13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Referans din ve inanç olduğu sürece kadın hep ‘suçlu’ 8 Mart’tan bildiriyorum... “Önceleri yeryüzüyle gökyüzü bir aradaydı. Toprağın üzerinde durduğun yerden elini uzatsan gökyüzünü tutabilir, yani cennete iddete karşı uzanabilir, meyveleri alabilir, durmak için Tanrı’nın tüm nimetlerinden Kadına yönelik yararlanabilirdin... Sonra gel şiddete karşı durmanın zaman git zaman insanların yolu eğitimden, kadın gözü doymaz, iştahı kapanmaz istihdamını çoğaltmaktan, oldu. Yiyebileceklerinden daha kadınların ekonomik çoğunu koparır oldular! Hele özgürlüğünden ve örgütlü kadınlar! Açgözlü kadınlar, dayanışmadan geçiyor. mısırı, buğdayı daha çok Elime yeni geçen bu öğütmek için ellerindeki yıla ait bir araştırma kocaman sopalarla öyle bir Samsun Bulvar AVM’de açılan “Erkeklik İstisnai Bir Durumdur” başlıklı şunları ortaya koyuyor: dövmeye başladılar ki tahılı, fotoğraf sergisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, kadının toplumdaki (Gezici Araştırma sopaların ucuyla gökyüzünü yerine farklı bir pencereden bakıyor. Sergi, Dünya Kadınlar Günü’nde Şirketi’nin araştırması deldiler. Tanrımız Enkai kadınların toplumdaki yerine farklı bir noktadan bakıyor. Sergi, 20 Mart’a 2324 Şubat 2013 buna çok kızdı ve gökyüzünü, kadar görülebilir. günlerinde TÜİK yükseklere, insanların verileri dikkate ulaşamayacağı yüksekliğe alınarak Türkiye’nin çekti. Tüm nimetleriyle anda kadına karşı. Dün de bugün de, dünyanın 7 coğrafi bölgesinde 5 bin 860 sadece kadın birlikte... O gün bugün yeryüzü gökyüzü öteki ucunda da şimdi burada da bu böyle. katılımcıyla yapılmış:) Eğitim ve istihdam birbirine çok uzak; o gün bugün açlık Üstelik bin yıllardır bu güç, yaşamın her sefalet, o gün bugün savaşlar, o gün bugün alanına ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel arttıkça şiddet azalıyor: Ama gelin görün ki işsizlik bir yandan; gördükleri baskı öte cehennem... Hep kadınlar yüzünden...” her alana yayılmış, kadının sömürülmesine, yandan çalışmalarını engelliyor: Oysa kadınlar Afrika ülkelerinde dolaştığım yıllarda bu ikincil konuma sokulmasına hizmet etmiştir. çalışmaya çok istekli: İlkokul /ortaokul ve lise öyküyü ne çok duydum. Uganda’da, Kenya’da, Bu güç, kazandığı üstünlüğü erkek egemen mezunlarının yüzde 75.6’sı asgari ücretle iş Tanzanya’da, Burundi’de... O kıtada da “suç” güce dönüştürmüştür. bulsam çalışırım, diyor. Şiddet gören kadınların kadınlardaydı... Bir anlık vuslat için tek Öyleyse en kısadan söylemem gerekirse, 21. yüzde 76’sının ilk söylediği seçenek, “Kadının elmayı dalından koparmak; yiyebileceğinden yüzyılda özellikle de ülkemde bu hükümete gidecek yeri yok’’. Yani ekonomik olanağı çok elma koparıp onları çürümeye bırakmak; karşın referans, inanç değil akıl olmalı. Ancak yok... Adem’i baştan çıkarmak; gökyüzünü delmek... o zaman bir yere varabiliriz... Bu hükümete Araştırmaya göre eğitim ve hane geliri “Suçlardan” suç beğen! karşın deme nedenim 3 çocuk 5 çocuk yapın arttıkça mutlu musun sorusuna evet mutluyum telkinleri; eğitimde 4+4+4 sisteminin kız eferans, inanç değil akıl olmalı: yanıtı artıyor. Veee: “Türkiye’deki her 10 çocukları eğitimden uzaklaştırması gerçeği; kadından yaklaşık 7’si yani yüzde 71.4’ü İster tek tanrılı dinler olsun ister çok tanrılı, kürtaj yasakları; hükümetin kadın bedeni mutlu değilim” diyor. değişen bir şey yok. Din ve inanç dünyası hakkında karar verme hakkını kendinde Öyleyse mücadeleye devam... örgütlü olduğu anda, yani bir güce dönüştüğü görmesi; kadının çalışma koşullarının sağlanmaması; var olan koşulların yok edilmesi... (Örnekleri dilediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz...) Referans akıl ve bilim olmadığı sürece, atılacak her adım sadece göstermelik kalmaya mahkum olacaktır. Biliyorum çok geniş bir kavramı, birkaç tümceye sığdırmaya çalışıyorum. Ama aklın yolu bir! Önce Şairleri Yaktılar... Evet. Önce şairleri yaktılar. Sivas 1993. Madımak Oteli. Başlıktaki ‘önce’ sözcüğü ‘şiirleri’nden sonraya da alınabilir. O zaman başlık şöyle olur: “Şairleri Önce Yaktılar...” Yazının içeriği bakımından hangisi daha doğru bilemedim. En iyisi son kararı okura bırakmak. Ben şimdilik ilk başlıkla yolumu sürdüreyim. Önce şairleri yaktılar. 1993. Sonra da silmeye başladılar. 2013. Tam 20 yıl arayla. İktidarın kimin ya da kimin iktidarda olduğu önemli değil. Burada önemli olan, zihniyet. Ve o da son derece tutarlı. Üstelik de kendi doğrultusunda haklı: Yakılmalarına bile yeterince ses çıkartılmayanları kolaylıkla silmeye de başlayabilirsin! Üstelik belki ‘yetmez ama evet’çiler arasından gizli yandaşlar bile bulabilirsin şöyle diyenler çıkabilir: ‘O kadar olur’, yani, mesela! Olur olur, hiç merak etmeyin! Hem de nasıl olur! Geçen pazar, Cumhuriyet Pazar’daki ‘TAPDK...’ başlıklı nefis yazısında Sevgili Ataol Behramoğlu, bu silme eylemini açık ve seçik gözler önüne serdi. TAPDK, Tütün ve Alkol Piyasasını Düzenleme Kurumu’nun kısaltılmış adı. Kurumun görevlerinden biri ise kısaca, “tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan her türlü zararlı etkileri önleyecek düzenlemeleri yapmak ve bunlarla ilgili kararları almak”. Türkiye Cumhuriyeti’nin görevlerinin her zaman son derece bilincinde olan Milli Eğitim Bakanlığı da bu bilinçten kaynaklanan sorumluluk duygusuyla değerli şairimiz Edip Cansever’in lise 4’lerde okutulan bir ders kitabında bulunan “Masa da Masaymış Ha” başlıklı şiirinin şu iki dizeciğinin kitaptan çıkartılmasını buyurmuş: “Bir bira içmek istiyordu kaç gündür / Masaya biranın dökülüşünü koydu...” Basında çıkan haberlere göre bakanlık, bu kararı ‘lisede okuyan öğrencilerin canı bira çekmesin’ diye almış! Ve şimdi ben de bu durum karşısında iki noktayı çok açık belirtmek istiyorum. Bir. Diyelim ki bir lise öğrencisinin canı bugüne kadar hiç bira çekmedi. Ama Edip Cansever’in alıntılanan dizelerini okuyunca, canı bir kadeh bira çekti! Ben böyle bir öğrenciyle karşılaşsam, herhalde yapacağım ilk şey onun estetik düzeyini, okumalarını, şiir sanatıyla ilgisini derinlemesine masaya yatırmak ve ona bütün bu konularda daha da yoğunlaşabilmesi için rehberlik etmek olurdu – kimse saçma sapan düşüncelere kapılmasın; burada içki içmekte rehberlik etmekten değil, estetik anlayıştan ve şiir sanatında derinleşmekten söz ediyorum! İki. Durum gerçekten çok tehlikeli. Çünkü önceleri kimi şairler kitaplara hiç alınmazdı. Durum vahim, ama açıktı. Sonra kalkıp şairleri yaktılar. O durum da korkunç, feci, ama açıktı. Şimdilerde ise kitaplara aldıkları şairlerin şiirlerini sakatlıyorlar. Şairleri kitaplara alıyorlar, ama kendi istedikleri gibi söyletmeye çalışıyorlar. Yani onları bir anlamda siliyorlar. Yani durum şimdi vahim, korkunç ve feci, ama bir de sinsi mi sinsi – vahim, korkunç ve feci olmaktan da öte. Bilmem anlatabildim mi? Ş R Eda Kum
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle