23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER ERGENEKON 7 F TİPİNDEN MEKTUP Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman, emekli Oramiral Örnek’i iftiracılıkla suçladı Birleşen dosya sayısı 20’ye çıktı İstanbul Haber Servisi CHP İzmir milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın 3.5 yıldır tutuklu yargılandığı Ergenekon davasına 2 haftalık aranın ardından bugün Silivri Cezaevi yerleşkesindeki küçük duruşma salonunda devam edilecek. Balyoz davası ise yerleşke bitişiğindeki büyük salonda görülecek. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Ergenekon davasına Kuvayi Milliye Derneği’ne ilişkin tek sanıklı bir dosya daha eklendi. Davada 20 dosya birleşirken sanık sayısı da 274’e çıktı. Mahkeme, 17 Ağustos’ta görülen 222. duruşmada savunmadan tanık olarak dinlenmesini istedikleri kişilerin listesini gerekçeleriyle mahkemeye sunulmasını istemişti. Davanın bugünkü duruşmasında birleşen dosya sanığı Vahit Özkaya’nın savunmasının alınması ve tanık ifadelerinin dinlenmesi bekleniyor. Davayı başından beri izleyen çeşitli sivil toplum kuruluşları da “duruşmaları izleme eylemi” çağrısını yineledi. ‘Haddini aşan ifade’ İstanbul Haber Servisi Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in, Balyoz davasındaki savunmasında “Darbe planı yapıldığı iddia edilen Mart 2003’teki seminerin ses kayıtlarının dönemin başbakanı tara ? Emekli Orgeneral Yalman, “Ergin Saygun’un iftirası üzerine kurgulanan ve bunu doğru kabul ederek verilen ifade, şahsımı hedef alan bir iftira belgesidir” dedi. fından, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’a verildiği” ifadesini yalanladı. Aytaç Yalman’ın konuyla ilgili Hürriyet gazetesinin dünkü sayısında yayımlanan açıklaması şöyle: “Balyoz davasında 31 Ağustos 2012 günü Özden Örnek tarafından yapılan esas hakkındaki savunma maksadını ve haddini aşan bir ifadedir. Ergin Saygun’un iftirası üzerine kurgulanan ve bunu doğru kabul ederek verilen ifade, şahsımı hedef alan bir iftira belgesidir. Ergin Saygun’un bu ifadesini, geçirdiği rahatsızlık sebebiyle üzerinde durmadım. Bu nedenle kamuoyunu bilgilendirmek ihtiyacı hissediyorum.” Yalman açıklamasında şu iddialarda bulundu: “Davanın başından beri beni itham eden, suçlayan birçok ifadelerine içinde bulunduğum şartlar nedeniyle sustum ve sabrettim. Ancak bu son ifade gerçekle ilgisi olmayan, yalan beyanlardan yola çıkarak terbiye hudutlarını aşan bir iftiradır. İşin doğrusu şudur: Söz konusu kasetlerin seminerin hemen sonrasında sızdırıldığını öğrendim. Bu kasetlerin hangi kaynaktan sızdırıldığını bilmiyorum. Söz konusu kasetler zamanın başbakanına verilmiştir. Başbakan da durumu Hilmi Paşa’ya aktarmış. Ben kasetlerin varlığını Hilmi Paşa’dan öğrendim. Kasetlerin muhteviyatını bilmiyordum. Yıllar sonra televizyondan öğrendim. Hilmi Paşa da muhteviyatı konusunda bana bilgi vermedi. Zamanında bilgilendirilmiş olsaydım gerekli işlemi yapardım. Hal böyleyken söz konusu şahısların haddini bilmez ifadelerini reddediyor, bu yalan beyanların da mahkeme tarafından dikkate alınmamasını talep ediyorum.” hindeki duruşmada yaptığı son savunmada eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun’un “Seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman’a verildiğini bizzat Aytaç Yalman’dan öğrendiğini söyledi. Söylendiğinde üzerinde hiç durulmayan, ne mahkeme heyetinden bir kişinin ve ne de iddia makamının bir tek soru bile sormadığı bu konuyu biraz açalım” diyerek açıklamalarda bulunmuştu. ‘Hak ihlalleri giderek artıyor’ SİBEL BAHÇETEPE Ezan sesini sormuştu Örnek ayrıca dava dosyadaki ses kayıtlarında ezan sesi duyulduğunun altını çizerek “Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakan’ın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti?” şeklinde sorular yöneltmişti. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına da savunmasında, “Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer 3 gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok” sorularını yöneltmişti. Tutuklu sanık eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına da duruşmada Ergun Saygun’un iddiasını gündeme getirmiş ve “Başbakan, Aytaç Paşa’ya 2003’teki ses kaydının ne zaman vermiş? Bu kayıtlar bir tane midir, üretilmiş midir? Sadece Aytaç Paşa’ya mı vermiştir? Genelkurmay Başkanı ile diğer komutanlarla paylaşmış mıdır?” diye sormuştu. Bir deniz subayı Özden Örnek ile ilgili “Bir deniz subayının Kara Kuvvetleri Komutanı’nı yalan beyanlarla suçlamasını anlamakta güçlük çekiyorum” ifadesini kullanan Yalman, “Deniz subayının muhatabı kendi komutanı olan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı’dır. Emrime aykırı olarak yapılan bu seminer kasetlerinin kimler tarafından sızdırıldığı kadar, kasetlerin içinde konu ile ilgisi olmayan bigünah silah arkadaşlarımın isimlerinin kimler tarafından yazdırıldığının ortaya çıkarılması önemlidir kanaatimce. Kamuoyuna önemle duyurulur” dedi. Balyoz davasında tutuklu bulunan emekli Oramiral Özden Örnek, 31 Ağustos 2012 tari Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yatan Sadık Kan, cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin giderek arttığını belirtti. Tekirdağ F tipi cezaevinden gazetemize mektup gönderen Sadık Kan, cezaevi yönetiminin keyfi gerekçelerle disiplin soruşturmaları açtığını ifade etti. Belirli tarihlerde ttutukluların düzenlediği anma ve kutlama programlarında okunan şiirler, marşlar, türküler nedeniyle soruşturmalar açıldığını vurgulayan Kan, “Karar metinlerinde gereksiz yere slogan atmak gibi yazsalarda tutsakların her gün defalarca attığı sloganlara soruşturma açılmamakta, yalnız anmakutlama programlarına yönelik soruşturma açılmaktadır” diye konuştu. Açılan soruşturmalar sonrası bir kişinin 1 ay ziyaret yasağı aldığını, 1 kişinin de 5 yıla varan iletişim ve ziyaret yasağı aldığını anımsatan Kan, şöyle devam etti: “Ceza İnfaz Kanunu’na göre hükümlüler, infazın 4’te 3’ünü tamamladıktan sonra şartlı tahliye olabilirler. Ancak bu madde ‘iyi hal’ şartına bağlanmıştır. Disiplin kurulu kararıyla bu iyi hal durumu ortadan kaldırılmış, tahliye olacak arkadaşlarımızın infazı yakılmıştır. Cem Kılıç bu keyfi uygulama nedeniyle 10 yıl, Fırat Özçelik ve Kenan Günyel ise 20 ay fazladan hapis yatacaktır. Bu statüde tutulan hükümlüler günün 23 saati tek kişilik hücrede birkaç metrekarelik alana hapsedilmektedir. Havalandırmayı kullandıkları 1 saatlik sürede ise yine başka tutsaklarla temasları engellenmektedir. İletişim, ziyaret, sohbet haklarında özel kısıtlamalar bulunan geri kalan kısıtlı hakları ise disiplin soruşturmalarıyla ortadan kaldırılmaktadır. Hapishane idaresi, Mehmet Akdemir’e Hüseyin Karaoğlan’dan gelen ‘96 Ölüm Orucu Direnişi’ ile ilgili içeriği olan mektuba engelleme kararı aldı. Hapishane idaresi, Devrim Kalaycı’nın Senem Dilek Kalaycı’ya göndermek istediği ‘Umuda Davet Şenliği5’ davetiyesi için ‘örgüt sembolü’ taşıdığı gerekçesiyle engelleme kararı alındı.” YENİ ADLİ YILDA DA SUSMAYACAĞIZ, BOYUN EĞMEYECEĞİZ, BİAT ETMEYECEĞİZ! Bugün, bir adli yıl daha başlıyor! Ne yazık ki, bu adli yıla; yargının tamamen siyasi iktidarın denetimine girdiği, dahası güç ve iktidar mücadelelerinin arenası haline getirildiği, hiçbir yurttaşın hukuk güvenliğinin kalmadığı, güvence olması gereken yargının hak ve özgürlükler için en büyük tehdit ve tehlike haline geldiği, hukukun en temel ilkelerinin sistematik olarak çiğnendiği, “özel” yargı ve yargılamalarla hukuk birliğinin yok edildiği, adil yargılanma hakkının ortadan kaldırıldığı, bir ortamda girmekteyiz. Bu şartlar altında adli yılın, “adil” bir yıl olmayacağı, olamayacağı açıktır. Kuşatılmış olan yargının, “esir” edilmesinden sonra sıranın barolara, avukatlara geldiği anlaşılmaktadır. Avukat ve barolar “hiçleştirilmek” istenmekte, savunmasız, avukatsız bir yargı düşlenmektedir. Bu hukuksuzluklarda katkısı olanlar ya da boyun eğenler tarihin yargısından, vicdanlarından ve aynalardan kaçamayacaklardır. Elbette biz avukatların pek çok mesleki sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların çözümü konusundaki girişimlerimiz ve kararlılığımız artarak sürdürülecektir. Ancak hiçbir mesleki sorunumuz meslek onurumuzdan, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü amacımız ve mücadelemizden daha önemli ve öncelikli değildir. Bilinmelidir ki biz avukatlar; boyun eğmeyen, biat etmeyen bir tarihsel mirası genlerimizde taşımaktayız. Bizlerin hiç “efendileri” olmadı ve olmayacaktır. İstanbul Barosu olarak, bugüne dek olduğu gibi bundan böyle de her şart altında meslek onurumuzu, yurttaşlarımızın hak ve hukukunu korumayı, hukuksuzlukları izlemeyi, hukuk devleti ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu uğurda her türlü bedeli ödemeye hazırız. Aynı şekilde Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini, vatanın bölünmezliğini, üniter devleti koruma ve kollama bizim için bir namus ve vatan borcudur. Bu borcu da ödemeye devam edeceğiz. Hukuksuzluklara karşı susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz. “Tarihin en son yerinde, son sözü hep direnenler söyler”. Henüz son sözümüzü söylemedik!… Yurttaşlarımıza saygı ile duyurulur. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle