25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER Adıyaman’da Karapınar Mahallesi’ndeki 45 evin duvarına 26 Şubat gecesi anlamsız işaretler yapıldı Fransa’nın Zaferi, Türkiye’nin Değil! Fransız Anayasa Konseyi’nin “1915 Ermeni soykırımını inkârı suç sayan yasa tasarısı”nı iptal etmesi üzerine dün önemli gazetelerimizden birinde şu başlık atılmıştı: Gördün mü Mösyö. Manşet tümcesinin sonunda ünlem veya soru işaretinin yerinde, Sarkozy’nin somurtan bir fotoğrafı vardı. Doğrusu Türk kamuoyunun ve siyaset tayfasının bir bölümünde olay, bizim açımızdan bir zafermiş gibi algılandı. Kuşkusuz Anayasa Konseyi’nin kararı, zaten pek rayında gitmeyen Türk Fransız ilişkilerinin daha da gerilip çıkmaza sürüklenmesinin önüne geçmiş olması bakımından hem önemlidir, hem de olumlu. Ama bunun dışında, ortada bir zafer olup olmadığı konusu çok tartışmalıdır; bir zafer varsa bile eğer, bu da Türkiye’nin değildir. Evvela bir noktayı iyi bilmek zorundayız: Bu karar Sarkozy açısından bir bozgundur, zaten azalan seçim şansını daha azaltacak sonuçlar verecek, Ermenilerin duygularını oya tahvil etmek isteyen oportinist siyasetçinin oyunu ters tepmiş olacaktır. Ama unutmayalım ki Sarkozy’nin en büyük rakibi ve gelecek seçimlerin olası galibi Hollande da Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığı kanısındadır ve bu konuda aktif bir politikanın savunucusudur. ??? Anayasa Konseyi’nin tasarıyı iptal gerekçesinin başında ise anayasanın 4. maddesinde tanınan araştırma ve faaliyet özgürlüğünün ihlali gerekçesi gelmektedir. Başka bir deyişle, tasarının iptal nedeni bu konuda fikir özgürlüğünü kısıtlamasıdır. Yoksa soykırım suçu işlememiş Türkiye’nin haksız yere karalanıp suçlanmış olduğu gibi bir gerekçesi bulunmuyor kararın. Şunu iyice anlamamız gerekiyor ki, Fransız siyaset sahnesinin ve kamuoyunun önemli bir bölümü, Osmanlı İmparatorluğu’nun veya İttihat Terakki yönetiminin (ne yazık ki bu konuda da iltibasa mahal verecek yuvarlak ifadeler kullanılmaktadır) 1915 yılında soykırım suçunu işlediğine inanmaktadır. Türkiye ancak bu kanıyı ortadan kaldırabildiği takdirde zafer kazanmış olur. Olay, belki bir ölçüde Fransa’nın bir zaferi olarak algılanabilir çünkü: Anayasal organların, yasamanın tasarrufları üzerindeki denetim mekanizması, hem siyasal kadroların hem kamuoyunun içine sinmiştir. Hiç kimse çıkıp da “Siz atanmışlar, hangi hakla milli iradenin temsilcisi parlamentonun kabul ettiği yasaları iptal ediyorsunuz?” dememiş, diyememiştir. Fransa’da kararda da belirtildiği gibi, kuvvetler ayrılığı yürürlüktedir, çiğnenmesi karşısındaki denetim mekanizmaları işlemektedir. Anayasa Konseyi rejimin güçlü kişisinin hayati bulduğu kararlara karşı çıkabilmektedir. Ve nihayet Fransa’da hiç kimse bunu demokrasinin zaferi falan diye kutlama yolunu tutmamış, normal karşılamıştır. ??? Şimdi Fransız Anayasa Konseyi kararına alkışlayan siyasilere dönüp sormak gerek: Türkiye’de bugünkü haliyle Anayasa Mahkemesi rejimin güçlü kişisi için hayati sayılan bir kararı bir yasa tasarısını Fransa’da Konsey’in yaptığı gibi rahatlıkla iptal edebilir mi? Türkiye’de, çoğunluk partisi AKP içinden tek bir Allah’ın kulu, Tayyip Bey’in önayak olduğu bir yasanın anayasaya, ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için başvuruda bulunabilir mi? Nihayet bugün, Fransız Anayasa Konseyi’nin kararını alkışlayanlar, kendi yasalarından birinin iptali konusunda, milli iradenin hiçe sayıldığı mugalatasına başvururlar mı, başvurmazlar mıydı? Ne dersiniz? Demek ki, ortada bir zafer yok, olay Fransa’da demokrasinin olağan işleyişinden kaynaklanıyor. Buna da herkesten çok Türkiye bayram ediyor. Türkler ne zaman başkalarının değil, kendi demokrasilerinin normal işleyişine sevinebilecekler? Alevi evleri işaretlendi ANKARA / MALATYA (Cumhuriyet) CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Adıyaman’da Alevilerin yaşadığı evlerin işaretlendiğini açıkladı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Adıyaman Şubesi de olayı doğruladı. Savcılık olayla ilgili soruşturma başlatırken Vali Ramazan Sodan, “Çocuklar yapmış olabilir” dedi. Hüseyin Aygün ve CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Adıyaman’da Alevi ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Karapınar Mahallesi’nde 45 evin duvarına 26 Şubat gecesi birbirine benzemeyen anlamsız yazıların yazıldığını belirtti. Mahalle halkının korku içinde geceleri nöbet tutmaya başladığını ifade eden Fırat, “Emniyet Müdürü olayın planlı bir şey ol ? Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Adıyaman Şubesi olayı doğruladı. Savcılık olayla ilgili soruşturma başlatırken Vali Ramazan Sodan, “Çocuklar yapmış olabilir” açıklamasını yaptı. madığını, çocuklar tarafından yapılmış olabileceğini belirtti. Hatta yazıların satanist işaretlere benzer olduğunu, bunun münferit bir olay olduğunu ifade etti. Buna karşın istihbarat çalışmalarının yapıldığını söyledi. CHP il ve ilçe başkanlığı buradaki işaretleri belgelediler. O bölgede ağırlıklı olarak Kürt ve Alevi yurttaşlar yaşadığı için, tarihimizde yaşanan kötü örnekler olduğu için Maraş katliamı gibi Adıyaman’da da bir ön provokasyon mu var diye endişelendik” dedi. CHP’li Aygün ise “Bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanının dini inancını seçimlerde başbakan tarafından hakaret konusu edilmesi, daha birkaç gün evvel Hocalı Katliamı mitinginde, Ermenilere hakaret edilen bir mitingde bakanın konuşma yapması, Başbakan’ın dindar nesili yetiştirmeyi kafaya takması bu provokasyonun zeminini hazırlamıştır. Bu nedenle hükümet kendine çekidüzen vermeli” diye konuştu. Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) Adıyaman Şubesi Başkanı Mahmut Yapıcı, kentte Alevi evlerinin işaretlendiği haberlerini doğruladı. Yapıcı, “Emniyet amiri ile birlik te toplamda 45 evin üzerinde işaret tespit ettik. Bu evlerde yaşayan herkes Alevi kökenli. Valilik ve Emniyet olayı soruşturuyor” dedi. Vali Sodan, gelişmeler üzerine makamında Emniyet Müdürü Mehmet Bilici ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Sodan, “Karapınar Mahallesi’nde vatandaşlarımızın bahçe duvarlarına ve kapılarına birtakım harf, rakam ve çizgiye benzeyen keçeli kalemle yazılar yazılmış. Emniyetimiz bunları tespit etti. Bu bir çocuk tarafından veya provokasyon olarak da yazılmış olabilir. Biz bunun takipçisiyiz. Rastgele çizilmiştir. Son yapılan tespitlere göre 25 tane evimizin kapılarına ve duvarlarına çizilmiştir. Bu olayı çözmeye çalışıyoruz” diye konuştu. POZANTI CEZAEVİ Tecavüz skandalına terfi ? CHP ve BDP’den Pozantı Cezaevi’ne giden milletvekilleri, Adalet Bakanlığı’ndan izin olmadığı için görüşemedi. TÜREY KÖSE/AYŞE SAYIN/SAVAŞ KÜRKLÜ İHD Diyarbakır’da bulunan kemiklerle ilgili rapora tepki gösterdi ‘Adli Tıp bağımsız değil’ ? Kemiklerin 100 yıllık olduğuna yönelik rapora tepki gösteren İHD “Adli Tıp Kurumu’nun taraf olduğunu düşünüyoruz” dedi. MAHMUT ORAL DİYARBAKIR İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) Diyarbakır’da bulunan kemiklerin 100 yıllık olduğuna yönelik raporuna tepki gösteren İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Sekreteri Raci Bilici, “Adli Tıp Kurumu’nun bağımsız olmadığını düşünüyoruz” dedi. İstanbul ATK’nin, Diyarbakır’ın tarihi İçkale mevkiinde uzun yıllar JİTEM’in sorgu merkezi olarak kullanılan bölgede bulunan 38 insana ait kafatası ile iki insan dişi ve çok sayıda kemiğin 100 yıllık olduğu, bazı kemiklerin de hayvan kemiği olduğu yolundaki raporu kayıp yakınları ve İHD tarafından eleştirildi. İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, derneğe başvuran 60 kadar kayıp yakınının da katılımıyla konuya ilişkin basın toplantısı düzenledi. Kayıp yakınları, ATK’nin son icraatlarıyla bağımsız bir kurum olmadığının ortaya çıktığını belirtirken JİTEM merkezindeki kemiklerin çıkmasıyla yakınlarını bulma umuduyla biraz olsun sevindiklerini ancak yapılan açıklama ile yine hüsrana uğradıklarını söyledi. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye’de katliamların yaşandığını savunan Raci Bilici ise,“Kurumun taraf olduğunu, bağımsız olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu. ÖDP’den zamanaşımı protestosu ÖDP İstanbul İl Örgütü üyeleri, Sivas Katliamı davasının 13 Mart’ta zamanaşımı nedeniyle düşme tehlikesini, İstanbul çeşitli semtlerinde düzenledikleri yürüyüşlerle protesto etti. Okmeydanı’nda düzenlenen eylemde yapılan açıklamada “Sivas’ta sözde yargılama bile çok görülmüş olmalı ki dava zamanaşımından düşürülmek isteniyor” denildi. (KAYHAN AYHAN) Hasta mahkumlara sevk işkencesi MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır Tabip Odası (DTO) ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde yaptığı incelemede, tutuklu ve hükümlülerin kaldıkları ortamların iyileştirilmesi yönündeki isteklerinin yok sayıldığı ve ağır hasta olan mahkumların ailelerinin yanında ölme hakkının bile çok görüldüğü belirtildi. DTO ile İHD Diyarbakır Şubesi’nin cezaevlerindeki hasta mahkumlara ilişkin hazırladığı raporda çarpıcı tespitlere yer verildi. Raporda, hasta mahkumlar ve refakatçilerinin insan ve hasta haklarıyla bağdaşmayan mağduriyetler yaşadıkları be lirtilerek “Cezaevi araçlarında hastalığın tedavisinin beklentisi bile tutsaklarda işkenceye dönüştürülebilmektedir. Alınan duyumlarda, sevklerin işkenceye dönüşmesi dolayısıyla tutukluların tedavi olma hakkından feragat edebildikleri bildirilmektedir. Ölümcül ağır hastaların ailelerinin yanlarında ölme hakları yok sayılmaktadır” denildi. Hasta mahkum koğuşunun olmamasının başka merkezlere sevklere yol açtığının vurgulandığı raporda, “ Hayati tehlike arz eden aciliyet durumlarında bile Diyarbakır ilinde hasta mahkum koğuşu olmaması dolayısıyla hastalar diğer illere sevk edilerek ölüm riskinin daha da artmasına yol açılmaktadır.” ANKARA/ADANA “Taş atan çocuklar” olarak bilinen siyasi tutuklu çocuklara, adli suçlular tarafından “cinsel tacizde bulunulduğu” iddiasıyla 2 yıl sonra yeniden ülke gündemine oturan Pozantı Çocuk Cezaevi yöneticilerinin, “işkence ve kötü muamele” iddiaları olmasına karşın “terfi ettirildikleri” ortaya çıktı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun 2 yıl önce “işkence ve kötü muamele” iddiasıyla yerinde yaptığı incelemede, “kapatılması”nı önerdiği cezaevinde, şimdi de siyasi tutuklu çocuklara “tecavüz edildiği” iddiaları üzerine BDP Van Milletvekili Nazmi Gür’ün ardından, önceki gün de CHP’den bir grup milletvekili olayla ilgili incelemede bulundu. Adalet Bakanlığı’ndan izin almadığı gerekçesiyle BDP’li Gür, cezaevinde kalan çocuklar ve yöneticilerle görüşemezken daha önce tahliye olan ve iddiaları dile getiren çocuklarla görüştü. Görüştüğü çocukların, utandıkları için olayları “başkası yaşamış” gibi anlattığını belirten Gür, hazırladığı dosyayı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na ilettiğini ve alt komisyon kurulmasını istediklerini bildirdi. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul milletvekili Melda Onur, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Pozantı Cezaevi’ne giderek incelemeler yaparken cumhuriyet savcılığı, Mersin Kadın Dayanışma Merkezi ve İHD yetkililerinden bilgi aldı. CHP Milletvekili Özgümüş, “Geçen yıl ortaya atılan iddialarla ilgili önlem alınmadığı anlaşılıyor” dedi. CHP’li Ağbaba, en büyük ihmalin Adalet Bakanlığı’nda olduğunu söyledi. Cezaevindeki olaylarla ilgili 12 Temmuz 2011’de Adalet Bakanlığı ile TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adana Valiliği’ne şikâyet gittiğini belirten Ağbaba, “Hiçbir inceleme yapılmıyor. Ne zaman geçen hafta basında yer aldı, bakanlık da incelemeye başlatılıyor. Ama en ilginci şu: Olaydan haberi olan bakanlık, cezaevi müdürünü Ankara’ya tayin ederek terfi ettiriyor” dedi. CHP’li Ağbaba, “Cezaevinde büyükler ve küçükler bir arada kalıyor. Cezaevi şartları da idarenin şartları da çok yeterli değil” dedi. Melda Onur, “Çok özel bir durum var. Yanımızda bir psikolog, çocuk suçlarından anlayan biri yok, bu nedenle görüşmek istemedik. Cezaevi yönetimiyle görüştük” dedi. Cezaeviyle ilgili daha önce de kötü muameleyle ilgili suçlamalar olduğunu anımsatan Onur, o dönemdeki cezaevi müdür yardımcısının şu anda Erciş’te “cezaevi müdürlüğüne” terfi ettiğini belirterek “Hakkında soruşturma süren ikinci müdür neden terfi etmiş? Neden açığa alınmamış? Tahliye olup şikâyetçi olan çocukların ifadesine başvurulurken içerideki 200 çocuk konusunda neden elle tutulur bir soruşturma yok?” dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ise gazetecilerin soruları üzerine, “Bu konu ile ilgili bilgi sahibi herkesle görüşüyoruz ve çalışmalarımızı büyük bir kararlılıkla devam ettiriyoruz. Hiçbir nokta karanlıkta kalmayacak. Sorumluluk gerektiren durum çıkarsa kimsenin gözünün yaşına bakmayız. Bu süre içinde özellikle medya ve siyasetçilerden ricam şudur: Bu konu üzerinde siyaset üretilecek konulardan değil, haberlerde daha hassas davranılmasını şimdilik kaydıyla istirham ediyorum” diye konuştu. Şartlar çok yetersiz Önder duruşma salonuna alınmadı İstanbul Haber Servisi AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e suikast planlanması iddiasının da aralarında yer aldığı çeşitli eylemlere katıldıkları öne sürülen 54’ü tutuklu 72 sanığın yargılandığı davanın 4’üncü duruşmasında, BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in mahkeme salonuna alınmamasından dolayı gerginlik yaşandı. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, sanıkların birinci derece akrabaları dışındaki izleyiciler alınmadı. Önder salona girmek istemesi üzerine kapıdaki polis memuru, başkan Metin Özçelik’e “Kapıda bir milletvekili var. İçeri girmek istiyor” dedi. Özçelik’in “Kapıyı kapatın” demesi üzerine Önder, “Ben bu milletin vekiliyim. Sayın başkan, beni nasıl almazsınız?” diye sordu. Özçelik’in, “Fark etmez, sadece birinci derece yakınları...” diye karşılık vermesi üzerine Önder, “Polis zoruyla mı çıkaracaksınız? Duruşmaya alınmadığıma dair yazılı bir kâğıt verin” dedi. Özçelik’in de “Salonu boşaltırım o zaman” diye uyarıda bulunması ve Önder’in girmesini engelleyen polise “Dokunma” diye bağırması üzerine duruşma salonunda gerginlik yaşandı. Sanıkların slogan atmaları üzerine Özçelik, duruşmaya ara verdi. Tutuklu Van Milletvekili Kemal Aktaş’ın vekilliğinin düşmesi gündemde Kavakçı’ya itibar, seçilmişe ihraç AYŞE SAYIN / ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz” açıklamasının ardından TBMM, 28 Şubat dönemi simge isimlerinden Merve Kavakçı’ya iadei itibar için çalışma başlatırken seçilmiş tutuklu Van Milletvekili Kemal Aktaş’ın milletvekilliğini düşürmek için mahkemeden yazı bekliyor. TBMM Başkanlığı’nın, tutuklu milletvekillerine yararlandırılmayan maaş ve özlük haklarının verilmesine ilişkin kararının altından da Merve Kavakçı’ya ilişkin çalışma çıktı. TBMM Başkanlığı, kapatılan FP’den milletvekili seçildikten sonra türbanlı olduğu için yemin ettirilmeyen ve Türk vatandaşlığından da çıkarıldığı için milletvekili olamayan Kavakçı’nın haklarının iadesi için TBMM Başkanlığı’nca bir çalışma başlatıldı. TBMM Başkanlığı, tutuklu mil AÇLIK GREVİNDEKİ MİLLETVEKİLLERİNE DESTEK DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Dicle Üniversitesi (DÜ) öğrencisi bir grup öğrenci, açlık grevine başlayan BDP milletvekilleri Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve İbrahim Ayhan’a destek vermek için açlık grevine başladı. Öğrenciler üniversitede yaptıkları basın açıklama’nın ardından açlık grevinin sürdürüldüğü BDP Kayapınar ilçe binasına gitti. letvekillerine maaş ve özlük haklarının verilmesi kararını, “Milletvekili olabilmek için mazbata almayı yeterli sayılır” gerekçesine dayandırdı. Aynı gerekçe Merve Kavakçı için de geçerli sayıldı. Bu gerekçe çerçevesinde tutuklu milletvekilleri gibi Kavakçı’ya da haklarının iadesini sağlayacak formül arayışları sürdürülüyor. Ancak TBMM Başkanlığı için asıl sıkıntıyı, Kavakçı’nın Türk vatandaşlığından çıkarıldığı için milletvekilliğinin iptal edilmesi oluşturuyor. Halen TBMM gündeminde yurtdışında yaşayan seçmenlerin oy kullanmalarıyla ilgili yasa tasarısının içinde Türk Vatandaşlığı Yasası’nda değişiklik yapan bir düzenleme de bulunuyor. Bu tasarıda Kavakçı’nın durumuna ilişkin bir değişiklik yapılması durumunda TBMM Başkanlığı’nın aradığı formülün önü de açılmış olacak. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da dün Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Kavakçı’nın iadei itibarını yapmak isteyenlerin, Engin Alan’ın da milletin sesini parlamentoda kullanmasına imkân tanıması gerekiyor” diye konuştu. Kavakçı için çalışma yürürken TBMM Başkanlığı, Van’dan bağımsız milletvekili seçilen, ancak tutuklu bulunan Kemal Aktaş’ın milletvekilliğinin düşmesi için yargıdan gelecek yazıyı bekliyor. Aktaş hakkında, “örgüt propagandası yapmaktan” verilen 2 yıl 1 aylık hapis cezası Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleşti. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, bu karar sonrası TBMM’ye bir yazı göndererek Aktaş’ın vekil olup olmadığını sordu. TBMM Başkanlığı da Aktaş’ın halen milletvekili olduğunu ve dokunulmazlığının bulunduğunu bildirdi. Cezanın kesinleştiğine ilişkin yazı, TBMM’ye gelmesi durumunda Genel Kurul’da okunmasıyla birlikte Aktaş’ın vekilliği düşecek. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Aktaş’ın aldığı cezanın milletvekili seçildikten sonra onaylandığı için dönem sonuna bırakılması gerektiğini söyledi. Ergin: Karanlıkta kalmaz C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle