13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2013 SALI 4 HABERLER Öcalan ‘Demokratik Yeni Türkiye’ adını verdiği yol haritasını Nevruz’da açıklayacak 29 Kasım 1955 Günü Ankara’da Ne Olmuştu? Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, geçen gün Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusu’nda düzenlenen “Hükümet Sistemi Arayışları ve Başkanlık Sistemi” konulu panelde, “Hem Atatürk, hem İnönü hem de Menderes’in hem yürütme hem de yasama ellerindedir. Tam bir fiili başkanlık dönemidir. Bugünkü Amerikan başkanlık sisteminden daha güçlü bir sistem” demiş. Anlaşılan Bozdağ, Türkiye’ye en uygun demokratik sistemden çok, kendi emellerine en uygun dikta yapısının arayışı içinde. Olaylara da o amaca uygun bir yorumla bakmayı yeğliyor. Tabii sürekli olarak tek parti dönemini eleştiren bir iktidarın başbakan yardımcısının, Atatürk ve İnönü’nün, Kurtuluş Savaşı’ndan gelen kişiliklerinden doğan ve kendine özgü olarak nitelenebilecek dönemlerini emsal göstermeye kalkmasındaki tutarsızlık gözden kaçmayacak türden. ??? Ama zaten Bozdağ demokratik sistem arayışında falan değil. Yine de bunları söylerken, hiç değilse, kendilerinin Tayyip Bey için istedikleri Meclis’i feshetme yetkisinin, parlamento tarafından Atatürk’e bile verilmediğini belirtseydi gerçeklere daha uygun konuşmuş olurdu. Ama zaten Bozdağ’ın gerçekleri konuşmak gibi bir kaygısı da yok. Nitekim, Menderes dönemini anlatırken de Celal Bayar’ın temsili bir noktada durması dolayısıyla, Başbakan Menderes’in egemen olduğu fiili bir başkanlık sisteminin başında olduğunu söyleyebiliyor. Neresinden başlamalı ki?.. Celal Bayar’ın DP amblemli, bastonla gezdiği ve cumhurbaşkanı seçilince, eski partisiyle arasına, anayasa gereği, yeterince mesafe koymadığı için eleştirildiği ve DP’nin fiili başkanı olarak nitelendirildiğini bırakalım bir yana. Ama yine de sistemin özünde parlamenter olduğunu yadsımak mümkün müdür? Menderes’in tek adamlık tutkusu ve bu tutkunun demokrasinin canına okuduğu bir gerçektir ama sistem görünüşte de olsa parlamenterdir. Ve parlamentoda çoğunluğu olan partinin milletvekilleri zaman zaman güçlerini öylesine göstermişlerdir ki, Menderes sinmiş ve şu cümleyi telaffuz etmiştir: Aslanlar gibi adamlarsınız, siz dilerseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz. ??? Şöyle biraz geriye gidelim: 1955 sonbaharında DP içinde rüzgârlar pek de Menderes’in lehine esmemektedir. Bu arada 29 Kasım günü yapılan DP grup toplantısında Ticaret Bakanı Sıtkı Yırcalı için bir soru önergesi verilmiştir. Adnan Menderes’in başlangıçta hazır bulunmadığı toplantıda, soru gensoruya dönüştürülmüş ve daha önce Başbakan’la aksine karar alındığı halde, Yırcalı, “Ben koltuğa yapışan adam değilim” diyerek istifa etmiştir. Sonradan Menderes’in de katıldığı grup toplantısında, hava biraz daha kızışmış, Yırcalı’nın ardından, eleştirilerin hedefi olan Maliye Bakanı Polatkan istifa etmiş, bilahare yükselen “Zorlu... Zorlu” seslerinin üstüne Zorlu da bakanlıktan çekilmiştir. Bu durumda ne yapacağını bilemeyen Menderes, yukarıya Koraltan’ın odasına çıkmış, orada Mükerrem Sarol kendisine, “Siz lidersiniz, bakanlar istifa etsin, siz kişisel olarak güvenoyu isteyin!” tavsiyesinde bulununca, grup toplantısına dönmüş, bakan arkadaşlarının istifasını bildirmiş ve “Kaderimi sizin reylerinize teslim ediyorum” diyerek kendi adına şahsen güvenoyu isteyip almıştı. İşte, milletvekillerine “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” sözünü orada söylemiştir. Başta başbakan olmak üzere AKP’liler sık sık geçmişten söz ediyorlar ama onu da doğru dürüst bilmiyorlar. Gördüğünüz gibi Bozdağ da bunlardan biri. Meslekte 63. yılını yaşayan Altan Öymen’in üç ciltlik bir anı kitabı var, dördüncüsü de yolda, bu dönemleri ayrıntısıyla anlatıyor. Bari Altan Öymen, TV ekranında iki hatuna laf anlatmaya (ki o zaten mümkün değil) uğraşmayı bırakıp kitabı ilerletse de geçmişten söz etmek isteyenler, okuyup neyin ne olduğunu öğrenseler. ‘Çözüme mecburuz’ AYŞE SAYIN ANKARA BDP heyetinin geçen cumartesi günü İmralı‘da ziyaret ettiği Abdullah Öcalan, 12 gün içinde “ateşkes, silah bırakma” planını da içeren bir mektubu BDP aracılığıyla Kandil’e ileteceğini bildirdi. Öcalan, Türkiye kamuoyuna açıklanacak mektuptaki plana PKK’nin de “olumlu” yanıt vermesi durumunda Kürtlerin taleplerini de içeren “Demokratik yeni Türkiye” adını çözüm planı ve yol haritasını Nevruz’da açıklayabileceğini bildirdi. BDP yönetimi, dün Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın başkanlığında yaptığı toplantıda İmralı’ya giden heyetin Öcalan’la yaptığı görüşmeyi değerlendirdi. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın mesajlarını grupta anlattı. Edinilen bilgiye göre Öcalan, MİT aracılığıyla hükümetle yürütülen görüşmeler henüz olgunlaşmadığı için Kandil, PKK’nin Avrupa kanadı ve BDP aracılığıyla kamuoyuna iletilecek mektubu heyete vermedi. Öcalan’ın bütün kesimlere vereceği mektubun içeriğinin aynı olacağını da aktardığı öğrenildi. Bu mektubu olgunlaştırdıktan sonra BDP üze DEMİRTAŞ: İKİÜÇ HAFTA ÇOK KRİTİK Toplantıdan sora açıklama yapan BDP Genel Başkanı Demirtaş, Öcalan’ın çözüm konusunda kararlı ve ciddi olduğunu belirterek, bu konuda kendisinin hazırlayacağı “taslak çözüm planı”nın 23 hafta içinde açıklanacağını bildirdi. Demirtaş, “Taslak cezaevi yönetimiyle bize ulaşacak, biz de halkımızla paylaşacağız. Umuyoruz ki Nevruz bayramına kadar olaylar olumlu seyretsin. Umut ediyorum ki bu tarihi anlar küçük hesaplar uğruna feda edilmez” görüşünü dile getirdi. Demirtaş, 23 haftalık sürecin son derece “kritik” olduğunu da belirterek “Biz söz veriyoruz bu sürecin içini dolduracağız” dedi. “Türkiye’ye özgü” bir çözüm modelinin tartışıldığını ifade eden Demirtaş, Nevruz’da ateşkes çağrısı olup olmayacağı sorusu üzerine, “ateşkes” çağrısını yapacak olan kişinin Öcalan olduğunu ancak 23 haftalık sürecin hassas olduğunu söyledi. O nedenle etnik aidiyetlere referas yapılmamalı” diyerek İslamiyetteki “ümmetçilik” yaklaşımını referans gösterdi. Öcalan, kamuoyunun vereceği tepkilerin bu süreçte büyük önem taşıdığını ve barışı istemeyen kesimlerin çok fazla olacağını belirterek, “Paris suikastı doğrudan bana yapılmıştır. Bu süreçte herkes dikkatli olmalıdır. Bu tür saldırılar bundan sonra da olabilir” uyarısında bulundu. PKK’nin elindeki rehinelerle ilgili Kandil’e çağrı yapan Öcalan, hükümetten de bu konuda adım atması beklentisini ifade etti. Öcalan’ın, “Toplu tutuklamalara karşı, biz de, BDP de sağduyuyla hareket ettik. Bundan sonra devam ederse, BDP buna isyan etmeli, en güçlü şekilde tepkisini dile getirmeli” dedi. Altan Tan, Öcalan’ın mektubunda silah bırakma konusundaki takvimin de de yer alacağını belirterek, “Mektubun ardından BDP görüşlerini belirleyecek. Bu süreçte Kandil, Avrupa kendi görüşlerini bildirecek. Biz de bu değerledirmeleri İmralı’ya bildireceğiz. Yaşananlar ve alınacak kararlar 23 hafta sonra açıklanacak. Süreci uzatmayacağız en geç iki hafta içinde sonuca ulaştıracağız” dedi. ‘Paris suikastı bana’ rinden ilgili yerlere göndereceğini belirten Öcalan, kendisinin avukatlarla da görüştürülmediğine göndermede bulunarak “Uzun süredir diyaloglarım yok, kopuk yaşıyorum, kısıtlı imkânlarla bilgileniyorum. Avrupa, Kandil ne düşünüyor, BDP içinde siyaset yürütenler, Kürt siyasetçiler ne düşünüyor? Genel olarak bütün bu kesimlerin fikirlerini almalıyım” mesajını iletti. İleteceği mektuba verilecek tepkilerin çok önemli olduğunu belirten Öcalan, bu süreci tek başına götüremeyeceğini, özellikle Kandil’in tutumuna göre çözüm planını açıklayabileceğini ifade etti. Kandil’den olumlu yanıt bulması durumunda, “Demokratik Yeni Türkiye” adını verdiği yol haritası ve çözüm çözüm planını Nevruz’da açıklamayı planladığını belirten Öcalan, bundan sonra yeni heyetlerin adaya geliş yolunun açık tutulacağı beklentisini ifade etti. Edinilen bilgiye göre Öcalan, hem kendilerinin hem de AKP’nin “bu çözüme mecbur” olduğunu belirterek “Süreç önemli bir süreç ve uzun uzadıya devletin de bu kamburla gitmeyeceği gerçeği ortadadır. Özellikle Rojava’da ve Güney Kürdistanda kazanımlarından sonra Türkiye Kürtlerinin statüsüz kalamayacağı başka bir gerçektir. Bunun adını koymak adına AKP biraz tarihsel zorunluluklardan biraz da bölgesel ve uluslararası zorunluluklardan dolayı ikna olmuş gibi görünüyor. Eğer bu sefer çözemezsek, her zamankinden çok daha kötü bir sürece girilir” uyarısı yap ‘İslami referans’ tı. Öcalan, bu süreçte Sinop benzeri provokatif çıkışlar olabileceğini, AKP’nin bu tepkilerden “ürkebileceğini” de belirterek ancak “uluslararası arena ve bölgesel gelişmelerin” de AKP’yi çözüme zorlayacağına işaret etti. Öcalan yeni anayasada Türkçenin “resmi dil” olarak tanımlanmasında ısrarlı olduğunu belirtirken “demokratik özerklik” yerine, bu projeyi referans aldığı Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartları’nda, Türkiye’nin çekince koyduğu madddelerden çekincelerin kaldırılıp buna göre düzenleme yapılmasının da mümkün olabileceğini ifade etti. Mevcut anayasadaki “milliyetçilik” tanımının “tek ırk, tek ulusa” dayandığını savunan Öcalan, “İslamdaki milliyet yaklaşımının referans alınmasını” isteyerek, “Anayasa bir hukuk metnidir. İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN Yıllar sonra piknik ve halay Güneydoğu’da operasyon ve çatışmaların en sık görüldüğü yerlerin başında gelen Şırnak’ın Cudi Dağı’nda daha önce güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köylere bölgede oluşan barış havasıyla birlikte 20 yıldan sonra gidenler, piknik yapıp halay çekti, okey oynadı. Başbakan sürecin nasıl başlayacağını açıkladı namikzafer@yahoo.com ‘Önce ülkeyi terk etsinler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, risk alınmadığı sürece sonuç almanın mümkün olmadığını bildirirken “‘İmralı süreci’ diye bir şey olmaz, ‘çözüm süreci’ olur” dedi. Bunun için öncelikle teröristlerin Türkiye’yi terk etmeleri gerektiğini belirten Erdoğan, “Türkiye’deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir. Ondan sonra Mahmur Kampı var, bu Birleşmiş Milletler (BM) ile görüşülerek halledilmesi gereken bir süreçtir. Çünkü orası adeta kuluçka merkezi gibi” dedi. Birleşik Arap Emirlikleri’nden Ankara’ya dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “İmralı’ya ikinci heyet gitti. Büyük risk aldınız, gidişatı nasıl görüyorsunuz” sorusu üzerine “Siyaset etmek risk almaktır. Hatta daha ileri gideyim, yaşamın kendisi risktir” dedi. Konuyla ilgili gerekli bilgileri alacağını belirten Erdoğan, süreçle ilgili kavram karmaşası bulunduğunun anımsatılması ve kamuoyu desteğinin sorulması üzerine de şöyle konuştu: “ ‘İmralı süreci’ diye bir şey olmaz, ‘çözüm süreci’ olur. Bizim, benim aldığım brifingde batıda böyle ciddi bir sıkıntının veya itirazın olduğuna dair bir şey yok. Akil adamlar içerisinde batıda yaşayan Kürtlerden, onun içinde yer alanlar veya yer almak isteyenler var. Onlarda da çok ciddi şekilde karşı çıkan olmadı, farklı bazı tavırlar olabilirse onu bilemem çünkü her zaman oluyor. Bizim ‘beyaz’ dediğimize herkes ‘beyaz’ demiyor ama maalesef bazıları kendi karakteristik yapısıdır. Bakıyor çözüme giriyor, çözülmemesi için ellerinden ne geliyorsa onu yapıyor.” STK’ler ve siyasi partiler süreci değerlendirdi Temkinli destek MAHMUT ORAL Loğoğlu: Tutsak yok terör suçlusu var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, İmralı’ya giden BDP heyetinin açıklamalarına tepki gösterdi. Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Loğoğlu, İmralı’ya giden heyetin açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine şunları kaydetti: “Yapılan açıklamalarda şu umut yaratıldı. Yani PKK’nin elindeki tutsakların serbest bırakılması. Bu olduğu takdirde buna seviniriz. Ancak burada kullanılan kavramlarda yine bir yanlışlık var. ‘PKK’nin elinde tutsaklar var, Türkiye’nin elinde tutsaklar var.’ Türkiye’nin elinde tutsak yok, Türkiye’nin elinde suç işlemiş, terör suçlarına karışmış, silahlı terör eylemlerine karışmış insanlar var. Onların tabi tutulacakları muamele ile tutsakların tabi tutulması gereken muamele ayrı ayrıdır. Böyle bir gelişme olursa ve bunun devamı gelirse... Biz sonuca bakarız.” DİYARBAKIR BDP’li milletvekillerinin hafta sonunda İmralı’ya gerçekleştirdikleri ikinci ziyaret sonrasında, Kürt sorununun demokratik çerçevede çözümüyle ilgili beklentiler arttı. Ancak Güneydoğu’daki STK’ler ve siyasi partiler sürece temkinli yaklaştı. Bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin sürece ilişkin değerlendirmeleri şöyle: Sertaç Bucak (Eski HAKPAR Genel Başkanı): Sorunun şiddetten arındırılması ve herkesin eşit hak ve özgürlüklerden yararlandırılması gerekir. Böylece Türkiye’de önemli bir demokratik gelişme olacaktır. Sorunun çözümüne katkı sunulmak isteniyorsa uluslararası standartlar çerçevesinde hareket etmek en doğru yol olacaktır. Hakan Tahmaz (Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü): Yapılan çalışmalar barış için yeterli değil. Bu yeterli sonuçları elde edemediğimiz için dün Hatay’da linç girişimi, bir hafta önce Sinop ve Samsun’da linç girişimleri yaşandı. Bugünkü kritik aşamayı aşabilmenin ön koşullarından bir tanesi herkesin bir önceki pozisyonunu, bir önceki söylemini terk etmesi gerekir. Bize düşen bu kapıyı sonuna kadar zorlamak olmalıdır. Yrd.Doç.Dr. Vahap Coşkun (Dicle Üniversitesi): Ben bunun 3 aşamada gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Öncelikle bir çatışmazlık sürecinin ilan edilmesi veya fiili olarak bir çatışmazlık halinin yapılması, ikinci etapta PKK’nin kendi silahlı güçlerini sınır dışına çekip böylece bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırması ve en son aşamada PKK’nin silah bırakmasının konuşulması. Silah bırakma konusuna eşlik edilmesi gereken demokratik ve siyasi hukuk programının da olması gerekiyor. İşte, Ceza Kanunu’nda, Siyasi Partiler Kanunu’nda vs. değişikliklerin yapılmasının yanında özellikle yeni yapılan anayasal süreçte Kürt meselesini oluşturan temel sorunlarına ilişkin düzenlemelerin yapılması gerekir. Böyle olursa PKK’nin silahlı güçlerini sınır dışına çekmesi daha kısa sürede gerçekleşebilecek. Kampı ‘Mahmur BM ile görüşülür’ Habur ile yarım kalan süreçte teröristlerin bazılarının Avrupa başkentlerine gönderilmesine ilişkin planlar anımsatılarak “Dağdaki kadroyu eritme anlamında o dönemdeki çözüm formülleri halen geçerli mi? Başka bir yaklaşım var mı” sorusunun yöneltilmesi üzerine de Erdoğan, “Şu anda hepsi geçerli tabii. Bizim için şu anda birinci derecede Kandil’dekiler, Türkiye’dekiler. Türkiye’deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir. Ondan sonra Mahmur Kampı var, bu BM ile görüşülerek halledilmesi gereken bir süreçtir. Çünkü orası adeta kuluçka merkezi gibi. Bir diğer tarafta tabii Kandil var. Bunlar da bizim Kuzey Irak yerel yönetimi ile çözmemiz gereken bir konu.” Öte yandan Erdoğan, otoyol ihalesinin iptaliyle ilgili sürecin nasıl geliştiği yönündeki bir soru üzerine de ihale sonucunda ortaya çıkan rakamın kendisini tatmin etmediğini belirterek “Arkadaşlarımızla bir istişare yaptık, bu istişare neticesinde kesin değil ama büyük ihtimalle burayı halka açacağız” dedi. Başbakan Erdoğan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle