12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Plajda çektirilen fotoğraflar örgüt üyeliği iddiasında delil oldu 7 ‘Yeni Durum’un Şifreleri 1 Ben soğukkanlı analizden ve durumu anlamaktan yanayım. Bu köşenin adına uygun olarak... Bilimin temel sorusu hep “nedir, ne oluyor, nasıl”dır. Toplum bilimleri / siyaset de bunun dışında değildir. Toz duman içine girdiniz mi bir şey göremezsiniz. Bu nedenle bir iki adım geriye çekilip bütünü görmeye çalışmak gerekir... Öncelikle bir anımsatmayla başlayalım, çünkü biz böyle “büyük olaylar”a alışığız. Özellikle AKP iktidarı döneminde. Mesela ne, diyeceksiniz. Hemen ilkini anımsayalım: 2005’te Avrupa Birliği’ne “girmemiş” miydik, yoksa ben yanlış mı anımsıyorum! Aman da ne aman! Gazetelerimizin, televizyonlarımızın, sunucularımızın, yorumcularımızın, iktidarımızın.. o zamanki düğün bayramını düşünün. Ankara’da patlatılan havai fişekleri! N’oldu? Bu köşede o zaman da aptal havaya kapılmayan ve hey durun bakalım ne oluyor orada.. yazıları vardı. CNN Türk’te “başka telden çalan adam” olarak AB’ci düğüncülerin arasına programa çağırmışlardı... Kadın aktörlerin hepsi “Bu yanlış adamın da aramızda işi ne?” diye baktılardı. Onlarla aynı duyguları paylaşmıştım! Evet başka taraflara bakmak genellikle iyidir, özellikle “yüzyıllık” ve “derin” sorunlarda. Gelin AKP’nin “düğünbayram”larından üçünü daha anımsatayım: Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarının patlatılan “bombalar” ülkede büyük bir demokratik başlangıcın, dönüşümün, ülkede vesayet rejiminin, darbelerin, entrikaların sona ermesi adına patlatılmıştı! Bugün bu üç davanın altından büyük ahlaksızlık, büyük hukuksuzluk, büyük insanlık dramı, büyük yasa tanımazlık ve büyük bir sivil diktadiktatörlük rejiminin kuruluş taşlarının döşenmesi çıktı! HHH Hadi bir tane daha: 2010 Anayasa Referandumu’nu anımsıyor musunuz? O yılın bombası “Büyük Demokrasi”, “Büyük, Tarafsız ve Yansız Hukuk” gelecek ve ülke özgürlüğe kavuşacak bombasıydı. Sel gitti, baktık ki elimizde bir yandaş hukuk kalmış. Biçiyor, doğruyor.. on yıl, yirmi yıl, otuz yıl, müebbetler, ağır müebbetler... Haksızlık, hukuksuzluk, sahte belgeler, uydurma senaryolar. Dünyanın hiçbir ülkesinde modern tarihin hukukuyla karşılaştırılamayacak bir engizisyon hukuku... Devam edelim: Daha küçük bombalar olarak da mesela Erdoğan’ın seçimler sonrası balkon konuşmalarını ve üzerine kopartılan küçük kıyametleri anımsayın. Daha dün Apo’yu asarız, idamı geri getirtiriz diyen, bütün gazete patron ve yayın müdürlerini Ankara’lara çağırarak Kürt meselesi konusunda gazetelerde büyütülecek bir şey görmek istemedikleri talimatlarını veren, bunun üzerine TV’lerde ve gazetelerde temizliği başlatan... HHH Erdoğan / AKP bombalarını patlatmaya devam ediyor. Şimdi de “Barış” bombası ortalığı sildi süpürdü. Bundan etkilenmeyecek, gelecek için umutlanmayacak çok az insan olabilir. Bu Erdoğan’ın en büyük bombasıdır... Bombanın büyüklüğü ve etkinliği, Erdoğan’ın kendisine inşa ettiği siyasi geleceğin büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Başkanlık anayasası, ülkenin hukuki ve yasal olarak da tek hâkimi talebi... Atatürk Cumhuriyetini sıfırlayarak, Tayyibistan Cumhuriyetini kurma amacı... Üstelik, Atatürk’ün “gerçekleştiremediği” ilk Misakı Milli düşüncesini, Irak ve üstelik Suriye Kürt bölgelerini katarak (İran Kürtleri hedefini de gözeterek), “Türkiye’yi büyüten”, Atatürk’ü aşan büyük adam... Muhtemel savaş kahramanı... Bütün bu hedeflere İmralı sakini Abdullah Öcalan ile birlikte yürüyecek! Hayır, abartmıyorum, Öcalan’ın konuşması, geçen 7 ay boyunca İmralı’da yapılan büyük siyasi ve ideolojik tartışmaları ve varılan kararları içeriyor... Bu kararları, Erdoğan değil, Öcalan bütün dünyaya ilan ediyor... Şimdilik bu ana hatlarla kalalım ve daha ince ayrıntıyı yarına bırakalım. Ama şunu belirtelim öncelikle: Bakmayın siz ortalıkta dolaşan savaşın ne galibi olur ne mağlubu sözlerine... Şimdilik iki galip, anlaşmanın iki lideri, el ele yürüyüşe çıktılar. Birbirlerinin arkasını, önünü, yanını kollayarak... Birbirlerinden ürkerek de olsa... Ama bu anlaşma sonuna kadar sürerse (sürüp sürmeyeceğinin irdelenmesi başka bir konudur) Öcalan yılın politikacısıdır... Esas galibidir de.. Çünkü elinde bir Büyük Kürdistan kalma olaslığı en yüksek adamdır. Dahası şunu bile söylemek mümkün: Öcalan Büyük Kürdistan’ı RTE – Davutoğlu ikilisine kurdurtuyor. Eğer böyle giderse... Olayın baş teorisyeni Davutoğlu’nun hakkını yemeyelim. O aynı zamanda bir pratisyen, bir uygulayıcı, bir saha adamıdır. Yeni Osmanlı düşüncesini yayıp, başlangıç için bile olsa bunu Apo’ya kabul ettiren, ulusçuluk / ulusalcılık teori ve uygulamasını yıkarak, Türkiye’ye yeniden imparatorluk döneminin kapısını açacağını sanan bir teori ve pratikçi... Türkiye bugün Fareli Köyün Kavalcısı öyküsünü anımsatıyor... Mayo giymek de terör suçu sayıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Öğrenciler, gazeteciler, vekiller ve askerlerden sonra plaja gidip denizde yüzen, mayolu fotoğraf çektiren de terörist oldu. CHP Cezaevi Komisyonu, Şakran Kadın Cezaevi ziyaretinde, Maocu Komünist Parti (MKP) davasında iddianame bekleyen tutuklu kadınların mayolu fotoğraflarının yasadışı örgüt üyeliği iddiasına delil olarak gösterildiğini ortaya çıkardı. CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin Demir’den oluşan Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu, İzmir Şakran Kadın Cezaevi’nde 4 yıldır yasadışı Maocu Komünist Partisi’ne üyelik iddiası ile tutuklu bulunan, 3’ü öğrenci 4 kadın mahkumla görüştü. Kadınların İzmir Bozkaya Terörle Mücadele Şubesi’nde “sessiz ikna odasına” alındığını belirten vekiller, kadınların polise “Tutuklamaya siz mi karar veriyorsunuz, hâkim mi” sorusunu yönelttiğini, polisin de “Biz karar veriyoruz. Savcı, hâkim karışamaz. Biz ne dersek o olur” yanıtını verdiğini aktardı. 1 Mayıs İşçi Bayramı, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 4+4+4 ve YÖK’ü protesto eylemlerine katılan kadın tutuklulara, polis sorgusunda, mitinglerde çekilmiş fotoğrafları gösteril Proje Hız Kazandı Gelişmeler baş döndürücü ve karmaşıktır. Anlamak da, anlatmak da zorlaştı. Çünkü olumlu ile olumsuz iç içe geçmiş, sevinç korkuya karışmıştır. Artık kaç yıl olduğunu unuttuğumuz, ad koymakta zorlandığımız savaşın, terörün, çatışmanın sona erme ihtimaline, binlerce gencin ölüp gitmesinin sona erme umuduna hiç kimse “vah! eyvah!” diyemez, sevinci paylaşmayı elinin tersiyle itemez. Söylenecek tek söz “iyi oldu, artık kimse ölmesin” olmalıdır. HHH Ama bu, bizi olup biteni nesnel olarak değerlendirmekten, sonrasını araştırmaktan ve sevinci başka tehlikelerle zedeleyecek adımları açığa çıkarmaktan alıkoymamalıdır. Başbakan Erdoğan’ın “mesajlarımız örtüşüyor” dediği Abdullah Öcalan’ın sözleri bu anlamda özel bir dikkat istiyor. Diyarbakır’daki sevinç ne kadar gerçekse bu sözler de o kadar gerçektir ve ciddi bir analizi gerekli kılmaktadır. O mesaj yalnızca bir “barış mesajı” olarak değerlendirilemez. Evet, hiç kuşku yok mesaj, silahlı PKK’lilere “sınır dışına çıkın” emri veriyor. Bu da çatışmaların sona ermesi olasılığını artırıyor. Ama bu Başbakan’ın sözleriyle örtüşen konuşmanın başka ince mesajları da var. Öcalan “Türkleri ve Kürtleri Ortadoğu’nun iki stratejik temel unsuru” olarak görüyor ve gerçekleşmeyen “misakı milli” sınırlarından söz ediyor. Daha açık söylenirse Nuray Mert’in dikkat çektiği bir “TürkKürt megalo ideası”nı çağrıştırıyor. Bu hayal ya da vizyon AKP ve liderinin, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” ya da “ideolojik önderliğe dayalı Osmanlı” projesi ile ama aynı zamanda başka projelerle de örtüşüyor. Bu yaklaşım doğası gereği ne yazık ki demokrasi ile, demokratikleşme ile uyum içinde olabilecek bir yaklaşım değildir. Öcalan’ın bu yaklaşımı ideolojik bir temel olarak sunması Kürtlerin, herkese gerekli olan demokrasiyi başka amaçlar için bir yana bırakabilecekleri ihtimalini güçlendiriyor. HHH Bu gelişmeyi tamamlayan başka gelişmeler de var. Üstelik gelişmelerin hız kazandığını saptamak karmaşık gibi gelse de zor değil. ABD’nin Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte yürürlüğe koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin son gelişmelerle biraz daha ete kemiğe büründüğünü söyleyebiliriz. Irak savaşından sonra Afrika’yı da kapsamına alan bu proje “Arap Baharı” adı altında sahte bir demokrasi vaadi ile epeyce mesafe kazandı. Bu projenin olmazsa olmazı olan Türkiye ise iktidar partisinin iç manevraları nedeniyle bazı pürüzlerle zedeleniyor, hız kazanması bir anlamda engellenmiş oluyordu. Bu pürüzlerden birisi Türkiyeİsrail ilişkilerinin “arıza”ya takılması, ikincisi Türkiyeİran ilişkilerindeki sıcaklıktır. İsrail meselesi çözüm yoluna “büyük reis Obama”nın doğrudan el atmasıyla çözülmüş, İsrail, Mavi Marmara olayında “operasyonel hatalar” yapıldığını söyleyerek özür dilemiştir. İran meselesi de çok uzak olmayan bir erimde çözülecek sıcak ilişkiler istenen soğukluğa ayarlanacaktır. HHH Kısacası Büyük Ortadoğu Projesi hız kazanmıştır. Bu proje Türkiye’ye bölgede aldatıcı bir önderlik vaat ediyor. Ama bu proje Türkiye’ye demokrasi vaat etmiyor. Önümüzdeki günlerde Başbakan Erdoğan’ın başkanlık sistemi konusundaki ısrarını, olmazsa bir başka biçimde tek adamlığını garanti altına alacak anayasa tasarısını tartışacağız. Bu tartışma aynı zamanda bundan sonra demokrasi mücadelesi verenlerin karşılaşacakları tehlike ve tehditlerin boyutlarını da gösterecektir. Kürtler yalnızca yerel yönetimler, valiler vb. konularda yoğunlaşır, karşılığında başkanlık sistemine ya da bir başka formüle evet derlerse büyük bir yanlışa düşmüş olacaklardır. Kürt aydınları da, Türk aydınları da Başbakan Erdoğan’ın kendi mesajlarıyla örtüştügünü söylediği Öcalan mektubunun başka mesajlarla, başka gelişmelerle örtüşüp örtüşmediğine de baksalar iyi olacaktır. u MKP davasından yargılanan tutuklu kadınların plajda çektirdiği fotoğrafların, yasadışı örgüt üyeliği iddiasında delil olarak gösterildiği ortaya çıktı. Örgüt üyesinin plajda ne işi var di. Bu eylemlere katılmanın suç olduğu belirtilerek “Hiçbir eylemden geri kalmamışsınız, bu nasıl iş” denildi. 1989 doğumlu Fatma Akgül, terörist suçlaması karşısında kendisini “Hem okuyorum, hem sabah 10.00’dan gece 12’ye kadar bir kafeteryada çalışıyorum, hasta anneme bakıyorum. Benim terörist olmaya zamanım yok!” ifadeleri ile savundu. Rapora göre, Akgül ile aynı yaşta olan Yeşer Aydın’ın birlikte kaldıkları evlerine yapılan polis baskınında mahalle muhtarının ve 3 azasının da hazır bulunduğu belirtildi. Raporda “Genç kadınların yatak odası onların gözünün önünde bütün detayları ile aranıyor. Görüştüğümüz tutuklular, ‘çok itiraz ettik, çok utandık ama dinlemediler’ diyerek durumu ifade ediyor. Erkek arkadaşlarının yazdığı mektuplar, bir arkadaşlarının turşu dükkânının adresinin ve telefonunun yazılı olduğu kartlar suç delili olarak alınıyor” ifadeleri kullanıldı. ‘Savcı karışamaz’ Her şey delil 3’ü öğrenci olan kadınlar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tutuklu öğrencileri “ağır terörist olmakla” suçlamasını anımsatarak dernekler masasına kayıtlı Demokratik Haklar Derneği’ne üye olmalarının terör örgütü üyeliği ile bağdaştırıldığını belirtti. Kadınlar “Ömrümüzde ne elimize silah aldık, ne bir silahlı eylemle irtibatımız saptandı ne de silahlı örgütle ilgili bir şey yaptık. Biz Başbakan’ın bu nefretini hak edecek ne yaptık?” tepkisi gösterdi. 1976 doğumlu, Demokratik Haklar Derneği’nin yöneticisi olan Eylem Yıldız’ın anlattıkları ise hukuksuzluğun boyutlarını gözler önüne serdi. Yıldız, “Derneğin yönetimine girince kafadan ‘MKP’nin de yöneticisisin’ dediler. Derneğe girip çıkarkenki fotoğraflarımızı çekmişler. Dernek üyelerinden 30 kişi ile pikniğe gittik. Onun fotoğrafını çekmişler. Yine dernek üyesi 20 kişi ile plaja gittik, denize girdik, mayolu fotoğraflarımızı delil olarak önümüze koydular. Yasadışı silahlı terör örgütü, üyelerini toplayıp plaja mı gider?” dedi. ? Yargıtay, ‘Kuran kursları ancak kurumsallaştıklarında yasadışı sayılabilir’ dedi Yasal kılıf bulundu İLHAN TAŞCI ANKARA Yargıtay 4. Ceza Dairesi, kaçak eğitim kurumu açma suçlamasıyla baktığı bir dosyada bir yerin “kaçak kurs” olabilmesi için taşıması gereken ilginç kriterleri belirledi. Yargıtay’ın kararına göre, yasadışı eğitim kurumunun varlığından söz edilebilmesi için “binası, aracı, gereci” ve “herkese açık olması” gerekiyor. Kaçak kurs kriterlerinin belirlendiği karara dayanak olan olay şöyle gelişti: Sanık, evinin yan tarafında bulunan binada çay ocağı olarak kullanılan birinci katın üstünde kaçak eğitim kurumu açarak, işletmeye başladı. Bakırköy 8. Sulh Ceza Mahkemesi, yaptığı yargılama sonucunda sanık hakkında Türk Ceza Yasası’nın 263. maddesinde düzenlenen “kanuna aykırı eğitim kurumu açma ve işletme” suçundan hüküm kurdu. Temyiz üzerine dosya Yargıtay’a geldi.Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesi bir eğitim yerinin kaçak sayılabilmesi için gerekli olan nitelikleri tartıştı. Dairenin kararında, sanığın üzerine atılı “kanuna aykırı eğitim kurumu açma ve işletme” suçunun oluşabilmesi için suça konu eğitim faaliyetinin “kurumsal nitelikte” bulunması gerektiği belirtildi. Yargıtay’ın bu kararında irdelediği Türk Ceza Yasası’nın 263. maddesinin kaldırılması için hükümet, geçtiğimiz günlerde harekete geçmişti. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda değişiklik öngören tasarıda “Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişilere” hapis cezası verilmesini uygulaması kaldıran düzenlemeye yer verilmişti. Bu tasarının yasalaşması halinde kaçak okul açmanın yanında Kuran kursu, medrese, yurt ve dershane açmak suç olmayacak. Plaza de Mayo’dan destek Cumartesi Anneleri, dün 417. kez kayıp yakınlarının bulunması için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Cumartesi Anneleri’ne Arjantin’deki savaşta kaybedilenlerin bulunması ve suçluların yargılanması için mücadele eden Plaza de Mayo Anneleri’nden Nora Cortinas de destek verdi. Bu haftaki oturma eyleminde Hasan Ocak’ın Gazi olaylarından kısa bir süre sonra 21 Mart 1995’te polisler tarafından gözaltına alındıktan bir süre sonra cesedinin Beykoz’da ormanlık alana atılması ve Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunması anlatıldı. Nora Cortinas, “Arjantin’de bizler de aynı süreçleri yaşıyoruz. 30 yıllık mücadeleden sonra bazı kazanımlar da elde ettik. Gözaltında kaybettiklerimizin failleri yargılandı, fakat bizler bununla yetinmiyoruz” dedi. Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın Zazaca ve gözyaşları içerisinde yaptığı konuşmasında, “Oğlumun öldürüldüğü yere çiçeklerle gittim. Çiçekleri alıp çöpe attılar. Bana işkence edip küfür ettiler” dedi. (ERHAN KIZILGÜL) ‘Sessizce ölüme yollanacaklar’ İstanbul Haber Servisi İHD’lilerce gerçekleştirilen “F Oturmaları”nda hasta tutukluların durumuna bir kez daha dikkat çekildi. Eylemde Hacı Nasır ismindeki adli tutuklunun önceki gün yaşamını yitirdiğine dikkat çekilldi. Hastanenin mahkum koğuşunda tutulan ve bilinci açık olmayan Nasır’ın serbest bırakılması için mahkemeye ve Cumhurbaşkanlığı’na başvurulmuştu. Mahkemenin rapor istediği Adli Tıp, Nasır’a temmuz ayına randevu vermişti. Eylemde yapılan basın açıklamasında “yüzlerce ağır hasta mahpus kaderlerine terk edilerek, sessizce ölüme yollanacak” denildi. GÖKÇEK’E KÜRTAJ PROTESTOSU n DENİZLİ (AA) Güney ilçesinde lösemi teşhisi konulduktan sonra Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi altına alınan Şeyma Tuzak (3), kalp ritimlerinde yaşanan bozukluk nedeniyle yaşam savaşımını yitirdi. Tuzak’ın cenazesi dün Güney ilçesinde toprağa verildi. Küçük Şeyma, geçen yıl lösemi teşhisi konulmasının ardından annesi tarafından hastanede terk edilmişti. Ölürken de yalnızdı İhbarcı çelişkili bulundu Yumurta için 4 yıl istediler Kadınlar eski yerlerini istiyor İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) zabıtalarının Ortaköy’deki “El Sanatları ve Hediyelik Eşya Pazarı”nı yıkmasının ardından Beşiktaş Belediyesi, esnaf için Ortaköy’ün sahil kısmında pazar yeri oluşturdu ve kadınlar satışa devam etti. Esnaf, eski pazar alanına dönmeyi beklediklerini söyledi. Öte yandan CHP’li Bihlun Tamaylıgil, Umut Oran, Sezgin Tanrıkulu ve Aykut Erdoğdu, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ile birlikte esnafı ziyaret etti. Eğitim Sen takvimine soruşturma n İstanbul Haber Servisi Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın yargılandığı mahkemeye “Güvenliğimi sağlarsanız belge ve isim veririm” yazılı mektup gönderen mahkum M.A., Tokat’tan İstanbul’daki yüksek güvenlikli bir cezaevine nakledildi. Daha önce talimat ile ifadesi alınan M.A’nın bu kez yüzyüze ifadesi alındı. M.A’nın resmi ifadesinde çelişkiler olduğu, cinayeti aydınlatacak yeterli bilgiler yer almadığı öğrenildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’e, kürtajla ilgili sözleri nedeniyle yumurtalı saldırıda bulunan 2 kadına “yaralama, hakaret ve tehdit” suçlarından dava açıldı. Neslihan Uyanık ve Nebiye Merttürk’ün ifadelerinde, samimi ikrarda bulundukları kaydedildi. Gökçek de sanıklardan şikâyetçi olduğunu belirtti. İddianamede, sanıkların “basit yaralama”, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “tehdit” suçlarından 4 yıl 4’er aya kadar hapisleri istendi. n ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Gazipaşa Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi Müdürü Hüseyin Demirel hakkında odasına Eğitim Sen’in 2013 takvimini astığı gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Demirel hakkında daha önce de Belediye Başkanı CHP’li Cemburak Özgenç’in 24 Kasım’da öğretmenlere çiçek vermesine izin verdiği için soruşturma açılmıştı. n ANKARA (AA) Sayısal Loto’da kazanan numaralar “18, 20, 22, 25, 47 ve 49” olarak belirlenirken 6 bilen çıkmayınca 1 milyon 597 bin 917 TL 95 kuruş haftaya devretti. 5 bilenler 3 bin 618 TL 95’er kuruş, 4 bilenler 44 TL 80’er kuruş, 3 bilenler 6 lira 10’ar kuruş ikramiye kazandı. Sayısal Loto devretti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle