20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2012 CUMA [email protected] 14 Reis Çelik’in bugün gösterime giren ‘Lal Gece’si, içeriğiyle önem ve anlam kazanan sert bir film KÜLTÜR ‘Erkekçe’ yüzleş kendinle... len, dedesi yaşındaki birinin koynuna zorla itilen küçük ? Sürüp giden kızın isteğiyle bıyıklarını bile ‘çocuk gelin’ kesen adamı oyalamak için sorununu perdeye leğende ayaklarını yıkayıp ona Şahmeran efsanesini de taşıyan ‘Lal Gece’, çocuk gelin kadar Berlin Festivali’nde anlattıran adam da törelerin kurbanı ve Kristal Ayı almış, düzenin mağduru aslında. Herkesin sabaha kapıya Nürnberg asılacak kanlı zifaf çarşafını Festivali’nde de En beklediği film, şafak sökerİyi Film seçilirken ken odadan gelen bir el taİlyas Salman’a da banca sesiyle yoruma açık bir finalle noktalanıyor. En İyi Oyuncu Tekdüze olmaya meyilli, iç ödülünü getirmişti. burkucu öyküsünü kameraman Gökhan Tiryaki’nin görüntüleriyle sürükleyici film ilerledikçe, amolabilen, klasik bir anlatımla perdeye casının dayatmasıyla genç yaşta nataşıyan “Lal Gece”nin, zaten her türlü mus belası uğruna anasını vurup haptacize, şiddete maruz kalan kadınlarıse düşerek 20 yıl yatmış, çıktığında ise yine amcanın yönlendirmesiyle bir mızın bedenlerine bile dini baskılarla, yasalarla hükmetmeye çalışan, nice cana daha kıyarak bir kez daha cezaevine girmiş, kısacası ömrü hapislerde çocuk gelinler yetiştirecek 4+4+4 vb. gibi çağdışı uygulamaları çıkaran bir geçmiş, beli tabancalı ama anlayışlı yönetim döneminde gösterime girmeve hoşgörülü de olabilen, geçmişinsi de önemli. den pişmanlık duyan adamın çocuksu Sinematografik değerlerinden çok, gerdek gecesi heyecanına tanık oluiçeriğiyle önem ve anlam kazanan bu yoruz. sert film, dileriz erkek seyircinin kenBoyanıp süslenip büyüklerinin “Sevse de dövse de kocana itaat ve disiyle yüzleşmesine (birazcık da olsa) vesile olabilir (mi?). hizmet et!” öğütleriyle başgöz edi HAFTANIN SİNEMA ÇİZELGESİ ? BENİ YARGILAMA / ESCORT IN LOVE: Ataköy Galeria Prestige; 12.00,14.15 ,16.30, 18.45, 21.00 (Cuma/C.tesi 23.15); Ataköy Plus Cinemaximum;11.45, 13.45, 15.45, 17.45, 19.45, 21.45 (Cuma/C.tesi 23.45); Bahçelievler Metroport Cinevip; 12.15, 14.15, 16.15, 18.15, 20.15, 22.15; Bakırköy Marmara Forum Cinemaximum; 11.45,13.45, 15.45, 17.45, 19.45. 21.45 (Cuma/C.tesi 23.45); Beyoğlu Sinepop; 11.00, 13.00, 15.00, 17.00, 19.00, 21.00; Çemberlitaş Şafak Movieplex; 11.00, 13.00, 15.00, 17.00, 19.00, 21.00; Esentepe Astoria Cinemaximum; 11.00, 13.10, 15.20, 17.30, 19.40, 21.50; İstinye Park Cinemaximum; 10.45, 13.00, 15.15, 17.30, 19.45, 22.00; Kozyatağı Palladium Cinemaximum; 11.00, Beni Yargılama 13.00, 15.15, 17.30, 19.45, 22.00 (Cuma/C.tesi 24.15); Suadiye Movieplex; 11.00 , 13.00, 15.15, 17.30, 22.00; Ataköy Galeria Prestige; 11.30, 19.45, 22.00 (Cuma/C.tesi 24.15); Ümraniye 13.30, 15.30, 17.30, 19.30, 21.30 Meydan Cinemaximum; 12.15, 14.30, 16.45, (Cuma/C.tesi 23.30),Bahçelievler Metroport 19.00, 21.15 (Cuma/C.tesi 23.30) Cinevip ; 11.30, 13.30, 15.30, 17.30, 19.30, 21.30,Beyoğlu Beyoğlu; 12.15,14.30, 16.45 , ? KABUS / FAIRYTALE: Suadiye 19.00, 21.15,Esentepe Cinemaximum; 11.15, Moviplex; 12.00 , 14.00 , 16.00, 18.00, 13.20, 15.30, 17.40, 19.45, 22.00,İstinye 20.00, 22.00 (Cuma/C.tesi 24.15); Park Cinemaximum,11.00, 13.00, 15.15, Çemberlitaş Şafak; 11.15, 13.15, 15.15, 17:30, 19.45, 22.00; Kadıköy REXX,11.15, 17.15, 19.14, 21.00; Beyoğlu Cinepop; 13.15, 15.15, 17.15,19.15, 21.15,Kozyatağı 11.30, 13.30, 15.30, 17.30, 19.30, 21.15. Kozzy Avşar; 11.15, 13.45, 16.15, 18.45, 21.15, İstanbul Cinemaximum Kanyon; ? SAVAŞIN ÇİÇEKLERİ / THE 11.00, 13.45, 16.30, 19.15, 22.00,Pendik FLOWERS OF WARM: Altinuzade Viaport; 11.10 , 13.10 , 15.10, 17.10, 19.10, Capitol Spectrum; 12.00, 15.15, 18.15, 21.10 (Cuma / C.tesi 23.15). 21.15; Ataköy Galeria Prestige; 12.00, 14.45, 17.30, 20.15 (Cuma/C.tesi 23.00); ? KORKU EFENDİSİ / SINT: Altunizade Beyoğlu Cine Majestic; 12.00, 15.00, 18.00, Capitol Spectrum; 11.00, 13.00, 15.00, 21.00; Caddebostan Cinemaximum Budak; 17.00, 19.00, 21.00, Ataköy Galleria 11.30, 14.40, 17.50, 21.00 (Cuma/C.tesi Prestige; 11.45, 13.45, 15.45, 17.45, 19.45, 24.00); Esentepe Cinemaximum Astoria; 21.45 (Cuma./C.tesi 23.45), Avcılar Pelican 11.00, 12.30, 14.00, 15.30, 17.00, 18.30, Mall Pink ; 11.45, 13.45, 15.45, 17.45, 20.00, 21.30 (Cuma/C.tesi 23.00 24.15); 19.45, 21.45, Bahçelievler Metroport Cine İstinye Cinemaximum İstinye Park; 11.15, Vip; 11.45, 13.45, 15.45, 17.45, 19.45, 14.30, 17.45, 21.00 (Cuma/C.tesi 24.00); 21.45, Bakırköy Carousel Cinema Pink; Kozyatağı Cinemaximum Palladıum; 11.30, 11.45, 13.45, 15.45, 17.45, 19.45, 21.45, 15.00, 18.15, 21.30; Levent Cinemaximum Beylikdüzü Perla Vista Pink; 11.30, 13.30, Kanyon; 11.30, 14.45, 18.00, 21.15; 15.30, 17.30, 19.30, 21.30, Fatih Mecidiyeköy Cinemaximum Cevahir; 11.30, Cinemaximum Historia; 11.15, 13.15, 15.15, 14.30, 17.45, 21.00; Nişantaşı Cıtylıfe; 17.15, 19.15, 21.15 (Cuma/C.tesi 23.15) , 12.30, 15.30, 18.30, 21.30. Haramidere Cinetech Torium; 12.00, 14.00, 16.00, 18.00, 20.00, 22.00, Levent Metro ? LAL GECE: Altunizade Capitol City Cinema Pink; 11.30, 13.30, 15.30, Spectrum; 11.00, 13.10, 15.20, 17.30, 19.45, 17.30, 19.30, 21.30, Ümraniye Cinemaximum Meydan; 11.15, 13.15, 15.15, 17.15, 19.15, 21.15 (Cuma/C.tesi 23.15 ). teden beri görmezden gelinen, kadına yönelik taciz ve şiddetin tam gaz süregeldiği, 48 saatte bir kadının öldürüldüğü “güzel” ülkemizde, ArdahanÇıldır’ın karakışa teslim olmuş bir köyünde, Âşık Şenlik beldesinde çekilip bugün gösterime giren “Lal Gece”, taze ete düşkün, erkek egemen toplumumuzda yüzyıllardan günümüze, aynen devam eden çocuk gelin sorununa odaklanan bir dram. 1990’larda yazıp yönettiği, Kürt sorununa değinen, “Işıklar Sönmesin” ve “Hoşçakal Yarın” gibi iyi niyetli, siyasal filmleriyle adını duyuran ve Tuncel Kurtiz ustanın coşkulu oyunu ve özellikle mekânındoğanın ustaca kullanıldığı, sıra dışı görselliğiyle aklımızda yer eden, kurmacadan çok belgesele yaslanan “İnat Hikâyeleri”yle (2004) alkışladığımız Reis Çelik, 2008’de “Mülteci”yle Bükreş Festivali’nde En İyi Film ödülüne layık görülmüştü. Reis Çelik’in beşinci uzun metrajı “Lal Gece”nin kahramanları, hayatını yaşayamamış, hiç evlenmemiş, 60’lı yaşlarındaki eski mahkum bir damatla (yılların İlyas Salman’ı tabii ki filmin lokomotifi) ondan korkup çekinen, torunu yaşlarındaki 14’lük bir kız çocuğu olan, Ö ürkek bir gelin adayı (Dilan Aksüt). Karlara gömülmüş köy yerinde havaya silahların atıldığı, davulzurnalı, şenliklişamatalı bildik düğündernek görüntüleriyle başlayıp bir gece boyunca, (rüya sahnesi dışında) tek mekânda (zifaf odasında) geçen İnsancıl değerlerin gücü adına Çinli usta Zhang Yimou’nun son filmi ‘Savaşın Çiçekleri’ baştan sona seyre değer bir yapıt 1987 Berlin Festivali’nde Altın Ayı’yı kazanmasına tanık olduğum ilk eseri “Kızıl Darı Tarlası”yla hayatıma girmiş, okullu yönetmen, yazar, kameraman ve oyuncu Zhang Yimou, 1990’larda büyük festivallere ve ödüllere abone olmuş (“Kızıl Fener”, “Qiu Ju’nun Hikâyesi”, “Yaşamak”, “Ev Yolu” gibi) filmleriyle ünlenmiş, 2000’lerdeyse “Kahraman”, “Uçan Hançerler Evi”, “Altın Çiçeğin Laneti” vb. gibi filmleriyle uluslararası ününü perçinlemiş, üstelik koreografisiyle, genel vizyonu ve uygulanışıyla gerçek bir görsel şölen niteliğindeki 2008 Pekin Olimpiyatları için tasarladığı o benzersiz açılış kapanış törenleriyle de mükemmel işler çıkarmış olan, günümüz Çin sinemasının en büyük ustasıdır. Üstadın, ülkesinin Japonya tarafından işgal edildiği, binlerce kadının uluorta tecavüze uğrayıp öldürüldüğü, çolukçocuk demeden binlerce Çin vatandaşının katledildiği, 1937’deki o korkunç Nanking katliamını (yazar Geling Yan’ın romanından uyarlayarak) konu edindiği ve aksiyonun tavana vurduğu son işi “Savaşın Çiçekleri” de kuşkusuz yeni haftanın seyre değer filmlerinden, alabildiğine sürükleyici, 2.5 saatlik, görkemli bir epik. Son dönemin başarılı Amerikan oyuncularından Christian Bale’in canlandırdığı bir cenazeci karakterin gözünden aktarılan film, özetle Japon işgali sırasında yoğun bir şiddetinvahşetin yaşandığı Nanking’de bulunan bir katedraldeki manastır öğrencisi kızlarla çevredeki genelevden kaçıp katedrale sığınmış bir grup fahişenin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Katedrale, ölen rahibin cenazesi için gelerek masum Çinli kızları ve bitirim fahişeleri kurtarmayı isteksizce de olsa görev edinen, bu arada feleğin çemberinden geçmiş güzel bir fahişeyle de (Ni Ni) ilişki kuran, Amerikalı alkolik maceraperest cenazecinin önderlik ettiği grubun, her çeşit önyargının kırıldığı, eski usul bir savaş melodramı atmosferinde seyreden ve soluk soluğa izlenen serüvenleri, türün Batılı örneklerini yer yer geride bırakan bir aksiyon becerisinin ürünü olarak perdeye taşınmış. Dönem atmosferini layıkıyla yansıtan, uzun çatışma sahnelerinin hakkını veren, baştan sona sürükleyici bir tempo tutturmuş, iyi çekilmiş ve oynanmış “Savaşın Çiçekleri” Zhang Yimou’nun yine teknik ustalığını konuşturduğu, öncelikle meraklısının kaçırmaması gereken, fedakârlık, feragat ve sevgi temalarının yanı sıra aksiyon öğesinin öne çıktığı birinci sınıf bir epik sonuçta. Ülkesinde hasılat rekoru kırmış bu film, sırf içerdiği insancıl değerlerin gücü adına bile seyredilir! ? 1987’de Berlin’de büyük ödülü alan ‘Kızıl Darı Tarlası’nın yönetmeni Zhang Yimou’nun yeni filmi ‘Savaşın Çiçekleri’ fedakârlık, feragat ve sevgi temalarının yanı sıra aksiyon öğesinin öne çıktığı birinci sınıf bir epik. ANDREI ZVIAGUINTSEV’İN YÖNETTİĞİ ‘ELENA’ 31 AĞUSTOS’TA GÖSTERİME GİRECEK Rusya’dan insan manzaraları ASLI SELÇUK İran sinemasının usta yönetmeni son filmiyle Antalya’ya geliyor Elena (Nadezhda Markina) ve Vladimir (Andrey Smirnov) on yıllık evli yaşlı bir çiftdirler, farklı sınıflardan gelmektedirler. Vladimir varlıklı kattan gelen soğuk bir adamdır, Elena ise yoksul kesimden gelen alçakgönüllü, sıcak bir kadındır. Her ikisinin de ilk evliliklerinden birer çocukları vardır, yaşamlarının geç bir evresinde tanışıp evlenmişlerdir. Elena’nın oğlu Sergey (Alexey Rozin) işsizdir, üstelik tembeldir, ailesini geçindirmek için hiç girişimde bulunmaz. Elena her ay emekli maaşını geçinmeleri için oğluna verir. Vladimir’in kızı Katya (Elena Lyadova) babasıyla sık görüşmüyordur. Vladimir kızını hedonist olmakla suçlar, Elena Vladimir’e hedonistin anlamını bilmediğini söyler. Lüks dairelerinde çift cansız, solgun sözcüklerle en az iletişim içinde yaşarlar. Emekli hemşire Elena’nın gündelik programı hep aynıdır, kahvaltı hazırlamak, kocasını spor salonuna uğurlamak, ev işlerini yapmak, oğlunu ve ailesini görmeye gitmek. Sergey oğlu Sasha’nın (Vassili Michkov) üniversite eğitimi için Elena’dan para ister. Sasha üniversiteye gidemezse ya tutukevini boylayacak ya da orduya katılacaktır. Sasha da tam babası gibi işe yaramazın tekidir, varoştaki serseri arkadaşlarıyla takılır. Elena not yazıp milyonlarca lumpen Rusun yazgısını paylaşan torunu Sasha’nın eğitimi için Vladimir’den para ister. Vladimir bu kez Elena’nın ailesine hoşgörü göstermeyecektir, bu tutumu onlara ders olur diye düşünmektedir. Vladimir Elena’yı ve ailesini kü ? “Elena”, sınıf çatışmalarını, ebeveynçocuk ilişkilerini, suçluluk, vicdan azabı temalarını yetkinlikle anlatıyor. gönderme. Bu görüntülerle filmin türünü algılarız, aile dramıyla varoluşçu gerilim arasında geziniriz. Sabah uyanışları, Elena’nın varoşlara oğlunu ziyarete gidişleri, karakterlerin TV izlemeleri sanki dinmez bir karabasanı çağrıştırırlar. Zviagintsev Putin Rusyası’nın tüm ikilemlerini gözler önüne serer. Vladimir lüks arabasının içinde yaya geçidinden geçen işçilere yol verir. İki dünya arasında bölünmüş Elena küllenmiş bir aşkla annelik içgüdüsü arasında sarsılmaktadır. Yılların yorgunluğunu sırtında taşıyan, ağır hareket eden, solmuş güzelliğini Vladimir’e adamış Elena’nın uzun süren suskunluğunu bozma zamanı gelmiştir. Film boğucu bir başkaldırıya, manifestoya doğru yönelir. Duygusuz, yalın bir o denlide etkileyici bir anlatım kullanan Andrey Zviagintsev ülkesi Rusya’nın geleceğinin karanlık bir toplamını yansıtır. Philip Glass’ın müziği bu drama ayrı bir atmosfer katar. Elena’da ilk kez kamera karşısına geçen Nadezhda Markina unutulmaz bir yorum sunar. Sınıf çatışmalarını, ebeveynçocuk ilişkilerini, suçluluk, vicdan azabı temalarını yetkinlikle anlatan, Cannes Belirli Bir Bakış bölümü kapanış filmi ve jüri özel ödüllü Elena 31 Ağustos’ta gösterimde. Mehrjui, Altın Portakal’ın konuğu Kültür Servisi İran Yeni Dalga sinemasının başlangıcı kabul edilen “Gaav” (“İnek” 1969) adlı filmin yönetmeni Dariush Mehrjui, bu yıl 612 Ekim tarihlerinde 49.’su düzenlenecek olan Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin konuğu olacak. Dariush Mehrjui’nin son filmi “The Orange Suit”, 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında, “Ustaların Gözünden” bölümünde gösterilecek. Şehri temizleyerek ruhunu da arındırmaya çalışan ünlü bir fotoğrafçının eğlenceli öyküsünü anlatan “The Orange Suit”in galasına katılacak olan Dariush Mehrjui, filmi Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin turuncu giysili temizlik işçileriyle birlikte izleyecek. Mehrjui’nin senaryosunu eşi Vahideh Mohammadifar ile birlikte yazdığı filmin başrollerini; 2012 Karlovy Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne değer görülen Leila Hatami ve sinemaseverlerin Bahman Ghobadi’nin “Kimse İran Kedilerini Bilmiyor” adlı filminden tanıdığı Hamed Behdad paylaşıyor. Mehrjui ayrıca, festival programı kapsamında “Ustalardan Sinema Dersleri” başlığı altında Akdeniz Üniversitesi öğrencileriyle bir araya gelecek. çümsemiş, hor görmüştür. Elena ise onu sefaletten çıkarttığı için Vladimir’e minnet duymuş, boyun eğmiştir. Elena Vladimir’e daha fazla parası var diye kendini özel biri olarak gördüğünü söyler. Yüzerken kalp krizi geçiren Vladimir kızı Katya’yı görmek ister. Hastanede babakız sıcak anlar yaşarlar. Katya babasına filmin ana cümlesini söyler: “Bizler bozuk tohumlarız, hepimizin tohumları kötü, insanlık dışıyız”. Katya babasını yaşamdaki tek amacının para olmasından ötürü suçlar. İnançlı, dinibütün Elena kiliseye gidip kocası için mum yakar. Sergey’in karısı Tanya (Anna Gulyarenko) üçüncü çocuğuna gebedir, lumpenler sınıfı işsizlik içinde olsalar da sürekli çoğalmaktadırlar. Eve dönünce Vladimir tüm servetini vasiyet yazarak kızına bırakmaya karar verir, Elena’ya da bir aylık bağlanacaktır. Koyu Ortodoks Elena kocasının bu kararını öğrenince her şeyi göze alır. “The Return” (Dönüş/2003, Venedik Altın Aslan ödülü) ve “The Banishment”ten (Sürgün/2007) sonra üçüncü uzun metrajı “Elena”da (2011) yönetmen Andrei Zviaguintsev tasa dolu, donuk bir Rusya’nın portresini çizerek yaşamda kalmak güdüsünün insana ait her izi silip süpürdüğünü irdeliyor. Filmin açılış sekansındaki daldaki kargalar yaşlı çiftin metaforları, aynı zamanda Alfred Hitchcock’un “The Birds” (Kuşlar/1963) filmine de bir C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle