22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
05 AĞUSTOS 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Kötü koşullarda yapılan üretim ve sahtecilik halk sağlığını tehdit ediyor Sağlıksız ürünler kaygılandırıyor SİBEL BAHÇETEPE Özkök’ün Tanıklığı ve Çok Ama Çok Vahim Bir Durum Bütün medya, haklı olarak, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Silivri’deki ifadelerine odaklandı… Ama yorumlar şaşırtıcı derecede farklı, hatta taban tabana zıt: Kimi yorumcular bu ifadenin davaların haklılığını ortaya koyduğunu, kimileri ise, tam tersine, davaları tümüyle çökerttiğini söylüyor! Bu durumda mahkemenin yorumu ve takdiri çok önem kazanıyor. Bu nedenle bugün mahkemenin tarafsızlığına bakmak istiyorum; önce tarafsızlık ilkesini mercek altına alarak. ??? Tarafsızlık kavramının altında esas olarak üç ana kabul yatmaktadır: 1) Çıkarları çatışan veya birbirleriyle anlaşamayan ya da suçlayan ve suçlanan taraflar arasında, herhangi birinden yana veya birine karşı tavırlı, önyargılı olmamak. 2) Nesnel gerçekleri tam olarak bütün yönleriyle görmek ve ona göre davranmak. 3) Bir karar verilecekse, o kararın önceden saptanmış yasa ve kurallara ve geçerli evrensel ahlak normlarına uygun olmasını sağlamak. Bu anlamda, örneğin tarafsız bir futbol hakemi: 1) Maçtaki takımlar arasında birinden yana veya birine karşı önyargılı davranmamalıdır. 2) Kararlarını nesnel olaylara göre vermelidir. 3) Bu kararlar belirlenmiş kurallara uygun olmalıdır. Bir futbol hakemi, maç yapan takımlar karşısında tarafsız, ama esas olarak nesnel gerçeklerden ve kurallardan yana taraflıdır! Aynı mantığı yargıçlar için de işletebiliriz: 1) Bir yargıç, yargıladığı kişiler ya da kurumlar karşısında lehte veya aleyhte bir önyargıya sahip olmamalıdır. 2) Vereceği kararlar nesnel olarak gerçekliği saptanmış, gerçeği bütün yönleriyle yansıtan somut delillere, gözlemlere ve ifadelere dayanmalıdır. 3) Vereceği kararlar mevcut uluslararası anlaşmalara, anayasaya ve yasalara uygun olmalıdır. Bu anlamda bir yargıç ya da yargıçlar heyeti, yargıladığı kişiler ve kurumlar karşısında tarafsız, ama, uluslararası anlaşmalardan, anayasadan, yasalardan, evrensel insan haklarından, özetle adaletten yana taraflıdır! ??? Şu anda artık varlıklarına son verilmiş ama ellerindeki davalar bitene kadar işlevlerine devam edecek olan özel yetkili mahkemeler açısından, Silivri’deki durum nedir? Burada ne kamuoyu vicdanından, ne deliller ve tanıklar hakkındaki eleştirilerden ne de uygulanan usul kurallarının adil olup olmadığından, kısıtlanan savunma hakkından söz edeceğim… Sadece ve sadece, AKP iktidarının 2010 referandumu sonrasında oluşturduğu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, özel yetkili mahkemelerdeki yargıç ve savcıları atamakla yetkili olan Birinci Daire’nin başkanı İbrahim Okur’un bir demecine işaret edeceğim: İbrahim Okur, Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e verdiği demeçte bakın ne diyor: “1. Halkta artık ‘ÖYM’lere ve özellikle de İstanbul ÖYM’lerine giden mutlaka tutuklanır’ algısı doğdu. 2. Tutuklulukların uzun sürdüğü inancı çok yaygın. 3. Bazı dini grupların mahkemeler üzerinde etkin olduğu iddiası da yoğun biçimde speküle ediliyor.” “ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da voleybol maçında başlamadan önce saha ortasında kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum ben. Bu psikolojinin de etkisiyle kendilerine eleştiri getiren herkesi, mesela beni, gerçekleri görmemekle suçluyorlar.” Okur bu demecinde başka şeyler de söylüyor ve bu mahkemelerin kendince olumlu yönlerine de işaret ediyor; sevgili okurlarımı yanıltmamak için bunu da belirtmeliyim. Ama çok çarpıcı olan şu satırları bir kez daha vurgulayalım: “ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da voleybol maçında başlamadan önce saha ortasında kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum ben.” Ünlü doktorları, profesörleri, rektörleri, yazarları, gazetecileri, politikacıları, generalleri, eski genelkurmay başkanını bu “ruh hali”, bu “psikoloji”, tutuklu olarak, yıllarca hapiste tutarak yargılıyor demek… Futbol dilinde söylersek, hakem heyeti, ağızlarında düdükler, sürekli ara kararlar da vererek, takımlardan biri lehine top kovalıyor sahada! Özkök ne demiş olursa olsun, Okur’un saptadığı bu durum, sadece yargılananlar açısından değil, ülkemizdeki demokrasi ve insan hakları, özellikle de adalet açısından çok ama çok vahimdir! Sağlıksız gıda ürünleri, kozmetikler, damacana suları ve tıbbı malzemeler halkı endişelendiriyor. Ne yapacağını bilmeyen yurttaş, yetkililerin bir an önce gereken tedbirleri alması gerektiğini, sağlıksız üretim yaptığı belirtilen firmalara gereken cezai yaptırımların uygulanması, söz konusu sağlıksız ürünlerin ise piyasadan çekilmesi gerektiğini söylüyor. Sağlıksız gıdaların mide bağırsak enfeksiyonlarından, kalp damar hastalıkları, kansere, hatta ölümlere neden olabileceğini belirten gıda mühendisleri, Tarım Bakanlığı’nın şu ana kadar sağlık sorunu yaratan bir ürün bilgisi paylaşmadığını, paylaştıklarının tümünün hile yapan firmalar olduğunu belirterek “Biz sağlık sorunu yaratanların da paylaşılmasını istiyoruz ancak henüz bu konuda gelişme yok” dediler. Tüketici dernekleri ise asıl sorumluların Sağlık Bakanlığı ile Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı olduğuna dikkat çekiyorlar. Son günlerde sahte ballardan, içinde koliform (dışkı yoluyla bu laşan) bakteriler bulunan damacana sularına, uygun olmayan koşullarda üretilen peynir, salam, sosis, sucuk, çikolata, şekerlemeden, teknik düzenlemeye aykırı ve güvensiz olduğunu belirtilen kozmetik ve tıbbi cihazlara dek çok sayıda ürünle ilgili açıklamaların kamuoyu gündemine gelmesi, “Hangi gıdalar sağlıklı? Bir ürün alırken nelere dikkat etmeliyiz?” sorularını da beraberinde getirdi. Tüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya, asıl sorumluluğun yeteri kadar denetim yapmayan Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu vurgulayarak “Devlet, sokaktaki vatandaşına en basit halde bile güvenmezken, ülke ve dünya geneline satış yapmak isteyen firmalara nedense bu kadar rahatlıkla güveniyor? Bir tüketici yanlış bir tavır sergilese cezayı basan devletin otoriteleri, nedense bu firmalar için birşey yapmıyor” dedi. Tarım Bakanlığı’nın hiçbir zaman görevini yerine getirmediğini savunan Kaya, sağlıksız ürünlerin çok sayıda hastalığı da beraberinde getireceğini söyledi. Kaya “Üzülüyoruz ki farklı sivil toplum kuruluşları ve kurumlar birtakım analiz çalışmaları yapıyor ve maalesef bakanlık bunları toplumla paylaşmak zorunda kalıyor. Sivil toplum kuruluşlarının baskısı sonucu bakanlıklar bu firmaları açıklamak zorunda kalıyorlar. Hangi ülkenin bakanlığını yapıyorsunuz? Sizleri göreve davet ediyoruz” diye konuştu. Tüketicilerin herhangi bir ürün alırken özellikle etiketlerine çok dikkat etmesi gerektiğini, söz konusu şikâyetlerini ise Tarım Bakanlığı il ve ilçe teşkilatlarına ve Alo 174 Gıda Hattı’nı arayarak yapabileceklerini dile getiren Kaya, tüketicilere katkı maddesi bulunan gıdalardan uzak durulması önerisinde bulundu. Kaya, özetle şunları söyledi: “Yanlış yapan kurumlar mutlaka cezalandırılmalıdır. Günümüzde mevzuata aykırı ya da eksik bilgi içeren etiketler ne yazık ki mevcut. Örneğin tarihi geçmiş bir yoğundu alıp paketleyip tezgâha süren firmalar biliyoruz. Devlet bu vicdansızlığı yapan firmaları takip etmeli. Ülkemizde tüketici, haklarını bilmiyor. Devlet kurumlarının yan gelip yatmasını engelleyecek aslında tüketicidir. Tüketiciler Birliği’ne gıda ile ilgili gelen şikâyet çok az. Tüketici gıda konusunda daha da bilinçlenmelidir.” Petek Ataman: 23 markayı ifşa etmekle yetinilmemeli Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman ise sağlık sorunu yaratan gıdaların açıklanması için Tarım Bakanlığı’na çağrıda bulundu. Uygun koşullarda üretim yapmayan firmalar ile ilgili yaptırımların bulunduğunu, bunun kanunlarla belirlendiğini anımsatan Ataman “Genelde bir uygunsuzluk durumu tümüyle işten el çektirme cezası ile sonuçlanmaz. Sorunlu parti üzerinden işlem yürütülmesi, ürünün geri çekilip çekilmediğinin takibi, sorunun tekrarlanıp tekrarlanmadığı gibi birçok öğe değerlendirilir, en son noktada o markayı tümden görmez olursunuz” dedi. “İki üç markayı ifşa etmekle doğru bilgi aktarılmış olmaz” diyen Ataman, şunları söyledi: “Bu işletmede ilgili marka kaç kere denetlenmiş, kaç kere uygun çıkmış, uygunsuzluk halinde neler yapılmış, ifşa edilmeyen markaların tümü denetlenmiş mi gibi birçok bilgiye şeffafça ulaşılması gerekiyor. Aksi taktirde tüketiciler ifşa edilen üründen kaçalım derken, bilmeden kayıtdışına yönlenecekler. Yurttaşlar bir ürünü alırken sahte ya da sağlıksız olup olmadığını anlaması imkânsız. Dış görünüşe bakarak yalnızca bozulmuş ürünler anlaşılabilir. Tüketiciler ambalajsız, etiketsiz, bakanlıkça kayıt veya onayı olmayan ürünleri, ambalajı zedelenmiş, vakumu bozulmuş veya şişme yapmış ambalajlar ile ucuza satışa sunulan ürünlerden uzak durmalı. Tüketici bu gücünü kullanarak örgütlü biçimde kamuoyu baskısı oluşturmalı. Denetimler gereken sıklıkta ve yeterlilikte yapılamıyor. Bakanlık kendi elindeki bilgileri paylaşırken daha yavaş ve korumacı davranıyor, kimi laboratuvar ve kurumlar çok sık açıklamalar yapıyor. Bilgi paylaşımında tümünün nasıl işlemesi gerektiğinin enine boyuna sorgulanması lazım.” Bakanlığın açıkladığı firmalar Gıdada taklik ve tağşiş yapan firmalar: Elmalı Çiftliği Süt Ürünleri Gıda San. Tic. Ltd. Şti: Geleneksel Tereyağı, Onurtur Ak. İnş. Nak. Tur. San. Tic. Ltd. Şti.: Yoğurt, Mutlu Tolga Gıda İnş. Petrol Turizm Tarım Hay. Orman Ürün. San. ve Tic. Ltd.Şti.: Yağlı Tulum Peyniri, Pınar Entegre Et ve Un Sanayi AŞ: Uzun Soyulmuş Sosis Sağlıksız d amaca na sular: Buzada, Erpınar, Kervansaray, Yalısu, Alps, Gençsu, Karlık Madran, Alka Madran, İvriz Su, Beysu, EDK Lara, Hünkar, Revan, Buzdağ, Kardelen, İdeal, Hazar Vox Nida, Bahçeayran, Esensu Özayran, Kabalak Sahte ballar: Marmaratürk Bitkisel ve Organik Ürünler firmasının Bal Teknesi markası; Nurs Lokman Hekim Gıda Tarım Bitki Med. San. Tic. Ltd. Şti.’nin Balderesi markası; Kayserilioğulları Gıda Sanayi Ticaret Ltd. Şti’nin Oskar markası, Tadaban Gıda Sanayi İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti’nin Maxitat markalı balları. Güvensiz kozmetik ürünler: Local 60° Elma Sprey ve Local 60° Kavun Sprey Kolonyası, Dilem 60° Tütün Kolonyası, Dilem 80° Limon Kolonyası, Melikşah Tütün Kolonyası, Ottomans Yüz Maskesi Peeling, Hashmı Kohl Aswad Sürme, Rosella Sabun, Gülçiçek Kolonya, Nova Color Yüz Boyası, Burcu Bebek Pudrası, Tıbbi cihazlar listesi Magnus Damla Ayar Seti, Aldez Tıbbi Cihaz Dezenfektanı, Eurosoft Lens Solüsyonu, Kore Nova Steril Göz Pedi, Genject Enjektör, Alpha Marka Musluklu İdrar Torbası, Labonackheck Gluppy Glukometre Cihazı, Beybi Lateks Muayene Eldiveni, Gmate Glukometre Cihazı. Uzmanlar sorunun, tekrar tekrar kullanımdan ve iyi temizlenmemekten kaynaklandığına vurgu yapıyorlar Damacana sular zehir saçıyor İstanbul Haber Servisi Damacana sularında insan ve hayvan dışkısına ait bakterilerin bulunması, halk sağlığını tehdit ediyor. Hekimler yurttaşların tükettikleri suyun mikroplu olup olmamasını suyu içerek anlamasının mümkün olmadığını, bunun yalnızca labarotuvarlarda yapılan analizlerle belirlenebileceğini vurgulayarak “Asıl sorun damacanaların tekrar tekrar kullanılmasıyla ilgili. Tek kullanımlık pet şişelerde mikroba rastlanmıyor” dediler. Birbiri ardına damacana sularla ilgili yapılan analizler yurttaşların endişelerini artırdı. Önce TÜRKLAB tarafından 55 su firmasına ait damacana suların analizi yapıldı ve İstanbul’da satılan 19 litrelik damacana sularının laboratuvarda 55 şirketten 41’inin suyunda başta “koliform” (dışkı yoluyla bulaşan) bakteriler olmak üzere insan sağlığına zararlı maddeler bulundu. Ardından Sağlık Bakanlığı Türkiye çapında hizmet veren 244 su firmasının ürünleri üzerinde inceleme yaparak 114 markada uygunsuzluk tespit edildiğini, 15 dolum tesisinin ise sağlık şartlarını uygun bulmadığını açıkladı. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, damacalanalarda çok kulanıma bağlı iki sorun olduğunu belirterek “Birincisi çok kullanma sonucu damacanaların zedelenmesi, çizilmesi ve hatta delinmesi mümkün. Böyle bir durumda damacanaya konan su temiz de olsa dışarıdan mikrop girmesi kaçınılmaz oluyor. İkincisi ise damacanalar çok iyi temizlenmiyor, yani yeteri kadar dezenfektan kullanılmıyor, iyi durulanmıyor” dedi. Bir damacananın ömrünün 60 kullanımla sınırlı olduğunu vurgulayan Küçükusta “Bu nedenle yeni şişeler üretilmeli, eskiyenler geri dönüşüme gönderilmeli, ancak firmalar bunu yapmıyor” diye konuştu. şehre güvenilir içme suyu sunması gerekiyor. Mümkünse damacana suyu içmeyelim, daima şehir şebeke suyunu kullanalım. Sürekli denetlenen bu suyun temiz olmasının yanında bir başka avantajı da ucuz olmasıdır” dedi. Su Hakkı Kampanyası sözcüsü Nuran Yüce de damacana suların halk üzerindeki etkilerini ve hükümet yetkililerin konuya ilişkin çalışmalarını şu sözlerle anlattı: “İstanbul’daki şebeke suyunun içmeye uygun hale getirilmesi sağlanarak binaların tesisatlarının yeniden yapılandırılması gerekiyor. Damaca suları insan sağlığına zararlı. Beraberinde salgın hastalıklar, ergenliğe erken geçiş, kanser gibi pek çok hastalığı da getiriyor.” Ambalajlı Su Üreticileri Derneği (SUDER) Başkanı İsmail Özdemir alınan numunelerin usulüne uygun olmadan test edildiğini ve güvenilir olmadığını savundu. Özdemir “Bütün dünyada damacanalar polikarbondan yapılıyor ve altında bulunan 7 rakamı geri dönüşümde kullunılabileceğini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı zaten düzenli denetimlerini yapıp uygunsuz bulduğu firmalara gerekli cezaları veriyor” dedi. Tüketicilere de önerilerde bulunan Özdemir “Tüketicilerin aldıkları ürünün dört yerinde firma isminin yazıp yazmadığını kontrol edip, damacanalar üzerindeki son kullanma tarihlerine dikkat etmeleri gerekiyor” dedi. NELERE DİKKAT EDİLMELİ? ? Şişe güneşten korunarak serin ve kuru yerde muhafaza edilmeli. ? Şişenin doldurulmadan önce içine ozon gazı basılmalı. ? Damacanada dezenfektan ve deterjan kimyasalı kalmamalı. ? Damacana sıcak su ile yıkanmalı. ? Kapak üzerinde emniyet bandı bulunmalı. ? Kapak, emniyet bandı, etiket ve gövdesinde bulunması gereken marka isimleri aynı olmalı. ? Üretim ve son kullanma tarihlerine dikkat edilmeli. ‘Şebeke suları da araştırılmalı’ Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Çağatay Güler ise öncelikli olarak şebeke sularının araştırılması gerektiğini vurgulayarak “Musluktan akan suyun içilebilir olması gerekiyor. Belediyelerin tüm Canım Eşim Arslan Babamız Daima Kalbimizdesin Nur İçinde Yat... Sahra, Özlem, Özgür SANAL C MY B C MY B Özdal SANAL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle