20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Bir süredir pek çok yurttaşın ‘kim vurdu’ya gittiğini söyleyen Boyner, son gelişmeleri de eleştirdi: MİT olayı gölge oyunu Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, TÜSİAD olarak kayıtsız şartsız, seçilmiş hükümetin ve parlamentonun siyaset üretme hakkından yana olduklarını belirterek, “Ancak mevcut sistemde hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve hukukun usulü konusunda geldiğimiz bu tıkanmış noktada MİT veya diğer devlet görevlileri için kanun çıkarmak maalesef durumsal bir yöntem...” dedi. Boyner, hukukun gücünün değil, gücün hukukunun bir kez daha ön plana çıktığını belirterek, “Tabiri caizse, bir süredir gazeteciden devlet memuruna, güvenlik görevlisinden öğretim görevlisine kadar çok sayıda insan, birçok vatandaşımızın gözünde ‘kim vurdu’ya gidiyor. Bu güvensizlik ve savrulma, toplumda kamplaşmayı, ötekileştirmeyi artırarak aslında toplum olarak bünyemize bir ‘zehir’ olarak akıyor” dedi. TÜSİAD’ın 2012 çalışma programının açıklandığı toplantıda konuşan Boyner, anayasadan basın özgürlüğüne kadar birçok konuya değindi. Boyner’in değerlendirmeleri şöyle: Ey Şair, Ey Adonis! Sisli puslu havalarda içiniz sıkılır ve artık karanlık bastığında karşınıza ne çıkacağını bilemiyorsanız, duvarlara tutuna tutuna gidersiniz gideceğiniz yere. Peki, nereye gideceğinizi biliyor musunuz? Bir amacınız, hedefiniz, ütopyanız var mı? Mutlaka vardır. Kurt dumanlı havayı sever ve siz de kurtlar sofrasında memleketi koruyup kollamanın çaresini arıyorsunuzdur kuşkusuz. Kaygılanıyorsunuzdur. Çok bilinmeyenli her denklem gibi yorucu da olsa o denklemin bir yanıtı vardır. Samimiyetle “Nereye gidiyoruz” diye sorun kendinize, reel politiğin saçma sapan bahanelerine, ehveni şerin aldatıcı parıltısına kanmayın, açık, çıplak bir yanıtın, gerçeğin peşine düşün. Çünkü gerçek, laf kalabalığının içinde bile kendini gösterir ve onu size gösterecek birileri daima bulunur. ??? Şairlere güvenmek en iyisidir. Sustukları zaman da, konuşup yazdıkları zaman da size gerçeği gösterecek ışığı verirler. Memleket hallerine bakarız da, memleket hallerinden çok uzak olmayan ve hiç kuşkum yok bizi pek derinden etkileyen şu “Arap Baharı”na bir bakmalı bugün. Bakmalı da nereden bakacağız? Şairden, şairin söylediklerinden bakmalı en iyisi. Adonis’ten bakmalı. ??? Adonis, Arap ülkelerinde ayaklanan gençleri gördüğünde büyük heyecan duymuştu. Sonra bu devrimci ayaklanmaların nereye doğru evrildiğini gördü. Sol internet sitesinde okuduğumuz habere göre, Guardian’a şöyle dedi Adonis: “Bu baharı yaratan Arap gençliğidir, ilk defa Araplar Batı’yı taklit etmiyor bu sıra dışı bir şey. Ancak buna rağmen bu devrimci anın meyvesini yiyenler İslamcılar, tüccarlar ve Amerikalılar oldu.” Şimdi sisin, pusun, karanlığın içinde gerçeği daha aydınlık bir bakışla görüyor Adonis. Avusturya Profil dergisinin yaptığı söyleşide, “Ben”, diyor, “askeri bir diktatörlükten dini diktatörlüğe geçişi desteklemiyorum.” ??? Memleketin sisli, puslu hallerine geçebiliriz Adonis’in sözlerinden sonra. İşte görüyorsunuz anlı, şanlı, yanlı medyamız son yılların en büyük kapışmasını tefrika ediyor günlerdir. Gazetelerin manşetleri meşrebe, sansasyon merakına, gerçeği arama çabasına bağlı olarak çeşitlendi. Merkez Medya ortadan gitti, Yandaş Medya hükümeti kolladı, cemaate yakın medya görevden alınan polisleri, özel yetkili savcı ve mahkemeleri savundu, son zamanlarda arası AKP ile açık olan “liberaller” ise içlerindeki parçalanmayı ve kafa karışıklığını da yansıtır bir şekilde ne yapacaklarını bilemediler. Gerçek, sisin, pusun arasında kaybolup gidecekti neredeyse. Özel yetkili savcılar ve mahkemeler tartışılırken kargaşanın içinden Başbakan’a özel yetkiler çıktı. ??? Ey Adonis, hadi gel bir de bizim ülkemiz için bir iki söz söyle. Hani sen Arap dünyasının içine girdiği tehlikeli dönemeç için ne diyordun: “Askeri diktatörlük düşünceyi, dini diktatörlük ise hem düşünceyi ama hem de bedeni, dili ve günlük yaşamı kontrol ediyor.” Bizim birinci tehlikeden kurtulduğumuz söyleniyor, ama ikincisinin gölgesi üstümüzdedir ve gittikçe koyulaşıyor; medya, “cemaat mi, AKP mi; o özel yetkiler böyle mi kalsın ya da genişlesin Başbakan’a da mı verilsin, seç beğen” havasındadır. Arap dilinin büyük şairi Adonis, ne diyorsun bizim memleketin hallerine? D Yasadışı yapılar temizlensin evlet içindeki erkler kavgasının nereye bağlanacağını dehşetle ve artan güvensizlik duygusuyla izlediklerini söyleyen TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, artan güvensizlik duygusunu da hukukun işlememesine, hukukun gücünün değil, gücün hukukunun bir kez daha ön plana çıkmasına bağladı. B u ortamda arınmaya gerçekten ihtiyaç var. Devlet içindeki yasadışı örgütlerin temizlenmesi de çok önemli. Bunların da bir an önce evrensel hukuk kriterleri çerçevesine oturması ve sürecin bundan sonra bu şekilde işlemesi gerekiyor. Devlet içindeki erklerin görev ve sorumluluklarının daha net ve hukuk normlarına şeffaflık ve hesap verebilirlik değerlerine uygun hale gelmesi gerekiyor. Basın özgürlüğü önemli fade özgürlüğü ortamında hareket edebilen, araştırma yapabilen basın çok önemli. Demokrasilerin en önemli gücü aslında özgür ve tarafsız medya. Umuyoruz ki Türkiye’de ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü demokrasiye yakışacak şekilde önümüzdeki günlerde gelişir. Bu konuda sizlerin kaygılarına katılıyoruz. İ Hukukun üstünlüğünden uzaklaşıyoruz B izler de sıradan vatandaşlar olarak devlet içindeki erkler kavgasının nereye bağlanacağını biraz dehşetle ve güvensizlik duygumuz artarak izliyoruz. “Bu güvensizlik duygusunun kaynağı nedir” diye sorarsanız, biz bunun hukukun işlememesine, adaletin yerini bulmadığı inancına, hukukun gücünün değil, gücün hukukunun bir kez daha ön plana çıkmasına bağlıyoruz. Tabiri caiz ise bir süredir gazeteciden devlet memuruna, güvenlik görevlisinden öğretim görevlisine kadar çok sayıda insan, birçok vatandaşımızın gözünde ‘kim vurdu’ya gidiyor. Sistemi içine bir giriyorlar, daha sonra haber alabilirsen al. Süreç son derece ya ncak mevcut sistemde hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, hukukun usulü konusunda geldiğimiz bu tıkanmış noktada MİT veya diğer devlet görevlileri için kanun çıkarmak, maalesef durumsal bir yöntem. Sistemi bir demokratik hukuk devleti inşa etme üzerine dönüştürme amacına da yeteri kadar hizmet etmiyor. Mutlaka geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özel yetkili mahkemelerle ilgili kanun hükümlerinden, Terörle Mücadele Yasası’na kadar topyekun bir hukukun üstünlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde hukuk anlayışını yansıtacak kanun metinlerini yazma, özgürlük alanlarını da ‘ama’sız açma yönünde bir seferberlik başlatmak zorundayız. Reform dediğimiz şey zihniyetten başlayan bir bütündür. Bunu parça parça, yamayla bu sistemi düzeltebileceğimiz yeri çoktan geçtik. A MİT için kanun Yeni anayasa ugüne kadar siyasetçilerden hep birey odaklı, özgürlükçü, yepyeni bir anayasa duyduk, yeni anayasa ile ilgili somut bir şey duymadık. Açıkçası bunu bekliyoruz. Anayasanın yanı sıra yargı reformu da önemli. Biz, bireyin hukukunu ve özgürlüğünü öne alan bir yargı reformunun, ifade özgürlüğü ile ilgili yapılacak düzenlemeler, siyasi partiler ve seçim kanununun daha şeffaf, daha hesap verebilir bir noktaya taşınması noktasında, Türkiye’nin önünü yeni anayasadan önce bile açabilecektir diye düşünüyoruz. B Demokrasi olmadan müreffeh olunmaz T vaş işliyor. Kamuoyu olarak neredeyse bir gölge oyunu seyrediyoruz. Bu seyrettiklerimiz içinde gördüklerimizin hangi gerçekliği yansıttığını anlamak için de gerekli malzemelerden biz yoksunuz. Bu güvensizlik ve savrulma, toplumda kamplaşmayı, ötekileştirmeyi artırarak aslında toplum olarak bünyemize bir ‘zehir’ olarak akıyor. ÜSİAD’ın ilkesel olarak hedefleri ve referans aldığı değerleri açık toplum, müreffeh toplum ve demokratik toplum olarak sıralanıyor. Bu üç ilke iç içe geçmiş durumda. Bir toplumda demokrasi olmazsa açık toplum olmasına imkân olmaz, demokrasi olmadan müreffeh, müreffeh olmadan da demokratik olunması güç. O açıdan, bu üçünün her birinin Türkiye içinde referans olması gerektiğini düşünüyoruz. İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ: Türkiye göz boyuyor NEW YORK (ANKA) İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türk hükümeti tarafından sunulan yargı reformu paketinin ifade özgürlüğü ve keyfi tutuklamalar gibi kilit konuları çözmediğini belirtirken, örgütün Türkiye araştırmacısı Emma SinclairWebb, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu büyük insan hakları sorunları düşünüldüğü zaman, bu reform paketi göz boyamadan öteye gitmiyor” görüşünü dile getirdi. ABD’li İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türk hükümeti tarafından sunulan büyük yargı reformu paketinin ifade özgürlüğü ve keyfi tutuklamalar gibi kilit konuları çözmediğini belirterek, reform paketinin AB ve Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye yönelik sert eleştirilerin geldiği bir dönemde sunulduğunun altını çizdi. Örgütün Türkiye araştırmacısı Emma SinclairWebb, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu büyük insan hakları sorunları düşünüldüğü zaman, bu reform paketi göz boyamadan öteye gitmiyor” dedi. SinclairWebb, “Eğer hükümet reform konusunda ciddiyse, daha cesur olmalı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasaları kaldırmalı ya da net bir şekilde bunların uygulanmasını şiddeti doğrudan teşvik eden kişilerle sınırlamalı” ifadelerini kullandı. YARGISEN BAŞKANI EMİNAĞAOĞLU: Soruşturmada kusuru olup olmadığı araştırılacak Yeni JİTEM’ler Sarıkaya hakkında inceleme başlatıldı yaratmayın mada, “Durum şike yasasını değişİstanbul Haber Servisi YARGItirmeye benzemez. Orada davaya SEN Başkanı Ömer Faruk Emimüdahale yoktu. Suç sayılan eynağaoğlu, MİT’çilerin ifadeye lemin cezası indiriliyordu. Buçağrılmasının ardından yapılrada başlamış bir soruşturmamak istenen değişiklikle, özel yı durdurabilmenin yolları arayetkili mahkemelerin “kapıkunıyor. MİT Müsteşarı için talilu niteliği”nin tescil edildiğini, mat yazılmış, 4 MİT’çi için yaBaşbakan’ın istemediği hiç kimkalama kararı çıkmış. Değişiklik senin, özel yetkili mahkemelere çıkarılmamasının amaçlandığını Eminağaoğlu teklifi TBMM Adalet Komisyonu’nda ve genel kurulda soifade etti. Eminağaoğlu, kamuoyuna yansıyan ses kayıtlarında Baş ruşturmanın ve mahkemece verilen bakan’ın özel temsilcisi sıfatının kulla yakalama kararının tartışılmasına yol nıldığı gözetildiğinde, MİT’çilerin ifade açacağı için, anayasa açıkça çiğnenmiş lerinin alınmasının önüne geçilmek is olur” dedi. Önerilen metnin AKP’nin bektendiğini ifade etti. MİT’çilerin ifadele lediği sonucu yaratamayacağına, başlamış rinde Başbakan’ın adının geçebileceğine soruşturma için başladığı tarihteki usül yasalarının esas olduğunu ifade eden Kaişaret ederek, yasa teklifi yoluyla, Başzan, önceki işlemin yeni yasaya göbakan hakkında ortaya çıkabilecek bu re tekrarlanamayacağını, geri dögibi durumların da önüne geçilecenülemeyeceğini, bu kuralın usül ğine işaret etti. Eminağaoğlu, şöyhukukunun en temel kuralı olle devam etti: “Başbakan için duğunu vurguladı. “Başbakan anayasanın 100. maddesi uyatarafından görevlendirilenler” rınca, Meclis soruşturması ve için izin koşulunun getirilmesiYüce Divan boyutunun devre nin çok tehlikeli olduğunu belirdışı bırakılması amaçlansa da 55 terek, devam etti: “Bu mutlaka yemilletvekilinin imzasıyla Başbani JİTEM’ler yaratır. Biz ölkan hakkında böyle bir önerKazan dürüleceklerin listesi cebimgenin verilebilmesi mümkündür. Bugüne kadar böyle bir sürecin dedir diyen başbakanlar gördük. Gergündeme gelmemesi ise anlaşılabilir çekçi çözüm, sorgulamada ve yargılamada özel yetkiliye son vermekten gedeğildir.” Eski İstanbul Baro Başkanı, Avukat çer. CMK’nin 250., 251. ve 252. madTurgut Kazan da, yaptığı yazılı açıkla deleri derhal kaldırılmalıdır.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan’ın da ifadeye çağrıldığı soruşturmadan alınan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya hakkında inceleme başlattı. HSYK’den yapılan açıklamada, kamuoyunda KCK soruşturması olarak bilinen soruşturma kapsamında “MİT görevlileri hakkındaki çeşitli iddialar içeren bilgi ve belgelerin basında yer alması nedeniyle soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiği” gerekçesiyle resen başlatılan inceleme sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya hakkında inceleme yapılmak üzere kurul müfettişi görevlendirilmesi hususunda kurul başkanına teklifte bulunulmasına oybirliği ile karar verildiği bildirildi. HSYK 2. Dairesi, Sarıkaya’nın soruşturmanın gizliliğini ihlal edip etmediğini araştıracak. İnceleme sonucu Sarıkaya’nın soruşturmada herhangi bir kusuru ortaya çıkarsa daire, Sarıkaya hakkında soruşturma açılıp açılmamasına karar verecek. Yüce Divan istemine ret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un, hakkındaki dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca istenmesi ve yargılamanın Yüce Divan’da yapılması istemini reddetti. Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, 20 Ocak 2012’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak “Anayasanın 148. maddesi gereğince Başbuğ hakkındaki soruşturma dosyasının derhal istenmesini” talep etti. Sezer, 2 Şubat’ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ayrıca bir hukuki mütalaa sunarak, Başbuğ hakkındaki yargılamanın Yüce Divan’da yapılmasına karar verilmesini istedi. Başsavcılığın ret gerekçesinde, asker kişilerle ilgili soruşturma yetkisinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda olmadığı belirtildi. Ret gerekçesinde, Başbuğ’a isnat edilen eylemlerin “terör suçu” olarak nitelendirildiği belirtildi. Başsavcılık, Başbuğ hakkındaki yargılama yetkisinin özel yetkili mahkemede olduğu gerekçesiyle dosyanın özel yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verdi. Avukat Sezer, kararın soruşturmanın yürütülmesi usulüne ilişkin olduğunu belirterek “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmaya ilişkin bu kararına gerekçe olarak mevzuatta açık hüküm bulunmamasını göstermiştir. Karar, yargılamanın Yüce Divan’da yapılması talebimizin reddi anlamında değildir. Anayasanın açık hükümleri gereği görev ve yetkiye dair itirazlarımız yargılama aşamasında da belirtilecektir” diye konuştu. İLKER BAŞBUĞ’UN TALEBİ GÖREVDEN ALANLARI SORUŞTURUN İstanbul Haber Servisi YARGISEN Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya’nın soruşturmadan el çektirilmesi hakkında “Sarıkaya dahil tüm meslektaşlarımızın bugüne kadar yaşadıklarına bakıldığında, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin etkin bir biçimde yaşanamaz olduğu ve sözde kaldığı görülmektedir. Sarıkaya hakkında işlem gerçekleştirenler için HSYK’yi göreve davet ediyoruz” dedi. Eminağaoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Sarıkaya’nın soruşturmadan el çektirilmesinin yargının içinde bulunduğu durumu çok açık olarak gösterdiğini belirtti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle