21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 ükümetle özel yetkili yargı H arasında patlak veren MİT krizi, AKP’nin “Susurluk kazası”dır. On altı yıl geçti üstünden, ama anımsadığınıza eminim. Nasıl savunmuştu eski Başbakan Tansu Çiller, Susurluk’ta deşifre olan devlet ile organize suç örgütü ilişkilerini? “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir!” Ya şimdi, “PKK’deki MİT’çiler deşifre oldu” diye hayıflanan günümüz Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ nasıl savunuyor MİT ile PKK ilişkisini? “Ben sizin içinize girdim demeden, örgüt üyeliği suçunu işlemeden örgütün içine sızmak mümkün değildir!” MİT Müsteşarı’nı, eski müsteşar ve üç yardımcısını ifadeye çağırıp son dördü hakkında da yakalama emri çıkaran savcıyı görevden alan Başsavcıvekili Fikret Seçen açıkladı: “Bu soruşturma, Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’mizce KCK terör örgütüne yönelik olarak yapılan soruşturma sırasında, bazı devlet görevlilerinin kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevin dışına çıkarak hareket ettikleri, bu suretle örgütün eylemlerini gerçekleştirmesine yardım ettikleri şüphesini doğuracak deliller elde edilmesi nedeniyle başlatılmış olup, sadece bu görevlilerin eylemlerine yöneliktir.” Zaten MİT’in üst makamlarından 5 kişinin ifadeye çağrılmasından az önce de; Türkiye’ye sığınan biri komutan iki Suriyeli subayı, Hatay’daki kamptan kaçırıp 100 bin dolar karşılığında Suriye güvenlik yapılanma da hükümet tarafından savunuluyor. Sanki bir “deja vu” yaşıyoruz, birisi çıkıp “Devlet için terör yapan da terörist olan da şereflidir!” dese, hiç şaşırmayacağız. Susurluk’ta, organize suç örgütüyle işbirliği içindeki devletten anlaşılan, hepinizin bildiği gibi Turizm ve Kültür Bakanlığı memurları değildi! Elbette “yürütme organı”nın verdiği görevin dışına çıkan MİT’çilerdi. Bugün KCK örgütüyle işbirliği içinde “görev dışına çıkan” elemanlardan anlaşılan, yine MİT’çiler… Dün Susurluk’ta suçüstü yakalanan “görevliler” yargıyla kurtarıldı, bugün KCK’de açığa çıkan “görevliler” yargılanmadan kurtarılacaklar. ??? Yanlış biliyorsam düzeltin: AKP hükümeti, Susurluk’un kapatılan dosyalarını açmak, faili meçhul cinayetleri aydınlatmak, suç işleten ve işleyen “derin devleti” yargılamak için yola çıkmamış mıydı? İşte 103’ü gazeteci, asker sivil, yüzlerce sanık, “hükümsüz” içeride, hem de yıllardır. İşte “örgüt bulunamayan” Hrant Dink cinayeti kararında önce unutulup ardından beraat ettirilen sonuncu sanık. Yoksa özel yetkili mahkemeler, yargının “temiz elleri” değil miydi? Dalga dalga Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla “Türkiye bağırsaklarını temizliyor”du, hani? Futbola bile lavman yapılmıyor mu? Öyleyse KCK’yi temizleyen dalgalar MİT’e ulaşınca çıkan bu koku neyin nesi, hükümeti saran telaş ne? Elbette Susurluk metastazı! “Ergenekon ve Balyoz sanıkları Fenerbahçe’yi savunsalardı, memleket çoktan kurtulurdu.” ANONİM BİLGE AKP Erki, Susurluk Çarkı güçlerine satan biri MİT üyesi 5 kişinin gözaltına alınması da bu açıklamayı doğruluyor... ??? Çok değil, 5 ay öncesine gidelim: Bir başka özel yetkili cumhuriyet savcısı, 2011 yılı Eylül ayında, “faili meçhul cinayetler” soruşturmasında 16 yıl önce öldürülen “kumarhaneler kralı” Ömer Lütfü Topal dosyasını inceleyen Hakan Yüksel, 75 sayfalık bir tutanak dizini ortaya çıkardı. Susurluk kazasının ardından Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında toplanan liderler zirvesinin tutanakları, dönemin siyasal erkinin, iktidarı ve muhalefetiyle Susurluk’ta ortaya çıkan devlet çetesinin işledikleri cinayet dahilsuçlardan, her şeyden haberdar olduğunu gösteriyordu… Yıl 2012. KCK örgütlenmesindeki MİT etkinliklerini “suç değil, vazife” olarak niteleyen AKP hükümeti, Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN imsenin tek başına K kafa tutacağına inanılmayan Türkiye’de, Hukuk, İyi de Nasıl Bir Hukuktur Bu? 93 sanıklı şike davasının duruşması dün Silivri’de başladı. Sanıkların 23’ü tutuklu olarak yargılanıyor. Aralarında hakkında 2272 yıl ceza istenen Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da bulunması nedeniyle başta sporseverler olmak üzere kamuoyu bu davaya büyük ilgi gösteriyor. Basın, duruşma aşamalarını internet sitelerinden “flaş haber” olarak kesintisiz duyururken, televizyon kanalları da cezaevinin önünden canlı yayın yaptılar. Türkiye beş yıldır toplu davalarla kalkıp toplu davalarla yatıyor. Ergenekon, Ayışığı, Sarıkız, Balyoz, KCK ve daha birçok dava nedeniyle binlerce insan cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Uzadıkça uzayan davalarda henüz verilen tek bir karar yok; yazarlar, gazeteciler, televizyoncular, bilim adamları, orgeneralden teğmene kadar her rütbeden subaylar, polis müdürleri, belediye başkanları, eski ve yeni milletvekilleri, her meslekten birçok insan yıllardır, aylardır demir parmaklıklar arkasında ömür tüketiyor. Bu yazıyı yazarken bir yandan da CNN Türk ekranında Silivri’den yapılan canlı yayını izliyorum. Haberciler arada bir Fenerbahçeli yandaşlara mikrofon tutuyorlar; konuşmalarından bu insanların hukuka güvenleri kalmadığı izlenimine kapılıyorum. Kendileriyle konuşulan spor yazarları, avukatlar, spor adamları ise “usulen” hukukun üstünlüğünden, yüce Türk yargısının adaletinden söz ediyorlar. Buna benzer davalar İtalya’da, Almanya’da, Yunanistan’da, daha birçok başka ülkede de görüldü, fakat en ağır şike davalarında bile bir sanık hakkında 22 ile72 yıl arasında hapis cezası istendiği görülmedi. Bu tür ağır cezalar yurttaşların hukuka olan güvenlerini sarsıyor. ??? Şu sıralar kamuoyunu yakından ilgilendiren bir olay da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yöneticileri hakkında yürütülen soruşturma ve bu soruşturma kapsamında çıkarılan yakalama emirleri. Toplumdaki genel kanı, MİT ile polis arasında bir “erk savaşı” başladığı yönünde. Bu kanı, MİT’in AKP iktidarının, polisin ise Gülen Cemaati’nin dümen suyunda olduğu görüşünden kaynaklanıyor. Eğer öyle ise korkulu bir durumla karşı karşıyayız demektir. Hükümet ise “erk savaşı” diye tanımlanan bu itişmede/sürtüşmede MİT’ten yana davranıyor; MİT Müsteşarı’nın yargıç karşısına çıkarılmasını engellemek için TBMM’de gerekli yasa değişikliği için hazırlık yapıyor. Hükümet, bir MİT Müsteşarı’nın “suç işlemeyeceği” noktasından hareket ediyor; o zaman da insan haklı olarak bu çekince niçin “terör örgütü kurmak” savıyla eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tutuklanırken gösterilmedi/gösterilmiyor diye soruyor. Bu soru doğal ki TSK’nin eski kuvvet komutanları, üniversite rektörleri, gazeteciler vd için de geçerlidir. ??? Toplu tutuklamalar insanların bilinçaltına korku yerleştiriyor; konuşmaktan, yazmaktan, eleştirmekten, herhangi bir egemen güce karşıt olmaktan çekiniyorlar, korkuyorlar. Sürekli telefon ya da ortam dinlemelerinin kurbanı olabilecekleri kuşkusuyla yaşıyorlar. Toplumdaki yaygın kanı bu ülkede evrensel hukukun işlemediği yönündedir. Tanık olduğumuz hukuk uygulamaları bu kanıyı doğruluyor. “Hukuk, iyi de nasıl bir hukuktur bu” sorusu insanların dillerine giderek daha fazla yerleşiyor. Gazetecilerin/yazarların işyerleri basılıp bilgisayarlarındaki kitap taslaklarına el konulduğu, bu taslaklardan hareket edilerek yazarlarının “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklandığı bir ülkede bu tür soruları duymak hiç kuşku yok ki doğaldır. Fakat olayın bir başka acıklı yanı daha var. Çeşitli davalarda tutuklu olarak yargılanan sanıklar hakkındaki savlar, bilindiği gibi telefon ve ortam dinlemelerinin çözümlerine dayanıyor. Bu kanıtlara dayanılarak yapılan yargılamaları “olağan” karşılayan insanlar, kendi telefonlarının da dinlendiğinin ayırdına vardıklarında büyük tepki gösteriyorlar. Benzer duruma Ergenekon, Balyoz davalarının sanıklarıyla KCK davası sanıkları arasında da rastlıyoruz. “Benim için hukuk”, “onun için hukuk” mantığı evrensel hukukun ülkemizde de yerleşmesi için gerekli olan yurttaş dayanışmasının önünde engel oluşturuyor. Demokrasi ve özgürlük gibi hukuk da belli kişi ve kesimlere özel olarak uygulanacak “parçalanabilir” bir kavram değildir. Bu hukuk düzenini değiştirmek istiyorsak önce kendi hukuk ve adalet anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Müsteşar Hakan Fidan başta, “vazifeli” MİT’çilerin kovuşturulmasını Başbakan’ın iznine bağlayan yasa yapıyor… Üstelik bu kez, muhalefet tümüyle devre dışı, “vazife”den haberdar ve sorumlu biricik erk, yürütmenin başı! 1996’da Susurluk’ta ortaya dökülen ve devletin organize bir suç örgütüyle iç içe geçtiğini gösteren illegal yapılanmanın amacı, güya PKK ile mücadeleydi. Raslantıya bakın ki 2012’de KCK örgütündeki “bazı devlet görevlilerin yürütme organı tarafından verilen görevin dışına çıktığı” MİT yapılanmasının amacı da PKK ile mücadele… On altı yıl arayla, her iki elbette MİT’in başını ifadeye çağıran Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın arkasındaki güç kimdir diye arandı ve yanıt hemen bulundu: Cemaat. Oysa bir komployu açığa çıkaracak ilk soru “kimin işine yarar” olmalıdır ki, cevabı; “hükümetin işine yaradı”. F tipi cemaatin bunu öngörmeyecek ve bir hamle ötesini hesap etmeyecek kadar acemi olduğu düşünülemez. Üstelik yöntem de cemaat işine benzemiyor. Ortalıkta ne bir tanıktan “sızıntı” var ne de internette dolanan bir video. Cık, cık. Bence bu iş, ya savcının bağımsız hareket ettiği kadar basit ya da cemaatin bile devre dışı kaldığı, en üstteki dünya makamı tarafından kotarıldı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] TMMOB’de Genel Kurullar ve ‘Beyaz Liste’ler Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nde (TMMOB) genel kurullar sürecindeyiz... Birliğe bağlı odaların yurt düzeyindeki şubelerinde yapılan genel kurullarda seçilen delegelerle merkez genel kurulları toplanacak... Merkez genel kurullarında seçilen delegelerle de TMMOB Genel Kurulu yapılacak. Böylece 400 bini aşkın mimar, iç mimar, şehir plancısı ve her daldaki mühendislerimiz, her kademedeki yöneticilerini en demokratik yöntemle 2 yıl için belirlemiş olacaklar. kararlara “özerk” yapısı ile dava açtığında genel müdür; “hükümetin (ya da belediyenin) işine karışmayın” diyebilecek! Mimarlarda durum İşte bu süreçte Mimarlar Odası’nın da Adana, Antalya, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Giresun, Hatay, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Mersin, Muğla, Ordu, Samsun ve Van şubelerinde genel kurullar tamamlandı. Balıkesir, Eskişehir ve İstanbul bu hafta sonu; Ankara, Bursa, Çanakkale, Kahramanmaraş ve Trabzon da ilerleyen ‘Meslekte Birlik’çiler! haftalarda genel kurullarını yaBugünlerde şubelerin genel pacaklar. kurullarında plansız kentleşmeİstanbul Büyükkent Şubesi’nin, den sanayileşme(me)ye, tarım 40 bine yakın mimarın kayıtlı oldan orman yağmasına, her alan duğu odada yaklaşık 17 bin da yaşadığımız sorunlar ve so üyesi var. Yani, neredeyse yüzrumluluklar tartışılıyor. Çalışma de 40... ların bu sorumluluklardan ödün Bu nedenle İstanbul’daki “Beverilmeden sürdürülmesini yaz Liste”ciler de seçimlere humamaçlayan adaylar da seçimle malı bir faaliyetle hazırlanıyorlar... re hazırlanıyor. Liste kurmaylarının toplantılarıBu yaşamsal tartışmalara ka nı, üyesi oldukları Mimarlar Odası dururken “Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri”nde yapmaları bile yakınlıklarını ve gördükleri “siyasi himaye”yi kanıtlıyor. İstanbul genel kurulu, 17 Şubat’ta Taş‘Beyaz Liste’ “torba yasa”lara sessiz... kışla’daki (İTÜ) (Mimarçizer Behiç Ak’tan) Nezih Eldem Salonu ’nda tılmayan, aralarında iktidar yan “Dönüşen Kent, Dönüşen lılarının da bulunduğu “Mes Kültür” konulu teknik konlekte Birlik” gruplarının “beyaz greyle başlayacak; ertesi gün liste” adayları ise yine “sade oda ve kent sorunlarının irdece” seçimlere katılma gelenek leneceği konuşmalarla gelelerini sürdürüyor... Çünkü onla cek döneme ait çalışma hera göre odalar toplumsal sorunlar defleri ele alınacak. Toplantılayerine, “meslek”le ilgilenmeliler! ra belki birkaç kişi ile katılacak Odaların anayasal görevle “Beyaz Liste” ekibi, pazar günrinden olan kamu çıkarlarını kü seçimlere yine taraftarlarını gözetmeleri siyasi yönetimleri evlerinden arabalarla getirerek rahatsız ettiğinden, muhalefet tüm güçleriyle asılacaklar. partilerinde bile görülmeyen Geçen yıllarda bu “taşıma” bilimsel eleştirilerden kurtul hizmetine belediye araçlarının da manın çaresi ise yönetimlerde katılmaları tepki toplamıştı... artık “beyaz liste” anlayışının Şimdi daha dikkatli olunacağı yer alması... belli; ama beyaz listecilerin, örYılların bu özlemi öylesine do neğin bir Haydarpaşa ya da ruğa çıktı ki Çevre ve Şehircilik Emek Sineması veya Taksim Bakanlığı’nın kuruluş KHK’sine Meydanı hakkında ne düşünmaddeler eklenerek odaların dükleri bile belli değil! Çünkü onbakanlığın güdümüne sokulma lar, büyüklerinin “isyankâr olsı hedeflendi; çalışma düzenle mayan nesil” özlemine uygun rini belirlemeye, üyelik işlemle odalar peşindeler. rini bile yapmaya yetkili yeni bir İstanbullu mimarların, aslında genel müdürlük yaratıldı! mesleğe de yakışmayan bu gruDüşünün bir oda, uzmanlık ba mümkün olan en büyük farkalanındaki konuda toplum yeri la “demokrasi dersi” vermelene kişisel çıkarları gözeten siyasi rini bekliyoruz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Hayvan, balık, 1 sebze, meyve gibi yiyecekleri yerin 2 den getirterek top 3 tan satan kimse. 2/ 4 Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası... 5 Üniversite öğretim 6 üyelerinin giydiği 7 geniş bedenli giysi. 3/ Güç, takat... Lan 8 tan elementinin 9 simgesi. 4/ Fırat Ir1 2 3 4 5 6 7 8 9 mağı’nın iki kolundan biri. 5/ Tarlada suyu akıtmak 1 R U M K A L E A için yapılan tahta oluk... 2 A L O GÖN E N Işık kaynağının 1 saniye 3 V A R Y O S N A de çevresine yaydığı ışık 4 A Ş A R E K A enerjisi. 6/ Yapı... Halk di 5 N A L AMA N A linde tarladaki sebzeye 6D UMA İ R İ S verilen ad. 7/ En kısa za7 A R O M A İ Y İ man süresi... Davranış biA R U S İ Y E çimi. 8/ Argoda karnı aç 8 ya da parasız kimse... Hint 9 U L A K M E T E felsefesinde, bireyin geçmiş eylemlerinin gelecek yaşamları üzerindeki etkisine verilen ad. 9/ Hayat dolu, neşeli, keyifli... Bir renk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çıkar sağlamak için dürüst olmayan yollara sapan. 2/ Tanrıtanımaz... Osmanlılarda atlı askerlerden oluşan alay. 3/ Şerif Gören’in bir filmi... Bir nota. 4/ İstek, dilek. 5/ Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur... Cömert, yiğit. 6/ Arapça eylem çatısını konu edinen bilim ve kitap... Çok eski bir Türk kavmi. 7/ İki tarla arasındaki sınır... Yapmacıklı davranış, gösteriş, büyüklenme. 8/ Metal plaktan oluşan vurmalı çalgı... Değişik türden öğelerden oluşan. 9/ Tören ve alaylarda padişahın ya da vezirin yanında yürüyen görevliler... Aldatma işi, hile. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle