25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MART 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Ziraat Mühendisleri Odası, özelleştirmelerin üretimi düşürdüğünü ve dışarıya bağımlılığı arttırdığını vurguladı Özelleştirmeden vazgeçin ZMO, sulama yatırımlarının gerilediğine, ekilen alanların azaldığına, tarımda istihdamın düştüğüne dikkat çekti. Ekonomi Servisi TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), tarımda desteklerin yetersizliği, mazot ve gübredeki ağır vergi yükleri nedeniyle tarım sektöründen tarım dışı sektörlere vahşice kaynak aktarma süreçlerinin kırsalda gelir yetersizliğine yol açarak çiftçi aileleri için tarımı, yapılabilir bir ekonomik faaliyet olmaktan çıkardığını açıkladı. ZMO 43’üncü Dönem Olağan Genel Kurulu sonrasında yapılan açıklamada, sulama yatırımlarının gerilediğine, ekilen alanların azaldığına, tarımda istihdamın düştüğüne dikkat çekildi. Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’nin özelleştirilmesinden vazgeçilmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, “Uygulanan politikalarla özellikle SEK, Et ve Balık Kurumu, YemSan gibi tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi ile son 30 yılda hayvan varlığı 85 milyondan 38 milyona düşmüş, et üretimi azalmıştır” denildi. Açıklamada ayrıca, “AKP hükümetinin, demokratik tutum ve kamusal yarar anlayışından uzak, ‘yaptım oldu’ tutumuyla çıkardığı kanun hükmündeki kararnameler, küresel şirketler ve onların yerli uzantılarının, Türkiye’nin doğal varlıkları üzerinden yeni rantlar sağlamalarına hizmet edecek niteliktedir. ZMO tüm dostları ve paydaşları mücadeleye çağırmaktadır” ifadesini kullandı. Türkiye bankacılı itibarıyla 681 mily k sektöründe ocak ayı ar şan toplam mevdu 66 milyon TL’ye ulamilyon TL’nin üz atın yüzde 47.2’si 1 er adet hesapta tutu indeki 44 bin 955 bin lu göre 10 bin TL’y yor. BDDK verilerine e kadar olan 50 m adet hesapta sakl ilyon an 31 milyar 758 mily an mevduat toplamı mevduatın ancak on TL oldu. Toplam yü saplarda tutulan zde 4.7’sini bu heMilyoner hesaplar mevduat oluşturdu. ında tutula ise yüzde 9.7 arttı n mevduat . Mevduatın yarısı m ilyonerde AKP İktidarı ve Sermaye Son günlerde TÜSİAD ile Başbakan arasında bir tartışma yaşanıyor. Temel eğitim bağlamında yaşanan tartışma, aslında bardağı taşıran son damla; ikili arasındaki uyuşmazlık çok daha derin nedenlere dayanıyor. ??? Türkiye siyasetinde iktidarsermaye ilişkilerinin tarihsel gelişimi, bugünlere de ışık tutabilecek ilginç ipuçları içeriyor. Cumhuriyetin kuruluş düşüncesinde yerli üretim olanaklarının genişlemesi, bu amaçla da üretici özel sermayenin desteklenmesi önemli bir yer tutar. Devletçilik uygulaması da aslında bu amaca yöneliktir. Ancak, CHP hükümetleri, kimi tekil sayılabilecek olaylar ve savaş ortamı gibi olağanüstü koşullar dışında, kural olarak, değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta durmuşlardır. O dönemde, iktidarın yandaş sermayedar yaratması akla gelmez; adı yolsuzluğa karışan siyasetçi yargılanır. İzleyen 1950’li yıllarda, iktidar, özel sermayeye çok daha yakın durmakla birlikte, Başbakan Adnan Menderes’in yakın aile çevresine çıkar sağladığı söylenemez. Dönemin sonlarına doğru CHP yanlısı olarak bilinen sermaye çevrelerinin üzerinde baskı uygulanmış; iktidarı destekleyen yayıncılara sermaye sağlanması, yani, besleme basın yaratılması yoluna gidilmiştir. Bunun çok bilinen örneği, bugünlerde Başbakan’ın dilinden düşürmediği dinci yayınlar yapan Necip Fazıl Kısakürek’e iktidarın sağladığı parasal destek ve olanaklardır. İktidar gücü kullanılarak sağlanan sermaye destekleri, 1960 sonrasının sağcı hükümetlerince en aşırı noktalara taşınmıştır. Gerek Süleyman Demirel, gerekse Turgut Özal hükümetleri ve bunların koalisyon biçimindeki ardılları, yandaş girişimci yaratma ve destekleme özellikleriyle de öne çıkmışlardır. Daha da önemlisi, destekleme sürecinin, yer yer aile bireylerini de içermesidir. Denilebilir ki, 19652002 yılları arasında, birkaç yıl dışında iktidar olan sağcı hükümetler, kamu sermaye kaynaklarını özel ve kişisel sermaye desteği amacıyla kullanmıştır. Bunun sonucu, ekonominin kaynaklarının yanlış ve verimsiz kullanılması ve toplumda adalet duygusunun ve ahlak değerlerinin hızla aşınmasıdır. ??? AKP iktidarı döneminde sermaye ilişkilerinde çok çarpıcı niteliksel bir değişim söz konusudur. Anımsayalım, Başbakan Erdoğan, TÜSİAD’ı eleştirirken her zaman, patronların hükümeti değiliz diyor. Kuşkusuz bu sözler sermaye karşıtı bir tutumdan ya da sınıfsal bir bakış açısından kaynaklanmıyor. Bulmacanın anahtarı, benim AKP’nin 12 Eylül’ü dediğim, 2010 halkoylamasından hemen önce yine böyle tartışmalı günlerde Başbakan’ın söylediği şu sözlerde gizlidir: “Sermaye el değiştiriyor ve bu bizi memnun ediyor.” Unutulmamalıdır ki, AKP iktidarı 2002’de yürürlüğe giren Kamu İhale Yasası’nı bugüne dek 18 kez değiştirmiş; bağımsız düzenleme ve denetleme kurullarının aslında olmayan bağımsızlığını da 2011’de çıkarılan KHKkanun hükmünde kararnameyle iyice budamış ve çevre koruması ile ilgili yasal ve kurumsal düzenlemeleri de, sermayeye, elbette iktidara yakın sermayeye destek amacıyla kuşa çevirmiştir. AKP iktidarı bir taraftan kendisinden olmayan sermayeyi değişik yöntemlerle baskı altında tutmaya çalışırken, bir taraftan da her olanağı kullanarak hızla kendi sermayedarını yaratıyor. ??? TÜSİAD’ın, eğitim konusundaki tutumu kuşkusuz olumludur ve sivil toplum örgütleri tarafından da örnek alınmalıdır. Yine de TÜSİAD, iktidara, asıl sermaye sahipliği konusundaki ayrımcı tutumu nedeniyle karşı çıkıyor olmalı. Bu süreçte AKP iktidarı da değişik sermaye alt kesimlerine eşit uzaklıkta olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. İktidarın, sermaye konusundaki ayrımcılığı, aslında, kapitalizmin kendi ahlak anlayışına da sığmaz. Ancak AKP iktidarını oluşturan ve sermaye sahipliğindeki dönüşümden yararlanarak palazlanan çevrelerin sürecin sürdürülmesine çok büyük bir özen gösterecekleri de bilinmelidir. Geçmişte hükümetlerle olan ilişkilerinde, örneğin 1970’lerde Ecevit hükümetine karşı gazete ilanları vermek gibi çok büyük yanlışları bulunan TÜSİAD, temsil ettiği sermaye açısından bu hükümet karşısında doğru bir tutum sergiliyor. Ancak bu yeterli değildir. İktidarsermaye ilişkileri ülke siyasetinin dokunulmayan sorunudur. Oysa demokratikleşmenin önünün açılması için bu nokta açıklık kazanmalıdır. TÜSİAD, AKP iktidarının sermayenin bir bölümüne şaşı bakışını çok daha açık sorgulamalı; sermayeiktidar ilişkilerinin ekonomi, hukuk ve siyasi ahlak boyutlarıyla nasıl olması gerektiği konusunu kamuoyunda tartışmaya açmalıdır. Yeni anayasa yapılacağının söylendiği günümüzde bu nokta, yalnız ekonomi değil, demokratikleşme ve ahlak yönleriyle de toplumun geleceği için gerçekten yaşamsaldır. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle