25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER AKP hükümetinin ÖYM’lerle ilgili tavrına, cemaat medyasında sert tepkiler yükseldi 7 Bunu ben değil, Mehmet Ağar söylemiştir Güldal Mumcu’ya. 1 Mayıs 1977 katliamı derin devletle ABD’nin kanlı eylemidir... Mahkeme tutanaklarına baktığınızda görürsünüz... O davanın kimi yargıçları yaşıyor... Gidip konuşursunuz, Soner Yalçın’ın kitaplarını, belgesellerini izleyebilirsiniz. Dahası var, anımsatayım... 1994 yılında hazırlanan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma ve Susurluk Komisyonu Raporu... Peki Demirel, 1977 seçimleri öncesi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Bülent Ecevit’ten neden Taksim mitingini yapmamasını istemişti? Acaba komisyon üyesi milletvekilleri bu soruyu sormuş muydu? Ya da İzmir Çiğli Havaalanı’nda Ecevit’e yapılan, ancak Mehmet İsvan’ın yaralandığı suikast girişimini! Polisin kullandığı kimyasal silah Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında görünmüyordu. Peki, silahı nereden bulmuştu polis? ??? Başbakan Erdoğan’ın Roman açılımında “parasız eğitim” pankartı açan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzel 8.5’er yıl hapis cezası yerken, Hrant Dink cinayetinin işleneceğini bildikleri halde önlem almayanlar bugün vali, milletvekili... Kimileri ise “görevi ihmal” suçundan yargılanıyor... Malatya Zirve Yayınevi katliamının arkasında “iyi saatte olsunlar” olduğu için onlara dokunulmuyor... Türkiye’de tetikçi bulmak kolay, her cinayeti, öğrenci eylemini “terör örgütüne” bağlamak daha kolay. Türkiye’de terör yok mu? Var! Eli kanlı PKK, bir kaymakam, sağlık memuru, askerimizi kaçırdı, aylardır haber alınmıyor. PKK hem içeriden hem de AB ülkelerinden destek alıyor, yurtdışında ve içinde haraç topluyor. Bunları biliyoruz... ??? Terörle mücadele etmek başka bir şey, demokratik hak ve özgürlüklerin ihlali başka bir şey. Terörle mücadele yöntemi bellidir. Demokratik ve özgürlükçü toplumlarda birey kendi düşüncelerini topluma yansıtabilmeli... Eğer birey bunu yapamıyorsa, bir korku toplumu yaratılır, sivil faşist bir yönetim işi azıtır! İnsanların sesi soluğu kesildiği için de eli silahlı teröristlerin ekmeğine yağ sürersiniz... Cemaatle yeni kriz MİYASE İLKNUR CMK’nin 250. maddesinde yapılacak olan değişiklik tasarısı içinde özel yetkili mahkemelerin alanının daraltılmasını öngören hükümlere yer verilmesi, cemaatle iktidar arasında yeni bir krize neden oldu. Aslında bu kriz aylar önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın özel yetkili mahkemeler tarafından ifadeye çağrılmasıyla başlamıştı. Ancak Erdoğan’ın meydan okuması ve Fidan’ın ifadeye gitmesine engel olacak bir düzenlemeyi Meclis’ten geçirmesiyle bir ölçüde noktalanmıştı. Hükümet kanadından gelen bu sert çıkış üzerine ce ? Hükümetle cemaat daha önce MİT krizi nedeniyle bir duygusal kopuş yaşamıştı. Özel yetkili savcıların MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ifadeye çağırmasıyla yaşanan bu kopuş, sonradan tatlıya bağlanmış, daha doğrusu dondurulmuştu. Bu kez de ÖYM’lerin yetkilerinin daraltılması nedeniyle yeni bir kriz yaşanıyor. Cemaat medyası günlerdir bu konuda hükümetin dikkatini çekmeye çalışırken, hükümet medyası ancak Başbakan’ın “ÖYM’ler çizmeyi aştı” değerlendirmesinden sonra topa girdi. maat, iktidarı bölüşme olanağını tümden yitirmemek adına frene basmış, hükümete itidal ve diyalog çağrılarında bulunmuştu. Bir anlamda kriz dondurulmuştu. Fakat TBMM’ye gönderilmek üzere hazırlanan CMK 250. maddesinde yapılacak değişiklik çerçevesi içinde ÖYM’lerin alanlarının da daraltılacak olması bu krizi yeniden alevlendirdi. İlk krizin soğumaya bırakıldığı günlerde cemaate yakınlığıyla bilinen Taraf yazarı Emre Uslu, “Bu kavga bitmeyecek” türünden imalarda bulunmuştu. Nitekim bu öngörü tuttu. İktidarın ÖYM’lere el atması ile birlikte cemaat medyası günlerdir bu konuyu manşetlerinden düşürmezken yazarlarının de neredeyse tek gündemi bu oldu. Zaman ve Bugün yazarları ÖYM’lerle yatıp ÖYM’lerle kalkarken iktidar medyası topa biraz geç girdi. Cemaate sınırsız itaat eden medyada ÖYM konusunu tefrika halinde yazanların başında Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile Bugün gazetesi yazarlarından Gültekin Avcı ve ‘Darbe mahkemede, hukuku yürürlükte!’ OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT AKP hükümetinin, her çevreden yandaşına çeşitli kolaylıklar sağlarken, “12 Eylül’ün gerçek muhataplarından” intikam almakta ısrarlı olduğu ileri sürüldü. 20 yılı aşkın bir süredir Almanya’da yaşayan 12 Eylül dönemi “hükümlülerinden” Nejat Pişmişler, kendi yaşadığı hukuksuzluğun, AKP’nin gerçek amaçlarını ortaya serdiğini savundu. 1980’de darbeden önce henüz 19 yaşındayken tutuklanan Pişmişler, 80’lerde çeşitli cezaevlerindeki dayatmalara karşı çıktığını, bu nedenle kendisine açılan davalardan 12 yıl ceza aldığını hatırlattı. Bu sırada yargılandığı Devrimci Sol davasından İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından tahliye edildiğini, ama Askeri Yargıtay’ın hakkında müebbet hapis istediğini belirten Pişmişler, “Bunun üzerine tekrar cezaevine girmemek için yurtdışına çıkmak zorunda kaldım. Şimdi bütün bu ‘12 Eylül yargılanıyor’ propagandalarına karşın, ülkeye dönemiyorum, hatta Almanya dışına bile çıkmakta güçlük çekiyoruz. Şimdi sözde yargılanan o 12 Eylül hükümleri yüzünden sınırlar Darbe döneminde çok sayıda yurttaş hukuksuzluktan kurtulmanın çaresini yurtdışına çıkmakta buldu. da sorunlarla karşılaşıyoruz” dedi. Darbe hukukunun tüm yasal sonuçlarıyla yok sayılmadığı sürece, kendisinin ülkeye dönmesinin de mümkün olamayacağını hatırlatan Pişmişler, “yeni yargı paketleri çerçevesinde ısrarla unutulan” kendi durumundaki insanların göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. 12 Eylül darbesinin üzerinden 32 yıl geçti ve darbeyi yapanların yargılandığı ileri sürülüyor. Ancak sizin durumunuzda olanların 12 Eylül hukukunun sonuçlarını taşımaya devam ettiğini görüyoruz. Bu nasıl bir duygu? PİŞMİŞLER Bu, daha da ötesi olmayan bir çelişki. Artık kimsenin savunamayacağı bir darbenin kurduğu mahkeme kararları geçerli. Yani darbenin kendisi “mahkeme önüne çıkartılırken”, o dönemin mahkeme kararları hükmünü sürdürüyor. O mahkemeler mahkeme miydi? Militarist yargının ne anlama geldiği belli, uluslararası tek bir düzlemde bile geçerlikleri yok. Ama AKP iktidarı 12 Eylül’e bu anlamda bağlılığını sürdürüyor. Ama 12 Eylül için iddianame hazırlanıyor ve mahkeme süreci başlamış görünüyor... Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? PİŞMİŞLER Darbe dönemi ve hukukunu aşmak için, öncelikle o sürecin davranış kalıplarını ve dilini kaldırmak gerekir. Bu yapı, dil, kurum ve zihinsel altyapı refleksleri sürecek, ama sen darbe karşıtlığı propagandası yapacaksın. Bunun bir inandırıcılığı olabilir mi? Dolayısıyla dünün varlığını ve geçerliğini sürdüren yargı hükümlerine dokunmaksızın “darbe yargılamasını” mevcut iktidarın nereye kadar götürebileceğini bilemiyorum. 12 Eylül yargı kararları tümüyle yok sayılabilmelidir. Ayrıca pek dile gelmiyor, ancak 1990’lı yıllar yargısının da bundan bir farkı olmadığı unutulmamalıdır. Aradan geçen 32 yıla rağmen neden o dönemin askeri yargı hükümlerinden kopulamıyor? PİŞMİŞLER Darbe, ülkenin tüm aydınlanma ve dönüşüm birikimine, bunun taşıyıcısı olarak da sola karşı yapıldı. Bu barbarca saldırı, taş üstünde taş bırakmamacasına bir kıyıcılıkla, sınır tanımadan yapıldı. Amaç bu olunca da şimdilerde “darbe karşıtlığına girişenler” bu öze zarar vermeden, fırsatçı bir popülizmle, sanki “karşıymış gibi” davranıp asıl amaca sadık kalmayı sürdürüyor. Bunca lafa, bunca iddiaya rağmen somut, niteliksel bir sonuç alınamamasını başka nasıl açıklayabiliriz? Bütün darbelerden kopuşun başlaması önce o dönemi hukuk dışılığından ötürü geçersiz kılmakla başlar. PİŞMİŞLER, ARTIK ALMAN VATANDAŞI 1961’de Bursa’da doğdu. Bursa Erkek Lisesi’nde okudu. Liseli DevGenç içinde yer aldı ve antifaşist mücadele süresince gözaltılar yaşadı. 1980’de silahlı bir çatışmada yaralı olarak gözaltına alındı. Bursa Cezaevi’nde kaldı, ardından 12 Eylül cuntasının açtığı davayla Gölcük Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde idam talebiyle yargılandı. 1984’te Metris ve Sağmalcılar askeri cezaevlerine nakledilerek DevSol davasının askeri mahkemede süren yargılamalara dahil edildi. Cezaevlerindeki direnişlerden ötürü 12 yıl cezaya çarptırıldı. Askeri mahkemede süren ana yargılamada hakkında 12.5 yıl ceza verilerek, 1987’de tahliye edildi. Ancak Askeri Yargıtay Daireler Genel Kurulu, 1991 sonunda 6’ya karşı 9 oyla önce idama, ardından da müebbet hapse hükmetti. Tekrar cezaevine girmemek amacıyla yurtdışına çıktı. Almanya’da politik mülteci olarak kalırken hakkında Türkiye tarafından üç kez iade talebinde bulunuldu. Ancak bu talepler, Almanya ve bir kez de Hollanda olmak üzere her seferinde “12 Eylül sıkıyönetim askeri mahkemelerinin, adil ve hukuk normlarına uygunluk taşımadıkları için kararlarının da geçerli sayılamayacağı gerekçesiyle” reddedildi. Pişmişler, 20 yıldır Almanya’da ve Alman vatandaşı. Füle: Hükümete kaygılarımızı ilettik Haber Merkezi AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB Dış ilişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, önceki akşam TürkiyeAB siyasi diyalog toplantısı için İstanbul’da bir araya geldiler. Toplantıda AB’li yetkililerin özel yetkili mahkemelerle ilgili eleştirilerini gündeme getirdiği öğrenildi. Ortak basın toplantısında konuşan AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Füle, tutuklu milletvekilleri, akademisyenler ve öğrenciler ile basın özgürlüğü konusundaki kaygılarını ilettiklerini belirtti. Toplantıda AB’de ifade özgürlüğüne verilen önemin ve Türk Ceza Kanunu’nda yapılması gereken değişikliklerin de gündeme geldiğini belirten Füle bir soru üzerine, “AB olarak biz her zaman özel yetkiye sahip savcı ve hâkimlerle ilgili eleştirilerimizi dile getirdik. Bunların mevcudiyetiyle ilgili görüşlerimizi dile getirdik” diye konuştu. bu gazetenin Ankara Büro Temsilcisi Adem Yavuz Arslan geliyor. Yine bu iki gazeteden Mümtaz Türköne, Bülent Korucu, Gülay Göktürk, Ahmet Taşgetiren, Nuh Gönültaş bu konuda görüş belirttiler. Başbakan Erdoğan’ın ÖYM’ler için “Çizmeyi aştılar” değerlendirmesinden sonra hem cemaat medyası hem de iktidar medyası bu konuyu polemik konusu yaptılar. Bu konuyu günlerdir köşesinde işleyen cemaat medyasından Bugün yazarı Gültekin Avcı, ÖYM’lere yapılacak müdahalenin kaos ortamı yaratacağına dikkat çekerek “Özel yetki değişikliğiyle ırmak at üstünde değil de yürüyerek geçilmek isteniyorsa yaşanması mukadder tehlikeleri bilmek gerekiyor” uyarısında bulunuyor. “İktidar üzerindeki vesayet kimin?” sorusunu yönelten Gültekin Avcı’nın “Güçlü her siyasal iktidar, kendisine teveccüh gösteren kitlelerin vesayeti altındadır” değerlendirmesi ilginç. Demek istiyor ki, her hükümetin kendisine teveccüh gösteren bir kitleye tabi olması doğaldır, AKP de cemaatin teveccühüyle iktidara gelmiştir, o nedenle cemaatin vesayeti doğal karşılanmalı. Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Bugün yazarlarına göre daha itidalli bir dil kullanıyor. Son yazısında, Başbakan’ın hissiyatına yenik düştüğü kuşkusuna yer verirken “Başkaları ile el ele tutuşurken, vefalı ellerden uzaklaşılırsa, geri dönülmez bir akşamın ufkuna yürümek de var” diyerek Erdoğan’ı uyardı. Özel yetkili mahkeme savcı ve yargıçlarının, yüzyıllık vesayet sistemini çözdüğünü öne süren Gülerce’ye göre, kimsenin cesaret edemediğini kahramanca yapan savcı ve yargıçların birkaç hatasından dolayı onları pasifize edecek adımların, telafisi imkânsız sonuçlar doğuracağına dikkat çekiyor. Gülerce, AKP tabanının da bu konuda endişeli olduğunu öne sürüyor. Cemaat medyasında bu konuda hükümeti en sert eleştiren kalemlerin başında Nuh Gönültaş geliyor. Emre Uslu gibi o da “Hükümet ayağına kurşun sıkıyor”, “AKP celladına gülümsüyor”, hatta “AKP koynunda yılan besliyor” tarzında yorumlarda bulunuyor. Aynı gazetenin Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın üslubu da Gönültaş’tan farklı değil. Yeni düzenlemede yasadışı dinleme kayıtlarının yayımlanmasına getirilen cezaları “Giyotin mi istersiniz elektrikli sandalye mi?” başlığıyla değerlendirdi. Hükümete yakın medya ise konuya önce nötr yaklaştı. Herhangi bir yasal düzenleme haberinden farklı bir değerlendirmede bulunmadı. Ta ki Başbakan önceki gün televizyonda ÖYM’leri ağır dille eleştirinceye kadar. O zaman AKP medyası da hemen durumdan vazife çıkararak bu konuda Başbakan’la ağız birliği yaparak “ÖYM’ler hakikaten biraz çizmeyi aştı” türünden mahcup bir ifadeyle de olsa bugüne kadar aslanlar gibi savundukları özel yetkili mahkemeleri eleştirmeye başladılar. Yeni Şafak’tan Abdülkadir Selvi, ÖYM’lerle ilgili düzenlemeyi savunarak, sürdürülen davaların akamate uğramayacağını, hükümetin darbecilerle mücadelede zaafa uğratacak bir adım atmacağını kesin bir ifade ile yazdı. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu da Başbakan’ı bu noktaya getiren gerekçeleri sıralarken özenle seçtiği cümlelerle ÖYM’lerle ilgili düzenlemelerin o kadar da korkulacak bir şey olmadığı yorumunda bulundu. Derin Devlet Var mı Yok mu?.. Bir ülkede çantasında üç yumurta taşıyan, karakola götürülmek istenirken polise direnmekten 11 yıl ağır hapis cezasıyla yargılanan Yiğit Ergün’ün yargılanma sonunda aklandığını öğrenince şu soru geldi aklıma: “Çantasında yumurta taşıyan üniversite öğrencisi potansiyel terörist mi?” Türkiye’de cebinde yumurta taşımak suç... Türkiye’de insan hakları, demokrasi ve özgürlük sözde var! Oysa gelişmiş demokratik ülkelerde polis, cebinde, çantasında yumurta taşıyan bir üniversite öğrencisini potansiyel terörist olarak görmez. Türkiye’de durum farklıdır, görür... Mersin’de 17 yaşında bir çocuk, terör örgütüne yardım ve yataklık etmekten gözaltına alınır, yargılanır ve 10 yıl hapis cezası, bilmem kaç bin lira para cezasına çarptırılır. Verilen ceza ertelenmez! Gazeteler yazar çizer, televizyonlar 20 saniyelik haber yapar, konu kapanır. Bugün Türkiye’de 500 öğrenci tutuklu... ??? Biz 17 yaşındaki çocuklarımızın boynuna “terörist yaftası” asıp yargılıyoruz; 10 yıl, 15 yıl hapis cezası veriyoruz, ardından da demokratik hak ve özgürlüklerden söz ediyoruz. Faili meçhul cinayetleri aydınlatmıyoruz; Uğur Mumcu, Musa Anter, Cem Ersever, Gaffar Okkan cinayetlerinin arkasındaki “derin güçleri” ya da “kontrgerillayı” ortaya çıkaramıyoruz. Bakın, TBMM’nin Darbeler ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu üyesi milletvekillerine, dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ne diyor: “Darbelerde kesinlikle ABD’nin etkisi olmadı... Kontrgerilla diye bir şey yoktur...” Ben de buradan yanıt veriyorum: “Bal gibi vardır... Derin devlet denilen şey Özel Harp Dairesi’dir... Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’ya ve öteki faşistlere verilen yeşil pasaportlar derin devlet tarafından sağlanmıştır...” ??? Derin devlet bir duvardır, o duvardan bir tuğla bile çekilmemiştir... NEJAT PİŞMİŞLER: ADALET BAKANI ERGİN’DEN ÖYM YORUMU: Terörle mücadeleye halel getirmeyiz sağlıklı değerlendirme için sabretmeniz gerekecek. Belli olgunORDU Adalet Bakanı Sadulluğa gelince sizinle de paylaşılalah Ergin, özel yetkili mahkemecak, şöyle olacak böyle olacak leri düzenleyen CMK 250. madde diye” dedi. sinde yapılacak değişiklikle ilgili Çok yönden değerlendirmeler olarak, “Türkiye’nin terörle müyapıldığını, bu değerlendirmelerin cadelesine halel getirecek bir de birbirini tekzip ettiğini dile geyaklaşım içinde oltiren Ergin, “Türkimayız bu bir. İki, ye’nin terörle müca? Adalet Bakanı Türkiye’nin darbedelesine halel getireErgin, özel yetkili lerle, çetelerle, mafcek bir yaklaşım yayla mücadelesinde mahkemelerle ilgili içinde olmayız bu onu geriye götürecek İki, Türkiye’nin olarak, ‘Türkiye’nin bir. bir yaklaşım içerisindarbelerle çetelerle, terörle mücadelesine mafyayla mücadelede olmayız” dedi. Reform İzleme Grusinde onu geriye göhalel getirecek ve bu’nun 26. toplantısı türecek bir yaklaşım Türkiye’nin dün Ordu’da yapıldı. içerisinde olmalıyız. darbelerle, çetelerle, Dolayısıyla bu konuToplantıya Dışişleri Bakanı Ahmet Davumafyayla da yapılan birtakım toğlu, Adalet Bakanı mücadelesinde onu spekülatif yayınları Sadullah Ergin, İçişbulmadığımı geriye götürecek bir sağlıklı leri Bakanı İdris Nasöylemek isterim. Bu yaklaşım içerisinde konu tartışmanın dıim Şahin, AB Bakanı Egemen Bağış, Türşındadır hem terörle olmayız’ dedi. kiyeAB Karma Parmücadele çetelerle, lamento Komisyonu darbelerle, darbe giEşbaşkanı Arif Demirkıran ve rişimleri ile mücadelesine zarar çeşitli bakanlıkların yetkilileri verecek bir yaklaşım içerisinde katıldı. olunmayacak” diye konuştu. ErCMK’nin 250. maddesinde yagin, yargı reformunun ne zaman pılacak değişikliklere ilişkin soruçıkacağı yönündeki bir soruya da ları yanıtlayan Ergin, “Çok deği“Çok uzamaz diye düşünüyoşik değerlendirmeler yapılıyor, rum” yanıtını verdi. BAHADIR SELİM DİLEK C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle