslu ve Kaya hayatını kaybederken aralarında ikiz bebeklerin de olduğu 5 kişi yaralandı. Hastaneye kaldırılan ikiz bebekler kurtarılamadı. Genç kızı kaçırdılar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da, iftara az bir zaman kala evlerinin alt katındaki markete ekmek almaya giden Safiye Ö. (22), silahlı kişiler tarafından oyun oynayan çocuklar ve mahallelinin gözü önünde arabaya bindirilerek kaçırıldı. Genç kızı kaçıran kişiler, kızı kurtarmak için müdahalede bulunan yurttaşları da silahla tehdit etti. BEDAŞ işçisi gözyaşlarıyla uğurlandı İstanbul Haber Servisi Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ’de (BEDAŞ) sayaç okuma işçisi olarak çalışan epilepsi hastası Murat Göçmen (32) dün, Gazi Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verildi. Gazi Cemevi’nde dün öğlen düzenlenen törende Murat Göçmen’in eşi Gülcan, babası Celal, annesi Gündüz taziyeleri kabul etti. Törene, Göçmen’in yakınları, BEDAŞ’tan arkadaşları ile çok sayıda yurttaş katıldı. Göçmen’in cenazesi öğle namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrası Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verildi. Murat Göçmen, işten çıkartıldıktan sonra maaşı ödenmediği ve SGK tarafından ilacı karşılanmadığı için önceki gün sabaha karşı epilepsi krizi geçirmiş ve yaşamını yitirmişti. 70 lirası olmadığı için ilacını alamayan Murat Göçmen’in 2 yaşında kızı bulunuyor. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) İstanbul Haber Servisi Halk Cephesi üyeleri ağır hasta tutuklu ve mahkumlar için Galata Kulesi’nde eylem yaptı. Öğlen saatlerinde kuleye giren bir grup “Kanser hastası devrimci tutsak Kemal Avcı serbest bırakılsın” yazan bir afiş sarkıttı. Polisin müdahale ettiği eylem sonunda gruptakiler gözaltına alındı. ANKARA TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na Madımak katliamına ilişkin İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği benzin bidonlu video görüntüleri hukuki garabete dönüştü. Sivas davasının görüldüğü mahkeme, TBMM’den video görüntülerini istedi. Mahkeme, şubat ayında gelen görüntülerin bilirkişi incelemesi için 5 ay gecikmeyle haziran ayında Emniyet’e gönderilmesine karar verdi. İçişleri Bakanı Muammer Güler ise bakanlık, TBMM, mahkeme ve Emniyet Genel Müdürlüğü arasında mekik dokuyan görüntülerin yeni olmadığı, 1993 yılından beri dava dosyasında olduğunu bildirdi. 1993 yılında Madımak’ta 33 aydının katledilmesiyle ilgili video görüntülerine ilişkin süreç şöyle gelişti: İçişleri Bakanlığı, talepte bulunması üzerine TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na video görüntüleri ve fotoğrafları gönderdi. 3 firari sanık yönünden Sivas davasının görüldüğü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ocak ayında söz konusu görüntülerin TBMM’den istenmesine ve bilirkişi incelemesi için Emniyet’e gönderilmesine karar verdi. Komisyon, şubat ayında söz konusu görüntüleri mahkemeye sundu. Mahkeme ise, ancak haziran ayında görüntüleri bilirkişi incelemesi için Emniyet’e gönderdi. Bu gelişmeler yaşanırken CHP Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, şubat ayında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “Basında yer alan fotoğraflarda benzin bidonlarını taşırken ve birbirleriyle paylaşırken görülen ve yetkililerce kalemle yuvarlak içine alınmış kişiler kimlerdir? Yıllardır davası süren bu olayla ilgili bilgi ve belgeler zamanında neden mahkemelere ulaştırılmamıştır?” sorularını yöneltti. Soru önergesine yanıt veren Güler, görüntülerin, iddia olunduğu gibi yeni elde edilmiş veya adli makamlarca iletilmeyen görüntüler olmadığını belirterek “29 Aralık 1993 tarihinde Ankara DGM Başsavcılığı’na teslim edilen 15 ayrı video ile bu videolardan fotoğraflanarak elde edilen ve dava dosyasında yer alan görüntülerden oluşmaktadır” dedi. Bakan Güler, davayla ilgili teşhis ve tespit işlemleri yapılırken bu görüntülerden yararlanıldığını bildirdi. Avukat Şenal Sarıhan, söz konusu görüntülerin yeni olmadığını daha önce de açıkladıklarını belirterek “İçişleri’nin bu dosya Güler: Adli makamlara iletilmişti Büyükada’da yangın İstanbul Haber Servisi Büyükada’da bulunan ormanlık alanda 15.00 sıralarında çıkan yangına çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yangına havadan da müdahale edilirken Orman Müdürlüğü’ne ait bir helikopter de söndürme çalışmalarına havadan destek verdi. Yangın yaklaşık 1 saatlik çalışmanın ardından söndürüldü. Yangında 2 dönümlük orman arazisi zarar gördü. Maltepe’de silahlı saldırıda yaralanan 9 kişi şikâyetçi değil Tüp kontrolü: 3 yaralı BURSA (AA) Harmancık’a bağlı Gedikören köyünde Sevim Ayhan (65), gaz kokusu fark edince eşine bildirdi. Hasan Ayhan (67) mutfaktaki tüpü çakmakla kontrol etmeye çalıştığı sırada tüp alev alarak patladı. Hasan ve Sevim Ayhan ile Ahmet Ünal elinden ve yüzünden yaralandı. Evde büyük hasar oluştu. Dikkat çeken suskunluk İstanbul Haber Servisi Maltepe’de önceki gün yaşanan silahlı saldırı sonucu ayaklarından yaralanan 9 kişi de şikâyetçi olmadı. Yaralılar ve tanıklar polise ifade vermek istemedi. Saldırıya ilişkin 1 kişi gözaltına alındı, kimliği belirlenen1 kişi ise aranıyor. Polis olayın Maltepe’de aynı mahallede yaşayan kişiler arasında ses bombası atılması nedeniyle çıkan tartışmanın ardından meydana geldiğini tespit etti. Maltepe Gülsuyu Mahallesi Mesut Caddesi üzerinde önceki gün sabah ilk olarak, afiş asarken silahlı saldırıya uğrayan Sinan Sağır ve Şafak Aykan bacaklarından yaralandı. Bu olaydan sonra ESP Gülsuyu Temsilciliği’nde saldırıya uğrayan Çağdaş Demiroğlu, Ayşe Deniz Kocagil, Özgür Bedel de bacaklarından yaralandı. Saldırıları protesto etmek için mahallede toplanan ESP üyelerine karşı akşam saatlerinde motosiklette bulunan iki kişi tarafından silahla ateş açıldı. Açılan bu ateş sonucunda ise Öykü Dilara (19), Abdullah Atasoy (45), Birgül Yükselir (41), Alman uyruklu Sven Kouler de bacaklarından yaralandı. 9 yaralı da tedavilerinin ardından taburcu edildi. Polis, yaralılar ve görgü tanıklarının ifadelerine başvurdu. Ancak tanıklar ve yaralılar ifade vermek istemedi. Kamera kayıtlarının incelemesi sonucu saldırıyı gerçekleştirdiği anlaşılan iki kişiden 1’i gözaltına alındı, 1 kişi ise aranıyor. ‘Aşırı oyalama var’ 1 kişiye 881 bin TL ANKARA (AA) Süper Loto’da numaralar “2, 7, 15, 19, 23 ve 54” olarak belirlenirken, 6 bilen bir kişi 881 bin lira kazandı. 5 bilenler 4 bin 424 lira yirmişer kuruş, 4 bilenler 91 lira ellişer kuruş, 3 bilenler 7 lira yirmişer kuruş ikramiye kazandı. yıda kaset ve fotoğraf var ancak sınırlı bir araştırma yapıldı daha önce” diye konuştu. İftiranın ve ihanetin kol kola girerek yarattığı adalet mağdurlarının, çalınan onurlarının iade edilerek ‘beraatlarına’ oybirliği ile karar verilmiştir.” Karar, “En kusursuz adalet vicdandır” sözünü teyit eder mahiyettedir. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanının kahramanı Raskolnikov’un, suçunu itiraf ederek Sibirya’da huzur ve mutluluk içerisinde cezasını çektiğini bilen “Adalet”, bir sırrı saklayarak adalete zarar vermektense, adalet uğruna zarar görmeyi tercih edeceklerin eninde sonunda ortaya çıkacağına olan inancını kaybetmez. Ve sonunda vicdan yine galip gelir. Vicdanlarıyla hesaplaşarak itirafta bulunan vatan hainleri, huzur ve mutluluğu Silivri zindanlarında yakalar... TSK’nin tasfiyesine yönelik yerel mahkeme ve Yargıtay temyiz süreci devam eden Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk ve Poyrazköy davalarını düşündüğümde, hayal gibi görünse de “Niye olmasın?” diyerek, vicdanın adaletin en iyi vekili olduğuna olan inancımı korumaya devam ediyorum. Saygılarımla. yı Meclis’e gönderirken şu tarihte incelenmiş belge olduğu ve ilgili dava dosyasında bulunduğu notunu eklemesi gerekirdi. Ancak aşırı bir oyalama var. Bu davayla ilgili çok sa “Adalet”, özelleştirilmiş yerel mahkemelerin verdiği haksız ve hukuksuz kararlardan sonra, siyasal inanç, kin, nefret ve intikam duygularının aracı olarak kullanıldığının farkına varmıştır. Saygınlığını iyice yitirdiğini gören ve yaşadıklarına “Yeter artık, bu kadar da olmaz!” diyerek isyan etme noktasına sürüklenen “Adalet”. Akıl ve mantık dışı senaryolara itibar ederek hukuku katleden, iddia makamının delillerini tartışmayarak peşinen kabul eden ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyen; Verecekleri karara olumlu katkı sağlamayacağı gerekçesiyle savunmanın hiçbir tanık talebini kabul etmeyen, evrensel hukuk ilkelerini görmezden gelerek adil yargılanma beklentilerine gölge düşüren; Savunmayı sürekli kısıtlayan, savunmanı taraf veya rakip, sanığı da suçlu görerek tarafsızlığını yitiren, kararlarını ve hükmünü somut hiçbir delile istinat ettirmeksizin varsayıma ve kanaatlerine göre veren; Özelleştirilmiş yerel mahkemeler hakkında “Yargı görevi değil, yargısız infaz görevi yaptıkları” ve “Adaleti ablukaya aldıkları” iddiası ile cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunur. Hazırlanan iddianameyi kabul eden “Vicdan Mahkemesi” adaletin çığlığını duy ‘Adaletin İsyanı’ muştur. Mahkemede söz alan “Adalet”; Yargının siyasallaştırılmasının asla kabul edilemeyeceğini, siyasal intikam ve hesaplaşmanın yargının işi olamayacağını, adalete olan güvenden asla ödün verilemeyeceğini, Toplumsal ayrışmanın önünde durması gereken en büyük inancın adalete olan inanç olduğunu, aksi takdirde toplumun büyük felaketlere sürükleneceğini beyan eder. Tanık olarak ifadesine başvurulan yürütme ve yargı mensuplarının; “Bir insanın haksız yere özgürlüğünün kısıtlanmasını hiçbir bedel ödeyemez, adaletin herkese hakkını vermesi kadar zamanında vermesi de önemlidir.” “(...) Ha bir itirafta da bulunayım. Adaletin saraylarını yaptık. Ama adaletin kendisini biraz arıyoruz, bulmaya çalışıyoruz (...)” “Polis, emniyet teşkilatımız, savcı, bilirkişiler de hâkim olmuş, ondan sonra adalet diye bağırıyoruz. Yok ya. Böyle şey olmaz. Mümkünatı yok.” “Yargının topluma sunduğu yegâne ürün adalettir. Bu ürünün alternatifi yoktur. (...) Aksi durum bunalım, kaos ve vicdanları isyana sürüklemekten başka sonuç doğurmaz”şeklinde verdiği beyanlarını da dikkate alan “Vicdan Mahkemesi”, Türk milleti adına kararını açıklar. “Siyasal intikam ve hesaplaşana peşinde koşan özelleştirilmiş yerel mahkemelerin, ‘adaleti askıya almak’ suçunu işlediklerinden dolayı kayıtsız şartsız derhal kapatılmalarına; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun hareket etmeyerek, iftira odaklı sahte belgelerle adalet sistemini beklentileri doğrultusunda yanıltanların ‘vatana ihanetten’ yargılanmalarına, ‘Doğu’da 10 yılda kaç çocuk yaşamını yitirdi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yazılı yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Tanrıkulu önergesinde, 20022012 tarihleri arasında Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde, güvenlik güçlerinin müdahaleleri, askeri mühimmat ve patlayıcı madde sonucu yaşamını kaybeden 517 yaş arası çocukların sayısını sordu. Tanrıkulu söz konusu olaylarla ilgili sorumlular hakkında gerekli yasal işlemlerde gelinen son noktanın ne olduğunu ve ailelerine tazimanat ödenip ödenmediğini sordu. Bora SERDAR Hasdal, 22 Temmuz 2013 Deniz Kurmay Albay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle