14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2013 CUMA 4 HABERLER ‘Bile Bile Lades’ti Dünkü yazım üzerine bir okurum aradı ve kuşkularını dile getirdi: Muhaliflerin gördüğü gerçeği, devlet tecrübesi olan Başbakan nasıl görmedi ki? Uyarı kibarca, “Ne yani gerçeği yalnız siz mi görüyorsunuz, koskoca devletin bütün bilgileri, Dışişleri bürokratlarının deneyimleri elinin altında olan Başbakan sizin gördüğünüzü nasıl görmez, işin içinde başka bir şey olmalı” anlamını taşıyordu. Soru ilk bakışta haklıydı. Cin gibi zeki olan ve politikayı çok iyi bildiğini on yıllık icraatıyla kanıtlamış olan Tayyip Bey için, herhangi bir konuda “farkında değil” demek imkânsızdı. O bakımdan çıkış haklı gibi görünebilirdi. Kendisine bu hususları anlattım ve ekledim ki çıkışı, bir noktanın iyi bilinmemesinden kaynaklanıyordu. O da şuydu: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB’nin Türkiye’yi almayacağını ve 17 Aralık 2004’te imzaladığı metnin bu anlama geldiğini biliyordu. Ardından da 2004 yılında Brüksel görüşmeleri ertesinde yazdığım yazılarda bu gerçeği vurguladığımı, aynı zamanda o sırada CHP milletvekili olan Şükrü Elekdağ’ın bu hususları birçok TV konuşmasında birçok kez dile getirdiğini de hatırlattım. HHH Sonra okurumla aramızda telefonda şu konuşma geçti: Tayyip Bey bu gerçeği biliyordu da o belgeyi neden imzaladı? Çünkü o belge Tayyip Bey’in istediğinin tümünü veriyordu. Nasıl olur? Şöyle olur ki, Tayyip Erdoğan’ın zaten AB’ye girmek diye bir kaygısı yoktu. O yalnızca müzakere takvimi almak istiyordu. Böyle bir davranış ona ne yarar sağlayabilir ki? Sağlayabilir, çünkü Tayyip Bey üyelik müzakereleriyle Türkiye’yi Avrupa’ya sokan “devlet adamı” görüntüsü vermek istiyordu. O sırada, ihtiyaç duyduğu bu görüntüyü de yarattı. Sonra da ekledim: AB de, Türkiye de müzakerenin sonuç vermeyeceğini bilmekteydiler ve ikisi de buna razıydılar. Hadi Erdoğan’ın hesabını anladık, peki bu oyundan AB’nin hesabı ne ola ki? AB’nin hesabı da basit. O da Türkiye’yi içine almadan kendine bağlı tutmak istiyordu. Bilmiyorum kendisini ne kadar ikna edebildim. Ama şurası kesindi ki tarihin en büyük aldatmacalarından biri oynanmıştı. Ve bunda en büyük pay, başrollerdeki Erdoğan ile AB’de değil, bizdeki medyadaydı. HHH Şimdi bu duruma bakıp da “Avrupa bizi aldattı” diye kızmanın anlamı yok. Çünkü onlar her şeyi açıkça söyleyip yazdılar, hatta “Sizin üyeliğinizi ülkemizde referanduma sunarız” bile dediler. Avrupa’yı Türkiye’yi içine almamakta direndiği için suçlamaya da hakkımız yok. “75 milyonu aşan yarı cahil nüfusuyla, gittikçe kronikleşen Kürt sorunuyla, bütün komşularıyla ihtilaflı dış politikasıyla, bir türlü oturmayan demokrasisiyle, insan hakları ihlallerinde direnişiyle, hapishanelerini dolduran gazetecileri, öğrencileri ve aydınlarıyla Türkiye’nin, AB’de tam üye olarak ne işi var?” sorusuyla karşılaşan izan sahibi bir Türk vatandaşı acaba verecek ne cevap bulabilir dersiniz? Herhalde bunun yanıtı şu olmayacaktır: Siz bizi almadığınız için böyle oldu. Alsaydınız demokrasimiz daha sağlam olurdu. Avrupa’nın bizdeki demokrasiyi geliştirmek gibi yükümlülüğü de yoktur, demokrasimizi geliştirmeden bizi üyeliğe kabul gibi bir zorunluluğu da... Ve Avrupa’ya girersek, demokrasimizi geliştirebiliriz yanılgısından vazgeçelim. Çünkü bu, arabayı atın önüne koymak demek. Asıl demokrasimizi geliştirirsek Avrupa’ya girebiliriz. Hoş şu sırada, ne girmek ne de almak isteyen olduğuna göre, bu tartışmanın da pek anlamı kalmıyor. Tek adam tek mahkeme ALİCAN ULUDAĞ Hukukçular, hükümetin yüksek yargıdaki yeni anayasa değişikliği teklifine tepki gösterdi: ANKARA Hukukçular, iktidarın yeni anayasada Yargıtay ve Danıştay’ı kaldırarak yüksek yargıyı tek çatı altında toplama planını tepkiyle karşıladı. Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, düzenlemenin Meclis’ten geçmesi halinde “siyaset ile iç içe yaşayan bir yargı sisteminin oluşacağını” kaydetti. Anayasa hukukçusu Prof. Ülkü Azrak, Danıştay’ın 1868’den bu yana görev yaptığını belirterek “Bundan sonra idarenin hukuka aykırı işlemlerine karşı dava açmak hayal olacak” dedi. Hükümet, yeni anayasa için verdiği öneride, Yargıtay Danıştay ve Askeri Yargıtay’ın kaldırılmasını ve yerine temyiz mahkemesinin kurulmasını öngördü. Anayasa Mahkemesi’nin de anayasa değişikliklerini esastan incelemesine son vermek isteyen hükümet, buraya atanacak 17 üyenin 9’unu Meclis’in seçmesini istiyor. Hukukçular ise yüksek yargıya yönelik bu değişiklikleri şöyle değerlendirdi: Eski Danıştay Başkanı Nuri Alan: Bugünkü oluşumu dikkate ala Cemaatin yerine başkanın yargısı Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu: Danıştay’ı kaldırarak yüksek yargıyı tek çatı altında birleştirmek, yurttaşların menfaatına olmayacağı gibi, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının kontrolsüz bir şekilde sömürülmesinin önünü daha da açacaktır. Kanaatimce Yargıtay ve Danıştay’ı ortadan kaldırmanın asıl amacı, bir cemaatin yaygın şekilde örgütlendiği duyumlarına karşı bu defa başkana bağlı yeni bir örgütlenme modeli oluşturma fırsatını yaratmaktır. Amaç, tek adam rejimini konsolide etmekten ibarettir. cak olursak iktidarda olan parti Anaya sa Mahkemesi’ni oluşturacak demektir. İdari yargı ile Yargıtay’ın birleştirilmesi büyük zorluklar getirecektir. Yargı şu an zaten dolaylı olarak iktidara bağlı. Ama şimdi bunlar kendilerine bağlı bir statüde, başkan ve adamlarının oluşturacağı yeni yargı istiyorlar. Sami Selçuk: Anladığım kadarıyla iktidar Anglosakson ve Kara Avrupası sistemlerinin karmasını getiriyor. Sistem değişikliği istiyor. Bunun anlamı şudur: Yargısı zaten Adalet Bakanlığı’na bağlıdır. Siyaset ile iç içe yaşayan bir yapı oluşturulacak. İktidarı elinde bulunduran parti kendisine göre Türkiye’yi bi çimlendiriyor. Bunun adı reform değil, yeniden biçimlendirmedir. Bu yapılırsa, Yargıtay üyelerinin de bağımsızlığını ortadan kaldırır. Hikmet Sami Türk: Yargıtay ve Danıştay’ı tek çatı altında toplarsanız, iş yükü daha da artar. Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini esastan inceleme yetkisini kaldırmak askeri müdahale dönemlerinde dahi düşünülmedi. Şimdi buna yönelik değişiklik, AYM’nin 2008’de türbana ilişkin anayasa değişikliğini iptal etmesine yönelik bir tepkinin ürünüdür. İleride iktidar, devletin ve Cumhuriyetin ni teliklerine aykırı değişiklik yapacak ve bunu hukuk devleti adına denetleyecek organın yetkisi de kalmayacak. Sonuç olarak bu tek adam, tek mahkeme, teksesli anayasa sistemine doğru bir gidişin ifadesidir. Prof. Ülkü Azrak: Bu değişikliğin anlamı çok açık. İdari yargıyı ortadan kaldırıyorlar. Danıştay’dan çok rahatsızlar. İstedikleri sonuçları alamıyorlar. İdare üzerindeki yargısal denetimi yok etmeye çalışıyorlar. Artık idari yargının bağımsızlığı ortadan kalkacak. Bütün mesele orada. Sistematik bir biçimde önce Silahlı Kuvvetleri etkisiz kıldılar. Şimdi de sıra yargıya geldi. Bundan sonra idarenin yaptığı hukuka aykırı işlemlere dava açmak hayal olacak. Güven Dinçer (Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili): 2010’daki ana yasa değişikliği yetmedi, hızlarını kesmedi. Yargıyı tam ellerine alamamışlar anlaşılan. 145 senelik Danıştay’ı, Yargıtay’ı ortadan kaldırıyorlar. Oysa Danıştay devletin temelidir. Beğenmedikleri kurumları tasfiye ediyorlar. CHP, bence artık anayasa görüşmelerinden çekilmelidir. Bu işin çözümü hukuki değil siyasidir. Bunlar hiç bilmediğimiz bir düzen kuracak. MHP LİDERİ BAHÇELİ ‘Yüzleşme olacak’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD’li Sarai Sierra cinayetiyle ilgili Türkiye’de güvenlik sorununu ele alması gerekenlerin surdaki kimsesizleri, tinercileri sorgulamaya başladığını belirtti. Önceki gün gazetecilerle akşam yemeğinde bir araya gelerek soruları yanıtlayan MHP lideri Bahçeli’nin verdiği mesajlar satırbaşlarıyla şöyle: Yüzyılın hesaplaşması: Zannediyorum bir siyasi iktidar değişikliği, ne zaman olur bilemem ama 90 yıllık Cumhuriyette kesinlikle yüzleşme dönemi olacak. İktidara kim gelirse Cumhuriyet yüzleşmesi, tarihi yüzleşme olacak. İyi senaryo: 11 gün Türkiye’de bulunan ABD’li Sarai, MOBESE kameralarının da bulunduğu alanlarda rahatlıkla dolaşmış. Bir gün geliyor öldürülmüş oluyor. Düşünmek lazım, ölümünün arkasından Türkiye’de güvenlik sorununu ele alması gerekenler, surun kenarındaki bataklıkları vesaireyi tartışmaya açıyorlar. Senaryoyu kim yazdıysa Muhteşem Yüzyıl’dan çok daha iyi yazmış. Timsah gözyaşları: (Başbakan Erdoğan’ın’ın tutuklu askerler konusunda açıklamalarıyla ilgili olarak) Bu konudaki timsah gözyaşlarını silmesi için Meclis’e bir düzenleme getirirse, adaleti düzeltmek açısından MHP olarak yardımcı olabiliriz. Yasa işi Adalet Bakanlığı’ndadır. Çok şeyleri yapmışlardır, bunu da yapabilirler. İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN CHP’Lİ RIZA TÜRMEN: namikzafer@yahoo.com Diktatörlük için uygun yargı yaratılıyor BAHADIR SELİM DİLEK Rusya’da Nursi yasaklandı Haber Merkezi Rusya’da Kaliningrad Mahkemesi, Said Nursi’nin 16 kitabını “aşırı” olduğu gerekçesiyle sakıncalı bularak yasaklanmasına karar verdi. RIA Novosti ajansının haberine göre mahkeme kararını adli tıp raporuna dayandırdı. Adli tıp tarafından yapılan “psikolojikdilbilimsel” incelemede, Said Nursi’nin 14 Risalei Nur kitabıyla iki broşürü, ‘Dini nefreti teşvik ettiği ve İslama inanmayanların dini özgürlüklerine zarar verdiği’ gerekçesiyle sakıncalı bulundu. Ajans, söz konusu kitapların Kaliningrad’da oturan ve radikal bir örgüt taraftarı olduğundan şüphelenilen bir zanlının evinde ele geçirildiğini duyurdu. Kaliningrad Mahkemesi, Rus Yüksek Mahkemesi’nin 2008 yılında aldığı bir kararla “Nurcu örgütleri” yasaklama kararına dayanarak zanlıyı “Yasadışı örgüte üye olmak” suçundan da yargılama kararı aldı. Mahkemenin son kararıyla, Nursi’nin kitapları bütün Rusya çapında yasaklı kitaplar listesine girmiş oldu. ÇİÇEK, ‘YENİ ANAYASA İÇİN HIZLANMAK ZORUNDAYIZ’ DEDİ ‘Fırsat kaçmasın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa konusunda siyasi partilerin “başkanlık, parlamenter sistem, yarı başkanlık” gibi kritik konularda artık kararlarını vermesi gerektiğini belirtti. Çiçek, Parlamento Muhabirleri Derneği’nin yeni seçilen yönetim ve denetim kurulu üyelerini kabul etti. Kabulde yeni anayasa süreci ile ilgili soruları yanıtlayan Çiçek, siyasi partilerin görüş bildirmedikleri sade ce 78 madde kaldığını ifade etti. Anayasanın “değiştirilemez” maddeleriyle ilgili metin ortaya konulmasa da siyasi partilerin yaklaşımlarının aşağı yukarı belli olduğunu kaydeden Çiçek, şu görüşleri dile getirdi: “Partilerin kritik konularda karar vermesi lazım. Örneğin başkanlık sistemi, parlamenÇiçek, katıldığı televizyon programında ise bugün itibarıyla 93 maddenin u Yeni anayasa konusunda düğümü müzakere edildiğini, “başkanlık, parlamenter sistem, yarı başkanlık” 30 maddede mutabatartışmalarının çözeceğini söyleyen TBMM kat olduğunu belirBaşkanı Çiçek, partilerin bu konuda bir an önce terek 93 maddeden önemli kısmının, ikinkararlarını açıklamaları gerektiğini söyledi. ci bir değerlendirmeyle mutabık kalma ihluna devam edemeyeceğini belir timalinin bulunduğunu kaydetten Çiçek, ancak yapılan çalışma ti. Çiçek, tutuklu askerlere MİT sonucu “en mükemmel” anaya Müsteşarı Hakan Fidan’a soruşsanın da ortaya çıkmayabileceğini turma izni örneğinde olduğu gibi kaydetti. Ancak her siyasi partinin bir formülün mümkün olup olmakendi anayasasını “en mükem yacağı sorusu üzerine, bunun bir mel” bulabileceğine işaret eden yol olabileceğini ancak tasarıyla Çiçek, “Herkese anayasa değil geleceği için hükümetin kabul ethepimize anayasa yapmaya ça mesi gerektiğini söyledi. ter sistem bunun arasında kalan yarı başkanlık sistemi. Bu konularda uzlaşma olursa ki, yol ve yöntem arıyoruz, bunu sağlayabilirsek görüş birliğine varmak mümkün. Tekrar genel başkanlara müracaat edebiliriz; danışmanlar, uzmanlar var...” Türkiye’nin birçok sorunun kaynağı olan mevcut anayasa ile yolışıyoruz” dedi. Anayasa sürecinin “tarihi bir fırsat olduğunu ve heba edilmemesi gerektiğini” belirten Çiçek, “Rüzgâra karşı farklı şeyler söyleyebiliriz ama bu iş her şekilde olumlu sonuçlanmalı. Çalışmalarda hızı artırma çabası içindeyiz” dedi. ANKARA AKP’nin Yargıtay, Danıştay ve askeri mahkemeleri kaldırmayı da kapsayan önerilerini değerlendiren eski AİHM yargıcı ve CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, “Diktatörlük için uygun yargı yaratılıyor” dedi. Türmen, AKP’nin yeni anayasada yargı bölümleriyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu 12 maddelik öneri paketini değerlendirirken, “AKP’nin önerilerini, başkanlık sistemi ile ilgili önerileriyle görmek lazım. Başkanlık sistemi ile ilgili önerileriyle paralel olarak, onla uyum içinde” dedi. Bu öneriler çerçevesinde ABD’deki gibi bir “supreme court” (yüksek mahkeme) kurulacağına işaret eden Türmen, “Yargıtay ve Danıştay’ı ortadan kaldırarak onların yerine bir ‘supreme court’ kurulur, bir temyiz mahkemesi. Bunu yaparken, enteresan olan şey idari yargıyı ortadan kaldırıyor. AKP’nin en fazla rahatsız olduğu şey, idari yargı” değerlendirmesini yaptı. Anayasa Mahkemesi’ne toplam 17 üyeden sekizini, HSYK’ye de 7 üyeyi başkanın atamasının söz konusu olduğuna işaret eden Türmen, “Bu mahkemeler, başkanın oluşturacağı mahkemeler haline geliyor. Tabii, HSYK ile ilgili olarak enteresan bir şey var. Adalet bakanının rolü daha güçlendiriliyor” dedi. AKP’nin önerilerini, Kıta Avrupası ve ABD’deki yüksek yargıyla da karşılaştıran Türmen, “Kıta Avrupası’nda mutlaka bir idari yargı vardır. Amerika’da idari yargı bu şekilde olur. Başkan bu kadar güç sahibi olmaz. Supreme Court’u da başkan atıyor ancak, orada Meclis’in bir denetim yetkisi var. Burada başkanın yapacağı atamalar üzerinde Meclis’in hiçbir yetkisi yok tabii” diye konuştu. Sözlerini, “AKP’nin başkanlık önerileri, başkana dair sınırsız yetkiler ve yani bu başkanın nasıl bir başkan olacağını düşünürsek, tam bir diktatörlük olacaktır. Bu öneriyle de öyle bir diktatörlük için uygun bir yargı yaratılıyor” şeklinde sürdüren Türmen, “Hukuk devletinden, yargı bağımsızlığından söz etmek Türkiye’de büsbütün güçleşecektir. Bu yargının başkanı denetlemek gibi bir görevi olmayacaktır” görüşünü dile getirdi. Denetlenmeyen başkan ‘Hükümet kabul etmeli’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle