17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MAYIS 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] Sütte yöntem yanlış SAVAŞ KÜRKLÜ Toplam mevduatın Ziraat Mühendisleri Odası’na göre okul sütü programının alelacele başlatılması yaşanan sorunları tetikliyor yarısı milyonerlerde Ekonomi Servisi Türki ye bankacılık sektöründe mart itibarıyla 696 milyar 434 milyon TL düzeyinde gerçe kleşen mevduatın yüzde 47.4’ünü oluştu ran 329 milyar 813 milyon TL, 45 bin 383 adet milyoner hesabında saklandı. 10 bin TL’ye kadar olan 50.2 milyon adet hesa pta saklanan mevduat toplamı ise 32 mi lyar 559 milyon TL ile sınırlı kaldı. Türkiye ’de milyonerler kulübüne ilk çeyrek itibarı yla son 1 yılda 8 bin milyoner eklenirken milyonerlerin hesaplarında tuttukları me vduat 33 milyar 811 milyon TL arttı. Ba nkac ve Denetleme Kurumu’n ılık Düzenleme un raktif Aylık Bülten verile mart ayı İnterine göre, Türkiye’nin toplam mevdua tı 696 milyar 434 milyon TL’ye ulaştı. Bu nun 666 milyar 521 milyon TL’sinin yurtiç i; 29 yon TL’sinin yurtdışı ye milyar 913 milrleşiklere ait olduğu öğrenildi. Yurtiçind eki milyoner sayısı son bir yılda 7 bin 536 kişi artarken sahip oldukları mevduat top lamı 25 milyar 353 milyon TL arttı. Yurtiç i milyoner hesaplarındaki 311 milyar 493 milyon TL’nin yüzde 32.2’si gerçek kişile re, cari ve diğer kuruluşlar yüzde 56.9’u tia, yüzde 11’i resmi kuruluşlara ait. Yurtdışı milyoner hesaplarında ise 18.3 milyar TL bulunuyor. EKONOMİ 9 ADANA TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Turhan Tuncer, Türkiye’de ekonomik sıkıntılar nedeniyle halen anne sütünden sonra hiç süt içmemiş çocuklar bulunduğunu belirterek bu nedenle okul sütü projesini doğru bulduklarını ancak projenin yönteminin yanlış olduğunu söyledi. Türkiye’de kişi başına yıllık süt tüketiminin 25 litre olduğunu vurgulayan Tuncer, projenin pek çok bölgede devam eden sorunların giderilerek devam ettirilmesi gerektiğine işaret etti. Tuncer, “Her gün yaklaşık 7.2 milyon öğrenciye 200 mililitre okul sütü dağıtımını öngören okul sütü programı alelacele başlatıldı. Proje başlayalı 20 gün olmasına rağ ? Dünya Süt Günü’nün kutlandığı bugün Türkiye’de kişi başına süt tüketiminin ne kadar düşük olduğu da yine gözler önüne serildi. Yıllık kişi başına süt tüketiminin Finlandiya’da 134 litre, İngiltere’de 106 litre iken Türkiye’de sadece 25 litre olduğunu vurgulayan ZMO Başkanı Tuncer, okul sütü projesinde hükümetin uyguladığı yöntemin yanlış olduğunu söyledi. men, halen bazı bölgelerde süt kaynaklı rahatsızlar yaşanıyor. Süt üzerindeki kuşkuların ortadan kaldırılması için dağıtılan sütler sıkı kontrol edilmeli” dedi. Tuncer, Dünya Süt Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada sağlıklı beslenmenin temel bir insan hakkı olduğunu vurgulayarak “Çiftçiler desteklenerek sütler kooperatif ve birlik örgütlenmeleri üzerinden temin edilmeli, piyasada fiyat istikrarı sağlanmalı, üretici hak ettiği geliri elde etmeli ” diye konuştu. ZMO’nun raporuna göre Türkiye süt üretimi için oldukça elverişli coğrafik koşullara ve zengin kaynaklara sahip olmasına karşın bundan yeterli biçimde yararlanamıyor. Rapora göre özellikle son 8 yılda iktidarın uyguladığı tarım ve hayvancılık politikaları, bu iki sektörün yanı sıra süt üreticisini de uluslararası sermayenin insafına terk etti. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da sütte fiyat, kalite, tüketim gibi sorunların çözümü ve pi yasa istikrarının sağlanması için Et ve Balık Kurumu’nun Hayvansal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu’na dönüştürülmesi gerektiğini söyledi. Bayraktar “Hayvancılığın en önemli sorunlarından pazarlama sıkıntısını da büyük ölçüde ortadan kaldıracak okul sütü projesinin, tüm eğitimöğretim dönemini kapsaması ve yoğurt, peynir, ayran gibi diğer süt ürünleriyle çeşitlendirilerek devamı önem taşıyor” dedi. Ailelerden ‘vicdan’ nöbeti İş cinayetlerinde yaşamlarını yitiren işçilerin aileleri, Taksim tramvay durağında bir saat nöbet tutma eylemi yaptı. Aileler, iş cinayetlerinin son bulması ve seslerinin duyulması için her pazar vicdan nöbeti tutacaklarını açıkladı. Eyleme Van’daki depremde Bayram Otel enkazında yaşamını yitiren DHA muhabiri Cem Emir’in ailesi de katıldı. Ailelerin Taksim’deki eylemi sırasında bir iş kazası Gaziosmanpaşa’da da yaşandı. Bir inşaatta meydana gelen toprak kayması sonucu toprak altında kalan işçi Ayhan Çavuşçulu yaşamını yitirdi. ‘Halkı aldatmayın, kemer sıkmak şart’ Ekonomi Servisi Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, Yunanistan’da tasarruf programının her halükârda şart olduğunu bunun aksini iddia edenlerin Yunan halkını aldattığını söyledi. Schaeuble, Yunanistan’daki seçim mücadelesine müdahale etmek gibi bir niyetinin olmadığını savunarak “Sadece, Yunanlarla birlikte hazırladığımız yolda gidilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Her kim Yunanlara, ‘hazırlanan tasarruf programına uymak zorunda olmadıklarını’ söylüyorsa Yunan halkını aldatıyor demektir” dedi. Avrupa’daki dayanışmanın tek yönlü olmadığını ifade eden Schaeuble, “Yunanistan’da bir kişi buna gerçekten inanmıyorsa hem kendini, hem de seçmenlerini büyük ölçüde yanıltır” diye konuştu. Geçen hafta piyasalar nisan ortalarından bu yana gerilemekte olduklarının ayırdına vardılar. Hafta sonu değerlendirmelerinde adeta “panik” havası vardı. Bu “yeni” ruh halinin kaynağında “Grexit” korkusu yatıyor. Ekonomik kriz sayesinde bir sözcük daha kazandık: Greece (Yunanistan) ve Exit (çıkış) sözcüklerinden oluşan “Grexit”! “Grexit” şöyle bir resmi çağrıştırıyor: Yunanistan, İspanya ve Portekiz zincirleriyle Avro bölgesini peşinden sürüklüyor. Avro bölgesi de uluslararası borç piyasalarıyla bağlı olduğu dünya ekonomisini... Bu katar, ilerde bir yerlerde çökmüş olduğunu herkesin bildiği bir tren yolu köprüsü üzerinde hızlanarak ilerliyor. Bu resme bakanların büyük çoğunluğunun ilk tepkisi Yunanistan’ı, diğer borçlu ülkeleri suçlamak oluyor. Ama, “İyi de, her borçluya, bu borcu vermiş olan bir de alacaklı yok mu?”, “Borçları verirken akılları neredeydi?” diye soranlar giderek artıyor. Bu soru da bizi Avrupa Birliği projesinin “çirkin hakikatine” götürüyor. Eyvah ‘Grexit!’ na hayır diyen Yunan seçmeni farklı düşünüyor. SYRIZA’nın lideri Tsipras da geçen hafta Almanya Şansölyesi Angela Merkel’i “Avrupa halkının yaşamıyla kumar oynamakla” suçluyordu. Tsipras seçimleri kazanır, yeni hükümeti kurarsa, Yunanistan’a, Almanya IMF Avrupa Merkez Bankası eliyle dayatılan “kemer sıkma” politikalarını, bunlara bağlı ödeme planını kabul etmeyeceğini, buna karşılık, Avro bölgesinde kalması, büyümeye öncelik veren politikaları uygulaması için Yunanistan’a gerekli mali desteğin verilmesini isteyeceğini söylüyor. Tsipras’ın tutumu ilk anda “hem suçlu hem güçlü” deyimini anımsatıyorsa da bakış açısını biraz değiştirince, başka bir sonuca ulaşmak olanaklı. Bakış açısını değiştirmek için de “Grexit” olasılığına, yazının başında aktardığım “İyi de her borçluya, bu borcu vermiş olan bir de alacaklı yok mu” sorusuna dönmek gerekiyor. Birincisi, Grexit’in Avro bölgesine, uluslararası mali sermayeye getireceği maliyetin çapını kimse öngöremiyor. Kaba hesaplar 1 triyon Avro’ya kadar çıkabiliyor. Grexit’in başka ülkelerde yaratacağı siyasi tepkilerin getireceği yükleriyse mali hesaplara dayanarak öngörmek olanaklı değil (Wall Street Journal 18/05/12). European Council On Foreign Relations’dan Sebastian Dullien’in işaret ettiği gibi, Grexit’in merkez bankalarına getireceği mali yükün yanı sıra, “bulaşıcılık”, 1 triyon Avro gibi bir destekle engellense bile, borçlu ülkelerin borçlanma faizlerindeki yükseliş, şirketleri, hane halkı harcamalarını, büyük baskı altına alacak, resesyonu, işsizliği daha da derinleştirecek. Bu açıdan bakınca, “Yunanistan çıksın, kriz denetim altına alınsın Avro güçlensin” hesapları tam anlamıyla bir kumar. Tsipras’ın uyarısı da başta Almanya olmak üzere bu kumarı oynamaya hazırlananları hedef alıyor. Bu kumarı oynarken, sonuçlardan Yunan halkını sorumlu tutmak ise büyük haksızlık. Bu haksızlığı görebilmek için, Eurostat’ın derlediği verilere bakmak gerekiyor. Eurostat verileri, bu gün PIGS olarak aşağılanan borçlu ülkelerin, ödemeler dengesinin Avro’yu benimsedikten sonra hızla bozulduğunu gösteriyor (John Rosenthal, World Affaires, mayıs/haziran). Buna karşılık Avro’nun kullanılmaya başlandığı 2002 yılına kadar Almanya’nın ödemeler dengesi açık verirken, Avro’yla birlikte bu açık kapanarak, hızla fazlaya dönüşmüş. Almanya’nın cari hesap fazlasının yarısı, 2009 yılında diğer üye ülkelerle yaptığı işlemlerden kaynaklanmış. Avro, verimliliği, rekabet gücü düşük ülkelerin elinden döviz kurunu ayarlama olanağını alınca, Almanya bu ülkeleri pazar olarak kullanmaya başlamış. Almanya’nın bugünkü siyasi etkisinin arkasındaki finansal gücün, cari hesap fazlasının en azından yarısını, o sırada bu ülkelere neredeyse Almanya’nın borçlanma oranlarına eşit faizlerle verilen kredilerle yapılan ticaret yaratmış. Kısacası Avro sayesinde, hem Almanya hem de uluslararası mali sermaye, bu ülkelerin ekonomilerinin içini boşaltmış, kendi kasalarını doldurmuş. Bu sürdürülmesi olanaksız süreç çökünce de Almanya şimdi dönüp gerekirse, çoluk çocuk aç kalıp borçlarınızı ödeyin istiyor. Bu emperyalist dinamik, baskı da AB projesinin “çirkin hakikatini” oluşturuyor. Piyasalar, bu projenin devamı, batık alacakların tahsil edilmesi, Avrupa halklarının muhalefetinin bastırılması konusunda Almanya’nın gücüne, “hegemonya projesine” güvenlerini kaybetmeye başladıklarından paniğe kapılıyorlar. Fotoğraf: ALİ AÇAR u ‘toparlanma’ da geçiciymiş Geçen hafta önde gelen borsaların endeksleri geride kalan 6 ayın en sert haftalık düşüşlerini yaşadılar. ABD’de Standard and Poors 500’ün haftalık kaybı yüzde 4.3 olurken, nisan başından bu yana toplam kaybı yüzde 9’a ulaştı. Financial Times World Index’in mayıs başından bu yana toplam kaybı hafta sonunda yüzde 9’a ulaştı. Financial Times 100 haftayı toplam yüzde 5.5 kayıpla kapatırken son 6 ayın en düşük düzeyine iniyordu. Diğer AB borsalarında haftalık kayıplar yüzde 4 ile yüzde 7 arasında değişirken FT Avrupa 300 endeksinin haftalık kaybı yüzde 9’u aştı. Bu ortamda, Facebook hisselerinin satışı beklenen başarıya ulaşmadı. Bloomberg’in hesaplarına göre, dünyanın en zengin yatırımcıları geçen hafta borsalarda toplam 33 milyar dolar kaybettiler. Hafta sonunda bir adım geri çekilip de borsaların yıllık performansına bakanlar, yılın ilk üç ayında görülen toparlanma havasının geçici olduğu, gerileme eğiliminin en azından (iyimser bir yaklaşımla) hemmuz ayı ortalarına, Yunanistan seçimlerinin ekonomik ve siyasi sonuçları belli olana kadar süreceği sonucuna ulaşıyorlardı. Financial Times, Lex köşesi, haftayı, “Avro bölgesinin parçalanmasına giden bir yolun açıkça görülmeye başlandığı günler” olarak tanımlıyordu. Lex’e göre bu yolun haritası şöyle: Yunanistan’da, 17 Haziran seçimlerinden SYRIZA birinci parti olarak çıkıyor. Kurtarma paketi konusunda anlaşma olmuyor, tüm dış kaynak kesiliyor. Avrupa Merkez Bankası. Yunanistan’ı Avro bölgesi ödeme sisteminden dışlıyor. Yunanistan, acilen faiz dışı fazla yaratmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalıyor. Yeniden kullanılmaya başlayan drahmanın değeri ve toplam ekonomik hasıla hızla çöküyor. Dövizle borçlanmış olanlar arasında iflaslar hızla yayılıyor. Barclays Capital’in hesaplarına göre, bu süreçte Avro bölgesinden Yunanistan’a irade dışı 150200 milyar Avro (Avro bölgesi toplam hasılasının yaklaşık yüzde 2.5’i) transfer gerçekleşiyor. Lex’e göre “bununla sınırlı kalsa denetim altında tutulabilir, ancak, İspanya gibi ülkelere bulaşması kaçılmaz bir süreç bu”; “tüm bunlar Avrupa liderlerinin ve Yunanistan seçmeninin üzerine çok büyük bir sorumluluk yüklüyor.” B Halkın yaşamıyla kumar oynayanlar... Ancak bu sorumluluk konusunda, yüzde 60’ı “kemer sıkma” politikaları C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle