14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yurttaşları polis şiddetinden korumak için kurulan hattı arayan bir polis: Evet işkence yapıyorum, sıkıysa gel al 7 ‘İmdat’ hattında tehdit MELTEM YILMAZ Şüpheli polis F.Y’nin savcılıktaki savunması Cem’i ‘stajyer polis’ vurmuş ? Keçiören’de dur ihtarına uymadığı öne sürülen Cem Aygün’ü vuran polis memuru F.Y. savunmasında “Merdivenden sırtüstü yere düştüm. O sırada silah ateş aldı” dedi. ALİCAN ULUDAĞ Yurttaşı polis şiddetinden koruma amacıyla hayata geçen “İşkence ve Kötü Muameleye Karşı Mücadele Kurulu”na bağlı “444 155 9 İmdat Polis Hattı”, yurttaşın polisle ilgili şikâyetlerinin yanı sıra, polisin de “kendisini şikâyet edenlerden şikâyetini” ortaya koydu. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi’nin, İstanbul Barosu bünyesinde oluşturduğu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın da (TİHV) işkence vakalarının teşhisi ve mağdurlarının tedavisi konusunda destek verdiği “İşkence ve Kötü Muameleye Karşı Mücadele Kurulu”, 200 gönüllü avukatın yanı sıra, hekimler ve adli tıp uzmanlarının katılımı ile geçen ay ? Yurttaşın polis şiddeti ile işkence başvurularına müdahale amacıyla kurulan “444 155 9 İmdat Polis Hattı”na, açıldığı 15 günde 100’ün üzerinde şikâyet yapıldı. Hattı arayan polis memurlarının, telefonun diğer ucundaki yetkililere küfür ve tehditler savurduğu öğrenildi. hayata geçmişti. Bu kapsamda, kurul bünyesinde, “155 Polis İmdat” hattından esinlenilerek, bundan tam 15 gün önce “444 155 9 İmdat Polis Hattı” kurulmuştu. Yurttaşın polis şiddeti ile işkence başvurularına müdahale amacıyla kurulan “444 155 9 İmdat Polis Hattı”na, açıldığı 15 günde 100’ün üzerinde şikâyet gerçekleşti. Büyük bir çoğunluğu İstanbul’dan gelen şikâyetlerde, yurttaşlar, polisin kendilerine kötü muamele ve işkencede bulunduğunu belirterek, yetkililerden yardım istedi. Ancak bu şikâyetler arasında en ilgi çekenleri, bazı polis memurları tarafından yapılanlar oldu. Hattı arayan polis memurlarının, telefonun diğer ucundaki yetkililere küfür ve tehditler savurduğu, bir polisin de “Evet işkence yapıyorum, sıkıysa gel al” dediği öğrenildi. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, “Yurttaşlar için açtığımız hattı arayan ve polis memuru olduğunu iddia eden kişiler, başta bana olmak üzere birçok avukata tehditler savuruyor, küfür ediyor” diye konuştu. İstanbul Barosu Başkan Yar dımcısı Mehmet Durakoğlu ise, “Yurttaşlardan aldığımız 100’ün üzerinde telefon, kendilerine polis tarafından uygulanan fiziksel şiddet üzerineydi. Sözlü şiddet ise söz konusu edilmemiş çünkü buna sıra bile gelmiyor ne yazık ki” ifadelerini kullandı. Durakoğlu, şöyle devam etti: “Kurulumuz, iki ayda bir rapor tutarak, Türkiye’de insan hakları konusundaki verileri ortaya koyacak. Biz bu kurul ve bu telefon hattıyla, yalnızca yurttaşı polisten korumakla kalmıyoruz, polisi de koruyoruz. Çünkü bugün, Emniyetten birilerinin yaptığı bir hata, çok geç ortaya çıkıyor ve kötü sonuçlara neden oluyor. Biz bunun da önüne geçmek istiyoruz.” Van’da Türk, Antalya’da Kürt Olmanın Güçlüğü!.. İlyas Sönmez, Beytüşşebap’ta verdiğimiz 10 Mehmedimizden Piyade Uzman Çavuş Erdoğan Sözmez’ in babası. Antalya’nın Kepez ilçesinde yaşayan Vanlı bir Kürt kökenli yurttaşımız .Deniz Baykal, iki CHP milletvekili ile beraber, taziye çadırında şehit babasına başsağlığı ziyaretinde bulunuyor. Baykal, ölçülü ve her şehit cenazesinde söyleyebildiğimiz gönül alıcı sözlerle, yüreklere düşen ateşin acısını en aza indirmeye çalışıyor. CHP’nin eski genel başkanı “Bir an önce yepyeni bir anlayışla bir araya gelmeli, durumu sorgulamalı ve yeni bir anlayışla Türkiye olarak bu durumdan nasıl çıkarız ona bakmamız lazım. Her bir evladımızla 70 milyon ölüyor, 70 milyon diriliyoruz. Tartışılması gereken pek çok hatalı tutum var. Bunları biliyoruz. Ama karşılıklı birbirimize fatura kesme zamanı artık geride kalmıştır.” Hırçın bir politikacı olarak tanınan Baykal’ın bu soğukkanlı gözlemini, Erdoğan’ın okumadığı düşünülemez. Eski ana muhalefet lideri gibi, bugün de onun halefi olan Kılıçdaroğlu da, Bahçeli de, ülkeyi yangına çevirmeyi amaçlayan terör örgütüne yönelik mücadelede hükümetin eksikliklerini ve yanlışlarının üstüne gitmenin zamanı olmadığını söyleyerek, Başbakan’a tam destek veriyorlar. Ancak o desteğin, Baykal’ın da Kepez’deki taziye çadırında belirttiği gibi “Yeni bir anlayışla, Türkiye olarak bu durumdan nasıl çıkarız” sorusunun karşılığını aramanın tek adresi, çalışmalarına 1 Ekim’e kadar ara vermiş olan parlamentomuzdur. İktidar partisi, inatçı bir tutum izleyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, 1 Ekim’den önce toplamaya karşı çıkmaktadır. Bu doğrultuda CHP milletvekilerinin yaptığı başvuru, çoğunluğun sağlanamayışı yüzünden başarılı olamamıştır. AKP Meclis Grubu’nun, Erdoğan’ın buyruğu ile 14 Ağustos günü yapılan o çağrıyı boykot ettikleri 138’inci birleşimin Başkanvekili Sadık Yakut, elektronik yoklama ile çoğunluğun sağlanamadığını söylemiş, ama o günlerde terör örgütünün yol keserek CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasını da kınayan bir açıklama sonunda CHP ve BDP’li parlamenterler parlamentodan ayrılmışlardı. Başbakanı olduğu ülkenin kentler arası yollarında dolaşma özgürlüğünün eşkıya tarafından önlenmek istenmesinden güvenlik kuvvetlerine eksik not çıkartıp, “Nerede yanlış yaptık” sorusuna cevap arayacağına Erdoğan, Hüseyin Aygün’ü eşkıya ile işbirliği yapmakla suçlama yöntemini seçmiştir. Oysa TBMM’nin toplanarak ortak çözüm için tatilini sonlandırmasının tam zamanı değil miydi eşkıyanın bir milletvekilini dağa kaldırmış olması? O günün manzarasının özeti, AKP iktidarının “Biz olmazsak Meclis de olmaz” anlamında bir meydan okuması olarak politik tarihimize düştüğü nottur! İyi de bu tür kabadayılıkların zamanı mıdır? İktidar partisinin her milletvekili gece başlarını yastığa koyarken bu soruyu kendilerine sorarak, aldıkları yanıttan vicdanları rahat ediyorsa uykuya dalmalıdırlar. Çoğunluk partisinin milletvekilleri için TBMM 26 gün sonra, yani 1 Ekim’de toplanmalıdır. Van’da Türk, Antalya’da Kürt olarak adlandırılmış olmanın garabetinden dert yanan şehit İlyas’ın ve öteki şehitlerimizin babalarının beklediği çözüm seçeneklerini tartışıp kararlaştırması için TBMM’yi ne zaman toplamayı düşünüyorsunuz Sayın Başbakan? Bizi kim koruyacak? Polis aracı geri geri gelerek hamile eşine çarptı. Polisi uyarmak isteyen Evrim Lüleci, hamile eşinin gözleri önünde başına aldığı telsiz darbesiyle yaralandı ALİCAN ULUDAĞ Cem Aygün ANKARA Keçiören’de Cem Aygün adlı genci dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurarak ölümüne neden olan polis memuru F.Y’nin henüz 8 aylık “stajyer” yani “aday polis” olduğu ortaya çıktı. Şüpheli polis F.Y, savcılıkta kendisini savunurken “Merdivenlerin dik olmasından ve benim hızlı hareket etmemden dolayı dengemi kaybettim. Sırtüstü yere düştüm. O sırada silah ateş aldı” dedi. Keçiören’de 30 Ağustos günü meydana gelen olayın ardından gözaltına alınan ve adliyeye getirilen iki polis, mahkemeye dahi sevk edilmeden serbest bırakılmıştı. Savcılığın şüpheli polisler hakkında herhangi bir adli kontrol tedbiri uygulamadığı anlaşıldı. Cumhuriyet’in ulaştığı Cem Aygün’ü vuran polis F.Y, ifadesinde ihbar üzerine olay yerine gittiklerini, ihbarda bulunan kadının kendisinin bir erkek ve kız tarafından darp edildiğini anlattığını belirterek adının Dilara olduğunu öğrendiği mağdur kadının “kendisini darp eden şahısların hastane giriş kapısının yan tarafında bulunan araç içinde olduklarını” söylediğini ifade etti. F.Y, şöyle devam etti: “Şahısların GBT sorgusu için kimliklerini istedik. Cem Aygün isimli şahsın hırsızlık suçundan araması olduğunu GBT sorgusu sonunda öğrendim. Şahsın kaçması üzerine ‘dur’ diye ikazlarımızı yaptık. Daha sonra O.H. havaya iki el ateş etti. Ben de 3 el havaya ateş ettim. Bu arada dur ikazlarımızı tekrarlıyorduk. Cem Aygün kaçarken elini beline atarak koşuyordu. Bu sırada şahısta silah olabileceğini düşünerek şahsı yakalamak için bacağına bir el ateş ettim. İkinci kurşunu ise atmak istemedim.” Aygün’ün kaçmaya devam ettiğini savunan F.Y, ölüm olayına ilişkin olarak ise “Merdivenin hemen başında yan taraftaki mescidin girişine ivedi bir şekilde elimde silah ile girdim. Merdivenlerin dik olmasından ve benim hızlı hareket etmemden dolayı dengemi kaybettim. Sırtüstü yere düştüm. O sırada silah ateş aldı. Muhtemelen gelen bu son atışla maktul sırtından yaralanarak öldü” dedi. F.Y, “8 aylık polis olduğunu” belirterek “Ben henüz aday memurum, henüz asaletim tasdiklenmedi. Ben iki tane yabancı dil biliyorum. Ben görevimi yerine getirmek için silah kullandım. Ancak yaralamak isterken tedbirsizlik ve dikkatsizlik nedeniyle karşı taraf ölmüştür” ifadesini kulandı. Şüpheli diğer polis O.H. de, F.Y’nin söyledikleri ile uyumlu ifade vedi. ‘Merdivenler dikti’ ANKARA Kızılay’da geri geri gelen polis otosunun 5 aylık hamile eşine çarpması üzerine uyarıda bulunan Evrim Lüleci’ye polisin yanıtı “sert” oldu. Araçtan inen polis, biber gazı sıktığı Evrim Lüleci’nin başına telsizle vurarak yaralanmasına neden oldu. Kanlar içinde kalan Lüleci ve aracın çarptığı hamile eşi Banu Lüleci hastane yerine karakola götürüldü. Polisin, olayla ilgili hazırladığı tutanakta, “Evrim Lüleci, başını telsize çarptı” diye yazdığı iddia edildi. Benzer bir olayda da Anakent Belediyesi’nin sünnet etkinliğinde Kamuran Çelik ve 2.5 aylık hamile eşi Serap Çelik, arasında bir özel güvenliğin bulunduğu 56 kişinin saldırısına uğradı. Cem Aygün adlı gencin polis tarafından dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurularak öldürüldüğü Ankara’da, yine polisin başrolünde olduğu bir şiddet olayı yaşandı. Evrim (31) ve Banu Lüleci (38) çifti, 1 Eylül Cumartesi saat 18.30 sıralarında Kızılay’da gezintiye çıktı. Mithatpaşa Caddesi’nde bulunan köprünün altından karşıya geçmek istediklerinde o sırada geri geri gelen polis otosu, önce Evrim Lüleci’ye, daha sonra 5 aylık hamile eşi Banu Lüleci’ye çarptı. Bunun üzerine Evrim Lüleci, ekip otosunun arka camına “tıklatarak” uyarmak istedi. Fakat ekip otosu, geri gelmeye devam etti. Bunun üzerine Lüleci, arabanın yan tarafına geçerek buradan cama vurdu. Bu sırada araç durdu ve içinde yer alan polislerden A.D, “Devletin malına niye zarar veriyorsun” diye Evrim Lüleci’ye tepki gösterdi. Lüleci ise buna karşılık “Eşim hamile, görmüyor musunuz” dedi. Evrim Lüleci, Çankaya Polis Merkezi’nde verdiği ifadede olayı şöyle anlattı: “Polis A.D, ‘Sen nasıl devletin polisine mukavemet edersin’ diye bağırarak, beni itekledi ve bana vurdu. Ben de kendisini itekledim. Fakat vurmadım. Bu sefer de aynı polis, yüzüme biber gazı sıktı. Kaçarak, zehir oldu B enzer diğer olay yine aynı gün, Anakent Belediyesi’ne ait Altınpark’ta yaşandı. Burada düzenlenen ve Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de katıldığı sünnet şölenine davet edilen Kamuran Çelik, 2.5 aylık hamile eşi Serap ve iki çocuğuyla Altıpark’a gitti. Şölende, belediyeye ait özel güvenlikler ile bazı sivil giyimli kişiler, Melih Gökçek’in gelişi sırasında “koruma amaçlı” kordon oluşturdu. Çelik, bu sırada eşini iten sivil giyimli korumaları uyarmak istedi. Çelik, bu sivilin kendisine küfrederek vurduğunu söyledi. Daha sonra olayın yatıştırıldığını belirten Çelik, şenlikten ayrılmak istedikleri sırada çıkışta arasında bir özel güvenliğin de bulunduğu 56 kişinin kendisine saldırdığını kaydetti. Yüzünde ve kafasında darp izleri bulunan Çelik, şunları anlattı: “İkinci kavgada, eşime de vurmaya başladılar. Yüzünde ve kafasında izler var. Eşim ondan sonra kusmaya başladı ve kanaması oldu. Hastanedeyken, bizi dövenlerden biri de geldi. Ben de orada bulunan polislere, bize saldıran kişi bu dedim. Ancak polis bu kişiyi gözaltına almadı. Bu kişi, elini kolunu sallaya sallaya ayrıldı.” Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Şenlik orada bulunan Avea bayiine gittim, yüzümü yıkadım. Bu sırada diğer polis memuru, bana saldıran polisi tutuyordu. Beni de ekip otosuna binmem konusunda ikna etti. Tam bu sırada A.D. diğerinin yanından kurtularak yanıma geldi ve başıma birkaç kez telsizle vurdu.” Evrim Lüleci, bu sırada olaya tepki göstermek isteyen yurttaşlar ile bu polis arasında tartışma yaşandığını ifade etti. Bazı yurttaşların şahitlik yapmak için karakola gelmek istediğini ancak polisin bunu engellediğini iddia eden Lüleci, başından kanlar akması ve aracın çarptığı eşinin de hamile olmasına karşın hastane yerine karakola gö ‘Şahitleri engellediler’ türüldüklerini ifade etti. Lüleci, şunları kaydetti: “Eşimin gebe olması, benim de başımdan kanlar akması nedeniyle hastaneye götürülmemiz gerektiğini söyledim. Fakat polis A.D. ‘Seni hastaneye götürmeyeceğim; nezarete bir gidelim, seninle görüşeceğiz’ dedi. Ekip otosuyla Çankaya Polis Merkezi’ne getirildik. Yaklaşık yarım saat kadar polis merkezinde bekledikten sonra, çağrılan ambulans ile eşimle birlikte ancak hastaneye gelebildik.” anormal olduğu söylendi ve hemen yatışımız sağlandı. Hastanedeki doktor, eşimin durumuyla ilgili bize ‘Bir telsiz çarpması ile 6 cm’lik yarığın oluşamayacağını’ söyledi” ifadesini kullandı. Çift, Emniyetteki ifadelerinde polis memuru A.D’den şikâyetçi oldu. Evrim Lüleci’nin adı tutanakta “şüphelimüşteki” olarak yer aldı. Banu Lüleci, o günü hastanede kontrol altında geçirdi. Evrim Lüleci, olayla ilgili polislerin hazırladığı tutanakta, yaralanmasına ilişkin, “Başını telsize çarptı” yazıldığını söyledi. Adli Tıp’tan dayak yediklerine ilişkin rapor alan çiftin avukatı Hasan Canbolat, savcılığa suç duyurusunda bulundu. HÂKİMLİĞE GEÇİŞ SINAVI YENİDEN Suç duyurusu yaptılar ÖSYM şaibeyi doğruladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖSYM, 6 Mayıs 2012’de yapılan ve sınava giren karıkocaların aynı puanları alması üzerine “sorular sızdırıldı” iddiaları ile gündeme gelen “Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı”nın tekrarlanmasına karar verdi. Soruların sızdırıldığına ilişkin somut bir bulgu elde edilemediğini açıklayan ÖSYM, sınav sonuçlarının tartışılır hale geldiğini belirterek sınavın tekrarlanacağını açıkladı. Erzurum’da yaşayan Fikri Ç. sınavdan 81.600, aynı büroyu paylaştığı eşi Ayşe Ç. ise 82.900 aldı. Cumhuriyet’in ulaştığı Fikri Ç, “Eşinizle aynı puanı almanız şüpheli değil mi” sorusuna, “Evli olsanız bunu anlarsınız. Eşim bir buçuk yıl bu sınava hazırlandı. Ben de eşimle aynı atmosferde beraber ders çalıştık, aynı gıdaları yedik. Eşimle beraber tartışarak sınava hazırlandık” yanıtını verdi. Sınava 2007’de iki kez girdiğini, mülakatta elendiğini ve Adalet Bakanlığı’na dava açtığını belirten Fikri Ç, “Beni almayacakları belliydi” dedi. Fikri Ç, “Keşke ÖSYM tüm sınavlarda bu kadar hassas olsa. Namussuzluk yapan varsa, suçsuz olanların veballeri üzerine olsun” dedi. Erzurum’da aynı büroda avukatlık yapan çiftlerden Mehmet K. 89.600, Maviye K. 89.900 puan alarak sınavları kazandı. Sınavın bir diğer şüpheli sonucu ise Amasya’dan geldi. Avukat Ahmet K. bu sınavdan 93.5, avukat eşi Nalan K. ise 93.2 puan alarak ilk iki sırayı paylaştı. Ahmet K’nin sayfasında “Samsun İl Özel İdaresi Hukuk Müşaviri” yazıyor. Hastaneye yatırıldı Banu Lüleci ise gazetemize olayı anlatırken “Riskli bir gebelik geçiriyordum. Araba çarpınca karın ağrılarım başladı. Hastanede, bebeğimin kalp atışının ‘Taksim’e zarif bir cami yapılacak’ İstanbul Haber Servisi Çamlıca Tepesi’ne yapılması planlanan dev cami projesinin ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Taksim’e de “zarif” bir cami yapılacağını söyledi. Bakan Günay, caminin Taksim’den Tarlabaşı’na doğru giden caddenin köşesindeki otopark alanına yapılacağını ifade etti. Taksim’e yapılacak cami projesine ilişkin olarak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, A Haber kanalına açıklamalarda bulundu. Günay, Taksim’i yayalaştırma projesinin sürdüğünü belirterek “Ama yayaların ulaşabileceği konusunda dikkatler var. Ben de bu dikkatleri paylaşıyorum. Araçları sadece tünellerden geçirmek yetmez. Yayaların kolay ulaşabildiği, yayaların gerçekten kullanabildiği bir meydan olması lazım. Bu proje var ve yürüyor” dedi. Taksim’e bir caminin yapılacağını söyleyen Günay, “Uzun zamandan beri böyle bir ihtiyaç var. Ama Taksim Meydanı’na yapılmayacak. Taksim’den Tarlabaşı’na doğru giden caddenin köşesinde pejmürde bir otopark alanı vardır, su deposunun arkasında, oraya yapılacak. Büyük değil ama zarif. Taksim’deki mimariye bir renk ve zenginlik katacak bir cami projesi üzerinde çalışılıyor. Ne zaman yapılacağı benim konum değil. Ben bir cami yapılması konusundaki ihtiyacı kabul ediyorum ve oradaki projeyi destekliyorum. Taksim’deki bugünkü nüfus yerleşimi orada Ağa Camii ile Taksim’in idare etmesine yetmiyor. Yeni bir cami yapılması gerekiyor. Ama meydanda değil. Taksim deyince kastettiğimiz Beyoğlu ve çevresi” diye konuştu. ‘Yaralamak istedim’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle