18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli B Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 34 40 36 37 37 38 37 30 29 29 29 30 31 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y B B B B B B B B PB Y 32 29 27 39 37 36 40 40 36 35 32 29 28 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih PB Berlin Y BudapeştePB Madrid B Viyana PB HABERLER 18 19 18 23 20 19 35 21 26 23 31 37 25 Belgrad B 31 Sofya B 34 Roma A 28 Atina A 34 Zürih PB 24 Moskova Y 25 Aşkabat A 38 Taşkent A 43 Baku B 37 Bişkek Y 38 Tiflis PB 34 Kahire A 39 Şam A 39 Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Batı Karadeniz kıyıları, Orta ve Doğu Karadeniz ile Kastamonu, Kırıkkale, Yozgat, Çorum, Erzincan, Kars ve Ardahan çevrelerinin sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Ağustos GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada birikimini açığa çıkardığı bugünlerde… …Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, bugüne kadar dinlediğimiz masalları yineledikten sonra ister inanın ister inanmayın şu açıklamayı yaptı: “Terörle mücadele çok iyi gidiyor.” MS Bakanı’nın beyanlarının kimi gazetelerde yer aldığı önceki gün, Hürriyet manşetten verdiği haberde… …eski karakol, şayet camları kurşun geçirmeyen, duvarları havan ve roket saldırılarına dayanıklı kalekola dönüştürülseydi, Şemdinli’de 8 şehit vermeyeceğimizin altını çiziyor. ??? Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın demeciyle 10 yılda 7 bin 727 cami açıldığını iftiharla, gururla açıklayan AKP hükümeti; sayıları 400’ü aşan karakolların tümünü 10 yılda kalekola dönüştüremedi. Hâlâ kalekolların 146’sı inşaat halinde, 206’sı ihale aşamasında. Geçen yıllardan bugüne dek 93 karakol baskınında 324 şehit verdik. Şemdinli’deki 8 şehitle sayı 332’ye yükseldi. Bu ara korkunç bir gerçek çıktı. Geçimli’de üç askerimiz PKK’nin roket atışlarıyla karakolun yıkılan briket duvarı altında kalarak şehit düştü. ??? Başbakan; sanki terör sorununun çözümlenmesinde her türlü önlemi almış gibi muhalefeti soruna çare olacak bir öneride bulunmamakla suçluyor. İyi ama sorunu çözümleyecek siyasal ve askersel önlemleri almak öncelikle sorumlu hükümetin görevi değil mi? RTE şimdi Esad’ın düşmanlığından şikâyetçi. Can ciğer kuzu sarması olduğu dönemde de Esad diktatördü. ABD’nin taşeronluğuna soyunarak politik cihat açtığı bugünlerdeki Esad ile, bir zamanlar can ciğer kuzu sarması olduğu dönemdeki Esad, aynı Esad! Hükümetin Esad’ı, Esad’ın hükümeti düşman ilan ettiği bu süreçte Şam diktatörü giderayak PKK’nin hapishanelerdeki adamlarını serbest bırakıyor, örgüte kimi yasak alanları açıyor, teröristleri ağır silahlarla güçlendiriyor. Esad’da sanki durup durduk yerde Türkiye düşmanlığı harekete geçmiş, Suriye’nin bünyesinde uyuyan yılanı uyandırmış gibi, RTE’nin yakın adamı Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik; son yaşanan olayların farklı olduğunu, Esad’ın Afrin ve Koban bölgelerini PKK’ye teslim ettiği sırada örgüte ağır silahlar vermesinden yakınıyor. Bu kadar kendini bilmezliğe de pes doğrusu! ??? Çankaya’daki AKP’li, iftar yemeklerinde buluştuğu şehit ailelerine “ne söyleyeceğini şaşırdığını” söylüyor. Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Başbakan Yardımcıları başta Bülent Arınç; koro halinde polisin, jandarmanın ve askerin terörle kıyasıya ve başarıyla mücadele ettiğini her fırsatta yineleyerek toplumu uyutmaya çalışıyor. RTE, hükümeti gereken önlemleri alamadığı için eleştiren ana muhalefete yüklenirken, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye, “Hükümete verdiği destekten dolayı teşekkür ediyor”. Oysa Bahçeli, hükümet yeterli gördükleri önlemler alırsa, örneğin PKK yuvası Kandil Dağı’na Türk bayrağını dikerse hükümeti destekleyeceklerini söylüyor ve fakat Başbakan: MHP liderinin “Bugünkü kanlı bilançonun siyasi sorumlusu da AKP’nin gevşek, pısırık ve (terörle) müzakereye kucak açan politikalarından başkası değildir” sözlerine de teşekkür ediyor. ??? K. Suriye’de Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun karşı çıkmayacağımızı söylediği K. Irak koşutunda özerk Kürt bölgesi oluşuyor. Güneyimizede bir iken özerk bölgeler ikiye çıkıyor. Dışarıda son oluşmalara Birleşik Kürt federatif devletinin ayak sesleri diyen yorumlar yapılıyor. İçimizdeyse akil Kürt diye tanımlanan Ahmet Türk çıkmış sokaklara; bağımsız Kürdistan kuruluyor diye bağırıyor. Terör saldırılarından öteye PKK güney illerinde kurtarılmış toprak kotarmaya girişiyor. ATV’de ana muhalefetin TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırmasına burun kıvıran açıklamalar yapan RTE’ye sormak lazım: Azan terörle birlikte, güneyimizde ve içimizde ulusal bütünlüğümüzü tehdit eden gelişmeler olurken… …Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün toplanmayacak da, ne zaman toplanacak? Hükümetin Suriye konusunda yürüttüğü politikadaki en temel yanlış, tüm stratejinin Esad’ın erken devrileceği öngörüsü üzerine kurulması ve sonda söylenecek sözlerin en başta tüketilmiş olmasıdır. Esad’ın öngörülemeyen direnişi, Ankara’yı içte ve dışta çok zor bir pozisyona soktu. Erken söylenen sert sözler ABD ve diğer Batı ülkelerinin Türkiye’yi öne itmesine zemin hazırladı. İkinci yanlış ise demokratik bir komşu olmanın verdiği eleştiri hakkını hükümetin, ortada egemen bir devlete müdahaleye meşruiyet sağlayacak uluslararası bir karar yokken, Esad muhalifi siyasi ve askeri gruplara lojistik destek vererek Şam’ın içişlerine müdahale noktasına vardırmasıdır. Ankara’nın izlediği siyasetin belki de en fazla eleştirilmesi gereken yönü de uluslararası arabuluculuk girişimlerine kulaklarını tıkamasıdır. BM Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın şiddeti sona erdirme ve Şam yönetimi ile muhalifleri bir araya getirme planı ile bu doğrultuda Cenevre’de varılan mutabakata Ankara hep ‘kerhen’ destek vermiş, bunların hayata geçirilmesi için üzerine düşen ‘muhalefete baskı’ sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Nitekim Annan görevi bırakırken Financial Times’a yazdığı makalede, Esad ve destekçileri kadar, aralarında Türkiye’yi de saydığı muhaliflere destek veren ülkelerin yapması Clinton ile Gündem: Suriye ve PKK gerekenleri de açıkça dile getirmekten çekinmemiştir. Türkiye’nin süreçteki son hatası ise Suriye’de doğabilecek otorite boşluğunda, işlerin ulusal güvenlik ve çıkarlarımıza aykırı gelişebileceği öngörüsü üzerine yeterince kafa yormamış olmasıdır. Türkiye’nin aktif rol aldığı Esad karşıtı kampanyanın şu an itibarıyla doğurduğu sonuçlara bakacak olursak; 1. Sınırımızın hemen ötesindeki Kürt kasabalarında PKK yanlısı Kürtler yönetimi geçirmiş durumda. 2. Irak’tan sonra Suriye ile sınırımızda da otonom bir Kürt bölgesi kurulmuş durumda. 3. El Kaide ve diğer cihat yanlısı unsurların Suriye içinde yürüttükleri mezhepçi savaş ülkedeki Aleviler ve Hıristiyanlar için büyük bir tehdit oluşturmakta... ??? Gelinen noktada Suriye’nin artık Beşşar Esad’ın liderliğinde yoluna devam PKK’Yİ ELEŞTİRMEK YETER Mİ? Clinton ile görüşmelerin gündemini Suriye ile birlikte PKK konusu oluşturacak. AKP hükümetinin “Kürt sorununun siyasi müzakere ile çözümü” yönündeki politikalarına ABD öteden beri açık destek vermekte. Hatta bu sürece destek vermesi yönünde BDP’yi de uyarmış durumdalar. Bu yüzden, PKK’nin müzakere ortamını baltalama ve hükümeti askeri çözümler arayışına itme amaçlı terör eylemleri karşısında Clinton’ın İstanbul’da çok sert bir tutum alması sürpriz olmamalı. Bu noktada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan beklenen, basın önünde verilen bu ifadelerle yetinmek yerine, Türk halkının ABD’den beklentilerinin somut biçimde karşılanması konusunda daha ısrarcı tavır sergilemesidir. etmesi mümkün gözükmemektedir. Şu anda Esad sonrasına ilişkin tek geçerli tahmin ‘kaos’ düzeni yaşanacağıdır. Hükümet, Esad sonrası izlenecek yeni politikayı belirlerken bugüne kadar yaptığı hatalardan ders çıkararak şu konulara dikkat etmelidir: 1. Türkiye’nin hiçbir adımı zaten zihinlerde oluşan ‘mezhepçi’, ‘müdahaleci’ algısını daha da pekiştirici olmamalıdır. Uluslararası toplumla birlikte hareket etmeye özen gösterilmelidir. 2. Rejim değişikliğinin yumuşak bir geçiş şeklinde olması için çaba harcanmalı. Saddam sonrası Irak’ta yapılan hatalar tekrarlanmamalı, devlet kurumları ve Suriye ordusunun yok edilmesi engellenmelidir. 3. Muhaliflerin intikam duygusuyla hareket etmesi engellenmeli. Aralarındaki görüş ayrılıklarını gidererek çoğulcu bir demokrasiye yönelmeleri sağlanmalıdır. 4. Esad rejiminin kimyasal ve biyolojik silahlarının uluslararası denetime geçmesi sağlanmalıdır. ABD yönetimi bugüne kadar Suriye krizine aktif biçimde müdahil olmak yerine, Türkiye’yi öne iten bir politika izlemişti. Şimdi, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Esad sonrası döneme ilişkin senaryoları konuşmak için İstanbul’a geliyor. Türkiye, yukarıda sayılan esasların hayata geçirilmesi için gerekli uluslararası işbirliğini onunla başlatabilir... İsrail’in istihbarat teşkilatı Mossad’ın eski başkanı Danny Yatom: Arap baharı aşırı İslamcıları iktidara taşıdı El Kaide üyelerinin avukatı Osman Karahan, Suriye’de orduyla savaşıyordu Çatışmada öldürüldü İstanbul Haber Servisi El Kaide davasının ünlü avukatlarından Osman Karahan, Halep’te Suriye ordusu ile girdiği çatışmada öldürüldü. El Kaide örgütüne ilişkin bir kitap hazırlığında olan Karahan’ın cenazesinin Türkiye’ye getirilmesi için avukatın ailesi, girişimlere başladı. Karahan, “El Kaide üyesi olduğu ve örgüte para aktardığı” iddiasıyla yargılanmış, delil yetersizliğinden beraat etmişti. İstanbul Barosu da internet sitesinde, üyesi olan Karahan’ın ölümünü baro levhasında doğruladı. Baro, Karahan’ın bilgilerinin yer aldığı levhanın alt bölümünde 7 Ağustos 2012’de vefat ettiğini belirterek ailesine başsağlığı diledi. Karahan, Suriye’ye gitmeden kısa bir süre önce 24 Mayıs 2012’de Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen El Kaide örgütünün hücre yapılanmasına ilişkin davaya da avukat olarak katılmıştı. Karahan, İstanbul’da 1520 Kasım 2003’te HSBC Bankası ile İngiliz Başkonsolosluğu ve iki sinegoga düzenlenen bombalı saldırıların beyni ve El Kaide’nin Irak sorumlusu El Zerkavi’nin üst düzey yetkilisi olduğu savunulan Louai Sakka’nın avukatlığını yapmıştı. Karahan ayrıca 1520 Kasım saldırılarını gerçekleştiren El Kaide’nin Türkiye yapılanmasında şura üyesi olduğu öne sürülen Harun İlhan’ın da arasında bulunduğu bazı sanıkların da avukatlığını yapmıştı. Dış Haberler Servisi İsrail İstihbarat Teşkilatı Mossad’ın eski başkanı Danny Yatom, “Arap baharının artık bir bahar olmadığını, bölgeyi radikalleştirerek İslamcıları iktidara taşığını” söyledi. Tel Aviv’deki özel bürosunda Anadolu Ajansı’na açıklamalar yapan Mossad’ın eski başkanı Danny Yatom, Arap Baharı sürecinde çok fazla insan öldüğü için buna bahar diyemeyeceğini belirterek Libya’daki liberal hükümet dışında aşırı İslamcıların iktidara geldiğini kaydetti. Yatom, “Müslüman Kardeşler iktidar oldu. Bölge iyice radikalleşti. Esad gidince Suriye’de ne olacak kimse bilmiyor. Belki orada da Müslüman Kardeşler iktidara gelecek, belki de daha demokratik bir yapı iktidar olacak. Öngörüde bulunabilmek şu anda çok zor” dedi. Mısır’da olası bir ‘İRAN’I VURURUZ’ Mursiasker çekişmesine İran’ın füzelerinin Türkide değinen ye için de tehdit olduğunu Yatom, assöyleyen Yatom, “Eğer bir kerlerin gügün kalktığımızda nükleer cünü korusilahlara İran’ın sahip olmaya çalışaduğunu duyarsak ne olacağını ve sücak, bu kolayca İsrail’in recin çok kıgüvenliğini felç eder. Eğer rılgan olduİran’a bir müdahale olağunu ifade caksa bunu İsrail mutlaka etti. ABD ile birlikte yapmak Suriye’dezorunda. ABD, ‘hâlâ süre ki çatışmalavar, yaptırımların sonucunu ra da değibekleyelim’ dedi. İran’a nen Danny yeni ekonomik yaptırımlar Yatom, kebaşladı. Ama bu yaptırımsin bir tarih lar da İran’ı nükleer silah vermemekle yapma projesinden vazgebirlikte Suriçirmez ve ABD İsrail’le ye Devlet ortak hareket etmezse biz Başkanı kendimiz İran’ı vururuz” Beşşar dedi. Esad’ın düşeceğini ileri sürdü. Özgür Suriye Ordusu’nun her yerde kontrolü yavaş yavaş ele aldığını kaydeden Yatom, şimdiki konunun Esad’ın yerine kimin geleceği olduğunu söyledi. Bölgenin geçmişe oranla radikalleştiğini anlatan Yatom, “Demokratik bir yapı da iktidara gelebilir. Radikaller de Müslüman Kardeşler de iktidara gelebilir. Aleviler, Dürziler, Sünniler arasında bir savaş da çıkabilir. Gerçekten bölge eskiye göre çok daha radikal bir hal aldı” dedi. Şu anda İsrail’in Suriye’yi istihbarat açısından çok yakından izlediğini kaydeden Yatom, bununla birlikte MİT’in de bu ülkeyi çok yakından izlediğini ve burada olacak yanlış bir şeyin Türkiye’yi de doğrudan tehdit edeceğini savundu. Clinton’dan sert açıklama Haber Merkezi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye’deki durumu fırsat bilen bazı ülkelerin bu ülkeye gizli savaşçılar veya teröristleri sevk etmesine müsamaha etmeyeceklerini söyledi. Afrika ülkelerinde temaslarda bulunan Clinton, Suriye Başbakanı Riyad Hicab’ın kaçmasının ardından Devlet Başkanı Beşşar Esad sonrası planların aciliyet kazandığını kaydetti. Clinton, 11 Ağustos’ta Suriye konusunda görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye’ye seyahat edeceğini hatırlatarak ziyareti sırasında bu konuları gündeme getireceğini belirtti Öte yandan Clinton’ın hafta sonunda Türkiye’ye yapacağı ziyareti değerlendiren New York Times gazetesi, Washington’ın, “Suriyeli isyancılara desteğini vurgulayacağı” ileri sürüldü. Suriye Başbakanı Riyad Farid Hicab’ın Ürdün’e kaçmasını muhalefet için “psikolojik zafer” olarak niteleyen gazete ancak çatışmaların büyük olasılıkla daha da kötüleşeceğini vurguladı. Gazetenin başyazısında Hillary Clinton’ın hafta sonu Türkiye’ye yapacağı ziyarete ilişkin şu yorumda bulunuldu: “Bu hafta sonuna doğru Türkiye’yi ziyaret ettiğinde, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, isyancılara desteği vurgulama fırsatı olacak. ABD aynı zamanda Suriye’ye yaptırımlara yoğunlaşmalı ve krizin sona ermesi konusunda Rusya’dan işbirliğini yapmasını ısrarla istemeye devam etmeli.” Başbakan’ın eşi ve kızları Myanmar’a gidiyor İstanbul Haber Servisi Türk Kızılayı Myanmar’da katliama uğrayan Rohingya (Arakan) Müslümanlarına yönelik yardım kampanyası başlattı. Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, gerekli izinlerin devlet tarafından alındığını belirterek, “Türk Kızılayı olarak öz kaynaklarımızdan 1 milyon dolarlık bir pay ayırdık. Çok yakında bir heyetimiz, orada yaşayan insanların ihtiyaçlarını görmeye başlayacak” dedi. Yardım ekibiyle birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve kızları da bölgeye ziyarette bulunacak. Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, başlattıkları kampanyaya ilişkin Türk Kızılayı Marmara Afet Müdahale ve Lojistik Merkezi’nde (MAFOM) basın toplantısı düzenledi. Akar, Bangladeş sınırında yasal olarak Birleşmiş Milletler (BM) tarafından organize edilen iki kampta 30 bin kişinin yaşadığını, BM’nin bu kamplardaki insanlara pirinç, mercimek ve yağ sevk ederek gıda ihtiyaçlarını karşılamasından dolayı biraz daha rahat olduğunu söyledi. Türk Kızılayı’nın tüm banka hesaplarında Myanmar ile ilgili bağışların kabul edildiğini kaydeden Akar, “Tüm GSM operatörlerinden 2868’e boş mesaj atarak 5 lira bağışta bulunulabilecek. 168 çağrı hattımız 24 saat vatandaşların bağışları için hazır olacak” diye konuştu. Zorunlu oruç iddiası Meclis gündeminde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Ankara 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda müebbet hapse mahkum Halil Gündoğan’ı ziyaretiyle ilgili izlenimlerini aktardı. Aygün, “Cezaevlerinde ramazan orucu nedeni ile yemek saatlerinin değiştirildiği ve bu nedenle mağdur olduklarını söylemiştir” dedi. Aygün, Ergin’e “Ramazan boyunca cezaevlerinde kahvaltı ve öğle yemeği veriliyor mu? Oruç tutmayanlara akşam yemeği hangi saatte veriliyor” diye sordu. aplan ve Vural’ın avukatıydı Avukat Karahan, Anadolu Federe İslam Devleti / İslami Cemaat ve Cemiyetler Birliği (AFİD/İCCB) Başkanı olduğu ve “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs” ettiği iddia edilen Metin Kaplan’ın da avukatlığını üstlenmişti. Karahan, Kartal Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’na yapılan bombalı saldırıyı gerçekleştirdiği gerekçesiyle yargılanan Engin Vural’ın da avukatlığını yapmıştı. İnsan Hukukunu Koruma Derneği’nin K kurucusu olan avukat Karahan, kendisi de “El Kaide üyesi olduğu ve örgüte para aktardığı” iddiasıyla hâkim karşısına çıkmıştı. İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Karahan, delil yetersizliğinden beraat etmişti. Karahan ayrıca “El Kaide’nin propagandasını yapmak”, “duruşma salonuna silahla girmek” suçlarından da hâkim karşısına çıkmıştı. El Kaide üyesi olduğu gerekçesi ile yargılanan Karahan, El Kaide davasında avukatlık yapmaktan yasaklanmıştı. Karahan’ın beraat etmesi üzerine bu yasak da kalkmıştı. Karahan ayrıca, tarihi eser gasp ettiği gerekçesi ile aranan Ahmet Gündüz’ün kaçmasına yardım ettiği iddiasıyla tutuklandı. Karahan, bir süre tutuklu yargılandıktan sonra da tahliye edilmişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle