24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Yayın yaşamına başlayan Bohem dergisinin ilk sayısında ‘Anadolu’nun Son Göçerleri’ de var Sarıkeçililer ‘Bohem’de Yayın yaşamına başlayan Bohem dergisinin ilk sayısında Sarıkeçilileri gördüğümde, “keşke” dedim, filmin CD’sini de dağıtsalardı. Ama ne fayda; asıl olan bu enfes belgeseli sinema salonlarında, kalabalıklarla birlikte “seyretmek” değil miydi? İyi ki Varsın Tarık Akan… Belgesellerin iki talihsizliği var... Birincisi, nedense sinemaların gösterim programlarında yer almazlar… Sinema sayılmadıklarından değil, seyirci bulamadıklarından.. Oysa belgesellerin de sinema salonlarında halkla buluşmaları sağlanabilse, eminim ki başlangıçtaki çekingenlikler giderek ilgiye ve hatta beğeniye dönüşür. Onca emek, ustalık, duygu ve çalışkanlıkla gerçekleştirilen belgeseller şu “bilgi toplumu” hedefine de eşsiz katkılarda bulunur. İkinci talihsizlik ise TV’de gösterilse bile aynı saatlerde diğer kanallardaki çekicilik yarışları… Diyelim ki belgeseli futbol maçına yeğlediniz; hadi şu çokbilmiş konuşmacıların günlük siyaset tartışmalarını da önemsemediniz; ya 21. yüzyıldan bir Toroslar görüntüsü.. Sarıkeçililer. Yüksel Aksu ve Sarıkeçililer belgeselinin afişi. bütün bir geceyi alıp götüren dizilere ne demeli? Yine de belgeseli seçenlerin sayısını ne siz tahmin edin ne de ben düşüneyim... Bütün bunlar, Egeli yönetmen Yüksel Aksu’nun olağanüstü bir çabayla 4 ayda çektiği “Anadolu’da Son Göçerler” adlı “Sarıkeçililer” belgesi için aklıma gelmişti. Önceki yıl ilk tanıtımının yapıldığı günleri izleyen birkaç hafta içinde çok sayıda yazı, yorum, yergiler ve öv güler filme hak ettiği değeri veriyordu da ya nasıl izlenecekti? Aksu’nun tüm içtenliğiyle “onlardan uygarlığı öğrendim” dediği, hatta “en özgür Türkler” diye tanımladığı Sarıkeçililer, Toroslar’da bir obadan öbürüne hâlâ göçer dururlarken onların destansı ve gerçek yaşamöykülerini tam 60 saatlik bir çekimle belgeleyen 75 dakikalık film için tek seçenek CD’sini bulabilmekti... KÜLTÜR SANAT BÜYÜK ÖDÜLÜ FOTOĞRAF USTALARINA Oryantalizmi yer Güler, Fırat, misin, yemez misin? Kalfagil ve Keribar’a İsmet Doğan ‘Ye Beni’ adlı kışkırtıcı serisinde, Batı’nın Doğu üzerinde kurduğu kültürel tahakkümü tartışmaya açıyor EVRİM ALTUĞ Kültür Servisi Bu yıl fotoğraf dalında değerlendirilen “2011 yılı Kültür Sanat Büyük Ödülü”, Ara Güler, Sıtkı Fırat, Prof. Sabit Kalfagil ve İzzet Keribar’a verilecek. Güler, Fırat, Kalfagil ve Keribar, fotoğraf sanatının gerek ulusal gerekse uluslararası alandaki en önemli temsilcilerinden olmaları, kendilerine özgü üslupları, bu alanda yaptıkları eğitsel çalışmaları ve üretimleri ile hem geçmişimizi günümüze taşımaları hem de fotoğraf gibi görsel bir sanat öğesini kullanarak dimağımızda yeni ufuklar açmaları, ülkemizi uluslararası platformlarda başarı ile temsil ederek pek çok ödülü ülkemize getirmeleri hususlarını göz önünde bulundurarak ödüle değer görüldüğü belirtildi. “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” her yıl Türk tarihi, edebiyatı, dili, plastik, fonetik ve sahne sanatları, sanat tarihi, mimarlık, arkeoloji, halkbilim, sinema, kütüphanecilik gibi kültür ve sanat dallarında eser, uygulama, yorum, sergileme, yayın, araştırma, inceleme alanlarında ortaya koyduğu üstün nitelikli eser ve çalışmalarından dolayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kişi, topluluk ya da kuruluşlara veriliyor. Ödüller, İstanbul’da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın ev sahipliğinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenecek bir törende takdim edilecek. İsmet Doğan’ın, Mim Art&Antiques’de 10 Mart’a dek izlenecek “Ye Beni” isimli sergisinde, devasa ebatlarıyla baştan çıkarıcı bir üslupla izlenen son dönem karışık teknik imgeleri ve aynı bağlamdaki, hareketli birer tuvali andırır performatif videoları gözler önüne seriliyor. Doğan, sergisinde, Leon Bonnat (18331922), Jean Jules Antoine (18421923) ve Jaroslav Cermak (18311878) ile Eugene Delacroix (17981863) gibi 19. yüzyıl oryantalist Avrupa ressamlarının Paris ve New York gibi küresel metropollerin müzelerinde halen itinayla korunagelen albenili yapıtlarını, eleştirel bir bakışla 21. yüzyılın kültürel ve estetik gündemine taşıyor. Doğan, izleyiciye “Ye Beni” dediği bu kışkırtıcı serisinde, Batı’nın Doğu üzerinde kurduğu kültürel ve estetik tahakkümü tartışmaya açıyor. Ama bir yandan da hep yapageldiği üzere kendini kolay yutulması mümkün olmayacak bir “yem” olarak sanat tarihine, tüketicisine mal ediyor. Sanatçının bu diziyi oluştururken kendisine temel ve hedef aldığı “oryantalizm” unsuru, özellikle 19. yüzyıl başlarından bugüne, Batılı devletlerin Müslüman ülkelerde giriştiği sömürgecilik faaliyetleriyle öne çıkan ve bugün sanat tarihine de mal edilen bir kavram olarak hatırlanmayı hak ediyor. Eserlerinde dönüşümlü biçimde, bir “oyuncu” ve “kurban” ya da “öteki” olarak kendine, Bu akşam Nürnberg’de, Türkiye Almanya Film Festivali’nde Tarık Akan’a Onur Ödülü veriliyor. Daha önce bu sayfalarda haberini okumuşsunuzdur. Bu akşam başlayacak ve 11 Mart’a dek sürecek olan 17. Türkiye Almanya Film Festivali, Tarık Akan’a bu onur ödülünü “Türkiye’de sinema sanatının gelişimine ve uluslararası alanda tanınmasına yaptığı kalıcı katkıları” nedeniyle veriyor. onya’dan Armağan Doğrusu bu akşam orada olup onu kutlamak, en Konya’da yaşayan her yaştan aydınımızın katazından kendisine bir demet çiçek vermek kılarıyla Sille Sanat Sarayı ve Bohem Tanıtım’ın isterdim… Gelin görün ki şu anda Almanya’da birlikte hazırladıkları derginin ilk sayısına uydeğil Atina’dayım… Kaldı ki bu karda kışta gun görülen tema “umut”… gönlümdeki çiçek demetini kolay kolay Genel Yayın Yönetmeni Barış Yaman babulamazdım oralarda… En iyisi çiçeklerimi ben ona bu köşeden sunayım. kın ne diyor “Başlarken”de; “Umudun olsun Bir tutam kır papatyası: “Yakışıklı jön” “Temiz ama kırılmayan. / Umudunun peşinde tutaile çocuğu” (her ne demekse) masum delikanlı kuyla koş, / hayatta umutsuzluğa yer vermeimgesiyle çevirdiği “Hababam Sınıfı” da dahil den..” olmak üzere, ilk filmleri için… Bilge Bahçıvan ise “ilk Kucak dolusu kırmızı karanfil: Oyunculukta söz”ünde soruyor; “... daha ustalaştığı, toplumsal eleştiriyi içselleştirdiği, lüks bir yaşam, daha iyi bir “Nehir”, “Kanal”, “Maden”, “Sürü”, “Adak” gibi filmler için… araba isteyen insanlar; daDemetin tam ortasına yerleştirilecek kıpkırmızı ha çok tüketimde bulunbir gül: “Yol” filmi için... (Festivali bu film açıyor bu mak arzusunda olan inakşam.) sanlar mı umutlu insanlar Mavi ortancalar: Faşist darbe yıllarında, 80’lerde bile düşüncelerinden hiç ödün vermeden olacaklar?” dört elle sarıldığı “Pehlivan”, “Ses”, “Derman” gibi Bohem, NisanMayıs safilmler için… yısında da okurlarını “HaKırmızı ve beyaz laleler: 90’lı yıllarda darbeleri yat”la buluşturacak… Fotoğraf Sanatçısı lanetleyen “Karartma Geceleri”, “Eylül Fırtınası” Bahçıvanlar Matbaası’nda Tahir Özgür gibi filmlerle, namuslu ve bilinçli seçimler yaptığı basılan dergide “Yarınsız Sarıkeçililer sergisi için… de açmıştı. lığa Umut Direnişi” başlıSarı krizantem: İki yıl önce izlediğim, yanılmıyorsam şimdilik son filmi olan “Deli Deli ğıyla yer alan Sarıkeçililer Olma”daki yaşlı kompozisyonu için… Yorulmak yazısını fotoğraf sanatçımız Tahir Özgür kaleme bilmeden sürekli çalışıp yüzü aşkın filmin her almış… Özenle düzenlenmiş diğer sayfalarda ise birinde kendisiyle yarıştığı, kendini aşmaya çalıştığı Mustafa Çıpan’ın “Gülzârı Aşk” başlıklı ve canlandırdığı her kişiye bizleri inandırdığı için… yazısı; “Atölye” köşesinde Mutluhan Taş’ın Kucak dolusu gelincik: Son yıllarda yönetmen heykelleri; Belçika’daki Gilles Karnavalı’nı olarak gerçekleştirdiği belgeseller için… Bunların fotoğraflarla anlatan Reha Bilir’in yazısı, Hasonuncusu “Bir Meçhul Öğretmen”di. Ülkemizdeki luk Uygur’un “Fotoğrafım Para etmiyor, Köy Enstitüleri gerçeğini, bugün 80’li yaşlarını aşmış Arifiye Köy Enstitüsü mezunu Ayşe ve Ne Anlarlar ki Fotoğraftan” yazısı; tiyatro saMehmet Bayındır öğretmenlerin öykülerinin izini natçısı Alpay Aksum’un “kadife perde” kösürerek bize anlatıyordu. Tüm meçhul şesindeki söyleşisi; Bilge Beştan Bahçıvan’ın öğretmenlere adanmış bu belgeseli gözyaşlarımı Nevzat Çakır, Ozan Sağdıç ve Güler Ertan tutamayarak izledim... ile “hasbihâl” köşesindeki “umudun fotoğraBir demet hercai menekşe: Sinemadan kazandığı fı” üzerine söyleşisi; “kayıp hazineler” köşegeliri, yatlara katlara, mal mülk edinmeye değil, sinde “Ateşbâzı Veli Tekkesi”; Bayram SaCumhuriyet ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirmeye hedeflenmiş bir ilim yuvasını, Özel Taş İlköğretim rıtaş’ın “Yasak” adlı öyküsü; fotoğrafçı Osman Okulu’nu kurduğu için… Bakırköy’deki bu okulun Özel’in moda çekimleri; Şadiye Yılmaz’ın, Yılüniversitelere girme sıralamasında Türkiye çapında maz Güney’in “Umut” filmi ile Ayşe Kulin’in ilk beşin içinde olduğunu biliyor muydunuz? “Umut” kitabı üzerine yorumları; Ege’nin tarihi Bir adet beyaz orkide: Meslek yaşamıyla, meslek beldesi Birgi’nin tanıtımı; Reha Bilir’in “Kondışı yaşamını; daha güzel bir dünya, daha adil ya’da Sanat Var” yazısı, Melih Sular’ın “ŞiiTürkiye özlemiyle, var olma biçimini; düşüncesiyle rimsi” isimli yazısı ve Süleyman Candan’ın fosöylemini, söylemiyle eylemini bir kıldığı için… toğraflarından oluşan “Portfolyo” yer aldı. Sarı, beyaz, mavi kardelenler: Kimseye çaktırmadan, reklamını yapmadan inandığı ilkeler Ayrıca Tripod Fotoğrafçılık’la birlikte Sille Sadoğrultusunda çalışan STK’lere yaptığı yardımlar nat Sarayı ve Selçuk Üniversitesi Fotoğrafçılık için… Topluluğu üyeleri arasında düzenlenen “umut” Bir demet aslanağzı: Direnmeyi bildiği için… konulu yarışmada ödül alan eserler de BoBir avuç yasemin: Örnek oluşturduğu için… hem’de... Bir adet manolya: Dostlukların değerini bildiği için… e Kıl Çadırlarda Amma kocaman buket oldu!!! Yüksel Aksu’nun “Bütün çekimleri Dil Teşekkürler Tarık Akan! İyi ki varsın! K V kendi sureti üzerinden rol ve ilham veren Doğan, bu dizide yaklaşık 200 yılı aşkın süredir devam ettirilen, büyük çoğunluğu egzotik fantezilerden ibaret bir kültürel propaganda ve ötekileştirme projesini ironik biçimde “yemeye”, argo tabiriyle bizzat “özümsemeye” başladığını bizlere teşhir ediyor. Doğan, “harem” cariyelerini çiğ çiğ yemeye kalkıştığı bu resimlerdeki jestleriyle, imgelerin ve oryantalist bakışın ardındaki, “öteki”ni sağken kimliksizleştiren, tüketen zombilik ve vampirlik halini açığa çıkarıyor. Tarih Coğrafya Fakültesi ve muhtelif antropoloji bölümlerine etnografik malzeme olacak vereceğiz. Gelecekte, o kaybolmuş orijinal Türkçeyi ve yaşantıyı gelecek kuşaklara aktarmalıyız” dediği filmin kahramanları Sarıkeçililer için Tahir Özgür’ün fotoğrafları eşliğinde yazdıklarına gelince... “Yazları Akdeniz’in sahillerinden Konya’nın dağlık bölgelerine giderken yürüdükleri yollarda kendi ritüellerini gerçekleştiriyor ve yarına yürüyorlar aslında.. Kışın ise Mersin sahillerine yolculuklarında aynı umut taşıyor onları” dediği bu son göçerlerimiz, tüm baskılara direnerek, hatta hor görülmelerine rağmen, Orta Asya’dan 1050’lerde geldikleri gibi “kıl çadırlar”da sürdürüyorlar hâlâ yaşamlarını... İşte bu efsanevi çağdaş serüveni Bohem’de o denli içten, o denli insan sevgisiyle okuyorsunuz ki neresinden alıntı yapsam asla anlatmaya yetmeyecek.. (0332. 3452424 / www.bahcivanlar.com.tr) ‘Semtimizin Şairi: Yahya Kemal’ ? Kültür Servisi İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine odaklanan Arka Oda Toplantıları, “İstanbul Edebiyatı” başlıklı yeni bir diziyle devam edecek. Haydar Ergülen yönetimindeki etkinlik, bugün saat 18.30’da “Semtimizin Şairi: Yahya Kemal” başlığıyla düzenlenecek. Yönetmen Theodore Mann öldü ? NEW YORK (AA) Dünyaca ünlü Circle in the Square Tiyatrosu’nun kurucusu tiyatro yönetmeni Theodore Mann, 87 yaşında hayata veda etti. 1951 yılında Circle in the Square Tiyatrosu’nu kuran Mann, 175’ten fazla oyun sahneledi. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle