19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2013 CUMARTESİ 16 KÜLTÜR SANAT YÖNETMENİ FİLİN’E KARŞI Burhan Doğançay yaşamın izlerini duvar yüzeylerinden dünya sanatına yansıttı. New York duvarlarının belleğini Metropolitan Sanat Müzesi ve Modern Sanat Müzesi’nde sergiledi. Bolşoy’da asitli saldırı Kültür Servisi Rusya’nın ünlü Bolşoy Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni Sergey Filin’e, Moskova’da asitli saldırı düzenlendi. Moskova polisi, 43 yaşındaki eski balet Filin’in önceki gece Moskova’da arabasından inip evine doğru yürürken maskeli bir kişi tarafından yüzüne asitli saldırıda bulunulduğu bildirdi. Tiyatronun basın bürosu ise Filin’in görme yeteneğinin etkilendiğini açıkladı. Bolşoy sözcüsü Katerina Novikova, Filin’in daha önce tehditler aldığını belirtti. BBC’nin Moskova muhabiri Steve Rosenberg, Filin’in, Bolşoy’da aralarında düşmanlık bulunan iki farklı dansçı grubundan birinin kurbanı olabileceğini dile getirdi. Tiyatronun idari müdürü Anatoly Iksanov ise Rus kanalına yaptığı açıklamada, Filin’in yönetirken fikirlerinden vazgeçmeyen bir tarzı olduğunu söyledi. 2011’de iki balet; Natalia Osipova ve Ivan Vasiliev yeni repertuvar sonrası protestolar eşliğinde Bolşoy’dan istifa etmişti. Duvarlardaki bellek KIYMET GİRAY Burhan Doğançay bundan sonra koleksiyonlar ve müzelerde sürdürecek varlığını Sanat çevresi gerçekten de çok derin bir hüznü yaşadı bu hafta. Türkiye önemli bir sanatçısını kaybetti. Yaşamın izlerini duvar yüzeylerinden dünya sanatına yansıtan usta ressam gözlerini 1926 yılında dünyaya açtığı kentte, İstanbul’da dünyaya kapattı. Fransa’da çıktı sanat yoluna. Ekonomi alanında doktora yaptığı yıllarda L’Académie de la Grande Chaumière’de başladı resim öğrenimi. 40 yıldan fazla bir zaman diliminde New York’ta yaşadı. New York duvarlarının belleğini Metropolitan Sanat Müzesi ve Modern Sanat Müzesi’nde sergiledi. Onun resimleri Metropolitan Sanat Müzesi ve Guggenheim Müzesi’nin süreli koleksiyonlarına girdi. Doğançay’ın resimlerinin dünyanın önemli çağdaş sanat müzelerinde yer almasıyla, Türk sanatı bir Türk sanatçısının başarısıy la övünmekle kalmadı, aynı zamanda dünya müzelerinde yer almayı başarmış oldu. Doğduğu ve yaşadığı topraklarda her zaman vardı. İstanbul’da ilk özel çağdaş sanatlar müzesi olan ve bir sanatçının koleksiyonu ile kurulan Doğançay Müzesi’ni tasarladı, oluşturdu ve açtı. İstanbul’un merkezi, Beyoğlu, çağdaş sanat sergileyen bir müzeye sahip oldu. Maddi ve manevi tüm sorunları kendisi ve sevgili eşiyle göğüsleyerek bu müzeyi ayakta tutmayı başardı. Kolay değildi. Yalnızca kararlıydı. Türk çağdaş sanatının müzelere girmesini uluslararası sergilerde yer almasını gerçekleştiren de bu kararlılık değil miydi? İstanbul’a ayırdığı zamanı, New York’ta çalıştığı atölyeyi, Bodrum Turgutreis’e taşıdı. Ege’nin mavi sularına tepeden, evinin verandansından bakmaya başladı. Kendi söylemleriyle, nefes aldığı, rahat ve huzurla yaşadığı ve çalıştığı bir mekân yarattı Turgutreis’te. Atölyesi resimlerle, evi huzurla doldu. İstanbul ve New York, anılarını saklayan ve yalnızca ziyaret ettiği kentler oldu. Sanatı için yurtdışında ve ülkemizde kitaplar yazıldı. Sanatçının yaşam süreci içinde anlaşılamayacağı savını yıktı. Yaşarken müzelere girdiğini, kitaplarının yayınlandığını ve özel müzesine koleksiyonunu yerleştirdiğini gördü. Koleksiyonerlerin resimlerini almak için yarıştıklarını da. Türkiye’de gerçekten de uluslararası çağdaş sanat fuarlarının açılmasına da tanık oldu ve bu fuarların içinde hep yer aldı. 2012 yılının yazını biraz halsiz, epey hasta geçirdi. Ancak 7. Contemporary İstanbul’a katıldı. Bunun bir sanatçı sorumluluğu olduğunun göstergesi olarak her gün, fuar alanı içinde, kendisi için düzenlediği stanttaydı. Dikkatle gözlemledim o 4 gün boyunca. Ayrım yapmadan herkesle konuşmakta, şakalaşmakta ve özellikle de çocuklarla yakından ilgilenmekteydi. Ayaktaydı, gelenlerini karşılıyor ve uğurluyordu. Yuvarlak masanın çevresinde sanatın sıcak ve bilge çemberini kurmuştu. Bir sanatçı olarak, sanatçı, eseri ve toplum arasında kurması gerekli ilişkiyi özenle koruyordu. Resimleri, müzesi ve kendisi, kuşkusuz yaşamı paylaştığı sevgili eşi ile birlikte, bir sanat abidesi olarak işlerinin yanında, önünde ve arkasındaydı. Stantta olmadığı zaman aralıklarında şapkası masanın üstündeydi. Bu bir simge, bir bekleyiniz, geleceğim notuydu. Aradan iki ay geçti. Resimlerini Türk sanatına armağan ederek ve şapkasını masanın üstünde bırakarak ayrıldı aramızdan. Koleksiyonlar ve müzelerde sürdürecek bundan sonra varlığını. Kaçan’ın cesedi bulundu Turgutreis ve atölyesi n İstanbul Haber Servisi Boğaziçi Köprüsü’nden 6 Ocak günü atlayarak intihar ettiği belirtilen yazar Metin Kaçan’ın (52) cesedi Beylikdüzü Kavaklı sahiline vurdu. Yurttaşların ihbarı üzerine olay yerine giden polis ekipleri inceleme yaptı. İncelemelerin ardından Kaçan’ın cenazesi buradan alınarak Büyükçekmece Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. cenazesi, Teşvikiye Camisi’ndeki törenin ardından Bodrum’a gönderildi Araf’a bir ödül daha ‘Çağın ruhunu yakaladı’ u Mehmet Güleryüz “Türk sanatına bıraktığı değer şu an biliniyor, yeni kuşakların da bu değeri pekiştireceklerine inanıyorum” derken, Hüsamettin Koçan, Doğançay’ın çağının ruhunu yakalayan bir sanatçı olduğunu söyledi. Kültür Servisi Resim sanatımızın büyük ustalarından Burhan Doğançay (84) dün Teşvikiye Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından toprağa verilmek üzere Bodrum’a gönderildi. Doğançay’ın cenazesi, vasiyeti üzerine, yarın Bodrum Turgutreis’te Karabağ Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Cenaze törenine, Doğançay’ın ailesinin yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Modern Sanat Müzesi Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, All Arts Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, sanatçı Hüsamettin Koçan, Bedri Baykam, Komet, Mehmet Güleryüz, Şükran Moral, yazar Hıncal Uluç, Portakal Sanat ve Kültür Evi’nin kurucusu Raffi Portakal, eleştirmen Beral Madra ve pek çok seveni katıldı. Bakan Günay, Doğançay’ın resme, n Kültür Servisi Yeşim Ustaoğlu’nun yazıp yönettiği “Araf” Hindistan’da düzenlenen 11. Pune Film Festivali’nden ödülle döndü. Filmin başrol oyuncularından Neslihan Atagül performansıyla yarışmadaki tüm filmlerin arasından “En İyi Performans” ödülüne değer görüldü. Yarışma bölümünde Christian Petzold’un yönettiği “Barbara”, Srdjan Dragojevic’in “Parade”, Gerardo Herrero’nun “Frozen Silence” gibi filmler de yer alıyordu. Salvador Dali İzmir’de Sanatçı sorumluluğu sanata, kültüre biraz ilgi duyan herkesin kendisiyle övündüğü büyük bir sanatçı olduğunu söyledi. Bülent Eczacıbaşı da Doğançay’ın sanat kariyeri boyunca resim sanatına yenilikler getirdiğini belirtti. Bedri Baykam, Doğançay ’ın, Türkiye’de resim alıcılarının çağdaş sanat alanına uzaklığını ciddi bir şekilde eleştirdiğini ve sanatsal hedeflerinden onu hiç kimsenin caydıramadığını vurguladı. Hüsamettin Koçan da Doğançay’ın çağının ruhunu yakalayan bir sanatçı olduğunu söyledi. Mehmet Güleryüz “Türk sanatına bı raktığı değer şu an biliniyor, yeni kuşakların da bu değeri pekiştireceklerine inanıyorum” derken, Beral Madra “Türkiye’nin görsel kültürüne çok önemli bir malzeme bıraktı. Umarım genç kuşak onu her zaman hatırlar” dedi. Raffi Portakal da “Kendini ispat etmek için özellikle yurtdışında büyük bir mücadele verdi. Resimlerinin pahalıya satılması onu çok mutlu ederdi. Bu mutluluğu tadıp bu dünyadan göçtü. Sanatçı olarak tek başına destek almadan da müzesini kurdu” şeklinde konuştu. n İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi, gerçeküstücülük akımının dünyadaki en önemli isimlerinden Salvador Dali’nin eserlerini İzmirli sanatseverlerle buluşturdu. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki sergi nin önceki ak şam yapılan açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, yıl içinde Mavişehir’e yapılacak opera binası için ihaleye çıkacaklarını bildirerek “Kültür ve sanat kenti İzmir’i yaratma konusundaki çalışmalarımız, böylesi önemli bir sergiyle daha da anlam kazanacak” dedi. Sergide Dali’nin 13’ü “Zodyak” serisinden olmak üzere toplam 46 özgün eseri yer alıyor. n Kültür Servisi Bu yıl 12. yılına giren, 1424 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında Leos Carax, Miguel Gomes ve Jose Rivera son filmlerinin Türkiye galasına katılmak için İstanbul’a geliyor. İlk ya da ikinci filmini yönetmiş yönetmenlerin filmlerinin yarıştığı “Keş!f” bölümünde ise, Arjantin, Azerbaycan, ABD, Brezilya, Danimarka, Fransa, İngiltere, İsviçre, Meksika, Norveç ve Türkiye’den toplam 9 film jüri önüne çıkacak. !f İstanbul’a doğru Aramızdan ayrılışının 40. yılında Sabahattin Eyüboğlu’nu Köy Enstitülüler anımsadı EGEMEN BERKÖZ KuirFest başladı Cumhuriyet aydınlanmasının önde gelen emekçilerinden, yazar, çevirmen, eğitimci Sabahattin Eyüboğlu’nu aramızdan ayrılışının 40. yılında, Köy Enstitülüler anımsadı. Eyüboğlu’nun Köy Enstitülerine ilgisini, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ndeki öğretmenliğini ve bu konuda yazdıklarını düşününce bu çok doğal. Onların dışında kimsenin anımsamamasıysa, tek sözcükle, üzücü. Köy Enstitülülerin çocuklarının kurduğu Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) İstanbul Şubesi, Eyüboğlu’nu, sağlığında evinde düzenlediği, ölümünden sonra eşi Magdi Rufer’in sürdürdüğü, sofranın imeceyle kurulduğu yemekli toplantılar benzeri bir toplantıyla andı. Kadıköy’de, Yapı Kredi Bankası Emeklileri Derneği Lokali’ndeki anma toplantısına Eyüboğlu ailesinden, Sabahattin Eyüboğlu’nun en küçük kardeşi Mustafa Eyüboğlu ile eşi, kızı, damadı, torunları, Bedri Rah mi Eyüboğlu’nun gelini Yget Hanım, mimar ve yazar Cengiz Bektaş, dernek üyeleri, çoğunluğu emekli öğretmenler ve Köy Enstitüsü dostları katıldı. YKKED İstanbul Şubesi Başkanı Pelin Bektaş’ın kısa konuşmasının ardından, Eyüboğlu’nun ölümünün 30. yılında Türkiye Yazarlar Sendikası’nın (TYS) Cumhuriyet Kitap Kulübü’nde düzenlediği anma toplantısında yapılan konuşmalar banttan dinlendi. Mustafa Eyüboğlu, Şükran Kurdakul, Yaşar Kemal, Mehmet Başaran, Cevat Çapan ve İlhan Selçuk’un Sabahattin Eyüboğlu, edebiyat, Köy Enstitüleri ve özellikle de ülkemiz üzerine çok önemli değerlendirmeler yaptıkları konuşmalarından, özellikle İlhan Selçuk ve Yaşar Kemal’in konuşmaları günümüze de ışık tutar nitelikteydi. Selçuk’un konuşmasının başında söylediği “Bakıyorum biz bizeyiz. Bir daha sefere Sabahattin Eyüboğlu’nu anmak için toplandığımızda biz bize olmayalım. Gençlerin de katılmasını sağlayalım” sözleri ise bir uyarı oldu ve gelecek yıl, gençlerin de katılacağı ve etkin olacağı bir toplantı düzenlenmesine karar verildi. Alınan ikinci kararsa, 2003 toplantısı konuşmalarının bir an önce yazıya dökülüp yayımlanmasıydı.Toplantı bazı katılımcıların kısa konuşmaları ve Mustafa Eyüboğlu’nun abisinin sevdiği bir türküyü söylemesiyle sona erdi. n Kültür Servisi Pembe Hayat Lezbiyen, Gay, Biseksüel ve Trans (LGBT) Dayanışma Derneği’nin düzenlediği Türkiye’nin ilk kuir festivali Pembe Hayat KuirFest, Ankara Büyülü Fener Sineması’nda yapılan bir törenle başladı. Sunuculuğunu Derya Tunç’un yaptığı gecede, Esmeray son oyunu “Yırtık Bohça”yı bu kez de KuirFest izleyicileri için sergiledi. 24 Ocak tarihine kadar sürecek festival programında, Türkiye ve dünya sinemasından LGBT temalı filmlerin yanı sıra, kuir teoriyi tartışmaya açacak paneller ve partiler yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle