18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2012 CUMARTESİ 2 AVATAR’IN yeni bir benzeri şimdi Batı Avrupa sinemalarında. Çok yakında bütün ünlü rüzgârlar gibi bize de gelir. Hazırlıklı olmalı. Yine üç boyutlu seyir, olağanüstü olaylar ve oluşumlar, süper güçlü insanlar, insanı şaşkına çeviren marifetler. Parlak düşünce, sağlam mantık, ince zevk bekliyorsanız, yok. Yine, gişeler önünde kuyruklar, on beşle yirmi yaş arasında kızlı erkekli gençler. Son “trend” buymuş. Endişelenmeyin, fazla sürmez. Sonunun geleceğini müjdeleyen belirtiler görülmeye başladı bile. Çünkü bu kadar saçmalığa dayanamaz insan zekâsı. Jules Verne romanlarından, uzay savaşları filmlerinden farklı bir akım bu. Büyük kusuru, fantezilerdeki görüntülerin henüz bilinmeyen bir geleceğe değil, içi geçmiş geri planlara, eskimiş fonlara oturtulmuş olması. lay, güya on dokuzuncu yüzyıl Amerika’sındaki İç Savaş’ın Güneyli süvari subaylarından John OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bu varsayımla yapıldığı için iyice sersemlemiş olarak çıkıyorsunuz salondan. Belki bunu gerçeğe yaklaştırıcı bir unsur olarak konuya eklenen ve biri Marslı öbürü Dünyalı iki kadınla sürdürülen bir aşk hikâyesi bile o sersemleyişten sıyrılmanıza yardımcı olamıyor. üşündürücü olan, bu “harika”nın çekilmesi için 200 milyon doların, evet tam iki yüz milyon doların harcanmış olması. Şimdiki gidişle gişe gelirlerinin bunu karşılamaya yetmeyeceği hesaplanmakta ve Walt Disney stüdyolarının iflasa sürükleneceği söylenmekte. İçinizden “oh olsun” demek geçebilir ama, öyle değil. İnsanlar için çok daha iyi şeyler yapmaya harcanabilecekken böyle bir saçmalığa akıtılan yüz milyonlarca doların hesabı sorulmalı. “İnsanlığa karşı suçlar”a böyle bir israf suçu eklenemez mi? Bu kadar mı sersemletildi insanlık? Ceyhun Atuf Kansu İçin... Daver DARENDE Emekli DiplomatYazar ağına karşı sorumluluk nerede?”, “Beni bilse bilse çiduygusu taşıyan, bilge çekler bilir dostlarım. / Niçin ozan, tutkulu yurtsever yaşadığımı ben onlara söyledim, Ceyhun Atuf Kansu’yu andık o / Çiçeklerde açar benim gizli argece… 16 Mart gecesi, Anka zularım” dizeleri nasıl unutulur? ra’da, Çağdaş Sanatlar Merke Ya Atatürkçülük için söylediklezi’nde bu büyük ozanımızı gör ri? “Ortaçağa savaş açmış başkemli bir törenle anarken Kansu öğretmen” olarak tanımlamıştı coşkulu dizeleriyle bizlere sesle Ulu Önder’i. “Devrim kavramı, niyordu. O gece, lirizmin şairi uygarlık kavramı ile eşanlamCeyhun Atuf Kansu’nun sıcak se lıdır. Devrim gerçekleştirilsini duyar gibi oldum. Ceyhun mezse, özgürlüklerimiz, baAtuf Kansu, Nâzım gibi benim ğımsızlığımız havada kalır” degençlik yıllarımın ozanıdır. Kan mişti bir başka yazısında. Milli su’nun şiirleri sıcaklık doludur, Mücadele’den gelen ruhu Anasevgiyi, hoşgörüyü aşılar bizlere. dolu’ya aşılamak isteyen Ceyhun “Bizler Cumhuriyetle başladık Atuf Kansu, Atatürk’ün ilke ve yurdumuzun adını anmaya” devrimlerinin yılmaz savunucudemişti bir yazısında. Onun, “Va su idi. Her zaman laik, halkçı, tansız kalmış vatanım”, “Dos ulusçu ve devrimci bir Cumhuritu arıyorum, soruyorum, dost yetten yana oldu. Ç John Carter’ın İsrafı Carter adında birinin, bozkırda dolanırken birdenbire havalanıp kendini Mars’ta, yani Merih gezegeninde bulmasıyla başlıyor. Tabii, bir şaha kalkışta uzayın taa orasına gidebilen insan, hele süvari subayıysa, bir sıçrayışta on beş katlı binaların tepesine konamaz mı? Filmin mantığına (eğer böyle bir şey varsa) kendinizi kaptırmışsanız, incecik iki tahtanın birbirine tutturulmasıyla oluşturulmuş hava aracının da bir süperjet hızıyla yerden kalkarak “vın” diye uzaklara uçması doğal gelmeye başlar size. Zaten film de D Şam Babası... Çocuk bu, ne bilsin?.. Mezarlıkta bir “Bakan amca” görünce gidip “Babamı hiç görmedim, babam sekiz sene önce şehit olmuş” dedi... Bakan baktı medya orada... Duygulandı tabii... ? “Size baba diyebilir miyim?”in tersini oynadı: “Bana baba diyebilirsin” dedi... İyi de nasıl bulup desin?.. Bakan (Dışişleri Bakanı Davutoğlu) telefonunu yazıp verdi, telefonda söylesin bari... Çocuk “baba” demek istediği zaman telefonla verilen numarayı arayacak, belki santral çıkacak, sonra özel kaleme bağlayacak, özel kalem “ne için aradığını” soracak... “Baba diyeceğim” diyecek çocuk... “Kime?...” “Babama...” Görüşme olanağı yoksa tabii ki özel kalem bir kolaylık sağlayacak: “Sen bana de, ben de sayın bakanıma söylerim!..” “Ne diyeceksin?...” “Baba...” ? Önceki gün çocuk “baba”yı aramak istediğini söyledi... Şöyle demek istiyor bebeğim: “Baba...” “.....?” “Beni lunaparka götür...” ? Hadi bakalım... Bunu yapmalısın... Söz verdin çünkü... Lunaparka götür ve kaybetmeden getir, şehit emanetidir o çocuk... ? Dahası... Tiyatro yapmayın... O çocuk daha anne karnındayken, babasını nöbetçi kulübesinde öldüren teröristleri davul zurna ile karşıladınız... Şimdi bebeğime “Bana baba de” diyor, tiyatrocu... ? Çünkü ABD ve avanesi ile ortak, Mısır’a, Tunus’a, Libya’ya gönderdiğiniz paralar ve silahlar ile bostan beklemiyorlar... Başka çocukların babalarını alıyorlar ellerinden... Onun için Mustafa Kemal “Yurtta sulh, cihanda sulh” demişti... Nereden anlayacaksın?.. ? Diyelim ki Suriye... Sana ne?.. Suriye’deki muhalifleri kışkırtmak, silahlandırmak, çatışmaları körüklemek, yine tiyatronun hangi oyunudur?.. Şam’daki çocuklara da “Bana baba diyebilirsiniz” de de... Desinler: “Şam babası...” O C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle