Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Bando deyip geçmeyin Bakan Günay’ın ‘Kentte olur, ama köydeki cenaze töreninde bando olmaz’ şeklindeki yaklaşımı üzücü bir tartışma ortamı yarattı do kurdu, ya koro, ya küçük bir müzik topluluğu. Her çeşit meslekten insanın eline bir saz veriyordu. Örneğin Maraş’ta bir adam ayakkabıcı, ama babamın bandosunda korno çalıyor! Çalgıları herhalde çevredeki askeri bandolardan buluyordu. Kendisi her çalgıyı çalardı. Hatta bazen de akordeonla bandoyu yönetirdi.” Nevit Kodallı çocukluğu boyunca Mersin sokaklarında bandonun peşine takılarak polifonik müzikle tanıştığını anlatırdı. Berberin KDV’si Televizyon haberlerinde izledim, İspanya’da KDV zammı yürürlüğe girmeden tıraş olmak isteyenler berber dükkânlarında yoğunluk yaratmış. Şaşırmadım desem yalan olur, demek KDV bu kadar yaşamsal bir şeymiş. Bizde de KDV var, bunca yıldır da berberde tıraş olurum, hiç böyle bir sorunla karşılaşmadım. Tıraşını olursun, paranı verir, çıkar gidersin. KDV de nereden çıktı, anlamadım. Galiba arada bir anlayış farkı var. İspanya da bizim gibi bir Akdeniz ülkesi olmasına, yüksek düzeyde işsizlik oranına karşın aynı zamanda bir Avrupa ülkesi. Avrupa Birliği’nin ruhunu oluşturan uygarlık düşünce ve anlayışı egemen olmuş toplum hayatına. Demek berbere girdiğinde kimsenin aklına, fiş almasam KDV’yi düşer misin demek gelmiyor. Ekonomik krizde de olsa, toplum hayatının kuralları keyfe göre değişmiyor. Evet, bu bir anlayış sorunu. Orada her kuruşun nereden gelip nerede harcandığı kayıtlı, bizde ise on sekiz yaşına yeni girmiş çocukların kullandığı pahalı lüks otomobillerin hangi parayla alınabildiğini bile öğrenebilmek mümkün değil. Kim aldı kardeşim sana bu arabayı, hangi kazancıyla, diye soramıyor kamuoyu. Berberin KDV’si bizim gibi büyük yolsuzluklara alışkın ülke kamuoyu için sinek vızıltısı gelir elbet, üzerinde düşünmeye bile değmez. Bunu ben de biliyorum ama diyeceğim, bir toplum, en küçük kılcal damarlarına kadar kurallı bir toplum olamamışsa, derlenip toparlanması, düzlüğe çıkabilmesi de kolay olmaz. ??? Geçen yüzyılın başında İspanya ile aramızda önemli bir fark yoktu. Geri kalmış iki tarım toplumuyduk. İspanya da bizim gibi uzun zaman Avrupa’nın dışında sayıldı. 30 Ağustos 1922’de Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zafere ulaşmasının ardından, yabancı güçlerden arınmış, bağımsız Cumhuriyet kuruldu. Kendi özkaynaklarıyla sanayileşme, büyüme ve kültürel olarak da çağdaşlaşma atılımları başladı. İspanya’nın ilk silkinişi ise 1936’da Halk Cephesi’nin seçimlerde iktidara gelmesiyle başladı. Ancak General Franco önderliğindeki karşıdevrim ülkeyi üç yıl sürecek kanlı bir iç savaşa sürükledi. Beş yüz bin insanın öldüğü savaş sonunda iktidara gelen Franco, İspanya’yı 1975’teki ölümüne dek faşist baskı yönetimi altında yönetti. İspanya İç Savaşı başladığında Nâzım Hikmet, en içli şiirlerinden biri olan “Karanlıkta Kar Yağıyor”u yazmıştı. Ankara’da ziyarete gittiği arkadaşı Şevket Süreyya Aydemir’in evinde bir akşam, dönemin Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’in de bulunduğu konuklara bu şiirini okuyunca, duygulanan Şükrü Sökmensüer, “Nâzım” der, “bu şiirde anlatılan halkın isyanıdır. Tıpkı bizim İstiklal Savaşımızda olduğu gibi. Ama ne yazık ki hiçbir Türk şairi bu destanı dile getirmedi. Yazık değil mi Nâzım? Bizim halkımızın isyanı ve savaşı yanında İspanya İç Harbi çocuk oyuncağı kalır. Anadolu destanını yazsana Nâzım sen. Anadolu destanını yaz”. Nâzım, bu olaydan birkaç yıl sonra “Kuvayi Milliye” destanını yazdı. Elbette İspanya İç Savaşı çocuk oyuncağı değildi. Bir ulusun ilerleme hamlesiydi. Bizim çağdaşlaşma girişimimiz ne yazık ki Cumhuriyet’in ilk yıllarının parlaklığında sürmedi. Toplumun davranış ve bilinç kalıplarını değiştirecek, onu uygarlaştıracak eğitim reformları hep daha geriye götürüldü. İspanya ise 1975’te geçtiği demokraside hızla gelişerek uygar bir Avrupa ülkesi oldu. Berberin KDV olayının gerisinde böyle farklı iki uygarlık hikâyesi var. Dört haftadır sizlerden uzak kaldım sevgili okurlarım. Birkaç kitap projesinde kapıya dayanan yumurtalar ve biraz da tatil derken zaman geçip gitti. Bu arada sevindiren, coşturan olaylar kadar, kızdıran ve üzen olaylar da var. Önce coşkulu haberlerden başlayayım: Bugünlerde mezzo sopranomuz Asude Karayavuz günümüzün en ünlü şeflerinden Ricardo Mutti yönetiminde Buenos Aires’in Colón Operası’nda Saverio Mercadante’nin (17951870) “İki Figaro” adlı komik operasında başrolü oynamakta ve harika eleştiriler almakta. 19. Aspendos Opera ve Bale Festivali’nin 3 Eylül’de başlayan ikinci dönemi yarın akşam Antalya’nın Lucia di Lammermoor operası ve 10 Eylül’de ülkenin tüm devlet balesi topluluklarının katılacağı “Kuğu Gölü” ile devam edecek, 15 Eylül’de Ankara’nın “Tannhauser” operası ile son bulacak. 12. Side Festivali büyük atılım göstermiş bu yıl: 30 Eylül’de ayrıcalık taşıyan, önemli bir olayla sona erecek: İlk kez kurulan Side Festival Orkestrası’nı çağımızın en önemli besteci ve orkestra şeflerinden Penderecki yönetecek. İlyas Mirzayev’e sipariş edilen “Side Rapsodisi”nin aynı gece dünya prömiyeri yapılacak. Konserin solisti, Rusların yükselen keman sanatçısı Alena Baeva. Kaçırılmaması gereken bir dinleti. Cem Mansur’un kurduğu ve yönettiği Türkiye Gençlik Filarmoni “Başkentler Turnesi” kapsamında Aya İrini’de 7 Eylül akşamı bir kon Yitirdiklerimiz Bu süre içinde iki müzik insanımızın ölümüyle sarsıldık. Çellist Reyent Bölükbaşı sıradışı bir sanatçıydı. Senfonide, oda orkestrasında ya da bir oda müziği topluluğunda çaldığı zaman o topluluğun tınısı değişirdi. Kadife tonuyla kendine özgü bir enerji, bir deyiş yaratırdı. Klasik müzik kadar caz müziği de, tiyatro müziği de, doğaçlamalar da onun yaratıcılık alanına girmişti. Can Yücel’in şiirine, Tuncel Kurtiz’in oyunlarına yeni tatlar getirmişti. Bakalım uzun yıllardır yetiştirdiği öğrencilerinden kim onun sesini sürdürecek! Mehmet Dirisu da geçenlerde yitirdiğimiz bir müzik dostumuz. Bir süre İDOB korosunun tenor üyesi olmuş, kurduğu topluluklarda gitarıyla 1960’ların şarkılarını yaşatmıştı. Robert Kolej’e ortaokuldan girmiş, mühendis olarak mezun olmuştu. İstanbul Madrigal Korosu’nu ve Ayazpaşa Madrigal Korosu’nu kurmuş, Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’nün korosuna katkılarda bulunmuştu. Onunla hazırladığımız bir televizyon programını 17. yüzyıla ayırmıştım. Yarısında Alaaddin Yavaşça ile Klasik Türk Müziği’ni konuşup onun korosunu dinliyorduk, diğer yarısında aynı dönemin Batı’daki madrigallerini Mehmet’le konuşup Ayazpaşa korosuyla örnekliyorduk. Bilgili, kültürlü ve nitelikli bir dostumuzu yitirdik. ? Donizetti Paşa’nın II. Mahmut zamanında kurduğu bando, evrensel klasik müzik dilini öğrenmemizin ilk adımlarıdır. Cumhuriyet döneminin Anadolu’da kurulan küçüklü büyüklü bandoları da birer eğitim merkezidir. Kırsal kesimde coşkunun, elemin sözcüsü olmuş, her çeşit insanı kaynaştırmıştır. ser verecek. Sabancı Vakfı ve Toplum Gönüllüleri Vakfı desteğindeki orkestra Bursa, Ankara, Denizli gibi kentlerin yanı sıra Almanya ve Avusturya’da birçok konser verecek. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Kentte olur, ama köydeki cenaze töreninde bando olmaz” şeklindeki yaklaşımı üzücü bir tartışma ortamı yarattı. Bando deyip geçmeyin. Bandolar ki aslında kökü taa Meh Gürer Aykal’ın babası Tevfik Hoca ve belediye bandosu. ter’e dayanan müzik eğitim kurumlarıdır. Osmanlılar savaşta orduya şevk vermek için bandosunu yanında taşımış; barış görüşmelerinde ise yabancı başkentlerdeki konserlerde güç gösterisi yapan Mehter, Haydn, Mozart gibi nice besteciyi etkilemiştir. Donizetti Paşa’nın II. Mahmut zamanında kurduğu bando, evrensel klasik müzik dilini öğrenmemizin ilk adımlarıdır. Cumhuriyet döneminin Anadolu’da kurulan küçüklü büyüklü bandoları birer eğitim merkezi haline gelmiştir. Kırsal kesimde şenliklerin, coşkunun, elemin sözcüsü olmuş; müzik öğretmenlerinin gayretiyle her çeşit insanı kaynaştırmıştır. Buna bir örnek Gürer Aykal’ın babası, kendini eğitime adamış müzik öğretmeni Tevfik Hoca’nın kurduğu bandolardır: “Babam her atandığı yörede bir müzik hareketi yaratmıştı. Ya ban Ayvalık’ta Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Kültür Sanat Günleri sanatseverlerle buluşmayı sürdürüyor ? Sennur Sezer, günümüz toplumunun kadını nasıl kıskaca aldığını, kadına baskının dayanılmaz boyutlara vardığını, bunların şiirine de yansıdığını vurguladı. Eray Canberk, şiirleriyle, toplumsal ve bireysel kırgınlıklar yaşayan insanın yanında yer aldığını söyledi. GÜLTEKİN EMRE ALTIN PORTAKAL’DA YARIŞACAK 11 FİLMDEN 9’U İLK FİLM Antalya’da keşif yılı Kültür Servisi Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışacak filmler belli oldu. Gani Müjde, Mert Fırat, Asuman Dabak, Zekeriya Kurtuluş, Murat Saraçoğlu, Mehmet Açar, Sema Fener ve Cengiz Haydar Barut’tan oluşan ön jüri değerlendirmesi sonunda başvuru yapan 44 filmden 11’i “Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması” dalında yarışacak. 11 filmden 9’unun yönetmenlerin ilk filmi olduğu festivalde yarışacak filmler ise şöyle: Çağatay Tosun’un “Derin Düşünce”, Ahmet Sönmez’in “Elveda Katya”, Dilek Keser ve Ulaş Güneş Kacargil’in yönettiği “Evdeki Yabancılar”, Hüseyin Tabak’ın yönettiği “Güzelliğin On Par’ Etmez”, Ersin Kana’nın “Hile Yolu”, Umut Dağ’ın “Kuma”, şu sıralar Venedik Film Festivali’nde “Toprağın Çocukları” “Geleceğin Aslanı” ödülü rışması’nın seçici kurulu ise Baiçin yarışan Ali Aydın’ın “Küf”, rış Pirhasan, Prof. Dr. Barbara Rezzan Tanyeli’nin “Pazarları Boyle, Levent Kazak, Uğur İçHiç Sevmem”, Ali Adnan Özbak, Prof. Dr. Gülseren Güçgür’ün “Toprağın Çocukları”, han, Selçuk Yöntem, Sümer Tunç Okan’ın “Umut ÜzümleTilmaç, Ayşegül Aldinç, Pelinri” ve Erdem Tepegöz’ün yösu Pir, Tunca Arslan, Mine Kınettiği “Zerre.” rıkkanat ve Erdil YaşaroğHülya Avşar’ın başkanlık yalu’ndan oluşuyor. pacağı Ulusal Uzun Metraj Ya“Elveda Katya” “Derin Düşünce” AYVALIK Ayvalık Belediyesi’nin 9 yıldır düzenlediği Ayvalık Kültür Sanat Günleri bu yıl da 19 Eylül günlerinde sanatseverlerle buluşmayı sürdürüyor. Etkinlikler çerçevesi içinde yer alan Şiir Ayvalıkta’nın bu yılki onur konukları Sennur Sezer’le Eray Canberk’ti. Kuşaktaş olan bu iki şairle Sanat Fabrika Ayvalık’taki Sanat Fabrikası’nda düzenlenen ve Gültekin Emre’nin yönettiği söyleşiye Eray Canberk ve Sennur Sezer katıldı. sı’nda yapılan söyleşiye Ayvalıklı şiirseverler büyük ilgi gösterdiler. Fotoğraf sanatçısı Uğur Bilge’nin 34 şair fotoğra “Türk Safosu Mihri Hatun”dan başlayarak Türk şiifının yer aldığı “Şairlerin Fotoğraflık Halleri” ser rinde kadın şairlerin artmasının nedenlerine de değindi. Bu yıl “Kent Kırgını”yla Behçet Necatigil Şiir Ödügisinin açılışının ardından gerçekleştirilen Sennur SezerEray Canberk söyleşisinde, Taşkızak Tersanesi’nde lü’ne değer görülen Eray Canberk, şiirlerinde Necaçalışmaya başlamasıyla, çalışan insanların yaşamının, tigil’in, Cahit Külebi’nin, Ziya Osman Saba’nın etşiir dünyasını belirlediğini söyleyen Sezer, dördüncü kisinin, sesinin etkili olduğunu belirtti ve “kuyve ilk üç kitabını kapsayan “Sesimi Arıyorum”a ka tu”da kalmayı, öne çıkmamayı yeğlediğini dile getirdi. İlk şiir kitabı “Kuytu Sularda”da toplumsal sodar yayımladığı “Gecekondu”, “Yasak” ve “Direnç”le aradığı toplumsal sorunlarla örülü şiirinin se runların insan üzerindeki etkisini, kırılan insanın yüreğinden, usundan geçenleri, yaşanan acıları, bireyin sini, içeriğini bulduğunu belirtti. Çalışan kadının, anne olan, ezilen, sömürülen, dö sorunlarını bir oya gibi işleyen Canberk, “Eskimiş Yalvülen, öldürülen, işkence gören, tutuklanan, top nızlığa” da, “Yüreğin Burkulduğu Zaman”a da şilumsal baskı altındaki kadınların sorunlarını şiirleri irler yazarak kendi şiir sesinin iyice belirlendiğini söyne taşıyan, onların kadınlık hallerini şiirlerine yedi ledi. Şiirleriyle acı çeken, toplumsal ve bireysel kırren Sennur Sezer, bu kesimin sesi olmaya çalılşan bir gınlıklar yaşayan insanın duygularının yanında yer alan şair olduğunu belirtti. “Bu Resimde Kimler Var” di şiirler yazdığını belirtti. Canberk, ebru sanatına gönderme yapan, hatta ebye sorarken, kadın ve erkek portreleriyle toplumsal sorunları ele almayı sürdürdüğünü, “Afiş” kitabındaki ru gibi olan, bir anlamda Osmanlı’nın bu gözde resim şiirlerle de 12 Eylül 1980 askeri darbesinin toplum sanatıyla sözcüklerle özdeşleşen “Ebrular”daki şida yarattığı yıkımı, ayrışmayı, yabancılaşmayı şiirlerine irlerin insanın iç dünyasında gezinen şiir ipuçlarından oluştuğunu dile getirirken, bir yandan da toplumun detaşımaya çalıştığını dile getirdi. Sezer, günümüz toplumunun kadını nasıl kıskaca al ğiştirdiği, yalnızlaştırdığı insanı şiirlerine ağdırmaya dığını, hareket ve özgürlük alanlarını giderek daralt çalışmasına değindi. Kentlerin yozlaştığını, yaşanmaz tığını, kadına her türlü baskının dayanılmaz boyutla hale geldiğini, insanları bunalttığını söylerken de yozra vardığını, toplumdaki her türlü kirlenmenin, yoz luğa, yozlaşmaya, kirlenmeye dikkat çekti. Toplu şiirleri “Kent Kırgını”nda doğup büyüdülaşmanın, emeksermaye arasında giderek büyüyen açığü ve yaşamını sürdürdüğü İstanbul’a kırılışının şinın şiirlerine yansıdığını ve bu ürünlerin son dönem yapıtları “Dilsiz Dengbej”, “Akşam Haberleri” ve irlerine yansımasından da söz etti. Yazdığı şiirlerle için“İzi Kalır”da okur karşısına çıktığını söylerken de naif, kırılgan bir çocuk büyüten Canberk söyleşi sırasında şiirlerinden örnekler de sundu. duygulu anlar da yaşadı. Ayvalıklı şair Turgut Baygın’ın sunduğu ve şiirBu yılkı PEN Şiir Ödülü’nün sahibi olan ve Dünseverlerin büyük ilgi gösterdiği Şiir Ayvalık’ta’da Gonya Şiir Günü bildirisini yazan Sezer, söyleşi sırasında şiirlerinden örnekler de okudu. Ayrıca toplumsal ca Özmen, Sina Akyol, İsmail Mert Başat, Oğuzdeğişmenin insanı, kadını da değiştirdiğini, baskıla han Akay, Aydan Yalçın, Pelin Onay, (Ayvalıklı) ra, sömürüye, haksızlıklara direndiğini söylerken Fethi Yıldırım da şiirlerini okudular. Starship’in gitaristi hayatını kaybetti ? NEBRASKA (AA) Amerikan rock grubu Starship’in gitaristi Mark Abrahamian, pazar gecesi Nebraska’da hayatını kaybetti. Abrahamian’ın menajeri Scott Harrison, gitaristin konserden sonra fenalaştığını ve telefonda konuşurken yere yığıldığını belirtti. Hastaneye kaldırılan Abrahamian’ın kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği açıklandı. 1960’lardan beri farklı isimlerde varlığını sürdüren, son olarak Starship adını alan gruba 11 yıl önce katılan gitaristin, cenaze töreninin ne zaman yapılacağı henüz açıklanmadı. Itrî Yılı sempozyumla kutlanıyor ? Kültür Servisi Ölümünün 300. yılında UNESCO’nun 2012’yi “Itrî Yılı” ilan etmesinin üzerine İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 3 Aralık’ta uluslararası bir sempozyum düzenliyor. Büyük Türk bestekârı Itrî adına “Itrî ve Dönemine Disiplinlerarası Bakışlar” başlığıyla organize edilen sempozyum İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’nda bulunan Doktora Salonu’nda gerçekleştirilecek. Sempozyumda, Itrî’den yola çıkılarak edebiyat, tarih ve diğer disiplinler açısından 17. yüzyıl dönemi ele alınacak. GAZETEMİZ YAZARI BEKİR COŞKUN VE RESSAM HASAN RASTGELDİ’NİN SERGİSİ Fotoğraf: METE KIZIK ‘Yazının Rengi’ İzmir’de İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Gazetemiz yazarı Bekir Coşkun ve Hasan Rastgeldi’nin “Yazının Rengi” adlı resim sergisi, 81. Ulusalararası İzmir Fuarı (İEF) kapsamında konuklarını ağırlıyor. Önceki akşam Kültürpark Doğaltaş Müzesi’nde açılışı yapılan sergiyi ziyaret eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu duygularını, “Tek kelime ile mükemmel” diyerek yansıttı. Ressam Rastgeldi de “Bekir Coşkun üstadın yazıları fırçamla, fırçada üstadın yazılarıyla harmanlaştı, bütünleşti. Ülkemiz hızla ortaçağ karanlığına sürüklenirken, cumhuriyet kazanımları hızla yok edilirken, çığlıklarımı anlatmaya çalıştım” dedi. Tevfik Fikret anılıyor ? Kültür Servisi Usta şair Tevfik Fikret ölümünün 97. yılında anılıyor. Anma, 8 Eylül cumartesi saat 18.0020.00 arasında Kuruçeşme’deki İstanbul Macar Kültür ve Dostluk Derneği’nin bahçesinde ve mahzeninde gercekleşecek. Etkinliğe gazeteciyazar Orhan Karaveli konuşmacı olarak katılacak. Etkinlikte ayrıca katılımcılardan şiirler ve Üç Deniz Topluluğu kurucusu Ferda Erener’den türküler dinlenecek. Rastgeldi ve Kocaoğlu. C MY B C MY B