19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2013 CUMA 4 HABERLER BDP Eşbaşkanı, yeni MİT İmralı görüşmeleriyle ilgili net ifadelerden kaçındı Önyargısız ve Kararlı 2013’te, çözümü ertelenemeyecek konuların başında Kürt sorunu geliyor. Kürt sorunu Kürt Türk, hangi kökenden olursa olsun, bütün Türkiye’nin sorunu. Çözümü de, yalnızca iktidarı, AKP’yi değil, tüm partileri ve vatandaşları ilgilendirmektedir. Demokrasilerde, ülkenin tüm sorunları ister iktidarda olsun ister muhalefette bütün siyasi partileri ve vatandaşları ilgilendirir, çözümlerinde de herkesin rolü olmalıdır. Çünkü demokrasiler, iktidardakilerin ülkenin sahibi, muhalefettekilerin ise seyircisi oldukları sistemler değillerdir. Kürt sorununun çözümünde de, herkes üstüne düşeni yapmak durumundadır. Kısacası CHP bu sorun karşısında “Bana ne AKP iktidarda, o çözsün!” diyemez. O da kendi politikasını oluşturmak, kendi çözüm önerilerini açıklamak durumundadır. Zaten yaşamsal konularda saydamlık demokrasinin “onsuz olmazı”dır. Buna karşılık, hükümet de İmralı ile yaptığı görüşmeler konusunda, gerekirse gizli oturumda, parlamentoyu bilgilendirmek zorundadır. ??? Bu açıdan bakılınca, İmralı ile görüşmelerin yürütüldüğünün açıklanması doğrudur. Aslında PKK’nin başı ile görüşülmesi de kaçınılmazdır. Silahı elinde tutan, savaştığın kim ise, onunla barış yapmak durumunda olduğuna göre, onu temsil yeteneği olanla görüşeceksin. Yoksa, hiçbir etkisi temsil yeteneği olmayanla görüşmenin anlamı yok. Ancak burada her şeyi açık yaparken, halkı açıkça aptal yerine koymamak gerek. Siyasi iktidar, İmralı ile görüşenin kendisi olduğunu açıklamak zorundadır. Yoksa “biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor” yollu, karşısındakinin aptallığı varsayımı üzerine bina edilmiş kurnazlıklar en hafif deyimiyle çirkindir. Bu sınırlar dahilinde, CHP Genel Başkanı’nın Başbakan’ın tayin ettiği ve himayesi altına aldığı temsilcisi aracılığıyla İmralı ile temasa girişmesine karşı önyargılı olmadıklarını söylemesi, desteklenmesi gereken doğru bir yaklaşımdır. Şurası kesindir ki, Tayyip Erdoğan ne söylerse söylesin, kimse bu sorunu geniş bir ulusal mutabakat olmadan çözemez, böyle bir mutabakat da, hem CHP’nin hem de diğer partilerin de gerekli zaman ve yerde desteğini de zorunlu kılar. ??? Ülkemizi ilgilendiren konuda hepimiz üzerimize düşeni yapacağız, önyargısız olarak. Çünkü bizler, bu memleketin asli sahipleriyiz, seyircileri, misafirleri değil. Ancak önyargısız destek verirken neye destek verdiğimizi iyi bilmek ve iyi tanımlamak, desteğimizin içeriğini açıkça belirtmek durumundayız. Çözümünü öngören herkes bilmelidir ki, bu konuyu demokrasi sorunundan ayırarak, demokrasi dışı bir ortamda çözüme ulaştırmak söz konusu olamaz. Kürt sorunu ne yalnız bir kimlik, ne de yalnız bir demokrasi sorunudur. Bu, demokrasinin egemen olduğu bir Türkiye’de çözülecek bir kimlik sorunudur. Bir başka deyişle, Kürt sorunu nasıl, yalnız Türklerin özgür olduğu bir ortamda çözülemez ise, yalnız Kürtlerin özgür olduğu ortamda da çözülemez. Çözüm Kürt ve Türk herkesin özgür olduğu bir ortamda yeşerecektir. Bu konuda açık, net ve titiz bir kararlılık içinde olmak şarttır. Bu durumda, bütün özgürlük yollarını tıkayan, kuvvetler ayrılığına, yargı bağımsızlığına savaş açan, insanları tutukluluk yoluyla hapislerde çürüten bir ortamı düzeltmeyen iktidarın, demokrasi sorununu çözmeden Kürt sorununu çözmeye kalkışmasının anlamı yoktur ve böyle bir politikaya destek de vermemek gerekir. Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümünde, gerekli ve yararlı adımları atarsa iktidara önyargısız destek vermelidir. Ama aynı zamanda demokrasi konusunda da kararlı olmalı ve bu iki konunun birbirinden ayrılması girişimine göz yummamalıdır. Demirtaş temkinli AYŞE SAYIN Selahattin Demirtaş ANKARA BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, yeniden başlayan MİTAbdullah Öcalan görüşmelerini “olumlu” bulduklarını ancak bu durumun kendilerini “heyecanlandırmadığını” belirtirken, Öcalan’ın “silah bırakın” çağrısına PKK’nin yüzde 99 uyacağını söyledi. Görüşme trafiğinin dışında olduklarını ve kendilerine de hiçbir bilgi verilmediğini belirten Demirtaş, “Bu tek taraflı dezenformasyon da olabilir. Görüşme olduğu doğrudur çünkü resmi bağlayıcı açıklamalar yapıyorlar ama Öcalan’ın dışarıya ulaştıracağı bilgiler çıkmadan hiçbir şeyi doğru olarak değerlendirmiyoruz” görüşünü dile getirdi. Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın Öcalan’dan Kürt sorunu konusunda bir “enstrüman” olarak söz etmesine “Enstrüman değil, baş aktördür” sözleriyle tepki gösterirken, “Başdanışmana katıldığım tek bir şey var, ‘beklentilerin yüksek olmaması lazım’ diyor. Ben herkes için bunu söylüyorum. Hayalleri yüksek olanın hayal kırıklığı da büyük oluyor” diye konuştu. Demirtaş’ın sorularımıza verdiği yanıtlar anabaşlık larıyla şöyle: Görüşmeleri olumlu: Başbakan’ın “İmralı’da görüşmeler oluyor, olacak” demesi kesinlikle olumlu bir şeydir, ileri bir adımdır. Bizim de ısrarla üstünde durduğumuz konulardan biriydi. Kesinlikle İmralı’da Sayın Öcalan’la görüşmeler olmalıdır, kendisinin dışlandığı bir çözüm süreci de mümkün değildir diyorduk. Sözcü mü, Başbakan mı?: Bir defa Başbakan’ın siyasi danışmanının, hükümet adına, bütün devlet adına konuşma yetkisini nereden aldığını ben merak ediyorum. Bu hükümetin sözcüsü yok mu, Başbakan’ı yok mu? Bütün devlet TBMM Araştırma Merkezi raporunda GAP’taki gecikme eleştirildi ‘Hedeflerde sapmalar var’ ? Raporda, GAP’ın uzun yıllardır devam eden bir proje olduğu ve sulama projelerinin gerçekleşme oranının halen çok düşük düzeyde olduğu belirtildi. MAHMUT LICALI ANKARA TBMM Araştırma Merkezi, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve Konya Ovası Projesi (KOP) hakkında hazırladığı değerlendirme raporunda, başta sulama alanında olmak üzere GAP hedeflerinde önemli sapmalar ve gecikmeler yaşandığı belirtilerek “20082012 dönemi GAP Eylem Planı ile GAP için önceki dönemlerden çok daha fazla kaynak tahsis edilmesine rağmen hedefler gerçekçi olarak belirlenmemiş ve öngörülen 27 milyar TL’lik kaynak aktarımının ancak 12 milyar TL’lik kısmı tahsis edilmiştir” tespiti yapıldı. TBMM Araştırma Merkezi’nin GAP ve KOP hakkında hazırladığı değerlendirme raporunda, GAP’ın uzun yıllardır devam eden bir proje olduğu ve sulama projelerinin gerçekleşme oranının halen çok düşük düzeyde olduğu belirtildi. Raporda, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak’ı kapsayan GAP’ın alan ve nüfus açısından Türkiye’nin yaklaşık yüzde 10’luk bir bölümüne denk geldiği belirtildi. Ra Raporda, projede sulama hedefinde 2006 yılı sonu itibarıyla sadece130 bin hektara ulaşıldığı ifade edildi. porda, 2002 yılında revizyona uğrayan GAP planı kapsamında projede sulama hedefinin 2006 yılı sonu itibarıyla 289 bin hektar iken, ancak 130 bin hektara ulaşıldığı ifade edildi. Aynı dönemde bölgede sanayinin yüzde 9.1 oranında büyümesi öngörülürken fiili büyümenin yüzde 5 dolaylarında olduğu kaydedilen raporda, şu tespitler yapıldı: “Aynı dönemde kamu yatırımlarına bakıldığında kamu finansman hedefi 36 milyar TL iken gerçekleşme düzeyi 21 milyar TL olmuş, nakdi gerçekleşme yüzde 56 düzeyinde kalmıştır. Bölgede 2008 yılı iti barıyla işsizlik, nitelikli işgücünün yetersiz oluşu, eğitim altyapısının yetersizliği, nüfusun eğitim düzeyinin düşüklüğü, sağlık altyapısının ve hizmetlerinin yetersizliği, içme ve kullanma suyuna erişimdeki sıkıntılar, kırsal altyapının tamamlanamamış olması, sanayi ve enerji altyapısının yetersizliği ve bölge içinde sermaye birikiminin sağlanamaması GAP bölgesinin en önemli sorunları olmaya devam etmektedir.” Raporda, 20082012 dönemi için hazırlanan GAP Eylem Planı kapsamında yapılan çalışma lar ve yatırımlar sıralandı. Raporda, GAP’ın başta mali sebepler olmak üzere yönetimsel ve kurumsal nedenlerden ötürü çok uzun sürmüş ve planlamaların oldukça gerisinde kalındığı belirtildi. GAP’ın karar verme gücünün ve insan kaynaklarının çoğunun Ankara’daki ofisin elinde olduğu belirtilen raporda, “GAP yönetiminin yerel katılımı ve özerkliğinin zayıf olması ile bölgedeki etnik yapıdan dolayı ademi merkeziyetçiliğin zayıf kalacağı iddiaları GAP’ın önündeki engeller olarak görülmektedir” denildi. adına bir tane siyasi danışman konuşuyor. Doğru, kendisi bizzat Başbakan adına konuşuyor, hükümet adına değil. Zaten hükümetin hiçbir numarası yok. Bu mesajı vermek istiyorlar. Hükümetin, Meclis’in, yargının hiçbir numarasının olmadığı bir ülkede, Başbakan “tek başına müzakereyi ben başlatırım” diyorsa yarın da “tek başına ben bitiriyorum” der. Bakın daha içeriği kimse konuşmuyor. Biz de konuşmuyoruz, onlar da yansıtmıyor. Ama güven verici bir dil değil. BDP müdahil değil: Bu aşamada kimsenin büyük derin hayallere girmemesi lazım. Herkesin gerçekçi olması lazım. Biz, evet görüşmeyi olumlu buluyoruz, ilerlemesi gerekir, desteklemek istiyoruz ama bu sürece müdahil değiliz, içinde değiliz. Dezenformasyon olabilir: Sadece Başbakan adına konuşan kişinin yaptığı açıklamalar dışında bir şey yok ortada. Başka bir bilgimiz yok. Bu tek taraflı dezenformasyon da olabilir. Görüşme olduğu doğrudur çünkü resmi bağlayıcı açıklamalar yapıyorlar ama içeriğiyle ilgili biz Öcalan’ın dışarıya ulaştıracağı bilgiler çıkmadan hiçbir şeyi doğru olarak değerlendirmiyoruz. İçeriğe ilişkin bilgiler dezenformasyon da olabilir. Öcalan çağrı yapsa PKK silah bırakır mı?: Denemeden kimse göremez. Bizim görebildiğimiz kadar çok küçük bir kesimde rahatsızlık yaratabilir. Kürt hareketi büyük bir hareket. İçinde farklı gruplar var ama yüzde 99’u Öcalan’ı dinleyecek. Yönetim kademesinde fire verilmez. Tereddütsüz insanlar bu çağrıya uyacaktır. Öcalan reformlarla ilgili çağrı yaparsa o müzakereyi de demokratik siyaset yürütür. Öcalan’ın tek bir çağrısı ile bütün sorunları çözer demedik. AKP çözüme inanmıyor: Şundan eminim, AKP’nin zihin dünyasında köklü kurumsallaşmış bir demokrasi, köklü Kürt sorununun çözümü yoktur. Ama bu çözüme mecbur olmayacağı anlamına da gelmiyor. Türkiye’deki ilerleyen süreç, bölgesel gelişmeler AKP’yi bu noktaya götürebilir. İnanmasa bile bazı adımları atmak zorunda kalabilir. O nedenle siyasal gelişmeler AKP’yi, Başbakan’ı çözüm noktasına getirecektir. Başbakan’ın danışmanı aynı konuşmada ne diyor: “Evet, görüşmelerimiz devam ediyor ama bakın Lice’den haber geldi, 10 teröristi etkisiz hale getirmişiz. Bir yandan da böyle devam edecektir” diyor. Buna inanmak, bunun çözüm süreci olduğunu düşünmek mümkün mü? AĞRI VE ŞIRNAK DAVALARINDA KARAR ÇIKTI KCK AVUKATLAR DAVASI’DA DAVUT UZUNKÖPRÜ’YE TAHLİYE KCK davasında 435 yıl hapis cezası verildi MAHMUT ORAL / RECEP KAPUCU Kürtçe savunma yapmak isteyenlerin sözü kesildi HATİCE TUNCER GENEL MERKEZ KARARI CHP Diyarbakır yönetimi feshedildi MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Geçen hafta göreve getirilen CHP Diyarbakır yönetimi, yine genel merkezin kararıyla görevden alındı. Geçen hafta görevden alınan il yönetiminin yerine yine genel merkez tarafından atanan yeni yönetime de görevden el çektirildi. Görevden alınması nedeniyle basın açıklaması yapan İl Başkanı Beşir İpekçi, “Manşetlerle gelen sayın genel başkanımız, 2012 manşetlerde idik. Bugün alt sütunlardayız, yarın boş sütunlarda olacağız. İzlediğiniz siyaset halktan kopuk ve yetersiz. Güven vermeyen, örgütten, tabandan uzaklaşan parti konumuna geldiniz. ‘Hukuk benim, hak benim, güç bende’ diyerek teşkilatları yok saydınız” dedi. İpekçi, Kılıçdaroğlu’nun “Kimse dışlanmayacak, ötekileştirilmeyecek, herkes kucaklanacak, tüzük uygulanacak” vaadinde bulunduğunu vurguladı. DİYARBAKIR/ ERZURUM Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 55 sanıklı Şırnak KCK davasında ara karar verildi. Mahkeme BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın da aralarında bulunduğu 12 kişinin dosyasını son savunmalarını vermedikleri gerekçesiyle ayırırken, 43 kişiden 40’ı hakkında 6 yıldan 17 yıla varan toplam 401 yıl 9 ay hapis verildi. KCK Ağrı davasında da 4 sanık toplam 34 yıla mahkum oldu. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 24. oturumda heyet, öncelikle açlık grevi eylemine giren ve eylemin bitmesiyle tedavileri süren, bu yüzden de raporlu olan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın da aralarında bulunduğu 12 kişinin dosyasını ayırdı. Ardından salonda olan sanıklara söz verdi. Bunun üzerine davanın sanıklarından da olan “Korkmaz” kod adlı Sedat Dalga, polis sorgusu sırasında psikolojik ve fiziksel baskı gördüğünü, bu nedenle gizli tanık olduğunu söyledi. Dalga, “İfade metnim Şırnak emniyetinde hazırlanmış. Bir metin vardı. Bunu bana imzalattılar. Bunu baskı altında imzaladım. Bu ifadeler bana ait değil” dedi. Diğer sanıklar ise Kürtçe savunma yapmak isteyince mahkeme heyeti durumu tutanağa geçirdi. Ardından kararın açıklanması için ara verildi. 7 saat süren aranın ardından mahkeme kararını açıkladı. Mahkeme 40 sanık hakkında “örgüt üyeliği” ve “patlayıcı madde” bulundurmaktan 6 yıl 3 ay ile 17 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi. Tüm sanıklara verilen cezaların toplamı ise 401 yıl 9 ay hapis cezası oldu. Ağrı’da geçen haziranda KCK’ye yönelik operasyonda PKK’ye parasal kaynak sağladıkları iddiasıyla tutuklanan BDP Ağrı İl Başkanı Kasım Polat, BDP PMs üyesi Veysi Biçen ile tutuksuz yargılanan İkram Oğul, Sayme Bayar ve Mansure Aslan, Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Mahkeme Polat’a 10 yıl 6 ay, Biçen’e 13 yıl 6 ay, tutuksuz sanıklar İkram Oğul’a 7 yıl, Mansure Aslan’a da 3 yıl hapis cezası verdi. Öte yandan Mardin Nusaybin’de çok sayıda eve yapılan baskında 12 kişi gözaltına alındı. KCK avukatlar davası olarak anılan çoğu avukat 50 sanıklı 2. KCK davasında avukat Davut Uzunköprü tahliye edildi. Mahkeme, Uzunköprü’ye her ayın ilk çarşamba günü en yakın polis merkezinde imza verme şeklinde adli kontrol uygulanmasını kararlaştırdı. Mahkeme 27 sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Dava 28 Mart’a ertelendi. Davada anadilinde savunma hakkı verilene kadar savunma yapmayacaklarını belirten sanıkların savunmaları tamamlanmış sayıldı. Davanın dün görülen 5. oturumuna aralarında Abdullah Öcalan’ın avukatları Doğan Erbaş, Hatice Korkut, Mizgin Irgat, Cengiz Çiçek ve gazeteci Cengiz Kapmaz’ın da bulunduğu tüm tutuklu sanıklar ile avukat Ayşe Batumlu’nun da aralarında bulunduğu 12 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmayı Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden baro başkanları, hukukçu derneklerinden 30’a yakın avukat izledi. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, bazı baro yöneticileri, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Ka zan’ın da aralarında bulunduğu 30’a yakın avukat da duruşmada gözlemci olarak hazır bulundu. 50 sanığın savunmasını üstlenen 150 avukat ile salonundaki avukat sayısı 200’ü aştı. Çok sayıda BDP’li vekil de duruşmayı izledi. Tutuklu sanık avukatlar Mizgin Irgat, Fırat Aydın Kaya savunmalarını Kürtçe yapmaya başlayınca Başkan Mehmet Ekinci tutanaklara “Kürtçe dilinde beyanda bulundu, anlaşılamadı” diye geçirdi. Avukat Sabahattin Acar “Artık yazılı savunma vermeyeceğiz. Tutuklu Mustafa Eraslan meslektaşımızın müvekkili için Diyarbakır’daki davaya sunduğu savunma dilekçesi iddianameye suç delili olarak konulmuş” dedi. Mahkeme avukatların “Abdullah Öcalan’ın tanık olarak dinlenilmesi” taleplerinin sanık savunmaları ve delilerin tespitinden sonra değerlendirilmesine hükmetti. Mahkeme, Öcalan ile görüşme kayıtlarının dinletilmesi talebini reddederek Öcalan’ın eski avukatlarından İrfan Dündar’ın tanık olarak çağrılmasını kararlaştırdı. Dündar, Ergenekon davasında da tanık olarak dinlenilmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle