19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun Y B Ankara 29 31 30 30 34 34 34 25 25 23 21 22 30 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B A B A A A A A A A PB PB Y 29 28 24 30 33 31 33 35 30 31 27 22 20 Oslo Y Helsinki B Stockholm Y Londra B AmsterdamPB Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih Y Berlin PB BudapeştePB Madrid PB Viyana Y 15 15 19 18 16 16 17 20 24 22 32 31 21 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B PB A Y PB PB A PB Y Y A A 33 31 25 30 20 21 38 37 28 33 29 33 36 Ülkenin kuzeydoğu kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları, Ordu, Artvin, Kars, Ağrı ile Erzurum’un kuzey ve doğu çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığının ülke genelinde 6 ila 12 derece artarak mevsim normalleri üzeride seyredeceği tahmin ediliyor. 13 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Haziran GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada devam edeceğiz” dedi. Oysa; “Tek bayrak, tek millet, tek devlet, tek vatan… tek adam” diyerek yola devam etmeye hazırlanıyor. Başkanlık veya yarı başkanlık tartışmalarına her gün bir yeni ek yapıyor. Başkanlık öncelikli tercihi, yarı başkanlık eh idare eder diye düşünüyor. Konuyu gündemde tutabilmek amacıyla bu kez halkın seçeceği kişi Çankaya’ya çıkarken partisinden kopmamalı diyor. ??? 82 Anayasası’na, cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisinden istifa etmesi koşulu konuldu. Nedeni Kenan Evren, anılarında açıklıyor: 82 Anayasası’na son şeklini verirken bu konunun tartışıldığını, bir partinin genel başkanının cumhurbaşkanı seçildiğinde partisinden istifa etmemesinin önerildiğini… …ancak partili bir cumhurbaşkanı yedi yıl Çankaya’da iken yapılacak seçimlerde başka bir parti iktidara gelir, o partinin genel başkanı başbakan olursa, devletin tepesinde karşı, hatta zıt görüşlerin çarpışacağı kaygısıyla cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisinden istifa etmesi kuralını getirdiklerini anlatıyor. Özal’a kadar Çankaya’ya sürekli asker kökenli cumhurbaşkanları çıktı. Cumhurbaşkanı seçilen Turgut Özal, partisinden istifa etti. Başkanlık sistemini savunan Özal; partiyi ve hükümeti bir başkan gibi, “yukarıdan yönetmekte” kararlıydı. Sözünden çıkmayacak, vereceği direktifleri hükümet kararına dönüştürecek uysal bir kişiyi getirecekti Başbakanlık’a. Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut’u seçti... ...ve Özal bir başkanmış gibi; cumhurbaşkanlığı sırasında hükümete daima müdahale etti. Örneğin Körfez Savaşı’nda ABD yanında savaşa katılmayı sağlayan kararlar almaya hükümeti zorladı. “Uysal” Akbulut geri çevirdi. İkinci Irak savaşında, Güneydoğu topraklarının önemli bölümünde, havaalanlarında, limanlarında ABD askerinin işgali önlendi. Her iki savaştan Türkiye’yi, işleyen parlamenter sistem kurtardı. ??? RTE’nin bugün iç ve dış politikadaki uygulamalarına bakıyor da insan; maazallah başkanlık sistemi gelir ve başkan seçilirse neler yapabileceğini düşünmek bile insanı ürpertiyor. Partili başkan önerisinin ardından daha neler geleceğini Allah’la RTE’den başka bilen olmadığı gibi, Kürt sorunu ile terörü önleyecek umuduyla AKP ve CHP’nin buluşup yakınlaşmasının nasıl ve ne gibi verimli ürünler vereceği de bilinmiyor. Kılıçdaroğlu, MHP’yi de ikili uzlaşmanın içine çekmek için “Gel, âkil adamlar adını da istediğin gibi değiştiririz” diye Bahçeli’ye sesleniyor. Ne ki MHP’nin derdi, dayatması komisyonların adlarının değiştirilmesi değil. MHP, baştan beri “Bu ülkede Kürt sorunu yoktur” diyor ve Kürt sorununu çözeceğiz diye yola çıkan CHP ve AKP’ye karşı duruyor. CHP Genel Başkanı, Kürt sorunu olmadığının açıklanmasını, yalnız PKK terörü ile mücadelenin esas alınmasını isteyen MHP’yi, partiler arası yöntem birlikteliğinde buluşmaya çekmek için “Kürt sorunu yoktur” diyebilir mi? Kılıçdaroğlu, fuzuli ve anlamsız bir çaba içinde. ??? Anaların gözyaşları dinsin. Elbette! Amma velakin, “AKP ile görüşmeye anaların gözyaşları artık dinsin demek için yola çıktığını” söyleyen Kılıçdaroğlu’na… …ikili görüşmeyi köşelerinde olumlu karşılayanların bile bugünlerde öncelikli koşut diye, “İki büyük partinin kuşkusuz BDP’nin de katılımıyla ilk aşamada silahların susmasının sağlanmasını” ve “böylece barış sürecinin başlayacağını” yazdıklarını anımsatalım. Böyle bir ortam doğarsa, kuşku yok, silahları bırakmanın önkoşullarını sıralayacak PKK. Önce TSK silah bıraksın diye başlayacak ve sonra silahı bırakabilmesi için konu her gündeme geldiğinde sıraladığı “koşulları” yinelemeye başlayacak. Ayrıntıya girmeyelim. Örneğin Öcalan’ı kapsayan PKK’ye genel aftan başlayalım. Anadilinde eğitim, hatta bölgesel özerkliğe doğru devam edelim. Devam edelim mi? Edecek misiniz? Başbakan Türkiye’deki terörü bırakıp Suriye’yi düzeltmeye kalkarken... Kılıçdaroğlu da muhalefeti bırakıp iktidarı düzeltmeye kalktı ya... Bu ikisinden bir şey çıkar... Belki Arjantin’den haber gelir; orası düzelmiş... ? Bakın mesela: Kadınlar sokakta... Memurlar sokakta... Üretici sokakta... Sokaklar yetmedi, çiftçiler ürünlerini otobana taşıyıp döküyorlar protesto olarak... Yoksullar da otobana çıktılar, çünkü “Protesto market”ten toplayabildiğin kadar topla, her şey bedava... Bulamadıklarını trafikçiye soruyorlar “Patates gelmedi mi memur bey?” diye... O da yanıtlıyor: “Bakan patates üreticisini destekleyeceklerini açıkladı televizyonda, aha birazdan getirip dökerler.” THY çalışanları sokakta... İlk kez 305 personeli birlikte uçurdular... Emekliler sokakta... Toka... Tutuklu yakınları sokakta... Şehit anaları sokakta... Yargılanan üniversitelilerin arkadaşları, aileleri sokakta... Hayvan dostları sokakta... Uludere sokakta... Atatürkçüler, cumhuriyetçiler, ulusalcılar, laikler sokakta... ? Türkiye’nin dört bir yanında tepkiler sokaklardan taşarken, Kılıçdaroğlu gitti Başbakan’a bir toka çekti ki... Soğuk su döküldü sokaklardakilerin başına... Sustu sanki herkes... Kandil’deki terör için el uzatıp da Taksim’deki huzuru sağladığına göre CHP lideri.... Bakarsınız Karadeniz’den haber geliyormuş: “Hamsi çoğaldı...” ? Anladığım kadarıyla Kılıçdaroğlu; terör konusunda bir şey yapılması gerektiğini biliyor ama ne yapılması gerektiğini bilmiyor... Başbakan’a bilmediği şeyi anlatmaya gitti... Başbakan da “dinledim, yararlandım” dedi... O zaman işte... Bu yarardan fayda çıkar... ? Bu arada meselenin adını da bulamadılar... Başbakan’a göre “Kürt sorunu yok, adı terör sorunu”dur... Öbürleri beğenmediler... Nitekim orada olmayan Devlet Bahçeli’ye “adını sen koy” dediler, “koymam” dedi... ? İşte... Siz “Aman vatan toprağı kurtulsun da” diyerek televizyonda tokaya bakarken: 2B ve Yabancılara Mülk Satışı Yasası kapsamında; vatan toprağından 10 milyar dolarlık orman, koy, kıyı, zeytinlik, bahçe, sit, koruma bölgesi, yeşil alan, satıldı gitti... İyi mi?.. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Farklılık tahammülü güçlendirir’ Mahkemeden Fazıl Say davasına örnek olacak ders gibi bir karar İLHAN TAŞCI ANKARA Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say hakkında “dini değerleri aşağıladığı” savıyla açılan davanın bire bir aynısının görüldüğü İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesi, düşünce özgürlüğünden demokratik rejime, çoğulcu demokratik toplumdan kamu barışına kadar pek çok konuda ders niteliğinde bir karara imza attı. Kararda, “Çağdaş, çoğulcu, demokratik toplumlarda kamu barışı, toplumdaki ağırlığı ve sayısal çoğunluğu ne olursa olsun bir kişi bile olsa farklı düşünce ve inançların serbestçe ifadesiyle ve bu farklılığa katılmayan bireylerin tahammülüyle güçlenir” denildi. Ahmet Mutlu Soydan adlı kişi “sigaram ve ben” takma adıyla www.eksisozluk.com internet sitesinde, “din saçmalığı” başlığıyla yazdığı yazıda, din konusunda görüşlerini, eleştirilerini dile getirirken “Saçmalık derken, gereksiz olarak anlaşılmasın, gayet de gereklidir din dediğimiz beyin uyuşturucusu... Güzel kardeşim tamam sen inan, saygım var. Hatta bak şimdi bir ay ben senin tacizlerine maruz kalmamak için s.kimde olmamasına rağmen ortalık yerde yeme içme özgürlüğümden feragat edeceğim...” yorumunu yaptı. Kartal Göktan isimli bir kişi de Soydan hakkında şikâyetçi oldu. Bunun üzerine Soydan hakkında Fazıl Say örneğinde de olduğu gibi “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı” gerekçesiyle 1.5 yıla dek hapis istemiyle dava açıldı. Hâkim Atila Karatoy ders niteliğindeki kararında sanığın yazı içeriğindeki kimi ifadelerinin nezaket kurallarına aykırı, somut olarak hiç kimseyi hedef almayan ağır eleştiri niteliğinde ibareler olduğunu anlatarak ifade özgürlüğüne vurgu yaptı. Mahkeme, Ahmet Mutlu Soydan’ın beraatına karar verdi. H DİYARBAKIR (Cumhuriyet Büde rosu) Hakkâri’nin Yüksekova il’ i çesinde yola mayın döşeyen teröâr hit ristlerle askerler arasında çıkan çatışk ak e mada Kahramanmaraşlı er Tuncay Can 1 şehit oldu. İran sınırında bulunan Esendere yolu üzerindeki Kısıklı köyü yakınlarında arama tarama faaliyetini sürdüren güvenlik güçleri, dün sabah erken saatlerde bir grup PKK’li teröris ş tin yola mayın döşediğini tespit etti. Askerlerle mayını döşeyen teröristler arasında çatışma çıktı. Çatışmada er Tuncay Can şehit olurken PKK’li terörist de öldürüldü. Hava destekli geniş çaplı operasyon başlatıldı. Cumhuriyet savcısı ile bölgeye giderek incelemelerde bulunan Yüksekova Kaymakamı Üzeyir Aziz Özeren, “Uzaktan kumandalı kablolu düzenek. Menfezin altında yüklü miktarda mühimmat var” dedi. Bomba imha edildikten sonra yol trafiğe açıldı. Tunceli’de 100 kiloluk ‘Bana bir şey olmaz’ bomba demişti, görevden alındı MAHMUT ORAL T unceli’de önceki gece bir grup PKK’linin TunceliErzincan karayoluna bomba döşemek için Uzuntarla köyü Samanlı mezrası yakınlarındaki ormanlık alanda olduğu belirlendi. Bölgeye sevk edilen askerlerle teröristler arasında kısa süreli çatışma çıktı. Dün sabah saatlerinde güvenlik güçlerinin bölgede yaptığı aramada askerlerin geçiş güzergâhları olan 3 ayrı bölgeye mutfak tüpleri içinde tuzaklanmış toplam 100 kilo ağırlığında patlamaya hazır bomba bulundu. TunceliElazığ karayolunda güvenlik sağlayan geçici köy korucularının önceki gece iki ayrı araçla köylerine dönüşe geçtikleri sırada PKK’liler yola tuzakladıkları uzaktan kumandalı bombayı patlattı. Bombanın korucuların geçişinden saniyeler önce patlaması nedeniyle ölen ya da yaralanan olmadı. bakıp bu sütunlarda şu değerlendirmeyi paylaşmıştım: Zamanla, davalardan çok mahkemeler tartışma konusu olur. Bunu görmek için gazetecisanık olmaya ya da derinlemesine araştırma yapmaya gerek yoktu. Birkaç duruşma izleyen sıradan bir kişi de böyle bir gözlem edinebilirdi. Bugün iktidar da ÖYM’lerin bu şekilde gidemeyeceğini gördü, çare arıyor. Gelinen noktanın pek çok nedeni var. Sonuçta iktidar sözcülerinden de şu değerlendirmeyi duyduk: “Hukuk devletinde özel yetkili mahkeme olmaz. Bunlar olağanüstü dönemlerin mahkemeleridir. İdeal olan tümüyle kaldırılmasıdır. Bu olasılık da dahil olmak üzere mahkemelere ilişkin her türlü seçenek masaya konmuş durumdadır...” ??? Konunun bu noktaya kadar olan bölümü sağduyu sahibi herkesin paylaştığı bir gerçek. Ancak asıl iş bundan sonra başlıyor. İktidarın klasikleşmiş bir uygulaması var. Herkesin “sorun” olarak kabul ettiği konuyu gündeme getirip, “Artık çözüm zamanı geldi” diyor. Zaten beklenti bu yönde olduğu için bu yaklaşım kabul görüyor. Kamuoyunun hazır olduğunu gören iktidar, tamamen kendi istemleri doğrultusunda bir “çözüm” üretiyor. Eleştiren olursa şu karşılığı veriyor: “Bu sorunun kangrenleştiğini, mutlaka çözülmesi gerektiğini sen de söylemiyor muydun? Çözünce neden rahatsız oldun?” Öyleydi, böyleydi derken gündeme başka bir konu düşüyor. “Çözülen sorun” bambaşka sorunlar üretiyor. ÖYM’lerde nasıl bir “çözüm” düşünüldü sorusunun yanıtını, ilgili yasa Meclis’ten geçinceye dek öğrenmek olanaksız. Zira yasa Meclis’te “son şeklini” almışken son dakika eklemesi ya da değişikliği olağan bir durum. Ancak iktidar koalisyonunun konuyu tartışma biçimi pek çok ipucu vermeye yetiyor. Artık hiçbir şeye şaşırmamayı öğrendik ama yine de insan, “Bu kadarına pes” demeden edemiyor. Tartışmalar, “Bu mahkemeler hukuki olarak nasıl bir zemine oturmalı” sorusuna yanıt aramaya yönelik değil. İktidar yelpazesinin neredeyse bütün renkleri şunu tartışıyor: Özel yetkili mahkemeler hangi çerçevede devam ederse bizim işimize gelir? Bir kanat şunu savunuyor: “7 Şubat’taki MİT krizi gösterdi ki, ÖYM’ler başlı başına bir güç olma, siyasi iktidarın da üzerinde bir yetki kullanma evresine girmiş. Buna izin veremeyiz. Yetkilerini belli bir sınırdan sonra başbakandan izin alarak kullansınlar.” Bir başka kanadın düşüncesi şu: “Boş verelim sınırı mınırı. Bu mahkemeleri kesin dar bir çerçeveye koyalım. Ayrı bir güç merkezi görünümü bizim için iyi olmaz.” İktidarın camia kanadı ise tartışmanın böyle seyretmesinden rahatsız, mahkemelere hiç dokunulmamasını istiyor. Yelpazenin arasında daha pek çok renk var. Çözümü hukukun dışında aramak o kadar alenileşti ki, değil ÖYM’leri daha hukuki bir zemine çekmek, yasadışı yollarla yapılmış telefon ve ortam dinlemesinin suç sayılması girişimi bile tepkiyle karşılanıyor. Yarın kimi vuracağı belli olmayan bu hukuksuzluklar zincirini “ileri demokrasi” diye sunabilmek de ayrı bir hüner ister. ??? Gelinen noktada ÖYM’lerle ilgili doğrudan başbakan merkezli bir değişikliğin yapılacağı anlaşılıyor. Bu değişikliğin ne ölçüde hukuki olacağı yönünde umutlu olup olmamak ayrı konu; bir yazar ve siyasetçi sorumluluğuyla beklentimi ve kaygımı paylaşmak istiyorum. Hukuk yan yana düzgün sıralı rakamlara benzer. Sıranın birkaç yerinde hata varsa tümü bozuk demektir. Bu hataları düzeltip, bir ya da iki tanesi kalsın, yine de büyük oranda doğru sıralama yapmış sayılırım derseniz, olmaz. Beklentimiz tüm yargılamaların tam bir hukuk devletine yaraşır şekilde olması. Endişemiz ise şu: ÖYM’lerin yetkilerinde çok az değişiklik yapılıp gücünü koruması sağlanır. Ancak bu gücü kullanırken başbakandan izin alma kuralı getirilir. Bu durumda özel yetkili mahkemelerin yeni adı şu olur: Özel izinli mahkemeler! İBRAHİM OKURAA 3 fakülteye ses bombası ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da kimliği belirlenemeyen kişilerce Dicle Üniversitesi’ne (DÜ) bağlı, Mühendislik Mimarlık Fakültesi binası 2. katındaki dersliğe, Hukuk Fakültesi kadınlar tuvaletine ve Eğitim Fakültesi kantinine aynı anda atılan el yapımı bombalar infilak etti. Patlamada ölen ya da yaralanan olmazken binalarda maddi hasar oluştu. Patlamaların ses bombalarından kaynaklandığı bildirildi. DİYARBAKIR Ergani ilçesinde dini içerikli kitaplar dağıtan, Kutlu Doğum etkinlikleri için okulları Hizbullah’a yakın derneklere tahsis eden ve hakkında açılan soruşturma üzerine “Arkamda AKP var, bana bir şey olmaz” diyen Ergani İlçe Milli Eğitim Müdürü Yasin Yıldız görevden alındı. Yıldız, köy köy dolaşıp dini içerikli kitaplar dağıttığı, öğretmenleri AKP’ye yakın sendikalara üye olmaya zorladığı ve seminerlerde kadın erkek yan yana oturan aday eğitimcileri azarladığı gerekçesiyle gündeme gelmişti. Yıldız’ın daha önce görev yaptığı köy okuluna geri döneceği bildirildi. EğitimSen Ergani Temsilcisi Serdar Kaya, görevden alma kararının isabetli olduğunu söyledi. D.Bakır’da Uludere protestoları Uludere’de yaşamını yitiren 34 kişinin aileleri, soruşturmanın tamamlanması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdi. Aileler daha sonra basın açıklaması yaptı. Doğu ve Güneydoğu’dan 14 baronun yöneticileriyle birlikte yapılan basın açıklamasını Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar Kürtçe, Mardin Baro Başkanı Azad Yıldırım ise Türkçe okudu. Yıldırım “Devletin Türkiye vatandaşlarını sınır ötesi bir operasyonla bombalayarak katletmesinin üzerinden tam 165 gün geçti. Bugün 34 insanın öyküsünü burada bir kez daha devlet yetkililerinin dikkatine sunuyoruz” dedi. KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Alican Çetinkaya da, soruşturmada bir arpa boyu kadar bile ilerleme sağlanamadığını söyledi. Açıklamanın ardından grup oturma eylemi yaptı. (MAHMUT ORAL) Polis: ESP ve BDP terör örgütü ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır polisinin, öğrenciler ve ailelerini evlerine giderek, ESP, BDP gibi partilerin “terör örgütü” olduğu iddiasıyla bu partilere gitmemeleri için tehdit ettiği öne sürüldü. Öğrenciler, aileleri, ESP, EğitimSen ve İHD’nin düzenlediği toplantıyla olay kınandı. Liseli Öğrenci Birliği üyesi Berfin Atlı, “Haklarımızı kullanmak suç değil” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle