23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA dishab@cumhuriyet.com.tr DIŞ HABERLER 13 ‘Arap Baharı sonbahara dönüyor’ l’in na yo as rn te En ist al sy So u, ğl ro da lıç Kı i er CHP lid konuştu da ı’n tıs an pl To sı ya ün D ap Ar i ak ’d ul İstanb ÖZLEM GÜVEMLİ Fransa’da Seçim: Kan, Oy ve Gizli Servisler Muhammed Merah meğerse ajanmış... Fransa’da seçim kampanyası ivme alırken 7 kişiyi öldüren Cezayir kökenli “El Kaideci” Fransız vatandaşı Merah’ın gizli servislere çalıştığı konuşuluyor... Diğer deyişle Merah’ın “çifte ajan” olduğu iddia ediliyor... Öte yandan Toulouse saldırısında karanlıkta kalan çok noktayı aydınlığa kavuşturacak tek açıklama da bu. Sabit bir işi olmayan Merah’ın nasıl olup da Toulouse’un orta sınıf bir mahallesinde kendisine ev tutabildiği, hatırı sayılır bir cephanelik biriktirebildiği; Kaide eğitimi aldığı Pakistan ve Afganistan gibi ülkelere gidebildiği ve 32 saatlik bir kuşatma ardından niçin infaz edildiği böylece açıklık kazanıyor... Bir Amerikan yetkili, “Le Monde” gazetesine; Merah’ın yalnız Pakistan ve Afganistan’a değil Suriye, Irak, Ürdün gibi Arap ülkelerinin yanı sıra “İsrail”e de gitmiş olduğunu söylüyor... İsrail’e giden herkesin bildiği gibi pasaportta Arap ülkelerinin damgası bulunan birinin İsrail vizesi alması çok zor. Merah için bu “büyük Ortadoğu” turunun parasal maliyeti de vize boyutu da sorun olmamış. Bitmedi... Fransa’da çıkan “Le Point” dergisine göre Muhammed Merah’ın kurban olarak gözüne kestirdiği müstakbel “hedefler” arasında “Müslüman asıllı bir Fransız istihbarat elemanı” da bulunuyor... Bu haber, Merah’ın Fransız istihbaratı ile olan yakın ilişkisinin somut göstergesi olarak değerlendiriliyor. Fransız istihbarat servisleriyle ilişkide olmasa işsiz güçsüz Cezayir asıllı bir genç, bir “istihbarat elemanını” nereden tanıyıp da kendisine hedef seçecek sorusunun “bire bir ilişki” dışında başka bir yanıtı yok çünkü. Merah’ın son Yahudi okulu cinayetinden sonra ölüm listesine dahil ettiği “Müslüman asıllı ajanın”; Fransız istihbaratında kendisiyle doğrudan temas kuran şahıs olduğu ayrıca öne sürülen varsayımlar arasında. İtalya’nın eski Başbakanı Berlusconi’nin gazetesi “Foglio”nun mercek altına aldığı bu haberlerin yanı sıra, 32 saatlik operasyonda bir istihbarat ajanının “Kaideci Merah”ın evine girdiği ve hiçbir zorlukla karşılaşmadan burada Cezayir asıllı gençle bir “ikna seansı” yaptığı bildiriliyor... Gizli servislerle yakın ilişkiler sürdüren “Foglio”; özel “istihbarat kaynaklı” haberinde, “Rue du Sergeant Vigne” sokağındaki evde yapılan müzakerelerde Merah’tan “Fransa haberalma teşkilatına fazla sıkıntı yaratmadan” teslim olmasının istendiğini belirtiyor. Merah ve Fransız istihbarat servislerinin yakın ilişkisine böyle ışık tutan başka bilgiler de var. Ama bu kadarı yeter sanırım... “İstihbarat” cephesi bir tarafa; zaten konu siyaseten ilk andan itibaren çok sayıda soru işaretine yol açmıştı... Müslüman göçmenlere karşı kullanılan “ırkçı” söylemlerin gölgesinde gelişen gergin bir seçim kampanyasının ortasına birdenbire “El Kaide” bağlantılı terör eylemlerinin düşmesi baştan beri kuşkuları tetiklemeye yetmişti. Dünya geçen bahar aylarında; Usame bin Ladin’in öldürülmesiyle çoktan “cihat ideolojisinin sonunu” ilan etmişti çünkü... Gilles Kepel’den Olivier Roy’a dek ileri gelen tüm Ortadoğu uzmanları; “Ladin’in fiziki yok oluşuyla, İslam dünyasında (cihat yerine) Arap Baharı’yla tescillenen paradigma değişikliğine” dikkat çekerek “Kaide’nin marjinalleştiğine” hükmetmişlerdi. “Devri geçti” denen “Kaide”nin, şimdi Sarkozy’nin kader seçiminde beklenmedik biçimde hortlaması ve tipik bir “Kaide cihatçısından” değişik özellikler arz eden bir varoş serserisinde zuhur etmesi hemen tereddütler yarattı. Sarkozy’nin sandığı almak için her çareye başvuracak yapıda olması, 2007 seçimleri arifesinde içişleri bakanlığı yaptığı dönemde banliyöleri tutuşturan “provokatör bir siyasetçi” olarak bilinmesi; içişleri bakanlığı yıllarından itibaren bu bakanlığa “minister de la provocation / provokasyon bakanlığı” adının takılması ve bugün bu bakanlığın gene dikkatlerin odağında olması, söz konusu mevkide halihazırda Fransız cumhurbaşkanının bir neferinin (Claude Gueant) bulunması.. Toulouse olaylarının hep sıradan bir “Kaide saldırısı” olmayabileceğini düşündürüyordu… Saldırganın yok edilmesiyle ortaya dökülen iddialar, Fransa seçim kampanyasını büsbütün zehirleyecek. Ama bunun Fransa cumhurbaşkanı için hiç önemi yok. Sarkozy için önemli olan konjonktürün kendisine oy kazandırması ki şimdiye dek durumdan en çok yarar sağlayan aday o oldu. Saldırı ardından yapılan ilk ankete göre, Fransa cumhurbaşkanı, rakibi Hollande’ın önüne geçti… Fransa’nın en Makyavelist siyasetçilerinden biri olan Sarkozy oy toplamak için yalnız “gerilim stratejisini” kullanmakla kalmıyor. Yeni doğan bebeğini bile devreye sokuyor... Fransa “Toulouse katliamının” karanlığını aralamaya çalışadursun; cumhurbaşkanına yakınlığı ile bilinen “Paris Match” dergisi kapağında Carla ile dört aylık Giulia’nın tam sayfa fotoğrafı dikkat çekiyor. Fotoğrafın altında; “Sarkozy’nin mahrem gücü: Carla ve Giulia” sözleri okunuyor. Makyavel Sarkozy’nin yanında çalışsa, çırak çıkar. osyalist Enternasyonal Arap Dünyası Özel Komite Toplantısı’nın ikincisi, CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da başladı. Toplantının açılışında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Arap Baharı’nın son aylarda renginin değiştiğini, çoğu yerde “Arap sonbaharı” haline gelmeye başladığını belirterek “Arap Baharı’nın bazı çevrelerce yeni bir emperyalizm icat edilmesi için istismar edilmesine olanak vermemeli” dedi. Türkiye’nin demokrasisinde de gerilemeler olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, cezaevindeki gazetecilere, öğrencilere, aydınlara ve milletvekillerine değindi. Kılıçdaroğlu, Suriye’ye dışarıdan müdahalenin de, iç savaşın da kabul edilemez olduğunu vurguladı. Hilton Oteli’nde “Bölgedeki dönüm noktasında: Değişim dönemini başarılı kılabilmek için ileri hareketleri güçlendirmek” teması ile düzenlenen komite toplantısının açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, “Batı’dan Doğu’ya doğru esen devrim rüzgârı bir yandan içimizi ısıtıyor, ama bir yandan da değişimin yaratabileceği belirsizlikler bizi endişelendiriyor” değerlendirmesini yaptı. Sesini yükseltemez denilen Ortadoğu halklarının bir yıldan beri özgürlükleri için savaştığını, tek adam hâkimiyetine dayalı baskı rejimlerine karşı, hak ve özgürlük mücadelesi verdiklerini söyledi. Bu durumun son aylarda renk değiştirmeye başladığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Yıllar boyunca bir taraftan kendi diktatörleri, bir taraftan da dış güçler tarafından sömürülen Arap emekçileri, bugün yeni bir sömürü dalgası tehdidiyle karşı karşıyalar” dedi. S “Onlar aslında sadece kendi gündemlerini takip ediyorlar. Bugün Arap dünyasındaki demokratikleşme üzerine ders vermeye çalışanlar, kadınların araba bile kullanamadığı Suudi Arabistan’daki hak ihlalleri karşısında susuyorlar. İran’da insanca bir yaşam için mücadele eden Yeşil Devrim hareketini görmezden geliyorlar. Ekonomik sömürü söz konusu olunca, demokrasi ve özgürlükleri destekleyenler, çıkarlarına ters düştüğü anda diktatörlere karşı kör, sağır ve dilsiz kalıyorlar.” Türkiye’de baskı artıyor ? Kılıçdaroğlu, “Türkiye, Bingazi’de özgürlük çağrısı yaparken kendi meydanlarında öğrenciler dayak yiyor” dedi. Toplantıda Sosyalist Enternasyonal Başkanı Yorgo Papandreu da söz aldı. Papandreu toplantının ardından Fener Rum Patrikhanesi’ne giderek Bartholomeos ile görüştü. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) da bulunan Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda da açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu “Suriye’deki olaylar yürek yakan olaylar. Binlerce insan yaşamını yitiriyor. Suriye halkı barış, demokrasi, kadınerkek eşitliği, özgürlük istiyor. Bütün bu taleplere destek veriyoruz, saygı ile karşılıyoruz. Suriye’ye dışarıdan müdahaleler, bir kaosun iç savaşın yaratılması kabul edilemez” diye konuştu. Egemen güçlerin; çıkarlarının uygun olduğunu düşündükleri her zeminde, demokrasiyi savunur gözükürken Arap dünyasında ekonomik çıkar bağlarıyla bağlı oldukları diktatörlüklerin ve tiranların varlığından ve uygulamalarından hiç rahatsızlık duymadıklarını vurguladı. Bir zamanlar Zeynel Abidin Bin Ali, Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek’le kol kola olan güç odaklarının bugün milyonların yükselen sesi karşısında taraf değiştirmiş gözüktüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu arada Arap devrimi, biraz toplumların kendi iç dinamiklerinden, biraz da dış müdahalelerden kaynaklanan nedenlerden dolayı bahar havasını kaybetmeye, çoğu yerde bir Arap sonbaharı haline gelmeye başladı. Bu durum, Arap devriminin sonu belirsiz bir istikamete yönelmesi tehlikesini de beraberinde getirmektedir” diye konuştu. Batılı ülkelerin, kendileri için korkulu bir rüya gibi gördükleri radikal İslama karşı bir çeşit “ılımlı İslam” modeli yaratma çabası içinde olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu yolla Arap halkları üzerinde yeni bir siyasi ve ekonomik üstünlük elde edebilmenin hesabını yaptıklarını kaydetti. Sosyalist Enternasyonal’in bu noktada devreye girmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bizler, kendi ülkelerimizdeki hükümetleri, yönetimlerimizi, hâlâ umutla Arap Baharı adını vermekte olduğumuz Arap devrimini ateşleyen halkların; gerçek taleplerine, demokrasiye, özgürlüklere, temel haklara, refahtan hakça pay almaya kavuşmaları için çaba sarf etmeye zorlamalıyız” dedi. Arap Baharı’nı desteklediğini iddia eden sağ hükümetleri de eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: Taraf değiştirmiş gibi yapıyorlar BM kararlı bir tavır almalı Kılıçdaroğlu, Libya’da eski rejim yanlılarını temizleme bahanesiyle hak ihlallerine başlandığını, Mısır’da radikalizmin yükseldiğini, Suriye’deki hak mücadelesinin dışarıdan müdahil olan güçlerin de etkisiyle kanlı bir iç savaşa dönüştüğünü anlattı. “Bahar yerini soğuk rüzgârlara ve belirsizliklere bıraktı” yorumun Türkiye’de de işçilerin, emekçilerin, gazetecilerin ve aydınların uğradığı baskıların gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “AKP hükümetinin demokrasi ve fikir özgürlüğüne ilişkin yaklaşımını, Başbakan, ‘bazı kitaplar bombalardan bile tehlikelidir’ diyerek en açık ve net şekilde ortaya koymaktadır” dedi. İktidar aleyhine yazı yazdıkları için çeşitli bahanelerle tutuklanan yazar ve gazetecilerin sayısının 100’e ulaştığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Ahmet Şık’ın taslak halindeyken toplatılan kitabına atıfta bulundu. Kılıçdaroğlu, medyanın da baskı altında olduğunu ve otosansür uyguladığını ifade ederek “Çünkü Türkiye’de iktidar aleyhine düşünmenin ve yazmanın genelde iki alternatif cevabı var: Ya evinizin gece yarısı basılması ve hapishaneye atılarak tüm özgürlüklerinizi kaybetmeniz ya da işinizden atılmanız ve emeğinizle para kazanma hakkınızın elinizden alınmasıdır” dedi. Türkiye, Bingazi’de ya da Tahrir Meydanı’ndaki öğrencilere özgürlük çağrısı yaparken kendi şehirlerinde öğrencilerin meydanlarda polislerden acımasızca dayak yediğini, hapse atıldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, yumurta atarak protestoda bulunan öğrencilerin okullarından atılarak hapis cezalarına çarptırıldığını anlattı. Kılıçdaroğlu “Yoldaşlarım, dünyanın hangi demokratik ülkesinde, üniversite öğrencileri film afişleri asmaktan, üniversite hocaları iktidarı eleştirmekten ya da bir toplantıda ‘Parasız eğitim istiyoruz’ yazan bir pankart açmaktan hapse atılabilir” dedi. Teröristin evinde ‘müzakere’ YORGO PAPANDREU’DAN ÇAĞRI ‘Kaide’ marjinalleşmemiş miydi? ‘Suriye’de hemen ateşkes olmalı’ osyalist Enternasyonal Başkanı ve eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu BM’nin verilerine göre Suriye’de 78 bin kişinin öldüğünü, binlerce kişinin yaralandığını, hapse atıldığını, işkence gördüğünü anlatarak “Sorumluluk, rejimin omuzlarında. Hemen ateşkes olmalı, BM’nin, Kofi Annan’ın çabalarını destekliyorum. Suriye rejimine baskıyı arttırma yollarını bulmak zorundayız” dedi. Toplantının açılış konuşmacılarından Papandreu, Arap Baharı’nın artık yeni bir gerçeklik olduğunu dile getirerek Arap dünyasında şu an zorlu bir geçiş süreci yaşandığını ifade etti. Papandreu “Demokrasi her gün yaşatmamız gereken bir şey. Hâlâ çok ciddi eşitsizlikler var. Para, kaynak ve güç çeşitli noktalara aşırı yığılmış durumda. Arap Baharı’nın amacı demokrasiye ulaşmaktı ama aynı zamanda daha çok adalete ve eşitliğe ulaşmak da yatıyor” diye konuştu. Yunanistan’daki krize de değinen Papandreu, “Benim ülkemde de eşitsizlik, saydam olmayan bir düzenin varlığı, adaletteki zaaflar, ülkeyi zorlu bir duruma getirdi. Fakir bir ülke değil ama kötü yönetildi” değerlendirmesi yaptı. S melidir. Her türlü insani kurumun bölgeye ulaşımı sağlanmalıdır.” 6. asırdan beri ekümenik Papandreu dün Fener Rum Patriği Bartholomeos’u da ziyaret etti. Bartholomeos, basına kapalı yapılan görüşmenin ardından gazetecilerin “Papandreu, Başbakan Erdoğan ile ekümeniklik ile ilgili görüştü. Bu konu hakkında görüş alışverişinde bulundunuz mu?” sorusuna “Herhangi bir görüş alışverişinde bulunmadık. Bizim için ekümeniklik sorunu yoktur. İsteyen tanır, isteyen tanımaz. Patrikhanemiz, 6. asırdan bu yana ekümeniktir. Patrikhanemizin siyasi bir amacı yoktur, tarihi bir unvandır” yanıtını verdi. Satranç taşı olmak istemiyoruz Suriyeli blogger Yassin Svehat, dünyadan siyasi değil insani dayanışma beklediklerini söyleyerek kamuoyuna destek çağrısı yaptı. Çağlar boyunca bir satrancın taşları olmaktan artık bıktıklarını söyleyen Svehat, “Suriye halkının yanında yer alın. Biz sadece onurlu bir hayat istiyoruz. Artık bir ailenin faşist rejiminden kurtulmak istiyoruz. Rejimi korumak için bizi fakir bıraktılar. Suriye’nin gelirinin yüzde 20’si cumhurbaşkanının dayısının oğluna ait. Burada her şey rejime, rejim de bir kişiye bağlı. Eğer rejime bağlı değilseniz hainsiniz” sözleri ile düşüncelerini dile getirdi. Trajediye odaklanalım Papandreu, Suriye konusunda da şunları söyledi: “Demokrasi yönünde verilen mücadelenin bazı ülkelerde dramatik renklere büründüğünü görüyoruz. Suriye buna örnek. Toplantımızda bu bölgede yaşanan trajediye de odaklanmalıyız. Suriye’de yaşananlara bir cevap vermek bizim açımızdan en önemli konudur. BM’nin bu konudaki çalışmalarını tamamen destekliyoruz. Suriye rejimine baskıyı arttırma yollarını bulmak zorundayız. Öncelikle bu krizin barışçıl bir şekilde çözülmesi amaçlanmalı. Amaç hemen bir ateşkes ve şiddete son vermek olmalıdır. Halkın acısı bitiril VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI Konya muhabirimiz, çalışma arkadaşımız Barış Yaman’ın annesi vefatını derin üzüntüyle öğrendik. Merhumeye Tanrı’dan rahmet, değerli arkadaşımıza ve yakınlarına başsağlığı dileriz. C ÇALIŞANLARI C MY B C MY B HACER YAMAN’ın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle