25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2012 SALI 6 HABERLER DİYARBAKIRLI FUTBOLCULARIN; MAÇIN HAKEMİ, ELAZIĞLI YÖNETİCİ VE TARAFTARLARIN SALDIRISINA UĞRADIĞI İDDİA EDİLDİ Kızlara sahada dayak MAHMUT ORAL CHP: Bölünme?! Bölünme deyince, insanın aklına karpuzun ikiye ayrılması geliyor. CHP bölündü! Yarısı oraya yarısı buraya! Medyanın ikide bir parlattığı bir sözcük. Bu sözleri geçmişte çok duyduk. CHP’den ayrılmalar olabilir. Bu, bölünme ile dile getirilir mi? Ercan Karakaş’la konuşuyorduk... Onlar da umutlarını kesmişler ve partiden ayrılmışlardı. Sonra kendi içlerinde de ayrıştılar. Her bir baş başka bir parti oluşumuna girişti. Çalışmalarından koca bir sıfır çıktı. Murat Karayalçın yıllarca tabanda toplantılar yaptı. En ciddi çalışmalardan birini de Burhan Şenatalar sürdürdü... Ve daha neler neler. Karakaş şimdi parti okulunda görevli. Heyecan veriyor bana bu çalışma, diyor! Bilgili, bilinçli kadroların yetiştirilmesi amaçları. Parti içinde sadakate değil liyakate dayalı bir sisteme hizmet edebilir bu okul. Belediye başkanlarının seçiminden tutun, parti örgütlerinde görev alacaklara kadar, kadrolar yetiştirilebilir. ??? CHP üzerine yazılarımla “parti içinde, grup politikası” yapmıyorum. Dışarıdan biri olarak, beni hem aşar hem de merakım yok. Ama görüşlerimi belirtiyorum. CHP’nin, Türkiye’nin politik hayatının ve ülkenin demokratikleşmesine, ülke üzerine gelen belaların savuşturulmasına, daha hakça bir düzenin kurulmasına hizmet etmesi için ve ezilen ve zulüm görenlerin partisi olsun diye destekliyorum, şimdilik en büyük güç orası! ??? CHP’deki gelişmelere ve taraflara “aşırı ideolojik yüklemeler” yapmaktan kaçınıyorum, bunu da çok gerçekmiş gibi görmüyorum. Daha serinkanlı bakmaktan yanayım. Kurultayda şunu gördük: Parti yönetimleri gelir geçer, iktidarda olmak kavgası kıyasıya sürer gider; bunların hepsine “ideolojik kılıflar” giydirilir.. ideolojik söylem, CHP içinde rakibini vurmaalt etme aracı olarak kullanılır her zaman! Ama görüyoruz ki tabanda epey sağlam bir irade bulunuyor. Örneğin delegelerin büyük çoğunluğu, “vayyy yönetim sapmış falan filan..” söylemine itibar etmedi. Kılıçdaroğlu’nun en azından gelecek genel seçimde de partiyi yönetmesini istedi. Baykal bu iradeyi gördüğü için “Partimle yönetimle savaşmam” demiş olabilir. Önder Sav, önemli bir politikacıdır. “Biz hancı, herkes yolcu” tutumu, gülümseseniz bile hoş görülebilir!? İsa Bey’in ise kurultaydaki olaydan sonra otele koşup alnını Önder Sav’a öptürmesi, akıllardan çıkacak bir görüntü değildir! Yönetim dışında kalan “CHP” bu mu olmalı?! Yandı gülüm keten helva! ??? Bölünme, bugünkü koşullarda, “muhalefette kalan” ekibin partiden ayrılması olur. Önder Sav’ın sahip çıktığı düşünceler, parti örgütünde, halkta yaşıyor. Parti örgütü (Genel Merkez demiyorum!!), Baykal döneminden derin dersler çıkarmalı, ana kıstas olan, başarısızlığa prim vermeyecek bir bilince kavuşmalı. Kılıçdaroğlu, örgütü bu bilinçle harekete zorladığı sürece, çalışan bir örgüt yaratır ve birlikte genel seçimlerde yüzde 30’a ulaşabilirler! İktidar olurlar, demiyorum, çünkü iktidar olabilmek, sadece, bir partinin, ne kadar olağanüstü üst düzeyde olsa bile, başarılı çalışmalarına bağlı değildir. Özellikle medyada öyle bir hava estiriliyor!..(*) Bütün gerekleri yaparsınız, ama iktidar olamayabilirsiniz. Ama başarımınızı sürekli arttırır ve çıtayı hep yükseltirsiniz... Çünkü iktidar olmanın/iktidar değişiminin koşulları, her şeyle bir bütündür. Ne demiştim? Bir mihrap yıkılmadan, yıkılıyor olduğunu görmeden, yıkılması gerektiğine inanmadan, millet, yerine diğer bir mihrap inşa etmez... (*) İktidar medyasında yorumlara baktım, güldüm. İktidar medyası olma görevi ve güdüsü o kadar içselleşmiş ki, nesnel bir yazı okumak mümkün değil. Bu eleştiriye mükemmel bir örnek, Star yayın müdürü Karaalioğlu’nun dünkü yazısı! Aman aman aman.. Kurultay’la ilgisi olmayan bir komik yazı da, Zaman’ın yayın müdürüne ait. Ay aman, nasıl oluyor da olmayan bir AKPcemaat çatışması yaratılıyormuş... Benzer telden çalan aptalca şeyler başka yerlerde de var. Dumanlı’nın yazısındaki yan çizmeyi gördükçe, bu örgütün samimiyetsizliğinin had derecesini daha iyi anlıyorsunuz. DİYARBAKIR Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’un genç kadın futbol takımının, deplasman maçı için gittikleri Elazığ’da aralarında Elazığspor’un yöneticisi Ahmet Çakar ile hakem Lütfü Bektaş’ın da bulunduğu kişilerin saldırısına uğradığı belirtildi. Saldırıda iki kadın futbolcunun ayağı kırılırken yedi kadın futbolcu yaralandı. Türkiye Futbol Federasyonu Kadınlar 2. Ligi maçı için gittikleri Elazığ’da hakem, rakip takımın yöneticileri, futbolcuları ve taraftarları tarafından linç edilmek istendiklerini öne süren 11 kişilik Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor takımından yedi kadın yaralandı. Yaralı kadın oyuncular Elazığ Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Takımın teknik direktörü Filiz Atay, Elazığspor’un Teknik Direktörü Ahmet Çakır’ın kendisine daha önceki maçlarda rakip takımlara karşı şike yaptıklarını anlattığını belirterek “Bana ‘Sen bizim bacımızsın, sana yapmayız’ diyerek baskı yapmaya çalıştı” dedi. İlkyarıda hakemin oyunculara elle müdahale ettiğini belirten Atay, şöyle ko Atay nuştu: “İkinci yarının 6. dakikasından itibaren fiili şiddet başladı. Bir oyuncumuz yerdeyken rakip oyuncu kafasına kramponla vurdu. Ama hakem Bektaş bizim oyuncumuza kırmızı kart gösterdi. Antrenör kadın ve Kürt kimliğime yönelik hakaret etti. Yanındakilere ‘saldırın’ diye talimat verdi. Amacımız kadına futbolu sevdirmek ve erkek şiddetine son vermek. Ancak maalesef biz sahada erkekler tarafından şiddete uğradık. Futbol cular 1118 yaşlarındalar. Hepsi çok korktu ve kanlar içinde kaldı. Futbolcularımızdan Hevidar Ödüngit, Devran Görmez, Songül Daşçı, Ebru Kaya, Zelal Baturlu, Safiye Uçar ve Sultan Demir yaralandı ve rapor aldı.” Ayağı dizine kadar alçıda olan Devran Görmez de, “Hocamıza saldırınca onu ayırmaya gittik. Tekme ve yumruklarla saldırdılar. Oyuncular bizi döverken antrenör de onlara katıldı” dedi. Uludere dosyası Diyarbakır’a gönderildi ‘Örgüt yok ama var gibi bakın’ İLHAN TAŞCI Savunma hakkını istediler İstanbul Haber Servisi KCK operasyonu kapsamında İstanbul’da yapılan operasyonlarda gözaltına alınarak tutuklanan ve 90 gündür cezaevinde bulunan 36 avukatın serbest bırakılması istendi. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde bir araya gelen Savunmaya Özgürlük Platformu üyesi avukatlar, tutuklu bulunan meslektaşlarının serbest bırakılmasını talep etti. İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan dilekçede, avukatların savunma mesleğini yerine getirdikleri için yargılandıkları ifade edildi. Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerin suçlama nedeni olduğu belirtilerek şöyle devam edildi: “Mahkemenin kısıtlama kararı nedeniyle dosyadaki bilgileri ve delilleri bilmiyoruz. Savunma hakkımız ortadan kaldırılmış durumda. Tutuklama kararına karşı delil sunma hakkımız da elimizden alındı.” Avukatlar Vakfı Başkanı Av.Uğur Yetimoğlu ise yaptığı açıklamada Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını, avukatlara yönelik saldırıların durdurulmasını istedi. Açıklamada, “CMK 251.madde düzenlemesine dayanılarak oluşturulan bu hukuka aykırı durum savunma hakkını ve bu hakkın temsilcisi avukatları yok etmektedir. Ergenekon, Balyoz, İlhan Cihaner, KCK, Şike gibi adlarla özel yetkili savcılar eliyle yürütülen soruşturmalarda, kimlikleri ve davaları farklı olan tüm sanıkların tek ortak yanları, avukatları hakkında soruşturma başlatılmış olmasıdır” denildi. BALYOZ Tanıklar dinleniyor ‘CD’ler arşive ait değiller’ HATİCE TUNCER ANKARA Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı, 34 köylünün yaşamını yitirdiği hava harekâtıyla ilgili yürüttüğü soruşturmayı görevsizlik kararıyla özel yetkili Diyarbakır Başsavcılığı’na gönderdi. MAHMUT ORAL Gerekçede ise olayın örgütlü suçlarla ilgili soruşturmaları yürütDİYARBAKIR Demokratik Toplum mekle yetkili özel yetkili savcılığın Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet görev alanına girdiği anlatılırken Türk ve Aysel Tuğluk, çok sayıda “hangi örgüt” olduğu noktasında sivil toplu kuruluşunun (STK) değerlendirme yapılmaması dikkat katılımıyla bugün, sınırdan çekti. Diyarbakır Başsavcılığı yetgeçerken 34 köylünün kilileri, evrakın kendilerine ulaştıbombalanarak öldürüldüğü Ortasu ğını belirtirken “Görevsizlik kaköyünü ziyaret edecek. DTK ayrıca rarında neden örgütlü suçlara bugün saat 20.00 ile 20.30 arasında bakmakla görevli savcılığın göolayın faillerinin bulunması için rev alanına girdiği belirtilmeışıkları yakıp söndürme eylemi miş” değerlendirmesini yaptı. yapacak. Türk ve beraberindekilerin Uludere’de 34 köylünün yaşaBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mını yitirdiği olayın ardından Ulueşi Emine Erdoğan’ın ziyaretinden dere Cumhuriyet Başsavcılığı sohemen önce bölgeyi ziyaret edecek rumlular hakkında soruşturma başolması dikkat çekti. DTK Eşbaşkanı latmıştı. Olayın yaşandığı 29 AraTürk, katliamın üzerinin örtülmeye lık 2011 tarihli olay yeri keşif tuçalışıldığını belirterek “Bizler asla tanağı da soruşturmayı yürüten ve asla buna izin vermeyeceğiz. savcıların köylülerin yaşamını yiIşıklar yanıp sönsün, Roboski tirdiği bölgeyi “kuşbakışı incele(Uludere) katliamı aydınlansın dikleri”ni ortaya koymuştu. Aradiyoruz. Barıştan, demokrasiden, dan geçen 2 aya karşın askeri ya da özgürlüklerden yana herkesi bu sivil hiçbir yetkilinin ifadesine eylemimize destek vermeye çağırıyoruz. Şeffaf bir Türkiye başvurmayan Uludere Başsavcılıhepimizin özlemidir” diye konuştu. ğı olayla ilgili “görevsizlik” kararı BDP Mardin Derik Kadın Meclisi ise verdi. Soruşturma dosyasının Di8 Mart Dünya Kadınlar Günü yarbakır Özel Yetkili Başsavcı etkinlikleri kapsamında, 34 kişi Vekilliği’ne gönderilmesi, olayın anısına 34 fidan dikeceğini açıkladı. “örgütlü suçlarla ilgili soruşturmaları yürütme yetkisi bulunan özel yetkili savcılığın görev alanına girdiği” gerekçesine dayandırıldı. gütlü suçlara bakan savcılığın görev Ancak kararda, neden olayın örgütlü suç alanına girdiğine ilişkin değerlendirme ları soruşturmaya yetkili savcılıkça yü bulunmadığına işaret etti. Başsavcılık rütülmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir kaynakları, “Görevsizlik kararı bizim klasik anlamda anladığımız, bildiğimiz değerlendirme yapılmadı. Savcılıklar, “görevsizlik” kararı ve bir görevsizlik kararı değil. Neden özel rirken neden bu kararı aldıklarını hu yetkili savcılığın görev alanına girdikuksal gerekçeleriyle kararlarında irde ği de belirtilmiyor. Bizde de bir soliyorlar. Dosyanın ellerine ulaştığını ruşturma olduğu biliniyordu. Bu nebildiren Diyarbakır Başsavcılığı kay denle daha etkin bir soruşturma için nakları ise gelen evrakta olayın neden ör dosya bize gönderilmiş olabilir” dedi. DTK VE STK’LER GİDİYOR Balyoz Harekât Planı davasında tanık dinleme aşamasına geçilerek tanıkların ifadesi alındı. Darbe planı yapıldığı iddia edilen 1. Ordu Harekât Başkanlığı’nda 20022003 yıllarında sivil memur olarak çalışan Melek Üçtepe, darbe planlarının bulunduğu iddia edilen CD’lerin arşive ait olmadığını belirtti. Dünkü duruşmada yargıç Ali Efendi Peksak, tanık olarak dinlenmesine karar verilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen yazıda emekli oldukları için işlem yapılamayacağının belirtildiğini aktardı. Peksak, 2 Mart’ta tanık olarak duruşmada hazır edilmesi için emekli subaylar için yeniden müzekkere yazdıklarını söyledi. Duruşmada tanıklık ifadesi dinlenen Üçtepe, yapıldığı iddia edilen seminerle ilgili bir şey bilmediğini, basından duyduğunu anlattı. Bilgisayarda kullandığı CD’leri numaralandırarak arşive kaldırdığını ifade eden Üçtepe, Celal Ülgen’in isteği üzerine ekranda gösterilen bazı CD’lerin üzerindeki yazıların kendisine ait olduğunu belirterek, darbe planlarının bulunduğu iddia edilen 11, 16 ve 17 No’lu CD’leri anımsamadığını söyledi. Üçtepe soru üzerine “11 No’lu CD’nin üzerinde numara olmadığı için arşive ait olmadığını anladım” dedi. “Tüm personel arşivden yararlansın diye CD’lere numaralar verdim” di ye konuşan Üçtepe, tutuklu sanık eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in “Bir CD yanlışlıkla arşiv dolabına girebilir mi” sorusuna ise “Hayır” yanıtını verdi. Plan Harekât Şube Müdürlüğü’nde yazışmaları yapan sivil memur Sevilay Erkani Bulut da Balyoz Harekât Planı’nın kendisine yazdırılmadığını belirterek, “Balyoz Harekât Planı’nı görmediğini, basında gördüğünü” söyledi. Tanık Bulut, CD’lere ilişkin, “CD’leri elyazımızla yazarak arşive kaldırırdık. Bu nedenle bana gösterilen CD’lerin arşivin olabileceğini söylemiştim” dedi. Avukat Ülgen’in CD’lerin içeriklerini sorması üzerine tanık Bulut, “Arşive kaldırılan CD’lere benziyor” diye konuştu. Ülgen, “Sizin bilgisayar kimlik numaranız 11 No’lu CD içerisinde bulunan ‘Sıkıyönetimde el konulacak 4x4 araçlar listesi’ şeklindeki belgenin üst yollarında görülüyor. Böyle bir belge ürettiniz mi” diye sordu. Bulut’un, “Hatırlamıyorum” sözleri üzerine Ülgen, “Siz geleceği bilebilir misiniz? Belgenin üretim tarihinde bu listedeki 4x4’ler Bursa’daydı. Daha sonra İzmir’e götürülmüşler, belgenin oluşturulma tarihinden 2 yıl sonra İstanbul’a getirilmişler” dedi. Peksak, “2 yıl önceki ifadenizde 4x4 yazısını hatırladığınızı söylemenize rağmen şimdi hatırlamadığınızı söylediniz. Neden bu çelişki” diye sordu. Bulut, “O zaman da hatırladığımı söylememiştim” dedi. 2. ERGENEKON Tutuksuz sanık Buzoğlu: Sanık olmamın nedeni Gülen davasına katılmak İstanbul Haber Servisi 2. Ergenekon davasına devam edildi. Tutuksuz sanık avukat Hüseyin Buzoğlu savunmasında “Ergenekon soruşturma ve yargılama sepetine dahil edilen sanıklarda olduğu gibi şahsım hakkında iddianame tanzim edilmesinin tek nedeni, DGM’nin dosyasından yargılanan Fethullah Gülen’in sanık olduğu dosyada tek katılanlar vekili olmamdır” diye konuştu. Ergenekon kapsamında görülen ÇYDD davasında firari sanık Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer’in vekili olduğunu bildirmesine karşın ilgili dosyaya el konulduğuna dikkat çeken Buzoğlu şunları anlattı: “Ankara 2 No’lu DGM’nin 2000/124 Esas sayılı dosyasından yargılanan Fethullah Gülen’in sanık olduğu dosyada, katılanlar vekili olarak yargılamalara katıldım. Bu dosyada mevcut olup tarafımdan fotokopileri alınan belgelere el konulması ve ertesinde de iddianamede sunulması açıkça suç teşkil etmektedir.” 2002 yılında öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun avukatı olduğunu anlatan Buzoğlu, Hablemitoğlu ile ilgili 2 bilgi notuna ilişkin Emniyet raporunu şu sözlerle eleştirdi:“Bu bilgi notlarında, şahsım tarafından kullanılan cep telefonu ‘Dayım’ adına kayıtlı olduğu için kendisinin adına yer verilmiş ve yasadışı dinlemeler neticesinde, dayıyeğen ilişkisi karıştırılmış ve dayımın Hablemitoğlu’nun dayısı olduğu ileri sürülmüştür.” Eski Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ferit Bernay, savunmasında, “Ergenekon ismini ilk defa bu dava nedeniyle duydum” diyerek suçlamaları reddetti. Tutuksuz sanık eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Abbas Yurtkuran da “Suçlamalarla uzaktan yakından ilgim yok” dedi. 25 Ekim 2003’teki Cumhuriyet’e Saygı Mitingi’ne katıldığını belirten Yurtkuran, “Orada ‘Ordu göreve’ pankartı açanları tanımıyorum” dedi. Gülaltay’a 74 yıl hapis ? İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği’nin eski genel başkanı Akın Birdal’a saldırı davasının hükümlüsü Semih Tufan Gülaltay yargılandığı bir çete davasında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 74 yıl 2 ay hapisle cezaya çarptırıldı. Mahkeme, Ergenekon davası kapsamında da tutuklu olarak yargılanan Semih Tufan Gülaltay’ın “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçunu işlediğini belirtti. Semih Tufan Gülaltay’ın annesi Solmaz Gülaltay ise çeşitli yağma teşebbüslerinden 5 yıl hapis cezası verildi. SON GÜN BAŞVURUSU Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre terörden doğan zararı bulunduğunu ileri süren kişi veya kişilerin, zarar konusu olayın öğrenilmesinden sonraki 60 gün içinde zararının karşılanması için valiliğe başvuruda bulunması gerekiyordu. “Olayın failleri bulunmadan, tazminat almayacağız” açıklamasını yapan yakınlarını yitiren köylüler, başvuru için yasal sürenin bitiminin son günü olan dün Şırnak Valiliği’ne başvurdu. Köylülere, ölen her bir kişi için 123 bin 150’şer lira ödenecek. Bu paranın 23 bin 150 TL’si Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Kanunu’ndaki hükümlere dayanıyor. Geriye kalan 100 bin TL ise Bakanlar Kurulu’nun inisiyatifiyle valilik hesabına aktarılmıştı. ‘Yeni Güler Zere’ler olmasın’ ? İstanbul Haber Servisi Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri, bir böbreği olmayan diğer böbreği ise yüzde 16 oranında çalışan kadın tutuklu Yasemin Karadağ’ın serbest bırakılması istemiyle Bakırköy Kadın Ceza ve Tutukevi önünde eylem yaptı. Karadağ’ın kız kardeşi Olcay Karadağ, “Bizler yeni Güler Zere’ler yaşanmasın diye mücadele ediyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle