17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 2012 CUMARTESİ 10 İstanbul Y Edirne Y Kocaeli Y Çanakkale Y İzmir Y Manisa Y Denizli Y Zonguldak Y Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun B PB Ankara 21 21 23 20 22 23 21 19 21 25 29 28 25 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y B Y Y Y Y B B B 23 21 24 19 28 27 28 32 27 29 25 22 21 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid Y Viyana B HABERLER 14 17 17 16 17 18 17 21 18 24 24 22 22 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB Y PB Y PB Y Y PB PB Y PB B Y 22 19 20 22 24 24 31 32 29 25 27 30 30 Ülke genelinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz’in doğusu, Batı ve Orta Karadeniz’in iç kesimleri ile Eskişehir, Konya, Zonguldak ve Bayburt çevrelerinin aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Trakya ile Antalya çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde 2 ila 4 derece azalacak. Diğer yerlerde önemli bir değişiklik beklenmiyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada “Düğün sahiplerinin elini kolunu bağlıyordu” diye başlıyor haber. “Bundan böyle; türbanlı, sakallı, cüppeli, sarıklı, takkeli vb. gibi çağdaş olmayan kıyafetlerle düğünlere gelenler de orduevlerine girecekler” diyor. Ali Kırca’nın yorumu: Devrim! Saat 19.00. Kanal D. “Anchorman” Mehmet Ali Birand’ın ana haber saati. Aynı haberi ayrıntılarıyla izleyicilerine duyuran Birand da, Kırca’nın yorumuna katıldı: “Devrim gibi”. Dün sabah: Bütün gazetelerde MSB’nin “Orduevleri, Askeri Garnizonlar, Sosyal Tesisler Yönetmeliği”ndeki değişiklik içeren haberin başlığı, orduevlerinde artık türban, cüppe, sarık, takke serbest! Ortak üç ses: BirandKırca ve manşetinde “Orduevlerinde devrim” diye yorumlayan dinci Akit! Yaşasın karşıdevrim! Kahrolsun devrimler! ??? Erkek seslerine kadın sesleri eklendi. Atatürk’ün çarşaftan kurtardığı, erkekle eşitliği, seçme seçilme haklarını bahşettiği kadınlar neredeyse zil takıp oynayacaklardı ekranda. Dört Bir Taraf programında Nazlı Ilıcak’la Nagehan Alçı, gerine gerine birbiri ile yarıştılar yönetmeliği övmekte. Biri aldı sazı eline, eski yönetmelik “çağdışıydı” dedi. Öteki değişikliği “çok hayırlı” buldu. Karşıdevrimin daha sonraki aşamasında türbanlı, sarıklı, cüppeli hâkim, doktor, öğretmen neden olmasın demeye hazır her ikisi de! ??? Bugün hangi 19 Mayıs’ı kutluyor Türkiye?.. Atatürk’ün ulusal savaşı başlatmak amacıyla Samsun’a çıktığı 19 Mayıs’ı mı? Yoksa dokuz yıldır aşama aşama adını ve eserlerini silmeye çalıştığı Atatürk’ün bu ülkeyi sarıktan, türbandan, çarşaftan, takkeden, tekkelerden, tarikatlardan, cemaatlerden, şeriat softalarından kurtaran devrimlerine RTE’nin karşıdevrimlerini mi kutluyor Türk halkı! Karşıdevrimin son aşamasında: Bu iktidar: 19 Mayıs’ları anlamına yaraşır biçimde kutlanmayı engelledi. Orduevlerindeki çağdaşlık anlayışını yok eden yönetmeliği uygulamaya koydu. RTE’nin yönettiği karşıdevrim sürecinde; laikliğin, öğretim birliğinin, hatta dil, şapka devrimlerinin içerikleri de biçimsellikleri de darbe üstüne darbe aldı. Dün orduevlerinde de kılık kıyafet karşıdevrimini uygulamaya aldı. Sıra geldi; bir zamanlar Atatürk’ün ordusunun “çağdaş olmayan kıyafetler” diye, orduevlerine, garnizonlara girmelerini yasakladığı türbanlı, takkeli, cüppeli, sarıklı kişilerin TBMM’ye milletvekili sıfatıyla teşriflerine! Bugün 19 Mayıs. Utanmasalar, sıkılmasalar TV’lerde köşe başlarını tutanlar: “yaşasın karşıdevrim ve karşıdevrim ustası RTE” diye haber ve yorum yapacaklar! ??? İki soru: MSB (Bakan İsmet Yılmaz) kıyafet yönetmeliğini RTE’nin bilgisi, hatta emri olmadan hazırlayıp Resmi Gazete’de yayımlayabilir mi? RTE, geçen günlerde baş başa üç saat görüştüğü Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in olurunu ve onayını almamış olabilir mi? Elbette hayır! ??? Bir zamanlar Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş’in, “Başbakan Çiller tak diye emrediyor, şak diye yerine getiriyorum” diyen ünlü sloganı, yıllar sonra yine gündemde… …ama ne yazık ki karşıdevrim uygulamalarıyla yürürlükte! Bugün sokaklara, caddelere iyi bakın... “Yarın ne olacak” sorusuna yanıt verecek size meydanlar... O küçük kız... Elinde küçük bayrağı olan o minik oğlan... O gözünde yaşlarla cumhuriyet şarkılarımızı söyleyen kadın... O delikanlılar... O el ele tutuşmuş üniversiteli kızlarımız... Hepsi... Hepsi bir yanıttır... ? “Yarın ne olacak?” Bu 19 Mayıs bir cevap gibi... ? Çoktandır başını kaldırıyordu Türkiye... Sözler değişiyor, bakışlar farklılaşıyor, tepkiler yükseliyor, ses çoğalıyordu... Söylüyordum baharda size: “Çağdaşlık nehir gibidir... Tersine akmaz nehir...” Cemre düştü... Kar taneleri eridi... Bugün Nehir Gibiyiz... Bugün sokaklara, caddelere, meydanlara bakın... Göreceksiniz nehri... ? İlk belirti 1 Mayıs’tı... Toplumbilimciler, siyasi gözlemciler, on yıllık bir istiladan ve yıkımdan sonra, o gün vatanda neler olduğunu anlamışlardı... Nehre doğru yola çıkmıştı bir kez, kar taneleri... ? Bugün 19 Mayıs... İyi bakın... Cumhuriyet tarihimizin en anlamlı bayramı olacak bugün... On yıldır; Atatürk’ü silmeye kalkan... Cumhuriyetimizi kendi çağdışı kafasına uydurmaya çalışan... İlkelliğinin önünde durmaya çabalayan kim varsa yok etmeye bakan... O kin ve nefret istilasına karşı yanıttır gördüğünüz... ? Eline geçirdiği devlet gücüne rağmen, o küçük oğlan bayramını kutlayacak... Küçük kızın elinde küçük bayrağı olacak... Saçlarını toplayıp yürüyenlere katılacak anneler... O gençler, özgürlük şarkılarımızı söyleye söyleye Mustafa Kemal‘i Samsun’da yeniden karşılayacaklar... Ne yaparsan yap... Baş kalkacak... Göz açılacak... Hani uykudan uyanır gibi... ? Bugün 19 Mayıs... Kutlu olsun... Bakın pencereden... Göreceksiniz nehri... GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY STK’ler AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri’ne Türkiye’deki ihlalleri anlattı Füle’ye eleştiri yağmuru BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Türkiye’deki temasları çerçevesinde, Ankara’da bazı sivil toplum örgütleri ile de bir araya gelen AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stephan Füle, eleştiri yağmuruna tutuldu. Füle’ye en güçlü eleştiri, AB’nin Türkiye’deki basın özgürlüğüne ilişkin tutumu konusunda geldi. Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, “Başbakan, gazetecileri açıktan tehdit ediyor. Son Bekir Coşkun olayın da görüldü. Gazete yazarını, ‘Bu adamın kaleminden pislik akıyor’ diye suçladı. Paşaları dava açmaya çağırdı. Demokratik anlayışta yeri olmayan tutumlar bunlar” dedi. ‘İlişkiler bozuluyor’ Füle, Ankara temasları çerçevesinde son olarak Hilton Oteli’nde bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile yaklaşık 2 saat süren bir toplantı yaptı. Füle, toplantının başında Türkiye ve AB’nin kredibilite kaybından dolayı ilişkilerinin bozulmakta olduğunu söyledi ve “Bunu iyileştirmeye yönelik politik gündem yaratma amacını taşıyoruz” dedi. Eşcinseller adına toplantıya katılan KAOS/GL temsilcisi Ali Erol ve Pembe Hayat’ın temsilcisi Elçin Kurbanoğlu, hükümetin uygulamalarını gündeme taşıyıp, “Bırakın örgütlenmeyi, sokakta yürüme, yaşama hakkımız bile yok” dedi. Diyarbakır Baro Başkanı Emin Aktar ise Uludere’yi gündeme getirdi. Uludere olayının üzerinden yaklaşık 5 ay geçtiğini dile getiren Aktar, “34 vatandaşımız öldürüldü ama hiçbir kişinin ifadesi alınmadı. Avukat olarak yaptığım hemen her konuşma nedeniyle ifadeye çağrılıyorum, davalar açılıyor” diyerek tepkisini ortaya koydu. Alevi örgütleri adına konuşan Ercan Geçmez, cemevlerini, zorunlu din derslerini gündeme taşıdı ve bu konuda hükümetin adım atmadığını söyledi. Geçmez, “Diyanet’in kaldırılması gerekiyor, ama hiçbir adım atılmadı. Kaldırılmasa bile her mezhebe eşit mesafede olması gerekiyor” görüşünü dile getirdi. DİSK adına söz alan Metin Ebetürk, hükümetin yeni bir iş yasası tasarısı getirdiğini anlatın, “Sendikal haklar daha da kısıtlanıyor. İleri değil, geriye gidiş getiriliyor” diye konuştu. ‘Sıkıntılar sürüyor’ Güneydoğdu’da boşaltılan köylere ilişkin olarak GöçDer adına Mersin’den gelerek toplantıya katılan Selahaddin Genç de “Zorla köy boşaltmaları nedeniyle yerlerinden edilenlerin sıkıntıları aynen duruyor. Hiçbir adım yok” diyerek hükümeti eleştirdi. Edirne Roman Derneği’nin temsilcisi de “Bizi yerleşim bölgelerimizden, evlerimizden uzak yerlere sürüyorlar, bu çok ciddi bir sorun” diyerek hükümeti uygulamalarından duydukları rahatsızlıkları dile getirdi. Kadın Dayanışması’ndan Nazik Işık ise kadına şiddet konusunu gündeme taşıdı ve “Bu konuda hiçbir adım atılmıyor, günde ortalama beş kadın öldürülüyor” diye konuştu. Türkiye’de ilk kez 40’a yakın Alevi derneği bir araya geldi ‘Önceliğimiz laik devlet, bağımsız yargı’ ALİ AÇAR Penguen yangını kundaklama İstanbul Haber Servisi Penguen dergisinin bulunduğu dört katlı binada iki hafta önce çıkan yangının, kimliği meçhul kişi veya kişilerce, binaya bırakılan kolideki sıvı kimyasalın kibrit gibi bir ısı kaynağıyla tutuşturulmasıyla başladığı ortaya çıktı. Penguen dergisinin avukatı Tora Pekin de “Savcılığa başvuracağız” dedi. Beyoğlu, İstiklal Caddesi’ndeki Anadolu Sokak’ta bulunan 6 katlı binada, 3 Mayıs 2012’de akşam saatlerinde meydana gelen yangına ilişkin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Avrupa Yakası İtfaiye Müdürlüğü’nce hazırlanan rapor tamamlandı. Penguen Dergisi Editörü Metin Üstündağ’ın, ofisinin bulunduğu 5. katta, duyduğu gürültü üzerine kapıyı açtığı ve yangını fark ettiği kaydedildi. Yangının 5. katın merdiven aralığı ve kapı giriş kısmında çıktığı, ani gelişme gösterdiği belirtilerek, yapılan incelemede, karton kutu, naylon poşet ve erimiş pet şişe parçalarının bulunduğu ifade edildi. Yangının duvar sıvalarının dökülmesine, elektrik otomatiğinin erimesine, elektrik hattında zarara neden olduğu, ofis içinde herhangi bir zararın olmadığı kaydedildi. Türkiye’de ilk kez 40’a yakın Alevi derneğinin bir araya gelerek oluşturduğu “Türkiye Alevi Örgütleri Platformu” yeni anayasada Alevilerin olmazsa olmaz 12 talebinin olduğunu açıkladı. Platform sözcüsü avukat Zeynel Öztürk, “Yargı bağımsızlığı, laik devlet, zorunlu din dersinin kaldırılması ve cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması bizim olmazsa olmazlarımız arasında” dedi. Şahkulu Sultan Vakfı Başkanı Mehmet Tural da azınlıkların mallarının 2011 yılında çıkarılan bir yasa ile iade edildiğini anımsatarak “Alevilere ait taşınmazların verilmemesini manidar karşılıyoruz” diye konuştu. Alevi Dernekleri Federasyonu, Şahkulu Sultan Vakfı, Karacaahmet Sultan Derneği, Abdal Musa Derneği, Erikli Baba Derneği, Eskişehir Hacı Bektaş Veli Derneği, Sultangazi Pirsultan Derneği ve Yunus Emre Cemevi’nin de aralarında olduğu 40’a yakın Alevi örgütünün oluşturduğu “Türkiye Alevi Örgütleri Platformu” Şahkulu Sultan Vakfı’nda düzenlediği basın toplantısı ile Alevilerin anayasadaki taleplerini açıkladı. Platform adına açıklamayı okuyan avukat Zeynel Öztürk, Aleviler olarak temel talepleri 12 başlıkta topladıklarını, yeni anayasa taslağının kamuoyuna açıklanmasının ardından ilaveler yapılabileceğini söyledi. Türkiye’nin her noktasında yaşayan Alevilerin temsilcileri olarak bir araya geldiklerini ve varılan ortak mutabakatın ardından Alevilerin olmazsa olmaz 12 temel koşulu olduğunu anlatan Öztürk, taleplerini şöyle özetledi: Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalı. Özel yetkili mahkemeler kaldırılarak yargıç ve savcıların yürütmeden bağımsız atanmasını sağlayan süreç yaratılmalı. Laikliğin gereği olarak devlet dini eğitim ve öğretimden elini çekmeli ve zorunlu din dersi kaldırılmalı. Alevi yurttaşların ibadetlerini yaptığı cemevleri yasal statüye kavuşturulmalı ve ibadethane olarak kabul edilmeli. Resmi dil Türkçe olmak kaydıyla, tüm yurttaşlarımızın anadillerinde öğretim ve eğitim haklarının güvence altına alınması sağlanmalı. TBMM üyelerinin yasama dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmalı. Toplumun tüm katmanlarının görüşlerini TBMM’de yansıtabilmesi için seçim barajı düşürülmeli. İnsanlık onurunun en geniş anlamda evrensel hukuk kuralları güvenceye alınmalı. Her türlü ayrımcılığı, kin ve nefreti tetikleyici yapılanmalar yasaklanmalı. İnanç merkezlerimiz iade edilsin. ‘Fazla güvendiniz’ ÇGD Başkanı Abakay, “Siz bu hükümete fazla güvendiniz. AKP demokratikleşme konusunda samimi olmadı. Siz de biliyorsunuz ki, Türkiye’de 90’dan fazla gazeteci cezaevlerinde, gazeteciyazarlarla ilgili mahkemelerde açılan ve devam eden dava sayısı 10 bine yaklaştı” dedi. Başbakan’ın gazetecileri açıktan tehdit ettiğini dile getiren Abakay, “Son Bekir Coşkun olayında görüldü. Gazete yazarını, ‘Bu adamın kaleminden pislik akıyor’ diye suçladı. Paşaları dava açmaya çağırdı” görüşünü dile getirdi. Füle de, Abakay’ın bu sözlerine karşılık olarak “Heyecanınızı anlıyorum, durumu da biliyoruz, bu konuda da her şeyden önce yetkilileri uyarıyoruz” yanıtını verdi. ayıralım. Son aylarda aldığım mektuplarda dikkatimi çeken bir şey vardı; 161718 yaş grubundan gençler arasında beni hapiste tanıyan bir kesim oluşuyordu... Çoğunluğunun ailesi Cumhuriyet okuruydu. Beni çocukluğundan hayal meyal anımsıyordu. Gözlerini dünyaya, Türkiye’de olup bitenlere açtığında, ben hapisteydim... Bir kesim de ailesinden bağımsız, salt kendi bilinciyle bana ulaşmak istemiş... Bu tür mektuplar dikkatimi çekecek düzeyde artınca, ayrıca biriktirmeye başladım. Mektupların ruhu, içtenliği beni de kendi yaşına çekiyordu. ??? Geçen hafta 17. İzmir Kitap Fuarı’ndan aldığım 3 bini aşkın mektuptan “genç” olanlarını 19 Mayıs haftasında paylaşacağımı yazmıştım. Bu mektuplar adeta daha önce aldığım 161718 yaş mektuplarının sağlaması gibiydi. Onlardan bir kesit paylaşmak istiyorum. Ayça: “Bilmiyorum anımsar mısınız, küçükken tanışmıştık. Bana Affedersin La Fontaine kitabınızı imzalamıştınız. O zamanlar anlamamıştım. Şimdi en sevdiğim kitap olmaya başladı. Sizinle en kısa zamanda tekrar karşılaşmayı diliyorum...” Deniz: “17 yaşındayım. Sizi seven biri olarak satırlarıma başlıyorum. Hayata parmaklıkların ardından bakmak nasıl bir şey bilmiyorum. Ama sizin gibi bakmak, gerçekleri görmek hem üzücü, hem umut verici. Umutlarımda, hayallerimde benim gibi düşünen genç arkadaşlarım ve sizler varsınız. İnsanın en büyük özgürlüğü parmaklıkları bırakıp gitmek değil, düşüncelerini göğsünü gererek söylemektir. Umut, güç ve yüreklerimiz sizinle olsun. Yalnız değilsiniz, unutmayın.” Mevlütdin: “Mustafa Abicim ben üniversite öğrencisiyim. Sizin oradan çıkmanız için ne gerekirse yaparım. Bu mektubu evladınızdan gelmiş gibi okuyun. Atatürk gençliği olarak sizin gibi aydınların sonuna kadar ardındayız...” Buse ve Özge: “Biz 17 yaşlarında iki yakın arkadaşız. Bize güvenin, susmama yemini ediyoruz. Siz bize aitsiniz. Atatürk yolunda ilerleyeceksek eğer, sizin yanınızda olmaya razıyız. Biz gençlere olan güveniniz hiç solmasın...” Baran: “Sizi 2007 yılında geldiğiniz İzmir Kitap Fuarı’ndaki söyleşinizde tanıdım. Sadece tepkilerimizi dile getirmekten başka elimizden bir şey gelmediği için size karşı mahcubiyet duyuyorum...” Yasemin: “Belki 13 yaşındaki bir kızdan mektup almak size komik gelebilir. En büyük takipçiniz olan aile üyelerinden size sevgi gönderiyorum. Ben Atatürk’ü sizin gibi savunmaya, gerçekleri anlatmaya devam edeceğim. Lütfen asla umudunuzu kaybetmeyin. Biz yanınızdayız...” Alaz: “17 yaşında bir öğrenci olan ben Alaz’ın size mektup yazması ümitlendirici olabilir. Pekâlâ bizim de dertlerimiz var ama, temel derdimiz ülke... Doğaçlama yazıyorum... Umarım ileride karşılaşırız...” İlkin: “17 yaşında, Atatürk ve vatan sevgisiyle büyüdüğüm İzmir’in sizin gibi bir değer çıkarmasının gururuyla yazıyorum. Amacım sizin gibi bir gazeteci kimiliğine kavuşmaktır. Düzenli bir Cumhuriyet okuruyum. Kazanacağımızı unutmayın...” Dila: “Gittiğim toplantıda sizin mektubunuz okundu. Ne kadar özgür olduğunuzu anladım. Bunun için içerdesiniz...” Ferhat: “Sinopluyum. Üniversite için İzmir’deyim. 2 senedir hukuk dersleri alıyoruz; Anayasa, Medeni, Borçlar, Ceza... Siz aklıma geldikçe hep şunu söylüyorum; biz aslında hukuk dersleri değil, hukuksuzluğun derslerini alıyoruz...” ??? Çok az bir bölümünü paylaştığım mektupların ortak paydası, gerçekçilik, umutluluk ve özgüvendi. Genç kuşaklarla iletişim kurmak hep ana hedeflerimden biri olmuştur. Bir ülke için en büyük tehlike umudunu yitirmiş gençliktir. Her şeye karşın gençliğin içinden umut filizlerinin şahlanması ne güzel. Ben de onlardan aldığım mektuplar kadar gencim ve umutluyum... Yüreklerde kutlanan 19 Mayıs’a bu duygularla selam olsun... Rize’de polis cinneti ? RİZE (Cumhuriyet) Rize’de bir polis memuru Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtı önünde beylik silahı ile havaya ateş açtı. “Allah’a kul olun, Müslüman Rizeliler uyanın” diye bağıran polis memuru, şarjöründeki tüm mermileri boşalttıktan sonra meslektaşları tarafından gözaltına alınarak polis merkezine götürüldü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle