12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Malumu ilama ve ilana gerek yok. Başbakan Erdoğan artık hem en yetkin, en yüce icra makamıdır hem de en üst “fetva ve uzmanlık” makamı. Bütün kurumlar kurallar, yasalar teamüller beyhudedir. Yeni köprülerin topoğrafya analizini o yapıyor... Çağ açıp çağ kapatmak yerine kaim olmak üzere. Karaları yarıp denizlerden denizlere yol açıyor. Milyarlık ihalelerin muhammen bedeline o karar veriyor. “Batası gazetecilik türleri”ni o belirliyor. Komşu devlet başkanlarının ecelini o tayin ediyor. Bu arada hayatın hiçbir alanını da ihmal etmiyor. Taşeron işçiliğin faziletlerini anlatıyor. Yabancı büyükelçilerin demeç sınırlarını bile tayin ediyor. Tüm bu insanüstü faaliyeti ise keyifli bir öfke veya öfkeli bir keyif içinde gerçekleştiriyor. Sesi ve duruşuyla verdiği tek bir mesaj var: “Dediklerime mim koymaz ve kulak vermezseniz... Ananızı da alın gidin!” gerek çünkü edebiyattan tıbba tüm Nobel ödüllerinin kararını İsveç verdiği halde Barış Ödülü’nü verme yetkisi sadece Norveç’in! Zaten ödülü iyi ki de İsveç vermiyor çünkü efsanevi İsveç Başbakanı Olof Palme cinayetindeki “PKK taşeron örgüt kuşkusu” hâlâ sürüyor. (Hürriyet 3 Haziran 1999, Enis Berberoğlu.) Nobel Barış Ödülü tarihe geçmek isteyen her devlet adamının rüyası... Önceki yılki ödüle 1 milyon Iraklının ölümüne yol açan Amerikan işgalini bitiren Obama layık görüldü. Bu kez de ödül 40 bin insanın ölümüne neden olan Kürt (yoksa terör mü?) sorununu çözen Tayyip Erdoğan’a niçin verilmesin? çevrilmeye başlanan hissiyatı inşallah gerçekleştirmenin tam zamanı. (Hem Apo da gençliğinde 5 vakit namazını kaçırmazmış.) TC Başbakanı ile PKK başkanı da Nobel Barış Ödülü’nü paylaşabilir. Yeter ki tutanak sızması olmasın. Ve “batası türden” bir gazetecilik sergilenmesin. Sadece bizlerin değil barış ihracatını bir numaralı ticarisiyasi etkinlik haline getiren Norveç’in de gözü ve kulağı İmralı da. Çünkü sürecin taçlanması herhalde Lozan’da değil mutlaka Oslo’da olacak. Norveç, Filistin’den Kolombiya’ya dek tüm umutsuz sorunların son 50 yıldaki imza vatanı. Norveç konusunda da Allah’ı var Sayın Başbakanımız gereken azami ve samimi gayreti gösteriyor. Amerikan büyükelçisini bile “Herkes haddini, sınırını bilecek!” diye fırçalıyor ama Norveç Büyükelçisi Janis Björn Kanavin’e hiç ses çıkarmıyor. Oysa Büyükelçi Kanavin Oslo için mekik diplomasisi ile kanaviçe gibi işlenmiş demeçler veriyor. “Oslo tutanaklarının basına sızmasından mutlu ve umutluyum… PKK’nin üstesinden silahla gelinemez. Türkiye anadilinde eğitim gibi genel bir inkâr bulunmakta.” (Sabah 27 Ekim 2012) Çünkü Nobel Barış Ödülü’nü Norveç veriyor! GÖRÜŞ YUSUF NAZIM İmralı Süreci Nasıl Taçlanır? bilecek!” Ama nedense Norveç büyükelçisine hiç sesini çıkarmadı! “PKK ile süreç Oslo’da yeniden başlasın!” diye demeç veriyordu. Norveç kim? Avrupa’da “PKK terör örgütü değil!” diyen tek önemli ülke!.. ABD ve AB’nin kabul ettiği “PKK’nin yer aldığı terör örgütleri listesini” tanımıyor. PKK ile Oslo’da masaya oturmanın asıl nedeni de bu! Bir başka önemli bir neden daha şimdiden dillendiriliyor. Günü geldiğinde Apo’ya “Nobel Barış Ödülü” sağlamak! ‘Düşümdeki Uçurtma’ Bir hastalık düşünün; ortaya çıkmak için sadece erkek çocukları seçsin! Bir hastalık düşünün; çocuklarında ortaya çıkan ölümcül hastalığın sebebi sadece kadınlar olsun! Bir hastalık düşünün; çocukları hasta olacak korkusuyla genç kızlar âşık olmaktan ve sevmekten korksun! Ve bir hastalık düşünün ki, hücrelerinde taşıdığı kötülüğü nesilden nesle aktardığı gerekçesiyle kadınlar suçlansın ve günahkâr sayılsınlar. “Duchenne Muscular Distrofi.” Kısa adıyla “Duchenne”, ya da “DMD”… Bu hastalığın uğradığı yaşamlara dair dünyada yapılan ilk belgesel: “Düşümdeki Uçurtma.” Sadece erkek çocuklarda ortaya çıkan genetik bir kas hastalığı. İki yüzden fazla çeşidi bulunan nöromüsküler hastalıktan bir tanesi. Hastalığın biriki yaşlarında kaslarda zafiyet şeklinde kendini göstermesi, 810 yaşlarında tekerlekli sandalyeli bir yaşam, iyi bakım koşulları sağlanamazsa; omurga eğriliği, solunum ve beslenme sorunları… Derken erken yaşta gelen ölümler… Erkeğin güç olarak görüldüğü bir toplum, daha çok erkek çocuğa sahip olma dürtüsü, bilgisizlik, cehalet ve kaderle avunulan hayatlar. Ve kadınlar. Ve ekinde, tütünde, pazardaki kadınlar. Erkeğine sağlam bir erkek çocuk veremeyen kadının bahtsızlığı; töre tarafından kuşatılmışlık, yalnızlık, tükenmişlik… Sağlıklı bir erkek çocuk hayali peşinde ikinci, üçüncü, dördüncü hasta çocuklar… Bakımsızlık, yetersiz sağlık hizmetleri, çaresizlik içerisinde kıvranan kadınlar, peş peşe gelen ölümler… İşte, bedenlerinde böyle bir kötülüğü taşıyan erkek çocuklarla, onların ailelerinin gizli kalmış hayatlarına bir yolculuktu bizimkisi. Hayallerimizi serbest bırakarak özgürleştirdiğimiz ve bir uçurtmanın kuyruğuna takarak devam ettiğimiz yolculuk. Diyarbakır’dan başlayan, Batman’da devam eden ve Van’da noktalanan bir hikâye. Çokça hayalleri vardı bu yolculuğun. Kentlerin ve kasabaların ücra köşelerinde unutulmuş, bir köşeye kıstırılmış, hayat tarafından yok sayılmış çocuklarla kurulmuş düşler. Ve bu düşleri gerçeğe dönüştürmek üzere çıkılan yolculuklar. Yolculuğun ilk durağı Diyarbakır. Tarihi adıyla Amida. Veysi ile Keçiburcu’na tırmanıp Hevsel Bahçeleri’ni izleyebilir miydik? Gidenleri vardı bu kentin; Mardin Kapı’dan, Dağ Kapı’dan, Urfa Kapı’dan, Yeni Kapı’dan. On Gözlü köprüsünden geçip Deliller Hanı’nda bir tas su içebilir miydik? Dört Ayaklı Minaresi’nde mola verip, Surp Giragos Kilisesi’nde dilekte bulunabilir miydik? Batman’da sular altında kalacaktı Hasankeyf. Beşiri ilçesinde, Distrofin üretemeyen kaslarıyla odalarına hapsolmuş Ata ve Hamza kardeşler. Dicle’nin sularına bırakıp kayıklarımızı, Hasankeyf’in zirvesine bir saygı tırmanışı yapabilir miydik? Göğsümüzde üç dilde yazılmış dövizlerimiz, Hasankeyf sular altında kalmasın, çocuklar ölmesin diye, dünyaya bir selam gönderebilir miydik? Depremin yıktığı Van’dı son durağımız. Ve yaralı kentin düşleri gibiydi hayallerimiz. Lakin her şeye karşın umudumuz çoktu. Sevgili Kadir’imizle düşlerimizdeki uçurtmayı Akdamar Adası’nın zirvesinden uçurabilir miydik? Bütün soruların yanıtları, yönetmenliğini Gülsün Sarıoğlu’nun yaptığı ve galasını 25 Şubat 2013 günü Cemal Reşit Rey Salonu’nda gerçekleştiren “Düşümdeki Uçurtma” belgesel filminde saklı. Film, görkemli bir galadan sonra, umudu uçurtmanın kuyruğunda asılı olarak yeni yolculuklara hazırlanıyor. İyi yolculuklar sana Düşümdeki Uçurtma.” Hayal deryasına çifte açılım Aynı hayali çevresi de Sayın Başbakanımız için kuruyor. Karadeniz’den Marmara’ya milyonlarca yılda açılabilen Boğaziçi’nin aynısını bir emirle gerçekleştirebilecek bir Başbakan’a Nobel Barış Ödülü ne ki? Ama yine de Norveç ile iyi geçinmek gerek. Norveç sadece somon balığının anavatanı değil ki Norveç her türlü karışık barış anlaşmasının da vatanı! Bunun için Oslo ve PKK her gündeme geldiğinde Norveç’i hayırla yâd etmek Janis Björn KANAVIN Reddedilen Atatürk ödülü Ve bu Nobel Barış Ödülü’nü Tayyip Bey, “zihinsel yükleme yapmak için mi nedir her fırsatta müebbet hapsi önce ev hapsine çevrilen sonra da cumhurbaşkanı olan Güney Afrikalı Mandela’ya benzetilen” Apo ile neden paylaşmasın? Mandela’ya 1993’te verilmişti. (Aynı Mandela’ya biz daha önce davranıp 1993’te Atatürk Uluslararası Barış Ödülü vermiştik ama bu kâfir almayı reddetti. Belli ki 1990’da aynı ödülü Kenan Evren’e verdiğimizi duymuştu!) 20. yılı idrak ediyoruz. Kandil’den Avrupa’ya, Washington’dan AKP Genel Merkezi’ne zihinlerde evrilip Amerika patron CEO’su İsrail Evet ABD dünyanın patronu. CEO’su ise İsrail. İsrail’e çektiği “van minits”i dillere destan olmuştu. Patronun Ankara’daki temsilcisi Francis Ricciardone de fırçadan nasibini aldı: “Acemi büyükelçi... Herkes haddini ‘Tramvay’ mı, ‘Deve’ mi? “BOP”un, “İKÖ”nün özellikle de “RTE” açılımlarının önünde Anayasamızdaki, TC “engel oluşturmasın!” Devleti’nin daha doğrusu diyenler görünmeye başladı. cumhuriyetin niteliklerini “90 yıllık’ bu ‘ilkeler’in belirten ilk “üç madde”, günümüzde de, o günlerdeki yeni anayasa çalışmalarında gibi ‘yaşama’larını sürdürmesi “sorun” olmuş gibi görünüyor. olası mı?” diye sormaya da “AKP” iktidarı bu üç başladılar. maddede yer alan kimi Örneğin ırkçılığa “nitelik” ve “kavram”lara dayanmasa da “Atatürk karşı; bunların anayasada yer milliyetçiliği’nin, 90 yıl almasını istemiyor. önceki gibi yaşaması için hâlâ Üstü çizilenler arasında, geçen haftaki yazıda belirtilen, direnmeyi sürdürmek ‘doğru’ mu?” diyenlerin, soranların; “Türk”, “Türk milleti”, bu “kavram”ın birlikte olduğu “Atatürkçülük”, “Atatürk 90 yıllık “bölünmezliği” de ilkeleri” başta geliyor. Bu konuda “AKP” iktidarının kuşkusuz işaret ettikleri apaçık; kaçınılmaz... yalnız olmadığı, “AB”nin Peki; “Doğru olan’ “ABD”nin de “R.T. Erdoğan”ı nedir?” diye sorarsanız, destekledikleri dile getirilmiş; özellikle de “Atatürkçülük”ün ilkin, “Atatürkçülük”ün, “ilkeleri”nin, günümüzün “kırmızı” çizgilerinden “evrensel insan hakları” biri olan “bölünmezliğin” bağlamında ele alınıp, yeniden artık “çağdaş” bir “ilke” “yorum”lanarak,“moda” olamayacağını, dolaysiyle söyleme göre “Türk milleti” kavramının da böyle olduğunu vurguladıkları “güncelleştirilmesi”ymiş. Neredeyse “iki” milyara ortaya konmuştu. ulaşacak. “İslam” dünyasının Kuşkusuz, “AKP”nin yeni anayasasında, Atatürkçülüğün tek “laik ülkesi”, tek “laik cumhuriyeti” olan “TC “ikinci kırmızı” çizgisi ve Devleti”nin bu “yapı”sının, “1923 Devrimi”nin temel “1923 Atatürk Devrimi”nin taşlarından olan “laiklik” “ürün”ü olduğunu bilmem de olmayacaktı; ama ister söylemeye gerek var mı? istemez “demokrasi”ye yer Bu “Devrim”in temelinde de verilecekti. başta “Atatürkçülük” olmak İşte bu “demokrasi”nin, üzere “Devrim Yasaları”nın “R.T. Erdoğan”ın “tramvay” yer aldığı bilinir. demokrasisinin yerine “On” yıldır “din”sel çıkışlı geçecek, ama “laiklik” “AKP” iktidarıyla birlikte, ilkesine dayanmayan bu yasaların kıyısından bir “deve” demokrasisi köşesinden kemirmelerle olacağından da söz edilmişti kısacası “iktidar”ın geçen haftaki yazıda. “güncelleştirme”siyle, “1923 Öte yanda; hemen hemen Devrimi”nin dolaysiyle ülkenin bu yılın başından bu yana, ne duruma düşürüldüğünden bu “demokrasi”nin nasıl söz etmek gerekir mi? Bu olacağı, içeriği, iktidar yanlısı durum “evrensel insan basında yer aldığı gibi, hakları” çerçevesinin neresine “İslam” ile “demokrasi”nin bağdaşamayacağı “da” açıkça kondurulur ki? İnsanların birbirleriyle ve sergilendi. devletle olan temel ilişkilerini Bu bağlamdaki “kanaat kısacası “günlük yaşamı” önderleri” onlara öyle tüm ayrıntılarıyla düzenleyen deniyor eğer “din”i bir “din”in egemen olduğu “demokrasi” ile karşılaştırıp bir ülkede; “laik yapı”yı, “demokrasi sınavına tabi yapılanmayı “oluşturma”nın tutarsanız, demokrasi dine ve “sürdürülmesi”nin; karşı ‘din’ olur!” diyorlar; “reform” geçirmiş, özetle de “İslamla demokrasi “Reformasyon” sürecini bir arada olamaz!” demeğe getiriyorlar. (A. Bulaç, Zaman, yaşamış bir “din”e sahip Batı ülkelerindeki “laiklik” 26.1.2013) olgusuyla aralarındaki “ayrım”ı Kuşkusuz “laiklik” ilkesini kuşkusuz görmemezlik “demokrasi”nin “olmazsa edemeyiz. olmazı” olmaktan çıkarınca Atatürkçülüğün ve ilkelerinin doğacak “ucube”nin ne “güncelleşmesi”ni isteyenler, olacağını kimse kestiremez. “din”in “yorum”lanması Ayrıca “demokrasi”nin koşulunu da öne sürüyorlar. yalnızca bir “seçim” olayı Bilindiği gibi, Batı’da, “1789 olarak algılanmasından da Fransız Devrimi” ile “laiklik” “öte” böyle bir duruma yeşermiştir; ama daha önce getirilmesine; “R.T. “din”lerinde sözünü ettiğimizErdoğan”ın yeni anayasa “reform” ile oluşan “taban” konusunda yanında olan “AB” de dayanamaz “ürker!” üzerinde. Batı’daki yalnızca bu gibi geliyor... “tarihsel” sıralanış bile, “1923 Böyle de olunca, suçlamak Devrimi”nin Atatürkçülüğe, için yalnızca “Atatürkçülük” “Devrim Yasaları”na sıkı ve “İlkeleri” mi kalıyor bağlılığının nedenini ortaya karşımızda, ne dersiniz? koymuyor mu? “2. Cumhuriyetçiler” Ayrıca “din”de “yorum”; bunu yaptılar, altından girip “U. Ecco”nun söylemiyle: üstünden çıktılar; şu sıralarda “Yorum çılgınlığı içinde ise keskin bir “dönüş” kaybolmaktır!” Hele İslamda içindeymişler... “her ayetin”, “7’den70”e Ama bu kez “de”, yorumu varsa! Haftaya Atatürkçülüğü ve ilkelerini sürdürelim! nasıl ele alalım ki, “AB”nin, KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Meriç Velidedeoğlu ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. KADİRLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2013/63 Esas Osmaniye ili, Sumbas ilçesi, Gaffarlı köyü Cafarlar mevkiinde Sait oğlu, 1946 doğumlu, Nazim Özerli’nin zilyetliğinde bulunan bahçe vasıflı, tescil harici 26 sayılı taşınmaz üzerindeki 80 adet portakal ağacı bedelinin tespiti ile muhdesatın Maliye Hazinesine ait olduğunun tespit edilmesi halinde bedelin ödenmemesine, muhdesatın Nazim Özerli’ye ait olduğunun tespit edilmesi halinde ise bedelinin ilgiliye ödenmesi ve mütemmim cüzlerin bedelinin tespit edildikten sonra taşınmaza giriş izninin verilmesi talebi ile davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, mahkememize 2013/63 esas sayı ile kamulaştırma davası açılmış olup konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin, ilan tarihinden itibaren ON GÜN içinde mahkememize yazılı olarak bildirilmesi gerektiği, ilan tarihinden itibaren BİR AY içinde itiraz edilmemesi halinde kamulaştırma bedelinin tespit edilen zilyede ödenmesine karar verileceği, kamulaştırma bedelinin Vakıflar Bankası Kadirli Şubesine yatırılacağı hususları, 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 19. maddesi uyarınca ilan olunur.05/02/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 13300) T.C. İSTANBUL ANADOLU 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Sayı : 2013/506 Esas Davacı GOLDAŞ KUYUMCULUK SANAYİ İTHALAT İHRACAT A.Ş. tarafından iflasın ertelenmesi davasının yapılan tensip ara kararı gereğince; Davacı GOLDAŞ KUYUMCULUK SANAYİ İTHALAT İHRACAT A.Ş. hakkında iflasın ertelenmesi davası açıldığından, itiraz etmeyen alacaklıların İİK.179 maddesi gereğince 15 gün içinde davaya müdahele ederek veya itirazda bulunarak, iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürmek suretiyle talebin reddini isteyebilecekleri, 26/03/2013 günü saat 10.00’da yapılacak celsede bizzat hazır bulunabilecekleri veya bir vekil bulundurabilecekleri, delillerin derhal ibrazı gerektiği, gıyaplarında da karar verilebileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 01/03/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 13179) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Aynı tür 1 den hayvan 2 lar arasında cinsel çeki 3 ciliği ve ile 4 tişimi sağla 5 yan kimya 6 sal madde. 2/ “Hara 7 mi var diye 8 korku verir 9 ler / Benim yüklü ker1 2 3 4 5 6 7 8 9 vanım mı var” 1 B U N G A L O V (Karacaoğlan)... 2 A R A M İ L A S Suyun üstünde 3 yüzen büyük şa 4 H A M S İ K U Ş U N L A R İ A B mandıra. 3/ TroD U K A pikal ormanlar 5 A N I K A F İ S S da yetişen sar 6 M İ 7 E M A R E T İ M maşık... FutbolE D İ E MM A da bir mevki. 4/ 8 Peygamberleri 9 S T A N D R A N Hud’u dinlemedikleri için Tanrı tarafından yok edilen kavim... Bir çeşit pelte. 5/ Yapağısı dokumacılıkta kullanılan bir koyun cinsi. 6/ Bir tembih sözü... Sevecen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük lirik şiir. 7/ Torun sahibi kadın... Volga Irmağı’na verilen bir başka ad. 8/ Ayak direme... Gürcistan’ın plaka imi. 9/ Küçük bitkilere verilen ortak ad... Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tekstil sanayisinde kullanılan kesiksiz lif. 2/ Salgın hastalık. 3/ Oy... Burun iltihabı. 4/ Afrika’da yaşayan, bacakları beyaz çizgili bir hayvan... Genişlik. 5/ Itırlı bir bitki... Utanç duyma. 6/ Batı’da bestelenmiş her tür şiire verilen ad... Vladimir Nabokov’un, filme de aktarılan ünlü romanı. 7/ Uğursuzluk. 8/ Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde... Kasaplık hayvanların budu. 9/ 15011732 yılları arasında İran’da hüküm süren hanedan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle