19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ [email protected] 18 KÜLTÜR Küçükçiftlik Park’ın ev sahipliği yaptığı ‘Pozitif Günler’in konukları ve hedef kitlesi iyi belirlenmişti Adı gibi ‘pozitif’ konser Elazığ İl Halk Kütüphanesi’nce ‘müstehcen’ bulunmuştu ZÜLAL KALKANDELEN Peride Celâl Geçen hafta kitaplığımı karıştırırken Peride Celâl’in Üç Yirmidört Saat’ine gitti elim. Otuz beş yıl olmuş yayımlanalı. Yeniden okudum. Yıllar hiçbir şey götürmemiş yapıttan. Günümüzün “best seller” romanlarını düşündüm. İki yıl önce ortalığı kasıp kavuran kitaplar nerede şimdi?.. Tarihin tozlu derinliklerinde hak ettikleri yerlerini aldılar bile. Üç Yirmidört Saat ise nice otuz beş yıllar devirecek… Sonra kitabın yayımlanış öyküsü geldi aklıma. Peride Celâl Türk edebiyatının yüz aklarından biri. Kendisini tanımaktan kıvanç duyduğum yazarlar arasında yer alıyor. Ama onunla ilk karşılaştığım gün böyle düşünmediğimi itiraf etmem gerek. ??? Milliyet Yayınları’nın başına yeni geçmiştim. Ercüment Karacan ile Abdi İpekçi, beni Cağaloğlu’nda Gazeteciler Cemiyeti binasındaki asma kata uğurlarken, “Ne yaparsan yap, biz karışmıyoruz” demişlerdi. Ben de kolları sıvamış, nitelikli bir yayın programı hazırlamaya koyulmuştum. O hafta içinde Peride Celâl telefon etti. Bir kitabı için görüşmek istediğini söyledi. Üç Yirmidört Saat romanı Milliyet gazetesinde yayımlanıyordu. Belli ki, kitabın Milliyet Yayınları arasında çıkmasını isteyecekti. Gönülsüzce kendisine bir randevu verdim. “Gönülsüzce” diyorum, çünkü kafamda belirli bir “Peride Celâl imajı” vardı. Benim için Kerime Nadir’ler, Muazzez Tahsin’ler çizgisinde yer alan bir yazardı o. Böyle yazarların kitaplarını yayımlamayı ise düşünmüyordum. Ne etsem de kendisini kırmadan kitabını geri çevirseydim? ??? Peride Hanım geldi. Dünyanın en zarif insanlarından biri. Onun inceliğini, “hanımefendiliği”ni görünce, kitabını geri çevirmek daha da güç geldi bana. Ama, “Yayın programımız çok yüklü. Kitabınızı yayımlamamız şimdilik olanaksız” dedim. Üzüldü Peride Hanım. Yine de teşekkür edip gitti. O gittikten sonra düşünmeye başladım. “Ülkü” dedim kendi kendime, “sen bu kitabı okudun mu? Okumadın. Madem bu masaya oturdun, okumadığın bir kitabı nasıl geri çevirirsin! Ya haksızlık ediyorsan? Bir yayınevi yöneteceksen, önyargılardan sıyrılmalısın.” Arkadaşlardan birini gazeteye gönderip Üç Yirmidört Saat’i getirttim. Bir tomar gazeteyi eve götürüp o gece okudum romanı. Okur okumaz da Peride Hanım’a gerçekten haksızlık ettiğimi anladım. ??? Ertesi sabah ilk işim kendisine telefon etmek oldu. Mümkünse bir daha görüşmek istediğimi söyledim. O gün öğleden sonra geldi. Her şeyi açık açık anlattım. Kafamdaki “imaj”dan, önyargıdan söz ettim. O gece Üç Yirmidört Saat’i okuduğumu, kitabı hemen yayımlamak istediğimi söyledim. Özür diledim. “Biliyorum” dedi Peride Hanım. “Dün yayınevinden çıkıp Cağaloğlu yokuşundan inerken, daha önce yazdığım bütün kitaplara lanet ediyordum.” Üç Yirmidört Saat kısa süre sonra çıktı. Çıkar çıkmaz da okurların, eleştirmenlerin büyük ilgisiyle karşılandı. Benim gibi düşünenlerin kafalarındaki önyargı silinmişti. Peride Celâl çağdaş edebiyatımızda seçkin yerini almıştı. Artık daha sonraki kitaplarını, önceden okumaya bile gerek duymadan, gönül rahatlığıyla, kıvançla yayımlayacaktım. TDCC Bakanlıktan ‘Mimesis’e özür Kültür Servisi Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, Mimesis dergisinin yayınevinden özür diledi. Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün, Mimesis dergisinin müstehcen bulunduğuna dair derginin yayınevine resmi yazı yazan Elazığ İl Halk Kütüphanesi Müdürü Ahmet Pirinççi’nin bu tutumundan haberdar olmadığı ve bu tutumdan dolayı özür dilediği belirtildi. Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Erol Sönmez, Mimesis dergisinin yayınevi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi Müdürü Ergün Kocabıyık’ı arayarak konuyu genel müdürlük olarak takip ettiklerini de belirtti. Küçükçiftlik Park, hafta başından beri organizasyonunu Pozitif’in yaptığı “Pozitif Günler” adı altındaki konser serisine sahne oldu. Pazartesi Walk off the Earth ve Nouvelle Vague, salı Jessie J ve çarşamba Zaz konserlerinden sonra, önceki akşam da Metronomy ile Two Door Cinema Club (TDCC) İstanbul’daydı. Yaş grubu ve müzik zevki açısından hedef kitleleri iyi belirlenen konserlerdi bunlar. Örneğin mekân salı, çarşamba günleri ortaokul ve liselilerle dolarken, perşembe günü trendleri yakından izleyen 2030 yaş arası dinleyici oradaydı. O gece bunu anlatmak için herkesin kullandığı bir ifade vardı: “Hipster gençliği burada!” Kökeni 1940’lara kadar dayansa da 2000’lerde tekrar gündeme gelen bu kavram, ana akımın dışında kalan bağımsız sanata ilgi duyan, kendine özgü alternatif giyim tarzıyla dikkat çeken, kentli ortaüst sınıf gençliğin oluşturduğu alt kültürü anlatmak için kullanılıyor. lik edişi de bunun bir göstergesiydi. Konseri sahnenin yan tarafında kalan bir noktadan izlemek durumundan kaldığımdan kadın davulcu Anna Prior’ı fiziksel olarak göremedim ama işinin hakkını verdiğine kulaklarım bir kez daha tanık oldu. Dev bir koro... Metronomy sahnedeyken başlayan dans partisi, İrlandalı alternatif rock grubu Two Door Cinema Club’ın kıpır kıpır müziğiyle devam etti. Bana göre gecenin kapanışını coşkuyu doruk noktasına çıkarmak açısından Metronomy yapmalıydı. Nedenini bilmiyorum ama tersi oldu. Ancak TDCC, beklediğimden daha iyi bir performans sergiledi. Hem bilinen şarkılarını hem de eylül ayında çıkacak yeni albümden şarkıları dinledik. “What You Know”a dev bir koro şeklinde dinleyiciler katılsa da, bu grupla ilgili sorun, baştan sona konser boyunca aynı şarkıyı dinliyormuş hissini uyandırması. Evet, herkes çok eğlendi, onlar da güzel çaldılar; ama sanki hep aynı ritimle aynı şarkıyı çaldılar. Yeni albüm için değişiklik yapıp kendilerini yenilerler mi diye umutla bekledim ama gördüm ki durum aynı. Sonuçta güzel bir geceydi. Konser saatinde başladı, ses sistemi tatmin ediciydi. Ben diğer meslektaşlarım ve kimi bloggerlar gibi sahne önüne alınmasam da, dinleyiciler bakımından adına yakışır, pozitif bir konserdi. www.zulalkalkandelen.com ?Pozitif Günler kapsamında önceki akşam Metronomy ile Two Door Cinema Club sahnedeydi. Bu iki grup, 1940’larda kentli ortaüst sınıf gençliği tanımlayan hipster gençliği bir konserde toplamak için en iyi isimlerdi. Daha da kalabalık Metronomy ve Two Door Cinema Club, bu grupları bir konserde toplamak için en iyi isimlerdendi. Her ikisi de İstanbul’a ilk kez geldiği için, ilgi beklenen düzeydeydi. Hatta geçen yıl aynı mekânda yapılan ve aynı grubu hedefleyen çok daha büyük bir ismin, Interpol’ün konserine oranla daha kalabalık bir gece olduğunu söylemek mümkün. Bunu özellikle belirtiyorum. Çünkü bu konserlere gösterilen ilgi, alternatif grupları gelecekte ülkemizde daha sık görebilmek bakımından önemli. Ben her iki grubu da daha önce canlı dinlediğim için sahne performanslarının ne kadar iyi olduğunu bilerek gittim konsere. İngiliz electrosynth grubu Metronomy, 1.5 saatlik kon Metronomy İçeriğe müdahale yok Sönmez ayrıca, Mimesis’in yanı sıra Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü olarak 200’den fazla dergiye abone olduklarını ve hiçbirinin içeriğine karışmadıklarını vurguladı. Elazığ İl Halk Kütüphanesi Müdürü Ahmet Pirinççi ise yurttaşların “müstehcen” şikâyeti üzerine resmi yazı yazdığını ancak derginin yayınevine iade edilmediğini söyledi. Tiyatro çeviri, araştırma dergisi Mimesis’in 19. sayısını birkaç yurttaşın müstehcen bulması üzerine Elazığ İl Halk Kütüphanesi Müdürü Ahmet Pirinççi tarafından derginin yayınevi Boğaziçi Üniversitesi Yayınları’na gönderilen resmi yazıda dergide müstehcen resim ve çizgilerin bulunduğunun okuyucular tarafından tespit edildiği belirtilerek “Yapılan inceleme neticesinde müstehcen içerikli bulduğumuz bu dergilerin Elazığ İl Halk Kütüphanesi ve ilçe halk kütüphanelerimize bağış yolu ile olsa dahi göndermemenizi rica ederim” ifadeleri yer almıştı. serinde, hem Glastonbury’de hem de New York’ta görüp etkilendiğim enerjisini aynen İstanbul’a da taşıdı. Dört kişilik ekip, gitar, bas, klavye ve davuldan oluşan enstrümanlarını öylesine ustalıkla ve uyumla kullanıyor ki, müziklerinin dinamizmi dinleyiciye de geçiyor. “The Look” adlı şarkılarına mekândaki hemen herkesin eş Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali Açık havada ücretsiz tiyatro keyfi Beni Unutma Kültür Servisi Selamiçeşme Özgürlük Parkı, “Sanat Maratonu”nun ardından şimdi de bir tiyatro festivaline ev sahipliği yapıyor. Bu yıl 10. yaşını kutlayan Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali bu akşam Ali Poyazoğlu Tiyatrosu’nun “ Beni Unutma ” isimli oyunuyla başlıyor. 1500 kişilik amfitiyatroda izleyici ile buluşacak oyunlar 18 Temmuz’a kadar devam edecek. Her akşam Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda saat 21.00’de başlayacak oyunlar ücretsiz. Festival programında yer alan oyunlar arasında Tuncay Özinel Tiyatrosu,’nun“Ben Büyüyünce İnsan Olucam”, İstanbul Kum panyası’nın “Karman Çorman”, Ak’la Kara’nın “Tom, Dick ve Harry”, Metin Zakoğlu Tiyatrosu’nun “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”, Ali Erdoğan/ Kabare Dev Aynası’nın “Şakayla Söyler Haldun Taner”, Duru Tiyatro’nun “Tatlı Çarşamba”, İstanbul Komedi Oyuncuları’nın “Aşka Olan Meyilim Senin Yüzünden”, Tiyatrokare’nin “Onca Yoksulluk Varken ”, Nazım Oyuncuları’nın “Barış... Barış... Barış”, İstanbul Halk Tiyatrosu’nun “Paçi Bir Karadeniz Komedisi”, Dostlar Tiyatrosu’nun “Nereye Gidiyoruz?”, Sadri Alışık Tiyatrosu’nun “Sonbaharı Beklerken” de var. Bir çocuk daha okusun diye 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212 274 15 02 0212 213 74 02 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası Osmanbey Şubesi 00158007287986476 C MY B C MY B Fax: 0212 275 52 44
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle