25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MAYIS 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon Y Giresun Y PB Ankara 24 32 26 25 29 31 30 22 18 18 16 17 26 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B Y B Y Y Y Y Y Y B B Y 26 24 20 27 25 24 20 24 20 23 19 17 16 Oslo Y Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin PB Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 12 12 13 14 13 14 16 14 16 14 19 20 16 Belgrad Y 16 Sofya PB 27 Roma Y 21 Atina PB 30 Zürih Y 18 Moskova Y 23 Aşkabat Y 31 Taşkent Y 29 Baku A 22 Bişkek Y 24 Tiflis Y 22 Kahire A 30 Şam A 29 Ülkemiz genelinin parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz, İç Anadolu’nun doğusu, Doğu Akdeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve batısı ile Güneydoğu Anadolu çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığında ülke genelinde önemli bir değişiklik beklenmiyor. 13 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Mayıs İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı Meclis’te beklerken emekçi ölümlerinde artış büyüyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY AKP ölümlere duyarsız TİHV BAŞVURULARINDA ARTIŞ ‘İşkence sürüyor’ HÜLYA KESKİN Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Diyarbakır olmak üzere 5 kentte bulunan merkezlerine işkence gördüğü iddiasıyla 2012’nin yalnızca ilk dört ayında 124 kişi başvurdu. 1990’dan bu yana ise TİHV’e işkenceye maruz kaldığı için toplam 13 bin 93 kişi şikâyette bulundu. TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise “İstanbul’dan adli gözaltılar nedeniyle yaşananlardan kaynaklı başvurular arttı. Ayrıca vakfımıza şikâyette bulunan mültecilerin sayısı da arttı” diye konuştu. Türkiye’de başta yaşam hakkı, işkence yasağı, düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere ciddi insan hakları ihlalleri, gereken yasal önlemler alınmadığı için halen devam ediyor. TİHV’in ülkede bulunan 5 temsilciliğine 2012’nin yalnızca 4 ayında yapılan başvurular işkencenin sistematik olarak halen her yerde devam ettiğini gösteriyor. 2012’de 124 kişi işkenceye maruz kaldığı için vakfa başvurdu, söz konusu başvuruların 44’ü 2012’de işkence gördüklerini belirtti. TİHV’e 1990’dan bu yana 13 bin 93 kişi işkenceye maruz kaldığı gerekçesiyle şikâyette bulundu. ? İşçi ölümleri son 3 yılda artışa geçti. Geçen yıl meslek hastalıkları hariç sadece iş kazalarında 1563 emekçi can verdi. İlgili yasa tasarısı ise TBMM’de hâlâ bekliyor. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı’nın TBMM’deki bekleyişi sürerken, iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu ölümler 2008’den bu yana sürekli artıyor. 1997 ile 2011 arasında en fazla can kaybı 1601 ile 2006’da gerçekleşti. 2007 ve 2008’de düşen ölümler son 3 yılda yeniden artışa geçti. Geçen yıl meslek hastalıkları hariç iş kazalarında 1563 emekçi can verdi. TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın (MMO) hazırladığı “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Raporu”na göre iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu 1997’de 1473, 1998’de 1252, 1999’da 1333 kişi yaşamını yitirdi. 1997 ile 2011 arasında en az ölümün yaşandığı yıl ise 737 ile 2000 oldu. Sonrasında ölümlerde yine artış başladı. 2001’de 1008, 2002’de 878 kişi yaşamını yitirdi. AKP’nin iktidarda olduğu 2002’den sonra 2003’te 811, 2004’te 843, 2005’te de 1096 emekçi iş kazası ve meslek hastalıklarında can verdi. MMO’nun hazırladığı rapora göre, 2010’da 62 bin 903 iş kazası ve 533 meslek hastalığı vakası görüldü. 10’u meslek hastalığı, 1444’ü de iş kazası sonucu olmak üzere toplam 1454 çalışan yaşamını yitirdi. 1976 çalışan iş kazası sonucu, 109 çalışan da meslek hastalığı sonucu, toplamda 2 bin 85 çalışan sürekli iş göremez duruma düştü. 2010’da 62 bin 903 iş kazasının 49 bin 900’ü, oran olarak yüzde 79.32’si binin üzerinde en fazla iş kazası yaşanan 14 ilde meydana geldi. Bu iller sırasıyla İstanbul, İzmir, Bursa, Manisa, Zonguldak, Kocaeli, Ankara, Denizli, Eskişehir, Antalya, Aydın, Karabük, Balıkesir ve Bilecik. KORKUTAN ARTIŞ 1997 ile 2011 yılları arasında en fazla can kaybının yaşandığı orunlar yıl ise 2006 oldu. O yıl iş derinleşecek kazası ve meslek hastalıkBu arada TBMM ları sonucu 1601 çalışan yaşamını yitirdi. 2007’de gündeminde bulunan “Toplu İş İlişkileri 1044, 2008’de 866, 2009’da Kanun Tasarısı” ile 1171, 2010’da da 1454 can kaybı yaşandı. 2011’deki “İş Sağlığı ve Güölümler ise en fazla kaybın venliği Kanun Tasayaşandığı 2006 yılına yaklaşrısı”nın işçi sağlığı ve tı. Geçen yıl “meslek hastaiş güvenliğini piyasaya lığı sonucu ölümler hariç” açarak bu alandaki so sadece iş kazalarında 1563 runları daha da derinkişi can verdi. Sadece leştirecek içerikte olduMart 2012’de ülke genelinde 27 inşaat işçisi, ğuna dikkat çekildi. İlgili nisan ayının ilk dokuz yasa/mevzuat düzenlemelegününde de 35 işrinin, bu alanla ilgili emek ve çi yaşamını meslek örgütlerinin önerileri dikyitirdi. kate alınarak hazırlanması isteniyor. S Van ve Simav’da rutin olarak yapılması öngörülen araştırmaya onay çıkmadı Deprem kadere teslim ÖZLEM GÜVEMLİ ‘Öğrenciler başvuruda bulunmuyor’ Polis şiddetine maruz kalan kesimler arasında öğrencilerin ağırlıkta olduğunu, ancak öğrencilerin genellikle başvuru yapmadıklarına dikkat çeken Fincancı, “Öğrencileri bir basın açıklaması ya da eyleme katıldıkları zaman polis müdahalesinin olacağını düşünüyorlar” dedi. “En çok Kürtler ve öğrenciler işkenceye maruz kalıyor” diyen Fincancı, son dönemde özellikle İstanbul’da mültecilere yönelik işkence ve kötü muamelenin de arttığını vurguladı. İşkencenin önlenmesi için görünür kılınması gerektiğini vurgulayan Fincancı, “İşkenceye maruz kalan kişinin bir sorumluluğu var, şikâyette bulunmalı” diye konuştu. REKTÖRLERİN ATANMASINA KARŞI Demokratik seçim talebi EMRE DÖKER Kütahya’nın Simav ilçesinde 19 Mayıs 2011’de meydana gelen 5.7 büyüklüğündeki depreminin üzerinden bir yıl geçmesine karşın devam eden artçı sarsıntıların nedenini araştırmak üzere jeoloji ve jeofizik uzmanları tarafından hazırlanan sismik projeye onay verilmediği ortaya çıktı. Son 5 yıldır yürürlükte olan TÜBİTAKMarmara Araştırma Merkezi (MAM) ile Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) arasındaki protokol gereği rutin olarak yapılan Deprem Sonrası Acil Gözlem Araştırmaları (DEPAR) proje çalışması da Van ve Simav’da uygulanmadı. Geçen ay Simav’da incelemelerde bulunan CHP İstanbul Milletvekili TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, son günlerde Simav’daki çok sayıda küçük ve orta büyüklükte deprem etkinliğinin yeniden başladığına dikkat çekti. Eyidoğan, “Bölgenin fay yapısı göz önüne alındığında Simav’ın kuzeyinde uzanan Naşa Fayı alanındaki artçı deprem etkinliğinin bir süre daha süreceği anlaşılıyor” dedi. ‘İzmir kömür istemiyor’ EMRE DÖKER İncelemeye ret Prof. Dr. Eyidoğan, proje kapsamında, fayların ve deprem yoğunluğunun en fazla olduğu yerden geçen 15 km’lik hat boyunca sismik etüt yapılmasının önerildiğini belirterek onay alamayan “Derin Sismik Yansıma Hattı” projesi hayata geçirilseydi depremlerin devam etme nedenlerinin ortaya çıkarılacağını belirtti. Eyidoğan, protokole karşın uygulamaya konulmayan DEPAR Projesi’ne de değinerek şunları söyledi: “DEPAR, hasar yapıcı depremlerden sonra ilk 24 saat içerisinde deprem bölgesinde yerel deprem kayıt ağı kurarak artçı depremlerin izlenmesi ve bölgenin fay ve deprem yapısını ayrıntılı olarak incelemeyi hedefleyen bir proje. TÜBİTAKMAM’daki insan kaynakları ve milyon dolarlık alet altyapısı bu depremlerde kullanılmadı. Bunun nedeni de açıklanmadı. Simav ve Van depremlerinin fay yapısının ve artçı deprem yayılma özelliklerinin anlaşılması olanağını kaçırdık.” İZMİR Ege Öğretim Elemanları Derneği (EGÖDER), üniversitede öğretim elemanları arasında yaptığı ankette, rektörlük seçimlerinde adayların YÖK tarafından elenmesi ve cumhurbaşkanı tarafından atamaların yapılması “antidemokratik” bulundu. Ankete katılanların yüzde 77’si, rektör adaylarından en fazla oyu almadığı takdirde adaylıktan çekilmesini istedi. 44 üniversitede rektörlük seçimleri hazırlıkları başladı. Seçimlere kısa süre kalırken, öğretim üyelerinin atamalı sisteme karşı olduğu ortaya çıktı. Elektronik ortamda 367 öğretim elemanının katıldığı Rektörlük Belirleme Yöntemleri, Eğilimleri ve Önerileri Anketi’nin sonuç raporu, mevcut rektörlük belirleme sistemine yüzde 92.1’lik kesimin karşı olduğunu ortaya koydu. Ankette, rektör adaylarının belirlenmesinde YÖK’ün eleme yapmasına yüzde 90.1 oranında karşı çıkarken, cumhurbaşkanının bu adaylardan birini atamasına da katılımcıların yüzde 88’i onay vermedi. Ankette yüzde 42.8’lik kesim rektörlerin yetkilerinin sınırlandırılması gerektiği yönünde oy verdi. Ankette, rektör atamalarının seçimle belirlenmesi de yüzde 94.1’lık oranla kabul gördü. ALİAĞA İzmir Aliağa’da kurulmak istenen 7 farklı termik santrala karşı binlerci kişi alanlara çıkıp seslerini yükseltti. “Termik Santral İstemiyoruz” eyleminde bir araya gelenler, “Termik yapma boşuna, yıkacağız başına” sloganları atarak “kirli enerji”ye hayır dedi. Aliağa Meydanı’nda gerçekleştirilen mitinge, 22 yıl önce yapılan Aliağa Gencelli’de kurulmak istenen termik santrala karşı insan zinciri oluşturan ve eylemlerin sonunda başarıya ulaşan belediye başkanları da destek verdi. Balıkçılar ve denizcilerin de denizden katıldığı mitingde, termik santralların bölgede “ölüm kusacağı” vurgulandı. Mitingde, “İzmir kömür istemiyor”, “rüzgâr güneş bize yeter”, “Aliağa kömürle dönmeyecek” pankartları dikkat çe kerken, 1 milyon İzmirli adına açıklama yapan Cemal Topçu, 1 milyon İzmirli hareketinin herhangi bir örgüte mal olmadan tüm çevrecileri kapsadığını belirterek, “İzmir yenilenebilir enerji kaynakları açısından şanslı bir kenttir. Güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi enerjilerden faydalanabilir. Termik santral yapımları, halka karşı bilinçli bir kıyım, doğaya karşı onarılmaz bir katliamdır” dedi. 1990’da kurulmak istenen santrala karşı direniş gösteren dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur da alanda şöyle seslendi: “Bizleri, Silivri’lerle korkutmayın... Buraya santralı 22 yıl önce yaptırmadık, yine yaptırmayacağız. İktidarın başı, sizin Silivri’leriniz, sizin hapishaneleriniz... vız gelir tırıs gider.” Silivri’lerden korkmayız dalgalanmalar yaşadığı bir ortamda Cumhuriyet, yaşam zenginliğine bir yıl daha katıyor. Böylesi dalgalanma ortamlarından en çok etkilenen fikir gazeteleridir. Belli bir çizgileri olur, her döneme göre eğilmezler. Bu anlamda Cumhuriyet, Türkiye’nin alfabesidir. Yeryüzünde 2 bin kadarı aktif olarak kullanılan 6 binin üzerinde dil var. Bu dillerin yazıldığı alfabe çeşidi ise iki haneli rakamları geçmez. Cumhuriyet, günümüzde giderek çeşitlenen iletişim yelpazesinin yazılış şeklidir. Yıllar içinde yerleşen sloganı “Cumhuriyet sadece gazete verir” hâlâ unutulmamışsa nedenini burada aramak gerekir. 1990’lı yıllarda Cumhuriyet’i tanımlarken, kendi içimizde, “Babıâli’de bir ada gibi kaldık” derdik. Şimdi Babıâli’nin ne kendisi kaldı ne tanımı. Genleriyle oynanmış, bambaşka bir medya ortamındayız. Cumhuriyet böyle bir başkalaşma ortamında hem kimliğini korumak hem de bu kimliği militanca, ödün vermeden savunmak ve haklılığını haykırmak göreviyle karşı karşıya. ??? Gücü parayla ölçenlere Cumhuriyet’i anlatmak gerekirse şöyle diyebiliriz: Cumhuriyet’in güç kaynaklarından biri parasızlığıdır. Gazetenin tarihi ile birlikte değerlendirildiğinde Cumhuriyet isteseydi büyük maddi olanaklara kavuşabilirdi. Ancak gazetecilik dışında başka hiçbir hedef gütmedi. Bu, büyük bir zenginlik. Bazen uzun akşam sohbetlerinde İlhan Abi’ye sorardım: “Abi, göğsümüzü gere gere Cumhuriyet sadece gazetedir demek gerçekten çok güzel. Bu kimliğimize hiç halel getirmeden mürekkep kokan işler yapsak, daha güçlü gazetecilik yapmaz mıyız, daha güçlü olmaz mıyız?” Konu çatallanırdı. İlhan Abi iş dünyasının acımasız koşullarını anlatırdı. Ben de takılırdım: “Abi biz mürekkep yaladık, başka bir şey yalayamayız... Sadece mürekkep kokan işler diyorum ben...” Cumhuriyet’in gerçek gücü, Türkiye’nin kuruluş değerleriyle bütünleşmiş çizgisidir. Bir çizginin gücü de ulaşabildiği kesim kadardır. Bugün “ulaşılabilen kesim” tanımı da çeşitlendi. Artık “sosyal medya” diye adlandırılan yepyeni bir alan var. İlk bakışta kâğıda dayalı bütün iletişim araçlarını ortadan kaldıracakmış gibi görünse de, düşüncem o ki, sosyal medya daha da güçlenecek ama gazeteler de varlıklarını sürdürecek. Cumhuriyet’in bu kervanın içinde yer alacağına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı ile birlikte Cumhuriyet gazetesinin de üç haneli ömrü güçlü bir şekilde selamlayacağına yürekten inanıyorum. ??? Cumhuriyet, adını Atatürk’ün koyduğu bir gazete. Yıllar önce gazete ile ilgili “çizgisel” eleştiriler getiren bir okura açıklamalar yapmaya çalışırken, sözümü kesti. “Siz bana bunları anlatmayın, ben size Cumhuriyet’ten ne anladığımı söyleyeyim” dedi, gazeteyi eline aldı, rastgele sayfaları çevirip, seslendi: “Ben Atatürk’ün bu sayfalarda hâlâ yazmakta olduğuna inanıyorum...” Okur bizim velinimetimiz değil, sahibimiz. Cumhuriyet böylesine inançlı bir okur gücünü de bünyesinde barındırıyor. Öyle güçlü okur ki, gerekirse meydan okur, tepesi atarsa canımıza okur. Cumhuriyet 1990’li yıllarda terör saldırılarına kurban verdi. Bugün de “terörist” suçlamasıyla karşı karşıya. Üstelik kendini bombalatan bir terörist! Cumhuriyet’in bu dönemden güçlenerek çıkması, tarihine ve geleceğine karşı önemli bir sorumluluk. Atatürk’ün diliyle söylemek gerekirse, bunu sağlayacak güç, gazetenin sayfalarında mevcut. VEFAT Baromuz Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Sn. Av. Aşkın Yaşar Topuzoğlu’nun değerli eşi SEÇMEN TOPUZOĞLU vefat etmiştir. Cenazesi 7 Mayıs 2012 Pazartesi günü (bugün) Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri ‘Sütten geri dönüş yok’ Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan, okullardaki süt dağıtımıyla ilgili ölüm ya da bir zehirlenmenin söz konusu olmadığını belirterek, “Bir alerjik olay olduğu tespiti var. Fakat buna rağmen arkadaşlarıma verdiğim talimatla, şimdi onlar bilimsel bir incelemeyi de bu arada yapıyorlar. Bu açıklandıktan sonra da kesin kararımızı veririz ama ben bu yoldan dönmeyi düşünmüyorum” dedi. Erdoğan, tiyatroların özelleştirilmesiyle ilgili bir soruya kar şılık da konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda özellikle “özel”, “özerk” ve “özgür” kelimeleri üzerinde durulmasını istedi. Erdoğan, şunları kaydetti: “Bir, özel sektör olarak bu işi, kendilerine güvenen bu sanatçılar yapsınlar. Kendi imkânlarıyla kendileri yapsın. Sahneleri onlara veririz, ‘devrederiz’ demiyorum, dikkat edin. Onların kullanımına tahsis ederiz. Artık devletin maaş vermek suretiyle böyle bir işi yürütme, sürdürme diye bir şey yok” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle