23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2013 CUMA ‘Fişleme değil bilgi notu’ Ben “Asrın İftirası Balyoz Davası” sanıklarından Kurmay Albay İlkay Nerat. Kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan, imzasız ve çıktısı alınmamış sahte bir dijital belge olan “EKA Görevlendirmede Yetkili Personel Listesinde” sadece adım geçtiği için 16 yıl hapis cezası aldım. Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum ki; Balyoz davasının biz sanıklar ve özellikle ailelerimiz üzerinde hiçbir zaman onarılmayacak etkileri oldu. Ben bu dava yüzünden babamı kaybettim. Bu davanın başlangıcından itibaren yaşadığı üzüntüler sonucu kanser hastası olan rahmetli babam, her gün tahliye olacağımı bekleyerek, hükmün açıklandığı tarihten yaklaşık iki hafta sonra vefat etti. Aslında ceza sadece içeridekilere değil; en ağır şekilde eşlerimize ve çocuklarımıza da veriliyor. Tek dileğim artık bu davanın bizlere ve ailelerimize daha fazla zarar vermemesi için, adaletin bir an önce tecelli etmesidir. Elie Wiesel’in söylediği gibi “Adaletsizliği önleyecek gücünüz olmadığı zamanlar olabilir ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır”. Bu bağlamda, 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklanan gerekçeli kararın ne kadar zorlama ile yazıldığını, önceden verilmiş karara nasıl gerekçe uydurulmak istendiğini ve Silivri duruşmalarının sanıkların yaptıkları savunmalarla kendilerini temize çıkarma yeri olmadığını sizlere bir kez daha vurgulamak istiyorum. Mahkemede yaptığım savunmalarımda; 05 Mayıs 2002 22 Mart 2003 tarihleri arasında, Genelkurmay Başkanlığı’nın emri ile Kuveyt’te konuşlu Birleşmiş Milletler Gözlemci Misyonu’na yurtdışı görevine gönderildiğimi anlattım. Ayrıca 05 Mayıs 2002 tarihinde ilişiğimi keserek Genelkurmay Harekât Başkanlığı emrine katıldığımı belirtmiştim. Bütün bu söylediklerim Genelkurmay tarafından mahkemeye gönderilen resmi yazılarla da ispatlanmıştır. Ancak tüm bu resmi belgelere rağmen, gerekçeli kararda benimle ilgili hukuki durumunun değerlendirilmesi bölümde (syf. 1123); “Sanığın suç tarihinde 2. Kor. 8. Mekanize Tugay emrinde görevli olduğu” ifade edilmiştir. Devletin resmi makamlarınca gönderilen bu belge mahkeme tarafından dikkate alınmamış ve yok hükmünde sayılmıştır. Ayrıca gerekçeli kararın 1000’inci sayfasında, “EKA listede yer alanların Balyoz Harekât Planı’ndan haberdar oldukları gerek seminer ses kayıtlarından gerekse hazırladıkları listeler ve bu listelerin dijital yollarından anlaşılmaktadır” şeklinde ifade edilmektedir. Benim gibi EKA’da isimleri geçen birçok arkadaşımın, seminere katılmış olsun ya da olmasın, herhangi bir ses kaydı mevcut değildir. Ayrıca, listelerini bizler tarafından hazırladığını gösteren bir bilgisayar kullanıcı yolu, adımıza imza bloku açılmış yazılı ya da dijital herhangi bir belge ya da ek bir somut değil gerekçeli kararda da gösterilmemektedir. Bununla birlikte, gerekçeli kararda; “Sanıklardan bazıları yurtdışında veya açık denizde görevde olduklarını belirtmişler ise de, suç tarihinde teknolojinin ulaştığı aşama, iletişimdeki kolaylıklar dikkate alındığında, aralarında çok kolay bir şekilde belge alışverişinin olabileceği... ”şeklinde genel ifadeler içeren bir gerekçe öne sürülmüştür. (Syf. 1040) Sayın Taha Akyol’un Hürriyet gazetesinde yayımlanan makalesinde de belirttiği gibi, “teknolojinin ulaştığı aşama ve iletişimdeki kolaylık genel bir ifadedir, somut değildir”. Bu nedenle, söz konusu iddia edilen listelerin hazırlandığı ve son kez kaydedildiği tarihlerde yurtdışında olanların, Türkiye’den binlerce kilometre uzaktan diğer kişilerle “yoğun telefon trafiği veya email haberleşmesi” gibi suç irtibatını gösterecek somut delil gerekçeli kararda gösterilememiştir. Ayrıca, EKA’da isimleri geçen ve ceza alan sanıklara bu görevin nasıl tebliğ edildiğine ve sanıklar tarafından anılan görevin kabul edildiğine dair somut bir kanıt gerekçeli kararda yer almamaktadır. Diğer bir ifadeyle; yurtdışında görev yaptığım süre öncesinde, o dönemde ve sonrasında, 1’inci Ordu Komutanlığı’ndan herhangi bir kişinin, benimle, ne zaman ve nasıl irtibata geçtiğini, bu görevi kabul ettiğimi gösteren somut bir delil veya iletişim kaydı gösterilememiştir. Emile Zola’nın dediği gibi; “Gerçeği gömmeniz boşuna, toprağın altında yol alıyor. Bir gün her yerden fışkıracak”. Balyoz Davası’nda hayatlar zalimce yok ediliyor. Rönesans İtalyası’nda “en düşük ağırlık birimine” “vicdan” adı verilmiştir. Tüm Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Mamak, Sincan ve Silivri’de yatan Balyoz davası sanıklarının isteği çok şey değil. “Kalmışsa biraz vicdan.” Arkadaşlarımızla birlikte bu vatan için canımızı seve seve vereceğimize omuz omuza yemin ettik, omuz omuza şehit olmayı da amaçladık ama omuz omuza haksız ve hukuksuz yere hapishanelere atılmayı ve tutsak edilmeyi hiç hak etmedik. “Hakkımı helal etmiyorum.” Canım bu ülke için feda olsun. Saygılarımı sunarım. İlkay Nerat Piyade Kurmay Albay Hasdal Askeri Ceza ve Tutuk Evi MAHMUT LICALI ‘Meraklı personel tutmuş olabilir’ CHP’li Aygün, eski Tunceli komutanı Dursun’un dinlendiği komisyon ‘Hakkımı helal toplantısının içtüzüğe aykırı yapıldığını belirterek toplantının tekrarını istedi etmiyorum’ ANKARA TBMM İnsan Hakları Hozat Fişleme Alt Komisyonu’nun dinlediği dönemin Tunceli Jandarma Komutanı Albay Namık Dursun, “fişleme değil bilgi notu” nitelemesinde bulunduğu iddialarla ilgili olarak kendi döneminde fişleme yapılmadığını, “bu tür işlere meraklı olan personel tarafından bazen manuel, bazen dijital ortamda bunların tutulmuş olabileceğini” söyledi. Yurtdışında olduğu için komisyon toplantısına katılamayan CHP’li Hüseyin Aygün, içtüzüğe aykırı olarak yapıldığını belirttiği ve 15 dakika süren toplantının tekrarı için komisyona başvurdu. TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan Hozat’taki fişleme skandalını inceleyen alt komisyonda “gündem krizi” yaşandı. İki hafta önce Hozat’taki incelemede muhtarların ifadeleri üzerine dönemin Jandarma Komutanı Albay Dursun’u dinleme kararı alan alt komisyon, bu yöndeki gündemini üyelere toplantıdan yalnızca bir gün önce duyurdu. Aygün, AKP’li Alt Komisyon Başkanı Mehmet Metiner’e iki hafta önce Dursun’un dinlenmesi sırasında vereceği katkının önemli olacağını ilettiğini belirterek “Terör alt komisyonuna katılamayacağıma dair mazeret göndermemin ardından bu toplantının gündemi gönderildi. Olayın üzerini örtmeye çalışıyorlar. Komisyonun bu toplantısı benden kaçırıldı” dedi. İçtüzüğe göre en az iki gün önce komisyon üyelerine gündemin bildirilmesi gerektiğini söyleyen Aygün, toplantının yeniden yapılması için komisyona başvurdu. Yaklaşık 15 dakika süren toplantıda AKP’li Metiner, Albay Dursun’un kendisine resmi yazı tebliğ edilmeden önce komisyonla iletişime geçtiğini belirterek “Medyamızın bilmesi gereken önemli bir ayrıntı” dedi. Komisyona bilgi veren Dursun, muhtarlarla yapılan toplantının terörle mücadelede muhtarlardan beklentilerin ne olduğu ve vazifelerin hatırlatılması amacıyla düzenlendiğini “Köylüleri tehdit etmedim. Toplantı 10 Kasım’da oldu. 18 Kasım’da kim tarafından kaleme alındığı meçhul bir bildiri 28 muhtara imzalatılmıştır” dedi. Dursun, bu konuyla ilgili olarak hakkında 3 farklı suç duyurusu yapıldığını ancak Tunceli Valiliği’nin soruşturma izni vermemesi nedeniyle her üç dosya hakkında da takipsizlik kararı verildiğini belirtti. Dursun, fişleme iddialarıyla ilgili olarak 2005 yılında TCK’de yapılan değişiklikle kişisel kayıtların toplanmasının yasaklandığını ve bu kapsamda Jandarma Genel Komutanlığı’nın emriyle tüm fişlerin imha edildiğini belirtti. Dursun, bunları “fiş değil, bilgi notu” olarak gördüğünü ancak bunların yasal olmadığını belirtti. Görev yaptığı dönemde TCK değişmeden önce insanlarla ilgili bilgi fişleri denilen kayıtların tutulduğunu kaydeden Dursun, bilgi notunda teröristin adı soyadı, nüfusa kayıtlı olduğu il, irtibatla olduğu kişiler, kişisel görünümü gibi verilerin yer aldığını söyledi. Dursun, “Bu tür işlere meraklı olan personel bu gibi şeyleri bazen manuel, bazen dijital ortamda tutmuş olabilir. Biz o dönemde yaptığımız incelemede bir dosyaya rastlamadık” diye konuştu. Hozat’taki fişlemenin lokal olduğunu düşündüğünü belirten Dursun, “Jandarmanın benim dönemimde herhangi bir gayri yasal fiş toplaması ve kaydetmesi de mümkün değil. Çünkü bu konuda defalarca personelimi uyardığımı çok iyi biliyorum” diye konuştu. Siyasal gerilimlerin odağındaki adada tarih boyunca ‘barış ve huzur’la yaşanmıştı ‘Emir Ali’den İmralı’ya OKTAY EKİNCİ PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1999’dan bu yana ömür boyu hapis cezasını çekmesinden ötürü adından en çok söz edilen adamız İmralı’nın geçmişi Bizans’a dek uzanıyor... Bursa’nın merkez ilçesi Osman Gazi’nin adını taşıyor. Yalova yolundaki bir başka il çe de Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin (12811360) adıyla anılıyor. Marmara’nın doğusunu Osmanlı’ya katan Orhan Gazi’nin komutanlarından Emir Ali, Bizans döneminde “Kalolimnos” denilen adanın fatihi... Bundan ötürü adı ilk zamanlarda “Emir Ali”yken ilerleyen çağlarda “İmralı”ya dönüşen adanın sakinleri de Osmanlı Rumlarıydı... Orhan Gazi çok merhametli, fakirleri koruyan ve yumuşak huylu olduğundan, Kalolimnoslular da Osmanlı egemenliğine huzur ve barış ortamında başlarlar. Marmara Denizi’ndeki 4. büyük ada (yaklaşık 10 km2) olmasına rağmen diğerlerinden daha kalabalık olan adada balıkçılığın yanı sıra başlıca tarım ürünü soğandı. Adanın bu canlılığı çağlar boyu sürdü. O kadar ki 1913 yılı belgelerine göre 250 hanesinde 1200 kişi yaşarken bir okul ve üç manastırıyla büyük bir Rum köyüydü... DHKPC’nin kendisini listeye aldığı istihbaratı Tantan’ı kızdırdı harabeye dönüştü 1924’teki mübadelede tümüyle boşalan İmralı’nın hemen tüm yapıları “metruk”laşma nedeniyle zaman içinde harabeye dönüştü. “Fahri Usta” adlı bir hükümlünün adadaki kilise kalıntısını “koğuş”a çevirmesiyle oluşan “İmralı Cezaevi”ne ilk gönderilen 50 tutuklu cinayet suçlularıydı. Derken Türkiye’nin ilk “yarı açık cezaevi”ne dönüştürülen tutukevi için 1937 tarihli Cumhuriyet Almanağı’nda deniyor ki: “Hapse mahkum olan mücrimlerin, salah bulmuş birer vatandaş olarak yeniden hayata karışmalarını temine çalışan cumhuriyet hükümeti, İmralı Adası’nı bir numune hapishanesi haline getirmiştir.” Nitekim buradaki tutuklulular 1960’a dek tarımla uğraşmış, hatta ürünlerinden elde edilen kazançtan da pay almıştır. İmralı’nın siyasal kimliği ise 27 Mayıs 1960 yargılamalarında ölüm cezası verilen eski Başbakan Adnan Menderes ve dönemin devrik bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’ın cezalarının burada infaz edilmeleriyle başlar. Naaşları bile 29 yıl İmralı’da kalır. Şimdi de Abdullah Öcalan’dan ötürü “ayrılıkçı PKK terörü” gündemli “İmralı Görüşmeleri” adanın siyasi tarihine ekleniyor. Ne var ki bütün bunlar “Emir Ali”den 20. yüzyıl başlarına dek süren toplumsal tarihindeki “barış ve huzur yaşamı”na hiç yakışmıyor... İmralı, tıpkı geçmişindeki gibi “asude bir köy” olmayı özlemle bekliyor... Zaman içinde LİSTEYE GİRMEKTEN KURTULDU Genel Kurul’da kabul edilen yasayla Türkiye, üyesi olduğu BM şemsiyesi altında 1989’da kurulan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) “terör destekçisi ülkeler” listesine girmekten kurtulmuş oldu. ‘Uyumayın bunu da hedefe koyun diyorlar’ FIRAT KOZOK Teröre fon sağlayana 10 yıl hapis ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Yasa Tasarısı” kabul edilerek yasalaştı. Kanun, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme’nin ve BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarının uygulanması ile mal varlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasları düzenliyor. Buna göre, bilerek ve isteyerek bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayanlara, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka suç oluşturmadığı takdirde 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilecek. Yabancı devlet tarafından bir kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan mal varlığının dondurulmasına ilişkin olarak Türkiye’den talepte bulunulması halinde, Değerlendirme Komisyonu’nca değerlendirilen talep Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanacak. Bu değerlendirmede karşılıklılık ilkesi gözetilecek. Yabancı devlet hükümetinin, mal varlığının dondurulmasına ilişkin taleplerinin yerine getirilmesi için ilgili devletten teminat talep edilebilecek. Mal varlığının dondurulması kararları hakkında Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından mali araştırma yapılacağı kaydedilirken mal varlığının dondurulması ve bu kararın kaldırılması kararları, Resmi Gazete’de yayımlanacağı ve yayımladığı tarihin de ilgili kişi ve kuruluşa tebliğ edilmiş sayılacağı belirtildi. İmralı’ya ev haberine yalanlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanlığı, İmralı Cezaevi içinde Abdullah Öcalan’ın da aralarında bulunduğu 5 hükümlü için müstakil ev yapıldığı iddiasının gerçekdışı olduğunu bildirdi. İmralı’da Öcalan’a içinde banyosu ve mutfağı olan 1+1 müstalik ev yapıldığına ilişkin Milliyet gazetesinde dün bir haber yayımlandı. Haberi yalanlayan Adalet Bakanlığı, kampus içinde yürütülmekte olan bir inşaat faaliyeti olmadığı gibi planlanan bir çalışma da bulunmadığını kaydetti. Açıklamada, “Adaya hükümlülerin yararlanmaları için bir müstakil ev yapıldığı iddiası gerçekdışıdır” denildi. ‘Kürtçeden sonra ‘sorti’ açılımı BARKIN ŞIK ANKARA Hakkâri Yüksekova 7’nci Hudut Alay Komutanı Albay Cemalettin Doğan’ın “Kürtçe açılımında” bulunmasının ardından, bir açılım hazırlığı da Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın gösteri ekibi Türk Yıldızları’ndan geliyor. Türk Yıldızları’nın, “halkla kucaklaşmak için” iç güvenlik harekâtının sürdürüldüğü illerde, hava gösterisi yapmak için program çalışmalarında bulunduğu öğrenildi. Programın önümüzdeki günlerde kesinleşmesinin beklendiği, Diyarbakır’da gösteri yapılıp yapılmamasının da bu kapsamda değerlendirildiği öğrenildi. Türk Hava Kuvvetleri’nin ayrıca, 1 Haziran Havacı lık Günü’nde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden okul çağındaki çocukları, Ankara’ya getirmeyi planlıyor. Hükümet, bir yandan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la İmralı’da görüşmeler sürdürürken devletin diğer kurumları da buna ayak uydurmaya çalışıyor. Yüksekova Hudut Alay Komutanı Albay Doğan, bu kapsamda, Dağlıca Köyü’nde ikamet eden 81 yaşındaki Latifan Katırcı’yı ziyaret ederken önce elini öptü ve Kürtçe,“Çawani başi” yani, “Nasılsın iyi misin” diyerek selam verdi. Bunun üzerine Katırcı da komutana sarılarak “Ben sana kurban olayım” dedi. Basınyayın organlarında bu olay geniş yer bulurken Türk Hava Kuvvetleri’nin de bölgeyle ilgili yeni ve önemli bir çalışma içinde olduğu öğrenildi. ANKARA ABD Büyükelçiliği’ne saldıran Ecevit Şanlı için Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın resmi uyarı yazısında Şanlı’nın hedefindeki isimlerden biri olduğu belirtilen eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Emniyet tarafından uyarılıp uyarılmadığı konusunda “Bu tip konularda zaten uyarı sistemli bir şekilde yapılır. Ama gazeteler bunu sürekli gündemde tutuyor ve ben hedef gösteriliyorum. ‘Uyumayın, bunları da hedefe koyun’ der gibi hedef gösteriliyorum” dedi. İstihbarat Daire Başkanlığı’nın Ecevit Şanlı için 20 Aralık’ta hazırladığı resmi uyarı yazısında Şanlı’nın Almanya’daki örgüt arkadaşlarıyla vedalaştığı ve sansasyonel bir eylem yapmak üzere Türkiye’ye geldiği ya da gelebileceğinin belirtildiği ortaya çıktı. Bu çerçevede Emniyet’in ilgili birimlerinin Şanlı’nın hedefinde eski İçişleri Bakanı Tantan’ın yanı sıra “Hayata Dönüş” operasyonuna katılan Zeki Bingöl ve 12 Eylül döneminde Ma Sadettin Tantan mak Askeri Cezaevi’nin müdürlüğünü yapan Raci Tetik’in de olabileceği konusunda uyarıldığı ileri sürüldü. “Bu bilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna “Nesini değerlendireyim siz söyleyin. Sürekli aynı şeyler yazılıyor çiziliyor” diye tepki gösteren Tantan, Emniyet istihbaratının bu gibi konularda uyarılarını sistemli bir şekilde yaptığını ancak kendisinin medya aracılığıyla hedef gösterildiğini söyledi. Tantan şöyle konuştu: “Bu tip konularda zaten uyarı sistemli şekilde yapılır. Bunun bu kadar manşetlere taşınmasına gerek yok. Bunu anlamıyorum. Satır satır sürekli gündeme getiriliyor. Yazılacak binlerce dosya var, onlarla meşgul değiller. Tamamen bu tip şeylerle meşgul oluyorlar. Hedef gösteriliyorum. ‘Uyumayın, bunları da hedefe koyun’ der gibi sürekli hedef gösteriyorlar. Emniyet istihbarat sürekli çalışıyor ama bazı şeyler sürekli yazılıyor çiziliyor. Beyanat vermediğim halde beyanat verdi, diye yazılıyor. Gazeteler kendi kendilerine yazıyor, çiziyor. Bu hedef tahtasına koymak demektir.” Fotoğraf: AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle